Jump to content

Ataerkillikle mücadelede yeni fikirler...


Recommended Posts

Arkadaşım, o zaman Aştur kardeşimin iletilerini de raporlayın. Aristo mantığı kurmak herkese serbest değil mi?

-İnsanlar karşı cinsin gönlünü almak için rekabet ederler.

-Öyleyse rekabet güzel bir şeydir.

-Rekabet güzelse kapitalizm doğrudur.

-Koministler rekabetçi değil, dayanışmacıdır.

-Öyleyse kadın-erkek ilişkileri de paylaşımcıdır.

-O zaman kominizm yanlıştır.

Ben bu iki mantık yürütme arasında bir fark göremedim.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 214
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Arkadaşım, o zaman Aştur kardeşimin iletilerini de raporlayın. Aristo mantığı kurmak herkese serbest değil mi?

-İnsanlar karşı cinsin gönlünü almak için rekabet ederler.

-Öyleyse rekabet güzel bir şeydir.

-Rekabet güzelse kapitalizm doğrudur.

-Koministler rekabetçi değil, dayanışmacıdır.

-Öyleyse kadın-erkek ilişkileri de paylaşımcıdır.

-O zaman kominizm yanlıştır.

Ben bu iki mantık yürütme arasında bir fark göremedim.

Kadın erkek ilişkisi paylaşımcı değil ancak öyle olsa bile komünizmin yanlış olduğunu nereden çıkarıyorsun? Yanlışlığını hangi ahlaki temele dayandırıyorsun?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Kadın erkek ilişkisi paylaşımcı değil ancak öyle olsa bile komünizmin yanlış olduğunu nereden çıkarıyorsun? Yanlışlığını hangi ahlaki temele dayandırıyorsun?

Arkadaşım, benim bu işlere pek kafam basmaz ama sen benden daha safsın söylemesi ayıp. Roquentin diye bir arkadaş var git ona sor sen. O anlamıştır benim ne demek istediğimi.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sağol.

Her yaptığım iş doğrudur ayıptır söylemesi.

Bu konuda savunduğum görüşlerim de baştan sona doğrudur.

Ben her zaman doğru şeyleri savunurum.

Hatta birşey hakkında emin olamıyorsanız, benim ne yapığıma ve ne dediğime bakıp tekrar ediniz.

(Bakınız: Narsizm) :)

Normalde provokasyonları umursamam, ama başlık benim olunca bir duyarlılık gelişti ister istemez. :)

Evet, raporlamakla doğru bir iş yapmışsın ama fikirlerin için aynı şeyi söyleyemeyeceğim hayatım. Hepsi manyakça.. Başlık boyunca yazdım düşüncelerimi.

Hem Freddie'ciğim, ben kadınlardan hoşlanmıyorum.

Akıllı kadınları ve onlarla işbirliğini çok severim, arkadaşlık ederim ama hepsi o.

Çocuğumu babasıyla büyütmeyi ve onlarla yaşamayı tercih ederim. Olmuyorsa, yürümüyorsa da bye der, oturur çocuğumu büyütürüm. Erkekleri seks aracı olarak kullanmaktan yana da değilim. Sekse bakış açım mekanik değil, sizlerin de olmasın bence.. Ruhsal doyum çok önemlidir.

Bunlar da kişisel düşüncelerim, sadece beni bağlar. Onları da yazmış olayım.

Neden?

Çünkü çirkindi, provokatifti. Raporlanmış, yeniden asılmayacak.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Arkadaşım, o zaman Aştur kardeşimin iletilerini de raporlayın. Aristo mantığı kurmak herkese serbest değil mi?

-İnsanlar karşı cinsin gönlünü almak için rekabet ederler.

-Öyleyse rekabet güzel bir şeydir.

-Rekabet güzelse kapitalizm doğrudur.

-Koministler rekabetçi değil, dayanışmacıdır.

-Öyleyse kadın-erkek ilişkileri de paylaşımcıdır.

-O zaman kominizm yanlıştır.

Ben bu iki mantık yürütme arasında bir fark göremedim.

Önerme hatalı

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tarihin her noktasında siz ezim ezim ezilen kadınlar bilmiyorum da neyinize güvenerek erkeklere meydan okuyorsunuz? İyi olan siz olsaydınız şu anda ataerkil değil zaten anaerkil toplum olurdu. Erkekleri sadece sex aracı olarak görme hayalleriniz Thomas Moore'un ütopyalarını bile geçiyor.

