Jump to content

''Ben olmasaydım ülke kaosa sürüklenecekti'' dedi...


Recommended Posts

Vay be, bana Marksizm'i yakıştıramayan Freddiecan'a bak sen. İnsanların hayatları o kadar önemliymiş ki, milyonların katledilmesinin hiçbir önemi yokmuş!

Böyle birşey mi söyledim? İnsan hayatı elbette değerli. Fakat insanlar şu an sosyalizmi detaylı biçimde anlayacak bir bilince sahip değildir ve anlatmaya kalkarsan da ''he he doğru'' deyip gene bildiğini okuyacaktır. Hiçbir işçi, sosyalizmi, ''ulan şu üretimin kollektif kareketeri ile mülkiyetin özel karaketeri arasındaki diyalektik çelişki canıma tak etti, artık harekete geçelim'' diyerek istemez, çünkü bunu düşünemez; ancak çeşitli sade mücadele başlıkları üzerinden harekete geçer(mesela; ücret artışı, işsizlik karşıtlığı, sağlık ve eğitim hakkı talebi, laik duyarlılıklar v.b. güncel talepler). İşçi sınıfının güncel taleplerini, sosyalist siyasal hedeflerle ilişkilendirmek devrimci öncülerin görevidir. Çünkü işçi sınıfı, güncel taleplerinden hareketle yetkin siyasal sonuçlara kendiliğinden ulaşamaz. Öncünün müdahelesi ve dolayısıyla öncü bir örgütlenme şarttır. Bunu(leninizmi) reddedenler, kendiliğindenciliğin sularında debelenirler ve en baba ekonomizme/indirgemeciliğe saplanmışlardır.

Peki halk ne zaman harekete geçer?

Ancak canı yandığında. Bıçak kemiğe dayandığında. Mesela işsiz kaldığında, kriz onu iyice vurup perişan ettiğinde, şeriat tehlikesi iyice büyüdüğünde, faşist baskılar onu direkt hedef aldığında v.s... Bu durumlarda harekete geçer, ama bu hareketini neyle sonuçlandıracağı da net değildir. Çünkü halkın bütünlüklü bir siyasal kavrayışı yoktur. Bu yüzden dışarıdan müdahele eden bir öncünün yönlendirmelerine ihtiyaç duyar. Halkın hareketi, düzen içi odaklar tarafından bastırılmaya ve sindirilmeye çalışılır, bu yapılabildiği ölçüde halkın hareketi düzen içi tavizlere tav olur. Fakat sürece müdahele eden devrimciler, halk hareketini şiddetlendirirse(ki bunu yapabilmek için çatışma ortamı yaratmak çok işe yarar), işte o zaman halkın mücadelesi de düzen içi yönelimlerden kopup radikalleşir. Halkın talepleri de radikalleşir ve işte ancak o zaman devrimciler halkı kendi peşlerine takabilir.

Söylediğim sadece bu.

Burada ''milyonların katledilmesini savunmak'' var mı? Nereden çıkarıyorsunuz bunları? Yazmadığım kısımlar için kendi kafanızdan neler ilave ediyorsunuz böyle...

Sevmediğin bir halkın mücadelesi uğruna, yine halktan tonla adam kesmeyi mantık kılıfına geçirmeni sana Marksizm öğütlüyorsa, evet ben Marksist değilim.

Sevgili Roq, liboş Astur'daki E vitamini eksikliği sana da sirayet etmiş anlaşılan. Bol bol balık ye. :)

Hiçbir şey mutlak kötü ve mutlak iyi değildir. Her kötü içinde belli miktar iyiyi ve her iyi de içinde belli miktar kötüyü barındırır. Mesela burjuva cumhuriyeti, sosyalizm olmadığı ölçüde kötüdür ama feodalizm olmadığı ölçüde de iyidir. Benzer biçimde, şu anki halkın sevilecek yanları da vardır değiştirilmesi gereken yanları da. Buna karşın, halkı fetişleştirmenin gereği de yoktur faydası da.

