Jump to content

Kureyza Katliamı


Recommended Posts

"Muhammed, kesim işleminin yanına çadır kurdurmuştu ve kesim işlemini gözlemliyordu.Katledilen Yahudi erkekleri topluca gömüldüler. Tüm eli silah tutabilen erkekleri öldürülen yahudilerin artık zenginlikleri müslümanlarındı. Katliamdan sonra, Dıhyetü'l-Kelb adındaki delikanlı Arap, Muhammed'e gelir; tutsak kadınlardan birini kendisine alması için ondan izin ister. Muhammed de: "Haydi git de bir cariye al!" diye karşılık verir. Ne var ki Dıhye gidip Safiyye'yi alır. Bunu gören bir başka Arap hemen koşup Muhammed'e haber verir. Safiyye'nin Dıhye'ye değil, Peygamber'e uygun olacagını söyler. Muhammed'de Dıhye'yi çağırtır; başka bir cariyeyi almasını söyler. Dıhye'ye verilen cariye, Safiyye'nin kocasının kızkardeşidir. Muhammed, kendisine karı olmanın karşılığında Safiyye'yi azad eder. Ümmü Süleym, Safiyye'yi hazırlar. Ve gece olunca da Muhammed'in koynuna koyar. BABASI VE KOCASI ÖLDÜRÜLEN BİR KADIN, AYNI GÜN (VEYA 1 GÜN SONRA) , HEM DE BABASINI VE KOCASINI ÖLDÜRENLERİN LİDERİNE EŞ OLUR VE GERDEĞE GİRER. Safiyye o sırada daha genç bir kız iken muhammed 57 yaşındadır."

Ayrıca kurallara göre sadece savaşmaya uygun durumdaki erkeklerin öldürülmesi gerekirken, Kureyzalı bir kadının da kafası kesilmiştir. Bir müslümanı, başına değirmen taşı atarak öldüren Kureyzalı bir kadındır bu.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 75
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Şimdi hikayemizi burada geçici olarak durduralım.

Muhammed neden hakem olarak Sa'd bin Muaz'i seçmiş ya da kabul görmüştür?

YAHUDİLER İSTEDİ, PEYGAMBERİMİZ DE KABUL ETTİ.

Koskoca bir kabileyi ve binlerce insanın hayatını ilgilendiren bir hususta Allah'in peygamberi duruken neden Sa'd hüküm verir?

SAD RA. HÜKMÜNÜ TEVRAT'A GÖRE VERECEKTİR VE NİTEKİM DE ÖYLE VERMİŞTİR. EH TEVRAT DA aLLAH'TAN GELME OLDUĞU İÇİN HÜKÜMLER GENELDE BİRBİRİYLE UYUMLUDUR.

Mantıklı. Bu arada Yahudiler ile ilgili hükümlerin Tevrata göre verildiği gerçeği ki bir recm olayı var bu Tevrata göre verilmiş, bu atlanmış.

Tebrikler güzel yakalamışsın. ;)

Link to post
Sitelerde Paylaş

"Savaşta inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman hemen boyunlarını vurun. Nihayet onlara üstün geldiğiniz zaman bağı sıkı bağlayıp esir alın. <b>Sonra harp ağırlıklarını atıp, savaş bitince de onları ya karşılıksız olarak, ya da fidye ile salıverin.</b> Allah'ın emri budur. Eğer Allah dileseydi onlardan başka türlü de intikam alırdı. Fakat böyle olması sizi birbirinizle denemek içindir. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmaz."

Yani muhammed Allah'ı pek takmıyor.Hatta hiç takmıyor.

Tırnak içinde verdiğin ayet mi. Numarsını verir misin?

Link to post
Sitelerde Paylaş

<!--quoteo(post=440021:date=Aug 7 2009, 16:46:name=cantona)--><div class='quotetop'>QUOTE(cantona @ Aug 7 2009, 16:46) <a href="index.php?act=findpost&pid=440021"><{POST_SNAPBACK}></a></div><div class='quotemain'><!--quotec-->Neden tevrat'a göre veriyor hükmü ? Esirlerin boyunlarını vurun,mallarını gasp edin,karılarına tecavüz edin mi diyor tevrat ve kuran ?<!--QuoteEnd--></div><!--QuoteEEnd-->

Anlaşma yapılıyor kurallar konuyor ama yahudiler bizim arkamızdan müşriklerle işbirliği yapıyor. Bu sebeple müslümanların malları, canları tehlikeye giriyor. Gerçi sen kendini inkara şartladığın için iyisi mi git toplarla oyna...

33/26 Allah, Ehlikitap'tan onlara arka çıkanları, kulelerinden/kalelerinden indirdi, kalplerine korku saldı: Bir grubunu öldürüyordunuz, bir grubunu da esir ediyordunuz.

Bak burada resmen o katliamı anlatıyor. Neden Allah sonradan konuşuyor. Belki de katliamı tastiklettiriyorlar Allah'a. Pek ala olabilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

<!--quoteo(post=440135:date=Aug 7 2009, 18:39:name=jadı)--><div class='quotetop'>QUOTE(jadı @ Aug 7 2009, 18:39) <a href="index.php?act=findpost&pid=440135"><{POST_SNAPBACK}></a></div><div class='quotemain'><!--quotec-->Ona kalsa kertenkele öldürene gavur öldürmüş sevabı veriliyor <img src="http://forum.ateizm2.org/public/style_emoticons/<#EMO_DIR#>/smile.gif" style="vertical-align:middle" emoid=":)" border="0" alt="smile.gif" /> (sahih hadis)<!--QuoteEnd--></div><!--QuoteEEnd-->

zımmi konumundaki bir kafiri öldüremeyiz. Savaş hali olursa seve seve boynunuzu vururum.

Bak işte buna ne denir Katliam. Aynı senin bu sözün gibi ortada bir bok yokken Kureyzalıları.

"Ne yapacaydık? Besleyip de saklayacak mıydık" deyip boyunlarını vurmuşsalar.

Al işte demekki bir savaş çıksa. Allah'ı beklemeden baltayı geçircen karşındaki gavurun boynuna. he?