Başlığı okumaya çalışıyoum, yalanlarınıza evrimi ve bilimi de alet etmişsiniz. Neyse güçlü olan kazansın. :)

Link to post
Sitelerde Paylaş
Birincisi, kadınların aseksüel veya lezbiyen olması önerisi benim değil bahsettiğim yazarın önerisiydi.

İkincisi, yazar, kadınlara sadece aseksüellik ve lezbiyenliği değil, erkeklerle ilişkiyi de öneriyordu. Sadece, bu ilişkide bir iktidar işleyişi olduğunu ve kadınların ilişkide kendilerini ezdirmemesini vurguluyordu. Cinselliğin yaşanışına ve şu ''becerme'' muhabbetine de bu bağlamda değinmişti.

Üçüncüsü, bu başlıktaki hiçbir iddia dayatmacı değildir. Sadece kendi görüşlerimizi uygulayabileceğimiz bir ortam istiyoruz, hepsi bu. Kimseye birşey buyurduğumuz yok, sadece tavsiye ediyor ve kendi hayatımızı o yönde yaşamak istediğimizi belirtiyoruz.

Evet, bu ilişki bir iktidar ilişkisidir, mantığını da 'becerme/becerilme' ilişkisi üzerine kuruyor. Yapmamız gereken bu mantığı ortadan kaldırmak, zaten adam 'beceren, üstündür' diyor, sen de 'o halde ben de becereyim, iktidar ilişkisinde değişiklik yapayım' derken, 'beceren, üste çıkar' varsayımını koruyorsun. Yani, 'becerme, toplumsal ilişkileri sürdürmekte işlevsel bir nosyon' diyerek, onun bakış açısını olumluyorsun.

Bir veya birkaç kız, erkekleri 'beceriyor' diye, erkekler tarafından 'becerilmeyi' tercih edecek kızlar iktidarın baskısından daha da özgürleşmiş olmayacak. Kızların bir kısmı, pasif ilişkiyi tercih ettiği sürece, erkekleri 'becermeyi' seçecek bir grup kızın böyle davranması, 'pasifliği seçen kızlar' yararına bir değişiklik yaratmayacaktır.

Bu kızlar, pasif olmayı tercih ettikleri için 'ben de seni beceririm' demeyecek tabii, ama şunu soracak, 'aktif ilişkiyi neden bir becerme ilişkisi olarak görüyorsun?'

Belki şöyle birşey diyebilirsin becerdiğin erkeğe -düşündüreceksin ya- : 'Al bak, ben de seni becerdim, ne oldu şimdi?'

Bu, zannetmiyorum ki sorunumuza çözüm olsun. Becerme hususunda maço bir tavrı olan erkek, zaten senin tarafından becerilmeyi seçmez ki! Tecavüz mü edeceksin? Bu söylediğin eğer ki erkekte bir yabancılaşma ve kaygı duygusuna yol açarsa, bunun karşılığı olarak, daha çok erkek geleneksel rollere daha fazla bağlanmaya başlayacaktır.

Sırf bunu bir erkeğe teklif ettiği için yaralanacak, tecavüze uğrayacak kızlar olabileceğini biliyor musun? Git bunu bir köy kahvesinde yağız bir delikanlıya teklif et bakalım. Senin bu söylediğini makul bir biçimde tartışabilmesi için bile, bir erkeğin bu 'becerme/becerilme' takıntısından -en azından bir ölçüde- azade olması gerektiğini görmüyor musun?

Bir de mesele, senin kişisel bir dayatma yapıp yapmamandan daha geniş bir mesele. İyi bir komünist olacağım diye, kız arkadaşını terkeden insanlar tanıdım. Elbette kimse bunlara fiziksel bir dayatmada bulunmadı. Ancak hakim bir semboller ve kavramlar düzeni olarak ideoloji, bireylerin duygu, düşünce ve arzularını tanımlayıp, onları saf bir kimlik kazanmaya itekleyerek, 'kendisini bir tür üst-buyruk' olarak dayatma gücüne sahiptir, sorun burada.

Yani 'anlamlı bir hayatın olsun istiyorsan, kurtulmak istiyorsan; arzularını bastıracaksın' dediğin an, bitmiştir.

Gene idealizme daldın. ''Önemli olan buyruğun imahsı'' imiş! İyi de ballı böreğim, günümüz toplumunda buyurma gücüne sahip bulunanların bu statülerinin kökeninde ekonomik bir güç ve/veya bundan doğmuş bir sosyo-kültürel avantaj yok mu? Sen buna karşı mücadele vermeden(yani buyurucunun bu avantajını ve statüsünü olumsuzlamadan) nasıl olacak da buyurmanın kendisine karşı koyacaksın? Burjuva aileyi ortadan kaldırmadan, kocanın karısına buyurmasını yok etmek ne kadar mümkündür? Veya, kadınlar cinsellikteki edilgin konumdan çıkıp 'etkin'liklerini yaşamadan nasıl olacak da konuşma dilinde kadını hedef alan ''becerme'' muhabbetini değiştireceksin?

