Jump to content

kuranı bilimsel yolla inceleyelim


Recommended Posts

Apaçık bir gökyüzünde, güzel bir günde başınızı göğe çevirin ve bir bakın, aklınıza genişlik ve özgürlük gelmiyor mu; hatta kuşlar gibi uçuvermek... İşte Kur'an'daki bu cümlede kastedilen şey de bu tarz bir teşbih ve ima olmalı... Yani gökyüzü ve genişlik, güzel bir ikili... Kur'an'daki sema bizim bildiğimiz evren anlamında değildir...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 143
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Posted Images

Diabetliye bol bol bal ver bakalım iyileşiyor mu? İnsanların % 10-15'i ya diabet veya glikoz toleranları bozuk bu arada unutma...

ben tıptan anlamam ama faydalarını es geçmemek gerek.

hatta tanıdığımız 85 yaşında bir teyze var her yıl kastamonudan deli bal getirtir.(bilmem duydun mu)

diyabetlidir.ama diyabetine iii gelir.nefesini açar mış.

faydalarını es geçme

Link to post
Sitelerde Paylaş
dostum bu odunların araştırdıklarını mı sanıyorsun .. öküz alıyor kopyalıyor bi yerden sonrada çakı bulmuş şopar gibi seviniyor bak ben bunları mort ettim diye. öküz bilmiyorki diğer ayetlerde yıldızların bu katmanlarda olduğunun yazıldığını. Sonrada bilimsel diye savunur bunları .. içi boş çuval bunlar .. ne doldurursan onu boşaltıyor. Ne yapsın buna da atmosferle ilgili mucize doldurmuşlar :D

ilk önce sen konuşmasını öğren karşındakine saygılı ol saldırganlaşma kudurdunmu ne yaptın bu arkadaşa uzaklaştırma cezası verilmesi lazım ama kayırırlarsa bilmem

pante arkadaşım kuran sonuçta bir bilim kitabı değildir ama yinede kuranda bilimsel veriler vardır sana kuranda bunun tam açıklamasını veremem

Link to post
Sitelerde Paylaş
hahaha hangi üniversitede bilimsel yol gösterici olarak kullanılıyor merak ettim yazarmısın hangisi ?

- Bir karar verin yaa Muhammmet ayı böldümü parmağıyla bölmedi mi ? Böldüyse ayın bir parçası kimin bahçesine diğer yarısı nereye düştü ? Sen hala bu zırvaya inanıyormusun dostum ... ne kadar enteresan bir mucize.. peki şuanda ayda bölünmenin izleri var mı veya tarihsel kayıtlarda ayın bölündüğüne dair tarihsel bir kayıt. Mesela o dönemde arabistan dışında buna şahit olan var mı ? Senin peygamberine ben büyücü değil sahtekar bir yalancı diyorum merak ediyorsan :D

http://www.zamansiz.com/ayin-ikiye-bolunme...ndi-t73540.html

Link to post
Sitelerde Paylaş

yahu arkadaslar bir ingilzce sarkı bile turkceye cevrildginde cogu anlamını yitiriyor.bilmem buna itirazı olanı var mı?bunn yannda Kuran arpcasıyla arpca bile tam uyusamazken kalkmıssnz Kuranı en scma yorumlayanlarn kurdgu cumleleri bide kendi anladgnz seklde yazıyorsunz.Arpcada telaffzdan bile farklı anlmlar cıkrken sz tam turkce karsılıgı olmayan kelimeleri sorguluyosunz.bi de size gercek manasını anltmaya calısanlara kopyala yapstr yaptı die kotuluosunz!tabiki de ole yapıck cunku maalesef cogumz Kuran arpcası bilmyrz...ama bilmemk ayıp degl ogrenmemk ayıp;)bilenlerden kopyala yapıstr yapıyrz:)

Link to post
Sitelerde Paylaş
yahu arkadaslar bir ingilzce sarkı bile turkceye cevrildginde cogu anlamını yitiriyor.bilmem buna itirazı olanı var mı?bunn yannda Kuran arpcasıyla arpca bile tam uyusamazken kalkmıssnz Kuranı en scma yorumlayanlarn kurdgu cumleleri bide kendi anladgnz seklde yazıyorsunz.Arpcada telaffzdan bile farklı anlmlar cıkrken sz tam turkce karsılıgı olmayan kelimeleri sorguluyosunz.bi de size gercek manasını anltmaya calısanlara kopyala yapstr yaptı die kotuluosunz!tabiki de ole yapıck cunku maalesef cogumz Kuran arpcası bilmyrz...ama bilmemk ayıp degl ogrenmemk ayıp;)bilenlerden kopyala yapıstr yapıyrz:)

Kuran bu kadar anlaşılmazsa nasıl evrensel olabilir?

Araplar bile tam anlayamıyormuş ama bir Türkün anlaması gerekiyor veya anlamadan iman etmesi.

Salla gitsin nasıl olsa saf müslümanlar hemen inanırlar.

Kuranda anlaşılamayacak birşey yok çünki o kadar açıkki saçma olduğu.

Anlaşılamayan durum ise kuranı akla uygun hale getirmek çünki bakarlar müslümanlar çok saçma birşeyler var heee demekki burada bizim anlayamadığımız birşeyler olmalı diyerek kuranı aklamaya çalışırlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
pante arkadaşım kuran sonuçta bir bilim kitabı değildir ama yinede kuranda bilimsel veriler vardır sana kuranda bunun tam açıklamasını veremem

Bilgisilici;

Önemli olan doğruyu savunmak, yanlışını kabullenmek ve o yanlış üzerinde devam etmemektir. İnancın, görüşün ne olursa olsun..

Kur'an'da bir takım mucizeler olduğunu iddia edenler, ne yazık ki bu iddialarını allayıp pullamış ve ayetleri tahrif ederek ya da ayetleri görmezden gelerek bu geçersiz iddialarını öne sürmüşlerdir.

Kur'an'daki 7 kat gök ifadesini atmosferin katmanları olarak mucizeleyen zihniyette bunu yapmaktadır.

Kurân'da atmosfer geçmediği gibi 7 kat gökten de kastedilen kesinlikle bu değildir.

Saffat-6 ayetinde şöyle der:

Biz yakın göğü yıldızlarla süsledik.

Demek ki 7 kat göğün 1. katı yıldızlarla donatılmış.

Yıldızlar atmosferde olamayacağına göre bu iddia yanlıştır, çarpıtmadır, aldatmadır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Kuran bu kadar anlaşılmazsa nasıl evrensel olabilir?

Araplar bile tam anlayamıyormuş ama bir Türkün anlaması gerekiyor veya anlamadan iman etmesi.

Salla gitsin nasıl olsa saf müslümanlar hemen inanırlar.

Kuranda anlaşılamayacak birşey yok çünki o kadar açıkki saçma olduğu.

Anlaşılamayan durum ise kuranı akla uygun hale getirmek çünki bakarlar müslümanlar çok saçma birşeyler var heee demekki burada bizim anlayamadığımız birşeyler olmalı diyerek kuranı aklamaya çalışırlar.

ne medek ıstedıgımı anlamamıssn bı daha oku ıstersen ben turkce yazdıgım halde benı anlamakta zorlanıosun kuranı anlasılamz gormene sasmamak gerek.

ama ben usenmeden anlatmaya dewam edıyım.kuranın ındırıldıgı dıl olan arapca cok zengın bır dıl.mesela bızde hala teyze yenge gbı ayrı ayrı kawramlar almancada sadece dıe Tante dıe karsılık buluosa,arapcadakı farklı bır cok kelımede bızde tek bır anlama gelıo.

hadi anlamıosun diyelm bi takım yorumuna guvendgn yazrlarn kuran mellaerini dikkate alman gerekr.hadi hc anlamıosun guvenmiosun diyelm,arpcasını okuman bile sen anlamasnda ruhunu temzler bundan emn ol!ve gunumzde artk o kdr ck kaynk varki direkt arpcasınn anlamı olmasada Kuranda gecen ve yapmamz gerekn seyler apacık halyle bze sunuluo.hani namz kılmk oruc tutmk gbi en baside indrgenms halyle.hee egr bunlara innmıosan arpcann tum incelklerni ogrenp Kuranı bide sen oku ve yormla.

we o saf muslumanlar dedıgın ınsanlarda hem manewı hemde maddı dopdolu ınsanlar.fatıhın ıstnbulu fethedıp cag acıp cag kapatması.kanunının kıtalara hukmetmesı.bedıuzzamanın 27. dereceden denklemlerı bulupp cozmesı..ve sayamadgn niceleriiiiii...merak edıosan sen bakar arastırrsın bılım ınsanı!bu ınsnlar hem manewı dunyalarnda hemde gordugumuz gbı maddı dunyada en ust sınırlarda yasayan ınsanlardı!sımdı soruorum,bu ınsanlar muslumandı sence ne kdr saflar?saflık buysa yasasın saflık!