Link to post
Sitelerde Paylaş

<!--quoteo(post=440153:date=Aug 7 2009, 18:49:name=jadı)--><div class='quotetop'>QUOTE(jadı @ Aug 7 2009, 18:49) <a href="index.php?act=findpost&pid=440153"><{POST_SNAPBACK}></a></div><div class='quotemain'><!--quotec-->Neden?Şu an Türk Ordusu yapı itibariyle ateist değil mi?Ülkeyi kuran ve savunan onlar değil mi?Neye dayanarak söyledin bunu<!--QuoteEnd--></div><!--QuoteEEnd-->

Saçmalama, askerlerin geneli müslüman. Komutanlar da zaten savaşmaz.

Türk Ordusunun kuruluş amacı Devrimleri korumaktır. O devrimler İslamik Şeriata karşı yapılmıştır. Eğer Orduda bu direnç kırılmış ise zaten Ordu devrilmiş demektir. Ordu devrilmiş ise bu Cumhuriyet Atatürk'ün değildir artık. Mollalarındır.

Yahudiler şu an bu katliamların hepsinden haberdardır. Bizim haberimizin olmaması doğal. Onun için Filistinde ateş kusuyorlar.

Peki Yahudilerin bu tür katliamları olmuş mu o dönemde Müslümanlara karşı?

tarihinde inevitablen tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İşte böyleee,

Müsüler gene YALAN söylüyorlar.

Sad,geçmişte Yahudilerle yapılan bir savaşda şimdi bilemiyecem,ya gözünü yada bacağını kaybeder.

Bu nedenle Yahudilere büyük kini vardır.

Özel olarak Sad seçilir karar vermede.

Yahudiler neden Sad,ın hakemligini kabul ettiler?

Çünkü başka hiçbir seçenek bırakmamıştı Muhammedin takımı.

Başlarına geleceğı aşağı yukarı biliyorlardı,ama belki adam insafa gelirde yırtarız deye düşündüler.

Bir bölümü,gece çıkıp Araplara saldıralım,hiç deyilse bizde ölürsek onlardanda öldürürüz diyenlerde oldu ama kadın çocuklar yüzünden teslim olmakyı uygun buldular.

İslamın peygamberi yanında kararı Sad veriyor.

700 civarında yahudi erkeyinin başı kesiliyor.

Ay babam,nede marhamat,ne böyyük adalat,ne muazzam insaf varmış müslülerde.

İslam peygamberi,okadar olacak.

bakın dün Pakistanda Talibanların bombalarıyla 135 Pakistanlı nalları dikti.

Ölende ,öldürende müslüman.

Müslüman gardaşlığı İŞİNİZE GELİRSE.

Irakta

Afganistanda öyle

Türkiyedede tetik elde.

Polisler,Allahın günü Allahın askerlerini yakalayıp duruyorlar.

Talibanlar yahında Pakistanla İranıda kapıştırırlar.

Eeeeeeeeeeeeee,Pakistan eyittiydi Talibanların ilkini,Afganistanı ele geçirsinler deye.

Talıbanlar, Suudilerin para.Amerikalılarında silah yardımıyla Afganistanı ele geçirdiler.

Sonra Amerikaya dirsek,derken Amerika Talibabana geçirdi,Talibanda şimdi eski dostu eyiticisi Pakistana geçiriyor.

Yahında Türkiye Pakistana esker göndermek zorunda galırsa şaşmayın.

Pakistandan İrana giren teröristlere Pakistan engel olmagığı için,YA ENGEL OL,OLAMIYORSAN BEN GELİYORUM DİYOR İRAN.

Helal IRANA.

BİZİM 700,000 kişilik koskocca (dünyanın 5 inci büyük ordusu) Kırro istana 30 yıldır giremiyor.

Pakistanın üstelik nükleer silahıda var.

Kuzey ıraksa iki aşiretten oluşuyor.

Yazıklar olsun Türkiyeyi şimdiye kadar idare edenlere.

YUH OLSUN.

Tolonbeg

Link to post
Sitelerde Paylaş

İşte böyleee,

Müsüler gene YALAN söylüyorlar.

Sad,geçmişte Yahudilerle yapılan bir savaşda şimdi bilemiyecem,ya gözünü yada bacağını kaybeder.

Bu nedenle Yahudilere büyük kini vardır.

Özel olarak Sad seçilir karar vermede.

Yahudiler neden Sad,ın hakemligini kabul ettiler?

Çünkü başka hiçbir seçenek bırakmamıştı Muhammedin takımı.

Başlarına geleceğı aşağı yukarı biliyorlardı,ama belki adam insafa gelirde yırtarız deye düşündüler.

Bir bölümü,gece çıkıp Araplara saldıralım,hiç deyilse bizde ölürsek onlardanda öldürürüz diyenlerde oldu ama kadın çocuklar yüzünden teslim olmakyı uygun buldular.

İslamın peygamberi yanında kararı Sad veriyor.

700 civarında yahudi erkeyinin başı kesiliyor.

Ay babam,nede marhamat,ne böyyük adalat,ne muazzam insaf varmış müslülerde.

İslam peygamberi,okadar olacak.

bakın dün Pakistanda Talibanların bombalarıyla 135 Pakistanlı nalları dikti.

Ölende ,öldürende müslüman.

Müslüman gardaşlığı İŞİNİZE GELİRSE.

Irakta

Afganistanda öyle

Türkiyedede tetik elde.

Polisler,Allahın günü Allahın askerlerini yakalayıp duruyorlar.

Talibanlar yahında Pakistanla İranıda kapıştırırlar.

Eeeeeeeeeeeeee,Pakistan eyittiydi Talibanların ilkini,Afganistanı ele geçirsinler deye.

Talıbanlar, Suudilerin para.Amerikalılarında silah yardımıyla Afganistanı ele geçirdiler.

Sonra Amerikaya dirsek,derken Amerika Talibabana geçirdi,Talibanda şimdi eski dostu eyiticisi Pakistana geçiriyor.

Yahında Türkiye Pakistana esker göndermek zorunda galırsa şaşmayın.

Pakistandan İrana giren teröristlere Pakistan engel olmagığı için,YA ENGEL OL,OLAMIYORSAN BEN GELİYORUM DİYOR İRAN.

Helal IRANA.

BİZİM 700,000 kişilik koskocca (dünyanın 5 inci büyük ordusu) Kırro istana 30 yıldır giremiyor.

Pakistanın üstelik nükleer silahıda var.

Kuzey ıraksa iki aşiretten oluşuyor.

Yazıklar olsun Türkiyeyi şimdiye kadar idare edenlere.

