Jump to content

İSLAM’IN ORTAYA ÇIKIŞ NEDENLERİ


Recommended Posts

Hristiyan’lara ait yazılı belgelerde arada bir Sarazen, İsmaili’ler ve Hageren’ler şeklinde ifadelerle karşılaşılmıştır.

Bunlardan Sarazen’ler, çadırda yaşayan haydut ve göçebeleri simgelemektedir.

İsmaili’ler ve Hageren’ler ise Genesis’de çölde oturanlar olarak geçmektedirler. (Genesis 21,9-21, 25, 12-18).

Bazan bunların Arabistan’da yaşadığı şeklinde bir ifade ile de karşılaşılmaktadır.

Ama bundan Arap yarımadası değil, Mezapotomya’daki Arabistan ve Nabatean bölgesi kastedilmektedir.

Araplardaki yeni bir dinden bahseden tek bir Hristiyan kaynak yoktur.

Ama arada bir da olsa Hristiyan’lar yörede karşılaştıkları özel bir Tanrı anlayışını kaydetmişlerdir.

Bu anlayışa göre Tanrı tekdir ve benzeri-ortağı yoktur. Yani Hristiyanlığın kabul ettiği gibi bir oğlu yoktur.

Arap’ları ve yöre geleneklerini iyi bilen Şamlı Johannes’e göre ki ölümü 750 civarındadır, İsmaili’lerin dini Hristiyanlıktan sapanlara aittir.

Başka bir deyişle yörede genel Hristiyanlık eğiliminden farklı ama, henüz bir din denecek niteliklere sahip olmayan bir Hristiyanlık yorumu vardır. Hristiyanlığın bu yorumuna göre Tanrı tektir. Oğlu yoktur. Bu açıkça Hristiyanlıktan sapanlarla ilgili bir eğilimdir. Ortalıklarda henüz İslam yoktur.

İslam tarihini yazan ilk tarihçilerin biyografileri de günümüze kadar ulaşan İslam tarihi ile bağdaşmamaktadır.

700-750 yılları arasında yaşayan iki tarihçinin yazdığı tarihler çok önceleri yok olmuşlardır ama daha sonra yaşayan tarihçiler tarafından kaynak olarak gösterilmişlerdir. Bu iki tarihçiden Urwah ibn Zubayr, 712, Al-Zuhri ise 742 yıllarında ölmüşlerdir.

Daha sonra gelen ve 761 yılında ölen Ibn Ishaq, Allah’ın elçisinin hayatı (Sırat Rasul Allah) kitabını yazmıştır. Bu zamanlarda yaşayan diğer İslam tarihçileri Abi Mikhnaf (ölümü 774) ve Sayf ibn Umar (ölümü 796)’dır.

Yazılan İslam tarihinin kaynakları Kur’an ve Hadis’lerden oluşan belgelerdir.

Elde geçmişe ait başka yazılı kayıtlar yoktur.

İslam tarihini yazanlar mevcut belgelerden değil de, Kur’an ve Hadis’lerin yanı sıra, ortalıklarda dolaşmakta olan söylenti ve dedikodulardan ve kendi hayal güçlerinden yararlanmışlardır.

610-632 tarihleri arasına ışık tutacak tek bir belge ve artefaktın olmamasına karşın, o zaman diliminde peygamberliğini ilan eden Muhammed’in yaşamı hakkında çok şeyin bilinmesi, İslam tarihinden şüphe etmek için yeterli bir neden oluşturur mu?

Devam edecek...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 171
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Suudi devleti neden o topraklarda arkeolojik calismalara izin vermiyor? Mesela Kabenin incelenmesi, Muhammedin mezarinin incelenmesi, hatta muhammedin iskeletinden parca alinmasi gibi.

Yoksa bu tur calismalar yapiliyormu?

Islamin cikisini ben gunumuzdeki silahli Islami orgutlerin cikisi ile bir tuttum ve sanirim bu dogru. Ac birakilan bir toplum ve ortada ellerinde palalar ile kiliclar ile dolasan bir grup.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yukarda şu soruyu sormuştuk:

610-632 tarihleri arasına ışık tutacak tek bir belge ve artefaktın olmamasına karşın, o zaman diliminde peygamberliğini ilan eden Muhammed’in yaşamı hakkında çok şeyin bilinmesi, İslam tarihinden şüphe etmek için yeterli bir neden oluşturur mu?