Link to post
Sitelerde Paylaş
Defalarca anlatıldığı halde hala balarısı ayetlerini mucize olarak görenler var ya, saplantının bu kadarına da pes doğrusu!

Ben şimdi bir kitap yazıp yağmuru, rüzgarı, güneş sistemini, galaksileri anlatsam yazdıklarım mucize mi olacak?

Olmayacak..

"Rüzgar da tutmuş, yağmur da, gezegenler de, galaksi de tutmuş. Mucize!" mi diyeceksiniz?

Demeyeceksiniz..

Neden?

Çünkü bunlar zaten bilinen şeyler de ondan.

Balarıları Muhammed'den binlerce sene öncesi biliniyor ve arıcılık yapılıyordu zaten.

Daha bunu mucize diye öne sürene ne denir?

Dünyanın bırakın yuvarlaklığını, Muhammed'den 1000 yıl önce yarıçapına varana kadar hesaplanmıştı..

Muhammed ise dünyayı gökler kadar büyük, uçsuz bucaksız topraklar sanıyordu.

Yani altta 7 yer, üstte 7 gök.

Uzayda, güneş sisteminde bir gezegen olarak düşünemiyor, bilmiyordu.

Yerin batı ucunda ne var, doğu ucunda ne var diye düşünüyor, akıl erdiremiyordu.

Yerin altında ne var bilemiyordu.

Nitekim hadislerde dünyanın öküzün boynuzları arasında olduğunu yazar. Ya da bir balığın üstünde olduğunu.

Cahil bedevi çıkmış, sağdan soldan bilgileri aşırmış, Tevrat'tan kopyalar çekmiş, Yemameli Rahman'ı taklit etmiş, bilgili Hristiyan kölelerden, haham ve rahiplerden bilgileri toplamış, peygamberim diye ortaya çıkmış, bir yığın zırva uydurmuş. Bu arada şehveti için ayetler dahi dizmiş Allah'ı kullanarak. Hala yaptıklarını, yazdıklarını mucize olarak niteleyenler var. Hatalarını, gaflarını binbir hile ile kapatmaya çalışanlar var.

Aldığı kadınları ihtiyardı, bakıma, korunmaya nuhtaçtı diye savunanlar var.

Ayşe, Cüveyriye, Safiye, Marya, Zeynep. Hangisi ihtiyar bunların.

Çok mu ihtiyacı vardı öz evlat yemini ettiği evlatlığının karısına dahi göz koyup, boşatıp nikahsız kapatmaya?

Ölüm döşeğinde dahi onca kadının üstüne "aldım gitti" diyerek çok mu ihtiyacı vardı 63 yaşında tekrar evlenmeye?

Hala mı uyanamıyacaksınız? Allah sizi sınıyor ona göre, yanarsınız bak! :lol:

o şurad varıdı bu burda varıdı..neymiş bu adam süpermenmi.herşeyin tam doğrularını bulup bulup yazmış.

olmaz onbaşı olmaz..mucizeleri görmemek için kıvım kıvım kıvranıyonuz..

hiç yakışıyomu koca koca adamlarsınız.

ha bu arada arıların yön bulması falanda yazmışmıyıdınız. birazda onlardan bahset.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Cahil bedevi çıkmış, sağdan soldan bilgileri aşırmış, Tevrat'tan kopyalar çekmiş, Yemameli Rahman'ı taklit etmiş, bilgili Hristiyan kölelerden, haham ve rahiplerden bilgileri toplamış, peygamberim diye ortaya çıkmış, bir yığın zırva uydurmuş. Bu arada şehveti için ayetler dahi dizmiş Allah'ı kullanarak. Hala yaptıklarını, yazdıklarını mucize olarak niteleyenler var. Hatalarını, gaflarını binbir hile ile kapatmaya çalışanlar var.

Aldığı kadınları ihtiyardı, bakıma, korunmaya nuhtaçtı diye savunanlar var.

Ayşe, Cüveyriye, Safiye, Marya, Zeynep. Hangisi ihtiyar bunların.

Çok mu ihtiyacı vardı öz evlat yemini ettiği evlatlığının karısına dahi göz koyup, boşatıp nikahsız kapatmaya?

Ölüm döşeğinde dahi onca kadının üstüne "aldım gitti" diyerek çok mu ihtiyacı vardı 63 yaşında tekrar evlenmeye?

Hala mı uyanamıyacaksınız? Allah sizi sınıyor ona göre, yanarsınız bak! :lol:

neden buna takıldn sadece?cok daha onemlı konulr wardı o donemde..mesela kız cocugu olan adamların gunhsz bebeklerden utanmaları we onları dırı dırı topraga gommelerı..ıslam ıste bole bı ınsan wahsetının karanlıgına gunes gıbı dogdu..we bır zamnlar kızlarını elleryle gomen ınsanları Allah korkusuyla tırteyen kalplere cewrdi..Peygambermızn cok eslılıgı konusuna gelınce;Peygamberımızn bırkac kadınla ewlenmesı onları himayesıne alıp korumaktan baska bı amac tasımıodu.. cunku cahılıye donemınde kadınların ne güzel goruldugu ortadaydı.peygamberımızn ıse eslerıne karsı yumusaklıgı saygısı sewgısı baska kımde wardı.hangı erkek geceyı ıbadetle gecırmek ıcın esınden ızın ısteme nezaketını gosterır?ama bunları bılmezsek eger hz. muhammed ı bahsettıgın gbı 63 yasnda haşa kadın azmanı die anarz.kı ıste asıl bunlar aslı olmayan sacmalıklardan oteye gıtmez.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Demek Bedüizzaman deli Said 27. dereceden denklemleri bulup çözdü he mi?

Hahh hahh hhaaaaaaa

Vallahi siz gerçekten safmışsınız.. Saflığınızla yaşayın ve aynen öyle kalın.. Bu memleketin siz ihtiyacı yok..

memleketn kime ihtiyacı olp olmayacagnı senden ogrenmk gerkmedgni bilck kdr akıllıyz!

aslnda snada hakvermemek elde degl. 3. dereceden denklemlerı cozmekte zorlanan bırı ıcın 27. dereceden denklem ınanılmaz gelıo dımı?:D

ınan yada ınanma ben bunu bılmekle we bıldıgımıde solemekle sorumluyum sadece..

Matematiğe dair bir kitap yazdığını ve 27. dereceden denklem çözümleri yapabildiğini…Bu sıralarda üstün dehasından dolayı “Bediüzzaman” yani Zamanın eşsizi lakabını aldığını said nursinn bilnmeyen yonlerni anlatrken acıklanmstr.

ayrca saf dıe adlandırdıgın bızlerı az once gerckten cok guldurdun,'wallahı sız gercekten safmıssnsz'

vallahi -Allahın uzrene yemn edrm demk arkdsm...saflardan cok bılmıs arkadasa duyurulur..