YUH OLSUN.

Tolonbeg

Adam gibi siyasi irade olsa yapar. Siyasiler Ordudan korkuyor. Neden? Çünkü Höyytt diyecek yüzleri ve cesaretleri bile yok. Paso Dinci geldi başa. Dinci Orduya emir verecek yüz bulamıyor. Çünkü 2 yüzlü. Laik Modernist Orduyla kafa yapıları Din üzerinden uyuşmuyor.

tarihinde inevitablen tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İşte böyleee,

CHP ve ondan sonra gelenlerde KOCA bir SIFIRDILAR.

Bu kürt sorunui Dünkü sorun deyilki.

CHP bir DERSİM isyanını kararlılıkla bastırdı.

Türkiye bu nedenle yarım asır rahat ettiydi.

Esas bu Kürt isyanlarından Osmanlı yamukları sorumludur.

Daha öncede Mevlana dümbeleyi sorumludur.

Selçukluyu Moğollar yıkınca,Calalattın Moğol ordu komutanı ile gardaş gibi oldular.

Mevleviler zatan Ahilerle birbirlerine düşmandı.

Ahiler aynı zamanda Moğollarla çatışıp duruyorlardı.

Mevlana,Moğol ordusunuda mevlevilere katıpgüney doğudaki Ahilere saldırdılar.

Ahiler mecbur kılıçtan kutulanlat batı Anadoluya çekildiler.

Tüm Ahi mallarının üstüne Mevleviler oturdular.

Yavuzsa doğu anadolu seferinde yakalayabildigi Türkmenleri kılıçtan geçirdi,Irana Azarbaycana kaçanlar yırttı.

Birde açık ımzalı çek verdi Kırro İdrisi bitlisiye.

Oda gerikalanını öldürdü,Osmanlıdan aldıkları silahlarla.

Ve Gavır analı Osmanlı Hamidiye adlı kışlalar açıp bu kışlalarda kKürt gençleri eyitildi silahlandırıp doğuya gönderdi Alavı,kızılbaş Türkmenlerri öldürsünlar diye.

Abtalhamitte dış ülkelerle harp olunca çAĞIRINCADA gelsnler deyede Kürtlere TENBİH etti.

Kürtler önce olur dediler.

Silahları alıp doğuya gidince,başladılar Türkmen, Ermeni katliamina.

Osmanlılar, Ermenileride kürtler öldürünce dayanamayıp,silahları geri istedi.

Kürtlerde Osmanlıya ORTA BARNAĞINI gösterdiler.

Çocukluğumuzda yaşlı Erzincanlılar anlatırlardı.

Her kürdün silahı vardı,gelirlerdi yiyeceklerimizi alır giderdiler.

Sunni olduğumuzdan,öldürme vakası çok az olurdu.

Bizdeyse ne silah var nede birşey.

Ahhhhhhh Yosmanli ahhhh DİRGENLERE GELESEN :-)))))).

Tolonbeg

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 months later...

İslam tarihi ve İslam dininin bu platformlarda tartışılan konularını değişik bir açıdan ele alan çalışmaları gördükçe aktarmayı faydalı olarak görüyorum. Hz.Aişenin yaşı başta olmak üzere çok önemli konularda değişik bakış açısı yakalamamıza sebep olan Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr Mehmet Azimli’nin Kureyza Olayı ile ilgili kaleme aldığı makalesini burada paylaşmak istiyorum. Kendisi olayı doğru görmekle beraber dönem şartları içerisinde normal olduğunu gösteren deliller sunuyor. Her tespitine katıldığım anlamına gelmiyor. Ancak bu konunun enine boyuna tartışıldığı ilgili başlığın altında yerin olmasını istedim. .

*** ******

BENU KUREYZA KUŞATMASI VE SONUCU HAKKINDA

BAZI DÜŞÜNCELER

Doç. Dr. Mehmet Azimli

Özet

Bu çalışmamızda Benu Kureyza Kuşatması hakkındaki bazı olayları tahlil etmek istiyoruz. Buradaki üslubumuz olayları kronolojik olarak anlatmaktan öte, bu dönem çerçevesinde aktarılan bir kısım mübalağalı anlatımlara değinmektir. Bu çerçevede Hendek Savaşı, Benu Kureyza Kuşatması, verilen ceza hakkında tartışmalar gibi konulara değinilmektedir.

Anahtar kelimeler: Hendek, Kureyza, Kuşatma, Ceza.

Some Thoughts About Surrounding Banu Kurayza And Its Result

In this our article, we will search about some events in the Surrounding Banu Kurayza. In the article, our methods not exposition.Our aim is evaluating some exaggerations in the frame of this periot. In this frame is mentioned, events of Surrounding Banu Kurayza, The War of Handak and was carried out punishment.

Key Words: Handak, Kurayza, Surrounding, Punishment.

Giriş

Bu çalışmamızda Hendek Savaşı sırasında Müşrik ordusu ile birlikte hareket edip, Müslümanlarla yapmış olduğu sözleşmeleri tek taraflı bozan Medine’deki Yahudi Benu Kureyza kabilesine karşı yapılan kuşatma olayını incelemeye çalışacağız.

Bu konu, sonucu itibariyle çok tartışılmış ve İslam karşıtları tarafından İslam’a ve Müslümanlara karşı söz söylemenin en başat örneklerinden biri haline gelmiştir. Şimdi bu olayın gelişimi ve sonucunu anlamaya çalışalım.

Medine’nin Kuşatılması Olayı

Hendek Savaşı’nda Mekkelilerin başkanlığındaki değişik Arap topluluklarından oluşan 10 bin kişilik bir askeri güç Medine’yi kuşatmıştı. Araplar arasında bu kadar sayıda bir ordunun bir araya geldiği, o güne kadar bölgede görülmemişti. Hz. Peygamber'in ise bütün arzusu kan dökülmeksizin meseleyi halletme yönündeydi.

Hz. Peygamber ve ashabı bu orduya karşı farklı bir metotla karşılık verdiler. Bu sebeple Arabistan’da görülmeyen bir şekilde Medine’nin civarına hendek kazıldı. Medine’nin geri kalan bir bölümünde ise Müslüman toplumun müttefiki olan Benu Kureyza Yahudileri bulunuyordu. Mekke Ordusu’nun buradan antlaşma gereği Yahudiler tarafından geçirilmeyeceği düşünülerek, bu bölgede askeri bir güç bulundurulmuyordu.