Burada idealizm filan yok. Buyruğun imhasını çıkarsadığım yerin kendisi, zaten patriyarkinin aşılmasına imkan verecek toplumsal koşulların, kapitalist toplumlarda nüve halinde de olsa, bulunuyor olduğu yerdir.

Sosyo-kültürel avantaja karşı mücadele etme filan da demiyorum, seninkisi doğru mücadele filan değil, hatta bir tür mücadele dahi değil diyorum ben.

Burjuva aileyi yok etmenin en kesin yolu, ailenin üzerine kurulduğu sabit kimliklerin dışına kaçmayı başarabilmekte: Sen burada ne kadar çok konuşursan konuş, bir gay altkültürü veya önüne gelenle yatan libertin bir kadın, bu sistemi senin 'peygamberane sözlerinden' daha çok tehdit ediyor. İşte tam bu anlamda, erkeklerle aktif olarak ilişkiye girmeyi savunan bayanların desteklenmesi anlamlı olabilir. Bu kategorilerin kendilerini üzerine kurduğu kimliklerin heterojenliğini göstermek, önemlidir. Fakat bunun asıl yolu, becerildiği anda dahi, kadının aslında becerilmediğini anlatabilmekten geçiyor. Vurgulamaya çalıştığım nokta bu.

Herkes bir araya gelecek ve senin okuduğun kitapları okuyup topluca ''buyrukları kaldırmaya'' karar verecek, bundan sonra da kimse kimseye buyruk vermeyecek mi sanıyorsun? ''Önemli olan buyruğun imhasıdır'' lafı çok güzel ve aynı fikirdeyim. Fakat bu imha için, buyruk altında inleyenlerin buyuranları olumsuzlaması gerekiyor. Bu dediğim, onları buyruk altına sokmak için değildir. Bir de meseleyi bu biçimde çarpıtıyorsun, unutmadan söyleyeyim. Kimseye buyruk verme sevdamız yok. Karşılaştığımız buyruklardan, o emirleri verenleri alaşağı ederek kurtulacağımızı söylüyoruz sadece. Daha doğrusu, erkeklere bu buyurma gücünü veren toplumsallığı alaşağı etmekten bahsediyoruz. Bunu, -senin çarpıttığın gibi- onlara buyurmak için değil, eşitlik için yapıyoruz.

Yukarıda bunu kastetmediğimi yazdım, kitaplar tahakkümü ortadan kaldırmaktan çok, gözlemleyebildiğim kadarıyla, tahakküme giden yolu açıyor.

Seninle mücadelenin belirli bir yönde inşa edilmesi durumunda, eylemliliğin ne yönde ilerleyeceğini tartışıyoruz, kimse buyruk ilişkisini olumsuzlama demiyor sana. Ha, bir de önemli olan 'becerilmeyi olumsuzlamak' değil, bunu erkekler de yapıyor. Bizim olumsuzlamamız gereken, 'becerme/becerilme' kategorizasyonunun kendisi.

Yoksa eyvallah, istediğin erkekle aktif ilişkiye girebilirsin. Zevkli olmadığını da söylemiyorum :p

Çok soyut konuşuyorsun Roq. Otonom marksistlerde bu tür bir kusur var. Diyorlar ki, ''emek, ücretli emek olmaktan ve sermayenin tahakkümünden çıkıp kendi değerini artıracak, kendini olumlayacak''. İyi, güzel, süper ama nasıl olacak bu? Yani karşıtını olumsuzlamadan kendini olumlamanın yolunu açamıyorsun ki? Kapitalizm tümden tasfiye edilmeden sistem içi ''komünal emek adacıkları'' mı yaratacağız? Benzer biçimde, ataerkil kültürü kuran aile kurumu ve babanın belli olmasına dayanan ahlaka muhalefet etmeden nasıl olacak da erkeklerin buyurma gücünü yıkacağız?

Bana sorarsan Otonomist Marksistlerin hatası filan değil 'soyut konuşmak'. Zaten kimse onları soyut konuştuğu için eleştirmiyor, -kelimelerin kendisi soyut zaten, teoriler birer soyutlama, somut konuşmak nasıl ola ki?-, fakat dilin tahakküm kapasitesinden kaçmak için, elitist bir yöne saptıkları gerekçesiyle eleştiriliyorlar.

