Jump to content

Beş Dakikalık Dünya


Recommended Posts

Jeoloji bilimi dünyanın yaşının 4,5 milyar yıl olduğunu ortaya koyunca bu elbette dünyanın sadece 6000 yaşında olduğuna inanan Hristiyanların hoşuna gitmemişti. İlginçtir ki hala "Young Earth Creationism" adı altında bu görüşü savunan insanlar var. Bu tür insanların iddialarından biri de şudur. Tanrı dünyayı 4 milyar yaşında gibi 6000 yıl önce yarattı. Bütün dinozor fosilleri, dünyanın yüzeyindeki taşların radyoaktif özellikleri Tanrı tarafından özellikle bu şekilde yaratılmıştır.

Bertrand Russell'ın bu iddialara cevabı şu şekilde olmuştur. "Hepimiz gerçek olmayan bir hafıza ile, beş dakika önce yaratılmış da olabiliriz. Bu hipotezin olasılığı mantıksal olarak imkansız değildir. Farklı zamanlarda gerçekleşmiş olaylar arasında bir bağlantı kurmaya gerek yoktur, şu anda olan ve gelecekte olan hiçbir olay beş dakika önce yaratıldığımız hipotezini çürütemez."

Bu yaratılış düşüncesi işte böyle sonuçlara varabiliyor. Hatta bunu ahiret hayatına da uygulayalım. Güya Tanrı ya da Allah beni ahirette tekrar yaratacak. Peki beni yarattı ama 3 milyar yıl cehennemde yanmış bir insanın hafızası ile. Sonra orada gerçekten 3 milyar yıl cehennemde yanmış bir insan ile karşılaşıyorum. İkimiz arasındaki fark nedir? O anda ikimiz arasında hiçbir fark yoktur. 100 milyar yıl geçse de aramızda bir fark olmayacaktır. Cennet için de aynısı geçerli. Var olan tek şey o an olacak ve istersen orada sonsuz bir yaşamın olsun. Tek sahip olduğun o an ve hafızan.

Ahiret ve yaratılış işte bu kadar anlamsız düşüncelerdir. En güzel ve anlamlı olduğunu düşündüğüm yaşam burada ve bu evrende. Her şey bir neden ve sonuç ilişkisi içinde tutarlı bir şekilde ilerliyor. Bana göre Tanrı, evrene müdahale, yaratılış bütün bunların değerini ve anlamını azaltıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Dinin insanları hangi boyutta aptallaştırabileceğine güzel bir örnekte hristiyanlardan geldi. :D

------------------

Kaçınız bu dini seçti ki birde hakkınızmış gibi kraldan kralcı oluyorsunuz.

Ülkemin %99'u PUT'a tapıyor.

Tanrı zihinlerde yaşar. Zihinler öldüğü gün tanrıda ölecektir!

imzan a göre

zihnen de olsa bi tanri var yane

:)

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bu yaratılış düşüncesi işte böyle sonuçlara varabiliyor. Hatta bunu ahiret hayatına da uygulayalım. Güya Tanrı ya da Allah beni ahirette tekrar yaratacak. Peki beni yarattı ama 3 milyar yıl cehennemde yanmış bir insanın hafızası ile. Sonra orada gerçekten 3 milyar yıl cehennemde yanmış bir insan ile karşılaşıyorum. İkimiz arasındaki fark nedir? O anda ikimiz arasında hiçbir fark yoktur. 100 milyar yıl geçse de aramızda bir fark olmayacaktır. Cennet için de aynısı geçerli. Var olan tek şey o an olacak ve istersen orada sonsuz bir yaşamın olsun. Tek sahip olduğun o an ve hafızan.

Ahiret ve yaratılış işte bu kadar anlamsız düşüncelerdir. En güzel ve anlamlı olduğunu düşündüğüm yaşam burada ve bu evrende. Her şey bir neden ve sonuç ilişkisi içinde tutarlı bir şekilde ilerliyor. Bana göre Tanrı, evrene müdahale, yaratılış bütün bunların değerini ve anlamını azaltıyor.