Ancak kuşatmanın en yoğun günlerinde Kureyzalılar, antlaşmayı fesh ettiklerini ve Mekkelilerle birlikte hareket edeceklerini bildirdiler.[1] Bu hiç beklenmeyen durum Müslümanları çok sıkıntıya düşürmüştü. Çünkü Medine’nin o bölgesi Hz. Peygamber ve ashabı tarafından korunmuyor ve üstelik o bölgede Müslümanların çocukları ve hanımları bulunuyordu. Kuran bu sıkıntılı duruma telmih ile şu şekilde ifade kullanır: “Onlar hani size yukarınızdan ve aşağınızdan gelmişlerdi;gözler(iniz de korkudan) dönmüştü, yürekler(iniz korkudan) ağızlaragelmişti; Allah için çeşitli tahminlerde bulunuyordunuz.”[2]

Kureyzalılar, fırsattan istifade Hz. Peygamber ve ashabından kurtulmak için Müslümanlara saldırmayı düşünüyorlardı ve nitekim çocuk ve kadınların bulunduğu bölgeye bir takım tecavüzlerde bulundular.[3] İşte bu sırada Nuaym b. Mesud isimli Müşriklerden bir kişinin gizlice Müslüman olması ve Müşriklerle Yahudiler arasını bozması sonucu umudunu yitiren Müşrik ordusu Medine Kuşatmasını kaldırıp gitti.

[1] Vakıdi, Kitabu’l-Meğazi, Beyrut, 1984, 458

[2]Ahzab, 10.

[3]Vakıdi, 462.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kureyza Kuşatması

Bunun üzerine Hz. Peygamber, derhal Kureyzalıları kuşatma altına aldı. Kureyzalılar, Medine Sözleşmesi sırasında Hz. Peygamber ile birbirlerine karşı ihanette bulunmayacaklarına dair sözleşmede bulunmuşlardı. Medine sözleşmesine imza atan Kureyzalılar, bu sözleşmenin (bu günkü tasnife göre) 43 ve 44. Maddesini kabullenmişlerdi. Bu maddeler: “43. Ne Kureyşliler ne de onlara yardımedecek olanlar himaye altına alınmayacaklardır. 44. Onlar(Müslümanlarla Yahudiler) arasında, Yesrib’e saldıran kimselere karşıyardımlaşma olacaktır.”[1]şeklinde idi.

Bu sözleşme, Nadirliler’in kuşatılması sırasında Kureyzalılar tarafından bozulmuştu. Bunun üzerine Hz. Peygamber Nadirliler üzerindeki kuşatmayı kaldırıp, Kureyzalıları kuşatmış ve onları sözleşme yenilemeye mecbur bırakmıştı.[2] Dolayısıyla bu sefer ikinci defa antlaşmaya ihanet ediyorlardı.[3] Kureyzalılar böylece iki defa söz vermelerine karşın, Hendek Savaşı sırasında antlaşmayı bozup ihanet etmişler ve Müşriklere yol vermek istemişlerdi.

Bu ihanet sonucu Hz. Peygamber, onları kalelerinde 25 gün kadar kuşattı ve kayıtsız şartsız teslim olmaya çağırdı. Ancak onlar önce Hz. Peygamber’e, eşlerine ve Müslüman kadınlara küfürler ederek cevap verdiler.[4] Daha sonra ise Hz. Peygamber ile antlaşma yolları aradılar ancak Hz. Peygamber bunu kabul etmedi.

Bu bağlamda Hz. Peygamber, onların teklifi ile eski müttefikleri Sad b. Muaz’ı onların durumu konusunda hakem olması için Medine’den getirtti. Sad b. Muaz, onların önce teslim olmalarını ve silahlarını teslim etmelerini sağladı. Kureyzalılar başlarına gelecek felaketi ummadıklarından teslim oldular.[5] Onlar muhtemelen Kaynuka ve Nadir’in başına gelen sürgünü bekliyorlardı.

Sad, bundan sonra muhtemelen Tevrat’tan öğrendiği bir görüşle,ceza olarak erkeklerin öldürülmelerine, kadın ve çocukların ise esir edilmesine karar verdi.[6] Kureyzalılar böylece kendi kitaplarındaki hüküm gereği cezalandırıldılar ve sonuçta erkekler idam edildi, kadınlar ve çocuklar da bir kısmı satıldı, bir kısmı sahabeye dağıtıldı. Tevrattaki hüküm şu idi:

13-Tanrınız RAB kenti elinize teslim edince, orada yaşayan bütün erkekleri kılıçtan geçirin. 14-Kadınları, çocukları, hayvanları ve kentteki her şeyi yağmalayabilirsiniz. Tanrınız RAB'bin size verdiğidüşman malını kullanabilirsiniz. 15-Yakınınızdaki uluslara ait olmayansizden çok uzak kentlerin tümüne böyle davranacaksınız. 16-AncakTanrınız RAB'bin miras olarak size vereceği bu halkların kentlerindesoluk alan hiçbir canlıyı yaşatmayacaksınız. 17-Tanrınız RAB'bin sizebuyurduğu gibi, onları -Hititler'i, Amorlular'ı, Kenanlılar'ı, Perizliler'i,Hivliler'i, Yevuslular'ı- tümüyle yok edeceksiniz. 18-Öyle ki, ilahlarınataparken yaptıkları iğrençliklere uymayı size öğretemesinler, siz deTanrınız RAB'be karşı günah işlemeyesiniz. 19-Bir kentle savaşırken,kenti ele geçirmek için kuşatma uzun sürerse, ağaçlarına balta vurupyok etmeyeceksiniz. Ağaçların ürünlerini yiyebilirsiniz, ama onlarıkesmeyeceksiniz. Çünkü kırdaki ağaçlar insan değil ki kuşatma altınaalasınız. 20-Yalnız ürün vermediğini bildiğiniz ağaçları kesip yokedebilirsiniz. Sizinle savaşan kenti ele geçirene dek kesilen ağaçları

kuşatma işinde kullanabilirsiniz.”[7]

[1]Vakıdi, 462.

[2]Muslim, Cihat, 62; Beyhaki, Delailu’n-Nubuvve, Beyrut, 1980, III, 358.

[3]Buhari, Meğazi, 14.

