Jump to content

Said-i Nursi'nin Müthiş Dehası.


Recommended Posts

jeri efendi yalancı jeri düzenbaz hani Bediüzzaman tealii islam üyesiydi?

hani kuvayı milliye karşıtıydı iftiracı

:

TEALİ-İ İSLAM CEMİYETİ

VE

BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ

İttihad İlmi Araştırma Heyeti

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin kuva-yı milliyeye karşı çıktığını ve aleyhinde beyanname neşrettiğini söyleyen yazılar yazılmıştır.

Bu yazılar, yazanları ebediyyen mahcup etmiş ve müfteri durumuna düşürmüştür. İftira atıp da ispat edemeyenlere verilen en büyük ceza, toplum içinde hiçbir konuda bunların sözüne itibar edilmeyeceğidir.

Hazret-i Üstadın kuva-yı milliye hakkındaki müsbet görüşleri ve desteklerini yeniden yazmaya gerek bile yoktur.

Ancak 16 Eylül 1919 da İKDAM Gazetesinde yayınlanan bir bildiriden bahsedilmektedir. (28.04.2005 Yeni Mesaj Gazetesi)

Evvela araştırmalarımız neticesinde yanda ilk sayfasını gördüğünüz Beyazıd Devlet Kütüphanesinden aldığımız Osmanlıca İkdam Gazetesinin 8116 sayılı, 16 Eylül 1919 (Rumi 1335) tarihli nüshasında incelemelerimiz neticesinde iddia edildiği gibi böyle bir bildirinin yayınlanmadığını gördük.

Bir gazetede “Bir başka açıdan Said-i Nursi” başlıklı yazıyla, menhus, düzmece ve hiçbir ilmi gerçeğe dayanmayan iddialar ve hezeyanlar savrulmuş ve kaynak olarak da 16 Eylül 1919 tarihli İKDAM Gazetesinin adı verilmiştir. Daha sonra 06.05.2005 tarihli aynı gazetedeki yazıda hezeyanlara devam edilerek delil olarak İKDAM gazetesini göstermek yerine bu sefer kaynak olarak aşağıdaki nakilleri yapmıştır.

KAYNAK: http://www.ittihad.com.tr/index.php?option...7&Itemid=30

Biz burada sözü

"Cemiyet-i Müderrisinden Teâli-i İslâm Cemiyetine" İstanbul Üni. Sosyal Bilimler Ens. Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1996'daki ilmi tesbitlere havale ediyoruz...

Tıklayın...http://www.ittihad.com.tr/downloads/ctta.doc

------------

JERİMİSİN NESİN HEMEN CEVAP VER İDDİANI İSBAT EDEMEZSEN MÜFTERİSİN

İFTİRACILAR DA ŞEREFSİZİR

BEKLİYORUM

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 188
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

yahu tamam kardeşim

Aramızda üçün beşin lafımı olur.aynı forumun çocuklarıyız nede olsa :lol:

İşin espirisi bir yana.mesele şu ki

risale-i nurların telif zamanlarında tarihler 3 aşağı 5 yukarı oynayabiliyor.Sebebinide söyledim takvim karışıklığı..

münazarat 1911 yılındada yazılmış olsa 1914 yılındada yazılmış olsa değişen birşey yok sanırım o tarihlerde kemalizmin adı yok zaten atatürkünde yok.

Bütün mesele haşiyeden çıkıyor belliki..

ikinci olarak risalelerin altlarından bulunan haşiyeler telif edildiğinden çok çok daha snra düşülüyor.belki atatürk öldükten sonra..