Benzer hatayı şu başlıkta da yapmış ve devamını getirememiştin:)

http://forum.ateizm2.org/index.php?s=&...st&p=409893

Ahiret hayatı, milyarlarca sene geçse dahi sadece içinde bulunduğu tek bir anın yaşandığı ve tüm yaşanmışlıkların hafızadaki veriler olduğu koşulda anlamsız oluyorsa; dünya hayatının bundan ne farkı varki daha anlamlı ve değerli oluyor?

Tek yaptığın hafızandaki verileri değiştirmek.Tüm bu yaşanmışlıkların tanrı müdahalesi olmaksızın maddenin neden-sonuç ilişkisinin zorunlu bir ürünü olarak hafızana kaydedilmiş olması -zaten sadece içinde bulunduğun anı yaşıyabildiğine göre- neden önemli bir fark yaratsın?

Dahası en sonunda hepsini kaybediceksen ve üstelik zihninin dışında hiçbir anlamı yoksa, ahiret hayatını hangi mantıkla eleştirebiliyorsunuz hayret!

Link to post
Sitelerde Paylaş
Benzer hatayı şu başlıkta da yapmış ve devamını getirememiştin:)

http://forum.ateizm2.org/index.php?s=&...st&p=409893

Ahiret hayatı, milyarlarca sene geçse dahi sadece içinde bulunduğu tek bir anın yaşandığı ve tüm yaşanmışlıkların hafızadaki veriler olduğu koşulda anlamsız oluyorsa; dünya hayatının bundan ne farkı varki daha anlamlı ve değerli oluyor?

Tek yaptığın hafızandaki verileri değiştirmek.Tüm bu yaşanmışlıkların tanrı müdahalesi olmaksızın maddenin neden-sonuç ilişkisinin zorunlu bir ürünü olarak hafızana kaydedilmiş olması -zaten sadece içinde bulunduğun anı yaşıyabildiğine göre- neden önemli bir fark yaratsın?

Dahası en sonunda hepsini kaybediceksen ve üstelik zihninin dışında hiçbir anlamı yoksa, ahiret hayatını hangi mantıkla eleştirebiliyorsunuz hayret!

Orada o konunun devamını getirememiştim doğru. Hem benliğin ilüzyon olduğunu, hem de pratik açıdan kullanılabileceğini açıklayamamıştım. Ama güzel bir analoji buldum şimdi. Başlık ile alakalı değil ama hemen açıklayayım. Bir gemi düşün. Çin'den kalkıyor ve Amerika kıtasına yola çıkıyor. Pasifik adasında her adada parçalarını değiştiriyor. Amerika'ya vardığında orjinal hiçbir parçası yok. Bu durumda Çin'den kalkan gemi ile Amerika'dan kalkan gemi aynı mıdır? Pratik manada açıklayıcı olmak için aynı olduğunu varsayabiliriz. Ama artık o gemi aynı gemi değildir. Benlik de böyle bir mesele. Sosyal hayatta kullanılmasında faydalar var fakat eğer insan benliğini derinden incelersen ancak bir ilüzyon olduğunu görebilirsin.

Benim burada anlatmak istediğim, yaratılış düşüncesi ile hiçbir şeyin kanıtlanamayacağı. Eğer bu evrende bir yaratılış, doğaüstü müdahale varsa bu her an olabilir. Beş dakika önce olmuş bile olabilir. Ahiret hayatını da eleştirmemin nedeni gerçekten milyarlarca yıl boyunca bir cehennemde yansam da sonunda çekeceğim cezanın bir sene yanmaktan bir farkı olmayacağıdır. Zaten bu düşüncede kendi içinde bir sürü sakatlık var. Yanıyorsun ama sonra tekrar diriliyor musun? Acıya bu dünyada uyum sağlayıp, duyarsızlaşabiliyoruz orada da durum aynı mı olacak? Aynı olmayacaksa oradaki biz nasıl buradaki biz olabiliriz.