Bu sorunun yanıtı kesin bir evet dir.

Bu dönemi aydınlatacak delil yokluğu varken bilgi bolluğunun da olması herkesde şüphe uyandırmalıdır.

O dönemin öncesi hakkında bilinen hemen hiç bir tarihsel bilgi mevcut değildir.

Dönem sonunda da bilgi kıtlığı vardır.

Ama 23 yıllık o dönem hakkında son derece ayrıntılı bilgiler mevcuttur.

Bu bilgilerin kaynağı nedir?

Muhammed’in peygamberliği ile ilgili zamanın dayandığı yegâne delil,gerçek anlamda bilimsel bir delil olmayıp, sadece efsanedir.

İslam tarihinde bir boşluk yaratılmış ve o boşluk Muhammed efsanesi ile doldurulmuştur.

Bu efsanenin son derece ayrıntılı olması kimseyi şaşırtmamalıdır.

Greek efsanelerinden bildiğimiz kadarı ile efsaneler son derece ayrıntılı olabilirler.

Yazılı tarihi olmayan Arap'ların, 23 yıl gibi kısa bir süre içinde müthiş ve insanlık tarihini değiştiren bir dizi olaylara şahit oldukları halde, ne kendilerinin, ne de komşu toplumların onlardan bahsetmemesi ve onlara ait kayıtların, belgelerin, delillerin ve artefaktların olmaması kabul edilemez. Bu küçümsenecek ve ihmal edilebilecek bir delil yokluğu değildir. İslam'ın yazılı tarihi İslam'ın başlangıç tarihi olamaz. Çünkü herşeyden önce öyle bir tarih yoktur. Olsaydı belgeleri, delilleri, artefaktları olurdu. Onlarsız bizi tatmin edecek bir tarih yazılamaz.

Ama bu demek değildir ki onlarsız hiç bir tarih yazılamaz. Yazılabilir ve yazılmışdır da..

Ve o bilimsel olmayan sahte tarih insanlığa empoze edilmiştir.

İslam tarihi belgelere dayanılarak yazılmamıştır.

Çünkü elde belge yoktur.

Arapça yazı daha yenidir. Okuma yazma bilenin sayısı çok azdır.

Daha da ötesi nesir yazma geleneği yoktur. Çok sonra ortaya çıkmıştır.

İslam tarihçileri aslında efsane ve masal yazan yazarlardır.

Yazılı belgelerin olmadığı bir toplum hakkında nasıl bilgi edinirsiniz? Bu mümkün değildir.

Aslında her çağın, ülkenin, imparatorluğun tarihini sorgulamak mümkündür.

Yakın tarihi bile sorgulamak ve yeniden yazmak mümkündür.

Çünkü tarihi bilimi belgelere dayanır. Onları delil olarak düşünün.

Gerçekler delillerin bir araya getirilmesi ile ortaya konurlar.

Bu günümüz için geçerlidir. Savcılar ve savunma avukatları aynı delilleri farklı şekillerde bir araya getirerek farklı bir sonuca ulaşırlar.

Tarihsel gerçekler delillere çok daha fazla duyarlıdırlar.

Çünkü elde yeterince delil olmayabilir.

Ve olanlar da güvenilir olmayabilir.

Yazılı tarihlerden çoğunun yeniden yazılması ve mitlerden ayıklanması gerekmektedir.

Ancak bunu gerçekleştirmek mümkün olmayabilir.

Çünkü yerleşmiş geleneksel bilgilere meydan okumak ve onları değiştirmek çok zordur.

Somut bilimlerde bile klasık bilgilerin sanki dokunulmazlığı vardır.

Oysa birçoğunun yanlış veya eksik olduğu bilinir.

Tarih bilimi şaibeli bir bilim dalıdır.

Çünkü her tarihçi belli bir döneme ve yöreye ait tarihi kendi inançları ve önyargıları muvacehesinde değerlendirerek yazar.