Haşiyenin oraya ne zaman yazıldığı yazıyor mu?ayrıca kim tarafından

Sevgili, hocasının yolundan bir an olsun ayrılmayan, 'Her doğru her yerde söylenemez' politikasına harfiyen riayet eden İllegalTM bak şimdi:

“Ölmüş gitmiş dünyadan ve hükümetten alakası kesilmiş bir adam hakkında otuz sene evvel bir Hadis–i Şerif’in ihbariyle Kur’an’a zararlı bir adam çıkacak demiştim.Sonra Mustafa Kemal’in o adam olduğunu zaman gösterdi. (Emirdağ Lahikası I/278,Yirmiyedinci mektuptan Sabık Reis–i Cumhur’a ve üç makama gönderilen istida)
Lütfen, lütfennnn, lütfen ama yaaa. Artık yeter ya. :acute:
Link to post
Sitelerde Paylaş
jeri efendi yalancı jeri düzenbaz hani Bediüzzaman tealii islam üyesiydi?

hani kuvayı milliye karşıtıydı iftiracı

:

TEALİ-İ İSLAM CEMİYETİ

VE

BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ

İttihad İlmi Araştırma Heyeti

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin kuva-yı milliyeye karşı çıktığını ve aleyhinde beyanname neşrettiğini söyleyen yazılar yazılmıştır.

Bu yazılar, yazanları ebediyyen mahcup etmiş ve müfteri durumuna düşürmüştür. İftira atıp da ispat edemeyenlere verilen en büyük ceza, toplum içinde hiçbir konuda bunların sözüne itibar edilmeyeceğidir.

Hazret-i Üstadın kuva-yı milliye hakkındaki müsbet görüşleri ve desteklerini yeniden yazmaya gerek bile yoktur.

Ancak 16 Eylül 1919 da İKDAM Gazetesinde yayınlanan bir bildiriden bahsedilmektedir. (28.04.2005 Yeni Mesaj Gazetesi)

Evvela araştırmalarımız neticesinde yanda ilk sayfasını gördüğünüz Beyazıd Devlet Kütüphanesinden aldığımız Osmanlıca İkdam Gazetesinin 8116 sayılı, 16 Eylül 1919 (Rumi 1335) tarihli nüshasında incelemelerimiz neticesinde iddia edildiği gibi böyle bir bildirinin yayınlanmadığını gördük.

Bir gazetede “Bir başka açıdan Said-i Nursi” başlıklı yazıyla, menhus, düzmece ve hiçbir ilmi gerçeğe dayanmayan iddialar ve hezeyanlar savrulmuş ve kaynak olarak da 16 Eylül 1919 tarihli İKDAM Gazetesinin adı verilmiştir. Daha sonra 06.05.2005 tarihli aynı gazetedeki yazıda hezeyanlara devam edilerek delil olarak İKDAM gazetesini göstermek yerine bu sefer kaynak olarak aşağıdaki nakilleri yapmıştır.

KAYNAK: http://www.ittihad.com.tr/index.php?option...7&Itemid=30

Biz burada sözü

"Cemiyet-i Müderrisinden Teâli-i İslâm Cemiyetine" İstanbul Üni. Sosyal Bilimler Ens. Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1996'daki ilmi tesbitlere havale ediyoruz...

Tıklayın...http://www.ittihad.com.tr/downloads/ctta.doc

------------

JERİMİSİN NESİN HEMEN CEVAP VER İDDİANI İSBAT EDEMEZSEN MÜFTERİSİN

İFTİRACILAR DA ŞEREFSİZİR

BEKLİYORUM

“Ölmüş gitmiş dünyadan ve hükümetten alakası kesilmiş bir adam hakkında otuz sene evvel bir Hadis–i Şerif’in ihbariyle Kur’an’a zararlı bir adam çıkacak demiştim.Sonra Mustafa Kemal’in o adam olduğunu zaman gösterdi. (Emirdağ Lahikası I/278,Yirmiyedinci mektuptan Sabık Reis–i Cumhur’a ve üç makama gönderilen istida)
Link to post
Sitelerde Paylaş
Ey efendiler! Bilirim ki, hak noktasında mağlûp olduğunuz zaman kuvvete müracaat edersiniz. Kuvvet hakta olduğu, hak kuvvette olmadığı sırrıyla, dünyayı başıma ateş yapsanız, hakikat-i Kur’âniyeye feda olan bu baş size eğilmeyecektir! :D