Her şeyin nedensel olmasının şöyle bir farkı var. Bulunduğumuz an geçmişin bir toplamıdır ve sonucudur. Hafızamız da geçmişin zihnimizdeki izleridir. Eğer sahip olduğum hafıza gerçek değilse, bu bana anlamsız gelir. Yaratılış inancının da bu tür kapıları açık bıraktığını düşünüyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Orada o konunun devamını getirememiştim doğru. Hem benliğin ilüzyon olduğunu, hem de pratik açıdan kullanılabileceğini açıklayamamıştım. Ama güzel bir analoji buldum şimdi. Başlık ile alakalı değil ama hemen açıklayayım. Bir gemi düşün. Çin'den kalkıyor ve Amerika kıtasına yola çıkıyor. Pasifik adasında her adada parçalarını değiştiriyor. Amerika'ya vardığında orjinal hiçbir parçası yok. Bu durumda Çin'den kalkan gemi ile Amerika'dan kalkan gemi aynı mıdır? Pratik manada açıklayıcı olmak için aynı olduğunu varsayabiliriz. Ama artık o gemi aynı gemi değildir. Benlik de böyle bir mesele. Sosyal hayatta kullanılmasında faydalar var fakat eğer insan benliğini derinden incelersen ancak bir ilüzyon olduğunu görebilirsin.

Benim burada anlatmak istediğim, yaratılış düşüncesi ile hiçbir şeyin kanıtlanamayacağı. Eğer bu evrende bir yaratılış, doğaüstü müdahale varsa bu her an olabilir. Beş dakika önce olmuş bile olabilir. Ahiret hayatını da eleştirmemin nedeni gerçekten milyarlarca yıl boyunca bir cehennemde yansam da sonunda çekeceğim cezanın bir sene yanmaktan bir farkı olmayacağıdır. Zaten bu düşüncede kendi içinde bir sürü sakatlık var. Yanıyorsun ama sonra tekrar diriliyor musun? Acıya bu dünyada uyum sağlayıp, duyarsızlaşabiliyoruz orada da durum aynı mı olacak? Aynı olmayacaksa oradaki biz nasıl buradaki biz olabiliriz.

Her şeyin nedensel olmasının şöyle bir farkı var. Bulunduğumuz an geçmişin bir toplamıdır ve sonucudur. Hafızamız da geçmişin zihnimizdeki izleridir. Eğer sahip olduğum hafıza gerçek değilse, bu bana anlamsız gelir. Yaratılış inancının da bu tür kapıları açık bıraktığını düşünüyorum.

Gemi örneğinde, Çin'den kalkıp Amerika'ya giden gemi, Amerika'ya vardığı anda aynı gemi olmaması, Pasifik adasındaki parça değişiminden kaynaklanmıyor; o gemi, daha limandayken bile sürekli değişiyordu. Yani Pasifik adasında parçalarını değiştiren gemi, zaten Çin'den kalkan gemi değildi. Herşey, her an değişim içindedir. Herakleitos bile 2400 yıl önce "Aynı dereye iki kez girilemez" demiş.

Sen, 5 dakika veya bir an önceki sen değilsin tabii; ama seni sen yapan da, bir an önceki sendi. Sen de, bir an sonraki seni oluşturuyorsun aslında şu an.

Sahip olduğun hafızanın sana ait olduğundan emin olabilirsin. Eğer öyle olmasaydı, şu an okuduğun kelimeden öncesini yabancısayacağın için, şu ve bir sonraki kelimelerin de bir anlamı olmazdı.

