Jump to content

İslamda İçki Nedir?


Recommended Posts

Sarhoş edici içkilerin yasaklanış öyküsü ve her zamanki gibi "esas oğlan" Ömer abimiz:

Bakara 219 Nisa 43 Maide 90-91

Sana, şarap ve kumar hakkında soru sorarlar. De ki: Her ikisinde de büyük bir günah ve insanlar için bir takım faydalar vardır. Ancak her ikisinin de günahı faydasından daha büyüktür..............

Ey iman edenler! Siz sarhoş iken -ne söylediğinizi bilinceye kadar-..........namaza yaklaşmayın............

Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.

Şeytan içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi, Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık (bunlardan) vazgeçtiniz değil mi?

İçki nasıl yasaklandı?

Sarhoş edici içkileri yasaklayan bu ayetlerin, insanları bu yasağa alıştırmak için aşamalı olarak indirildiği inancı yaygındır ama aslında alkol’ün Ömer bin Hattab’ın ısrarı sonucu yasaklandığı anlaşılıyor. Ömer, Hz.Muhammed’e sürekli içki yasağı ile ilgili sorular sormaktadır. Sonunda Bakara 219. ayet iner ama Ömer’i tatmin etmez, “Allah’ım, içki hakkındaki açık ve kesin hükmünü bildir” şeklinde dua eder. Bunun üzerine sırası ile Nisa 43, Maide 90 ve 91 iner, Maide 91’e kadar Ömer duasına devam etmektedir. “Artık vazgeçtiniz değil mi?” kısmına gelince Ömer “vazgeçtik ya rab” diyerek memnuniyetini belirtir, islam dininin en önemli yasaklarından biri böylece Allah emri şeklini alır.

Bu ayetler de islam'ın en katı yasaklarını getiren pek çok ayet gibi Muvafakat-ı Ömer ayetlerindendir, yani Allah'ın islam peygamberi ile değil de Ömer abimiz ile muvafık kalarak indirdiği ayetler. Bu arada şunu da belirtelim, İçki, sıkı şarapçı Hamza abimizin ölümünden sonra yasaklanabilmiştir.

Kadınların örtünmeside Ömer'in baskısıyla olmuş diyorlar <_< .Ne pis adammış bu Ömer ya,şiilerin nefret ettiği kadar var yani :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Arkadaşlar, bir konu açtım, Allah kelamı olduğu iddia edilen Kuran'da içki ile ilgili ayetler üzerinden bu kitabın kendimce önemli gördüğüm bir çelişkisini göstermek istedim. Ne var ki bazı arkadaşlar, bu çelişki üzerine düşünmek yerine içkinin zararlarından-yararlarından dem vurarak konuyu epey saptırmayı başardılar ve dolayısıyla benim düşüncelerini öğrenmek istediğim asıl kesim müslümanlara da daha rahat kıvırmaları için pisti açmış oldular. Dolayısıyla konuyu daha net anlaşılır kılmak amacıyla bir takım şeyleri burada ayrıntısıyla tekraren ele alma ihtiyacı hissettim.

Konu içkinin zararları veya yararları değil, islamın ve Allah kelamı olduğu iddia edilen Kuran'ın içkiyle ilgili çelişkileridir.

Allah,

BAKARA /219 - Ey Muhammed! Sana şarap ve kumardan soruyorlar. De ki: Bu ikisinde büyük bir günah, bir de insanlar için bazı menfaatler vardır. Fakat günahları, menfaatlerinden daha büyüktür.

MAİDE /90 - Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar (putlar) ve fal okları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan kaçının ki, kurtuluşa eresiniz.

MAİDE /91 - Şeytan, içki ve kumarla sizin aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçtiniz değil mi?

diyerek içkiyi günah ve pislik olarak nitelemekte, dolayısıyla da yasaklamaktadır.