Senin eleştirin ise daha çok, 'pratik' olmakla ilişkili. 'Komünal emek adacıkları' dediğin zaman, kullandığın metafora bağlı olarak, birbirinden bağımsız ve birbiriyle etkileşimden yoksun alternatif toplumsal alanlar yaratmaya çalıştığımızı varsaydığını anlıyorum, bizim böyle bir amacımız yok.

Holloway'in, SWP'cilerle girdiği tartışmada defaatle denediği halde, anlatamadığı birşey var: 'Ya devlet kuracaksın; ya da mücadeleler daima yerel düzeyde kalacak, otonom örgütler birbiriyle hiçbir ilişki kurmayacak, bunlar güçlerini birleştirmeyi asla başaramayacak' dikotomisi, bir 'false dichotomy'dir, bir safsatadır.

Asıl sen devleti ele geçirmek istiyorsan, devletin kendini sınırladığı coğrafyadaki iktisadi-sosyolojik-politik değişkenlerin tamamını kontrol edip, düzenleyebileceği ve bunları devrimci bir doğrultuda 'tımar edebileceğini' varsayıyorsun ki, Marksizm'in bu düzeyde karikatürize edilmiş bir yorumuyla daha evvel karşılaşmadım :)

Tekrar söylüyorum, ben sana 'babaya, aileye, anneye' muhalefet etme demiyorum.

İşçi sınıfına gelince o, zaten sermaye sahibini 'olumsuzlayarak', kapitalizmin kuruluşuna katkıda bulunuyor. Sermaye ilişkisinin, ancak sermayenin kendisini, proleteryada olumsuzlamasıyla sürdürülebileceğini unutma. 'Olumsuzlamanın olumsuzlaması, zıtların birliği ilkesinin garantisidir.'

Zaten 'diyalektik önemlidir' diyen düşünürlerin önemli bir kısmı da, Hegelci 'pozitif diyalektikten bıktık, bize negatif diyalektik lazım' diyerek, bu senin mantığını terk ediyor.

Etkileşimin karşılıklı ve dinamik olması, maddi koşulların son kertede belirleyici olduğu gerçeğini değiştirmez. Örnek üzerinden konuşalım;

Güneydoğu'da kırsal kesimde, ağasının toprağında çalışan bir koca var ve kadın evde ev işleri ile uğraşıyor, geliri yok diyelim.

Ben diyorum ki, maddi koşullar son kertede de olsa belirleyicidir, biz bu kadını ve hatta kocasını istediğimiz kadar bilinçlendirelim, eğitelim v.s. farketmez, bu kadının ekonomik gücü yok, bu yüzden kısmi bir başarı elde etsek bile bu durum uzun ömürlü olmayacak ve ataerki kendini yeniden üretecektir.

Sense, bu tespitimize, ''ekonomik durumun diğer etkenler üstünde daha belirleyici olduğunu söylemek indirgemeciliktir, neyin ne kadar etki edeceğini bilemeyiz, bu çok dinamik ve değişkendir, hede hödö'' v.s. diyerek karşı çıkıyorsun.

Baştan sona laf kalabalığı...

Ekonominin ne kadar belirleyici olduğunun ölçüsü toplumdan topluma değişir tabi, fakat ekonomi, diğer etkenlere göre her zaman için daha belirleyicidir.

Maddi koşullar son kertede belirleyici filan değildir, maddi olmayan ne gibi bir etkileşim, maddi koşullarla ilişkide bulunuyor ki, 'son kertede etki eden yalnız maddi koşullardır' diyorsun?

Maddi koşulların dışında etkileşen birşey zaten yok; aile kurumu da, en az şirket kurumu kadar maddi. Ben ekonomik indirgemecilik derken, ekonominin etkisi yok filan demiyorum; ekonomi alanından dıştaladığın diğer tüm ilişkisellik türlerine 'aşkın' bir yerden kurduğun ekonomi alanını, dokunulmaz kılıyorsun, diyorum.

Ekonomi de, diğer etkenlere göre her zaman daha etkin filan değildir. Tarih o kadar karmaşık işleyen bir süreçtir ki, bazen imparatorun karısına duyduğu kıskançlık, bazen cinsel bastırılmışlık, bazen bir psikotiğin başlattığı bir eylemlilik dahi, koskoca bir isyan dalgasının veya bir savaşın startını verebilir. Tek tek her bir olgunun belirlenişinde, ekonomi daha belirleyici filan değildir.

