Jump to content

Risale-i Nur'lardaki akıl almaz Çarpıklıklar ve Aymazlıklar.


Recommended Posts

Her başlıkta kepaze olmayı "dimdik" olmak olarak niteliyorsan eğer daha çoooook dikleşirsin burada..Bırak kıvırmayı sana bir soru sordum ;

" risale-i nurun kerameti öldürücü zehirlerin 9 kat daha tesirlisini yutan adamı bile ölümden kurtarıyor.risale-i nurun kerametiyle bu kadar tesirli ve öldürücü zehir üstada yutturulmuş ama ona tesir etmemiş.( (sikke-i tasdiki gaybi)"

Bu sözün altına imzanı atar mısın ? Risale-i Nur okurken siyanür içer misin ? Yer mi ?

Bu kadar basit ,ne kıvırıyorsun rakkaseler gibi..

ben cevabımı verdim.. bence yeterli.. amma sen illa da siyanür iç diyorsan yapmam.. orada sadece test edilmiş onaylanmış bir hadiseden bahsediliyor ki mahkeme kayıtlarınca asabittir.. defalarca beni zehirlediler demsine rağmen hiç br savcı itiraz edememiş aksini ispatlayamamıştır..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Yaa, Allah'ın hikmeti işte.. Deliüzzaman..

Deliyi ciddiye alan aklı evveler utansın. Peygamberinizi bile böyle savunmuyorsunuz valla. Dininize küfredilse bu kadar acı çekmiyorsunuz.

Bu adam deli arkadaşım deli. Yazdığı komik zırvalar şizofren bir aklın ürünü. O nedenle hikmet var sanıyorsunuz.

Hem Kur'an-ı Kerim dururken Risale de neyin nesi oluyor ki? Siz açıkça şirk koşuyorsunuz.

Valla cehenneme koyacak Allah sizi. Gece gündüz, derileriniz değişe değişe yanacaksınız. Yandıkça değişeceksiniz, değiştikçe yanacaksınız.

Allah'ın en kızdığı şeydir başkasını kendisinden ve peygamberinden daha çok sevmek.

Allah kurtarsın...

dinime küfreden müslüman olsa.. siz bu dini anlayamadığınız ve de profu olduk zannettiğiniz için inkar yolunu seçmemişmiydiniz.. şimdi kime akıl veriyorsunuz.. bırakın ihtisas sahipleri konuşsun...

Link to post
Sitelerde Paylaş
ben cevabımı verdim.. bence yeterli.. amma sen illa da siyanür iç diyorsan yapmam.. orada sadece test edilmiş onaylanmış bir hadiseden bahsediliyor ki mahkeme kayıtlarınca asabittir.. defalarca beni zehirlediler demsine rağmen hiç br savcı itiraz edememiş aksini ispatlayamamıştır..

Neden, her sözünün altına imzanızı atıp kendinizi hırpalıyorsunuz ama,buyur bu da üstadınız bir iddiası,yalan mı söylemiş yani ?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Neden, her sözünün altına imzanızı atıp kendinizi hırpalıyorsunuz ama,buyur bu da üstadınız bir iddiası,yalan mı söylemiş yani ?

o üstadımızın sözü değil bir kere.. eğer sadeleştirilmemiş ! kısma bakarsanız kimin ne niyetle söylediğini anlarsınız.. hem umuma bakmaz ve bir iddia yoktur.. sadece yaşanmış bir hadiseden bahsederek bir gerçeği dile getirir... ne zaman her söylenen menfi söze balıklama atlarsınız ki.. bir kerede kontrol edin bir zahmet...

tarihinde 'Oflaz' tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
ben cevabımı verdim.. bence yeterli.. amma sen illa da siyanür iç diyorsan yapmam.. orada sadece test edilmiş onaylanmış bir hadiseden bahsediliyor ki mahkeme kayıtlarınca asabittir.. defalarca beni zehirlediler demsine rağmen hiç br savcı itiraz edememiş aksini ispatlayamamıştır..

Yahu adam tescilli akıl hastası her iddiasını neden ciddiye alsınlar,kaldı ki zehirlendiğini iddia ettiyse bunu ispatlamak kendi mükellefiyetinde,var mı elinizde adli tıp raporu ?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Yahu adam tescilli akıl hastası her iddiasını neden ciddiye alsınlar,kaldı ki zehirlendiğini iddia ettiyse bunu ispatlamak kendi mükellefiyetinde,var mı elinizde adli tıp raporu ?

Akıl hastanesinde kaç aykalmış acaba söyler misin? Tescili ile ilgili delilini de bekliyorum.. sonra bahsettiğin zehir hadisesini acaba orjinal metinden hiç okudun mu? Sonra ona beraat veren yüzlerce mahkemede sorulan soruları biliyor musun? Yoık mu cevabın.. O vakit adam gibi bir bilgi edinene kadar sesini kes...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili inevitablen,

Elbette Mevlana’ya da Yunus’a da atfedilen yahut hakikaten onların olan çok güzel sözler/düşünceler var.

Benzer şekilde Nietzsche’nin hepsinden güzel sözleri/düşünceleri var.

Onları edebiyatçılar yahut filozoflar olarak kabul ettiğimiz sürece bence sorun yok. İsteyen istediğini düşünür, söyler bundan doğal birşey yok. Problem bu adamların isminin başına Hazret kelimesini sokuşturup onları din alanında birer otorite ilan etmekte. Düşüncelerini tartışılmaz/eleştirilmez kılmakta.

Sen bizim ruhçuluktan kastımızın ne olduğunu anlamamışsın.

Hayatı okul/tekamül yeri olarak açıklayan öğretinin 21. yydaki adıdır ruhçuluk. (spiritualizm) Bu anlamlandırma şekli başka yüzyıllarda başka isimlerde de var oldu. Günümüzdeki ismi bu sadece.

Ruhçuların liderleri aydınlanma yaşadıklarını, kendilerine ilham geldiğini falan söylerler.

Mevlana da bu iddiada bulunmuş, Mesnevi’nin kendisine Allah tarafından yazdırıldığını söylemiştir. Bak ne demiş Mesnevi için:

- “Bu Allah katındandır. Ona temiz olanlardan başkası dokunamaz.” (Mesnevi Cilt I, Mevlana Celaleddin Rumi)

Said Nursi de Risale-i Nur için benzer iddiada bulunmuştur:

-"Kur’an’ın gizli gerçekleri Risale-i Nur ile birlikte bize iniyor!”