Kuran'ın yasak koyduğu bir davranışı yapan kişi, bu davranışı yaparken takındığı tavır doğrultusunda bir takım yaptırımlara maruz kalır. Örneğin konumuz gereği içki yasağını ele alalım. Bakara ve Maide surelerindeki ilgili ayetlere rağmen içki içen adam;

1- Eğer "İçki her ne kadar yasaklanmışsa da, nefsime hakim olamıyorum ve günahını bilerek içiyorum" diyorsa, büyük günahlardan birini işlemiş olur ve bu adam hala mümin olmakla birlikte bir günahkardır. Bu adama karşı yaptırım bellidir: 80 sopa!

İçki içmenin cezası Hz. Peygamberin sünneti ve uygulamasıyla sabittir. Hz. Peygamber ve Hz. Ebû Bekir, içki içene 40 sopa (celde) vurdular. Hz. Ömer zamanında içki içenler çoğalınca o, arkadaşlarıyla istişare etti. Haddin en az miktarı olan 80 değnek vurulmasını kararlaştırdılar (bk. Dârimî, Hudûd,10; A. b. Hanbel, IV, 389).

"Rasûlullah (s.a.s)`a şarab içmiş bir adam getirdiler. Rasûl-i Ekrem: "Ona hadd vurunuz" buyurdu. Ebu Hüreyre demiştir ki: Bizden bir kısmı eliyle, (bazıları da) ayakkabısı ve elbisesiyle dövdüler. (Dayaktan sonra) çekilip gidince: Allah seni rüsvay etsin!` dediler. Peygamber (s.a.s): "Böyle söylemeyiniz, ona karşı şeytana yardım etmeyiniz` buyurdu" (Buhârî, Hudûd, 4; Müslim, Hudûd, 35; Ebû Dâvud, 35, 36; Tirmizî, Hudûd,14,. 15).

2- Eğer "İçki Kuran'da yasaklanmamıştır ve içmem benim imanıma halel getirmez, o nedenle içerim" diyorsa, bu adam Kuran ayetlerini inkar ettiği nedenle küfre düşer, islamdan çıkar. Bu adama karşı yaptırım bellidir: Ölüm!

Müslüman olan bir kimse; Allahı inkâr, peygamberleri veya bir peygamberi kabul etmemek veya zina, eşcinsellik, şarap içmek ve zulüm yapmak gibi ittifakla haram olan bir şeyi helal saymak ve yine alışveriş ve evlenmek gibi ittifakla helal olan bir şeyi haram kabul etmek suretiyle dinden çıkar ve mürted hükümlerine tabi olur. Yine hakaret için Kuranı yere atmak, bir hadis kitabını pisliğin içine atmak veya putlara ya da güneşe tapmak, kişiyi dinden çıkarır (bk. İbnül-Hümâm, Fethul-Kadîr, IV, 385; eş-Şirbînî, Muğnîl Muhtâc, Mısır, t.y, IV, 133 vd.; eş-Şîrâzî, el-Mühezzeb, II, 288; İbn Kudâme, el-Muğnî, 3. Baskı, Kahire 1970, VIII, 123, 131)

Hz. Peygamber, Muaz b. Cebel (ö. 18/639)i Yemene vali olarak gönderirken ona şöyle buyurmuştur: "Herhangi bir erkek İslâmdan dönerse, onu yeniden İslâma çağır, dönerse ne âlâ; aksi halde onun boynunu vur. Kadın da dinden dönerse, onu da dine yeniden çağır, dönerse ne âla; aksi halde boynunu vur" (Zeylaî, Nasbur-Râye, III, 457; eş-Şevkânî, Neylül-Evtâr, VII,193)

...

Fakat, her ne kadar Muhammet: "Zina eden kimse, mümin iken zina etmez, mümin iken hırsızlık yapmaz, mümin iken içki içmez... " (Buhârî, Mezalim 30; Müslim, İman 100,104; Ebû Davûd, Sünnet, 15; Tirmizî İman, 11) demişse de,

NİSA /43 - Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın...

ayetine bakıldığında Allah, içki içen adamı, üstelik ne söylediğini bilemeyecek kadar içmiş olanı dahi mümin olarak adlandırmaktadır. Yani Kuran'a göre içki içen adam mümindir ve bir kişi "Ben içki içsem de imanımdan bir şey kaybetmem" dediğinde haklı olur. Bir başka deyişle Muhammet ile Allah'ın sözü olduğu iddia edilen ayet, birbirleriyle çelişmektedir. Muhammet, "Mümin iken içki içilmez" diyor, Allah "İçki içen de mümindir" diyor.

