Jump to content

Yahudi, hristiyan ve ateistlerle dostluk kurmak...


Recommended Posts

Kur’an,Ehl-i Kitab’ın mü’minlerinden ve müşriklerinden bahsediyor.

Beyyine Suresi ilk âyetin meâlini önce Diyânet’in, daha sonra da merhum Elmalılı’nın çalışmalarından aktaralım:

“Kitap ehlinden inkâr edenler ile Allah’a ortak koşanlar, kendilerine apaçık delil gelinceye kadar (küfürden) ayrılacak değillerdi.” (Diyânet Meali)

“Kitap verilmiş olanlardan ve müşriklerden o küfredenler, kendilerine apaçık delil gelinceye kadar ayrılacak değillerdi.” (Elmalılı Hamdi Yazır Meali)

Böylece terminolojik olarak “Kâfir Ehl-i Kitab’ türünden bir terkibin varlığına şâhit oluyoruz.

Bir de şu tebârüz ediyor: Ehl-i Kitab’ı (yahudi ve hristiyanı) kategorik olarak kâfirlerden ayrı bir yere oturtan yaygın bakışın temelsiz olduğu…

Teslise inanan, açıktan Allah’a şirk koşan ve Efendimiz’i (s.a.v) reddeden Ehl-i Kitab mensuplarının kâfir olduğunda herhangi bir şüphe yoktur.

Birileri, “Ehl-i Kitab’a kâfir deyince elimize ne geçecek?” diyor olabilirler.

Mesele birilerinin karşısına geçip onlara ‘kâfir’ deme ya da dememe meselesi değildir.

Küfre götüren hal ve tavırlara küfür damgası vurmamaya başlayan bir müslümanın karşı karşıya olduğu ilk ve önemli tehlike, küfrü küfür olarak bilmeme tehlikesidir ve imanın tanınması gibi küfrün tanınıp bilinmesinin ehemmiyeti de gereklidir.

Kaldı ki, imana ters düşen tavırları meşru görmeye neden olan sapkın kabuller, bu tür ‘mâsumâne’ (!) kavramsallaştırma hatalarından doğmaktadır.

Prensipte karşı olmasam da konjonktürel bağlamda muhalefet ettiğim diyalog süreci ivme kazandığından bu yana, Ehl-i Kitab’ın ehl-i necat olup olmadığının bile tartışılmaya başlanmış olması, zihnî erozyonun aşama aşama gerçekleştiğinin kanıtı olarak okunmalıdır.

Elbette diyalog faaliyetlerini yürütenler, genel itibariyle samimi insanlardır; bu faaliyetlerin hayırlı neticelerinden de söz edilebilir ama bu ve benzeri çalışmaların, mü’min zihinlerde her daim sabit kalması gereken iman-küfür ayrımını bilmeye de özen gösterilmelidir.

Teslisçi ve müşrik Ehl-i Kitab’ı kâfir saymayan, çocukluktan beri hepimize ezberletilen ‘imanın şartları’nı dahi parçalara bölerek bazılarının inkârının küfre neden olmadığını ileri süren bir bakışın müslümanca olduğu söylenebilir mi?

Değilse, Efendimiz’i (s.a.v) inkârları müsellem Ehl-i Kitab’ı bile Ehl-i Cennet yapma adına ortaya konan bu tehâlükün anlamı ne?

Hatta birileri, akâid kitaplarında ele alınmış ve tartışılmış ehl-i fetret için de değil, tüm Ehl-i Kitab için, onların kurtuluşundan dem vuran genellemeler yapıyorsa, durup düşünmeli değil miyiz?

İnanınız, herkesin eşit olduğu türünden değerlendirmeler de fazlasıyla düşündürücüdür; bize modern zamanların yutturduğu bir zokadır.

Aslâ bu türden bir eşitlikten söz edilemez; mü’minler üstün ve azizdir; kâfirlerse alçak ve zelildir.