-“Risale-i Nurlar, ne Doğu’nun kültüründen ve ilimlerinden, ne de Batı’nın felsefe ve bilimlerinden alınmış ve iktibas edilmiş bir nurdur. O, gökten inmiş Kur’an’ın, Doğunun da Batı’nın da üstünde olan Arş’taki yerinden iktibas edilmiştir.”

Mesnevi’ye ruhçu deyip, Risalelere demediğimizi sanma. Onlar da en az Mesnevi kadar ruhçudur.

Bizim ruhçu diye adlandırdığımız öğreti aslen Kur’an’ın anti tezi olan öğretidir.

Bildiğin üzere Kur’an’a göre hayat bir imtihan/yüzleştirme yeridir. Ve insanlar kendi aralarında eşit, ama Allah katında takvaca kimisi kiminden üstündür. Takvaca kimin üstün olduğunu yahut son nefesini kimin ne şekilde vereceğinin bilgisi yalnızca Tanrı’dadır.

Ruhçu öğretiye (ya da adı her ne ise Kur’an’ın anti-tezi olan öğreti diyelim) göre ise hayat bir okul, tekamül yeridir. İnsanlar acı çektikçe, günah işledikçe, hata yaptıkça olgunlaşır ve insan-ı kamil mertebesine doğru yol alırlar. Bu yüzden bu sapkın öğretiye göre, kimseyi yargılamamak, yaptığı ahlaksızlıklara sevgiyle (!) göz yummak en doğrusudur. Elini vicdanına koy ve birazcık düşün bakalım şimdi, bu öğretiye göre kötüler iyilere hizmet eden gerçek kahramanlar oluyor mu olmuyor mu?

Kur’an’ı falan bir kenara bırak. Biraz vicdan, biraz akıl sana bunun ne kadar şeytani ve ırkçı bir öğreti olduğunu gösterecektir.

Ayrıca ruhban sınıfını oluşturan, evliya, veli, kutsal insan kavramlarını dine sokuşturan da yine bu sapkın sistemdir.

Evet dışarıdan ilk bakışta hoşgörülü ve sevgi dolu gözüktüğü ve ego pohpohladığı bir gerçek. Ama işte işin özüne inince dindeki pek çok sapmanın nedeninin bu öğreti olduğu apaçık. Bu ruhçuluk yahut adı her ne ise sapkın öğretinin en önemli özelliği de güzel ve çirkini harmanlayarak gümüş tepsi içerisinde sunmasıdır. Sana bir damla zehir versem onu içmezsin ama bu bir damla zehri taze sıkılmış bir bardak portakal suyuna damlatsam afiyetle içersin ve ruhun bile duymaz değil mi?

Dine peygamber-insan merkezli bakanlar bu söylediklerimizi anlamazlar, çünkü en nihayetinde Muhammed de, Said Nursi de, Mevlana da kendisine Allah'tan vahiy/ilham geldiğini söyleyerek ortak paydada birleşen kimselerdir; ama dine mesaj merkezli bakanlar ve mesaja odaklananlar bu söylediklerimizi anlayacak ve Said'e yahut Mevlana'ya yahut Ramtha'ya gelen vahiyle/ilhamla; Muhammed'e gelen vahyin arasındaki farkı görebileceklerdir.

Sevgiler

tarihinde epifun tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
dinime küfreden müslüman olsa.. siz bu dini anlayamadığınız ve de profu olduk zannettiğiniz için inkar yolunu seçmemişmiydiniz.. şimdi kime akıl veriyorsunuz.. bırakın ihtisas sahipleri konuşsun...

Yok; ben bu dini öğrendiğimde ateisttim zaten. Şaşkınlığım çok daha büyük oldu o yüzden.

Bir yerlerde bir yanlışlık olmalı, bu kadar insanın hepsi birden mi akılsız veya hepsi birden mi çocuk kalmış dedim..

Yanlışlık yokmuş meğer..

Asıl şoku bu delinin peşinden giden, ondan da deli olan kitleyi tanıyınca yaşadım ama. Pes dedim...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sevgili inevitablen,

Elbette Mevlana’ya da Yunus’a da atfedilen yahut hakikaten onların olan çok güzel sözler/düşünceler var.

Benzer şekilde Nietzsche’nin hepsinden güzel sözleri/düşünceleri var.

Onları edebiyatçılar yahut filozoflar olarak kabul ettiğimiz sürece bence sorun yok. İsteyen istediğini düşünür, söyler bundan doğal birşey yok. Problem bu adamların isminin başına Hazret kelimesini sokuşturup onları din alanında birer otorite ilan etmekte. Düşüncelerini tartışılmaz/eleştirilmez kılmakta.

Sen bizim ruhçuluktan kastımızın ne olduğunu anlamamışsın.

Hayatı okul/tekamül yeri olarak açıklayan öğretinin 21. yydaki adıdır ruhçuluk. (spiritualizm) Bu anlamlandırma şekli başka yüzyıllarda başka isimlerde de var oldu. Günümüzdeki ismi bu sadece.

Ruhçuların liderleri aydınlanma yaşadıklarını, kendilerine ilham geldiğini falan söylerler.

Mevlana da bu iddiada bulunmuş, Mesnevi’nin kendisine Allah tarafından yazdırıldığını söylemiştir. Bak ne demiş Mesnevi için:

- “Bu Allah katındandır. Ona temiz olanlardan başkası dokunamaz.” (Mesnevi Cilt I, Mevlana Celaleddin Rumi)

Said Nursi de Risale-i Nur için benzer iddiada bulunmuştur:

-"Kur’an’ın gizli gerçekleri Risale-i Nur ile birlikte bize iniyor!”

-“Risale-i Nurlar, ne Doğu’nun kültüründen ve ilimlerinden, ne de Batı’nın felsefe ve bilimlerinden alınmış ve iktibas edilmiş bir nurdur. O, gökten inmiş Kur’an’ın, Doğunun da Batı’nın da üstünde olan Arş’taki yerinden iktibas edilmiştir.”