İşte sizin sıkıntınız da burada zaten. Sanıyorsun ki o algı o yapıları üretiyor. Hayır, o yapılar o algıları üretiyor. O algıların da bir karşı etkileri var ve o yapıların kendilerini kalıcılaştırmalarını sağlıyorlar elbette. Ama işin kökeninde, o yapılar algıları üretiyor. Biz eğitimle algıları değiştirmeye çalışacaksak ve sırf bu yüzden ataerkillik ortadan kalkacaksa, yani bunu öneriyorsanız, o zaman bunun, proleteryaya dönüp: ''siz sömürünün varolduğu yönünde bir algıya sahipsiniz, ama sizi asıl tutsak eden bu algınızdır, bu algınızı kırın, kendinizi özgür gibi algılayın'' demekten ne farkı var? Mevcut üretim tarzı ve onun ürettiği kurumlar ortada duruyorken, biz kalkıp da algıları radikal biçimde değiştiremeyiz. Bunu dinler bile yapamamıştır. Uçuyorsun...

Ben nerede 'algılar, yapıları üretiyor' demişim? Veya ben nerede 'eğitim herşeyi çözer' ifadesini kullanmışım? Yok öyle birşey.

Orada algılar/yapılar arasındaki ilişkiye dair bir önerme yok, orada söylediğim, bu yapıların dışına çıkmak için nasıl düşünmemiz gerektiğiyle ilgili. Marx'ın Kapital'de 'Lan nasıl çıkarız bu sistemin dışına?' diye koca bir teori parçalaması idealistliğinden değildi; aynı şekilde, ne sen 'kadınları, erkekleri becermeye ikna edelim' dediğinde idealist oluyorsun, ne de ben şu yukarıdakileri söylediğimde.

''Beceren/becerilen'' algısını günümüz toplumu üretiyor ve bu algının tam olarak ortadan kalkması için mevcut toplumsal yapının değişmesi gerekiyor. Bundan kastım, üretim tarzının değişimidir. Fakat böyle diyerek kurtuluşu devrimci değişimin sonrasına ertelemiş oluyoruz. Oysa, sonraya ertelenen sadece tam olarak kurtulmaktır. Kısmi kurtuluşlar ise devrim öncesindeki mücadelemizde gerçekleşebilir. Fakat bu mücadelede, biz sanki devrim olmuş ve üretim tarzı ile toplum yapısı değişmiş, algımıza ''becerme/becerilme'' ayrımını dayatan koşullar yok olmuş gibi davranamayız. İşte senin göz ardı ettiğin budur. Algımızın değişimi devrimden sonra olabilir ancak. Devrim öncesi mücadelede algımız değişmez ve biz mevcut toplumun bize sunduklarıyla düşünürüz. Zaten devrim tam da bu yüzden 'kendini olumlayarak' değil, 'karşıtını olumsuzlayarak' gelecektir. 'Kendini olumlama', ancak devrim sonrasındaki yeni üretim tarzında mümkündür. Devrim öncesinde, yani hala mevcut sınıflı toplum duruyorken biz kalkıp da insanların kendi zihinlerinden ''becerme/becerilme'' algısını silmelerini bekleyemeyiz. Bu tür bir beklentinin adı maddeden kopukluk olur. Devrimi yapacak insanları eski toplum bize sunacak ve biz eldeki maddeye göre taktik belirleyeceğiz; kendimiz turfanda insan yetiştirmeyeceğiz. Senin düşüncen biraz turfanda insan yetiştirmeye benziyor. Daha şimdiden, sömürü mekanizmasının tahakküm ilişkileri aynen duruyorken, insanların algılarının buyurma veya ''becerme/becerilme'' düşüncesinden temizlenebileceğini sanıyorsun. Yok böyle birşey! Bu sanının adı resmen dindarlıktır. ''Kimse kimseye buyurmasın, artık becerme lafı etmeyelim, öyle algılamayalım, zihinlerimizi tahakkümcü anlayıştan kurtaralım'' v.s. gibi telkinlerle insanların bilincinin değişeceğini sanmak bal gibi de yeni bir din üretip onun papazlığını yapmaktır. Fakat böyle birşey olmaz. Biz mücadelemizi, mevcut toplumun şekillendirdiği insanlarla yapabiliriz ancak, ve bu insanların algısında da ''becermek'' var. O halde, bu algıyı düşmana yöneltmeye çalışacağız, yani onları becerenleri becerecekler. Başka türlü devrim olmaz. Egemenleri becerince, ele alacağımız iktidarla üretim tarzını değiştireceğiz ve toplumun algısı işte o zaman tahakkümcü-buyurucu düşüncelerden arınabilecek.