[4] Taberî, Tarihu’l-Ümem ve’l-Mülük, Beyrut, 1995, II, 98.

[5]Vakıdi, 299.

[6]Belazurî, Ensabu’l-Eşraf, Dımeşk, 1997, I, 414.

[7]Tevrat, Tesniye, 13-20.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Cezanın Durumu

Kureyzalılara uygulanan bu hükmün adil olup olmadığı konusu devamlı tartışılmış ve bu konu Hz. Peygamber’e karşı kullanılan olaylardan birisi haline gelmiştir. Bunun bir katliam olduğu değişik boyutlarda ifade edilmiştir.[1] Kimi araştırmacılar Kureyza’nın Hz. Peygamber ile antlaşması konusunda şüphe ederek buradan bu cezanın ağırlığı konusuna telmih yapmaya çalışmıştır.[2] Caetani, maalesef yukarıda aktardığımız bu ihaneti görmezden gelerek bu sebeplerin Hz. Peygamber tarafından uydurulduğunu belirtmektedir.[3]

Ancak meseleyi böyle düşünmeyen ve Hz. Peygamber'in bu işe mecbur kaldığını ve dolayısıyla haklılığını savunan müsteşrikler de bulunmaktadır. Watt, “bazı batılı yazarların bu cezayı gaddarca bularak saldırdıklarını, hâlbuki o günkü örfe göre Arapların birbirlerine de böyle davranabildiklerini, bunda ayıplanacak bir durum olmadığını, esasen Hz. Peygamber'in Yahudilere yönelik özel bir tavrının olmadığını, bu olaydan sonra da birçok Yahudi’nin İslam toplumlarında rahatça yaşayabildiğini” belirtir.[4]

Armstrong, Yahudi tarihinden örnekler vererek Kral Davud’un Filistinlilere yönelik katliamlarından bahsettikten sonra “Müslüman toplumun Hendek savaşı sırasında Kureyzalılar yüzünden katliamdan kıl payı kurtulduğunu, neredeyse hepsinin yok olmak üzere olduğunu, ayrıca bu Yahudi grubunun sağ bırakılıp izin verilmesi durumunda öncekiler gibi Hayber’e gidip düşmanlığa devam edeceklerini, dahası o dönem şartlarında toplu infazın düşmanları etkileyeceği ve bu haklı sebeplerle icra edildiğini, bunun suç sayılamayacağını, kaldı ki Yahudi düşmanlığının batı toplumlarına has olduğunu, Müslümanların son yüzyıla kadar devamlı Yahudileri kolladıklarını” belirtir.[5]

Bu olaydan dolayı Hz. Peygamber'in yargılanamayacağını belirten Rodinson: "Kurayza'nın Medine'de kalması sürekli bir tehlikearz ediyordu. Medine'den gitmelerine izin vermekse, Hayber'deki İslâmkarşıtı entrika yuvasını güçlendirmekten başka bir işe yaramayacaktı."[6] demektedir.

Wensinck, hangi ulus söz konusu olursa olsun, en uygar toplulukların bile, Benu Kurayzalıların durumunda aynı cezayı vereceklerini belirterek: “Hz. Peygamber, vaktiyle Benu Nadîrlerehoşgörüyle davranmış, ancak onlar buna korkunç Hendek kuşatmasıylakarşılık vermişlerdir. Aynı af ve hoşgörüyü şimdi Benu Kurayza’yagöstermek, çok büyük tehlikeleri göze almak anlamına gelecekti.” demektedir.[7]

Müslüman müellifler ise bunların bu cezayı nasıl hak ettiklerini genelde aşağıda Şibli’den aktaracağımız şekilde izah ederler:

1. Hz. Peygamber Medine'ye geldikten sonra onlarla dostça sözleşmeler yaptı. Bu sözleşmelerde onlara dini serbestlik tanıdı ve anlaşma metninde can ve mal güvenliği verildiği belirtildi.

2. Benu Kureyzâ makam ve mevki bakımından Benu Nadîr'den daha aşağı derecedeydi. Yani Benu Nadîr'in bir adamı Benu Kureyzâ'nın bir adamını öldürmüşse kan bedeli olarak sadece yarım fidye ödüyordu. Bunun aksine, Benu Kureyza'dan biri Benu Nadîr'in bir adamını öldürmüşse, Kureyza oğulları kan bedeli olarak Benu Nadîr'e tam fidye ödüyordu: Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Kureyzâ oğullarına lütufta bulunarak, onları Benu Nadîr'le aynı dereceye çıkardı.

3. Hz. Peygamber, Benu Nadîr'i sürgün ettiği zaman Benu Kureyzâ ile yeniden sözleşme yaptı.

4. Bütün bunlara rağmen Benu Kureyzâ sözünü çiğnedi ve Ahzâb savaşına katıldı.

5.Hz. Peygamber'in mübarek eşleri korunmaları için kaleye gönderilmişlerdi. Kureyzâ oğulları ihanet edip onlara saldırmak istedi.

6. İsyan etme suçuyla sürgün edilmiş olan Huyey b. Ahtab bütün Arapları toplayarak Hendek savaşının meydana gelmesini sağlamıştı.Benu Kureyzâ Yahudileri ise onu yanlarına alıp, himaye etmişlerdi.”[8]

[1] Bkz.http://www.turandursun.com/index.php?categoryid=16&p2002_articleid=2

[2]V. Vacca, “Kureyza”, İA.

[3]Bkz. Caetani, İslam Tarihi, Çev: H. Cahit Yalçın, İstanbul, 1924, IV, 215.

[4]Montgomery Watt, Peygamber ve Devlet Adamı; Hz. Peygamber, Çev; Ünal

Çağlar, İstanbul, 2001, 181.

[5] 15 Karen Armstrong, Hz. Muhammed, Çev; Selim Yeniçeri, İstanbul, 2005, 305.

[6]Maxime Rodinson, Muhammet, Çev; Atilla Tokatlı, İstanbul, 1998, 208.

[7]Hamidullah, 956.