Mesnevi’ye ruhçu deyip, Risalelere demediğimizi sanma. Onlar da en az Mesnevi kadar ruhçudur.

Bizim ruhçu diye adlandırdığımız öğreti aslen Kur’an’ın anti tezi olan öğretidir.

Bildiğin üzere Kur’an’a göre hayat bir imtihan/yüzleştirme yeridir. Ve insanlar kendi aralarında eşit, ama Allah katında takvaca kimisi kiminden üstündür. Takvaca kimin üstün olduğunu yahut son nefesini kimin ne şekilde vereceğinin bilgisi yalnızca Tanrı’dadır.

Ruhçu öğretiye (ya da adı her ne ise Kur’an’ın anti-tezi olan öğreti diyelim) göre ise hayat bir okul, tekamül yeridir. İnsanlar acı çektikçe, günah işledikçe, hata yaptıkça olgunlaşır ve insan-ı kamil mertebesine doğru yol alırlar. Bu yüzden bu sapkın öğretiye göre, kimseyi yargılamamak, yaptığı ahlaksızlıklara sevgiyle (!) göz yummak en doğrusudur. Elini vicdanına koy ve birazcık düşün bakalım şimdi, bu öğretiye göre kötüler iyilere hizmet eden gerçek kahramanlar oluyor mu olmuyor mu?

Kur’an’ı falan bir kenara bırak. Biraz vicdan, biraz akıl sana bunun ne kadar şeytani ve ırkçı bir öğreti olduğunu gösterecektir.

Ayrıca ruhban sınıfını oluşturan, evliya, veli, kutsal insan kavramlarını dine sokuşturan da yine bu sapkın sistemdir.

Evet dışarıdan ilk bakışta hoşgörülü ve sevgi dolu gözüktüğü ve ego pohpohladığı bir gerçek. Ama işte işin özüne inince dindeki pek çok sapmanın nedeninin bu öğreti olduğu apaçık. Bu ruhçuluk yahut adı her ne ise sapkın öğretinin en önemli özelliği de güzel ve çirkini harmanlayarak gümüş tepsi içerisinde sunmasıdır. Sana bir damla zehir versem onu içmezsin ama bu bir damla zehri taze sıkılmış bir bardak portakal suyuna damlatsam afiyetle içersin ve ruhun bile duymaz değil mi?

Dine peygamber-insan merkezli bakanlar bu söylediklerimizi anlamazlar, çünkü en nihayetinde Muhammed de, Said Nursi de, Mevlana da kendisine Allah'tan vahiy/ilham geldiğini söyleyerek ortak paydada birleşen kimselerdir; ama dine mesaj merkezli bakanlar ve mesaja odaklananlar bu söylediklerimizi anlayacak ve Said'e yahut Mevlana'ya yahut Ramtha'ya gelen vahiyle/ilhamla; Muhammed'e gelen vahyin arasındaki farkı görebileceklerdir.

Sevgiler

- “Bu Allah katındandır. Ona temiz olanlardan başkası dokunamaz.” (Mesnevi Cilt I, Mevlana Celaleddin Rumi)

Bunu dediğini bilmiyordum. :huh: Yalnız şunu söyliyim ama, bu şekilde bir yöntem ile tüm yeni gelişen açılımları reddedip asıl Kuran'ı ön plana çıkarmak demek, Kuran'daki, her cezanın aynen uygulanması da gerektiği konusunda, 'faşist, ruhçu' öğretilerin karşısında, başka bir 'faşist' tarafa geçmek demek değil midir?

Çünkü asıl Kuran tam da Talibanın falan anlattığı, Kuran'daki 'El kesme', buna Kuran'da yok diyeceksin, 'Kadını eve hapsetme' -bu kesin Kuran'da var, ibarelerini aynen uygulamak demektir. Ve eğer, bu Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bektaşi gibi, 'Protestan', modernist gibi görünen akım, RUHÇU diye etiketlenirse, Talibanın öğretisi ile başbaşa kalmaktan BİZİ kim koruyacak? :fool:

Sevgiler.

tarihinde inevitablen tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir önceki sayfada ilk 4-5 soruya verdiğim tam cevap bazıların ağzına kuvvetli bir tokat vurmuş

daha o meseleden bahsedemiyorlar

itiraz da edemiyorlar çünkü sorularının tam karşılığı olan cevabı aldılar

kuyruklarını kıstırıp gittiler.

İşte böyle biz her soruya cevap veriyoruz

---------------------

meselnin yönü değişmiş zehir meselsinde

Bediüzzaman harikulade bir insan 20 kezde zehirlenir birşey olmaz

kurşunda yer işlemez biiznillah

benim şahsen böyle bir iddiam yok hiç olmadı

Herşey zehir ateş kurşun Cenabı Hakkın emri dairesinde hareket eder

Nasıl Cenabı Hak ateşe emrtetti "İbrahimi yakma " onun gibi

----------------------

Risalei Nura mukabeleniz Risalei Nurun intişarını arttıracak

her nekadar çoğu yerde hakarette olsa insanlarda mearkı tehyic edecek diye düşünüyorum

daha zor sorularınız bekliyorum

Link to post
Sitelerde Paylaş
- “Bu Allah katındandır. Ona temiz olanlardan başkası dokunamaz.” (Mesnevi Cilt I, Mevlana Celaleddin Rumi)

Bunu dediğini bilmiyordum. :huh: Yalnız şunu söyliyim ama, bu şekilde bir yöntem ile tüm yeni gelişen açılımları reddedip asıl Kuran'ı ön plana çıkarmak demek, Kuran'daki, her cezanın aynen uygulanması da gerektiği konusunda, 'faşist, ruhçu' öğretilerin karşısında, başka bir 'faşist' tarafa geçmek demek değil midir?

Çünkü asıl Kuran tam da Talibanın falan anlattığı, Kuran'daki 'El kesme', buna Kuran'da yok diyeceksin, 'Kadını eve hapsetme' -bu kesin Kuran'da var, ibarelerini aynen uygulamak demektir. Ve eğer, bu Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bektaşi gibi, 'Protestan', modernist gibi görünen akım, RUHÇU diye etiketlenirse, Talibanın öğretisi ile başbaşa kalmaktan BİZİ kim koruyacak? :fool:

Sevgiler.

