Jump to content

KADINI KÖLELEŞTİREN TÜRBANA HAYIR


Recommended Posts

AKP hükümeti anayasa tartışmalarının sürece yayılması ve uzaması olasılığını dikkate alarak Türban sorununu, bilinçli bir zamanlamayla yerel seçimlerin öngününde gündeme getirdi. Amaç, Türbanı ve dini duyguları da kullanarak yerel seçimlerde başarıyla çıkmak ve yığınları yedekleyerek ılımlı İslamcı çizgide bir adım daha ileriye atmak istiyor. Kuşku yok ki Türban tartışması AKP hükümeti ile iktidarı elinde bulunduran başını Generallerin asker- bürokrasi ve politika kliği arasında süren egemenlik mücadelesinde bir eşik olduğu da görülmelidir.

Göstermelik laik Kemalist cumhuriyetin kanatları altında devrim ve sosyalizme karşı bir koç başı olarak koruyup kolladığı şeriatçı güçler gelinen durumda ekonomik gücüne bağlı olarak devlette daha fazla söz sahibi olmak ve politik eğilimlerini daha açıktan devlet kurumlarına ve topluma taşımak istiyor. Tabi ki bunu yaparken de insan hak ve özgürlüklerini genişletme demagojisi arkasına gizlenerek, toplumun dinsel gericilik etkisi altına daha fazla çekilmesi ve kadınların türban, çarşaf vb. içine çekilerek, İslam dinini vecibelerine göre kadınların kapatılması ve Kuran’ın ve Hz. Muhammed’in kadınları erkeklere görünmeyecek bizimde örtünrnesini emreden ve böylece kadınları erkeklerin kölesi ve ikinci sınıf insan olmasını dayatan ayet ve hadislerine uyulmasını dayatıyor. Bu bakımdan türbanın yüksek öğrenimden serbestliği kadınların özgürleşmesi mücadelesi bakımından geri bir adım olduğu gibi aynı zamanda kadınları erkeğin kölesi gören yaklaşımın bir kez daha tescil edilmesi ve Ortaçağcıl yaşamın topluma dayatılması anlamı taşımaktadır. Bu bakımdan kadını köleleştiren, Ortaçağcıl yaşama dönüşün yolunu döşeyen ve tarikatlara örgütlenme özgürlüğü tanıyan Türbanın serbest bırakılmasına hayır diyoruz.

Tarihsel bağlamda ele alındığında, din ve laiklik arasındaki çatışma, insanlığın ileriye doğru attığı adımlardan biridir. Akılcı düşüncenin, bilim ve teknolojinin, insanın düşünsel ve kültürel gelişiminin önünde engel oluşturan, kadını erkek karşısında sefil bir varlık olarak biçimlendiren, feodal sınıfların egemenlik araçlarından biri olarak dine karşı mücadele, bugün devrimci proletaryanın omuzlarında yükselen ve kilise-medrese eğitimi ile laik eğitim arasında süren bir savaşım olarak kendisini ifade etmektedir. Devrimciler olarak laik kazanımların korunup ileri taşınmasında nerde duracağız.? Sorun bir nokta da burada da düğümleniyor.

Haliyle Türbanın serbest bırakılması göstermelik laikliğin daha da göstermelik hale gelmesi demektir ve türbanına hayır demek faşist gerici güçlerin insafına bırakılamaz. Çünkü Onlar da kadının köleleştirilmesini savunuyor ve uyguluyorlar. Bu bakımdan Ortaçağcıl dini gericiliğe karşı mücadele gerçek laikliğin savunucusu komünist ve devrimcilerin omuzuna binmiştir.

Dverimci ve sosyalist hareket karşı devletin koç başı olarak kullandığı şeriatçı akımlar beslenip büyütüldü ve 12 Eylül faşist askeri darbesi ile açılan ve ardından devam eden süreçte, dinci gericiliğin bilinçli, planlı çok yönlü körüklenmesinin, geliştirildi.Bunun ili nedeni varı;.