Şimdilerde bu tür hakikatlerin seslendirilmiyor oluşu, kâfirin de mü’min kadar değerli olduğu safsatasının terviç edilmesi bir şeyi değiştirmez; iman ile küfür arasında kapanmaz mesafeler, mü’minle kâfir arasında da doğuyla batı kadar değer farkı vardır.

Bu mevzuda şüphe duyanlara İmam Rabbânî’nin Mektubât’ında, Seyyid Nakib Şeyh Ferid’e yazılmış 163. Mektup’u okumalarını tavsiye ederim.

Söyleyen ‘Müceddid-i Elfisânî’ olunca, söz daha bir değer kazanır.

Aşağıda mezkûr mektuptan bazı alıntılar yapacağım. İlgilenenler tamamını okuyabilirler.

Önce mektubun başlık cümlesi: “İslâm ile küfrün birbirinin zıddı olduğu; bunlardan birine değer verenin diğerini küçük düşürmüş olacağı…”

Ve mektuptan bazı satırbaşları:

“Bilmelisin ki, dünya ve âhiret saadetini elde etmek yalnızca, iki cihanın Efendisi’ne (s.a.v.) tâbi olmaya bağlıdır. Ona tâbi olmak ise İslâm’ın hükümlerini yerine getirerek insanlar arasında uygulamakla, küfrün tesirlerini ortadan kaldırarak iptal etmekle, havastan ve avamdan onu kovmakla ancak mümkün olur. Çünkü İslâm ve küfür kıyamete dek, hatta kıyamette bile bir araya gelmeyecek olan iki zıttır. Birini kabul etmek diğerini reddetmeyi ve birine değer vermek diğerini küçük düşürmeyi gerektirir.

“Allah Sübhanehu, Peygamberi ve Habibi’ne (s.a.v.) hitab ederek şöyle buyurmuştur: ‘Ey peygamber, kâfirlerle ve münafıklarla cihad et, onlara sert davran.’ (Tevbe-73) Allah Sübhanehu, en mükemmel ahlâk ile vasıflanmış olan Resul’üne kâfirlerle cihad etmeyi ve onlara sert davranmayı emredince; kafirlere sert davranmanın büyük ahlâkın gereği olduğu anlaşılmış olur.

“İslâm’ın yüceliği küfrün ve küfür ehlinin zilletindedir. Kâfirlere değer veren kişi, müslümanları zelil düşürmüş olur. Kâfirlere değer vermek yalnızca, onlara saygı göstermek ve onları baş köşeye oturtmaktan ibaret değildir. Aynı zamanda meclislere alarak onlarla beraber olmak ve onların dilini kullanarak onlarla konuşmaktır.Bütün bunlar ehl-i küfrü üstün tutma mânâsına dâhildir. Onlara lâyık olan, köpekler gibi kovulmaktır.

“Eğer onlarla ilişki kurmak, onlar olmaksızın neredeyse ulaşılamayacak olan dünyevî bir maksada dönükse, o durumda onlara iltifat ve itibar etmeme hasletini gözeterek zarûrî olduğu kadar onlarla bir arada bulunmak gerekir. Ancak İslâm’ın kemâli, bu maksadı da bütünüyle terk etmek, onların arasına karışmamak ve onlara iltifatta bulunmamaktır.

“Allah Sübhanehu şerefli Kitab’ında ehl-i küfrü, kendinin ve elçisinin düşmanı olarak tanımlamıştır. O halde Allah’ın ve Resulü’nün düşmanlarıyla bir arada olmak cinayetlerin en büyüğüdür. Bu düşmanlara karışarak beraber olmanın en hafif zararı, onlarla samimiyet kurmanın oluşturduğu çekince engelinden dolayı, şer’î hükümleri uygulama ve küfrün çirkin tesirlerini ortadan kaldırma gücünün zayıflaması ve gevşemesidir. Bu çok büyük bir zarardır. Çünkü Allah’ın düşmanlarıyla dostluk ve samimiyet kurmak, sonuç olarak Allah Azze ve Celle’ye ve onun Resulü’ne düşmanlığa varır. Böyle davranan kişi kendisinin ehl-i İslâm’dan olduğunu, Allah’a ve Resulü’ne iman ettiğini iddia edebilir; ancak o bilmez ki, bu gibi çirkin işler İslâm nimetini ondan tamamıyla kaldırır. Nefislerimizin ve kötü amellerimizin şerrinden Allah’ a sığınırız.