Adam evine girecek, senin alnının teriyle, tatil yapmaktan, ailenle vakit geçirmekten, gezip tozmaktan feragat ederek edindiğin, yıllarca emek vererek aldığın mallarını elini kolunu sallaya sallaya götürecek ve yatak odan haricinde nefsi müdafa dahi yaparsan suçlu olacaksın. Bu mu adalet?! Ömrün boyunca çalışıp çabalayıp oluşturduğun birikimini birinin küstahça, haksız yere cebe indirmesi faşistlik değil onu cezalandırmak faşistlik öyle mi?

Evladını 9 ay karnında taşıyan, yemeyip yediren, giymeyip giydiren, büyük emekler harcayan bir annenin oğlunun teröristlerce öldürülmesi faşistlik değil, bu kadının oğlunun katilinin bulunup öldürülmesini istemesi faşistlik öyle mi?

1 TL için adam öldüren tinerci-sokak çocuklarının ortaya çıkışına, tüm topluma, sana-bana maddi manevi zarar vermesine göz yummak değil, cinsellik evlilik akidesine bağlı yaşansın fikrini toplumsal bilince yerleştirmeye çalıştırmak faşizm öyle mi?

İslam hukukunda-fıkıhta- akıl almaz cezalar var bu doğru ama Kuran’daki cezalar faşist falan değildir.

Önkabullerinden ve bilinçaltına yerleşmiş ilkel İrani İslam modeli imajından sıyrılıp, vicdanının sesini dinlersen bu cezaların ne kadar evrensel ve adil olduğunu görürsün.

Şu bir gerçek ki, TC medeni hukuk sistemi, İran hukuk sisteminden çok daha Kurani'dir. Bilhassa 5-6 sene evveline kdr uygulanan (AB uyum mevzusundan evvel) TC hukuk kanunları Kuran’ın öngördüğü hukuk sistemine oldukça paraleldi denebilir.

Demek ki "bizi Taliban'ın öğretisiyle başbaşa kalmaktan" yine Kur'an (yani gerçek İslam'ın insanlarca öğrenilmesi ve hurafelerin terk edilmesi) koruyacakmış.

Sevgiler

Link to post
Sitelerde Paylaş
Adam evine girecek, senin alnının teriyle, tatil yapmaktan, ailenle vakit geçirmekten, gezip tozmaktan feragat ederek edindiğin, yıllarca emek vererek aldığın mallarını elini kolunu sallaya sallaya götürecek ve yatak odan haricinde nefsi müdafa dahi yaparsan suçlu olacaksın. Bu mu adalet?! Ömrün boyunca çalışıp çabalayıp oluşturduğun birikimini birinin küstahça, haksız yere cebe indirmesi faşistlik değil onu cezalandırmak faşistlik öyle mi?

Evladını 9 ay karnında taşıyan, yemeyip yediren, giymeyip giydiren, büyük emekler harcayan bir annenin oğlunun teröristlerce öldürülmesi faşistlik değil, bu kadının oğlunun katilinin bulunup öldürülmesini istemesi faşistlik öyle mi?

1 TL için adam öldüren tinerci-sokak çocuklarının ortaya çıkışına, tüm topluma, sana-bana maddi manevi zarar vermesine göz yummak değil, cinsellik evlilik akidesine bağlı yaşansın fikrini toplumsal bilince yerleştirmeye çalıştırmak faşizm öyle mi?

İslam hukukunda-fıkıhta- akıl almaz cezalar var bu doğru ama Kuran’daki cezalar faşist falan değildir.

Önkabullerinden ve bilinçaltına yerleşmiş ilkel İrani İslam modeli imajından sıyrılıp, vicdanının sesini dinlersen bu cezaların ne kadar evrensel ve adil olduğunu görürsün.

Şu bir gerçek ki, TC medeni hukuk sistemi, İran hukuk sisteminden çok daha Kurani'dir. Bilhassa 5-6 sene evveline kdr uygulanan (AB uyum mevzusundan evvel) TC hukuk kanunları Kuran’ın öngördüğü hukuk sistemine oldukça paraleldi denebilir.

Demek ki "bizi Taliban'ın öğretisiyle başbaşa kalmaktan" yine Kur'an (yani gerçek İslam'ın insanlarca öğrenilmesi ve hurafelerin terk edilmesi) koruyacakmış.

Sevgiler

Ama yine de ne olursa olsun, o... bir felsefe var, Kainatın nasıl yaratılmış olabileceğine dair, müthiş bir açılımları var tasavvufun. Yani bu da mı boş. Bilmiyorum...Demek istiyorum ki, onu ortadan kaldırırsak iç çökeriz, başka bir dayanağımız kalmaz. Şimdi ben sana soruyorum:

1) Bir hırsızlık olayı var, el kesilecek, kesilsin mi?

2) Bi kadın var, 'zina' ? yapmış, eve kapatılsın mı?

Bunları cevaplamanı istememle birlikte, bir şey daha belirticem. Eğer bir gün bu sorunsallara bir çözüm üretmek gereği duyarsanız, izleyeceğiniz yol yine 'Reform'dur. Aynı yoldan gidersiniz.

Tek çözüm, 'O olaylar eski de kaldı şimdi bazı Kuran hükümleri hükümsüzdür' kuralını sağlam bir devrim ile Şiilerin yaptığı gibi İslamın içine sokarak bir yön vermektir. Bir gün bir çıkarda 'Kadını kapatacağız, Kuran'da diyor, zina edeni eve kapatın' diyen olursa,ona da 'Bu adam Allah'a küfretti, zamanı geçmiş bir hükmü anlatıp, Allah gerici gösterdi, murteddir' diye yaftalayıp onların silahına onların silahı ile cevap vermekten başa yol yok gibi görünüyor. Bilmiyorum çok mu ters bir düşünce.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
ben cevabımı verdim.. bence yeterli.. amma sen illa da siyanür iç diyorsan yapmam.. orada sadece test edilmiş onaylanmış bir hadiseden bahsediliyor ki mahkeme kayıtlarınca asabittir.. defalarca beni zehirlediler demsine rağmen hiç br savcı itiraz edememiş aksini ispatlayamamıştır..

hangi mahkeme kayıtlarıymış? şıracıya şahit bozacı mıymış kayılara bi bakıver. yalnız tarihi kayıt isterim. kendin pişir kendin ye kendin çal kendin oyna delillere karnım tok.

sırf kolpasınız. şişme cemaatsiniz. başka da bi numaranız yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ama yine de ne olursa olsun, o... bir felsefe var, Kainatın nasıl yaratılmış olabileceğine dair, müthiş bir açılımları var tasavvufun. Yani bu da mı boş. Bilmiyorum...Demek istiyorum ki, onu ortadan kaldırırsak iç çökeriz, başka bir dayanağımız kalmaz. Şimdi ben sana soruyorum:

1) Bir hırsızlık olayı var, el kesilecek, kesilsin mi?