Link to post
Sitelerde Paylaş
“Bediüzzaman” yani Zamanın eşsizi lakabını aldığını said nursinn bilnmeyen yonlerni anlatrken acıklanmstr.

zamanın eşsizimi sa it nursimi??? Haa Haaaaaa

Ondan sonrada saf dendiğinde kızıyorsunuz.

bir deliye, yalancıya, zamanın eşsizi demek saflığı bile aşar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
zamanın eşsizimi sa it nursimi??? Haa Haaaaaa

Ondan sonrada saf dendiğinde kızıyorsunuz.

bir deliye, yalancıya, zamanın eşsizi demek saflığı bile aşar.

demek yorumun gene ha ha ha.ilginc..yrıca saf dedın dıe kızmadık eger bu yuzden saf dıosan basımız gozumuz ustune..ama bunlara ha ha ha dıycegıne genede yer etsin zihnnde..genel kultur...

keske bahsettıgın gbı asmıs olsak emın ol aşmış olmak senn gbi şaşmış olmaktan daha iyidir;) we bde o ınsan hakkındakı saydıgın ozellıklerın gerckten O'na ait olduguna emınmısın?sanki bilincaltında yer etmıs fix hakaretler:Dya bide yazınn tumune yant versen.. yada yanıt vermedgn kısmını kabul edyosun varsayalm:D

Link to post
Sitelerde Paylaş
demek yorumun gene ha ha ha.ilginc..yrıca saf dedın dıe kızmadık eger bu yuzden saf dıosan basımız gozumuz ustune..ama bunlara ha ha ha dıycegıne genede yer etsin zihnnde..genel kultur...

keske bahsettıgın gbı asmıs olsak emın ol aşmış olmak senn gbi şaşmış olmaktan daha iyidir;) we bde o ınsan hakkındakı saydıgın ozellıklerın gerckten O'na ait olduguna emınmısın?sanki bilincaltında yer etmıs fix hakaretler:Dya bide yazınn tumune yant versen.. yada yanıt vermedgn kısmını kabul edyosun varsayalm:D

Ya böyle bir yalancı deli sahtekara zamanın eşsizi diyene ne denirki?

Said Nursi yalanları

Tevrat'ın bir ayeti daha: Muhammed, Allah'ın Resulüdür. Mekke onun doğum yeri, Medine hicret yeri, Şam onun mülküdür. Ümmeti ise hamd edici kimselerdir.

Syf. 433

Tevrat'ın hiçbir bölümünde, Muhammed'in adı geçmediği gibi, Mekke onun doğum yeri, ifadesi de yoktur.

Bir başka yalan, yine Tevrat'tan;

Sen benim kulum ve Resulümsün, Sana Mütevekkil adını verdim.

Syf.433

Tevrat'ta böyle bir ayet de yoktur.

Gene aynı yerde sözde Tevrat'ın ayeti;

Hazret-i İsmail'in validesi olan Hacer, evlat sahibesi olacak. Ve onun evladından öyle birisi çıkacak ki, o veledin eli, umumun fevkinde olacak ve umumun eli huşu ve itaatle ona açılacak.

Said Nursi bu ayetin Tekvin Bap 17'de olduğunu söylüyor. Tekvin Bap 17'de böyle bir ayet yok. Ancak buna benzer bir ifade Tekvin Bap 16'da 11 ve 12. ayetlerde var;

11. Ve Rabbin meleği ona dedi: İşte sen gebesin ve bir oğul doğuracaksın ve onun adını İsmail koyacaksın çünkü Rab sana olan cefayı işitti.

12. Ve o insanlar arasında yabani adam olacaktır, onun eli herkese karşı ve herkesin eli ona karşı olacak ve bütün kardeşlerinin şarkında sakin olacaktır.

Tevrat'ın ayeti açık bir şekilde İsmail'den bahsetmekte. Said Nursi, ayetteki İsmail adını kaldırıp onun yerine Muhammed'i düşündüren ifadeler koyuyor.

Said Nursi Efendi yalanlarına devam ediyor,

'Tevrat'ın bir başka ayeti:

Beni İsrail'in kardeşleri olan Beni İsmail'den senin gibi birini göndereceğim. Ben sözümü onun ağzına koyacağım; Benim vahyimle konuşacak. Onu kabul etmeyene azap vereceğim.'Ayetin aslı şu şekildedir,

Tesniye Bap 18

15. Allah'ın Rab senin için aranızdan kardeşlerinden benim gibi bir peygamber çıkaracak, onu dinleyeceksin

16. Nasıl ki, Horebde toplantı gününde, bir daha Allah'ım Rabbin sesini işitmiyeyim ve artık bu büyük ateşi görmiyeyim ve ölmiyeyim diye Allah'ın Rab'den istedin.

17. Ve Rab bana dedi, Söylediklerini iyi dediler.

18. Onlar için kardeşleri arasından senin gibi bir prygamber çıkaracağım ve sözlerimi onun ağzına koyacağım ve ona emredeceğim her şeyi onlara söyliyecek.

Musa burada Tevrat'da yazan, aranızdan kardeşlerinden ifadesini Yahudilere karşı kullanmaktadır. Muhammed Yahudi olmadığına göre, hangi mantık bu söylemin Muhammed'e ait olduğunu kabul edebilir?

Said Nursi, ayette hiçbir şekilde sözü geçmediği halde salt Muhammed ile irtibatlandırabilme gayesi ile ayetin içine Yahudilerin kardeş kolu sayılan İsmailli'leri ilave ediveriyor.

Ayrıca, Tevrat'ın Tesniye Bölümü Bap 17 deki, 15. ayete baktığımız zaman,

Mutlaka Allah'ın Rabbin seçeceği adamı üzerine kral koyacaksın, kardeşlerin arasından birini üzerine kral koyacaksın, kardeşlerinden olmayan yabancı bir adamı kendi üzerine koyamazsın.

dediğini görüyoruz. Bu ayetin hükmüne göre, Yahudiler kendi krallarını da İsmailli'lerin içinden seçmeleri gerekirdi.

Gene Bap / 17 ayet 17 şu şekilde devam eder,

Ve yüreği sapmasın diye kendisi için karılar çoğaltmayacak, ve kendisi için fazla gümüş ve altın çoğaltmayacak.

Bu tanımlama belki İsa'ya uymakta, ancak bilinir ki, Muhammed'in 13-15 karısı ve bir sürü cariyesi olmuştur. Ayrıca yaptığı gece baskınlarında ganimet olarak bir çok kadın, altın ve gümüş almıştır.

Said Nursi 433. sayfada devam ediyor,

'Eşiya Peygamberin Kitabında, kırkikinci babında şu ayet vardır:

Hak Sübhanehu ahirzamanda kendinin istifa gerde ve bergüzidesi kulunu ba's edecek ve ona Ruhu'l Emin Hazreti Cibril'i yollayıp din-i ilahisini ona talim ettirecek. Ve o dahi Ruhu'l eminin talimi vechile nasa talim eyleyecek ve beynennas hak ile hükmedecektir. O bir nurdur, halkı zulümattan çıkaracaktır. Rabbin bana kablelvuku bildirdiği şeyi ben de size bildiriyorum.- İşte bu ayet, gayet sarih bir surette, ahırzaman Peygamberi olan Muhammed Aleyhissalatü Vesselamın evsafını beyan ediyor.'

Şimdi aynı ayetin değiştirilmemiş şekline bir bakalım,

İşaya Bap / 42

1. İşte kendisine destek olduğum kulum, canımın kendisinden razı olduğu seçme kulum. Ruhumu onun üzerine koydum, milletler hakkı için meydana çıkacaktır.

2. Bağırmayacak, sesini yükseltmeyecek, ve onu sokakta işittirmeyecek.

3. Ezilmiş kamışı kırmayacak ve tüten fitili söndürmeyecek, hakkı hakikate erdirecek.

4. Ve dünyada hakkı pekiştirinceye kadar zayıflamayacak ve cesareti kırılmayacak ve adalar onun şeriatini bekleyecekler.

Her iki anlatımdaki ifadelerin birbirlerine ne kadar benzedikleri meydanda.