“Müslüman yöneticilere düşen, bu nasipsiz kâfirlerin daima zillet içinde boyun eğmelerini sağlamaktır. Hint bölgelerinde ehl-i küfürden alınan cizye, kökünden kaldırılmıştır. Bu, ehl-i küfrün bu diyarın sultanlarıyla olan beraberliklerinden doğan uğursuzluk sebebiyledir. Onlardan cizye almanın temel maksadı zillet içinde boyun eğmelerini sağlamaktır. Onlara yaşattırılan bu zillet o derece olmalıdır ki; cizye alınması korkusu sebebiyle süslenmekten ve değerli elbiseler giymekten sakınmalıdırlar. Hatta daimî surette mallarının ellerinden alınması korkusunu yaşamalıdırlar. Sultanlar cizyeyi engellemeye nasıl cesaret ediyorlar! Halbuki Hak Sübhanehu cizyeyi onların zilleti için koymuştur. Onun alınmasındaki maksat o kâfirlerin zillet ve alçaklık içinde yaşamaları, ehl-i İslâm’ın ise üstünlük ve izzet sahibi olmasıdır. Küfrün zilletindedir İslam’ın izzeti!”

Link to post
Sitelerde Paylaş
ehli kitabın kadınlarıyla evleneceksin ama dost olmayacaksın...

ne diyelim...

sen bilirsin...

Gayrimüslimle evlenmek

Sual: Müslüman erkek ve kadın gayrimüslimle evlenebilir mi?

CEVAP

Müslüman erkek kitapsız kâfirlerle evlenemez. Kitaplı kâfir kadınla yani Hıristiyan ve Yahudilerle evlenmesi caiz ise de, tahrimen mekruhtur, harama yakındır. Zimmi ile evlenmesi tenzihen mekruhtur. (Hindiyye)

İslam idaresi altında zimmi olarak yaşayan kitap ehli kadın ile evlenmek tenzihen mekruh idi. Zimmi olmayan kendi memleketinde yaşayan gayri Müslimlere harbi kâfir denir. Bugün yer yüzünde zimmi kâfir yoktur. Onun için bugün kitap ehli kadınla evlenmek tahrimen mekruhtur. Zaruretsiz evlenmemelidir.

Müslüman kadın, kitapsız kâfirle evlenemediği gibi, ister harbi olsun, ister zimmi olsun hiçbir kitap ehli kâfirle de evlenemez. Evlenmeye karar verdiği zaman kâfir olur. (Redd-ül Muhtar)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alaya alıp oyuncak edinenleri ve öteki kafirleri dost edinmeyin. Eğer mü?minler iseniz Allah?a karşı gelmekten sakının.(maide/57) -Diyanet Meali

Münafıklara, kendileri için elem dolu bir azap olduğunu müjdele. Onlar, mü?minleri bırakıp kafirleri dost edinen kimselerdir. Onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? Halbuki bütün izzet ve şeref Allah?a aittir.(nisa/138-139) -Diyanet Meali

Çok açık ki, kafirle muhattab olmak günah. Biz de zaten eşşek kadar olup da hala hayali arkadaşı olanların çoğundan hazzetmiyoruz.

Ama mantığı düzgün çalışıp, çocukluk programlanması yüzünden dinle kalanlarla muhabbet güzel olabiliyor. Onlar da zaten kuranı sallamıyorlar, sembolik olduğuna önemli olanın niyet olduğuna inanıyorlar. Kuranı, hadisi ciddiye alanla zaten biz kafirlerin işi olmaması lazım.