Nitekim;

HUCURAT /14 - Bedevîler "inandık" dediler. De ki: Siz iman etmediniz ama "İslâm olduk." deyin. Henüz iman kalplerinize yerleşmedi...

ayetinden de anlaşılacağı üzere, kişinin islama girmesi yeterli değil; makbul olan, kişinin kalbine imanın yerleşmesi, yani kişinin mümin olmasıdır. Şu durumda;

1- Allah, bir yerde bir davranışı günah ve pislik olarak tanımlarken, bir başka yerde bu davranışı yapan kişiyi nasıl oluyor da mümin olarak kabul ediyor?

2- Allah'ın bir yerde mümin diye adlandırdığı bir kişiyi, birilerinin o kişiyi islamdan dahi çıktığı suçlamasıyla katletmesi, neyle açıklanabilir?

3- Kuran'ın neredeyse 2/3'ünü cennet-cehennem tasvirlerine, Musa, İsa, Lut vs. masallarına ayıran, geri kalanını da cihad ve ganimet konularına, Muhammet'in cinsel yaşantısına ayıran Allah, nasıl oluyor da içki gibi tüm insanlığı ilgilendiren sosyal bir konuyu böylesine tutarsız ve kaçamak ayetlerle geçiştirebiliyor?

4- Bu ayetlerin nüzul sırasının, içkiye düşkünlüğüyle bilinen Hamza İbn Abdulmuttalib ve onun ölümüyle bir alakası var mıdır?

5- Her halukarda içki içmek ayet ve hadislerle yasaklanmış iken, günah olduğunu bilip kabul ederek de olsa içki içen bir insan, HUCURAT /14 ayeti de göz önüne alındığında nasıl oluyor da hala mümin olarak kabul edilebiliyor?

6- HUCURAT /14 ayetinde sözü edilen Bedeviler, ne yapıyorlardı da islam oldukları kabul edilmişse de, henüz mümin olarak kabul edilmiyorlardı?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bilindiği üzere, 1500 yerinde apaçık olduğu, insanlar tarafından kolay anlaşılması için Allah tarafından bizatihi açıklandığı ifade edilen Kuran, hemen her ayetiyle insan aklıyla çelişir. Bu çelişkilerden biri de içki konusudur. Şöyle ki;

BAKARA /219 - Ey Muhammed! Sana şarap ve kumardan soruyorlar. De ki: Bu ikisinde büyük bir günah, bir de insanlar için bazı menfaatler vardır. Fakat günahları, menfaatlerinden daha büyüktür.

MAİDE /90 - Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar (putlar) ve fal okları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan kaçının ki, kurtuluşa eresiniz.

MAİDE /91 - Şeytan, içki ve kumarla sizin aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçtiniz değil mi?

diyerek içkiyi günah ve pislik olarak niteleyen allah,

NİSA /43 - Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın...

diyerek de, içkiyi günah dışı olarak nitelemiş oluyor. Zira, Allah'a göre "Ne söylediğini bilemeyecek kadar içki içen insan" bile mümindir.

Şu durumda, bir kısım ayette sarhoşluğa neden olan içkiyi pislik ve günah olarak niteleyen Allah'ın, bir başka ayette sarhoş adama mümin diye hitab etmesi, neyle açıklanır?

nisa-43 Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın. Cünüb iken de yolcu olanlar müstesna gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur, veya yolculukta bulunursanız veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince veya cinsî münasebette bulunup, su da bulamazsanız o zaman tertemiz bir toprak ile teyemmüm edin. Niyetle yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz ki Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır.

