haci 0 Ağustos 25, 2009 gönderildi Raporla Share Ağustos 25, 2009 gönderildi Bayhan Senin cevapların bu kadar mı? Onlar senin ateistliğin kadar küçük. Kısa.. Bodur.. Sen bir cücesin.. Cüce.. Link to post Sitelerde Paylaş
bayhan 0 Ağustos 25, 2009 gönderildi Raporla Share Ağustos 25, 2009 gönderildi hacı sana seçme ve seçilme hakkı veriyorum canım Link to post Sitelerde Paylaş
tolonbey 0 Ağustos 25, 2009 gönderildi Raporla Share Ağustos 25, 2009 gönderildi İşte böyleee, Sevgili hacı ağzını boşuna yorma,Bayhanın politika yapacağı yer köy kahveleridir. Oralarda bile zorlanır. Atatürkün DEVRİMLERİNE devrim demeyenle konuşmak bile BOŞUNADIR. Çünkü üüüü,bunlar,şartlandırılmıştır. Betona çıvı çakılır ama bunlar lafdan anlayamazlar. Tolonbeg Link to post Sitelerde Paylaş
bayhan 0 Ağustos 25, 2009 gönderildi Raporla Share Ağustos 25, 2009 gönderildi olayı çözmüşsün tolonbey.hafiye gibisin ha Link to post Sitelerde Paylaş
gavs 0 Ağustos 25, 2009 gönderildi Raporla Share Ağustos 25, 2009 gönderildi (düzenlendi) hacım, ne adamsın ya.sanki kıyafet devrimi yapılınca herkes şapka giydi değil mi?zaten milletin tek derdi şapka, takım elbise, papyon filan giymekti.doğru ya bizim millet hep pasta yer.kursak sorunumuz yoktur.bu ülke asla laik olmadıki.ne laikliğinden söz ediyorsun?diyanetin bütçesini biliyor musun sen?öyle yasakçı anlayışla laik-modern olunmaz.halifeliğin kaldırılmasını isteyen de ingilizlerdir.eğer halife güdümden çıkarsa ingiliz sömürgeleri için tehlike arz edebilirdi.çünkü ingiliz sömürgelerinde müslüman sayısı çoktu.dedim ya sizin devrim dedikleriniz sadece bir makyajdan ibaret.halkın hayat standartını hiçbir şekilde arttırmayan saçma sapan makyajlar.kadınlara seçme hakkı verildiği yıllarda seçim diye bir şey var mıydı, a hacı? sizin atatürk devrimleri dediğiniz şey sadece batıya entegre olma çabalarıdır.latin alfabesi kullanıp(bu zaten tam bir travmadır), şapka takarak modern olunmaz.o dönemin baskısı sadece islama yönelik değildi.her türlü örgütlenme yasaklanmıştı(vakıf, dernek, sendika vb.).dersim katliamı zaten tam bir yüz karasıdır ama hiç tartışılamaz.modern olmak makyaj yapmak değildir hacı bey. sonuç olarak atatürk devrimleri denen şeyler devrim değildir.3.selimden beri yapılan şeyin ta kendisidir.yani yükselen kapitalizm karşısında devleti sürekli takviye etmek. Ağustos 25, 2009 tarihinde gavs tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
MrGuitar 0 Ağustos 25, 2009 gönderildi Yazar Raporla Share Ağustos 25, 2009 gönderildi Yukarıda zır cahil, düşünce yeteneği ve bilgi kapasitesi hiç gelişmemiş meczupların yaptıkları çarpıtmaları okudukça, okullardaki müfredatın ulusal değerlerimize aşırı vurgu yapmasının ne kadar haklı olduğunu bir kez daha açıkça görmüş oldum. Çünkü sizlere aynı şeyleri tekrar etmeden anlatmak olanaksız. Kafanıza girmiyor, algılayamıyorsunuz, habire hastalıklı düşüncelerinize destek olur umuduyla tarihin orasından burasından ne bulursanız cımbızla ve kör cahil şevkiyle yolup kopartıp kendinize bir gerekçe oluşturmaya çalışıyorsunuz. Alternatif neydi, öylesi hassas bir dönemde başka ne yapılabilirdi diye sorduğumuzda ise yanıt vermek yerine bilmem hangi bölgede şu katliam vardır gibisinden ipe sapa gelmez zırvalara sığınarak demogoji yapıyorsunuz. İnsan sizin gibi sapıkları görünce, bir demokrasi aşığı bile olsa kustuğunuz pisliklerin mide bulandırıcı kokusunu toplumdan uzak tutmak adına uygulanan sert önlemlerin ne kadar haklı olduğuna tekrar ve tekrar inanç getiriyor. Düşüncede beş paralıksınız? Adamlık desen sizde ne gezer. Sağduyu mu? Sizin mekanınıza bile uğramaz. İhanete gerekçe düzmektir tek yaptığınız. Kökünüzü, nereden çıktığınızı ve nelerle beslendiğinizi ise biz Atatürkçüler çok iyi biliriz. Sizin gibi pislikleri kökü, kurtuluş savaşında ordudan kaçıp dağlarda çete oluşturan, düşmanla işbirliği yapan eşikiyalara kadar uzanır. İstatistikler savaş dönemindeli iç karışıklıklardan yararlanıp askerden