[8] Mevlana Şibli, Asr-ı Saadet, Çev: Ömer Rıza Doğrul, İstanbul, 1978, I, 299.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bazı müellifler, bu bağlamda Hz. Peygamber'in uygulamasının Kuran’ın emirlerine de uyduğunu belirterek delil olarak şu ayeti aktarırlar:[1]

Allah ve Peygamberiyle savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuğa uğraşanların cezası öldürülmek veya asılmak yahutçapraz olarak el ve ayakları kesilmek ya da yerlerinden sürülmektir. Buonlara dünyada bir rezilliktir. Onlara ahrette büyük azab vardır. Ancak, onları yakalamanızdan önce tövbe edenler bunun dışındadır. Biliniz kiAllah, bağışlar ve merhamet eder.”[2]

Belazuri, aşağıdaki ayetin Kureyzalılar ile savaş dolayısıyla indiğini belirtir:[3]

Anlaşma yaptığın kimseler, sonucundan sakınmayarak anlaşmalarını her defasında bozarlar. Savaşta onları yakalarsan, arkalarındakilere ibret olacak şekilde, darmadağın et. Eğer bir topluluğun anlaşmaya hıyanet etmesinden korkarsan, sen de onlara karşı anlaşmayı bozarak aynı şekilde davran. Doğrusu Allah hainleri sevmez.[4]

Bu konuda Müslümanlara karşı yapılan saldırılara karşı kimi Müslüman müellifler de savunma amaçlı bazı çalışmalar yapmışlardır. Bunlardan biri olan W. N. Arafat konu ile ilgili çalışmasında; Kureyzalılara ölüm cezasının verilmediğini, bazı bilginlerin bu olayı kabul etmediklerini belirterek, rivayetin İbn İshak’tan gelmesi ve İmamı Malik’in İbn İshak’ın eserinin zayıflığı konusundaki söylemlerini gündeme getirerek olayı ret etmeye çalışır. Ayrıca Kuran’da bu konu ile ilgili ayette[5] bir sayının verilmediği, Kuran’daki “kimse kimseningünahını çekmez” ayetinin[6]bu cezaya izin vermediği, öldürülen Yahudilerin sayısının ise muhtemelen daha önceki dönemlerde Kudüs’te Yahudilerin isyanlarına karşı verilen cezalarla örtüştüğü, bu sebeple bu olayın Yahudilerin anlatmaları sonucu siyere eklendiğini esasen böyle bir cezanın olmadığı vurgulamaktadır.[7]

Ancak bu savunmacı anlayışın birçok paradoksu rahatlıkla görülebilmektedir. İbn İshak ile Malik arasındaki tartışmalar İbn İshak’ı bir kenara bırakmamızı gerektirmez. İbn İshak, Malik’in eleştirilerine rağmen bütün İslam tarihçilerimizin ilk kaynağı konumundadır. Ayrıca o, güvenilmez addedilecekse diğer bütün konularda da bu anlayış geçerli olmalıdır.

Kuran’da sayı verilmemesi de çok önemli bir delil değildir. Kuran, hangi savaşla ilgili sayı vermektedir ki bununla ilgili versin? Konu ile ilgili bilginler arasında genel bir kabul vardır. Bu konuda savunmacı anlayışa geçmektense meseleyi dönemsel bazda değerlendirmek daha iyi olacaktır. Esasen Kureyzalıların cezası ile ilgili anlatımlarda bazı problemler yok değildir. Söz gelimi öldürülenlerin sayısı 400[8] ile 900 arasında değişmektedir.[9]

Kaynaklarımızda savaşlardaki öldürülenler ismen sayılabilirken, bu savaş sonucu öldürülenlerin sayısındaki bu kadar fark çok tuhaf bir durumdur.

Ayrıca bu olaydan sonra Medine’de hala Yahudilerin yaşaması hatta Hayber savaşı sırasında hoşnutsuzluk içinde olmaları,[10] Medine’nin tamamen Yahudilerden temizlenmediğinin göstergelerindendir. Medine’de yaşayan Yahudilerden bazıları Hz. Peygamber'le birlikte savaşlara katılıyorlardı. Bunlardan 10 tanesi Hayber fethine katılmış ve kendilerine ganimetten pay ayrılmıştı.[11] Bu gerçeklikler, cezalandırılanların aktarıldığı kadar olmadığının ve bir takım abartıların karışmış olabileceğinin işaretlerindendir.[12]

[1]Nadir Özkuyumcu, “Asrı Saadet’te Yahudilerle İlişkiler”, Asrı Saadet’te İslam,

İstanbul, 1994, II, 472.

[2]Maide, 33-34.

[3]Belazuri, I, 415.

[4]Enfal, 56-58.

[5] Allah, Kitap ehlinden, kâfirleri destekleyenleri kalelerinden indirmiş, kalblerine korku salmıştı; onların kimini öldürüyor, kimini de esir alıyordunuz.” Ahzab, 26.

[6]İsra, 15.

[7]W. N. Arafat, “Medine Yahudileri ve Beni Kureyza hikayesi Üzerine Yeni

Bakışlar”, İslami Araştırmalar, Çev; Şaban Öz, C. 17, sayı. 2, Ankara, 2004, 139.

[8]İbn Hanbel, Musned, III, 350.

[9] İbn Hişâm, es-Siretu’n-Nebeviyye, Beyrut, 1994,VI, 234.

[10]Vakıdi, 634

[11]Vakıdi 684

[12]Bu konuda bkz. Hamidullah, 959.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sayının aktarıldığı kadar olmadığını zannediyoruz. Muhtemelen ergenlik çağına ulaşıp savaşanlar cezalandırılmış olmalıdır. Değilse ihtiyarlardan kimi esirlerin Hz. Peygamber tarafından Hz. Osman’a satıldığı, onun da paraları olan ihtiyarları kurtulmalıklarını aldıktan sonra serbest bıraktığı bildirilir. Abdurrahman b. Avf’ın da gençleri satın aldığı ve sattığı aktarılır.[1] Onların içinden savaş yapmadığı halde bu cezaya tabi tutulanlar olduğunu zannetmiyoruz. Zaten cezalandırılanlar içinde böyle bir itirazda bulunan da olmamıştır. Ayrıca cezayı hakk ettiği halde bazı Yahudi erkeklerinin affedildiği de rivayetlere yansımıştır.[2] Bazı Yahudiler ise Müslüman olunca salınmıştır.[3] Bir kısım esirler de Medine’de meskun Ebu Şahm gibi Yahudilere satılmıştır.[4]

Doğrusu Kureyzalılar bu cezayı hak etmişlerdi. Bu ceza hem kitaplarına uygun idi, hem de dönemsel gerçekliklere uygun idi. [5] Hz.Peygamber, bundan önce ihanet eden Kaynuka Yahudilerini de bu şekilde cezalandırmayı düşünmüştü. Böylece civarda Medine’ye ihanete her zaman hazır olanlara karşı bir uyarıyı daha önceden yapmak istiyordu. Ancak Hazreçliler üzerinde etkin olan Abdullah b. Ubey’in aşırı baskısı ile bundan vazgeçmek zorunda kalmıştı.[6] Yani Hz. Peygamber'in bu hainlere karşı tavrı bu yönde idi. Ancak bunu hissettirmemişti. Zaten Kureyzalılara öldürülebileceklerini işaret eden Ebu Lubabe’ye bu yüzden kızmıştı.[7] Onlardan bir kısmını cezalandırmak istiyordu. Sad b. Muaz’ın kararına da bu yüzden itiraz etmemiş, onaylamıştı.