Milliyetçilikten ırkçılığa, birecilikten bencilliğe, dincilikten namus cinayetlerine kadar halkımız pek çok 'sınıflı toplum hastalığı'ndan muzdariptir. Onun bu hastalıklarını da sevecek ve bu yönlerini de yüceltecek halimiz yok herhalde değil mi? Her ilerleme, geri olanın inkarıdır biraz da. Halkı aydınlatmak ve daha iyi bir duruma getirmek istiyorsak, demek ki mevcut halinden memnun değiliz. Bunun, halkı sevmemekle ilişkisi yok. Bilakis, ben halkı sevmiyor olsaydım, ''ne bok yerse yesin, kendi düşen ağlamaz, ben kendi işime bakarım'' deyip liboş olurdum. Fakat halkı daha yetkin, daha bilinçli, daha insani bir hale getirmek için mücadele veriyoruz. Bunun için bazen, gericilikte ısrar eden halkı da karşımıza almamız gerekebiliyor. Ama bu karşıya alışımız, gene halkın iyiliği içindir. Olay bundan ibaret.

Halk, senin kendisine rağmen devrim yapabileceğin, oyun hamuru gibi şekillendirebileceğin, üzerinde istediğin zihni sinir procesini uygulayabileceğin kobay hayvanlarından mı oluşuyor?

Bu ifade biraz karikatür ve kaba olmuş ama evet, aşağı-yukarı böyledir. :)

Bir kere, ''halka rağmen'' lafını yanlış anlamışsın. Bir örnekle belirteyim; Lenin Rusya'da Ekim Devrimi'ni yaparken halkın talebi sosyalizmin gelmesi değil sadece ekmek bulabilmek, barışın sağlanması ve Çar'dan özgürleşmekti. Bunları sağlayabilmek için illa sosyalizm mi gerekiyordu? Sanmıyorum, ama Lenin bu taleplere dayanarak kitleselleşti ve iktidarı alınca da sosyalizmi getirdi. Halk çoğunluğunun bu yönde net bir talebi yoktu, ama Lenin ''halka rağmen'' bunu yaptı. Buradaki ''halka rağmen'' lafından, sanki halkın istemediği birşey de yapılabilirmiş sonucu çıkarılmamalıdır. Çünkü halk sosyalizmi istemiyor da değildi. O sadece barış, ekmek ve Çar'ın zulmünden kurtulmak istiyordu. Lenin'in sosyalizmi de bu istekleri yerine getirdi. Dolayısıyla halkın isteğine ters düşmek veya istediğini vermemek, onu kandırmak türü birşey yok burada. Sosyalizm barışı, ekmeği ve Çar'dan kurtulmayı sağladı. Yaptığımız şey, halkın isteklerini, üzerine başka şeyler de ilave ederek gerçekleştirmektir. Bu anlamda, ''halk için ve halka rağmen''.

Buna dikkat et.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şiddeti yaratanla meşru savunmaya geçen arasındaki farkı anlamak için öncelikle ''şiddet'' olgusunun sağlıklı bir tahlilini yapmak lazım gelir diye düşünüyorum. Bilindiği gibi şiddet birinin başka birine uyguladığı korkutma/sindirme/zarar verme gibi amaçları olan fiziksel saldırıların genel adıdır. Fakat, şiddet eylemi, karşı taraf üzerinde yarattığınız otomatik refleks/otosansür/sinme gbi olgular nedeniyle yalnızca fiili saldırılarla değil; baskı/tehdit gibi soyut hareketlerle de yapılan bir davranış modelidir.