2) Bi kadın var, 'zina' ? yapmış, eve kapatılsın mı?

Bunları cevaplamanı istememle birlikte, bir şey daha belirticem. Eğer bir gün bu sorunsallara bir çözüm üretmek gereği duyarsanız, izleyeceğiniz yol yine 'Reform'dur. Aynı yoldan gidersiniz.

Tek çözüm, 'O olaylar eski de kaldı şimdi bazı Kuran hükümleri hükümsüzdür' kuralını sağlam bir devrim ile Şiilerin yaptığı gibi İslamın içine sokarak bir yön vermektir. Bir gün bir çıkarda 'Kadını kapatacağız, Kuran'da diyor, zina edeni eve kapatın' diyen olursa,ona da 'Bu adam Allah'a küfretti, zamanı geçmiş bir hükmü anlatıp, Allah gerici gösterdi, murteddir' diye yaftalayıp onların silahına onların silahı ile cevap vermekten başa yol yok gibi görünüyor. Bilmiyorum çok mu ters bir düşünce.

Sevgiler.

Kuran’daki “kat etme” kelimesinin geniş anlamı var. Ayrıca Yusuf Suresinde de hırsızlığın cezası el kesme değil. Mühim olan cezanın ne olduğundan ziyade hırsızın elinin hırsızlıktan kesilmesi! Cezanın şeklinden öte, işlevselliği önemli. Cezaların bir caydırıcılığı olmalı; yoksa amaç ne sadistçe el kesmek, ne de hapse tıkmak.

Kur’an'ı, dini falan bir kenara bırak ve açık yüreklilikle söyle sen yürürlükteki cezalardan memnun musun? Ben kendi adıma değilim. Adam küstahça evine giriyor, emeğini/birikimini alıp götürüyor ve yasalar kendini savunmana bile doğru dürüst izin vermiyor. Hapis cezası da olacaksa adam gibi olmalı, öyle iki gün yat çık iyi valla!

Zina konusuna gelince, burada geleneksel yorumun hatalı bir bakış açısı mevzu bahis. Geleneksel anlayış cinselliğin kendisini kötü-ahlaksız birşey olarak algılıyor. Ayetlere göre ise durum böyle değil. Cinsellik de Tanrı’nın nimetlerinden biri. Problem cinsellik değil, kontrolsüz yaşandığında doğurduğu problemler (bulaşıcı hastalıklar, kimsesiz sokak çocukları, belki bazı psikolojik sorunlar). O yüzden de yukarıda belirttiğim üzere, Kur’an cinsellik evlilik akidesi doğrultusunda yaşansın fikrini toplumsal bilince yerleştirmeye çalıştırıyor. Yoksa amaç cezalandırmak falan değil, aksine toplumsal huzuru sağlamak ve olumsuzlukları azaltıp, yaşamdan alınan hazzı artırmak . Gerçek bir müslüman zaten bunun bilincinde olduğundan zina konusunda dikkatli olur ama toplumu paylaştığımız müslüman olmayan insanların yarım saatlik zevkinin bedelini de biz ödememeliyiz değil mi?

Molla rejimlerindeki sorun Kur’an’daki hukuki sistem değil, Allah adına uydurdukları gerizekalılık örneklerini din diye uygulamaları. Ve yine söylüyorum TC’deki mevcut rejim -eksikleri olmakla birlikte- Kur’ani anlayışa Arap ülkelerindeki rejimden çok daha yakın. Ve son olarak, reforma ihtiyacı olan Kur’an değil, pratikteki İslam anlayışı.

Sevgiler

Link to post
Sitelerde Paylaş
Kuran’daki “kat etme” kelimesinin geniş anlamı var. Ayrıca Yusuf Suresinde de hırsızlığın cezası el kesme değil. Mühim olan cezanın ne olduğundan ziyade hırsızın elinin hırsızlıktan kesilmesi! Cezanın şeklinden öte, işlevselliği önemli. Cezaların bir caydırıcılığı olmalı; yoksa amaç ne sadistçe el kesmek, ne de hapse tıkmak.

Kur’an'ı, dini falan bir kenara bırak ve açık yüreklilikle söyle sen yürürlükteki cezalardan memnun musun? Ben kendi adıma değilim. Adam küstahça evine giriyor, emeğini/birikimini alıp götürüyor ve yasalar kendini savunmana bile doğru dürüst izin vermiyor. Hapis cezası da olacaksa adam gibi olmalı, öyle iki gün yat çık iyi valla!

Zina konusuna gelince, burada geleneksel yorumun hatalı bir bakış açısı mevzu bahis. Geleneksel anlayış cinselliğin kendisini kötü-ahlaksız birşey olarak algılıyor. Ayetlere göre ise durum böyle değil. Cinsellik de Tanrı’nın nimetlerinden biri. Problem cinsellik değil, kontrolsüz yaşandığında doğurduğu problemler (bulaşıcı hastalıklar, kimsesiz sokak çocukları, belki bazı psikolojik sorunlar). O yüzden de yukarıda belirttiğim üzere, Kur’an cinsellik evlilik akidesi doğrultusunda yaşansın fikrini toplumsal bilince yerleştirmeye çalıştırıyor. Yoksa amaç cezalandırmak falan değil, aksine toplumsal huzuru sağlamak ve olumsuzlukları azaltıp, yaşamdan alınan hazzı artırmak . Gerçek bir müslüman zaten bunun bilincinde olduğundan zina konusunda dikkatli olur ama toplumu paylaştığımız müslüman olmayan insanların yarım saatlik zevkinin bedelini de biz ödememeliyiz değil mi?

