Jump to content

Ateistlerin 2.Hatası:"Her şey kusursuz zahmetsiz mükemmel olmalı"


Recommended Posts

tamamdır, seni uyarmıştım.

cevap vermek yerine saçma sapan şeyler yazmakta ısrar ediyorsun.

walla imzandaki linkte gercekten faydalı bilgiler var bende arıyordum zaten ne zamandır düzgün birşeyler.. yani anlayabilecegim şeyler :D :D

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 134
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Evrendeki Büyüklük Kavramı

Evrendeki düzenin kusursuzluğunu görmek için öncelikle uzaydaki büyüklük kavramını inceleyelim. Yalnız bunun tam olarak kavranabilmesi için bazı benzetmelerin ve karşılaştırmaların yapılması gerekmektedir. Çünkü uzaydaki ölçüler dünya ölçüleri ile kıyaslanamayacak büyüklüklere sahiptir. Evrendeki büyüklük kavramını incelemeye Güneş Sistemi'nden, hatta içinde yaşadığımız Dünya gezegeninden başlayalım. Dünya gezegeni, Güneş Sistemi'nin bir parçasıdır. Bu sistem, orta küçüklükte bir yıldız olan Güneş'in etrafında dönmekte olan dokuz gezegenden ve onların elli dört uydusundan oluşur. Merkezi oluşturan Güneş'in çapı, Dünya'nın çapının 103 katı kadardır. Bu büyüklüğü tam olarak kavrayabilmek için şöyle bir benzetme yapalım:

Dünya'yı bir misket büyüklüğünde düşünecek olursak, Güneş'i de bildiğimiz futbol toplarının iki katı kadar büyüklüğe sahip yuvarlak bir küre olarak düşünmemiz gerekecektir. Dünya ve Güneş arasındaki mesafeyi de bu benzetmeye uygun ölçülere indirelim. Bunun için misket büyüklüğündeki Dünya ile top büyüklüğündeki Güneş'in arasını yaklaşık 280 metre yapmamız gerekecektir. Güneş Sistemi'nin en dışında bulunan gezegenleri ise kilometrelerce öteye taşımamız gerekecektir.

Ancak şunu da belirtmeliyiz ki, içinde dev gezegenleri barındıran Güneş Sistemi, aslında içinde bulunduğu Samanyolu galaksisine oranla oldukça mütevazı bir boyuta sahiptir. Çünkü spiral benzeri bir şekle sahip olan Samanyolu galaksisinin içinde, Güneş benzeri ve hatta pek çoğu ondan daha büyük olmak üzere yaklaşık 250 milyar yıldız vardır. Ve bu yıldızların aralarında da rakamlarla ifade edilmesi güç olan mesafeler bulunmaktadır. Bu mesafelere, milyarları bulan yıldız sayılarına ve inanılmaz büyüklüklere rağmen Samanyolu galaksisi de uzayın geneli düşünüldüğünde çok "küçük" bir yerdir. Çünkü uzayda sayıları 300 milyarı bulan galaksi vardır. Bu galaksilerin arasında ise devasa boşluklar bulunur. Şimdi uzaydaki düzenin başka bir yönünü bir bilim adamının bu konudaki düşünceleri ile birlikte aktaralım. George Greenstein Amerikalı bir astronomdur. Ve galaksilerin akıl almaz büyüklüğü ve aralarındaki boşluklar ile ilgili düşüncelerini The Symbiotic Universe (Simbiyotik Evren) adlı kitabında şöyle ifade etmiştir:

"Eğer yıldızlar birbirlerine biraz daha yakın olsalar, astrofizik çok da farklı olmazdı. Yıldızlarda, nebulalarda ve diğer gök cisimlerinde süregiden temel fiziksel işlemlerde hiçbir değişim gerçekleşmezdi. Uzak bir noktadan bakıldığında, galaksimizin görünüşü de şimdikiyle aynı olurdu. Tek fark, gece çimler üzerine uzanıp da izlediğim gökyüzünde çok daha fazla sayıda yıldız bulunması olurdu. Ama pardon, evet; bir fark daha olurdu: Bu manzarayı seyredecek olan "ben" olmazdım... Uzaydaki bu devasa boşluk, bizim varlığımızın bir ön şartıdır." (George Greenstein, The Symbiotic Universe, s. 21)

Greenstein, kitabında uzaydaki büyük boşlukların, bazı fiziksel değişkenlerin tam insan yaşamına uygun biçimde şekillenmesini sağladığını da açıklamaktadır. Gök cisimleri arasında büyük boşlukların başka bir fonksiyonları da Dünya'nın, uzay boşluğunda gezinen dev gök cisimleriyle çarpışmasını engellemektir. Görüldüğü gibi evrendeki gök cisimlerinin dağılımı insanın yaşamını olanaklı kılacak şekilde ayarlanmıştır. Bu, Allah'ın benzersiz yaratma sanatının örneklerinden biridir.