Bu ceza o dönemin bir gerçekliği olunca, buna Kureyzalıların kendileri bile itiraz etmemişlerdi. Bu sebeple Hz. Peygamber o dönemde bile hiçbir kabile şefi tarafından kınanmamıştı. Bu sebeple Dozy’nin deyimiyle; “Hz. Peygamber'e burada bir suç izafe etmek mümkün değildi.”[8] Zaten Müslümanlar katliamdan kıl payı kurtulmuşlardı. Bunlar sürülseler Hayber’deki İslam’a karşı güç birliği oluşturan Yahudi direnişine katılacaklardı. Ayrıca toplu infaz düşmanları sindirecek ve Hayber’e mesaj verilmiş olacaktı. Bu sebeple infazın bir suç olarak addedilmesi mümkün değildir. Buna Hz. Peygamber'i onlar zorladılar. Değilse Müslümanlar Medine’de onlara karşı eşi görülmemiş bir hoşgörü örneği sergilemişlerdi. Müslümanlar arasında Anti- Semitizm Yoktu. Bu Hıristiyanlar arasında çıktı. Nitekim o tarihten sonra da Medine’de Yahudiler yaşadılar.[9] Hayber fethi sırasında Hz.Peygamber'in yanına Medine Yahudilerinde 10 tanesi gönüllü olarak

katılmıştı.[10]

Esasen bir tarih diliminin gerçeği, başka bir tarih diliminin gerçeği ile yargılanamaz. Böyle bir yargı, tarih usulü açısından da yanlıştır. Hz. Peygamber, o tarih diliminde uygulanmayan çok değişik bir cezayı hak etmedikleri halde uygulasaydı, o zaman yargılamak doğru olabilirdi.

Sonuç olarak bu savaşta Hz. Peygamber'e iki kez ihanet eden ve Müslümanları çoluk çocuk katledip yağmalamak için eylemlerde bulunan bir grup cezalandırıldı. Kanaatimizce suçu sabit olan liderler,bunun yanında onlara yardım edenler, muhtemelen 25 günlük kuşatma boyunca savaştığı gözlemlenenler, zaten yıllardır düşmanlıkları tescillenenler ve kadınlardan da suçu sabit olanlar cezalandırıldı.[11] Geri kalanlar ya affedildi ve Medine’de bırakıldı veya satıldı.[12]

Bu arada Kureyzalılar ile yapılan mücadele sırasında meydana geldiği aktarılan bazı abartılı rivayetler mevcuttur. Buna göre Kureyzalılara savaşmak üzere giderken Hz. Peygamber'in evine uğrayan Cebrail’in bindiği atın üzerine örtülen kadifeye kadar ince detayların anlatılması[13] Hz. Aişe’nin Cebrail’i kapı aralığından görmesi,[14] Cebrail’in Dihye b. Halife’nin suretinde orduyu düzenlemesi,[15] sahabelerin Cebrail’in Kureyzalılara doğru giderken sokakta ardından çıkarttığı tozu görmeleri,[16] gibi olayı mecrasından çıkartan abartılarla süslü anlatımlar bulunmaktadır. Bu rivayetlerin arasında çelişkiler de vardır. Kimisinde Cebrail Dihye suretinde, kimisinde kendi suretinde veya başka bir insan suretinde gözüküyor.

Hz. Peygamber'in insanî olarak yaptığı çabalara her defasında ilahi müdahalenin olduğu şeklindeki aktarımlar devamlı mevcut olmuştur. Bu tür rivayetler, onun hayatının her anının önceden düzenlendiği ve ayarlandığı şeklinde bir Cebriyyeci anlayışa da sürükleme ihtimali mevcuttur.

Bunlar belki de konuya itirazları önlemeye yönelik alınan tedbir sonucu oluşturulmuş rivayetler olmalıdır. Hâlbuki Hz. Peygamber yapacağı işlere kendi karar verdiği gibi, gerektiği zamanda ashabındanbirinin görüşüne uymada -Sad’ın hükmüne uyduğu gibi- hiç mahzurgörmemiştir. Bunlar onun tavırlarının insanî platformda olduğunungöstergeleridir.

[1]Vakıdi, 523

[2] İbn Hişam, VI, 238.

[3]Taberi, II, 102.

[4] Vakıdi, 522.

[5]Watt 179

[6]Vakıdi, 139.

[7]İbn Hişam, VI, 227.

[8]Dozy 78

[9] Armstr 305

[10]Vakıdi 684.

[11]Taberi, II, 104.

[12]İbn Hişam, VI, 239.

[13]İbn Hişam, VI, 239.

[14]Belazuri, I, 415.

[15]Vakıdi, 499.

[16]İbn Sa’d, et-Tabakatu’l-Kübra, Beyrut, 1985, II, 76. __________________

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu konuda görüşüm şudur.

1. Bize 1000 yıldır ulaşmış bilgiler acaba toplu bir İslami bilgi mi yoksa popüler olmuş bir kaç kişinin eseri mi? Yine bu ulaşan bilgiler ne kadar yazılı ve ne kadar sözlü olarak gelmiştir.Bunu araştırdığımızda bazı bilgilerin neden ön plana çıktığını iyi anlayacağız?