Ayet açıkça sesini yükseltmeyecek, tüten fitili söndürmeyecek diyor. Oysa biliyoruz ki, Muhammed silahlı saldırılarında bir çok ocağı söndürmüştür.

1 'Yâ Davud! Senden sonra, Ahmed, Muhammed, Sâdık ve Seyyid olarak anılacak bir peygamber gelecek. Onun ümmeti Allah’ın rahmetine mazhar olacak.' Halebî, es-Sîretü’l-Halebiye, 1:353; Kandehlevî, Hayâtü’s-Sahâbe, 1:18; İbni Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, 2:326; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:739; Nebhânî, Hüccetüllah ale’l-Âlemîn, 122.

2 'Ey Peygamber! Muhakkak ki Biz seni bir şahit, bir müjdeleyici, bir sakındırıcı ve ümmîler için bir dayanak olarak gönderdik. Sen Benim kulumsun ve sana Mütevekkil ismini verdim. Sen ne katı kalbli, ne huysuz ve ne de sokaklarda böbürlenerek yürüyen biri değilsin. Sen kötülüğe kötülükle de karşılık vermezsin. Sen affeden ve bağışlayan bir peygambersin. Eğriliğe girmiş olan halk onunla yolunu doğrultuncaya ve ’Lâilâhe İllallâh’ deyinceye kadar Allah o peygamberin ruhunu almaz.' Buharî, Büyû’: 5; Burhâneddin Halebî, es-Sîretü’l-Halebiye, 1:346; Dârîmî, Mukaddime: 2; Kandehlevî, Hayâtü’s-Sahâbe, 1:17; İbni Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, 2:326; Nebhânî, Hüccetüllah ale’l-Âlemîn, 105, 135; el-Acurrî, eş-Şerî’a, 444, 452; Kastalânî, el-Mevâhibü’l-Ledünniye, 6:192.

3 'Muhammed, Allah’ın Resulüdür. Mekke onun doğum yeri, Medine hicret yeri, Şam onun mülküdür. Ümmeti ise hamd edici kimselerdir.'Dârîmî, Mukaddime: 2; Halebî, es-Sîretü’l-Halebiye, 1:346-351; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:739; Nebhânî, Hüccetüllah ale’l-Âlemîn, 116; Ebû Naîm, Delâilü’n-Nübüvve, 1:72.

4 Meâli: 'Sen benim kulum ve Resûlümsün. Sana Mütevekkil ismini verdim.' Buharî, Büyû’: 5; Burhâneddin Halebî, es-Sîretü’l-Halebiye, 1:346; Dârîmî, Mukaddime: 2; Kandehlevî, Hayâtü’s-Sahâbe, 1:17; İbni Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, 2:326; Nebhânî, Hüccetüllah ale’l-Âlemîn, 105, 135; el-Acurrî, eş-Şerî’a, 444, 452; Kastalânî, el-Mevâhibü’l-Ledünniye, 6:192.

Yani işin özü şu. Said-i Nursi'nin eline Tevrat geçmemiş demek ki. Ya da şu kitaplarda böyle yazıyo, yahu bir açıp bakayım, gerçekten de böyle bir ayet varmıymış diye düşünememiş. Bakmaya lüzum bile duymamış, oı duymayınca onun ipine sarılanlar niye baksın. Onlar da bakmıyorlar. Yalan sürüp gidiyor işte böyle.

Yukardaki ayetlerin hepsi uydurmadır. Zaten o yüzden de Tevrat'tan ayet numarası verilmemiştir. Buna gerek yok çünkü müslümanlar Tevrat, Zebur falan okumazlar. Ama yine de ben yiğidim, bu ayetleri Tevrat'tan, Zebur'dan bulurum diyen varsa, aşağıdaki linkten Tevrat'a da Zebur'a da bakabilir.

Tevrat ve Zebur'u yeterli bulmayan Said Nursi, efendisini biraz daha yüceltmek için, bu sefer de, İncil'e ayetler yerleştirmekten geri kalmıyor.

İncil'de de şöyle bir ayet vardır,

Onun demirden bir asası, yani kılıcı olacak ve onunla savaşacak. Ümmeti de onun gibi olacak.

İncil'in de hiç bir yerinde böyle bir ayet yoktur.

Aynı kitabın gene 432. sayfasında,

'İncil'in ayeti:

-Ben gidiyorum, ta ki size Faraklit gelsin- Yani Ahmed gelsin. İncil'in ikinci ayeti: -Ben Rabbimden, hakkı batıldan fark eden bir peygamber istiyorum ki, edediyete kadar beraberinizde bulunsun- Faraklit, el-fariku beyne'l-hakkı ve batıl manasında, Peygamberin o kitaplarda ismidir.

Bu ayetin aslı ise aşağıdaki gibidir;

Yuhanna Bap 14

15. Beni seviyorsanız, buyruklarımı yerine getirirsiniz.

16. Ben de Baba'dan dileyeceğim ve O, sonsuza dek sizinle birlikte olsun diye size başka bir Yardımcı, Gerçeğin Ruhunu verecek.

17.Dünya O'nu kabul edemez. Çünkü O'nu ne görür, ne de tanır. Siz O'nu tanıyorsunuz. Çünkü O aranızda yaşıyor ve içinizde olacaktır.

18. Sizi öksüz bırakmayacağım, size geri döneceğim.

Ayette Görüldüğü gibi İsa, bir peygamberden değil, inandığı kutsal ruhtan söz etmektedir. Ancak Said Nursi Efendi, burada da ufak tefek saptırmalarla Muhammed'i, Hristiyanların Kutsal Ruh tanımlamasına uydurma gayretleri içerisindedir. Ayrıca, Said Nursi'nin Faraklit dediği Parakletos'dur ve Yunanca, Tesellici anlamındadır.

Dünyanın egemeni şeytan mı Muhammed mi?

Said Nursi gene yarım yamalak okuyup, yalan yanlış anladıklarını Mektubat adlı kitabında şöyle sürdürmektedir;

Yuhanna İncil'inin ondördüncü Bab ve yirminci ayeti şudur: -Artık sizinle çok söyleşmem, zira bu alemin reisi geliyor. Ve bende O'nun nesnesi asla yoktur! .- İşte 'Alemin Reisi tabiri Fahr-ı Alem demektir. Fahr-ı Alem ünvanı ise, Muhammed-i Arabi Aleyhissalatü Vesselam'ın en meşhur ünvanıdır.

Syf. 154

Öncelikle Yuhanna Bap 14 ayet 20 bu değildir. 20. Ayetin aslı aşağıdadır:

O gün anlayacaksınız ki, ben Babamdayım, siz bendesiniz, ben de sizdeyim.

Said Nursi'nin anlatmak istediği ayet, Yuhana Bap / 14'de 30. ayettir.

Artık sizinle uzun uzun konuşmayacağım. Çünkü bu dünyanın egemeni geliyor. Onun benim üzerimde hiçbir yetkisi yoktur.

Said Nursi'nin dediği şekilde kabul edelim. İncil, bu dünyanın egemeni ya da reisi demekle Muhammed'i işaret ediyor diyelim. Bir başka ayette egemen olan dışarı atıldığı zaman ne olacaktır.? O zaman da Muhammed'in dışarı atılması Nurcular tarafından kabul görecek mi?

Yuhanna Bap / 12

31. Bu dünya şimdi yargılanıyor. Bu dünyanın egemeni şimdi dışarı atılacak.

Ya da Muhamed'in işlediği suçlardan dolayı yargılanmış bulunduğu kabul edilecek mi?

Yuhanna Bap / 16

11. Yargı konusunda - çünkü bu dünyanın egemeni yargılanmış bulunuyor.

Bu ayetlerde anlatılmak istenen şeytandır. Dünyanın egemeni, ya da reisi geliyor ifadelerinden kast edilen, şeytanla birlikte geldiğine inanılan kötülüklerdir.