Güneş Sistemi'ndeki Hassas Dengeler

Güneş Sistemi'nde belli bir hızda hareket etmekte olan gezegenlerin, normal şartlar altında uzayın "dış uzay" adı verilen bölgesine savrulmaları ya da Güneş'in çekim gücüne kapılarak çarpmaları gerekmektedir. Ancak böyle bir şey olmaz. Çünkü Güneş'in "çekim gücü" ile gezegenlerin "merkez-kaç kuvveti" arasında da bir denge vardır. Güneş sahip olduğu büyük çekim gücü nedeniyle tüm gezegenleri kendine çeker ancak gezegenler de dönmeleri sonucunda oluşan merkez-kaç kuvveti sayesinde bu çekimden kurtulurlar. Bu denge şu anki değerlerinden farklı olsaydı neler olurdu düşünelim. Eğer gezegenlerin dönüş hızları biraz daha yavaş olsaydı, o zaman bu gezegenler hızla Güneş'e doğru çekilirler ve sonunda Güneş tarafından büyük bir patlamayla yutulurlardı. Bunun tam tersi de mümkündür. Eğer gezegenler daha hızlı dönseler, bu sefer de Güneş'in gücü onları tutmaya yetmeyecek ve gezegenler dış uzaya savrulacaklardı. Oysa çok hassas olan bu denge evren ilk yaratıldığı andan itibaren vardır ve sistemdeki bu dengeyi koruyacak şekilde tasarlayan Allah'tır.

Yalnız burada yine önemli bir detay vardır. Güneş Sistemi'ndeki gezegenlerin Güneş'e olan uzaklıkları birbirinden çok farklıdır. Dahası, kütleleri de çok farklıdır. Bu nedenle, hepsi için ayrı dönüş hızlarının belirlenmesi lazımdır ki, Güneş'e yapışmaktan ya da Güneş'ten uzaklaşıp uzaya savrulmaktan kurtulsunlar. Bu detay evrendeki dengenin doğal fiziksel süreçlerle oluştuğunu iddia eden yani bu kusursuz sistemin kendiliğinden ya da tesadüfen oluştuğunu öne süren materyalist anlayışı geçersiz kılmaktadır. Çünkü söz konusu denge her gezegen için ayrı ayrı kurulmuştur. Allah herşeyi eksiksiz yapan, her türlü yaratmadan haberdar olandır.

Buraya kadar anlattıklarımız Güneş Sistemi'ndeki olağanüstü hassas dengelerden yalnızca birkaçıdır. Bu benzersiz dengeyi keşfeden Kepler, Galilei gibi astronomlar da daha o dönemde, bu sistemin çok açık bir tasarımı gösterdiğini ve Allah'ın evrene olan hakimiyetinin ispatı olduğunu belirtmişlerdir. Güneş Sistemi'nin yapısı hakkında önemli keşiflerde bulunan ve yaşamış en büyük bilim adamlarından biri sayılan Isaac Newton şöyle yazmıştır:

"Güneş'ten, gezegenlerden ve kuyruklu yıldızlardan oluşan bu çok hassas sistem, sadece akıl ve güç sahibi bir Varlık'ın amacından ve hakimiyetinden kaynaklanabilir... O, bunların hepsini yönetmektedir ve bu egemenliği dolayısıyladır ki O'na, "Üstün Kuvvet Sahibi Rab" denir." (Michael A. Corey, God and the New Cosmology, The Anthropic Design Argument, Maryland, 1993, s. 259)

Link to post
Sitelerde Paylaş
Güneş Sistemi'nde belli bir hızda hareket etmekte olan gezegenlerin, normal şartlar altında uzayın "dış uzay" adı verilen bölgesine savrulmaları ya da Güneş'in çekim gücüne kapılarak çarpmaları gerekmektedir

niye ki? böyle saçma bişiyi buraya yazman bence senin papağanlığından kaynaklanıyor.

sen Einsten ' ın teorisini biliyor musun?