Tabi zırvalarına aldın cevabı testis mestis başladın.. benim için sorun yok.. hırs yapmıyorum.. her üren ite taş atacak olsan dünyada taş kalmaz.. he he :D

Bak bunu babam demiyor! “Ölmüş gitmiş dünyadan ve hükümetten alakası kesilmiş bir adam hakkında otuz sene evvel bir Hadis–i Şerif’in ihbariyle Kur’an’a zararlı bir adam çıkacak demiştim.Sonra Mustafa Kemal’in o adam olduğunu zaman gösterdi. (Emirdağ Lahikası I/278,Yirmiyedinci mektuptan Sabık Reis–i Cumhur’a ve üç makama gönderilen istida)
Link to post
Sitelerde Paylaş

“...Lozan Muahedesinde söz veren ve pek şiddetli ve dehşetli hücumlarına rağmen hiçbir hakiki Müslüman Türk’ü Protestan yapamayan ve Millet–i İslam için pek zararlı olduğunu ef’aliyle ispat eden ve Hadis– Şerif’in haber verdiği o müthiş şahıs kendisi olduğunu(yani Deccal, y.n) hayat ve mematiyle gösteren Mustafa Kemal’e bir mahrem eserde ‘din yıkıcı Süfyan’ dediğimizi (...)” (Emirdağ Lahikası I,50–51;Yirmiyedinci Mektuptan Mahkeme–i Kübra’ya Şekva ve Müdafaatın Bir Haşiyesi olan Parçanın Hülasasıdır, Ayrıca Müdafaalar, 226–227) Bu kadar delil varken ortada artık bizi yormayın yahu. Bıktık yaw. :cray:

tarihinde inevitablen tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Yahu diyorum siz gidin abileriniz gelsin..

Böyle çömezlerle, çaylaklarla uğraşmayalım..

Çocuk bkunda boncuk bulmuş gibi seviniyor, tabi beni iftiracı, müfteri ve artı şerefsiz yapacak ya..

İşin doğrusu şöyle yapabilirdim, bu yazıyı buraya alıntıladım, bunu da belirtmiştim, demekk ki alıntı yanlışmış diyebilirdim..

Ama demeyeceğim, ki bunların ne kıvırtkan ne dansöz oldukları ortaya çıksın..

Hatta alıntı sahibinin linklerini verip hiç uğraşmadan da yapabilirdim, ama yapmayacağım..

Şimdi bu çaylağın gösterdiği sitede şöyle deniliyor:

Bizi ilgilendiren ?Teal-i İslam Cemiyeti? ise:

1- 16 Eylül 1919 da 26 Eylül 1919 da da daha kurulmamış ki Kuva-yı Milliye aleyhine bildiri neşretsin. Teali-i İslam Cemiyeti Kasım 1919 da kurulmuştur.

İşte bir dansözlük ve milleti aptal yerine koyma teşebbüsü daha..

Hep aynı taktik, hep aynı oryantalislik..

Çünkü bildiriyi yayınlayan teşkilatın adı, o zamanki adı Cemiyet?i Müderrisin olan Teal?i İslam dı.

İşte burada yine nurculardan beklediğimiz ve alışık olduğumuz şark kurnazlığını yapıyorlar..

Devam edelim, ne demiş çaylağımızın bel bağladığı site:

Evvela araştırmalarımız neticesinde yanda ilk sayfasını gördüğünüz Beyazıd Devlet Kütüphanesinden aldığımız Osmanlıca İkdam Gazetesinin 8116 sayılı, 16 Eylül 1919 (Rumi 1335) tarihli nüshasında incelemelerimiz neticesinde iddia edildiği gibi böyle bir bildirinin yayınlanmadığını gördük.

E bulamazsınız tabi..İddia sahibi zaten 26 yerine sehven 16 Eylül yazdığını tekzip edip düzeltmiş.

Ama tabi laf kalabalığı yapılacak ya..16 Eylül de böyle bir bildiri bildiri yok.Adam yalancı..

Hiç araştırmadan, sorgulamadan bas yaygarayı..Bir de bundan şikayet ediyorlar..