Ama okuduğunu yarım yamalak anlayan, ya da bir çok İslamcı da görüldüğü gibi, okuduklarını arzu ettiği şekilde anlamak isteyen Said Nursi Efendi, hem kendisi çelişkiler içinde kalmış, hem de takipçilerini yanlış bilgilendirmekten öte bir şey yapmamıştır.

Bütün bu karşılaştırmalar, Said Nursi'nin yalan ve saptırmalarını açıkça göstermektedir. Bu yazılanları araştırma zahmetine katlanmayan Nurcular'da (örneğin Soro) inandıkları efendileri Said Nursi'nin dediklerini aynen kabul etmektedirler.

Burada açıkça karşılaştırılması yapılan yanlışlar ve doğrular, onları bu yanlış ve sabit inançlarından vaz geçirebilir mi sorusuna gelince ise, cevap hayır'dır. Hiçbir Said Nursi inanırı, hiç bir şekilde aklını kullanmak zahmetine katlanmayacak ve bu ispatı meydanda olan doğruları kabul etmeyecek, neye inanıyorsa ona inanmaya aynı şekilde devam edecektir.

Said Nursi bilindiği gibi 1876-1960 yılları arasında yaşamıştır.. Kitaplarını da 1900 yılından sonra yazmaya başladığına göre, İncil ve Tevrat’dan yaptığını söylediği alıntıları da bu yıllar arasında yapmış olması gerekmektedir.

Nurcu İslamiler, efendileri Said Nursi’nin, ayetlerinde Muhammed’den adıyla bahseden hakiki İncil’den alıntılar yaparak Muhammed’in geleceğinin İncil’de yazılı olduğunu gösterdiğini iddia etmektedirler. Gene bu iddialara göre, Muhammed’in gelişini bildiren ayetler güya İncil’in içinden çıkartılarak değiştirildiği için, bugün elimizde bulunan İncillerde Muhammed’le ilgili herhangi bir ifade bulunmamaktadır.

Bu durumda öyle görünmektedir ki, Said Nursi Efendi, İncil’in, M.S.200 yılından beri yazılan, ya da matbaanın icadından sonra çeşitli ülkelerde milyonlarca basılan orjinallerinden birini bulmuş ve alıntılarını bu orjinal İncillerden yapmıştır. Daha sonra, yüzyıllardır İtalya, Fransa, Almanya gibi, onlarca Hristiyan ülkede yüzyıllardır basılmakta olan milyonlarca İncil, hiçbir ülkede iz bırakmadan birdenbire dünyadan yok edilmiş ve yerlerine, içinden Muhammed’le ilgili ayetlerin çıkartıldığı sahteleri geçirilmiştir. Ve bu yüzden Nurcu İslamilerimiz bu iddialarını ispatlayamamanın sıkıntısını çekmektedirler.

İşte, tipik İslam mantığına uygun bir hikayedir bu.. Bütün Müslümanlar’da bu hikayelerle büyür ve hiçbir araştırmaya gerek duymadan, kulaktan dolma yalan yanlış bilgilerle İncil’in değiştirilmiş olduğunu iddia ederler. Pek tabidir ki, buradaki asıl amaç, Muhammed’in varlığının İncil’de geçiyor olduğuna insanları inandırarak, buradan İslam’a ve peygamberine prim yapmaktır. Böylesi bir amaç uğruna her türlü yalan mübahtır onlar için..

Bugün, bir çok müze ve özel kolleksiyonlarda, İncil’in M.S.200 lü yıllara kadar dayanan eski Yunanca, el yazması nüshaları bulunmaktadır. Bu nüshaların en önemlilerinden biri, Sina Dağı’nın eteğindeki bir manastırda bulunan 4. yüzyıla ait, Kodeks Sinaitükus’tan alınan Eski Yunanca el yazması örneklerdir.

Bütün bu eski İnciller’e de baktığımız zaman, içlerinde Muhammed’le ilgili herhangi bir ayet görememekteyiz. Zaten, dikkat edilecek olursa, Said Nursi’nin, Yuhanna 14. Bap / 30.ayetden başka ayet numarası vererek gösterebildiği bir ayet yoktur. Örnek olarak verdiği bu ayet’de, gerçekte şeytan’ın anlatıldığının farkında mıdır bilmiyoruz. Muhammed'i şeytan yerine koymuştur. Çünkü bu ayetle ilgili diğer iki ayet, Yuhanna 12. Bap / 31. ve Yuhanna 16.Bap / 11. ayetleri farklı bap'larda bulunmaktadır. Yuhanna 14. Bap / 30 ayeti örnek olarak vermesinin sebebi, insanları burada kullanılan 'alemin efendisi yada egemeni' ifadesi ile kandırabileceğini düşündüğündendir.

Görüldüğü gibi, Said Nursi Efendi hazretleri, Muhammed’i tanımlamasına yardımcı olabileceğini düşündüğü benzer bir ifade bulduğunda, hemen bap ve ayet numaralarını vermektedir, ancak verdiği diğer örnekler için, Tevrat’ın bir ayeti, Zebur’un bir ayeti veya İncil’in bir ayeti diyerek, kaynak belirtmekten kaçınan anlatımlar kullanmaktadır. Çünkü bilmektedir ki, ayet numarası verirse insanlar verilen bu ayet numaralarına göre söylediklerini kontrol etmek isteyebilirler. Başka türlü, onca ayetin içinden bu ayetleri arayıp bulmaları zordur. Bu ucuz yaklaşımı açıkça göstermektedir ki, bu Said Nursi Efendi, iddialarını kuvvetlendirmek için inandırdığı insanları aptal yerine koyarak yalan söylemekten çekinmemektedir

Örneğin başka bir kitaptan yaptığı alıntının farkına varılamayacağına inanır alıntı hırsızı. Öyle ümit eder. Ya da farkına varılana kadar istediğimi elde ederim diye hesaplar.

Said de hoca takımının ve çevresindekilerin İncil ve Tevrat hakkındaki cehaletini görerek cesaretlenmiştir muhakkak. Onun döneminde ne bilgisayar var ne internet. Hangi bilgili kişi çıkacak da hem onun tüm yazdıklarını okuyacak hem de İncil ve Tevrat'ı araştıracak? Farzedelim ki 1-2 kişi çıktı farketti bu yalanı. Kime, nasıl anlatacak? Üstelik 'kafir' suçlamasıyla karşı karşıya kalacak. 'Kur'an'da dahi yazıyor inanmıyor musun? ' diyecekler. Bu, bugün dahi böyle..

Ayrıca inananlarını öyle bağlamışlardır ki gerçekleri tüm çıplaklığıyla ortaya koyduğunuzda dahi peşinden gitmeyi sürdürürler. Akıllarına düşen bir şüpheyi, çelişkiyi şeytandandır diye düşünüp kafalarından atmaya çalışır, ondan uzak dururlar.

Sonuçta günü kurtarmayı da başarırlar. Emellerine ulaşamasalar da hala bu çağda kutsal-saygın biiymiş gibi anılır, haklarında kitaplar yazılır, günler düzenlenir, çizgi flimler yapılır.

Said Nursi hazretleri diyor ki Hizmet Rehberi'nde;

Risalelere itiraz edilemez. İtiraz eden peygamber bile olsa itibar edilmez. İspatı mı? İşte:

'Mekke-i Mükerremede dahi-farz-ı muhal olarak-Risâle-i Nur’un aleyhinde bir îtiraz kutb-u azamdan dahi gelse, Risâle-i Nur şakirtleri sarsılmayıp, o mübarek kutb-u azamın îtirazını iltifat ve selâm sûretinde telakkî edip, teveccühünü de kazanmak için, medar-ı îtiraz noktaları o büyük üstadlarına karşı izah etmek, ellerini öpmektir.'