Elimize geçen her eser yanılma ihtimali olan ve bizim gibi insanlar aracılığıyla gelmiştir.Bir bilginin başka bir bilgiye göre daha popüler olması Kurana ve dine bakış açısına göre değişmiştir.Bugün elimize geçen iki kaynağın birisi eğer diğerine göre daha çok popülaritesi varsa bu onun her söylediğinin doğru olduğu anlamına gelmiyor.Popüler olan kaynakları ve görüşleri "dinin görüşleri" olarak vermek yanlıştır.Buna çoğunluğun görüşü demek veya Sünnilerin çoğunluğunun görüşü demek daha uygun olacak.Bir görüşün "islamin kesin görüşü" olabilmesi için hakkında hiçbir ihtilaf olmaması gerekir.Bu ihtilaf da var olduğuna göre, tarihin arakasında kalmış bazı bilgileri "din dışı bilgiler" saymak yanlıştır.İslamın ilk dönemi neredeyse tamamen sözlü bir şekilde aktarılmış ve bugün "Kuran" başta olmak üzere diğer bütün bilgiler sözlü bir şekilde geldiği için sonradan kaynaklara aktarılan bu bilgilerin içine elbette doğru olmayan bilgiler de yerleşmiştir.

Örneğimize bunu uygularsak, açıkçası ilk önce insan merak etmektedir. Bunlar acaba neden böyle bir olayı abartrak anlattı? Yoksa yazıda söylendiği gibi İmam Malik v.b kişiler tarih konusunda İbni hişam ve ibni ishak gibi popüler olmadığı için mi? Sanırım ikincisi..Yani bu bilgilerin bulanık olması üzerinden dinin kendisinin eleştirilebilmesi için ibni ishak veya ibni hişamın peygamber olması gerekiyor.Sorun o değil.Belki

Eskiden bilgi alma ve kayda geçirme yöntemi günümüz gibi bütüncül bir yöntemle ve metin tenkidiyle beraber yapılmıyordu. Sözgelimi ibni ishak veya Buhari herhangi bir bilgi geldiğinde, bilgi aldığı kişinin "sözüne güvenilebilir olup olmadığına, haberi bir öncekinden alıp almadığına" v.b sened kriterlerine göre parça parça alıyorlardı. Bunun için çok büyük uğraşlarına rağmen elekten düşen uydurma haberlere de yer vermiş olmaları muhtemeldir. Tüm bilgileri kesin doğru olmadığı gibi elde ettikleri bilgiler de uydurmadır diye toptan reddedilmez.Bu örneğimizi de neden böyle görmeyelim?

Yani islam âlimleri de ellerinden geleni yapmışlar ama neticede bir insan olarak uydurma hadis mezarlığına çevrilmiş bir dinin önemli bir bölümünün sağlamını çürüğünden ayırmalarına rağmen elekten düşürdükleri hadisler de olmuştur. Bunları normal karşılamak gerekir. Eğer uydurma hadis bir kurul ve devletin desteği ile yapılsaydı çok daha etkili olurdu ama âlimler bu işlere bireysel olarak girişmişlerdir.

Hem zaten hadisleri toplayıp değerlendirenlerin görüşü de acaba halk yığınlarının görüşü gibi mi? Ünlü muhaddislerin bu konuda ne gibi şerhler yazdıklarını, ne gibi yorumlarda bulunduklarını araştırmamız gerekir.Biz yeteri düzeyde kaynak araştırması yapmadık.

2.İkinci kaynakla yeteri derecede oynanmasının sebebi de aynıdır.Müslümanlar onu anlamak istemediler.Bizden öncekiler her şey çözdü dediler.Oysa onlar çok cüzi bir kısımdır.Peygamberin ölümünden sonra 50 müçtehidin olduğu söyleniyor.Ama görüşleri bize gelen dört müçtehid(dört mezhep imamı)neden?...Demek ki toplu bir bilgi almamışız. İşte bu platformlarda 50 müçtehidden dördüne ait görüşlerin vicdanımızla uyuşmadığını görünce islamdan vazgeçmemiz de biraz bundan kaynaklanıyor. Bunları çok iyi irdelemek gerekir. Ama sanki biraz geç kalındı diyorum. Çünkü bu düzeltme işine girenler halk yığınları tarafından akidesi bozuk, dinsizler tarafından da kıvıranlar olarak görülüyor. Bu açıdan özedönüş hareketinin çok daha uzun zamana ve iyi yetişmiş âlimlere ihtiyacı var.

3. Kureyza Olayı hem İslam bilginlerinin hem de tarafsız ve önyargısız batlı düşünürlerinin tespitlerinden anlaşıldığı kadarıyla stratejik bir olaydır. Olay, ne dramize edildiği kadar abartılı ne de uydurmadır. Dönem tarihi tarafsız be detaylı okunduğunda birçok konu gibi aydınlığa kavuşacak bir konudur. Konular hakkında yetersiz bilgiler, bazı bilgilerin uydurma oluşunun güçlü ihtimali, bunlar arasında tarafsız kalarak analiz yapabilme… Konuların aydınlığa kavuşmasının önündeki en önemli engellerdendir.

Doğrusu tüm konuların bu şekilde olduğunu düşünüyorum. Tarihin geçmiş sayfalarında kalan konularının tarih biliminin öngördüğü yöntemler içinde çözülmeden konular aydınlığa kavuşamaz. Muhakkak konular hakkında itirazlar, değişik fikirler olacaktır. Fakat bu fikirler, her duruma rağmen “itiraz etmek için itiraz etme” ye sebep olmamalı. Bazı konular kabullenebilmeli ki yeni bir itirazı yapabilsin. Konu hakkında böylece düşünce ufku da genişler.

Genişleyen bir konunun günümüz ile ilgisi de ancak ona göre yapılabilir. Tarihin şartlara göre değiştiğini düşünenler, geçmişte olmuş bitmiş bir olayı her zaman her yerde uygulama hatasına düşmezler. Geçmiş olayların hangi açıdan ne kadar bizleri bağladığı, ne kadar bize örnek olabileceği de ancak bu şekil mümkün olabilir.

Foruma dört aydır yazmıyor, iki aydır da giriş yapmıyorum. Diğer forumlarda da aynı durumdayım. Birebir tartışma zamanım eskisi kadar olmadığı gibi artık konu hakkında aydınlanabilme açısından da gerekli görmüyorum. Forum yöneticileri uygun gördükleri sürece ancak bir konu hakkında kapsamlı bir makale bulabilsem buraya yayınlarım.Bunun için sorulara cevap vermeyeceğim.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...