Şimdi ilgili siteden devam edelim, sonradan okumuş ve uyanmışlar tabi, ne demişler:

16 Eylül 1919, 26 Eylül 1919 tarihli İkdam Gazetesinin orjinalleri elimizdedir. İftiracıların iddia ettiği beyannameye rastlayamadık.

Hadi ya..Yayınla o zaman 26 Eylül tarihli gazeteyi..

O kadar TV in, gazeten, dergin, radyon var..

Bassaydınız ya orjinali elinizde olan ilgili tarihli ilgili gazateyi dergi ya da gazetelerinizden birine..

Neden yemedi?..Söyleyeyim..Çünkü öyle talihsiz bir bildiri 26 Eylül 1919 da İkdam da yayınlanmış..

Bu abdunurlar yalancıdır, düzenbazdır, birbirlerinden haberi olmadan birbirlerini yalancı çıkarırlar..

Referans verilen sitenin sonlarına doğru da yazı vardır ama yanlış tercüme edilmiştir, Osmanlıca bilmiyorlar falan denir..

Böylece kendi kendilerinin yalancılıklarını tescil ederler..

Git oku bakiim Yeni Asya neşriyattan abin ne demiş:

Hiç düşünmedin mi ki, Müderrisin Cemiyeti?nin ismi 7?8 ay sonra niye değişti ve bu cemiyet adına İkdam gazetesine emr?i vaki ile verilen o talihsiz bildiriden sonra Bediüzzaman bu cemiyetten niye istifa edip ayrıldı?? (M.Latif, 10 Mayıs 2005, Y. Asya).

Sonradan ismi Teali İslam Cemiyeti?ne dönüşen bu cemiyetin idari kadrosunda bulunan bazı kişilere cemiyet adına gazetelerde (Anadolu?daki milli mücadele aleyhinde) bildiriler yayınlattırılır. Bu emr?i vaki üzerine cemiyette huzursuzluk çıkar. Hasılı İkdam?daki ilk talihsiz bildiri 16 Eylül değil 26 Eylül 1919?da yayınlanır.? (M. Latif, 11 Mayıs 2005).

Şimdi ya bu sitede yazanlar yalancı ya da Yeni Asya Neşriyat ve yazarı yalancı..

Daha başka neler yumurtlamış bakalım saitperes bu çömez site ve nurperest çaylak:

26 Eylül 1919 tarihli İKDAM Gazetesinin adı verilmiştir. Daha sonra 06.05.2005 tarihli aynı gazetedeki yazıda hezeyanlara devam edilerek delil olarak İKDAM gazetesini göstermek yerine bu sefer kaynak olarak aşağıdaki nakilleri yapmıştır.

İşte yüzsüzlüğün ve dansözlüğün bu kadarı ancak nurperestlerde görülebilir..

Adam kaynak olarak 26 Eylül tarihli İkdam gazetesini gösteriyor..

Orjinali elimizde diyerek baştan yalanı patlatıyorsunuz...

Madem ki elinizde nasıl böyle bir beyanat yok diyebiliyorsunuz?

Kaldı ki Yeni Asya dan abileriniz ilgili kaynak elimizde ama böyle talihsiz bir beyanat var diyorlar..

Şimdi ya siz körsünüz ya da yalancı şarlatanlarsınız..

Madem ki orjinali elinde taratırsın, basarsın, yayınlarsın sitende.

Traş yapmayı kesip yayınlarsın, ki bunu söyleyen müfteri diyebilesin..

Ha şimdi diğer kaynakları da verelim:

Yücel Özkaya "Ulusal Bağımsızlık Savaşı Boyunca Yararlı ve Zararlı Dernekler", Atatürk Araştırma Merkezi, Cilt IV, Sayı 10, (Kasım 1987);

Genelkurmay Başkanlığı Askeri Tarih ve Stratejik Etüd (ATESE) Arşivi, Klasör 86, Dosya 144 (318), Fihrist 240.

T. Zafer Tunaya, Türkiye?de Siyasi Partiler, c. II, s. 384?396).

Şimdi, Tarık Zafer Tunaya bu nurcu kesim tarafından muteber kabul edilir..