Kafiri geçtim bir de bizim gibi "default" müslüman kabul edildiğinden kafir olunca mürted sayılanlar var ki, vay halimize:

Fasıl: HUDUD BÖLÜMÜ

Konu: İrtidad Ve Yol Kesme Haddi

Kaynak: Muvatta, Akdiye 15, (2, 736)

Ravi (r.a.): Zeyd İbnu Eşlem

Hadis: Resulullah (sav) buyurdular ki: "Dinini değiştirenin boynunu vurun."

Kayıt No.: 1585

Gördüğünüz üzere bu din pis bir şey, insana "insan" olarak bakabilmek için, gelin atın şu saçmalıkları ateşe...

E tabi bir de, Mevlana ve sufizm var:

yine gel, yine gel, her kimse kim olan, yine gel!

kafir, mecusi yahut puta tapan, yine gel!

ümitsizlik dergahı değildir, dergahımız,

yüz kere tövbe edip, yüz kere bozsan, yine gel!

Bu arkadaş da tibette budist rahibi olacakken konyada sufi olmuş, kader işte... :)

tarihinde spoiler tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alaya alıp oyuncak edinenleri ve öteki kafirleri dost edinmeyin. Eğer mü?minler iseniz Allah?a karşı gelmekten sakının.(maide/57) -Diyanet Meali

Münafıklara, kendileri için elem dolu bir azap olduğunu müjdele. Onlar, mü?minleri bırakıp kafirleri dost edinen kimselerdir. Onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? Halbuki bütün izzet ve şeref Allah?a aittir.(nisa/138-139) -Diyanet Meali

Çok açık ki, kafirle muhattab olmak günah. Biz de zaten eşşek kadar olup da hala hayali arkadaşı olanların çoğundan hazzetmiyoruz.

Ama mantığı düzgün çalışıp, çocukluk programlanması yüzünden dinle kalanlarla muhabbet güzel olabiliyor. Onlar da zaten kuranı sallamıyorlar, sembolik olduğuna önemli olanın niyet olduğuna inanıyorlar. Kuranı, hadisi ciddiye alanla zaten biz kafirlerin işi olmaması lazım.

Kafiri geçtim bir de bizim gibi "default" müslüman kabul edildiğinden kafir olunca mürted sayılanlar var ki, vay halimize:

Fasıl: HUDUD BÖLÜMÜ

Konu: İrtidad Ve Yol Kesme Haddi

Kaynak: Muvatta, Akdiye 15, (2, 736)

Ravi (r.a.): Zeyd İbnu Eşlem

Hadis: Resulullah (sav) buyurdular ki: "Dinini değiştirenin boynunu vurun."

Kayıt No.: 1585

Gördüğünüz üzere bu din pis bir şey, insana "insan" olarak bakabilmek için, gelin atın şu saçmalıkları ateşe...

E tabi bir de, Mevlana ve sufizm var:

yine gel, yine gel, her kimse kim olan, yine gel!

kafir, mecusi yahut puta tapan, yine gel!

ümitsizlik dergahı değildir, dergahımız,

yüz kere tövbe edip, yüz kere bozsan, yine gel!

Bu arkadaş da tibette budist rahibi olacakken konyada sufi olmuş, kader işte... :)

Gerçek niyetini ortaya koyman beni mutlu etti. Umarım kireç ve benzerleri de içine düştükleri durumun vehametini biran önce farkederler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Gayrimüslimle evlenmek

Sual: Müslüman erkek ve kadın gayrimüslimle evlenebilir mi?