Delillerin azlığı ve güvenilir olmamaları, bazı konularda spekülasyonlara ve çok farklı sonuçlara neden olmaktadır.

İslam tarihinde doldurulmaları imkansız büyük boşluklar vardır.

Bu konuda bence bilinen en kesin bilgi, bu tarihin tümünün uydurma olduğudur.

İslam tarihi, tarihi olaylar vuku bulduktan yüzlerce yıl sonra, geriye dönük olmak üzere, gerçek anlamda tarihle ilgileri olmayan, mit ve masal yazmada oldukça becerikli Arap tarihçiler tarafından yazılmıştır.

Arap kültür ve gelenekleri mit ve efsanelerin ortaya çıkması için son derece uygundur.

Cin, şeytan ve kötü ruhların cirit attığı gizemli çöl gecelerinde yapacak başka şeyleri olmayan Arap'lardan kendi tarihlerini uydurmalarına şaşmamak gerekir. Bence asıl şaşılacak o tarihe hala inananların çoğunlukta olmasıdır.

Devam edecek....

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hıristiyan-Yahudi ilişkileri tarihi konusunda otorite kabul edilen tarihçilerden Katolik Edward A. Synan’a göre, bu inanış pek çok örnekle desteklenebilecek kadar yaygındı. Bu yaygın inanışın oluşmasında, İslam’ın doğuşundan öncesine de uzanan bir tarihi süreçte, Batı Roma dünyasında yazarların ve Kilise babalarının eserlerinde Araplardan ve Yahudiler’den sapkın-aşağı bir ırk olarak bahsedilmesi de etkili olmuştur. Ayrıca yine İslam’dan önce, Romalı yazarlar Arapları Sarazen, İsmailî veya Hâcerî olarak adlandırmaktaydılar. Hatta, Hıristiyanlığın doğduğu yıllara (M. I.III. y.y.’lar) ait Yahudi kaynaklardan Yahudi yazarların da İslam-öncesi Arapları, pek çok Yahudi adetini de uygulayan putperest İsmâilîler olarak tanımladıkları anlaşılmaktadır.

Yahudi-Hıristiyan tarihi üzerine araştırmaları olan Yahudi tarihçi Bernhard Blumenkranz, bir araştırmasında, 11. yy.’da Haçlı seferleri başlamadan çok önce Hıristiyanların Yahudileri Bizans’a, Kuzey Afrika’ya ve İspanya’ya İslam’ı yaymaya başlayan Müslümanların işbirlikçileri olarak görmeye başladıklarını anlatır. Hatta Haçlı seferleri dokümanlarında pek çok yerde Müslümanların (Serazenlerin) öldürülmelerinden bahsedildiğinde Yahudilerin de aynı

cümlede ifade edilmesi dikkat çekicidir. Halk arasında hikâyelerde ve Kilise vaazlarında Yahudiler ve Serazenler (müslümanlar) ‘şeytanın dostları’ olarak anlatılıyorlardı.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Suudi devleti neden o topraklarda arkeolojik calismalara izin vermiyor? Mesela Kabenin incelenmesi, Muhammedin mezarinin incelenmesi, hatta muhammedin iskeletinden parca alinmasi gibi.

Yoksa bu tur calismalar yapiliyormu?

Islamin cikisini ben gunumuzdeki silahli Islami orgutlerin cikisi ile bir tuttum ve sanirim bu dogru. Ac birakilan bir toplum ve ortada ellerinde palalar ile kiliclar ile dolasan bir grup.

Kâbe'nin incelenmesi ile kazanılacak bir şey olduğunu sanmıyorum.

Kâbe ile Muhammed'in alakası İslam tarihini yazanların uydurması.

Muhammed'in mezarının incelenmesi ile de değerli bir bilgi kazanılamaz. Orada bir iskeletin olduğunu düşünün. O ne işe yarayacak?

DNA inclemesi mümkün değil. Olsa ne işe yarayacak?

İslam tarihi açısından önemli olan sikkeler, yazılı kayıtlar ve belgelerle diğer artefaktlardır.

Muhammed'in yaşadığı iddia edilen zamanla eş zamanlı olarak varlığı kanıtlanan hiç bir artefakt ve yazılı belge ve delil yoktur.