Gerçi bunlar işine gelenleri söyleyenlere muteber, işine gelmeyenleri söyleyenlere yalancı, iftiracı der..

Tipik Nurcu davranışıdır bu..Bakalım Tarık Zafer Tunaya ne demiş:

26 Eylül 1919?da bu cemiyet, (Teali İslam?ın ilk adı olan Cemiyet?i Müderrisin) İkdam gazetesinde, Anadolu hareketi aleyhinde ilk beyannamesini, daha sonra ikinci ve üçüncüsünü yayınlamıştır. İlk yönetim kurulunda Mustafa Sabri (Başkan), İskilipli Mehmet Atıf, (İkinci başkan), Said?i Kürdî (İttihad?ı Muhammediye önderi olarak) bulunuyorlardı.

Burada dikkat edilmesi gereken bir husus var..

O zamanın Kuvay-ı Milliyesi yani Milli Ordusu günüzmüz Türk silahlı Kuvvetleridir, yani Genelkurmaydır..

Dolayısı ile bu konuda kaynakça olarak başvurulabilecek güvenilecek bir kurum olduğundan, o zaman Kuvay-ı Milliye ye hain yakıştarmasını yapanlar şüphe edebilir..

Said-i Nursi taraftarları "biz o belgeleri kabul etmezük" şeklinde çılgınca bir tavır sergilerler..

Yok efendim, bu belgelere itibar etmezlermiş, miş mişler...

Niye, başında "Genelkurmay" varmış da ondan!

Şu gerizekalılığa bakın.. Adam, değil Türk askerinin varlığını kabul etmeyi, Türk askerinin arşivindeki yüzde yüz gerçek bir dokümanı bile reddediyor.

Yahu, siz değil miydiniz Saidimiz Kuva-yı Milliye karşıtı değildi diyen. Nedir Kuva-yı Milliye?

Milli kuvvetler demek. O milli kuvvetler daha sonra milli ordu, Türk ordusu haline gelmiştir demek.

Sizin Sait-i Kürdiniz ne menem bir Kuvva yanlısı imiş ki!? onun peşinden gidenler milli ordunun arşivindeki belgeye bile küfrediyorlar?!

Sanırım Türk Genelkurmayının değil, İngiliz, Yunan genelkurmayının arşivindeki belgeleri sunulursa bu nurperestler ikna olacaklar..

E zaten zamanında da onlara itibar edip kuyruna yapışmadı mı bu Sait denilen yalaka..

Bir zamanlar Teketek programına çıkıp "İngiliz himayesinde olsaydık daha özgür olurduk" diyen zihniyetin fikir babası kim acaba?

İyi düşünmek lazım bunları, ama düşünmek, risaleler secde etmeden düşünmek lazım..Neyse..

İkdam gazatesi dendi İkdam gazatesi isterüz derken orjinallerinin kendi ellerinde olduğunu söylerler..

Söylerler de bir kısmı o alçak bildiri yaynlandı derken bir kısmı yayınlanmadı öyle bir şey yok der..

O halde, madem ki elinizde 26 Eylül 1919 tarihli İkdam gazetesinin orjinali mevcut:

Maçanız yerse yayınlayın, tekzip ettirin Yeni Mesajın haberini..

Alıntısını yaptığım yazı hala ilgili gazetenin arşivinde duruyor..

İşte size kanıt, yalan söylüyorlar deyin, mahkemeye verin, tazminata mahkum ettirin..

Öyle sağdan soldan havlayıp durmayın...

Yapamıyorsunuz değil mi? Neden yapamıyorsunuz acaba?

Ha bu çaylaklara sormuyorum, gitsinler abilerine sorsunlar..

Tabi bütün bu mevzular karıştırılır da karıştırılır, bulandırılırda bulandırılır..

Yok efendim Sait sadece üye idi, yok efendim imzası yoktu..

Neyse daha fazla uzatmayayım, ilgili iddialar ve tartışmalar zaten nette mevcut..

Araştıran bulabilir..