43-Bu âyetin indirilmesinin sebebi Abdurrahman b. Avf hazretlerinin ziyafeti olayı olduğu rivâyet edilmiştir. Geniş bilgi Bakara sûresinin, "Ey Muhammed, sana içki ve kumar hakkında soruyorlar..." (Bakara, 2/219) âyetinde geçmiştir. (Oraya bakınız.) Sarhoşluğun cünüplük ile ve ondan sakınmanın da abdest ve gusül ile beraber söz konusu edilmesi ve bu durumda müminin namaza yaklaşmaktan men edilmesi, sarhoş edici maddelerin haram olduğunu ve pisliğini anlatmak için ne kadar beliğ ve edebîdir. Bu mânâ, Maide sûresinde "Pisliktir, ondan sakınınız." (Maide, 5/90) diye açıkça anlatılacaktır.

"Sarhoş iken namaza yaklaşmayın." Burada bazı müfessirler, salattan maksat cami ve namazgahtır. Bununla sarhoşlar camilere girmekten men edilmişlerdir, demişler ise de bu mânâyı anlamak için salatı, esas mânâsından çıkarmaya gerek yoktur. Bu yasak, söylediğini bilmeyen sarhoşun namazının sahih olmadığına ve bundan dolayı sarhoşluğun haram olduğuna delalet ettiği gibi, sarhoşun ve cünübün camiye girmesinin ve ona yaklaşmasının yasak olduğuna da işaret yoluyla delalet edebilir. Bundan dolayı sarhoşun ve cünubun camiye girmeleri ve hatta yakınında bulunmaları caiz değildir. Yolculuk durumu müstesna cünüb iken de yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın ve dolayısıyla camiye de girmeyin.

CÜNÜB: Cenabet olan, yani menisi gelen kimsedir ki, masdar gibi hem bir kişiye hem çoğula denilir.

İĞTİSAL: Gusletmek, yani tepeden tırnağa yıkanmaktır.

ÂBİRÎ SEBİL: Yolculuk edenler, sefer halinde bulunanlar demektir. Bunların önceki hükümden ayrılmasının, teyemmüm meselesinden dolayı olduğu şimdi anlaşılacaktır. Bununla beraber âyetin mânâsı, genel olarak yoldan geçme durumuna da gelebilir. Bu itibarla da cünübün namaz kılınan camiden değil, fakat yanındaki yoldan geçmesinin caiz olduğuna bir işaret olur. Bu istisna kaydının, cünüb ile yıkanma arasında bulunduğu için sarhoşlarla ilgili yönü yoktur. Demek ki söylediğini bilmeyen sarhoşların cami yakınından geçmelerine de izin yoktur. Çünkü aslında sarhoşluğa izin yoktur.

GAİT: Engin, çukur yer demek olup helaya işarettir. Heladan gelmek de kinaye yoluyla hades ve abdest bozmak demektir. Kisâî ve Halef-i Âşir kırâetlerinde elifsiz olarak okunur. Bu den, önceki dendir. İkisi de kadınlara dokunmak demektir. Bunun da özel şekilde bir dokunmak demek olan iki tenasül uzvunun birbirine değmesi mânâsını ifade ettiğinde ittifak vardır. Ve boy abdesti gerekir. Fakat bunda, el veya diğer şeylerle yalnız vücudun vücuda dokunması mânâsına da gelmesi kasdedilmiş mi kasdedilmemiş midir? Burada âlimler ihtilafa düşmüşler. Biz Hanefilere göre bu mânâ kasdedilmemiştir. Bundan dolayı kadının bir tarafına yalnız dokunmakla abdest bozulmaz. Fakat Zâhirî ve Şâfiî mezhebine göre bozulur, boy abdesti değil, yalnız abdest almak gerekir. Ancak Zâhiriler, kelimesinin dış görünüşüne bakarak dokunanın abdesti bozulur, dokunulanınki bozulmaz demişlerdir. İmam eş-Şafiî ise, ikisinin de abdestinin bozulacağını söylemiştir. Hanefiler hafifletmeye, Şafiîler de işi sağlama bağlamaya ve ihtiyata riâyet etmişlerdir. Kısaca cünüb iken hasta olursanız veya seferde bulunursanız veya ister yolculukta, isterse evde abdest bozar veya kadınlara dokunur, boy abdesti veya abdest gerekir de bir su bulamazsanız _ ki hastalıktan dolayı su bulamamak gerçekten veya hükmen su bulamamaktan daha genel olmuş oluyor _ böyle su bulamadığınız taktirde temiz toprakla teyemmüm ediniz de yüzlerinize ve ellerinize meshediniz.

