Jump to content

İslam'dan çıkan niye ya Stalinci ya Atsızcı olur?


Recommended Posts

Albatros, sana tavsiyem biraz git Bin Ladin'i, bunun 1998'de yayınladığı amerikalıların katlinin vacip olduğunu söyleyen fetwasını, El Kaide'yi, Ayman el Zevahir'i, bunların ideolojisini, ideoljilerinin temel teorisyeni Seyyid Kutub'u onun cihad hakkındaki görüşlerini bir araştır.

El Kaide'nin sadece 11 eylül değil, Londra metrosu, Madrid tren, Bali disko, İstanbul HSBC, sinagog ve konsolosluk, Mısır'da turistler, Kenya ve Tanzanya'da konsolosluk, Yemen'de, ve şimdi de Cezayir'de saldırılar düzenlediğini. Irak'ı kan gölüne çevirdiğini. Avrupa'da pek çok saldırının gerçekleşmeden durdurulduğunu unutma.

Bugün Pakistan'da Swat bölgesinde 2 milyon kişi Taliban'ın hayvanlığından evini terkedip kaçıp mülteci oldu. Somali'de cihatçı hayvanlar köylüleri yan kendilerine katılma ya ölmeye zorluyor. Keza Swat'ta da öyle.

ABD islami terörle en başta kendi güvenliği için uğraşıyor. Çünkü teröristler ABD'ye saldırı düzenlemek istiyor ve düzenlediler. ABD'den istedikleri temel şey ABD'nin Arap yönetimlere ve İsrail'e destek vermemesi askerlerini bölgeden çekmesi. Sonra? Sonra bu adamlar şu an Somali'de olan olayı heryerde gerçekleştirecekler. Her ülke de kanlı devrimlerle en aşırı sapık bir şeriat kuracaklar. Suudi şeriatını yumuşak bulan insanlardan bahseidyoruz burda. Bundan sonra da devlet imkanlarıyla Batı'ya karşı cihada devam edecekler. Terörizm ithal edecekler. Bizim ülkemizde de militanların ateşi yanmaya başlayacak.

Sen kimin tarafındasın?

Yahu sapık ABD devletinin ve onun sapık ideolojisini/hegemonyasını eleştirmek Taliban dallamasının yanında olmak mıdır? Biri manyak öbürü daha manyak. Akı bokunu ödemez bunların, sen ne zaman farkedeceksin? Pentagon ve ABD menşeili propagandalardan gözün kararmış senin; ABD'yi batılı birçok liberal de eleştiriyor, bunlar da mı Talibancı? Bırak bu İslam/terörizm masallarını; Taliban'ınki terörizm ya ABD bombaları? Londradakiler terörizm ya IRAKtaki bombalar? Terörizmle savaşmak için soykırım ve devlet terörü mü gereklidir? Hamas terörist ya İsrail devlet aygıtı? Sömürgeciler 19. yydan beri dünyanın her yerinde soykırımlar/katliamlar yaptı. Bugün de aynısı sürüyor işte! Hamas canlı bomba kullanıyor, sivilleri öldürüyor! İsrailde tek operasyonda hedef gözeterek 4500 sivili öldürüyor; hem de bilerek, hedef gözeterek. Öldürmekle yetinmiyor susuz, aç,ilaçsız ve yakıtsız bırakıyor. Üstüne altyapıyı da yok ediyor! Benim savaş masallarına karnım yok Ludwig; sen fazla Wietnam masalları izlemişsin, john rambo palavra, sana kimse demedi mi? Al işte, Taliban NATO güçlerinin anasını belliyor; abd sonunda sittirip gitmek zorunda kalacak arkasında yıkık ve perişan bir ülke bırakarak! ABD sen uyurken terörist dedikleri adamlarla pazarlık yapıyor! Obama, boşuna Irak'taki güçleri Afganistan'a çekmiyor. Ama sonuçsuz kalmaya mahkum; o dağlarda gerilla şehirlere egemen olmasa bile sürekli yıpratır düzenli orduyu. Mayın dçşer, baskın yapar, canlı bomba patlatır ve sen yine terörizm nağmeleri okumaya devam edersin. Bazı analizciler Ülke nüfusunu oluşturan Peştunların tamamen Talibandan yana olduklarını söylüyor!

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 88
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Sen insanları asgari ücretin bile altında bir ücretle yaşamaya iten, eğitim ve sağlık gibi temel hakları finanse etmek için alınan vergilere bile burun kıvıran, sadece kendini düşünen, köşe dönmeci, ''ben kendimi kurtarayım, geri kalan ne olursa olsun'' mantalitesine sahip bir yaratıksın. Senin savunduğun düzen, sadece sermayesi olan ve girişimcilikte başarılı olanlara rahat etme fırsatı tanıyor. Dolayısıyla din afyonuna ihtiyaç duymadan yaşayabilecek alt yapıya sahip olanlar sadece bu ayrıcalıklı azınlık mensupları.

Bu dediğin şeyler yani asgari ücret ve herkese eğitim ve sağlık olayları sosyaldemokrat şeyler. Bunları isteyenler senin gi serbest piyasanın yokolmasını isteyen, herkesin devletin kölesi, devletin de tek partili, tek gazeteli, tek pos-bıyıklı despotlu sapık bir totaliterizm olmasını istemiyor.

Kapitalizm içinde asgari ücretin olup olmaması, eğitim ve sağlık hizmetleri olup olmaması tartışlabilir. Bu tarz uygulamalar topluma bir güvenlik ağı oluşturur, ve tabiki faydası vardır ama ekonomik büyüme hızını yavaşlatarak da gene bir maliyet çıkarır.

Burda insanlar bir seçim yapar, güvenlik ağı mı istiyoruz hızlı büyüme mi.

Bu kapitalist sistem içinde verilecek bir karar.

Sen bunların çok ötesinde şeyler istiyorsun.

Bugün Türkiye'de sendika hakları da var, asgari ücret de var, sosyal sigorta da var, ucuz devlet üniversiteleri de var. Şikayet edecek bir durum var mı?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Hacı'nın, tam da başlıkta sorulanlarla ilgili, benim de her bir satırına katıldığım bir yazısı var. Onu asalım.

Dünyayı Başkalarının Gözünden Görmek

Kökeni ne olursa olsun her türlü inanç, inananları inandıklarının gözünden görmeye zorlayan eğilimlerdir. İslam bir inançtır. Müslüman kişi dünyayı Muhammed’in gözünden görür ve O’nun öğretileri ile yaşar. Kendi görüşü yoktur.