Güneş kendi büyük kütlesinden dolayı etrafındaki uzayı ve zamanı burar. o zaman doğrular eğrilere dönüşür. gezegenler de senin eliptik ( tam değil) dediğin yörüngelerde dolaşır. güneşe çarpma durumu uzun vadede ( milyar yıl) olabilir.

Güneş Sistemi'nin yapısı hakkında önemli keşiflerde bulunan ve yaşamış en büyük bilim adamlarından biri sayılan Isaac Newton şöyle yazmıştır:

isaac newton büyük bir ilim adamı olabilir. ama zamanının. iki kütle arasındaki maddesel çekimin oluşması için zaman geçmediğini zannediyordu. halbuki gravitonların belirli bir hızı vardır.

böyle sızıntı-kazıntı gibi küf kokan bilgilerle din gazını veren dergilerden hummalar aktarmak kolay.

sonra da al bir arı peteğini uygun bir şekilde kazı. nah işte allah de.

tarihinde convert tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
niye ki? böyle saçma bişiyi buraya yazman bence senin papağanlığından kaynaklanıyor.

sen Einsten ' ın teorisini biliyor musun?

Güneş kendi büyük kütlesinden dolayı etrafındaki uzayı ve zamanı burar. o zaman doğrular eğrilere dönüşür. gezegenler de senin eliptik ( tam değil) dediğin yörüngelerde dolaşır. güneşe çarpma durumu uzun vadede ( milyar yıl) olabilir.

isaac newton büyük bir ilim adamı olabilir. ama zamanının. iki kütle arasındaki maddesel çekimin oluşması için zaman geçmediğini zannediyordu. halbuki gravitonların belirli bir hızı vardır.

böyle sızıntı-kazıntı gibi küf kokan bilgilerle din gazını veren dergilerden hummalar aktarmak kolay.

sonra da al bir arı peteğini uygun bir şekilde kazı. nah işte allah de.

Sayın "Convert" Bilimsel Dayanaklara Ve Verilere Göre Konuşursak Eminim Ki Sohbetimiz Daha Da Anlam Kazanacaktır ;)

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sayın "Convert" Bilimsel Dayanaklara Ve Verilere Göre Konuşursak Eminim Ki Sohbetimiz Daha Da Anlam Kazanacaktır

bilimsel dayanaklara göre konuşuyorum. yazdıklarımın neresinde bir yanlış var?

http://www.superstringtheory.com/

hala Michael A. Corey kim olduğu izah edilmedi.

tarihinde convert tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
bilimsel dayanaklara göre konuşuyorum. yazdıklarımın neresinde bir yanlış var?

http://www.superstringtheory.com/

hala Michael A. Corey kim olduğu izah edilmedi.

lütfen gerçeklerden konuşalım,

bu bilimi adamının, öteki bilim damının teorilerden değil.

kendin diyorsun newtonun teorisi yanlış diye.eınsteıne kadar hep doğru bilinip savunulmadı.

kalkıp sonra da eınsteın teorisi doğru diyorsun.

yakında başka bir teori ortaya atılacak bu sefer de einsteın teorisi mi yualan diyeceksin

bilim de gelişiyor ilerliyor, her gün yeni yeni şeyler öğreniliyor.

her yeni bilgi ,kanıt,buluş bir öncekini yok ediyor. çürütüyor yada yalanlıyor.

doğru dünya yuvarlaktı ama nedense bilim ilerleyince kutuplardan basık olduğu ortaya çıktı.(elips)

yakında dünyanın merkezi kare şeklinde derlerse şaşırmam.nasıl olsa yarın veya başka bir zaman diktörtgen olduğu ortaya çıkacak.

merak etme bilimin kendisi bir gün darwinin teorisini de çürütecek ve yalanlayacak. hatta çürüttü bilem.o zaman sizin halinizi görmek isterim.

Link to post
Sitelerde Paylaş
kendin diyorsun newtonun teorisi yanlış diye

böyle bir şey söylemedim. newtonun elde ettikleri düşük hızlarda elde edilmiş. maddesel çekimin hemen ortaya çıkacağını zannediyordu.

her yeni bilgi ,kanıt,buluş bir öncekini yok ediyor. çürütüyor yada yalanlıyor.

yok öyle bir şey. her seferinde daha keskinlik elde ediliyor.

doğru dünya yuvarlaktı ama nedense bilim ilerleyince kutuplardan basık olduğu ortaya çıktı.(elips)

bu laf seni çok kötü bir pozisyona düşürüyor. ona elips demiyorlar. jeoid diyorlar.

dünyanın merkezi kare şeklinde derlerse şaşırmam

merkez tek nokta olur. çok kötü güleceğim galiba.

uğahhahahaha

Link to post
Sitelerde Paylaş
Müslümanlara sadece Epikuros yeter... Kıvırtmak için debelenip dursunlar...