Bu adam ülkeler fethetmiş, mektuplar yazmış, tehditler savurmuş ve yörede haydutluk yaparak önüne geleni sindirmiş bir generaldir.

Daha sonra da sözde kurulan İslam devletinin başı olmuştur..

Geride ne bırakmıştır?

Hiç bir şey!

Bu nasıl olabilir?

Efsaneler geride somut deliller bırakmazlar. Yazılı ve sözlü deliller bırakırlar. Muhammed onu bile yapmamıştır.

Geride bıraktığı sanılan Kur'an Muhammed'in uydurması değildir. Bunu kesin olarak biliyoruz. Yüzlerce yıl içinde toplumun kollektif bilinci ve sağdan soldan derlenerek oluşturulmuştur. Ve bir güç tarafından topluma empoze edilmiştir. O güç nedir?

Anlayacağınız... delil yokluğu yokluğun delilidir....

Link to post
Sitelerde Paylaş
Hıristiyan-Yahudi ilişkileri tarihi konusunda otorite kabul edilen tarihçilerden Katolik Edward A. Synan’a göre, bu inanış pek çok örnekle desteklenebilecek kadar yaygındı. Bu yaygın inanışın oluşmasında, İslam’ın doğuşundan öncesine de uzanan bir tarihi süreçte, Batı Roma dünyasında yazarların ve Kilise babalarının eserlerinde Araplardan ve Yahudiler’den sapkın-aşağı bir ırk olarak bahsedilmesi de etkili olmuştur. Ayrıca yine İslam’dan önce, Romalı yazarlar Arapları Sarazen, İsmailî veya Hâcerî olarak adlandırmaktaydılar. Hatta, Hıristiyanlığın doğduğu yıllara (M. I.III. y.y.’lar) ait Yahudi kaynaklardan Yahudi yazarların da İslam-öncesi Arapları, pek çok Yahudi adetini de uygulayan putperest İsmâilîler olarak tanımladıkları anlaşılmaktadır.

Yahudi-Hıristiyan tarihi üzerine araştırmaları olan Yahudi tarihçi Bernhard Blumenkranz, bir araştırmasında, 11. yy.’da Haçlı seferleri başlamadan çok önce Hıristiyanların Yahudileri Bizans’a, Kuzey Afrika’ya ve İspanya’ya İslam’ı yaymaya başlayan Müslümanların işbirlikçileri olarak görmeye başladıklarını anlatır. Hatta Haçlı seferleri dokümanlarında pek çok yerde Müslümanların (Serazenlerin) öldürülmelerinden bahsedildiğinde Yahudilerin de aynı

cümlede ifade edilmesi dikkat çekicidir. Halk arasında hikâyelerde ve Kilise vaazlarında Yahudiler ve Serazenler (müslümanlar) ‘şeytanın dostları’ olarak anlatılıyorlardı.

Cübbeliali..

Sonunda benim tarafa mı geçmeye karar verdin..

Ne yazdığını biliyor musun?

Bence bilmediğin konulara hiç bulaşma.. Ya da bulaş..

Bu iletini kimse reddedemez. Ama yine de bizim iddiamız açısından fazla önemli değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş

5605.jpg

Suudi Arabistan'ın kuzey batısında 1300 yıl öncesinde ait bir seyyahın adını kazıdığı kırmızı kum taşı bulundu. Yüz yıllarca öncesine ait taşa kazınan yazı ile Kur'an-ı Kerim yazılış ve harekelendirmesiyle ilgili soruların cevabını bulabileceği bildirildi.

Bulunan yazıda kelimeleri birbirlerinden ayıran veya harfleri belirleyen harekelerin bulunmayışı dikkat çekti. Yazının Kur'an-ı Kerim'in bilinen en eski kopyalarından daha eski olduğu belirtildi. Yazıda, incelemeler sonucunda, mealen "Bismillahirrahmanirrahim/ Ben, Zuhary, (bunu) Umar öldüğü zamanda yazdım/yıl dört/ve yirmi." denildiği tespit edildi.