Aslında bu yaklaşım pek mümkün değildir. Müslüman’lar Muhammed’i taklit ederek yaşamaya çalışırlar ama, hiç birisi bunda başarılı olamaz. Yedinci yüzyılın erkeği ile 21’nci yüzyılın erkekleri arasında derin bir zaman, felsefe, anlayış, çağ ve kültür farkı vardır. Bu yüzden Müslüman’lar ister istemez dünyayı biraz da kendi gözleri ile görürler ama, Muhammed'in görüşleri de bu görüşe katıldığı için, gözlemlenen dünya çarpık, yamuk ve iğretidir.

Çeşitli ideolojilere inananların dünya görüşü de oldukça çarpıktır. Nazi ve faşistlerin, terörist örgütlere üye olanların dünyaya bakışı, özgürlük ve demokrasiye inananlardan oldukça farklıdır. O görüşlerde umut ve iyimserlik yoktur. Onlara korku, intikam, tehdit, aşağılama, kötüleme gibi ilkel içgüdüsel duygular hakimdir. Sosyal olaylar onlar tarafından yanlış yorumlanırlar. Onları kendi görüşlerine uygun olarak yorumlamak isteyen teröristler, kendi görüşlerini çeşitli terörist eylemlemlerle başkalarına zorlarlar. Ortaya çıkan kaosu kendi görüşlerinin gerçek manifestasyonu sanar teröristler. Oysa ortaya çıkan durum kendiliğinden değil, zorlama sonucu manifest olmuştur.

Komünizmi de bu bağlamda incelemek mümkündür. Marx’dan adapte ve çoğu kere modifiye edilen kuramsal görüşler toplumlara zorlanınca, hastalıklı bir toplumun varlığı ile karşılaşılır. Ama bu toplum komünizmi implante etmeden önce bu kadar hasta değildir. Ya da bu tür bir hastalıktan yakınmıyordur. Toplumun yapısı ve sorunları değişmiştir.. Komünistin varlığını sürdürmesine daha uygun koşullar ortaya çıkar ve komünist o koşulları kendi yarattığını bilmeden, ya da bilmek istemeden orada tırmanmaya ve ne kadar haklı olduğunu bütün dünyaya haykırarak demonstre etmeye başlar....

Dünyayı başkalarının gözünden görmenin çeşitli şekilleri olduğu kuşkusuzdur.. Bir ideale bağlanan ve onun uğruna ölmeyi göze alan her insan dünyayı kendi gözlerinden görmeyi terkeder. O ideali yaratanların gözünden görmeye başlar. Bir Müslüman için kafirler her yerdedir. Bir komünist baktığı her köşede kapitalist burjuvaları görür. Terörist için polis her köşe başını tutan bir düşmandır. Nazi'ler Yahudilerin dünya ekonomisini ele geçirdiklerine inanırlar.. Kendi ırkları dışında insanlığa sıcak bakmazlar....

Dünyayı başkalarının gözünden görmek makbul bir şey değildir.

Kendi kişisel görüşlerini ekzotik bir eğilim uğruna feda edenler, bu tuzağa düşerler. Normalden az da olsa uzaklaşan bir eğilim, ne kadar ileri ve özgün olursa olsun, ne kadar üstün meziyetlere bürünürse bürünsün, ne kadar çağdaş niteliklere sahip olursa olsun, yeğlenmemelidir.

Ateizmi ben yalın bir ilke olarak düşünüyorum... Düşündüğüm ateizm spesifik bir dünya görüşü değildir. Ateist dünyayı başkalarının gözünden değil, yalnız kendi gözünden görmelidir. Ama yanıldığımı da biliyorum. Ateistlerin bir çoğunun dünyayı çarpıtarak görmelerine neden olan bazı inançlara ve günümüzde sapkın olarak kabul edilmeye başlanan eğilimlere sahip olduğunu biliyorum. Bazıları dünyayı, bütün ateistlerin komünist olmaları gerektiğini düşünecek kadar dar bir bakış açısından görebiliyorlar.. Diğer ateistler arsında Kürtçüler de olabiliyor, Naziler ve faşistler de.. Sosyal demokrasiye inananları ben normalden sapmışlar olarak kabul etmiyorum. Ancak ortanın epeyi sağında veya solunda olanların sapkın olduklarını düşünüyorum..

Sapkın bir idealle birleşen ateizm bence yozlaşmış bir eğilimdir. Bu tür ateist dünyayı kendi gözünden göremez..

Günlük olayları inandığı, din dışı bir dizi inançlar silsilesine dayanarak görür ve yorumlar. Bu görüş açısının dine ve bir Tanrı’ya inananların bakış açısından daha sağlıklı olduğunu sanmıyorum....

Ben ateizmi yalın haliyle seviyor ve kucaklıyorum.. Dogmatik bir inançla birlikte olan ateizmi reddediyorum..

Selamlar

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

Albatros, İsrail'in son Gazze operasyonunda beceriksiz bir şekilde 1250 insan öldürdüğünü biliyoruz. Ama Hamas bu operasyona davetiye çıkardı. Gidip ne diye İsrail şehirlerine roket sallıyor ki? Akıl karı mı bu?

Obama bugün İsrail'e Batı Şeria yerleşimcilerini durdurmasını söylüyor. Netanyahu politik kariyerinde ilk defa iki devletli çözümden bahsetti. Bunlar olumlu gelişmeler.

"Batı sömürgecidir, eskiden neyse gene aynı" lafı olaya çok yanlı ve basit bir bakış şekli. Olay dediğin gibi değil.

ABD Irak savaşında jeopolitik kazançlar dışında maddi bir kazanç edinmedi. Al işte petrol yasası dedin, parlementodan 3 senedir geçmiş değil. Sonunda Irak hükümeti tüm yabancı firmalara ihale açtı 30 haziranda. Çin firmaları bile katılıyor. Demekki ABD şirketlerine direk bir kontrat verme söz konusu değil. ABD zaten Irak savaşışnda Türkiye'nin milli hasılası kadar masraf yapmış durumda. Burda bir para güdümü yok, olay gayet açık bir güvenlik/jeopolitik güdümlü bir savaş.