Tanrılar kötülükleri yeryüzünden kaldırabilir mi veya kaldıracak mı veya istese de kaldırabilir mi; yoksa bunu yapamaz mı, yoksa yapmayacak mı, veya nihayette Tanrılar hem yapabilir ve hem de yapmak istiyorlar mı?.. Eğer Tanrılar yeryüzünden kötülükleri kaldırmak istiyorlar da kaldıramıyorlarsa o zaman onlar her şeye gücü yeten değillerdir. Eğer yapabilirler de, yapmak istemiyorlarsa o zaman onlar iyiliksever değillerdir. Eğer onların kötülüğü kaldırmaya ne güçleri ne de istekleri varsa o zaman onlar ne her şeye gücü yeten, ne de iyilikseverlerdir. Ve son olarak eğer Tanrılar kötülüğü kaldırma gücüne sahipseler ve kaldırmayı istiyorlarsa o zaman kötülük nasıl ortaya çıkmıştır?

Burdaki soruyu lisede din hocama sormuştum.

Dünyada kötülük neden var diye.Allah istediği için dedi.Bende neden dedim

Her şey güllük gülistanlık olunca sınav olmazmış .Kötülüğü görüp uymazsak sınav olurmus.

Yani kötüyü görmezsek iyinin değerini anlayıp şükretmezmişiz.

Bu cevap Allah'a mecburiyet atfetmektir ve Epikuros'un sorusunun özünü anlamamış olmanın göstergesidir...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bak arkadaşım gerçekten bu sorunun cevabını istiyorsa buyur oku:

"Şeytanların halkı ve icadı ne içindir? Cenâb-ı Hak şeytanı ve şerleri halk etmiş; hikmeti nedir? Şerrin halkı şerdir, kabîhin halkı kabîhtir(kötülüğün yaratılması kötülüktür).

Elcevap: Hâşâ, halk-ı şer şer değil, belki kesb-i şer (şerre yönelmek tercih etnek) şerdir. Çünkü, halk ve icad bütün netâice bakar. Kesb, hususî bir mübaşeret olduğu için, hususî netâice bakar. Meselâ, yağmurun gelmesinin binlerle neticeleri var; bütünü de güzeldir. Sû-i ihtiyarıyla bazıları yağmurdan zarar görse, "Yağmurun icadı rahmet değildir" diyemez, "Yağmurun halkı şerdir" diye hükmedemez. Belki sû-i ihtiyarıyla ve kesbiyle onun hakkında şer oldu. Hem ateşin halkında çok faydalar var; bütünü de hayırdır. Fakat bazılar, sû-i kesbiyle, sû-i istimaliyle ateşten zarar görse, "Ateşin halkı şerdir" diyemez. Çünkü, ateş yalnız onu yakmak için yaratılmamış. Belki o, kendi sû-i ihtiyarıyla, yemeğini pişiren ateşe elini soktu ve o hizmetkârını kendine düşman etti....

...İşte, kâinattaki şerlerin, zararların, beliyyelerin ve şeytanların ve muzırların halk ve icadları şer ve çirkin değildir; çünkü çok netâic-i mühimme için halk olunmuşlardır. Meselâ, melâikelere şeytanlar musallat olmadıkları için, terakkiyatları yoktur; makamları sâbittir, tebeddül etmez. Kezâ, hayvânâtın dahi, şeytanlar musallat olmadıkları için, mertebeleri sabittir, nâkıstır.

Âlem-i insaniyette ise, merâtib-i terakkiyat ve tedenniyat, nihayetsizdir; Nemrutlardan, Firavunlardan tut, tâ sıddıkîn-i evliya ve enbiyaya kadar gayet uzun bir mesafe-i terakki var. İşte, kömür gibi olan ervâh-ı sâfileyi, elmas gibi olan ervâh-ı âliyeden temyiz ve tefrik için, şeytanların hilkatiyle ve sırr-ı teklif ve ba's-ı enbiya ile, bir meydan-ı imtihan ve tecrübe ve cihad ve müsabaka açılmış. Eğer mücahede ve müsabaka olmasaydı, maden-i insaniyetteki elmas ve kömür hükmünde olan istidatlar beraber kalacaktı. Âlâ-yı illiyyîndeki Ebu Bekr-i Sıddık'ın ruhu, esfel-i sâfilîndeki Ebu Cehil'in ruhuyla bir seviyede kalacaktı.