Her canlının yegane güdülerinden biri hayatta kalma motivasyonudur. Her canlı kendini tehlikede hissettiği, baskı altında kaldığı durumlarda buna karşı tepkisini nefs-i müdafa olarak gösterme eğilimindedir. Bu her şeyden önce yaşamsal bir gerekliliktir. Gerek egemenler gerekse toplumlar/bireyler kendilerini tehlikede/baskı altında gördükleri durumlarda karşı tepkiler/organizasyonlar geliştirirler. Kimi zaman da, arzu ettikleri, amaçladıkları birtakım hedeflerin gerçekleşmesi, egemen hayat tarzının bekası için örgütlü şiddete başvurabilirler. Bu durumda her eylem şiddet olarak lanse edilemez. Şiddetin ortaya çıktığı her durumda mutlaka fail ve meful olmak üzere iki tarafı olup niteliği angaje eden şey eylemin amaç/hedefleri ile ortaya çıktığı koşullardır. Akdeniz üniversitesi ve benzeri olaylar genellikle baskın/egemen bir grubun -ki bunlar genellikle ülkücü/islamcı gibi gerici odaklar oluyor- düşman/öteki/bölücü/tehlikeli addettiği gruplara saldırısı/müdahalesi yahut baskısı nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Bazı arkadaşların da dikkatle belirttiği üzere saldırganların elinde dost/düşman ölçer adlı bir alet olmadığı için baskın/egemen grubun saldırıları ilgili/ilgisiz her grup üzerinde tezahür edebilmektedir. İşin aslı, saldırganların hedefi yalnızca kendilerine düşman/rakip gördükleri gruplar değildir; zira, saldırganların asıl hedefi henüz herhangi bir kategoriye dahil olmayan, ''potansiyel düşmanlar''dır. Hiç unutmam, bundan 4-5 yıl önce okuduğum şehirde ceza evlerindeki insanlık dışı ''tecrid'' uygulamasını protesto eden taş çatlasa 20 kişilik solcu bir grubun etrafında en az 150 kişilik tam teçhizatlı bir çevik kuvvet ekibi 'güvenlik şeridi''(!) oluşturmuştu. Dikkatli bir gözle tahlil eden herkesin görebileceği gibi, sözde güvenlik nedeniyle tedbir alan kolluk güçlerinin vermek istedikleri sembolik mesajın asıl hedefi eylem yapan 20 kişilik grup değil; eylemin hitap edildiği çok geniş toplumsal katmanlardır. Burada amaç, bu toplumsal katmanlara ''gözetim altında'' oldukları mesajının verilmesi ve böylesi eylemler içine girmeye niyet edenlerin dışlanması/ötekileştirilmesi hadisesidir.

O gün, polisler eylem yapan gruba(muhtemelen grubun küçüklüğü nedeniyle gerek duymadılar) müdahale etmediler; ancak, özellikle üniversitelerde devlet/milis destekli faşist grupların saldırılarından sonra, yargılanan/sorgulanan/göz altına alınan daima ''kurban''lar olmaktadır. Defaatle, kendi gözümle de gördüğüm üzere, bu baskın/egemen sivil/faşist gruplar bizzatihi egemen/gerici resmi odaklardan ''icazet/yetki'' almaktadırlar. Öyle ki, yargı süreçlerinden okul yönetimlerine ve tabi ki kolluk güçlerine kadar bu sivil/faşist baskı gruplarının açık bir şekilde resmi organlarca da korundukları görünmektedir. Bazı aklı evvellerin, bu olayları ''zorba komünist'' eylemciler yaftasıyla meşrulaştırma çabaları da son derece bilindik bir toplumsal/siyasal dezenformasyon ve manipülasyon hamlelerinden biridir; zira, bu aklıevveller de gayet iyi biliyorlar ki, saldırganların gerçek hedefleri hiçbir z<aman salt ''mağdur yani komünist/solcu'' gruplar olmamış, olmayacaktır da. Nazım Hikmet'in enfes şiirinde de harika belirttiği üzere bu saldırıların/baskıların arkasında yatan yegane olgu bu adamların ve destekçilerinin “... Bursa’da havlucu Recebe / Karabük fabrikasında tesviyeci Hasan’a düşman / fakir köylü Hatçe kadına / ırgat Süleyman’a düşman / sana düşman, bana düşman / düşünen insana düşman / vatan ki bu insanların evidir / sevgilim, onlar vatana düşman” oldukları gayet iyi bilinmektedir.

Hiç kıvırmaya, demokrasi/özgürlük nutukları atmaya gerek yok; zira bu toplumsal olayların hemen hepsinde şahit olduğumuz uygulamalar benzerdir. Biz bunları iyi biliririz elbette...

Link to post
Sitelerde Paylaş
sosyalist olduğumu nerden çıkardın sen??

bir liboşu eleştiren herkes sosyalist veya komünist mi oluyor?? aklın başka birşeyi almıyor değil mi?? bu yüzden sana gizli müslüman diyorum işte...

Aklımda sosyalist olduğun kalmış, insan haklarını savunduğum için bana müslüman diyen 50 tip insan yok ya? Çok da fark etmez, birbirinizden çok da farkınız yok. Daha "liboş" yazmanızdan bile ne mal olduğunuz belli.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Lenin Rusya'da Ekim Devrimi'ni yaparken halkın talebi sosyalizmin gelmesi değil sadece ekmek bulabilmek, barışın sağlanması ve Çar'dan özgürleşmekti.

Ve ne ekmek bulabildiler, ne de barış yaşadılar. Çar'ın yerini de uzunca bir süre diktatörler aldı.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...