TEYEMMÜM: Lugatte, kasdetmek demektir. Bundan dolayı niyetsiz teyemmüm olmaz, niyet teyemmümün aslına dahildir. "Saîd" de yer yüzü demektir ki, taşı toprağı kapsar. Bundan dolayı eline hiç toprak bulaşmasa bile bir taş ile teyemmüm etmek caiz olur. Fakat İmam eş-Şâfiî birazcık olsun toprak bulaşmalı demiştir. "Tayyib" de tertemiz demektir. Bundan dolayı pis veya şüpheli olmamalıdır. Demek olur ki, İslâm'da maddi ve manevi temizlenme meselesinin o kadar önemi vardır ki, su bulamadığı zaman hiç olmazsa boy abdesti veya abdest yerine temizlenmeye niyet ve kalbini temizliğe bağlayıp maddi yönden de tertemiz bir toprağı abdest uzuvlarının yarısı demek olan yüzüne ve dirseklerine kadar ellerine dokundurmalıdır. Yani ellerini bir defa toprağa vurup mesh etmeli, bir defa da vurup dirseklerine kadar ellerini mesh etmelidir. İmanı olmayanlar bundan ne çıkar, diyebilirler. Fakat aklın bundan en az alacağı ders şudur ki, insan hem dış ve hem de iç temizliğini bırakmamalıdır. Kalb temizliği esasdır. Kalbi pis olan ne yapsa temizlenmez ve fakat yalnız kalb temizliği de yetmez. Maddi olarak dışını da temizlemelidir. Su bulamayınca zaruret durumunda teyemmüm etmek, aslında kalble ilgili bir temizlik işi olmakla beraber maddi şartın ve zahiri şeklin de "tamamı elde edilemeyen şeyin hepsi terkedilmez" düsturunun ifadesi üzere en güzel şekilde korunmasıdır. "Şüphesiz ki Allah çok affedici, çok bağışlayıcıdır." Bunun için teyemmüme ruhsat verir. Fakat sarhoşluğa ve cünüp durmaya müsaade etmez.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Irmaklarından şaraplar akacak diyorsun

Cenneti ala meyhane midir?

Her kuluna iki huri vereceğim diyorsun

Cenneti ala kerhane midir?

o şarap şimdiki sarhoşluk verici alkol değil.en sevdiğin meyve suyu veya meşrubat gibi düşün.tabi dünyadakiyle kıyaslayamazsın tadını vede sarhoş olmazsın içince.

dünyadayken evlenip yuva kurunca evin keranemi olmuş oluyor.cenettede bir düzen sağlayacak Allah c.c. cennetteki kullarına.

tarihinde michaelscoffield tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
hayırlı sahurlar çakırcalı,

kuranda ya da hadislerde içki içen mümin değildir diye bir ibare var mıdır da

bu iki ayet arasında çelişki olsun?

ya da pislik sayılan, günah olan bir işi yapan mümin olamaz diye?

içki içene rahmet kapılarını kapatmıyor Allah kulum hatasından dönsün diye açık kapı bırakıyor.

ne deseydi içki içenin tövbesini falan kabul etmiyorum cayır cayır yakacağımmı deseydi.sizin içinde kapı aralıdır elbet ama o kapıyı ardına kadar açıp Allaha sığınmayı gururunuza,kibirinize yediremiyorsunuz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Nahl 67: Hurmalıkların meyvalarından, üzümlerden de sarhoş edici bir içecek ve güzel bir rızık elder edersiniz. İşte bunda, aklını işleten bir topluluk için kesin bir mucize vardır..