Demek, şeyâtin ve şerlerin yaratılması, büyük ve küllî neticeye baktığı için, icadları şer değil, çirkin değil. Belki, sû-i istimâlâttan ve kesb denilen mübaşeret-i hususiyeden gelen şerler, çirkinlikler kesb-i insana aittir; icad-ı İlâhîye ait değildir."

Yine kısa cevaplamak amacıyla bu alıntıyı yaptım.Bediüzzamanın da dediği gibi insanlık içinde elmas kalpli Ebubbekirlerle kömür kalpli ebu cehillerin ayrışması ve kaderi kıymetlerinin taalluk etmesi için bu şeytanların varlığı şarttır.Yoksa Cenabı Hak elbetteki Alimi Külli Şey ismiyle olmuş olan v eolacak her şeyi ilmiyle kuşatmıştır

Link to post
Sitelerde Paylaş
lütfen gerçeklerden konuşalım,

bu bilimi adamının, öteki bilim damının teorilerden değil.

kendin diyorsun newtonun teorisi yanlış diye.eınsteıne kadar hep doğru bilinip savunulmadı.

kalkıp sonra da eınsteın teorisi doğru diyorsun.

yakında başka bir teori ortaya atılacak bu sefer de einsteın teorisi mi yualan diyeceksin

bilim de gelişiyor ilerliyor, her gün yeni yeni şeyler öğreniliyor.

her yeni bilgi ,kanıt,buluş bir öncekini yok ediyor. çürütüyor yada yalanlıyor.

doğru dünya yuvarlaktı ama nedense bilim ilerleyince kutuplardan basık olduğu ortaya çıktı.(elips)

yakında dünyanın merkezi kare şeklinde derlerse şaşırmam.nasıl olsa yarın veya başka bir zaman diktörtgen olduğu ortaya çıkacak.

merak etme bilimin kendisi bir gün darwinin teorisini de çürütecek ve yalanlayacak. hatta çürüttü bilem.o zaman sizin halinizi görmek isterim.

Sonunda her şey yalanlanacak bir tek Kur'an kalacak... :good:

Link to post
Sitelerde Paylaş
Evrimi yalanlayan 400 tane bilimadamı da var, peki onlar da salak mı?

Salak.

Ama yalancı ve sahtekarlar aynı zamanda.

Evrim teorisi; türlerin oluşumunu açıklayan en iyi teori şu anda bu kısmen yanlışlanabilir, tamamen çürütülebilir ama şundan eminim bu gene bilimsel bir teori ile olabilir, yaradılış saçmalığı ile değil.

Sıkıntı buradadır, evrim teorisi karşıtları bilimsel olmayan iddialarla bu teoriye karşı çıkmaktadırlar ve sürekli madara olmaktadırlar ciddiye dahi alınmamaktadırlar, çünkü yöntemleri salaklık, yalancılık, sahtekarlık üzerine kuruludur, kanıt olarak öne sürdüklerinin hiçbiri bilimsel değildir. Uydurmadır kısaca.

Eğer evrim teorisine veya onun bölümlerine itiraz varsa bunların dayandığı temel biyoloji, kimya, antropoloji vs. vs olmalıdır.

Muhammed rüyasında görmüş kanıt olamaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bak arkadaşım gerçekten bu sorunun cevabını istiyorsa buyur oku:

"Şeytanların halkı ve icadı ne içindir? Cenâb-ı Hak şeytanı ve şerleri halk etmiş; hikmeti nedir? Şerrin halkı şerdir, kabîhin halkı kabîhtir(kötülüğün yaratılması kötülüktür).