ABD itiraf etti yanlış istihbaratlarla Irak savaşını yaptıklarını. ABD solu zaten baştan beri bu savaşa karşıydı. Dünya kamuoyu da karşıydı. Ama napalım artık oldu. Kötü olan savaş sonrası terörizmin insanların onbinlercesini katletmesi, ve milyonlarcasını mülteci etmesi oldu. El Kaide bu ortamdan kendine çıkar sağlamaya çalıştı. Irak'da bir şeriat devleti hayali ile en vahşi katliamları yaptı. Mezhep ayrılıklarını suikastlerle bomblarla kışkırtıp iç savaş çıkarmaya çalıştı. ABD burda dolaylı olarak sorumlu tabi Irak güvenlik sistemini çökertmekle ama terrörizmi asıl yapanların kim olduğunu unutmayalım.

ABD bir şeytan değildir. Bu savaş ile kendi imajını sıfırladı. Tüm dünya ABD'den nefret eder oldu. İki savaşa toplam 1.5 trilyon dolar masraf yaptı. Ve iki savaşta da yıllarca batağa saplandı. Irak'da güvenlik sağlandı gibi ama Afganistan'da ne olacağı belli değil. Sence bu basiretsizlik değil de nedir? ABD'ye hin oğlu hin, "ah onlar ne kurnazdır şeytandır" diye mi yaklaşmak lazım? Yoksa güvenliklerini sağlamaya çalışırken pek de mantıklı hamleler yapmayan basiretsiz yöneticiler olarak mı bakmak lazım? Belki de ABD 2000 seçimini Al Gore kazansaydı, Afgan savaşlı olur ama Irak savaşı olmazdı. Ben bunun bir petrol savaşı olduğuna inanmıyorum. "Emperyalistlik" değil bu. Güvenliklerini sağlamaya çalıştılar. Ama bu terörle savaş daha adam gibi de yapılabilirdi. Irak'ı katmadan işin içine. Çünkü sonuçta El Kaide'nin merkezi Afganistandı.

Link to post
Sitelerde Paylaş

IFeelGood, çok güzel bir yazı, teşekkürler. Sen de bu konuda aklıselim düşünen insanlardansın, onun için de ayrıca teşekkürler. Dünkü yazımda yazdıklarımın büyük kısmını onaylamıştın ve bana hak vermiştin, sana teşekkür etmeyi unuttum, ve onun yerine son paragrafına bir saldırı döşendim, özür dilerim. Dediğin gibi biraz sakin olmam lazım.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hacı'nın bu yazısı gerçeği kısmen ele alma ve çarpıtarak kendi gizli ideolojisini benimsetme hamlesinin üstü kapalı halidir, bir çeşit cambazlıktır.

Bir kere onun bu dedikleri her görüş için ileri sürülebilir. Örneğin; ''bir evrimci, herşeyi evrim perspektifinden görür, artık onun için farklı bir bakış açısı yoktur, kendi gözleriyle olaya bakmamaktadır'' da denebilir ya da ''bir kapitalist herşeyi liberal dogma ve önkabuller ekseninde, piyasa dışında hiçbir şeyin olamayacağına iman ederek görür, onun gözünde bir 'komünist düşman' her yerden gelebilir, artık o dünyaya kendi gözleriyle bakmamaktadır'' v.s. de denebilir... Ama Hacı ve onun gibiler nedense bunları demezler.

Örnekleri çoğaltabilirim.

Bu tür bir dil, her görüşü yermek için kullanılabilir.

Bu yüzden cambazlıktır.

Bu kimseler komünizmin, islamın, faşizmin v.b.'nin aynı ''dogmlara'' sahip olduğunu iddia edip hepsini aynı çuvala doldurmaktan utanmazlar ama kendi görüşleri için bu eleştirileri katiyen yapmazlar.

Onların görüşleri daima ''normal'' olandır, ''orta yol''dur.

Hacı'nın yaptığı şey, bir dünya görüşüne sahip olan herkesi -savunduğu şeyin içeriğine bakmasızın- o dünya görüşünün kölesi ilan ederek, kendi dünya görüşünü ''ideolojiler üstü'' gösterip normalleştirmekten ibarettir.

Burjuva medya da bu yola sık sık başvurur. Komünizmi bir ideoloji sayıp reddederken, kapitalizmin de bir ideoloji olduğunu göz ardı ederler.

Zaten bunlar en başta, dünya görüşü(yani ideolojisi) olmayan hiç kimsenin olamayacağı gerçeğini göz ardı ederler.

İdeolojisiz insan yoktur. İnsan boşlukta duramaz. Doğada boşluk olmaz. En apolitik adam dahi aslında belli bir politikanın ürünü olarak apolitikleştirilmiştir.

Kaldı ki, ''ben allaha inanmıyorum'' demek de materyalist olmak için yeterli değildir. Zira materyalizmin kendisi de bir felsefedir, öğretidir.

Bu öğreti tüm hayatı yorumlarken kullanılır. Materyalist geçinen ama bunu -örneğin- tarihe uygulamayan tipler tutarsız tiplerdir.

Marksizm, tarihsel materyalizmdir; yani tarihin materyalist analizidir. Elbette ki dünyaya bakışımızda bir öğretimiz olacaktır. Ateistlerin öğretisi de bilimsel materyalizm olmalıdır. Materyalist bir insan tüm dünyaya -ve tarihe de- materyalistçe bakacak ve bu bakış üzerinden sonuçlara ulaşacaktır. Marks bunu yapmıştır ve bu yaptığı şeyde herhangi bir anormallik veya dogmatiklik yoktur.

Hacı ve onun zihniyetindekilerin en büyük yanılgısı, her öğretiyi dogmatik sanmalarıdır. Fakat sadece -başta dinsel olanları olmak üzere- metafizik ve idealist öğretiler dogmatiktir. Marksizm ise zaten değişimin öğretisidir, dinamiktir. Her bilimsel gelişmeyle kendini yeniler. Zaten marksizmin kendisi de o günün bilimsel gelişmelerinin mantığının kavranmasıyla oluşturulmuştur. Diyalektik, bir mantık çeşididir. En başta gelen ilkesi de ''herşey değişir'' ilkesidir. Değişime vurgu yapan materyalist bir öğretiyi islam gibi gerici inançlarla aynı kefeye koymak en hafif deyimle ayıptır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sizin aslında tarihe materyalistçe bakma, diyalektik zırvalarınız sadece sosyalizmi "ispat" etmek için kurulu bir dümen bence.

Hesapta bir diyalektik yasası varmış. Buna göre zıtların çatışmasından sentez doğarmış. Bu nedir? Bilimsel birşey mi? Hayır hiçbir bilime ait olmayan bu garip iddia Hegel'in metafiziğine ait. Marx da bunu alıyor diyor ki "bakın Fransız devriminde iki sınıf çatıştı ve yeni bir düzen ortaya çıktı, demek ki hep böyle olacak!" Yani neymiş bu kehanete göre? 19. yüzyıl burjuva ve işçi sınıflarının çıkar çatışmasından da sosyalizm doğacakmış. Bu yüzden de sosyalizm tarihsel olarak "daha ileri" bir düzenmiş.