CEVAP

Müslüman erkek kitapsız kâfirlerle evlenemez. Kitaplı kâfir kadınla yani Hıristiyan ve Yahudilerle evlenmesi caiz ise de, tahrimen mekruhtur, harama yakındır. Zimmi ile evlenmesi tenzihen mekruhtur. (Hindiyye)

İslam idaresi altında zimmi olarak yaşayan kitap ehli kadın ile evlenmek tenzihen mekruh idi. Zimmi olmayan kendi memleketinde yaşayan gayri Müslimlere harbi kâfir denir. Bugün yer yüzünde zimmi kâfir yoktur. Onun için bugün kitap ehli kadınla evlenmek tahrimen mekruhtur. Zaruretsiz evlenmemelidir.

Müslüman kadın, kitapsız kâfirle evlenemediği gibi, ister harbi olsun, ister zimmi olsun hiçbir kitap ehli kâfirle de evlenemez. Evlenmeye karar verdiği zaman kâfir olur. (Redd-ül Muhtar)

Muhammedin bir karısı yahudiydi diye biliyorum.Ha pardon Allah muhammede özel diye vahil göndermişti değil mi.Ne de olsa onun yüzü suyu hürmetine yaratıldık o kadar ayrıcalığı olsun.

Link to post
Sitelerde Paylaş
sen ateist olmadığını söylemedin mi?

Ben islama inanmıyorum onun allah tarafından geldiğini kabul etmiyorum ben allahıda kabul etmiyorum.

Kendi çapımda Tengri ciyim ama bu konuda yeterli bilgiye sahip değilim.

Sen ne olursan ol benim dostumsun.

Esenlikler.

tarihinde erosa tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Cübbeli yanılıyor o ayetler olayların üzerine inmiştir..

İnsan olan herkesten insana dost olur..

Sizlere önce kuranın evrensellik kurallarını anlatmak gerekiyor sanırım..

Peygamberimizin hayatındada hayırlı andığı inanmazlar vardı.. Bizim dinimizde insan aşağılamak yoktur.

Bir adam inanmıyorsa güzellikle anlatırsın bıkmadan usanmadan peygamberimizde böyle yapmıştır..

Ha puştluğa kalkar üstüne kılıçla yürür yada savaş antlaşması gibi anlaşmaları bozar o zaman başkadır..

Peygamberin hayatını okuyan herkesin mutimden vs den haberi vardır..

Kendisini dinleyen dinlemeyen inanmayanlara yaptığı güzel muamele dünya tarihine geçmişken, olayların üzerine inen ayetleri

böyle yorumlamak yanlıştır..

İnanmıyorsanız inanmayın banane demekle islam anlatılmaz..Burada ayetleri hadisleri çarpıtıp çarpıtıp sunanlarda buna dahildir..

Yanlış bildiği yada bilerek çarpıttığı varsa çıkıp açıklayacaksın doğruluğunu..

Sanki biz cenneti şimdiden garantilemiş gibi diğerlerini aşağılamak nedir?? ne biliyorsun belki inanacak belki içinden bisiler geçiriyor..

Peygamberin dediği gibi : kalbini açıp baksaydın ya !!

Peygamberimiz bu kelimeyi bir inanmayanı sormadan öldürdüğü için bir sahabeyi azarladığında söylemiştir..

Kaldıki bir zamanlar üzerine deve pisliği atan , evinin önüne diken döşeyenlere , küfredenlere , evini kuşatıp silahlı şekilde öldürmeye çalışanlara yaptığı İNSANLIK ortadayken bu ayetleri böyle koyup kışkırtmanı yanlış buluyorum..

İnsanların cezasını verecek olan biz değiliz Allah cc.. Zaliminde küfredininde hakkını alacak olan odur..Biz görevimiz gereği uyarırız hepsi bu..

Öyle bir konuşuyorsunki sanki gözlerinin önünde bunlardan birine araba çarpsa koşup yardım etmeyeceksin.

İslamı yanlış tanıtmayın

Müslüman olsun, inkarcı olsun; kim Allah'ın koyduğu sınırlara tecavüz ederse, kim Allah'ın hükmünün dışında iş yaparsa o zalimdir (2/Bakara, 229)

Fakat insanlara zulmedenlerin ve yeryüzünde haksız yere zorbalık yapanların üzerine (aleyhlerine) yol (ceza) vardır. İşte onlar; onlar için elîm bir azap vardır. Şuara Suresi

Tanıdığım bir çok iyi ateist var , araştıran görmeye çalışan fikirleri olan bu insanları böyle dışlayamassın..