Hala aynı yanlış anlama(lar) var, bu yüzden çok fazla birşey söylemeyeceğim burada. Kimse maddi yapıyı değiştirmek için düşünce gücünü kullanacağız demiyor, maddi koşulları değiştirebilecek eylemselliği tutturabilmek için, ne gibi 'kaçış yolları'na sapmalıyız diye kafa yoruyoruz.

Bir de, ne Hegelci ne de Marksist olmayan bir algın var: Bu sistemde 'olumlanacak hiçbirşey yok'sa, komünizmin kapitalizmin bağrından doğacağını nasıl söyleyebiliriz? Tam olarak komünizme giden yolu açacak olanın, kapitalizme içkin 'olumsal' güçler olduğunu söylediğimiz için, Marksistiz. Aksi takdirde, kapitalizmden komünizme geçişe dair 'tarihsel-toplumsal' bir perspektif üretmek mümkün olmaz.

Herkes Zapatista değil.

Bunu ironi mi kabul etsem? Marcos ve entellerin Chiapas halkını değiştirmesinden çok, Chiapas halkının Marcos ve entelleri değiştirmesi ve utandırmasından bahsedilebileceğini söyleyen kişi, Marcos'un kendisi.

Şu yazdıklarınla artık çarpıtmanın çok ötesine gittin, haksızlık yapıyorsun resmen. Tepedekilerle alttakilerin yerini değiştirmeyi düşündüğümüz de nereden çıktı? Bin defa söyledim, gene söyleyeyim, tepedekileri tepeye koyan toplumsal ilişkileri olumsuzluyoruz biz. Bunu, artık kimse tepede olmasın diye yapıyoruz. Kocanın egemenliğini kırmak için onu değil ona o egemenliği veren aile kurumunu hedef alıyoruz örneğin. Burada amacımız, erkeği tahakküme almak değil, kadını tahakküme alan kurumu yıkmak.

Ha, ama yeni kurulacak eşitlikçi koşullar kadınlara doğal bir avantaj sağlıyor ve erkeği dezavantajlı kılacaksa ben ne yapayım. :)

İşte sorun burada: Sistem yalnız erkeklerin egemenliğiyle değil, kadının da boyun eğişiyle işliyor. Dolayısıyla eşitlikçi ilişkilerin yolu, yalnız erkeği iktidar dışına sürerek değil, iktidarın dışında kimsenin kalmayacağına garanti altına almanın yolları üzerine kafa yorarak inşa edilebilir. Bu yüzden 'erkek dezavantajlı olacaksa, ne yapayım?' yaklaşımı Marksist bir yaklaşım olmaktan öte, 'kendi lezbiyen adacıklarımızı yaratalım' diyen radikal feministlerin yaklaşımına uyuyor.

Öyle mi sanıyorsun?

En azından adamı, ''delikanlı adam kendini düzdürür mü?'' sorunsalıyla başbaşa bırakıp kendini, 'delikanlı' kültürünü ve 'düzmek' düşüncesini sorgulamasını sağlamış oluruz.

Aaah, ah freddie. Az biraz deneyim gerekli benim demek istediğimi anlamak için. Kaç adet lezbiyen, gay, BDSM, transeksüel-erkek/transeksüel-bayan ilişkisine şahit oldun?

Lezbiyen çiftler arasında, her ikisi de birbirini 'düzerken' -veya daha doğrusu, yapay yollardan düzerken/ kimse kimseyi doğal yollardan düzmezken-, defalarca birinin, diğerine 'erkek/kadın' ilişki kategorisini dayattığını gördüm, aynısı gay ilişkilerde de geçerli.

Sadece bu da değil, bu lezbiyen/gay çiftler arasında, birinin diğerine, 'geçen gece neredeydin, senin için saçımı süpürge ettim, tüüü' edebiyatını kullanarak, onun kafasını ütülediğine şahit oldum :)

Sen hiç biseksüel bir erkekle, heteroseksüel bir kadının ilişkisine şahit oldun mu? Kendisini 'düzdürürken', eşini erkek sinekten kıskanan biseksüel erkekler gördün mü?

Pegging'den, kadınının kalçalarını okşamasından hoşlanan kaç adet erkeğin, maço tavırlar sergilemeye devam ettiğini bildiğimi bir bilsen :)

O yüzden bu söylediklerin hiç doğru değil.

tarihinde Roquentin tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Sen hiç biseksüel bir erkekle, heteroseksüel bir kadının ilişkisine şahit oldun mu? Kendisini 'düzdürürken', eşini erkek sinekten kıskanan biseksüel erkekler gördün mü?