Kusura bakma ama ben bunu hiç ınandırıcı bulmuyorum. Sırf Fransız devrimine bakıp Hegel'in metafizik zırvalarını sanki "tarihin bir yasası" gibi kabul etmek saçmalıktır. Marx burada ne kadar dürüst olduğundan şüpheliyim. Sosyalizme iman etmiş birisi olarak sonuçlara biraz hızlı atlamış bence.

Ne kadar garip bir dünya olurdu burası eğer ki burda tarih sanki kurulmuş bir düzenek gibi "mükemmele" doğru akıyorduysa. Hem de bu düzenek "zıtların çatışması" gibi metafizikçilerin akıl yoluyla ortaya koyduğu bir düzenekmiş. Ne kadar şüpheli bir durum değil mi? Bu mu bilimsel materyalizm ve ateizm? Bana tam tersi sanki Tanrı tarafından kurulmuş bir düzenek gibi geldi. Nasıl olabilir ki tarihin böyle bir "mantığı" olması?

Marx Hegel'in metafiziğini ayakları üzerine oturttuğunu söylemişti, yani Hegel'in öğretisi ters duruyormuş. Hegel'in idealist metafiziğini alıp "ayakları üzerine" oturtunca bence elinde "bilim" değil ayakları üzerine oturtulmuş bir metafiziğin olur gibi geliyor.

Marxistlerin de bu sosyalizmi getirmek için "sosyalizm daha ileri düzendir" propagandasını kullanması ne kadar şüpheli bir durum. Sosyalizmi asıl getirecek olan sınıfların çıkar çatışması değil miydi? Tarih yasası gereği böyle gelişmiyor mu? Ama bu devrimi gerçekleştirecek olan tarihin yasası değil, tarihin yasasının öğretisi! Yani Marxismin kendisi. Bu şüpheli bir durum değil mi? Bolşevik devriminin liderleri hep Marxist ütopyacı idealistlerdi. Yoksa hayatlarından bıkmış işçiler değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Hacı'nın bu yazısı gerçeği kısmen ele alma ve çarpıtarak kendi gizli ideolojisini benimsetme hamlesinin üstü kapalı halidir, bir çeşit cambazlıktır.

Bir kere onun bu dedikleri her görüş için ileri sürülebilir. Örneğin; ''bir evrimci, herşeyi evrim perspektifinden görür, artık onun için farklı bir bakış açısı yoktur, kendi gözleriyle olaya bakmamaktadır'' da denebilir ya da ''bir kapitalist herşeyi liberal dogma ve önkabuller ekseninde, piyasa dışında hiçbir şeyin olamayacağına iman ederek görür, onun gözünde bir 'komünist düşman' her yerden gelebilir, artık o dünyaya kendi gözleriyle bakmamaktadır'' v.s. de denebilir... Ama Hacı ve onun gibiler nedense bunları demezler.

Örnekleri çoğaltabilirim.

Freddie,

Daha ilk paragrafta saçmalamışsın.

Ne demek ''bir evrimci, herşeyi evrim perspektifinden görür, artık onun için farklı bir bakış açısı yoktur, kendi gözleriyle olaya bakmamaktadır''?

Evrim bir ideoloji midir? Evrim bütünüyle bilimin alanı, bilimsel bir gerçeklik değil midir?

Marks'ı savunacağım diye bilimi harcamaya kalkıyorsun, sonra da bilimsel materyalizmden sözediyorsun.

Sonra da saplantılı olduğunuz ve dünyayı kendi gözünüzle değil, başkalarının gözünden gördüğünüz söylenince kızıyorsunuz.

Evet Freddie, müslümanların dinsizlere, bilimi ilke edinenlere evrimle saldırmalarından farklı bir şey yapmamışsın.

Her biriniz küçük küçük Marsk'cıklarsınız. Marks kendi başına bir kişi imiş ama sizler sadece taklitlersiniz.

Ve elbette insan herhangi bir izm'e saplanmadan yaşayabilir, yaşamalıdır da. Bütün ideolojiler insanlara kendi izm'ini dayatır. Bir Marksist her şeyiyle Marks'ın öngördüğü ideolojiye uygun davranmalıdır.

Diyalektikten, değişimden ve materyalist bilimden sözeden birinin, bir ideolojiye saplanıp değişememesi ne çelişkidir...

İdeolojinizin eleştirilmesine dahi tahammülünüz olmadığı gibi, bilime inananları vurmak için bilimi bile dinle aynı kefeye koymaya cür'et ediyorsunuz.

Ondan sonra da ideolojinize dine sarılır gibi sarıldığınız söylenince kızıyorsunuz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

IFeelGood

Freddie'nin az önce yazdığı şu yazıyı oku lütfen:

http://forum.ateizm2.org/index.php?showtop...st&p=424845

Devrim sonrası "gerici" yörelere mal ve hizmet akışını kesip bunları açlıktan öldürmekten bahsediyor. Sonra bunlar zayıflayınca din adamlarını tutuklayıp ateist propaganda yapacakmış. Lenin ve Stalin de böyle yaptı diyor. "Gerici" yörelere sevkedilecek malları kendi taraftarlarına göndermişler, diğerlerini de kıtlığa mahkum etmişler. İşte komunist cennet ve özgürleşme böyle oluyor heralde.

Burda biri vardı önceden komunizm "insancıl" demişti. Bunu bir okusun. Bana gayet sapıkça geldi.

tarihinde ludwig tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Devrim sonrasında iktidara iyice çöreklenince yapacağımız ilk planlamada, aşırı dinci ve bize isyan eden yörelere olan mal ve hizmet akışını durdurup oralarda bilinçli bir kıtlık yaratılabilir. Böylece o bölgedeki gerici isyancılar -açlığın etkisiyle- birbirine girecek ve bize isyan etmek yerine önce karınlarını doyurmayı düşüneceklerdir. Dinci nüfusun yoğun olduğu yerlerde -iktidarımızı sağlamlaştırmak için- yaratacağımız kıtlıklarla oradaki gerici nüfusu azaltılabilir ve oraya gönderilmesi gereken mal ve hizmetler, bizi destekleyen veya desteklemesini istediğimiz yerlere sevk edilip oralarda bolluk yaratılabilir. Böylece, hem muhaliflerimizi tümden güçten düşürüp yok etmek hem taraftarlarımızı bolluğa boğup daha da destekçimiz kılmak hem de potansiyel düşmanlarımızı sindirerek güç gösterisi yapmak olanağımız olur.