Elcevap: Hâşâ, halk-ı şer şer değil, belki kesb-i şer (şerre yönelmek tercih etnek) şerdir. Çünkü, halk ve icad bütün netâice bakar. Kesb, hususî bir mübaşeret olduğu için, hususî netâice bakar. Meselâ, yağmurun gelmesinin binlerle neticeleri var; bütünü de güzeldir. Sû-i ihtiyarıyla bazıları yağmurdan zarar görse, "Yağmurun icadı rahmet değildir" diyemez, "Yağmurun halkı şerdir" diye hükmedemez. Belki sû-i ihtiyarıyla ve kesbiyle onun hakkında şer oldu. Hem ateşin halkında çok faydalar var; bütünü de hayırdır. Fakat bazılar, sû-i kesbiyle, sû-i istimaliyle ateşten zarar görse, "Ateşin halkı şerdir" diyemez. Çünkü, ateş yalnız onu yakmak için yaratılmamış. Belki o, kendi sû-i ihtiyarıyla, yemeğini pişiren ateşe elini soktu ve o hizmetkârını kendine düşman etti....

...İşte, kâinattaki şerlerin, zararların, beliyyelerin ve şeytanların ve muzırların halk ve icadları şer ve çirkin değildir; çünkü çok netâic-i mühimme için halk olunmuşlardır. Meselâ, melâikelere şeytanlar musallat olmadıkları için, terakkiyatları yoktur; makamları sâbittir, tebeddül etmez. Kezâ, hayvânâtın dahi, şeytanlar musallat olmadıkları için, mertebeleri sabittir, nâkıstır.

Âlem-i insaniyette ise, merâtib-i terakkiyat ve tedenniyat, nihayetsizdir; Nemrutlardan, Firavunlardan tut, tâ sıddıkîn-i evliya ve enbiyaya kadar gayet uzun bir mesafe-i terakki var. İşte, kömür gibi olan ervâh-ı sâfileyi, elmas gibi olan ervâh-ı âliyeden temyiz ve tefrik için, şeytanların hilkatiyle ve sırr-ı teklif ve ba's-ı enbiya ile, bir meydan-ı imtihan ve tecrübe ve cihad ve müsabaka açılmış. Eğer mücahede ve müsabaka olmasaydı, maden-i insaniyetteki elmas ve kömür hükmünde olan istidatlar beraber kalacaktı. Âlâ-yı illiyyîndeki Ebu Bekr-i Sıddık'ın ruhu, esfel-i sâfilîndeki Ebu Cehil'in ruhuyla bir seviyede kalacaktı.

Demek, şeyâtin ve şerlerin yaratılması, büyük ve küllî neticeye baktığı için, icadları şer değil, çirkin değil. Belki, sû-i istimâlâttan ve kesb denilen mübaşeret-i hususiyeden gelen şerler, çirkinlikler kesb-i insana aittir; icad-ı İlâhîye ait değildir."

Yine kısa cevaplamak amacıyla bu alıntıyı yaptım.Bediüzzamanın da dediği gibi insanlık içinde elmas kalpli Ebubbekirlerle kömür kalpli ebu cehillerin ayrışması ve kaderi kıymetlerinin taalluk etmesi için bu şeytanların varlığı şarttır.Yoksa Cenabı Hak elbetteki Alimi Külli Şey ismiyle olmuş olan v eolacak her şeyi ilmiyle kuşatmıştır

Anlattıklarınızın tamamı yine Kadir-i mutlak'a mecburiyet atfetmektir ve Kadir-i mutlak ismi ile çelişmektedir... Epikuros'un sözlerini bir daha okuyun... Allah'ın mutlak ve namütenahi kudretini yine O'nun kendisinin yarattığı sebeplerle sınırlayamazsınız... Yani "öyle olmasaydı, böyle olurdu" veya "öyle olamazdı" gibi söylemler şirk koşmaktır ve Allah'ın isim ve sıfatlarını anlayamamış olmaktır... Bazı isim ve sıfatların diğerlerini sınırladığını iddia etmekse durumu daha da içinden çıkılmaz bir hale getirir; bence denemeyin bile...

Müslüman olsaydım en doğru tavır, izah etmeye çalışmamak ve "öyle istemiş" diyerek konuyu kapatmaktır... Bu durumda da tanrıların baş belası olan Epikuros yine devreye girer tabii....

Link to post
Sitelerde Paylaş
Evrim teorisi; türlerin oluşumunu açıklayan en iyi teori şu anda bu kısmen yanlışlanabilir, tamamen çürütülebilir ama

Artık gelişen genetik bilimi sonrası bu ihtimal hiç kalmadı... Genetik maddemizden gelişimimiz takip edilebiliyor... Teorik olarak elbette yanlışlanabilir ama pratik olarak bu ihtimal hiç yok...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...