Yazıyı araştırmacı Ali İbni İbrahim Gabban eşi ile birlikte M.S. 644'e ait yazıyı Suudi Arabistan'ın kuzey batısında buldu.

Bir Amerikan internet sitesinde verilen haberde, Suudi Arabistan Riyad Yüksek Turizm Komisyonu üyesi Gabban, "Çok önemli bir bulgu. Çünkü bulunan en eski Arapça yazı." dedi.

İskoçya'daki St. Andrews Üniversitesi Ortadoğu Çalışmaları Arapça profesörü Robert.Hoyland'a göre, bilinen en eski İslami yazıda (Arapça yazılan en eski ikinci yazı) nokta veya virgül işaretleri bulunmuyor. Ancak şekil olarak birbirine benzeyen sessiz harfleri birbirinden ayırmak için işaretler bulunuyor. Bu da, Kur'an'ın M.S. 652-680 arasına ait en eski kopyalarından önce de işaretleme sisteminin mevcut olduğunu gösteriyor.

Hoyland, "Bu eski yazının bulunması ile birlikte Batılı bilim adamlarının Kur'an metnini değiştirmek için ileri sürebilecekleri pek gerekçe kalmıyor" dedi.

Bulunan ilk İslami yazının, Suriye hac yolunda yürüyerek giden biri tarafından taşa kazındığı tahmin ediliyor. Bu yazı ile birlikte belki de Hz. Ömer'in şehid ediliş tarihi de net olarak tespit edilebilecek.

Belki de Zuhayr, bu (şiddetli) cinayetin görgü şahidi oldu. Ömer "dört ve yirmi"de öldü derken M.S. 644'ü kastetmiş olabilir.

tarihinde Kahharulazam tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
hacı efendi kafandan sıkmışsın hristiyanlarda o dönemde islama ait ait hiçbir iz yoktur diye.

hayatında ispanyaya edndülüse gittinmi böyle kör kör sıkıp tutuyorsun??

veyahut topkapı sarayındaki mektupları gördünmü??

ben salak gördüm ama böyle salak adam görmedim..

sen KİMİN MAŞASISIN ONU SÖYLE DE BURDAKİ HALK BİLİNÇLENSİN BEN SÖYLERSEM FORUM YERİNDEN OYNAR

İspanya'da Endülüs oluşu neyin ispatı oluyor?

Yahut Topkapı'da dediğin mektup kime ne zaman gönderilmiş?

Link to post
Sitelerde Paylaş
DreiMalAli’nin bu konuda Turan Dursun sitesinde yayınlanan değerli çevirileri ve çalışmaları var.

Yeri geldikçe onlardan ve diğer kaynaklardan yararlanacağız.

Devam etmeden önce onların adresini vermek istiyorum.

http://www.turandursun.com/forumlar/showth...highlight=ohlig

http://www.turandursun.com/forumlar/showth...highlight=ohlig

http://www.turandursun.com/forumlar/showth...highlight=ohlig

Kahhar bilmem ne,

Şu linkleri bir tıkla önce, zahmet olmazsa da oku, ondan sonra yorum yap. Ağzını bozmadan.

Hem bütün bu konuşulanlar sizi çok aşar. Siz zaten İslam'a inanıyor ve Muhammed denen uyduruk karaktere tapınıyorsunuz.

O nedenle şimdilik bulaşma..

Link to post
Sitelerde Paylaş
5605.jpg

Suudi Arabistan'ın kuzey batısında 1300 yıl öncesinde ait bir seyyahın adını kazıdığı kırmızı kum taşı bulundu. Yüz yıllarca öncesine ait taşa kazınan yazı ile Kur'an-ı Kerim yazılış ve harekelendirmesiyle ilgili soruların cevabını bulabileceği bildirildi.

Bulunan yazıda kelimeleri birbirlerinden ayıran veya harfleri belirleyen harekelerin bulunmayışı dikkat çekti. Yazının Kur'an-ı Kerim'in bilinen en eski kopyalarından daha eski olduğu belirtildi. Yazıda, incelemeler sonucunda, mealen "Bismillahirrahmanirrahim/ Ben, Zuhary, (bunu) Umar öldüğü zamanda yazdım/yıl dört/ve yirmi." denildiği tespit edildi.

