Jump to content

Marksist-Sosyalist Olmak !


Recommended Posts

Sevgili Astur soruların kadim, bakalım ne yapabileceğim?

Öncelikle kapitalizm devamı olarak ön görülen sistem varsıyımı tamamen tarihsel diyalektiğin gereği olarak Marx tarafından ortaya konmuş bir prosestir. Bunun yanlışlanamıyor olması onu bazılarının sandığı gibi din yapmaz; ancak gerçeğin kendisi yapar.

Devrim işine gelirsek Marx'ın bahsettiği de zaten bu. Adam kısaca yukarıda özetlediğim gibi bu işin sonu insansız bir insan medeneniyetine doğru gidiyor diyor. -Medeniyet kavramının üzerinde durmak lazım ama geçelim diğer başka şeyleri boş verdiğimiz gibi.-

Sistem teorik olarak şöyle işleyecek. Kendi ürününe yabancı durumdakiler giderek gereksizleştikçe onlara hükmetmekte gereksiz hale gelecek bu noktadan sonra ise "kaderimize" razı olacağız. Devrim işi ise bunun olmaması için asıl güç sahiplerine ne kadar güçlü olduklarını anlatmakla ilgili "ideal işci"de zaten bunun farkına varmış olanlardır. Bunca uğraşda zaten bu organize güçlerin oluşturulması için, şimdi kendi etrafında işçi olduğunu iddia eden kader mahkumlarına bak bakalım neyin sahibi olduklarının farkındalar mı? Bunlar aldıkları afyon etkisiyle içinde bulundukları durumu kanıksamış ve hatta gerçek olanın ancak böyle olması gerektiği fikrine varmış olduklarından şimdikinden daha ilerisi için yol gösterici olabilirler mi? Bunu söylüyorum sadece. Bilinçsiz şekilde yapılan sistem restoreleri medeniyet öncesi insan topluluklarının medenileşmiş olanlara uygulayabileceği geçici iyileşmeler olabilir ve biz bu çağları çoktan geride bıraktık.

Umuyorum neden bahsettiğimi izah edebildim.

Sevgili gestep,

Anlatmak istediklerinin çoğunu anladığımı sanıyorum.

Yazdıklarına gelirsek...

Bir şeyin yanlışlanamıyor olması onu doğru ya da gerçeğin kendisi yapmaz, o şeyin bilimsel olmadığı anlamına gelir.

Marx'ın bahsettiği gidişatın da "insansız bir insan medeniyeti"ne olduğunu ilk defa senden duyuyorum, benim bildiğim Marx'a göre insanlığın varacağı nokta sınıfsız ve sömürüsüz bir toplum.

Marx'ın bahsettiği "yabancılaşma"(alienation) kavramında işçinin ürününe yabancılaşmasından bahsediliyor, bir fabrikada üretilen gömleğin sadece düğmelerini diken işçi ile tüm gömleği kendi üreten terziyi karşılaştır mesela, ilk örnekteki işçi ürüne yabancılaşır diyor Marx. Üretim gittikçe daha "otomatik" hale geliyor, gelişmiş ülkelerin nüfuslarınn her geçen gün daha büyük bir bölümü servis sektörüne kayıyor, yani "yabancılaşan" işçilerin gereksizleşmesinden değil de nüfusa oranla azalmalarından bahsetmemiz daha doğru olur.

"İdeal işçi" olmak için "devrimci bilinç" sahibi olmak gerektiği gibi bir anlam çıkardım yazdıklarından, sence dünyanın dört bir yanında sosyalist devrimler yapan kitleler ve bu kitlelerdeki işçiler ideal miydiler?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 48
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Sevgili Astur

Bir şeyin yanlışlanamıyor olması onu doğru ya da gerçeğin kendisi yapmaz, o şeyin bilimsel olmadığı anlamına gelir.

Bende bundan bahsetmiştim yani dediğim şeyi açacak olursam bilimi postmodernist bakış açısına sığdırmak her hangi bir şeyin anlaşılmasını zorlaştırıyor. Belli kalıplara göre bakmak bizi kaçınılmaz olarak kategorize edilmiş bir çevrenin parçası haline getirir, öyle değil mi?

Diğer konulara gelirsek mekanik bir bakış açısına sahip olduğunu görüyorum, bu böyleyse şu şöyledir gibi bir yaklaşım anlamayı güçşeltirir kanımca. Özellikle yabancılaşma kavramını sadece üretim bağlamında ele almak Marx'ı hiç anlamamaktan kaynaklanabilir. İnsanla ilgili olan hiç bir şey ondan bağımsız şekilde anlaşılamaz. İdeal işçi meselesini sadece bir metefor olarak düşünmelisin ötede beride birilerinin yapmış olduklarını doğru kabul edecek isek düşünmenin ne faydası var. Zaten Marx anlaşılmış olsa yaklaşık olarak 1 milyon fraksiyon orta yerde olmazdı. Ben de anladım kaptım bu işi demiyorum ama düşünmenin önüne sınırlar koymanın manasını anlamıyorum.

İlk kez benden duyduğunu söylediğin şeyin Marx'ın temel düşüncelerini ortaya koyma nedeni olması seni şaşırtmalı o zaman.