Kutb-u azam: peygamber ya da zamanın dinde en yüce öğreticisi, rehberi

Saff suresi ayet 6

6.Hani Meryem oğlu İsa da: 'Ey İsrailoğulları, gerçekten ben, sizin için Allah'tan gönderilmiş bir elçiyim. Benden önceki Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra ismi 'Ahmed' olan bir elçinin de müjdeleyicisiyim' demişti. Fakat o, onlara apaçık belgelerle gelince: 'Bu, açıkça bir büyüdür' dediler.

Tevrat'ta Ahmet adında kimse geçmiyor. Muhammed, kendinin bir adının da Ahmet olduğunu iddia edip, işte ben oyum diyor. Ama ne eski ne yeni Ahit'te Ahmet yok. Birileri de Kuran'ı yalancı çıkartmamak için böyle bir ayet uydurup Tevrat'a sokmaya çalışıyorlar. Ancak ne yazık ki bu kitap dünyada en çok basılmış olan kitap. Öyle kolayca bir iki uydurmayla değişecek durumda değil.

Uydurmacılar ekolünden farklı bir ekol de var tabii. Bunlar da kelimelerle ve fikirlerle oynayanlar ekolü. Elmalı'ya göre 'Âkıb, kendisinden sonra Peygamber gelmeyen 'son Peygamber' demektir'. Ama Ahmet 'hamd'dan geldiğine göre kolayca 'Akıb'a dönemez. Lafı evire çevire 'ihbar'a kadar getirir. Haber verici, müjdeci falan gibi bir son peygamber olayına çıkarır sonunda. Yani Ahmet, müjdecidir, bundan bahsediliyor der. Çünkü adam biliyor ki Tevrat'ta Ahmet diye biri yok. Ne yapsın, evirip çeviriyor.

Olayın bence Muhammed'in de Tevrat'ı yarım yamalak bilmesinden kaynaklı. Bahsedildiği gibi birşey Yeşaya (yada eski çevirideki adıyla İşaya) kitabında geçiyor. Aslında peygamberlerin kitapları olarak geçen kitaplarda benzer başka ifadeler de vardır. Bunu daha önce İbrani tarihinde anlatmıştım. Yahuda ve İsrail devletlerinin Babil ve ardından Asur tarafından yıkılmasının ardından bu tür çokça peygamber/kahin çıkıp kurtarıcılık iddiasında bulunurlar. Bunlar gelecekten haber veren ve kurtarıcı bir peygamberi müjdeleyen kişilerdir. Bu müjdecilik halkın eziyet görmesinden, köle hale geti-rilmesinden kurtuluş olmanın da ötesinde ilahi anlamlar eşliğinde verilir. Sonraki yüzyıllarda bu kültür sürer ve hıristiyanlık da bunun üzerine kurulur zaten.

İşte bunlardan Yeşaya kitabında geçen öyküler üzerine çokça tartışılmış. Bu bölümü aktarıyım size:

Kulun Acı Çekmesi ve Yücelmesi

13 Bakın, kulum başarılı olacak; Üstün olacak, el üstünde tutulup alabildiğine yüceltilecek.

14 Birçokları onun karşısında dehşete düşüyor; Biçimi, görünüşü öyle bozuldu ki, İnsana benzer yanı kalmadı;

15 Pek çok ulus ona şaşacak, Onun önünde kralların ağızları kapanacak. Çünkü kendilerine anlatılmamış olanı görecek, Duymadıklarını anlayacaklar.

1 Verdiğimiz habere kim inandı? RAB`bin gücü kime açıklandı?

2 O RAB`bin önünde bir fidan gibi, Kurak yerdeki kök gibi büyüdü. Bakılacak biçimden, güzellikten yoksundu. Gönlümüzü çeken bir görünüşü de yoktu.

3 İnsanlarca hor görüldü, Yapayalnız bırakıldı. Acılar adamıydı, hastalığı yakından tanıdı. İnsanların yüz çevirdiği biri gibi hor görüldü, Ona değer vermedik.

4 Aslında hastalıklarımızı o üstlendi, Acılarımızı o yüklendi. Bizse Tanrı tarafından cezalandırıldığını, Vurulup ezildiğini sandık.

5 Oysa, bizim isyanlarımız yüzünden onun bedeni deşildi, Bizim suçlarımız yüzünden o eziyet çekti. Esenliğimiz için gerekli olan ceza Ona verildi. Bizler onun yaralarıyla şifa bulduk.

6 Hepimiz koyun gibi yoldan sapmıştık, Her birimiz kendi yoluna döndü. Yine de RAB hepimizin cezasını ona yükledi.

7 O baskı görüp eziyet çektiyse de Ağzını açmadı. Kesime götürülen kuzu gibi, Kırkıcıların önünde sessizce duran koyun gibi Açmadı ağzını.

8 Acımasızca yargılanıp ölüme götürüldü. Halkımın isyanı ve hak ettiği ceza yüzünden Yaşayanlar diyarından atıldı. Onun kuşağından bunu düşünen oldu mu?

9 Şiddete başvurmadığı, Ağzından hileli söz çıkmadığı halde, Ona kötülerin yanında bir mezar verildi, Ama öldüğünde zenginin yanındaydı.

10 Ne var ki, RAB onun ezilmesini uygun gördü, Acı çekmesini istedi. Canını suç sunusu* olarak sunarsa Soyundan gelenleri görecek ve günleri uzayacak. RAB`bin istemi onun aracılığıyla gerçekleşecek.

11 Canını feda ettiği için Gördükleriyle*fu* hoşnut olacak. RAB`bin doğru kulu, kendisini kabul eden birçoklarını aklayacak. Çünkü onların suçlarını o üstlendi.

12 Bundan dolayı ona ünlüler arasında bir pay vereceğim, Ganimeti güçlülerle paylaşacak. Çünkü canını feda etti, başkaldıranlarla bir sayıldı. Pek çoklarının günahını o üzerine aldı, Başkaldıranlar için de yalvardı.

Bu metin yüzyıllardır Hıristiyanlar tarafından İsa'nın gelişinin önden haber verilmesi olarak yorumlanmış. Halbuki İsa efsanesi de bu öykülerin üzerine kurulmuş durumda. Bir tür efsane olarak Ortadoğu'da anlatıla gelen bu hikayelerden Muhammed de kendisine bir pay çıkarmış. Zaten ondan önceki yüzlerce peygamber de işte gönderilecek olan biziz diyorlardı. Ancak bu bir Yahudi geleneği iken Muhammed olayı Arap'lara da taşımış.

Link to post
Sitelerde Paylaş

merak ettiğimden soruyorum arkadaşım bu sait denen şahıs 27. dereceden denklemi hangi amaçla çözmüş kendisi ? Yani neyi araştırırken bu dereceden bir denklem çözme ihtiyacı hissetmiş. Sen biliyorsundur neyi araştırdığını? Yada şöyle yapalım yazdığı şu matematik kitabında çözdüğü 27. dereceden denklemi ve çözümünü yazarmısın ? Lütfen bunun cevabını verirmisin ?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bu ayetler kıyametten bahseder görüldüğü gibi... 88. ayetin zamanında bir yanlışlık vardır ve tüm tefsircilerin dikkatini çekmiştir ve bir açıklama getirememişlerdir... Antik Arapça'da bu tarz zaman hataları olabilmektedir ve Kur'an'da da çok yaygındır bu tip edebi hatalar...

Ali Bulaç

87- Sur'a üfürüleceği gün, Allah'ın dilediği kimseler dışında, göklerde ve yerde olan herkes artık korkuya kapılmıştır ve her biri 'boyun bükmüş' olarak O'na gelmişlerdir.

Diyanet Vakfı

87. Sûr'a üfürüldüğü gün, -Allah'ın diledikleri müstesna-, göklerde ve yerde bulunanlar hep dehşete kapılır. Hepsi boyunları bükük olarak O'na gelirler.

Edip Yüksel

87. Boruya üfürüldüğü gün, göklerde ve yerde bulunan herkes, ALLAH'ın diledikleri hariç korkuya kapılacaklardır. Hepsi ona boyun bükerek gelirler.