Yazıyı araştırmacı Ali İbni İbrahim Gabban eşi ile birlikte M.S. 644'e ait yazıyı Suudi Arabistan'ın kuzey batısında buldu.

Bir Amerikan internet sitesinde verilen haberde, Suudi Arabistan Riyad Yüksek Turizm Komisyonu üyesi Gabban, "Çok önemli bir bulgu. Çünkü bulunan en eski Arapça yazı." dedi.

İskoçya'daki St. Andrews Üniversitesi Ortadoğu Çalışmaları Arapça profesörü Robert.Hoyland'a göre, bilinen en eski İslami yazıda (Arapça yazılan en eski ikinci yazı) nokta veya virgül işaretleri bulunmuyor. Ancak şekil olarak birbirine benzeyen sessiz harfleri birbirinden ayırmak için işaretler bulunuyor. Bu da, Kur'an'ın M.S. 652-680 arasına ait en eski kopyalarından önce de işaretleme sisteminin mevcut olduğunu gösteriyor.

Hoyland, "Bu eski yazının bulunması ile birlikte Batılı bilim adamlarının Kur'an metnini değiştirmek için ileri sürebilecekleri pek gerekçe kalmıyor" dedi.

Bulunan ilk İslami yazının, Suriye hac yolunda yürüyerek giden biri tarafından taşa kazındığı tahmin ediliyor. Bu yazı ile birlikte belki de Hz. Ömer'in şehid ediliş tarihi de net olarak tespit edilebilecek.

Belki de Zuhayr, bu (şiddetli) cinayetin görgü şahidi oldu. Ömer "dört ve yirmi"de öldü derken M.S. 644'ü kastetmiş olabilir.

Ne hikmetse bu yazı son günlerde ortaya çıkarıldı.Atmasyon bir yazı olmasın?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Kahhar bilmem ne,

Şu linkleri bir tıkla önce, zahmet olmazsa da oku, ondan sonra yorum yap. Ağzını bozmadan.

Hem bütün bu konuşulanlar sizi çok aşar. Siz zaten İslam'a inanıyor ve Muhammed denen uyduruk karaktere tapınıyorsunuz.

O nedenle şimdilik bulaşma..

biz onları okuyalı çok oldu gülüm be boşuna milleti kekmeye çalışmayın burda..

anca çoluk çocuğu kandırırsınız..

baki kabristanlığını duydunmu evladım sen??

Link to post
Sitelerde Paylaş

ömründe topkapı sarayına uğramamışki cahil ne bilsin bol keseden sıkın :) töbe ya kendi aranızda tartışın karışmıyorum..

çünkü böyle sahtekarlıkların bilim bilim diye öten adamların ağzından çıkması ilginç

euclid arapça bilgin iyimiş.

yazıdaki şivelere ve vavların yazılışına dikkat et bakalım sana neyi ifade ediyor hadi bunlar bilmez

hangi lehçenin hangi özelliğini taşıyor şu mektuptaki cümleler söylede öğrensinler..gerçeği yok gibi göstermesinler

tarihinde Kahharulazam tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
kıçınız yiyosa bu mektuplarada uydurma deyinde karbon testini gömeyim suratınızın ortasına :)

Ne o mektup Muhammed'le alakalı nede Kuran mushafı Osman'la alakalı yutturmuşlar size.

Sana o karbon testini biz yedirmeyelim bak iyi düşün.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ne hikmetse bu yazı son günlerde ortaya çıkarıldı.Atmasyon bir yazı olmasın?

İslam'ın en başından beri başvurduğu tek yöntem bu işte. Sürekli birtakım sözde "yeni bilgi" ile insanlığı uyutmak.

Her dönem, birtakım boşlukları doldurmak ya da varolanı güçlendirmek için yeni bir tarihi olay yazılır ve sunulur.

Bir zaman sonra bu bilgiler tarihi bilgiye dönüşür ve direkt kabul edilir.

Şimdi bile Kur'an'daki abuk sabuk ayetleri nasıl yorumlayıp bilime uyarladıkları ve insanların bilimsel bilgi eksikliğini istismar ettikleri ortada..

Başından sonuna yalan bu din.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...