Molla rejimlerindeki sorun Kur’an’daki hukuki sistem değil, Allah adına uydurdukları gerizekalılık örneklerini din diye uygulamaları. Ve yine söylüyorum TC’deki mevcut rejim -eksikleri olmakla birlikte- Kur’ani anlayışa Arap ülkelerindeki rejimden çok daha yakın. Ve son olarak, reforma ihtiyacı olan Kur’an değil, pratikteki İslam anlayışı.

Sevgiler

Reforma ihtiyacı olan Kuran değil, İslam anlayışı güzel bir açılım ve daha belirlyici, evet. Yine de sorunlar yok mu ama. Mesela sen 'Kuran'da hırsızın elinin çalmadan kesilmesi için caydırıcılık önemlidir. Ordaki anlam odur' diyorsun da, 'Zina eden kadını Allah ona bir yol gösterinceye kadar eve kapatın' olayına nasıl bir çözüm geitirilir bilmiyorum.

Demek istediğim, 'O hükümler değişti' diyemez miyiz sence? Diyemicksek, bu millete nasl anlatıcaz, nasıl bir yöntem seçicez, biz bireysel olarak anlayabiliriz de, toplum ne yapıcak?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Reforma ihtiyacı olan Kuran değil, İslam anlayışı güzel bir açılım ve daha belirlyici, evet. Yine de sorunlar yok mu ama. Mesela sen 'Kuran'da hırsızın elinin çalmadan kesilmesi için caydırıcılık önemlidir. Ordaki anlam odur' diyorsun da, 'Zina eden kadını Allah ona bir yol gösterinceye kadar eve kapatın' olayına nasıl bir çözüm geitirilir bilmiyorum.

Demek istediğim, 'O hükümler değişti' diyemez miyiz sence? Diyemicksek, bu millete nasl anlatıcaz, nasıl bir yöntem seçicez, biz bireysel olarak anlayabiliriz de, toplum ne yapıcak?

Sevgili Inevitablen,

Açıkçası evime girmeye cürret eden hırsızın elinin kesilmesi de beni vicdani açıdan rahatsız etmez. Çünkü o zaten haddi olmayan bir yere, evime, bana ait olan bir mekana girerek gerekirse beni öldürmeyi bile göze almıştır.

Benim, ailemin canına kast etmiş ve üstüne üstlük çalışıp çabalayıp, emek harcayıp, bir ton fedakarlıkta bulunup kazandığım birikimimi hiçbir suçum yokken çalmışken onun da ödemesi gereken bir bedel olmalı elbet... Yani aslında elinin kesilmesi de hiç fena fikir değil “bana” sorarsan.

Ama ben kendi şahsi fikrimden bağımsız, objektif bir şekilde ayeti açıklamaya çalıştım. Ayette esneklik var: “Kat etmek” kelimesi hem kesmek, hem çizik atmak, hem önünü kesmek gibi anlamlara geliyor. Yusuf Suresi’ndeki hırsızlık olayına verilen ceza da hapis.

Bu durumda topluma göre, hal ve şartlara göre, hırsızlığın derecesine göre hepsi verilebilir. (ayetlere göre üst limit yani verilebilecek maksimum ceza el kesme olabilir, adam hırsızlık yaptı diye yüz tane banka da soymuş, yüz binlerce kişinin emeğine haksız yere konmuş da olsa idam edemezsin Kur’an’a göre)

Burada mühim olan o an içinde bulunulan şartlara göre bu cezalardan hangisinin caydırıcılık bakımından en etkili olduğudur. Öyle bir hapis cezası koyarsın ki caydırıcılığı el kesmekten fazla olur; adam 20 yılını hapiste geçirme riskini almaktan korkar, bilir ki hakikaten 20 yılını hapiste geçirecek, öyle af maf da çıkmayacak.

Tabi herşeyden önce hukuk sistemi çok sağlam, hakimler çok adil olmalı; açlıktan ekmek çalan adamla, evine girip soygun yapan yahut devlet kasasından para hortumlayan adamın durumu aynı olmamalı. Bu yüzden de Kur’an’da adalet kavramı önemle vurgulanır. Hatta Kur’an’a göre iyilik=adalet demektir.

4:135 Ey iman edenler! Öz benliğiniz, anne-babanız, yakınlarınız aleyhine de olsa, zengin veya fakir de olsalar, adaleti dimdik ayakta tutarak Allah için tanıklık edenler olun. Allah, ikisine de sizden daha yakındır. O halde nefsinizin arzusuna uyarak adaletten sapmayın. Eğer dilinizi eğip büker yahut çekimser kalırsanız, Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır.

**

Zinanın cezası Kur’an’a göre 80 celde. (celde kemiği ve kası incitmeyen, sadece deriyi acıtan ince değnek demek)

Kur’an’a göre zina yapan şahıslar, eğer zina yaparken 4 şahit tarafından görülürlerse (bu ne kadar mümkün düşün bakalım), toplum önünde bu cezaya çarptırılıyorlar.

Şimdi sokaktan random 100 kişi çevirsek ve onlara işledikleri herhangi bir suça karşılık 100 celdeyi mi yoksa 2 ay hapis yatmayı mı tercih edeceklerini sorsak, çoğunluk hapsi mi tercih eder, celdeyi mi? Bu örneği vermemin nedeni celde cezasının öyle aman aman bir ceza olmadığını göstermek.

Zina konusundaki ana sorun hadisçi-mezhepçi zihniyetin her şeyi zinadan sayması, üstüne üstlük bir de resmen cinayet olan recm'i (taşlayarak öldürme) İslam'a sokuşturma ve Allah'a iftira atma zalimliğinde bulunması. Ona göz zinası, buna kulak zinası diye saçmalıklar uydurması. Anlaşılması açısından spesifik bir örnek vermem gerekirse, kız/erkek arkadaşla elele tutuşmak aslında zina değilken, geleneksel İslamcıların çoğunluğunun dans etmeye, hatta kadın erkek karışık yanyana oturulmasına bile zina gözüyle bakması.

Buna neden olan uydurma hadislerin etkisinde kalarak Kur’an’ın cinselliğe bakış açısını yanlış algılayışları olsa gerek.