Lenin ve Stalin, Sovyetler'de dine karşı mücadeleyi biraz da böyle bir yöntemle vermiştir. Gericilerin yoğun olduğu bölgelerde kıtlık çıkararak bunları yok etmişler, oraya gitmesi gereken malları kendi taraftarlarının yoğun olduğu yerlere sevk ederek destekçilerini artırmışlardır. Gericilerin güçten düştüğü kıtlık dönemleri; dine karşı saldırı başlatmak, din adamlarını tutuklayıp ibadethaneleri kapatmak ve ateist propoganda yapmak için en uygun zamanlardır. Zaten halkın gerici kesimi, yaşadığı kıtlık karşısında tanrının kendine nimet vermediğini fakat bunu ancak komünist iktidarın yapabileceğini anlayarak tanrıyı bırakıp devrimci iktidarı önemsemeye başlar. İbadet edecekse de bize eder. Çünkü onu doyurma gücünde olanın tanrı değil devrimci iktidar olduğunu görecektir.

Bu kadar sapıkça birşey daha duydunuz mu?

Freddie'nin şimdi niçin Stalin için "saygıdeğer değerli adam" dediğini anlıyorsunuz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
IFeelGood

Freddie'nin az önce yazdığı şu yazıyı oku lütfen:

http://forum.ateizm2.org/index.php?showtop...st&p=424845

Devrim sonrası "gerici" yörelere mal ve hizmet akışını kesip bunları açlıktan öldürmekten bahsediyor. Sonra bunlar zayıflayınca din adamlarını tutuklayıp ateist propaganda yapacakmış. Lenin de böyle yaptı diyor. "Gerici" yörelere sevkedilecek malları kendi taraftarlarına göndermişler, diğerlerini de kıtlığa mahkum etmişler. İşte komunist cennet ve özgürleşme böyle oluyor heralde.

Burda biri vardı önceden komunizm "insancıl" demişti. Bunu bir okusun. Bana gayet sapıkça geldi.

Freddie'yle uzun süredir tartışırız Ludwig. Onun şahane fikirlerini biliyorum. Arzularını da...

Herkesin malını mülkünü zorla alacaklar. Karşı koyan öldürülebilmeli. Sonra hep beraber komün hayatı yaşayacağız. Mesela ortak yemekhanelerde yemek yiyecek, ortak çamaşırhaneler filan kullanacağız.

Çocuklarımızı da topluma emanet edeceğiz, toplum büyütecek.

İlkellik dedim, kızdı. "Hayır, bu komünizm" dedi.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Freddie'yle uzun süredir tartışırız Ludwig. Onun şahane fikirlerini biliyorum. Arzularını da...

Herkesin malını mülkünü zorla alacaklar. Karşı koyan öldürülebilmeli. Sonra hep beraber komün hayatı yaşayacağız. Mesela ortak yemekhanelerde yemek yiyecek, ortak çamaşırhaneler filan kullanacağız.

Çocuklarımızı da topluma emanet edeceğiz, toplum büyütecek.

İlkellik dedim, kızdı. "Hayır, bu komünizm" dedi.

Çok dürüst bir şekilde sapıklıklarını anlatıyor bu son yazıda. Artık kimse onun "insanlık kardeşlik" yalanlarına kanacağını zannetmiyorum. Komunizmin nasıl bir sapıklık olduğunu, ne kadar "insacıllık" naraları atsa da sonuçta topluma istedikleri gibi ayar çekmek adına ne canilikler yapmaya hazır bir hasta ruha sahip olduklarını açıkça gösteriyor bize.

Herkes Freddie'nin bu yazısını okusun bence. Freddie'den de "devrim sonrası" bize nasıl ayar çekeceğine dair planlarını daha çok anlatmasını istiyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
IFeelGood

Freddie'nin az önce yazdığı şu yazıyı oku lütfen:

http://forum.ateizm2.org/index.php?showtop...st&p=424845

Devrim sonrası "gerici" yörelere mal ve hizmet akışını kesip bunları açlıktan öldürmekten bahsediyor. Sonra bunlar zayıflayınca din adamlarını tutuklayıp ateist propaganda yapacakmış. Lenin de böyle yaptı diyor. "Gerici" yörelere sevkedilecek malları kendi taraftarlarına göndermişler, diğerlerini de kıtlığa mahkum etmişler. İşte komunist cennet ve özgürleşme böyle oluyor heralde.

Burda biri vardı önceden komunizm "insancıl" demişti. Bunu bir okusun. Bana gayet sapıkça geldi.

Her ideolojinin sapıkça düşünenleri olabilir. Ama bana göre sol görüşlü insanlar savaş açmamız gereken insanlar değil. Türkiye'de işçilerin haklarını gerçekten savunan örgütler var. Belki bilmiyorsun ama ABD'de bile var. ABD'de senaristler bir grev yaptı ve Holywood az daha batıyordu.

Açıkçası Marx'ı okumadım. İdeolojisini çok iyi bilmiyorum. Ama savunanları ile tartıştığım oldu. İyi niyetli insanlar olduklarını düşünüyorum. Her ne kadar kendilerine her yönden katılmasam da. Ben rekabet ve küreselleşme taraftarıyım. Ama işçilerin haklarının da savunulmasını isterim.

tarihinde Unholy tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Freddie

Sen dindarsın. Komünizm senin dinin.

Ben hiç bir zaman kanaatlarımın hamalı olmadım.

Değiştim.

Ben de komünist idim gençliğimde..

Ama büyüdüm.

Benim yaptığım komünizme ihanet değil.

Değişim.

Komünist ideolojinin bir dogma olduğunu anladım ve insanlığa bir dogma ile hizmet etmenin mümkün olmadığını farkettim..

Seni Marxismi değişebilir, şekilden şekle girebilir sanıyorsun.

Burada bir değişmezin etrafında değişgenler oluşturulmuştur.

Yani bir ana temaya sadık varyasyonlar oluşturulmuştur. Varyasyonlar ana temadan daha aytıntılı ve geniş değillerdir. Onun dikte ettirdiği türden çeşitlerdir.

Komünizmden uzaklaştıktan sonra bir daha asla benzer bir eğilimin esiri olmadım.

Her eğilime, ne kadar değerli görünürse görünsün, kuşku ile baktım.