Her insan kötü değildir kötülükte müslümanlıkla ateizmle alakası yoktur..

tarihinde Kahharulazam tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Cübbeli yanılıyor o ayetler olayların üzerine inmiştir..

İnsan olan herkesten insana dost olur..

Sizlere önce kuranın evrensellik kurallarını anlatmak gerekiyor sanırım..

Peygamberimizin hayatındada hayırlı andığı inanmazlar vardı.. Bizim dinimizde insan aşağılamak yoktur.

Bir adam inanmıyorsa güzellikle anlatırsın bıkmadan usanmadan peygamberimizde böyle yapmıştır..

Ha puştluğa kalkar üstüne kılıçla yürür yada savaş antlaşması gibi anlaşmaları bozar o zaman başkadır..

Peygamberin hayatını okuyan herkesin mutimden vs den haberi vardır..

Kendisini dinleyen dinlemeyen inanmayanlara yaptığı güzel muamele dünya tarihine geçmişken, olayların üzerine inen ayetleri

böyle yorumlamak yanlıştır..

İnanmıyorsanız inanmayın banane demekle islam anlatılmaz..Burada ayetleri hadisleri çarpıtıp çarpıtıp sunanlarda buna dahildir..

Yanlış bildiği yada bilerek çarpıttığı varsa çıkıp açıklayacaksın doğruluğunu..

Sanki biz cenneti şimdiden garantilemiş gibi diğerlerini aşağılamak nedir?? ne biliyorsun belki inanacak belki içinden bisiler geçiriyor..

Peygamberin dediği gibi : kalbini açıp baksaydın ya !!

Peygamberimiz bu kelimeyi bir inanmayanı sormadan öldürdüğü için bir sahabeyi azarladığında söylemiştir..

Saîd İbnu'l Museyyeb anlattı:

Ebu Talib'in ölümü yaklaştığında, Rasulullah (s.a.v.) onun yanına geldi. Abdullah İbn Ebi Umeyye'yle Ebu Cehil İbn Hişam, Ebu Talib'in yanındaydı. Peygamber (s.a.v.) ona:

- "Amcacığım! Üzerimde en çok hakkı olan ve bana yardım elini, en güzel şekilde uzatan insan sensin. Şüphesiz üzerimde, babamdan daha çok hakkı olan sensin. Sen bir kelime söyle ki, kıyamet gününde sana, onunla, şefaatim gerekli olsun. La ilahe illallah, de" dedi.

Abdullah İbn Ebi Umeyye'yle Ebu Cehil:

- Sen, Abdulmuttalib'in dininden dönmek mi istiyorsun? dediler. Ebu Talib:

- Ben, Abdulmuttalib'in dini üzereyim, dedi ve öldü. Rasulullah (s.a.v.):

- "Vallahi, senin hakkında dua etmekten men edilmediğim sürece, senin için istiğfar edecek, bağışlanmanı dileyeceğim, dedi.

Bunun üzerine Allah Teala: "(Kafir olarak ölüp) cehennem ehli oldukları onlara açıkça belli olduktan sonra, akraba dahi olsalar (Allah'a) ortak koşanlar için af dilemek ne peygambere yaraşır ne de inananlara. Çünkü Allah müşrikleri bağışlamaz).

Link to post
Sitelerde Paylaş

"Ey mü'minler gerek hafif gerek ağırlıklı olarak el-birlik savaşa çıkın Allah yolunda mallarınızla, canlarınızla cihad edin Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır" (Tevbe/41)

bu ayeti görünce allah kitap elde testere milletemi dalıcaksın ??

evrensellik mevzunu arastırın iyice hepiniz

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...