Tam bu örneğe uymasada 2bi erkek ile 1 hetero bayanın (ikili diyemesek de olsun :) ) dışa dönük kıskançlık triplerine rastladım diyebilirim

Link to post
Sitelerde Paylaş
İyi olan kazansın demek nazizim mi oluyormuş :)

Evet, Light Nazisim oluyor.

Hem hilkat(yaradılış) garibesi olmayan babasını belirsizleştirdiğiniz çocuğunuz, bir para babası garibe tutulursa ne diyeceksiniz..

Boşver kızım, sen beni dinle ırkını bozma,kirletme..

Para herşey demek değildir, şöyle eli ayağı düzgün biriyle çiftleş..

..Diye beynini yıkayıp olmadı tecrit mi edeceksiniz kızınızı?

Peh..Nazismin evrimsel Yeşilçam klasiği.. :)

tarihinde Jeriko tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Çok fazla laf çok fazla tartışma, ama söylenen çok az şey var. Herkes istediği hayatın peşinden koşup ona ulaşsa burda tartışma gereği duymayacak. Ve bu kadar çok tartışmanın ve laf kalabalığının olduğu yerde insan hiç bir tarafa hak veremiyor. Freddie nin "kimseye bişey dayatmıyoruz bu yönde bi hayat yaşamak istiyoruz" laflarının haricinde kendi yaşamına ait birşey göremiyorum. Siz istediğiniz modeldeki yaşama ulaştınız mı ve hayatınızdan mutlu musunuz? Bize bunların ayrıntıları lazım, bu kadar çok laf değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Evet, Light Nazisim oluyor.

Hem hilkat(yaradılış) garibesi olmayan babasını belirsizleştirdiğiniz çocuğunuz, bir para babası garibe tutulursa ne diyeceksiniz..

Boşver kızım, sen beni dinle ırkını bozma,kirletme..

Para herşey demek değildir, şöyle eli ayağı düzgün biriyle çiftleş..

..Diye beynini yıkayıp olmadı tecrit mi edeceksiniz kızınızı?

Peh..Nazismin evrimsel Yeşilçam klasiği.. :)

Bu kadar şey yazdık hala hiç birşey anlamamakta direniyorsunuz ya,bravo

Kadınlar zincirlerinden özgür kalabilirse öyle para babası krolara falan tutulamazlar,yada para babasına da tutulurlar ama parası için değil

Kadınlar kime tutulur söyliyim mi?Bazı erkekler vardır mesela,kadın onu gördüğü an hormon seviyesi değişir,vücut sıvıları salgılanmaya başlar olası bir ilişki ihtimali için.Kadınlar normal şartlarda kendisini böyle hissettirebilen erkeklere tutulurlar, doğal olanı budur zaten.Bu seviyede özgür olabilseler keşke.Ama kapitalist dünya maalesef,kadınlar bunun yerine kendine daha iyi bakacak erkek arayışına girmişler,seks sadece erkeklere zevk vermek için yapılan bir görev onlar için

Ama sizde bunu bildiğiniz için muhtemelen işinize gelmiyor ve kandıları cendere altında ezmeyi tercih ediyorsunuz.Kadınların özgürce erkeklerini seçmesini istemiyosunuz,

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu kadar şey yazdık hala hiç birşey anlamamakta direniyorsunuz ya,bravo

Çoğul eki kullandığına göre, birden fazla kişi var burada. Merak ettim, kim bunlar?

Kadınlar kime tutulur söyliyim mi?Bazı erkekler vardır mesela,kadın onu gördüğü an hormon seviyesi değişir,vücut sıvıları salgılanmaya başlar olası bir ilişki ihtimali için.Kadınlar normal şartlarda kendisini böyle hissettirebilen erkeklere tutulurlar, doğal olanı budur zaten.Bu seviyede özgür olabilseler keşke.Ama kapitalist dünya maalesef,kadınlar bunun yerine kendine daha iyi bakacak erkek arayışına girmişler,seks sadece erkeklere zevk vermek için yapılan bir görev onlar için

Bu kadar basit değil: Usame Bin Ladin'e, Ted Bundy'e tutulan kadınlar da var. Bu sadece basit bir kategorizasyon.

Kapitalist dünyaya ilişkin bakış açın da doğru değil: Batı'da kapitalizm arzuyu dışlayarak, kenara iterek değil; yeniden tanımlayıp, sistem içerisine çekerek işliyor.