Hatta uzaktan güzel görünenlerden özellikle uzak durdum.

Aklı başında bir insan dünyada verimli bir yaşam sürdürmek için birilerinin ideolojilerine neden ihtiyaç duysun?

O hem kendi görüşleri ile yaşayan hem de etrafına yararlı biri olamaz mı?

Ben her zaman değişimi savundum ve pratik ettim.

Bu forumda da aynı ilkeleri savunuyorum.

Bu değişimi ben yaşamıma yalnız yaşam felsefesi, yaşama verdiğim anlam, inanç ve düşünce bazında uygulamıyorum.

Bilgi bazında da uyguluyorum.

Öğrendiğim hiç bir bilgi beni tatmin etmiyor. Bana yeterli gelmiyor.

Onun biraz daha derinliklerine penetre olmaya, yalın gerçeklere onları küçük öğelerine ayırarak vakıf olmak istiyorum.

Gerçeklerin hiç bir zaman sanıldığı gibi olmadıklarını ancak onların derinliklerine penetre olarak anlayabilirsiniz..

Ve orada karşılaştıklarınız arada bir yaşamınıza yeni bir yön verecek kadar dramatik olabilir.

Ben her zaman değişimi savunuyorum.

Size de tavsiye ediyorum...

Link to post
Sitelerde Paylaş

IFeelGood,

Gece gece sen beni güldürdün, tabiat ana da seni güldürsün.

Ne güzel saçmalamışsın öyle.

Gel saçmalıklarını birlikte irdeleyelim.

Başlayalım, hadi ''bismillah'';

1-Evrim üzerine söylediğim şey gayet mantıklıdır, zira evrimin de kesinliği henüz ispatlanmamıştır. Mesela, Popper diye bir malak var. Bu malak, evrimin bilim dışı metafizik bir görüş olduğunu iddia ediyor. (Bu malak marksizm için de aynı şeyi iddia ediyor, tıpkı sizin gibi). Neden biliyor musun? Çünkü bu malağa göre bilimde ''yanlışlanabilirlik'' diye bir ilke varmış ve bir bilimsel önerme mutlaka yanlışlanabilir olmalıymış! Evrimin doğru olması için, şimdiye kadar ve gelecekte de her canlının mutlaka evrim geçirdiği ve geçireceği düşüncesi bir önkabul olarak alınıyormuş ve bunun tüm zamanlarda tüm canlılar için tesbit edilme olanağı olmadığı için doğrulanamayacağını, -doğrulanamayan şeylerin yanlışlanamayacağını da düşünürsek-, yanlışlanabilirlik ilkesi ile çeliştiğini, dolayısıyla da evrimin metafizik bir dogma olduğunu söylüyor herif. Ve bu herif sıkı bir kapitalist, günümüz neo-liberallerince de pek seviliyor. Hatta bu post-modernizm hikayesinde bu malağın görüşlerini de ciddiye alıyorlar.

Adam haklı mı, evrim bilim-dışı ve metafizik bir görüş mü? Elbette değil, tıpkı marksizmin de öyle olmadığı gibi. Peki bizim bunu söylerkenki kriterimiz ne? Elbette materyalizm. Evrim görüşü materyalist bir önerme olduğu için deney ve gözleme olanak verir ve bu yüzden bilimseldir. Tıpkı marksizm gibi. Şimdi siz eğer marksizmi(yani materyalizme dayanan bir tarih analizini) bilim-dışı bir hurafe olarak görüyorsanız, bunu yapmak için kullandığınız mantığı(ki muhtemelen Popperci bir saçmalıkla yakından ilintilidir), yine materyalizme dayanan bir kuram olan evrim için de kullanıyor olmalısınız. Ama muhtemelen bunu yapmıyorsunuz. Bu yüzden marksizme olan tutumunuz ile evrime karşı tutumunuz arasında bir çelişki var. Ben de bu çelişkiyi vurgulamak için o örneği verdim işte.

Anladın mı? Anlamadın muhtemelen, ama birkez daha okuyup biraz daha düşün anlayacaksın. Sende o kapasite var.

2-''Marks'ı savunacağım diye bilimi harcıyorsun'' demişsin bana. Bak gene güleceğim şimdi. Aslında çemkirirdim de gülerek bastırmaya çalışıyorum.

Evrim teorisi materyalist bir teori mi? Evet.

Bilimsel sayılmasını, oturduğu bu materyalist temeline mi borçlu? Evet.

Peki marksizm, materyalist felsefenin en modern hali mi? Evet.

Peki marksist materyalizmin ''bilim-dışı bir ideoloji'' sayıldığı yerde, materyalizme dayanan bir teori olan evrimin bilimsel sayılabilmesine olanak var mı? YOK!... (Popper tayfası neden hem evrimi hem de marksizmi karalıyor sanıyorsunuz?)

İşte sizin göremediğiniz ve görmek istemediğiniz nokta burası.

3-''İnsan, herhangi bir -izm'e saplanmadan yaşayabilir'' demişsin. Ama bunu bir ilke olarak koyarsan, bu durumda bu da bir -izm olur: Herhangi bir -izm'e saplanmadan yaşama -izm'i.

-İzm'siz hiçbir şey yoktur ve olamaz. Bunu hala görmüyor musunuz? Evrim ile Darwinizm arasındaki açı sıfırdır. Zira evrimi kabul ediyorsan, bunu sadece laboratuvara sıkıştıramaz ve hayatın tümüne evrimsel açıdan bakarsın ve bu bir -izm olur. Kaldı ki, kapitalizm de bir -izm'dir.

4-Diyalektik materyalizm(yani marksizm) bir öğretidir, fakat ideoloji değildir. İdeoloji olan komünizmdir. Materyalist öğretiyle hayatı analiz edince ulaştığımız bir sonuçtur komünizm. Fakat komünizm sonucuna ulaşmak için ille de marksist olmaya gerek yoktur. Sosyalizm, işçi sınıfının sınıfsallıktan(yani nesnel koşullardan) kaynaklanan ideolojisidir. Marks'ın yaratımı değildir. İdeolojileri kişiler kurmaz, tarih kurar. İdeolojisi olmayan insan yoktur. ''İnsan sarayda farklı, kulübede farklı düşünür'' sözünü duymuşsundur. Materyalist filozof Fouerbach söylemiştir. Bu söz, maddi koşulların bilinci belirlediğini anlatır kısaca(yani materyalizmin temel önermesini). Saraylı adam o şekilde düşünür ve bu onun ideolojisidir, kulübeli adam da ona göre düşünür ki bu da onun ideolojisidir. Yaşam koşullarımız bizde ister istemez iz bırakır ve bunlara göre bir dünya görüşümüz oluşur, bu yönde düşünmeye başlarız. Bunlar bizim ideolojimizdir. Sende de küçük burjuva ideolojisi var mesela. Bunun farkında olup olmaman, kendine göre bir dünya görüşün olduğu gerçeğini değitirmiyor. İdeoloji dünya görüşü demektir ve ideolojisiz insan olmaz.