Birinci neden, kitleleri, işçi sınıfını dini ideolojiyle daha bir derinden şekillendirerek kurulu zorba düzene bağlama, yığınları daha geri konumlara çekme; yeni devrimci yükseliş,! geciktirme, engelleme; yeni devrimci atılıma ve devrime karşı, dinci gericiliği militan bir vurucu güç, olarak hazırlama politikasıydı.

ikinci neden ise, Türkiye'yi "ılımlı" İslamcı çizgiye çekerek, Ortadoğu'da üstlenilmiş olan Amerikan emperyalizminin jandarmalığı görevinin daha iyi, daha kamufleli, daha etkin ve aktifçe yerine getirilmesini sağlama olgusudur. Nitekim bu jandarmalık rolü İslam alkımının önderi müslüman Türkiye şiarında bir güzelce somutlaşmaktadır. İslamcı akımların güçlendiği bir Türkiye, laikliğin daha da biçimselleştirildiği bir Türkiye görüntüsü vererek, Türkiye'nin jandarmalık rolü kamufle edilerek bölge halkına daha kolay yutturulabileceği hesaplanmaktadır.

Dinin baskı aracı olarak kullanılması kadının ezilmesi ve köleleştirilmesinde,çok daha yoğun görülmektedir.Dinin baskı aracı olarak kullanılması kadının ezilmesi ve köleleştirilmesinde,çok daha yoğun görülmektedir. Bugün Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da, İran'da, kısaca tüm islam toplumlarında önemli etkisi olan İslam dininin kadınlara nasıl baktığını ortaya koyarak ve bu kör inançlardan kadınları kurtarmak,ülkemiz kadın mücadelesinin gelişmesinde özel önemde bir görevdir:

İslam dininin kadınlar hakkında söylediklerini özetlersek; kadın köledir, akılsızdır, güçsüzdür, dayak atılması gereken bir yaratıktır, sırtından sopası karnından sıpası eksiltilmesi, okuması günah, erkeğe karşı konuşma hakkı olmayan, namusuna leke sürdürmeyen, kocasının ve atasının sözünden çıkmayan, boşanma hakkı olmayan, üstüne evlenilebilen, erkekle aynı sofraya oturamayan, kendisine güvenilmeyen bir şeydir.

Türbanın şimdilik üniversitelerde serbest bırakılması, bir ilk adım olacak ve iş burada sınırlı kalmayacaktır. Üniversitede serbest olan Türban ileride ilk ve orta öğrenimi ve ardından kamu’yu da kapsayacak biçimde Genişleyecek ve mahalle baskısıyla toplum katında zoraki örtünme yaygınlık kazanacaktır. Buda kadınların erkekler için zoraki kapanmalarını ve kendi kimliklerini yaşamalarını darbeleyecek ve erkeklerin istemlerine göre örtünmesinin resmileşmesi anlamına da gelecektir..

Nitekim, son araştırmalar AKP hükümeti döneminde özellikle genç kızlar arasında türbanın dört misli arttığını gösteriyor. Ve yakında üniversitede serbest bırakılarak olan türban, ardından sokak, mahalle baskısını koşullayacak ve bir çok kadın güçlü olana ayak uydurma adına türbanın etkisi altına girecektir.

Soldan geçinen ama solla alakası kalmamış olan bazı liberaller ve faydacı devrimci akımlardan bazı kesimler Türbanın kadını özgürleştirmesi bir yana erkeğin egemenliği altına sokan; kadını aşağılayan, onun davranışlarını, gündelik hayatını ve toplumdaki rolünü büyük ölçüde sınırlayan türbana itiraz edilmemesi, aksine desteklenmesi gerekir diyerek Türbanın okullarda serbest olmasına destek vererek, özgürlükle alakası olmayan bir istemin arkasında durarak tarikatların özgürlüğünü savunuyorlar.