Zina Kur’an’a göre bir cezalandırılması gereken bir suçtur çünkü sıradan ve normal bir olay olarak algılanması toplumun huzurunu bozar, mutsuz bireyler meydana gelmesine neden olur; yukarıda da saydığım üzere bulaşıcı hastalıklar, kimsesiz sokak çocukları vs. gibi sorunlara yol açar...

Yukarıda bahsettiğim toplumsal sorunların aslında zinayla ilişiği olmayan insanları da (haksız yere) olumsuz etkilemesine neden olur. Özetle Kur’an’da bulunan bu uygulanması zor hatta imkansıza yakın olan cezanın amacı da cinselliğin evlilik akidesi doğrultusunda yaşanmasının sağlıklı olduğu fikrini toplumsal bilince yerleştirmektir.

Şimdi söyle bakalım “O hükümler değişti” deyip de napıcaz? Bunlar evrensel kavramlar.

Hırsızlık 1400 sene önce de haksız yere başkasının hakkını sömürmekti, şimdi de; 1400 yıl önce de limitsiz yaşanan cinsellik yoluyla hastalıklar bulaşıyor, fikri sorulmadan sokağa terk edilen zavallı çocuklar dünyaya geliyordu, şimdi de. 1400 yıl önce de evladı hunharca katledilen annenin yüreği yanıyordu şimdi de...

Nüfus vs. gibi faktörler göz önüne alınırsa, sağlıklı bireylerden meydana gelen gerçek anlamda modern toplumlar yaratabilmek için bu kanunların şimdi eskisinden de sıkı işlemesi gerekiyor aslında. Ya da en azından bu bilincin çocukluktan itibaren çok iyi aşılanıp, çok iyi bir eğitimle desteklenmesi iyice beyinlere kazınması gerekiyor. Bize modernite diye yutturulan herşeyi koyun gibi kabul etmemek biraz sorgulamak lazım.

Yanlış anlaşılmaması için bir kez daha tekrarlamak istiyorum, her ne kadar eksiklikler olsa ve bunların bedelini toplum olarak ödesek, hatta bazen haksız yere bireysel olarak kurunun yanında yaş da yansa da, Atatürk’ün miras bıraktığı laik Türkiye Cumhuriyeti, Arap ülkelerindeki rejimden çok daha “Kur’ani”dir.

Sevgiler

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sevgili Inevitablen,

Açıkçası evime girmeye cürret eden hırsızın elinin kesilmesi de beni vicdani açıdan rahatsız etmez. Çünkü o zaten haddi olmayan bir yere, evime, bana ait olan bir mekana girerek gerekirse beni öldürmeyi bile göze almıştır.

Benim, ailemin canına kast etmiş ve üstüne üstlük çalışıp çabalayıp, emek harcayıp, bir ton fedakarlıkta bulunup kazandığım birikimimi hiçbir suçum yokken çalmışken onun da ödemesi gereken bir bedel olmalı elbet... Yani aslında elinin kesilmesi de hiç fena fikir değil “bana” sorarsan.

Ama ben kendi şahsi fikrimden bağımsız, objektif bir şekilde ayeti açıklamaya çalıştım. Ayette esneklik var: “Kat etmek” kelimesi hem kesmek, hem çizik atmak, hem önünü kesmek gibi anlamlara geliyor. Yusuf Suresi’ndeki hırsızlık olayına verilen ceza da hapis.

Bu durumda topluma göre, hal ve şartlara göre, hırsızlığın derecesine göre hepsi verilebilir. (ayetlere göre üst limit yani verilebilecek maksimum ceza el kesme olabilir, adam hırsızlık yaptı diye yüz tane banka da soymuş, yüz binlerce kişinin emeğine haksız yere konmuş da olsa idam edemezsin Kur’an’a göre)

Burada mühim olan o an içinde bulunulan şartlara göre bu cezalardan hangisinin caydırıcılık bakımından en etkili olduğudur. Öyle bir hapis cezası koyarsın ki caydırıcılığı el kesmekten fazla olur; adam 20 yılını hapiste geçirme riskini almaktan korkar, bilir ki hakikaten 20 yılını hapiste geçirecek, öyle af maf da çıkmayacak.

Tabi herşeyden önce hukuk sistemi çok sağlam, hakimler çok adil olmalı; açlıktan ekmek çalan adamla, evine girip soygun yapan yahut devlet kasasından para hortumlayan adamın durumu aynı olmamalı. Bu yüzden de Kur’an’da adalet kavramı önemle vurgulanır. Hatta Kur’an’a göre iyilik=adalet demektir.

4:135 Ey iman edenler! Öz benliğiniz, anne-babanız, yakınlarınız aleyhine de olsa, zengin veya fakir de olsalar, adaleti dimdik ayakta tutarak Allah için tanıklık edenler olun. Allah, ikisine de sizden daha yakındır. O halde nefsinizin arzusuna uyarak adaletten sapmayın. Eğer dilinizi eğip büker yahut çekimser kalırsanız, Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır.

**

Zinanın cezası Kur’an’a göre 80 celde. (celde kemiği ve kası incitmeyen, sadece deriyi acıtan ince değnek demek)

Kur’an’a göre zina yapan şahıslar, eğer zina yaparken 4 şahit tarafından görülürlerse (bu ne kadar mümkün düşün bakalım), toplum önünde bu cezaya çarptırılıyorlar.

Şimdi sokaktan random 100 kişi çevirsek ve onlara işledikleri herhangi bir suça karşılık 100 celdeyi mi yoksa 2 ay hapis yatmayı mı tercih edeceklerini sorsak, çoğunluk hapsi mi tercih eder, celdeyi mi? Bu örneği vermemin nedeni celde cezasının öyle aman aman bir ceza olmadığını göstermek.

Zina konusundaki ana sorun hadisçi-mezhepçi zihniyetin her şeyi zinadan sayması, üstüne üstlük bir de resmen cinayet olan recm'i (taşlayarak öldürme) İslam'a sokuşturma ve Allah'a iftira atma zalimliğinde bulunması. Ona göz zinası, buna kulak zinası diye saçmalıklar uydurması. Anlaşılması açısından spesifik bir örnek vermem gerekirse, kız/erkek arkadaşla elele tutuşmak aslında zina değilken, geleneksel İslamcıların çoğunluğunun dans etmeye, hatta kadın erkek karışık yanyana oturulmasına bile zina gözüyle bakması.