Elmalılı Hamdi Yazır

87-Hele Sur üfürüleceği, üfürülüp de Allah'ın dilediği kimselerin dışında bütün göklerdeki kimselerin ve yerdeki kimselerin hepsi ürperdiği ve hepsinin hor ve hakir olarak geldikleri gün ne korkunçtur!

Süleyman Ateş

87. Sur'a üfleneceği gün, Allah'ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde bulunan kimselerin hepsi, korku içinde kalır (bayılır). Hepsi boyun bükerek O'na gelirler.

Yaşar Nuri Öztürk

87 Sûra üfürüleceği gün, Allah'ın dilediği dışında herkes, göklerdekiler, yerdekiler dehşet içinde kalacaktır. Hepsi boynunu bükmüş bir halde O'nun huzuruna gelir.

-------------------------------------------------------

Ali Bulaç

88- Dağları görürsün de, donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler. Her şeyi 'sapasağlam ve yerli yerinde yapan' Allah'ın sanatı (yapısı)dır (bu). Şüphesiz O, işlediklerinizden haberdârdır.

Diyanet Vakfı

88. Sen dağları görürsün de, onları yerinde durur sanırsın. Oysa onlar bulutların yürümesi gibi yürümektedirler. (Bu,) her şeyi sapasağlam yapan Allah'ın sanatıdır. Şüphesiz ki O, yaptıklarınızdan tamamıyla haberdardır.

Edip Yüksel

88. Dağları durgun sanırsın, halbuki bulutlar hareket ettiği gibi hareket etmektedir. Her şeyi sapasağlam yaratan ALLAH'ın sanatıdır. O, yaptıklarınızı bilendir.

Elmalılı Hamdi Yazır

88-Bir de o dağları görür, onları sabit sanırsın; oysa onlar, bulut geçer gibi geçip gider. Bu, herşeyi sapasağlam yaratmış olan Allah'ın sanatıdır. O, şüphesiz bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

Süleyman Ateş

88. Görüp de donuk sandığın dağlar, bulutun yürümesi gibi yürümektedir. (Bu,) Her şeyi gayet iyi yapan Allah'ın yapısıdır. Doğrusu O, yaptıklarınızı haber almaktadır.

Yaşar Nuri Öztürk

88 Sen dağlara bakar da onları donuk-durgun görürsün. Oysaki onlar, bulutların dolaştığı gibi dolaşmaktadır. Her şeyi güzel ve yerli yerinde yapan Allah'ın sanatıdır bu! Yaptıklarınızdan gereğince haberdardır O! -------------------------------------------------------

Ali Bulaç

89- Kim bir iyilikle gelirse, artık kendisine daha hayırlısı vardır ve onlar, o günün korkusuna karşı güvenlik içindedirler.

Diyanet Vakfı

89. Kim iyilikle (ilâhî huzura) gelirse, ona daha iyisi verilir. Ve onlar o gün korkudan emin kalırlar.

Edip Yüksel

89. Kim iyilik getirirse, ona ondan daha iyisi verilir ve onlar o günün korkusundan güvenlikte olurlar.

Elmalılı Hamdi Yazır

89-Her kim iyilikle gelirse, o zaman kendisine ondan daha hayırlısı vardır ve onlar o günkü korkudan güven içinde kalırlar.

Süleyman Ateş

89. Kim iyilik getirirse ona, ondan daha hayırlısı vardır. Ve onlar o gün korkudan uzak, güven içindedirler.

Yaşar Nuri Öztürk

89 İyilik ve güzellik getirene, getirdiğinden daha hayırlısı vardır. Onlar o gün korkudan güvene çıkmışlardır.

-------------------------------------------------------

Ali Bulaç

90- Kim bir kötülükle gelirse, artık onlar da ateşe yüzükoyun atılır (ve onlara:) 'Yaptıklarınızdan başkasıyla mı cezalandırılıyorsunuz?' (denir).

Diyanet Vakfı

90. (Rablerinin huzuruna) kötülükle gelen kimseler ise yüzükoyun cehenneme atılırlar. (Onlara) "Ancak yaptıklarınızın karşılığını görmektesiniz!" (denir).

Edip Yüksel

90. Kim kötülük getirirse, ateşe yüzüstü kapaklanır." Yaptıklarının karşılığından başkasını mı bekliyordun? "

Elmalılı Hamdi Yazır

90-Her kim de kötülükle gelirse, artık yüzleri ateşte sürtülür. Başka değil, sırf yaptığınız amellerin karşılığı ile karşılanacaksınız.

Süleyman Ateş

90. Ve kim kötülük getirirse onların da yüzleri cehenneme yıkılır: "Yaptıklarınızdan başka bir şeyle mi cezalandırılıyorsunuz?" (denilir).

Yaşar Nuri Öztürk

90 Kötülük getirenlerin ise yüzleri ateşte sürtülür. Sadece yapıp ettiklerinizle cezalandırılırsınız.

Şimdi Elmalılı tefsirine kulak verelim:

87- Sûr'a üfürüldüğü gün, büyük kıyamet!

SÛR, bazıları bunu "vâv" harfinin fethi ile "suver" gibi "suret" kelimesinin çoğulu, nefhi de suretlere ruh üflemek diye kabul etmişlerdir. Eğer böyle olsaydı zamirinde denilmesi gerekirdi. Halbuki diğer bir âyette "Sonra, ona bir daha üflenince" (Zümer, 39/68) diye müfred müzekker zamiri gönderildiğinden bu mânâ doğru olamaz. Bazıları da bunu temsilî kabul etmişler, ölülerin kabirlerinden mahşere çağırılışları halini bir orduyu harekete geçirmek için boru çalınması haline benzetmek suretiyle temsili istiare yapıldığını söylemişlerdir. Tefsircilerin çoğuna göre ise bazı hadislerde rivayet edildiği üzere Sûr, büyük boru gibi bir şeydir ki, üç defa üfürülecektir: Birincisi, "nefha-i feza',"yani dayanamama, korku üfürmesi. İkincisi, "nefha-i saık" yani yok olma. Üfürmesi, üçüncüsü ise "nefha-i kıyam", yani kalkma üfürmesidir. Ve buna memur olan melek İsrafil'dir. Bu âyette açıklandığı üzere birincisi olan nefha-i feza'da göklerde ve yerde kim varsa, yüce Allah'ın dilediklerinden başkası, hep dehşetten sarsılacak. Zümer Sûresi'ndeki "Sûr'a üflenince, Allah'ın diledikleri müstesna olmak üzeri göklerde ve yerde, kim varsa düşüp ölmüş olacaktır." (Zümer, 39/68) âyeti gereğince ikinci olan nefha-i saık'ta ise Allah'ın dilediklerinden başka hepsi yıkılıp ölecek. "Sonra ona bir defa daha üflenince, hemen ayağa kalkıp bakakalacaklar." (Zümer, 39/68) ve "Bir de ne göresin! Onlar kabirlerinden kalkıp koşarak Rabblerine giderler" (Yasin, 36/51) âyetleri gereğince üçüncüsü olan nefha-i kıyamda kabirlerinden kalkıp mahşere koşuşacaklardır.

Tirmizî'nin Ebu Saîd-i Hudrî (r.a) den rivayet edip hasen dediği hadis-i şerifte Hz. Peygamber (s.a.v): "Nasıl zevk ve neşe içinde olurum, Sûr sahibi boruyu ağzına almış, ne zaman üfürmesi emredilecek diye izin bekliyor" buyurmuştu. Bu, ashabı kirama pek ağır geldi. O zaman Peygamber Efendimiz:

" "Allah bize yeter, o ne güzel vekildir." (Âli İmran, 3/173) deyiniz" buyurdu.

FEZA: Korkunç bir şeyden insanda meydana gelen tutukluk ve ürkeklik, yani şiddetli korku ile sarsılıp belinlemek demektir. Ancak Allah'ın dilediği kimseler müstesna olarak korkudan emindirler Bunların kim olduğu hakkında değişik sözler söylenmiş ise de kesin bir bilgi yoktur. En uygunu, bundan sonraki ikinci âyette "Ve onlar o gün korkudan da emin kalırlar" (Neml, 27/89) ifadesinin, bunun bir açıklaması şeklinde olmasıdır.