kaçan hainlerin sayısının pek bol olduğunu göstermektedir. Bugün duyduğumuz bu çatlak sesler işte o hain ecdadlarının melun tohumlarından çıkmaktadır! İşin garip yanlarından biri de, bu hayasız saldırıları dillendirenlerin marksist söylemleri de ağızlarına alabilmesidir. Bildiklerinden mi yapıyorlar bunu? Elbette hayır. Bu soytarılar 12 Eylül mahsülü karaktersiz ve soysuz bir bir neslin evlatları olduklaı için bu kadar mesnetsiz ve pespayedirler. Bakın büyük Küba Devrimi'nin şanlı devrimcisi Fidel Kastro Atatürk için ne der: "Devrimci Kemal Atatürk, bizim esin kaynağımız oldu. 1919'da Anadolu'dan emperyalistleri atmak için, Bandırma gemisiyle Samsun'a çıktı. Büyük bir zafer kazandı. Biz de tam 40 yıl sonra, ülkemizden faşistleri kovmak için Granma gemisiyle Havana'ya çıktık. Biz de zaferle kucaklaştık... Atatürk'e hayranlığını işte bu sözlerle dile getirdi Fidel Castro. İstanbul, 1996'da Habitat Zirvesi'nin konuğu olarak Küba lideri Castro'yu ağırladığında medyanın gözü onun üstündeydi. BAŞKASINI ARAMAYIN Atatürk posterinin önünde basın toplantısı düzenleyen Castro, Atatürk'e, Boğaz'a ve Ayasofya Müzesi'ne hayranlığını dile getirdi; bir de tabii ki Türk konukseverliğine. Türkiye'den tespih, baston, kilim ile Mevlana'nın Mesnevi kitabını satın aldıktan sonra kendisini ziyaret eden Türk heyetine yine Atatürk'e duyduğu hisleri şöyle dile getirmiştir: Ben de devrim gerçekleştirdim. Ama Atatürk'ün yaptıklarını yapamazdım. Türkler sağdan sola doğru yazarken Harf Devrimi ile tam tersi yönde yazmaya başladı. Kıyafet Devrimi ve Medeni Kanun'la kadınlara getirilen statü çok önemliydi. Ona ve devrimlerine hayranım. Kendinize başka bir önder aramayın! (devam edecek) Link to post Sitelerde Paylaş
bayhan 0 Ağustos 26, 2009 gönderildi Raporla Share Ağustos 26, 2009 gönderildi sadece hakaret, söyleyecek hiçbir sözünüz yok.neymiş efendim kastıro atatürkü övmüşmüş.şıracı bozacı muhabbeti işte.hitlerin de atatürk hakkında çok güzel sözleri var.onları da koyalım istersen. Link to post Sitelerde Paylaş
Kimse 0 Ağustos 26, 2009 gönderildi Raporla Share Ağustos 26, 2009 gönderildi Atatürk olmasaydı kimse bugün müslümanlara gık diyemezdi, bunuda unutmayın.Hiç değilse bari sırf bu yüzden Atatürk e sevgi ve saygı duyun. Link to post Sitelerde Paylaş
MrGuitar 0 Aralık 1, 2009 gönderildi Yazar Raporla Share Aralık 1, 2009 gönderildi Karadeniz kıyısında, sakin bir sahil kasabasında, yeşilin her zamankinden daha yeşil, toprağın daha çok bereket koktuğu yabancı ellerde, sazı elinde yürüyordu delikanlı. Geniş omuzları ve gürbüz göğsü o yazın sıcağında daha bir dik ve heybetliydi. Gururdu bu. Sonunda esaret zincinin en yaman halkasını kırmış ve en iyi üniversiteyi kazanmıştı. Eğri büğrü döşenmiş arnavut kaldırımlarından, sazına şifa ararken o, O gün, feleğin çemberine soktuğu o özenle bilediği kazık kadar dikti. Kırmızı sueteri içinde meydan okuyan kaslarının biçimlendirdiği vücuduyla kimbilir ne dişi canlar yaktı. Lakin, delikanlının bu yabancı diyarda tek derdi can dostu sazına bir doktor bulmaktı. Yol üstünde bir bağlama dükkanı görünce durdu ve içeri girdi. Merhabasına selamünaleyküm diyenler buyur etti onu içeri. "Usta, sapı atık bu sazın bir tevsiye ister, ama işlemelerine dikkat et, baba yadigarıdır" dedi delikanlı. Her sazın başına gelendi bu. Sap eğilirdi zamanla, doktora muhtaç... "İyi sazınız var mı" dedi civan. Olmazmıydı satıcıda mal. Usta: "bak şunu yeni yaptım, kestaneden". Aldı eline kestane sazı delikanlı. Mestane oldu mekan o dokundukça sazın teline. Derhal civara haber salındı: yörenin en yiğit sazcısı bulunup gönderile dükkana. Lakin bu civanım sazı çok feci çalmakta Ve sallamakta mahalleyi, sarsarak bilindik nidasını... Delikanlım dalmış vururken sazın teline, Kapıda belirdiler saz üstadları birer birer. Ve dinledikçe usta elin parmaklarının teli dokuyuşunu, "Ha bu uşak da kimdir" dediler... (devam edecek) Link to post Sitelerde Paylaş
Recommended Posts