Buna neden olan uydurma hadislerin etkisinde kalarak Kur’an’ın cinselliğe bakış açısını yanlış algılayışları olsa gerek.

Zina Kur’an’a göre bir cezalandırılması gereken bir suçtur çünkü sıradan ve normal bir olay olarak algılanması toplumun huzurunu bozar, mutsuz bireyler meydana gelmesine neden olur; yukarıda da saydığım üzere bulaşıcı hastalıklar, kimsesiz sokak çocukları vs. gibi sorunlara yol açar...

Yukarıda bahsettiğim toplumsal sorunların aslında zinayla ilişiği olmayan insanları da (haksız yere) olumsuz etkilemesine neden olur. Özetle Kur’an’da bulunan bu uygulanması zor hatta imkansıza yakın olan cezanın amacı da cinselliğin evlilik akidesi doğrultusunda yaşanmasının sağlıklı olduğu fikrini toplumsal bilince yerleştirmektir.

Şimdi söyle bakalım “O hükümler değişti” deyip de napıcaz? Bunlar evrensel kavramlar.

Hırsızlık 1400 sene önce de haksız yere başkasının hakkını sömürmekti, şimdi de; 1400 yıl önce de limitsiz yaşanan cinsellik yoluyla hastalıklar bulaşıyor, fikri sorulmadan sokağa terk edilen zavallı çocuklar dünyaya geliyordu, şimdi de. 1400 yıl önce de evladı hunharca katledilen annenin yüreği yanıyordu şimdi de...

Nüfus vs. gibi faktörler göz önüne alınırsa, sağlıklı bireylerden meydana gelen gerçek anlamda modern toplumlar yaratabilmek için bu kanunların şimdi eskisinden de sıkı işlemesi gerekiyor aslında. Ya da en azından bu bilincin çocukluktan itibaren çok iyi aşılanıp, çok iyi bir eğitimle desteklenmesi iyice beyinlere kazınması gerekiyor. Bize modernite diye yutturulan herşeyi koyun gibi kabul etmemek biraz sorgulamak lazım.

Yanlış anlaşılmaması için bir kez daha tekrarlamak istiyorum, her ne kadar eksiklikler olsa ve bunların bedelini toplum olarak ödesek, hatta bazen haksız yere bireysel olarak kurunun yanında yaş da yansa da, Atatürk’ün miras bıraktığı laik Türkiye Cumhuriyeti, Arap ülkelerindeki rejimden çok daha “Kur’ani”dir.

Sevgiler

Tatmin edici bir cevap olmuş, anlatmak istediğini anatmaya çalışmakta direttiğin için teşekkür ederim. Ben hiç bir zaman anladıktan sonra diretmem. Ben de sana bir katkı yapmak istiyorum. Örneğin Kuran'da, evli olmayanların zina yapmasına karşılık senin dediğin 'celde' cezasına çarptırılması ve evli olanların da daha büyük cezaya çarptırılması, arasında büyük bir fark var. Diyelim ki o kurallar oraya sonradan karıştı ve eklendi ve ya alalade kurallardır. Eğer böyle olsa bence bundan 1400 yıl önceki bu katı tutum, evli olmayanların zinasında asla 'celdede' durmaz, bence ikisini de bir tutardı. Bence 'evli olmayanların zinası', evli olanlarınkine karışırdı. Mıknatıs gibi birbirini çekmeliydi. Ama böyle olmamış. Bu da çok enteresan.

Bir de, genel olarak içine girilmeden dışardan bakıldığında, bu cezalar ne kadar 'iğrenç,'kötü' görünseler de, mantıklı düşünüldüğün de ve anlamaya çalışmaya zorlanıldığında, aslında hiç bir cezanın birinden daha iyi olmadığı anlaşılıyor. Ve biraz zorlanıldığında, ön yargı barajı aşıldığında bilinçte, aslında bir celde cezasının da aslında 'öcü' olmadığı, eğer o öcü ise, zamanımızda loş ışıklı ceza evlerinde ki mühebbet hapislerin ya da 2-3 ay kalmaların da en az o cezalar kadar kötü olduğu görülebiliyor. Bu konuda üzerinde düşünülmesi gerekiyor demekki, anlamaya çalışmak için. :good:

Link to post
Sitelerde Paylaş
Tatmin edici bir cevap olmuş, anlatmak istediğini anatmaya çalışmakta direttiğin için teşekkür ederim. Ben hiç bir zaman anladıktan sonra diretmem. Ben de sana bir katkı yapmak istiyorum. Örneğin Kuran'da, evli olmayanların zina yapmasına karşılık senin dediğin 'celde' cezasına çarptırılması ve evli olanların da daha büyük cezaya çarptırılması, arasında büyük bir fark var. Diyelim ki o kurallar oraya sonradan karıştı ve eklendi ve ya alalade kurallardır. Eğer böyle olsa bence bundan 1400 yıl önceki bu katı tutum, evli olmayanların zinasında asla 'celdede' durmaz, bence ikisini de bir tutardı. Bence 'evli olmayanların zinası', evli olanlarınkine karışırdı. Mıknatıs gibi birbirini çekmeliydi. Ama böyle olmamış. Bu da çok enteresan.

Bir de, genel olarak içine girilmeden dışardan bakıldığında, bu cezalar ne kadar 'iğrenç,'kötü' görünseler de, mantıklı düşünüldüğün de ve anlamaya çalışmaya zorlanıldığında, aslında hiç bir cezanın birinden daha iyi olmadığı anlaşılıyor. Ve biraz zorlanıldığında, ön yargı barajı aşıldığında bilinçte, aslında bir celde cezasının da aslında 'öcü' olmadığı, eğer o öcü ise, zamanımızda loş ışıklı ceza evlerinde ki mühebbet hapislerin ya da 2-3 ay kalmaların da en az o cezalar kadar kötü olduğu görülebiliyor. Bu konuda üzerinde düşünülmesi gerekiyor demekki, anlamaya çalışmak için. :good:

Bu arada dünkü yazımda maddi bir hata yapmışım, şimdi gözüme çarptı, düzelteyim. Zinanın cezası (evli yahut bekar) toplum önünde 100 celde; zina iftirası atmanın cezası 80 celde + ebediyen şahitliklerin kabul olmaması.

Sevgiler

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...