Laik-dinci çatışmasının alt unsuru olarak türban, kaynağını kadının İslami değer ve normlara bağlılığını ifade eden "tesettür”den alır. “Tesettür”, erkekten kaçma, erkeğe açık görünmeme anlamına gelir ve kadının İslamiyet’teki konumunu, erkekle, köleliğe dayalı ilişkisini kabullenişini simgeler. Buna göre kadın, saçından ayak bileğine kadar örtünmelidir. Kadın, erkeğin evcil kölesidir; dışarıya ancak tepeden tırnağa örtünmüş olarak çıkabilir. Bunun ideal biçimi gözlerin dahi görünmediği burka ve çarşaftır.Şer-i hükümlere göre kadının ikinci sınıf insan olduğunun tescili anlamına gelen türban konusunda liberal aydınların eleştirisi yok. Erkek egemen bir inanç sisteminin ürünü olan ve bugün doğrudan AKP hükümetinden gelen türban baskısına karşı her hangi bir tutum almadıkları

gibi kadınları türban içine sokan “özgürlüğe” omuz vermektedirler. Türkiye taşrasında başı açık kadınlara neredeyse "fahişe" muamelesinin yapıldığını, inanılmaz bir "toplumsal" baskı ve kuşatma uygulandığını yakınen biliyoruz. Hatta bırakalım taşra kentlerini İstanbul’un bazı semtlerinde bile türbansız kadınların dolaşmasının sorun olduğu biliniyor.

Türbanın özgürlüğünü insan hakkı olarak gören dinci çevrelerin, aslında sahte bir özgürlük savunuculuğu için de , devletin ve emperyalizmin devrimci harekete karşı 50 yıl boyunca beslediği, Komünizmle Mücadele Dernekleri gibi CIA patentli örgütler içinde serpilmiş, Soğuk Savaş artığı bir çizgide hareket ettikleri biliniyor. Bu şeriatçı çevrelerin, emekçilere, devrimcilere ve Kürt emekçilerine kan kusan faşist diktatörlüğün savunucusu olarak devletin yanında saf tutarak her türlü halk ve özgürlük düşmanlığı yaptıkları bir sır değildir”.

Eğer böyle bir tartışma yapacaksak türban eylemlerinde sürekli olarak taşınan bir pankartla işe başlayabiliriz. Fotoğrafı gazetelerde de yer alan pankartta şunlar yazılıydı: " Başörtüsü Kuran'ın emri, Müslüman kadının kimliğidir: " İşte bu kadar! Sıkıysa karşı çık! Pankart İslamcıların bütün ideolojik ve politik yaklaşımını özetlemektedir. Kuşatıcı, gelenekten beslenen ve aşağıdan, yani toplumun en geri kesimlerinden gelen bir şiddettir bu. İslamiyet içi başka inanışlara ve yorumlara dahi alan tanımayan bu yaklaşıma kategorik olarak itiraz etmeden, yoğun bir ideolojik ve politik mücadele yürütmeden bu ülkede gerçek bir "insan ve kadın hakları mücadelesi" mümkün mü?

Komünistler ve tutarlı demokratlar hiç bir zaman ve hiçbir koşul altında dinsel gericiliğe, ve ortaçağcılığa karşı savaşım adına emperyalist burjuvazi ve onun uzantılarıyla birlikte saf tutmadıkları gibi aynı zamanda, sözümona demokrasinin savunulması, genelde diğer kültürlere ve dinsel özgürlüklere ve özelde İslam kültürü ve törelerine saygı uğruna Türban serbetliği vb. için savaşım verenlerle birlikte de olmazlar. Neden? Çünkü, başörtüsü giyme özgürlüğü savaşımı, bu kampanyada yer alan halkın ve gençlerin çoğunluğunun duyguları ne olursa olsun aslında başörtüsü giyme özgürlüğü savaşımı değildir. Dahası bu, yalıtılmış ve tek başına bir sorun da değil, İslam işçilere ve gençlere geri ve gerici bir yaşam tarzı ve yanlış ve yapay siyasal gündem dayatma kampanyasının bir parçasıdır. Başörtüsü giyme özgürlüğü savaşımı, kadını toplumsal yaşamdan dışlama ve islamcı emekçilere geçmişte kalmış gelenekleri dayatma savaşımıdır. Son çözümlemede, başörtüsü giyme ve İslami yaşamın eski kurallarına geri dönme talebi, köle statüsüne indirilme talebinden farksızdır. İslami kimliği ve Şeriat'ı (İslami yasa) muhafaza etme adına bu kampanyanın başını çekenler, peçe takma, zina yapan kadınların taşlanarak öldürülmesi, zina yapan erkeklerin kamçılanması, hırsızların ellerinin kesilmesi, başka dinlere geçen Müslümanların öldürülmesi, bir erkeğin birden fazla kadınla evlenme hakkı vb. gibi İslami kuralları da savunmaktadırlar ve/ ya da savunmak zorundadırlar. Dolayısıyla bu kavganın ilerici ya da demokratik olan hiç, ama hiç bir yanı yoktur.Haliyle Türbana özgürlük istemi işçi ve emekçi mücadeleisni ileri çekmede her hangi bir etki yapan ve emekçilerin sistemle çatışmasını ve buradan ileri bir hamle yapılmasını güçlendiren bir olguda değildir. Üstelik yüzyılların yerleşi gelenek ve değerlerinin temsilcisi olan ve devletin resmi dini konumunda bulunan islam dininin ,ezilme ve baskı altında tutulmasına karşıda bir mücadelede değildir. Haliyle dinsel gericiliği toplum katında güçlendiren ve toplumu ortaçağcıl geri ve gerici bir yaşam içine iten istemlere proletarya ve emekçile yığınlar karşı koymalı ve bu geriye gidişin özgürlük ve demokrasi mücadelesine her hangi bir destek vermediğide bilinmeledir.Buradan olarak dini gericiliği pekiştiren ve KADINI KÖLELEŞTİREN TÜRBANA HAYIR!