Olay sadece 'erkeklere zevk vermek' de değil. Ama elbette, gelir seviyesi ile evlilik ilişkisi üzerine çalışmalar, kadınların para babası olan tipleri tercih ettiği fikrini doğruluyor. Tersi de doğru, zira önemli olan bireylerin öznellikleri değil, öznelliklerin kendisini para ilişkisi belirliyor.

Ama sizde bunu bildiğiniz için muhtemelen işinize gelmiyor ve kandıları cendere altında ezmeyi tercih ediyorsunuz.Kadınların özgürce erkeklerini seçmesini istemiyosunuz

Kesin ondandır, art niyetimiz var, aslında forumda bir komplonun sözcüleri olarak bulunuyoruz :)

Beni ve niyetlerimi tartışmaya başladığın an, tartışma Cadı Avı'na dönüşür. Bunu bırak. Niyetlerimi savunacak, 'valla öyle değilim' tartışmasına girecek değilim, kimse de girmez.

Link to post
Sitelerde Paylaş

jadı Hanımefendi, (biraz tezat oldu ama neyse)

Siz dünyayı kendi etrafınızda dönüyor sanıyorsunuz..

Hayvanlar aleminde yaşamıyoruz, yani sadece kadınlar seçmiyor..

Asıl siz, bence durumun farkındasınız ki artık seçilmeyi engellemek istiyorsunuz..

Bazı kadınlar vardır, ortama girdiklerinde afrodizma ortalığı kaplar, zaten bizzat o kadının kendisidir o..

Ben güzele güzel demem güzel benim olmayınca sözü adi bir yalan olur..

Ama bu esnada ilgili bayan ben güzele güzel demem güzel ben olmayınca diye ortalıkta dolaşırsa olmaz..

İşte o anda, bu seviyede erkekler özgür olup fiziki üstünlüklerini kullanabilseler keşke..

Zaten doğal olanı budur..

:)

tarihinde Jeriko tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Neden tezat olsun?

Cadı ismi bana cadalozu çağrıştırıyor, hanımefendi de tam tersini..

Sadece nick..Cadı ve hanımefendi yanyana gelince tezat oldu benim için..

Hanımefendi cadı..Garip bir sıfat gibi duruyor..

Nedeni bu..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Cadı ismi bana cadalozu çağrıştırıyor, hanımefendi de tam tersini..

Sadece nick..Cadı ve hanımefendi yanyana gelince tezat oldu benim için..

Hanımefendi cadı..Garip bir sıfat gibi duruyor..

Nedeni bu..

Anladım, ben jadı'nın kendisi için, 'ne hanımefendisi?' demeye getirdin sandım da :)

Kusura bakma.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bu kadar basit değil: Usame Bin Ladin'e, Ted Bundy'e tutulan kadınlar da var. Bu sadece basit bir kategorizasyon.

Eğer bu tip adamlar kadınların hormonlarını değiştiriyorsa ne diyebiliriz?Ben kimsenin tercihlerini yargılamıyorum ki.Sadece kim kadını mutlu edecekse onu seçebilsin,gelecek için beklentileri olmasın bu seçimi yaparken

Kapitalist dünyaya ilişkin bakış açın da doğru değil: Batı'da kapitalizm arzuyu dışlayarak, kenara iterek değil; yeniden tanımlayıp, sistem içerisine çekerek işliyor.

Bunu şu an ayaküstü işkembeden fırlattın

Olay sadece 'erkeklere zevk vermek' de değil. Ama elbette, gelir seviyesi ile evlilik ilişkisi üzerine çalışmalar, kadınların para babası olan tipleri tercih ettiği fikrini doğruluyor. Tersi de doğru, zira önemli olan bireylerin öznellikleri değil, öznelliklerin kendisini para ilişkisi belirliyor.

Kadınların %70'inin hayatı boyunca hiç orgazm olmadığını ben değil yapılan bilimsel araştırmalar söylüyor.Klitoral orgazmdan bahsetmiyorum

tarihinde jadı tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Kadınlar erkek seçiminde özgür olsun,maddi beklentilerinden sıyrılsınlar dedik,millet bize düşman oldu.Çok mu kötü bir şey söyledik acep?

Cinselliğin TABULAŞTIRILDIĞI bir toplumda yetişenler için çok aykırı bir söz söyledin.Aslında ben de hangi kadının hormonunu harekete geçiyorsam onunla olmak isterim :p

tarihinde euclid tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...