88-89- Bir de sen dağları görürsün de onları yerinde durur sanırsın. Halbuki onlar bulutun yürümesi gibi yürümektedirler. Bu âyet iyi anlaşılmış değildir Müfessirler bunu "Dağlar sallanıp yürütüldüğünde..." (Tekvîr, 81/3), "Dağlar atılmış yün gibi olduğu..." (Kâria, 101/5) âyetleri üzere kıyamet günü dağların yün gibi atılıp yürütülmesi manzarasının bir tasviri kabul etmişlerdir. Buna göre bu âyet "hepsi O'na dehşete kapılarak gelir." (Neml, 28/87) cümlesine matuf olarak bu görüş, bu sanış, bu bulut gibi geçiş, hep ilerde o feza günü olacak. Fakat buna göre "Sen onları durur sanırsın" cümlesi yakışıksız kalır. "Oysa, onlar bulutun yürümesi gibi yürümektedirler." denilmesi daha uygun olurdu. Çünkü "O gün dağlar bulut gibi geçecekler de o halde sen onları camid duruyor sanacaksın" denilmesi, şiddetlendirmek değil hafifletmek oluyor. Şu halde ile bu güne, o güne ait olmak ihtimali kalır. Yani "bu gün hal-i hazırda dağları görürsün câmid hareketsiz sanırsın, halbuki, onlar kıyamet günü bulut geçer gibi geçeceklerdir" demek olur. Bu surette ise fazla kalır denilmesi daha uygun olurdu.

Bunun için müteahhirin'den bazıları fiilinin de şimdiki zamana ait olması gerekeceğine hükmederek bununla yeryüzünün hareketini ispata çalışmışlardır. Buna göre mânâ şöyle olmaktadır: Sen bu gün dağları görür hareketsiz sanırsın, halbuki onlar hergün bulut geçer gibi geçerler. Bu esas itibariyle güzel bir mânâdır. Ancak bu geçiş yeryüzünün her gün güneş etrafındaki dönüşü olarak yorumlanınca kıyamet halleri arasında bunun ne sebeple zikredildiği anlaşılamıyor. Bir de bütün bu görüşlerde yalnız "yerinde durur" demek oluyor. Ve bunun yürümekle karşılığı anlaşılsa da, bulut ile olan karşılığındaki zevk kaybedilmiş oluyor.

Bizim görüşümüze göre bu âyet, şimdiki halin her an oluş ve yok oluşunu göstererek kıyamet ve yeniden dirilmeyi düşündürmek için bir nevi delil göstermek üzere ifade edilmiştir. Dağların aslında gezici gazlardan meydana gelmiş olup zerrelerinde bulut buharlaşır gibi olmak ve yok olmak, kimyasal değişim ile her an yeni yaratılışın devam edip durduğunu ve bu suretle yoğunluklarının da bir tek hacimde sabit kalmayıp her an değişmek ve yeniden meydana gelmek üzere bulunduğunu ve bu sebepten âlemin en sabit görülen şeylerinin bile böyle her an değişme ile bir kıyamete doğru gittiğini ve şu halde günün birinde bir üfürme ile o koca dağların yerinden bütün yoğunluklarıyla yürütülüp yeryüzünün başka bir yeryüzüne değiştirilebileceğini anlatıyor. Hem bu gidişin nizamsız bir değişiklik ile sadece bir tahrip için değil, bulutun rahmete gidişi gibi hikmet ve intizam ile daha yüksek bir hayata geçirmek için olduğuna işaret de ediyor. Bu işareti özellikle açıklamak için buyuruluyor ki: Her şeyi itkan eden, yani ilim ve hikmeti ile her şeyi yerli yerinde sağlam ve muntazam yapan Allah'ın sanatıdır! Şüphesiz ki O, yaptıklarınızdan tamamıyla haberdardır. Her kim bir iyilikle gelirse ona ondan daha hayırlısı var, hem onlar o iyilikle gelenler o günkü bir feza'dan, yani o üfürülme günü veya tekrar dirilme günü dehşetli bir korkudan emin kalırlar

andromeda,pante ve arkadaşlar sonuçta anlam olarak aynı yola çıkmıyormu

Link to post
Sitelerde Paylaş
demek yorumun gene ha ha ha.ilginc..yrıca saf dedın dıe kızmadık eger bu yuzden saf dıosan basımız gozumuz ustune..ama bunlara ha ha ha dıycegıne genede yer etsin zihnnde..genel kultur...

keske bahsettıgın gbı asmıs olsak emın ol aşmış olmak senn gbi şaşmış olmaktan daha iyidir;) we bde o ınsan hakkındakı saydıgın ozellıklerın gerckten O'na ait olduguna emınmısın?sanki bilincaltında yer etmıs fix hakaretler:Dya bide yazınn tumune yant versen.. yada yanıt vermedgn kısmını kabul edyosun varsayalm:D

ays sevgili kardeşim.

dün akşam yatarken aklıma geldi..

millet neler yapıyor ya bilimle..nekadar geniş ve gerçek harika bilgiler çıkarmış insanlık..ve çıkarıyor.

hele şu biyoloji biliminde falan.

sen daha yok üçyüzbin nebatat ,beşyüzbin hayvanat diyen dahada birşey demeyen kitabı oku oku dur.

yazık değilmi..

şu aklının şu dikkatinin şu gayretinin ondabirini gerçek bilime vermemek..

yazık yazık..

bu günde birini kıramadım mevlananın mesnevisinden okuyan birini dinledim.

yok kıvılcımmı önemli,yok çakmakmı önemli, yoksa kıvılcım çakmaktan dahamı önemli..birsürü temelsiz zırva.

ayı arkadaşının yüzündeki sineği kovmak için arkadaşının yüzüne taşı vurmuş..bundan şu dersi çıkaracakmışsın ayılarla arkadaşlık yapma..(çizgi filim gibi)

yanımdaki arkadaşıma sordum ney lan bunlar..neye yara bu temelsiz şeyler.

bi boka yaramaz çünkü okuyanlardan bi bok olmamış.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ali Bulaç

87- Sur'a üfürüleceği gün, Allah'ın dilediği kimseler dışında, göklerde ve yerde olan herkes artık korkuya kapılmıştır ve her biri 'boyun bükmüş' olarak O'na gelmişlerdir.

Diyanet Vakfı

87. Sûr'a üfürüldüğü gün, -Allah'ın diledikleri müstesna-, göklerde ve yerde bulunanlar hep dehşete kapılır. Hepsi boyunları bükük olarak O'na gelirler.

Edip Yüksel

87. Boruya üfürüldüğü gün, göklerde ve yerde bulunan herkes, ALLAH'ın diledikleri hariç korkuya kapılacaklardır. Hepsi ona boyun bükerek gelirler.

Elmalılı Hamdi Yazır

87-Hele Sur üfürüleceği, üfürülüp de Allah'ın dilediği kimselerin dışında bütün göklerdeki kimselerin ve yerdeki kimselerin hepsi ürperdiği ve hepsinin hor ve hakir olarak geldikleri gün ne korkunçtur!

Süleyman Ateş

87. Sur'a üfleneceği gün, Allah'ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde bulunan kimselerin hepsi, korku içinde kalır (bayılır). Hepsi boyun bükerek O'na gelirler.

Yaşar Nuri Öztürk

87 Sûra üfürüleceği gün, Allah'ın dilediği dışında herkes, göklerdekiler, yerdekiler dehşet içinde kalacaktır. Hepsi boynunu bükmüş bir halde O'nun huzuruna gelir.

pante bu ayetlerin hepsi sonuçta aynı anlama gelmiyormu sonuçta çevirenler farklı farklı şekillerde yazmışlar ama anlamları aynı

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...