YAŞASIN LAİK DEMOKRATİK VE SOSYALİST TÜRKİYE!

NE SAHTE LAİKLİK NE ŞERİAT YAŞASIN DEVRİM VE SOSYALİZM!

(dhb)

Link to post
Sitelerde Paylaş

kopyala yapıştır anasını satayım en güzeli zaten. bi de başlık at şöyle afilli '' kadını köleleştiren türbana hayır ''. tipik bir proleteryalist cümle işte. sözde devrimcisiniz siz. masalları bastırdı artık o devrim isimli masal..

bir de haberin kaynağına bakıyoruz hemen. '' dha ''. gülüm dha nın ne olduğunu herkes bilir. başımıza demokrat da kesildiniz ya hayırlısı bakalım.

tarihinde xxPanaxx tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
artik bu turban konusu baymaya basladi..

akp sonunda bizleri bayiltip sonuca ulasacak mi dersiniz??

Aynen öyle sevgili Umma..

İslam'la ilgili konular günlük yaşamımıza iyice girdi.

Sonunda hepimizde bir umursamazlık, bıkkınlık, uyuşukluk ortaya çıktı..

Eskiden duyup da yadırgadığımız kelimelere, olaylara ve haberlere artık aldırış etmez olduk..

Yobazca yapılan yorumları, geriliği, bağnazlığı, türban ve karaçarşafın çirkinliğini bir tür kanıksamaya başladık.

Türkiye'nin böylesine çabuk gerileyeceğini hiç düşünmüyordum..

İslam'a fena yenildik..

Umarım bir süre sonra rakkas karşı tarafa doğru hareket eder..

Aksi takdirde yandık...

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş
kopyala yapıştır anasını satayım en güzeli zaten. bi de başlık at şöyle afilli '' kadını köleleştiren türbana hayır ''. tipik bir proleteryalist cümle işte. sözde devrimcisiniz siz. masalları bastırdı artık o devrim isimli masal..

bir de haberin kaynağına bakıyoruz hemen. '' dha ''. gülüm dha nın ne olduğunu herkes bilir. başımıza demokrat da kesildiniz ya hayırlısı bakalım.

öncelikle, yazının özgün içeriğinden dolayı bunu foruma eklemekte fayda olduğunu düşündüm. türban konusunda bir komünistin durması gereken noktayı kısaca özetleyen iyi bi yazı. buna yapacağım ek ilave bi yorum yazının içeriğinden farksız olur.. ikinci olarak "proleteryalist" diye bi kelime yok. "proleteryalizm" olmadığı gibi.. üçüncü olarak, yazının kaynağı yukarıda yazdığım gibi "dhb" (devrimci halkın birliği) yani senin yazıyı okumadan "sazan" gibi atlayarak acele ile yazdığı "dha" değil..

yakında devrim masalını anlatıcam ben sana.. "proleterya ve sazan balıkları".. o zaman "dha" haberini yapar bak.

red.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...