Sarhoş edici ile güzel bir rızık aynı ayette birlikte geçiyor.. Siz istediğiniz anlamı çıkarın.

Ne anlam çıkarırsanız çıkarın, içki kötüdür anlamı çıkaramazsınız.

Ama rahatlıkla içki ve sarhoşluk güzeldir anlamını çıkarabilirsiniz.

Nahl-67- Bir sarhoş edici, bir de güzel rızık alırsınız. Bu âyet, sarhoş edici şeylerle ilgili olarak ilk inen âyettir. Bununla içki henüz haram edilmiş olmamakla beraber görülüyor ki, güzel rızka karşılık zikr edilmiş ve dolaylı yoldan güzel bir şey olmadığı anlatılmıştır. Öncesine de dikkat edilince anlaşılır ki, güzel rızık ile sarhoş edici şeyin karşılığı süt ile işkembe ve kanın karşılığının benzeridir. Bu ise dinin yasak ettiği şeyin haram olduğuna işarettir. Dolayısıyla burada güzel rızıktan maksat, pekmez ve ondan yapılan şeyler gibi tatlılardır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
o şarap şimdiki sarhoşluk verici alkol değil.en sevdiğin meyve suyu veya meşrubat gibi düşün.tabi dünyadakiyle kıyaslayamazsın tadını vede sarhoş olmazsın içince.

dünyadayken evlenip yuva kurunca evin keranemi olmuş oluyor.cenettede bir düzen sağlayacak Allah c.c. cennetteki kullarına.

sana cennette ne vadettiği açık, göğüsleri yeni tomurcuklanmış kızlar

peki karına ne vadediyor ?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Kadınların örtünmeside Ömer'in baskısıyla olmuş diyorlar <_< .Ne pis adammış bu Ömer ya,şiilerin nefret ettiği kadar var yani :)

Şii'ler Ömer abimizden nefret ederler etmesine de, onun sayesinde gelen yasakları da sonuna kadar uygulayıp uymayanlara en ağır cezaları verirler. Onların nefret etme sebepleri başkadır.

Bu arada, Çakırcalı'nın belirttiği çelişki aslında islam açısından nesih-mensuh kavramı ile güzelce açıklanır. Hacı'nın sık sık belirttiği gibi, islam 1400 yıllık tarihi içinde her çelişkiye bir kulp bulmuştur. Boşuna koskoca fıkıh "ilmi" gelişmemiş.

Benim açımdan ise izah daha basit, daha önceleri de belirttiğim gibi Kuran iki ciltten oluşur. 1. cilt Hatice'nin ölümü ile tamamlanmıştır. Hatta önsözünü Hatice yazmış olsa yeriydi. 2. cilt ise Medine'de, başta Ömer ve Osman abilerimle Ebubekir amcamız kontrolünde yazılmıştır.

tarihinde yfln tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Hakikatte ne bir çelişki ne de ters durum vardır

çelişki dinsizin beyninde dir

çünkü çelişkilerle dinsiz olmuştur

bazen çok açık bedihi bir gerçeği bir çocuk bile dile getirebilir

"kıral çıplak" diyerek halbuki bu durmda bile

bizim dinsizler çelişkilerle boğuşmaktadır

Link to post
Sitelerde Paylaş
Hakikatte ne bir çelişki ne de ters durum vardır

çelişki dinsizin beyninde dir

çünkü çelişkilerle dinsiz olmuştur

bazen çok açık bedihi bir gerçeği bir çocuk bile dile getirebilir

"kıral çıplak" diyerek halbuki bu durmda bile

bizim dinsizler çelişkilerle boğuşmaktadır

Çelişkilerle uğraşa uğraşa ne büyük islam alimleri, fakih'ler yetiştirmişler sizinkiler. Şimdi herşeyin bir cevabı var gerçekten, 1400 yıl kısa süre değil :lol:

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...