Şaşırmak güzeldir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

ne olursa olsun sömürgecilik ve kapitalizm afrika ve diğer gelişmemiş ülkeler teknoloji getirdi afrika zaten kabilelerin binlerce yıldır birbiyle savştığı karmakarışık gelişmeden uzak bir yerdi sömürgecilik sayesinde medeniyetle tanıştılar verdikleri ise medeniyetle tanışmanın diyeti olarak görülebilir

Link to post
Sitelerde Paylaş
ne olursa olsun sömürgecilik ve kapitalizm afrika ve diğer gelişmemiş ülkeler teknoloji getirdi afrika zaten kabilelerin binlerce yıldır birbiyle savştığı karmakarışık gelişmeden uzak bir yerdi sömürgecilik sayesinde medeniyetle tanıştılar verdikleri ise medeniyetle tanışmanın diyeti olarak görülebilir

Cidden yazık bu değerlendirmen üzücü.Ruhunu kaybeden insanlar aş bırakılmamakla yetinmeli diyorsun.Birisinin eline esir düştün ama barınacak yerin var diye mutlu olmalı insan diyorsun sen

Link to post
Sitelerde Paylaş

Cidden yazık bu değerlendirmen üzücü.Ruhunu kaybeden insanlar aş bırakılmamakla yetinmeli diyorsun.Birisinin eline esir düştün ama barınacak yerin var diye mutlu olmalı insan diyorsun sen

Şu an bir çok afrika ülkesinde iç savaş var.Senin kökün şu kabileden benimki bu kabileden,sen benim kardeşlerimi öldürdün ben de seninkileri öldürecem milliyetçiliği hakim.İnsanlar yıllardır birbirini katlediyor.Kapitalistlerin yaptıkları insanların kendi kendine yaptıklarının yanında devede kulak kalır.Hatta kapitalistlerin bu insanlara medeniyet,teknoloji,sağlık hizmeti getirerek büyük faydası dokunduğunu söyleyebiliriz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Madem kapitalizmin önce sosyalizme sonra da komünizme evrilmesi kaçınılmaz bir sürecin adımları, sence neden devrim yapmak vs. gerekiyor? Bu değişimler olumlu ise neden evcilleştirilmeleri gerekiyor?

İdeal işçi nasıl birşey?

Bir de süreci kimin yönlendirmesini tercih edersin, zira şöyle demişsin:

Kim ne yaparsa yapsın işin sonu daha çok faşizm mi yani? Neden Avrupa, K. Amerika, Okyanusya, Japonya vb. örneklerde bu dediklerin olmadı sence?

Kapitalistlerin sömürüsü nasıl oluyor peki?

Lütfen bana artı değer, işçi üretiyor patron tırtıklıyor falan deme, bu iddialar yanlışlanalı onlarca yıl oldu.

İdeal işçi doğuştan sendika, hakkını arama bilincindeki işçi gibi birşey midir? İdeal işçiyi ilk defa duydum açıkçası hergün yeni birşeyler öğrenebiliyorum...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Görüyorum ki "ideal işçi" kavramım baya kafa karıştırmış. Öncelikle işçiden kastın ne olduğunu söylediğim yerin tam olarak anlaşılmadığını sanıyorum.

İşçiden kasıt üreticidir, üreticinin ideali ise ne yapmış olduğunun farkında olan zatı muhteremdir, bu kadar kolay. Bakın dikkat edin ne yapmış olduğunun farkında olan diyorum ne yapması gerektiğini bilen demiyorum. Marksizm de zaten bunu başarabileceğini iddia eder, bunun için uğraşır.

Farkında olmak çok kolay değildir; yer çekiminin farkına varmamız için uzun süre geçmesi gerekti fakat bu süre içinde o bizi yok saymadı. İnsan kendisini doğanın dışında onun hükmedicisi olarak görmeye devam ettikçe de pek mutlu olamayacak sanki.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sevgili Astur

Bende bundan bahsetmiştim yani dediğim şeyi açacak olursam bilimi postmodernist bakış açısına sığdırmak her hangi bir şeyin anlaşılmasını zorlaştırıyor. Belli kalıplara göre bakmak bizi kaçınılmaz olarak kategorize edilmiş bir çevrenin parçası haline getirir, öyle değil mi?

Diğer konulara gelirsek mekanik bir bakış açısına sahip olduğunu görüyorum, bu böyleyse şu şöyledir gibi bir yaklaşım anlamayı güçşeltirir kanımca. Özellikle yabancılaşma kavramını sadece üretim bağlamında ele almak Marx'ı hiç anlamamaktan kaynaklanabilir. İnsanla ilgili olan hiç bir şey ondan bağımsız şekilde anlaşılamaz. İdeal işçi meselesini sadece bir metefor olarak düşünmelisin ötede beride birilerinin yapmış olduklarını doğru kabul edecek isek düşünmenin ne faydası var. Zaten Marx anlaşılmış olsa yaklaşık olarak 1 milyon fraksiyon orta yerde olmazdı. Ben de anladım kaptım bu işi demiyorum ama düşünmenin önüne sınırlar koymanın manasını anlamıyorum.

İlk kez benden duyduğunu söylediğin şeyin Marx'ın temel düşüncelerini ortaya koyma nedeni olması seni şaşırtmalı o zaman.

Şaşırmak güzeldir.

Post-modernlik ile ne alakası var sevgili gestep? Yanlışlanabilirlik kıstası bugün bilimselliğin sınanmasında kullanılan en yaygın kıstastır, Karl Popper'in kazandırdığı bir kıstastır.

Dayanacağımız üzerinde uzlaşılmış belli başlı kavramlar olmadan tartışmamız nasıl mümkün olur onu da görebiliyor değilim.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...