Eğer öyle olmasaydı, kocasıyla sevişen bir kadın, bir an "Kocacım" derken, hemen ardından "İmdat" diye bağırıp, hemen ardından da kocasını aldatan bir kadın haline bürünebilirdi. Kadın, aslında o an varolmuş, geçmişi ve hafızası olmayan bir kadın olabilir de, o sırada kocayı bir düşünsene...

Hayat, sence bu tür manyak triplerden oluşabilir mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Gemi örneğinde, Çin'den kalkıp Amerika'ya giden gemi, Amerika'ya vardığı anda aynı gemi olmaması, Pasifik adasındaki parça değişiminden kaynaklanmıyor; o gemi, daha limandayken bile sürekli değişiyordu. Yani Pasifik adasında parçalarını değiştiren gemi, zaten Çin'den kalkan gemi değildi. Herşey, her an değişim içindedir. Herakleitos bile 2400 yıl önce "Aynı dereye iki kez girilemez" demiş.

Sen, 5 dakika veya bir an önceki sen değilsin tabii; ama seni sen yapan da, bir an önceki sendi. Sen de, bir an sonraki seni oluşturuyorsun aslında şu an.

Sahip olduğun hafızanın sana ait olduğundan emin olabilirsin. Eğer öyle olmasaydı, şu an okuduğun kelimeden öncesini yabancısayacağın için, şu ve bir sonraki kelimelerin de bir anlamı olmazdı.

Eğer öyle olmasaydı, kocasıyla sevişen bir kadın, bir an "Kocacım" derken, hemen ardından "İmdat" diye bağırıp, hemen ardından da kocasını aldatan bir kadın haline bürünebilirdi. Kadın, aslında o an varolmuş, geçmişi ve hafızası olmayan bir kadın olabilir de, o sırada kocayı bir düşünsene...

Hayat, sence bu tür manyak triplerden oluşabilir mi?

Ben zaten (tekrar ben kelimesini kullanıyorum) benlik kavramını kullanmanın sosyal varlıklar olduğumuz için faydaları olduğunu söylüyorum. Bugün bir suç işleyip yarın "onu yapan ben değildim" diyemem. Herşey zaman ile değişir, değişirken bazı kısımlar aynı kalır ama ne kadar uzun süre geçerse o kadar başkalaşır.

Sahip olduğum hafızaya güveniyorum. Çünkü yaratılışa inanmıyorum. Eğer şu açıdan düşünürsek genlerimiz de bir hafızadır. Evrimin hafızasıdır. Ama aslında evrimleşmiş gibi tanrı tarafından yaratıldığı iddia edilirse, o zaman bir anlamsızlık yaşarım. Çünkü kendi hafızama bile güvenemem.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hepimizin hayatı sonsuza göre hiçtir. sayı/sonsuz=0

Biz hayatımızı sonsuz birimlerde yaşıyoruz. Yani birimleri 0 dan az büyük olarak düşünürsek, bizim hayatımız da sonsuz birim olur. Çünkü: sayı/0+= sonsuz

Sonsuzluk da onu çevreleyen sonsuzluğun içinde ancak bir değer ifade edebilir. 2sonsuz/sonsuz=2

Ama sonsuzlar da sınırlıdır. Onları da çevreleyen bir duvar var. Buna göre her sonsuz sonludur diyebilir miyiz?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Scaliger ve Petavius'u unutmayalım. Hepimiz dünya tarihi diye bu zıpçıktıların yazdıklarına inanıyoruz. Ulan biz bu kadar mı hıyarız? Bırakın artık bu cizvit palavralarını.

sana hıyar demiştim hatırlarsan :lol:

Link to post
Sitelerde Paylaş
sana hıyar demiştim hatırlarsan :lol:

Sen hıyardan hıyar anlarsın, ben hıyardan dünyaya senin gibi at gözlüğü ile bakan insanımsıları anlarım. Benim gözümde hıyar, acur, salatalık senin tarzındaki insanımsı (hümanoid) lerden çok daha değerlidir kah, kah, kah,

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...