5-İdeolojimizin(yani sosyalizm görüşümüzün) değişmediğini nereden çıkardın? Marksizm, değişen maddi koşullara göre strateji belirler ve koşullar değiştikçe strateji ve taktiklerini de değiştirir. Bir afrika ülkesinde marksistlerin izleyeceği yol ile Türkiye gibi bir ülkede izleyecekleri yol farklıdır, gelişmiş bir Batı ülkesinde farklı... Aynı türde ülkeler arasında da söz konusu ülkenin özgün şartlarına göre konum alınır. Marksist örgütler kendi aralarında bin parçaya bölünmüştür, neden? Marksizm bir değişim öğretisi olduğu için, tüm marksistler nesnelliği tahlil edişine göre bir yol izlerler ve bölünürler. Fakat dogmatizmde bu yoktur, onlar her durum ve şartta dogmaları ne emrediyorsa onu savunur, maddi koşulların tahlilini yapmazlar.

Marksizm, eğer bilimsel bir öğreti olmasaydı, komünizmin kuruluşunu belli yasalara bağlamaz ve onu bugünden kurmaya kalkardı. Fakat marksizm, yeterli maddi koşullar gelişmeden komünizmin kuruluşu mücadelesine girişmez. Sosyalizmden komünizme geçiş bile sürekli bir değişimdir. Tepeden kalıp gibi indirilen hiçbir şey yoktur marksizmde, herşey koşulların olgunlaşmasına göre ayarlanır ve koşullar değiştikçe ideolojiler de değişir. Bu yüzden marksizm ideoloji değildir, dogmatizm ise hiç değildir.

Marksizma kara çalarak materyalizme ve dolayısıyla bilime kara çaldığınızı ne zaman göreceksiniz çok merak ediyorum?

tarihinde Freddie tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Önce haddini bil. 23 yaşında dandik bir ülkede özenti bir marxistsin. 20. yüzyılın en büyük filozoflarından birine "malak" demek anca senin militan cehaletinin ve cüretinin sınırlarını gösterir.

Karl Popper'in yanlışlanabilirlik kıstası bugün bilim camiasınca kabul edilir.

Evrim teorisine yanlışlanabilir değil demişti ve onun "metafizik bir araştırma projesi" olduğunu söylemişti, fakat Popper'a göre metafizik kötü birşey değildir. Pozitivist bir filozof değildi.

Velhasıl daha sonra evrim teorisinin yanlışlanabilir olduğu tezine geçmiştir.

Webdeki en büyük evrim sitesi Talk.Origins sitesinde, yaratılışçıların iddaları indexinde bu konu da işlenir:

http://www.talkorigins.org/indexcc/CA/CA211_1.html

Buna göre Karl Popper'ın yanlışlanamaz dediği evrimin kendisi değil, sadece doğal seçilimdi. Buna rağmen teorinin çok değerli olduğunu söylemişti, O zaman 1976 yılıydı.

Daha sonra 1978 yılında fikrini değiştirdiğini açıkladı. Bu konuda söyledikleri yukardaki linkte var.

Talk.Origin sitesinde Evrimin 29 Delili adlı makalede verilen her 29 delilin altında "ne olsaydı teori yanlışlanabilirdi" diye ayrıca yazar. Bu makaleler biyolog akademisyenler tarafından hazırlanıyor. Yanlışlanabilirlik kıstasını ne kadar ciddiye aldıkları görülebilir.

falsification.jpg

"Potential Falsification" = "Potansiyel Yanlışlama" (Yani neyle karşılaşırsak teori yanlışlanır)

29+ Evidences for Macroevolution

http://talkorigins.org/faqs/comdesc/

tarihinde ludwig tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Marksizm'i eleştirenlerin-onu okuyanlar da dahil- pekçoğunun Marks'ın görüşlerinin M'sini anlamadığı ortadadır. Marks'izmi ekonomi politik eleştirisiyle mahkum etmek isteyenlerin savları tecrid edilmiş değerler bütünlüğüdür. Marks'ın birey ve üretim ilişkileri üzerine açılımlarının ana temalarından olan ''yabancılaşma'' olgusunu psikoloji doğrulamaktadır. Evet, insan yabancılaşır... Marks'ın tarih algısı, ogüne kadarki klasik görüşleri altüst etmiştr; tarih Marks'tan önce ve sonra olarak yorumlanmaktadır. Bugün ne felsefeci ne ekonomist hiçbir otorite Marks'ın politik eleştrisini bilmeden; öğrenmeden teori üretemez. ister yanlışlasın ister doğrulasın... Marks'ta üzerinde en çok durulan şey ''değişim''in diyalektiğidir; Marks'a dogmatik diyen adam ya ön yargılıdır ya Marks'ı zerre kadar anlamamıştır yahut da zır cahildir! ODTÜ felsefe bölüm başkanının bir sözü aynen şöyledir: Marks felsefeyi yeryüzüne indiren adamdır!!! Marks insanlık tarihi ve felsefede bir en önemli sıçrama tahtalarından biridir; bunu kimse inkar edemez. Marks eleştirilbilir, ki benim de yanlış bulduğum saptamaları vardır ki eleştirilmelidir de!!! Çok iddialı bir söz olacak ama; bugün Marks'ı bilmeyen hiçkimse ne felsefe ne de ekonomi biliyorum diyemez! Hangi fikre inanırsa inansın, bu böyle biline...

Artık palavraları ve demagojileri bir kenara bırakıp somut fikirlerle gelin buraya. Materyalist tarih ve toplum algısı her şartta mutlak tek doğru değildir; ancak hiçbir zeus'un oğlu madde-çevre-insan arasındaki karşılıklı ilişkiyi ve belirleyiciliği inkar edemez! İnsanın her eyleminde kendi maddi/biyolojik varlığının etkisi olduğu kadar üretim iliişkilerinin şekillendirdiği yapının belirleyiciliği de kesindir. Alt yapı ve üst yapı karşılıklı bir etkileşim içindedir daima. Üretim ilişkileri sosyal ilişkilerin en önemli belirleyenidir! Bunu hangi akıl, hangi mantık inkar edebilir ki? Bunun dışında belirleyenler olması toplumsal hayatın genelini angaje eden bu gerçekliği değiştirmez. İstisnalar ekseri kaideyi doğrular çünkü. Üretim ilişkilerinin belirleyiciliğinden katıksız/dogmatik bir ahlak yasası çıkarma niyetinde değilim; orası işin propaganda kısmı. Her teorisyen yahut klik kendi ideallerinin savunusunda ajitasyon ve propagandayı kullanabilir. Fakat alt yapı ve üst yapı arasındaki ilişki ve belirleyicilik ilişkilerini üretim ilişkileri olgusundan kim soyutlayabilir?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Çok dürüst bir şekilde sapıklıklarını anlatıyor bu son yazıda. Artık kimse onun "insanlık kardeşlik" yalanlarına kanacağını zannetmiyorum. Komunizmin nasıl bir sapıklık olduğunu, ne kadar "insacıllık" naraları atsa da sonuçta topluma istedikleri gibi ayar çekmek adına ne canilikler yapmaya hazır bir hasta ruha sahip olduklarını açıkça gösteriyor bize.

Herkes Freddie'nin bu yazısını okusun bence. Freddie'den de "devrim sonrası" bize nasıl ayar çekeceğine dair planlarını daha çok anlatmasını istiyorum.

Ludwig, sen daha önce darbelerden kontrgerillaya, Amerikan işgallerinden atılan atom bombalarına kadar her haltı savunmuştun, bunların hiçbiri ''sapıklık'' olmadı da benim anlattıklarım mı rahatsız etti?

Kaldı ki, yazdığım yazıyı eksik alıntılama ahlaksızlığını da yapıyorsun. Bak o yazımın altına ne demişim;

Ama tabi tüm bunlar birer fikir sadece. Beyin jimnastiği yapıyoruz. Tüm bunlara gerek kalmayadabilir. Bunları desteklediğimi falan söylemiyorum, yanlış anlama. Ben sadece planlama gücünün sunduğu olanaklara işaret ediyorum.

Her iktidar, kendini korumak için şiddet kullanır. Her devlet bir sınıfın bir başka sınıf üzerindeki diktatörlüğüdür. Devlet zaten bir anlamıyla da şiddet tekeli demektir. Bu yüzden, bir devletin şiddet kullanması anlaşılabilir bir durumdur. Önemli olan, bu şiddetin ne için ve kimin çıkarına kullanıldığıdır. Bir avuç sömürücü asalak için mi yoksa halk için mi kullanılıyor? Stalin bu şiddeti halk için kullanmıştır. Lenin ve Stalin, feodalizmi tasfiye etmek için sözünü ettiğim türde bir yönteme az da olsa girişmiştir. Fakat bu girişimin sonuçları, Batı'nın sunduğu gibi abartılı olmamıştır.

Zaten anti-feodal hareket, karakteri itibariyle burjuva-demokratik devrim hareketidir ve burjuva devrimleri de feodalizme(ve onun üst yapısı olan dine) karşı savaşırlar. Komünistler bu savaşta planlama gücünden faydalanmıştır, burjuva devrimcileri ise başka bir yöntem benimsemiştir. Buradaki farkın önemi yoktur. Neticede feodal kalıntılar şiddetle tasfiye edilmiştir. Bu durum sadece sosyalist devrimlere has bir durum değildir. Fransız Burjuva Devriminde de ''terör yılları'' adı verilen bir dönem yaşanmıştır. Kemalist devrim de bir yönüyle din karşıtı ve planlamacıdır.

Senin gibi bir burjuva yalaması, bu anlattıklarım içinde neye itiraz ediyor anlamıyorum...

tarihinde Freddie tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Günümüz bilim adamları ve filozofları hem materyalistler hem de bilimciler. Ama hiç de Marxist değiller. "Diyalektik" felan dan da bahsetmiyorlar. Bunu nasıl açıklayacaksın?

Biyolog Dawkins diyalektikten bahsetmez.

Fizikçi Hawking diyalektikten bahsetmez.

Filozof Quine diyalektikten bahsetmez.

Bunların hepsi ateist ve materyalist adamlar.

Belki de bu "diyalektik" 19. yüzyıl Alman felsefesinin bir zırvalığıydı, ve devri de geçti, ne dersin.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2-''Marks'ı savunacağım diye bilimi harcıyorsun'' demişsin bana. Bak gene güleceğim şimdi. Aslında çemkirirdim de gülerek bastırmaya çalışıyorum.

Evrim teorisi materyalist bir teori mi? Evet.

Bilimsel sayılmasını, oturduğu bu materyalist temeline mi borçlu? Evet.

Peki marksizm, materyalist felsefenin en modern hali mi? Evet.

Peki marksist materyalizmin ''bilim-dışı bir ideoloji'' sayıldığı yerde, materyalizme dayanan bir teori olan evrimin bilimsel sayılabilmesine olanak var mı? YOK!... (Popper tayfası neden hem evrimi hem de marksizmi karalıyor sanıyorsunuz?)

İşte sizin göremediğiniz ve görmek istemediğiniz nokta burası.

Marxism materyalist felsefenin hiç de en modern hali değil. Kim demiş?

MArx eğer ki insan bilincinin içeriğini belirleyen, davranışını güdümleyen maddi sebepleri ekonomik ilişkilerde bulduysa, Freud da bunu cinsellik de ve çocukluktaki psikolojik gelişmede buldu. Nietzsche güç isteminde buldu. Heidegger da çok daha karmaşık şeylerden dem vurdu.

Bunların hiçbiri de doğru olmak zorunda değil. Çünkü sonuçta felsefe bilim değildir. Burda yapılabilen sadece spekülasyondur.

19. yüzyılda daha bilim daha yeni yeni ayakları üzerinde durmaya başladığı sıralarda kendini "bilimsel" diye ortaya atan çok şey vardı. Bilimsel bir ırkçılık vardı mesela. O zamanlar insanlar "bilimselliğe" pek meraklıydı. Eğer ki Engels de Marxismi en "bilimsel" bir şey ilan ettiyse bu demektir mi ki bu doğrudur?

Laf attığınız Popper Marx'ı ve Fredu'u bilimin dışına çıkarmıştır. Bunlar bilimsel olamaz. Bu görüş de bugün filozoflarca ve bilim adamlarınca kabul görüyor. Burda tek geri kafalı olan siz kaldınız.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...