O müfteri ve şerefsiz lafını aynen iade ediyorum..

tarihinde Jeriko tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bizi ilgilendiren “Teal-i İslam Cemiyeti” ise:

1- 16 Eylül 1919 da 26 Eylül 1919 da da daha kurulmamış ki Kuva-yı Milliye aleyhine bildiri neşretsin. Teali-i İslam Cemiyeti Kasım 1919 da kurulmuştur.

2- 16 Eylül 1919, 26 Eylül 1919 tarihli İkdam Gazetesinin orjinalleri elimizdedir. İftiracıların iddia ettiği beyannameye rastlayamadık. Bu kişiler Atatürkçü Düşünce mensuplarına değil de zahmet edip Beyazıt Devlet Kütüphanesine kadar gidebilseydiler hem 16 Eylül 1919, hem 26 Eylül 1919, hem Said Nursi Hazretlerini üye yaptığı (!) Teali-i İslamın ne zaman kurulduğunu öğrenir ve diğer tarihi vesikalara da rahatlıkla ulaşırdı.

3- Said Nursi Hazretleri 15 Şubat 1919 da kurulan ve siyasi faaliyet yapmayan Cemiyet-i Müderrisin azasıdır.

4- Cemiyet-i Müderrisin, 26 Eylül 1919 da Sultan Vahdeddin Hanın İzmir'in işgali münasebetiyle halka yapmış olduğu 20 Eylül 1919 tarihli bir çağrıyı destekler mahiyetinde bir bildiri yayınlamıştır. Bu bildiri 26 Eylül 1919 tarihli İkdam Gazetesinde yayınlanmıştır. Fakat bilgisiz, tarih cahili yazarların iddia ettiği gibi, bu bildiride Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin imzası yoktur. Ayrıca Bu beyannamede bahsedildiği manada kuva-yı milliye aleyhinde değildir. Zahmet eder okurlar veya Osmanlıca bilene okuturlarsa ne olduğunu öğrenirler. Yok biz okumayız bize servis yapılanları yazarız derse yapılacak birşey yok! O zaman bunları Aziz-i Cebbar olan Allah'a (c.c.) havale ediyoruz.

Bu yazarların iddia ettiği kuva-yı milliye aleytarı beyanname herhalde başkaları tarafından ve ileriki tarihlerde bazı din adamlarının da içinde bulunduğu kimseler tarafından yayınlanmış olabilir. Fakat Üstad Bediüzzaman Hazretleri bu kuva-yı milliye aleyhtarı ne bildirilerde ve ne de hareketlerde hiç olmamıştır. Şimdiye kadar hiçbir tarihçi böyle bir olaydan bahsetmemiştir. Hatta 1925'te Şeyh Said olayında Van'dan İstanbul'a getirilmiş tahkikatlar neticesinde ne bu olayda ve ne de geçmiş hareketlerin hiçbirine katılmadığı resmen emniyet raporuyla tescillenmiştir.

Bu yazarlar oturup önüne servis yapılan belgeler yerine o bahsettiği beyannameyi gerçek tarihiyle bulursa Üstadın ismi olmadığını göreceklerdir. Hatta Bediüzzaman Hazretleri bilakis o tür fetvalara karşı çıkmış ve üyesi olduğu Dar-ül Himet-i İslamiyeyi menfi fetvalara alet ettirmemiştir.

5- Bediüzzaman Hazretleri ilmi kuruluş olan Müderrisin Cemiyetin idari kadrosunda yoktur ve sadece üye yapılmıştır. Buna rağmen yukarıda zikredilen bildiriden dolayı cemiyet, siyasete karışıyor düşüncesiyle ayrılmış ve başka istifalar da olunca, Kasım 1919 da genel kurula giden cemiyet, yeniden yapılanarak ismini değiştirmiş ve Teal-i İslam adıyla faaliyetine devam etmiştir. Yani Teali-i İslam Kasım 1919 da kurulmuştur. Ve kurucuları arasında Said Nursi Hazretleri yoktur.

6- Üstad Bediüzzaman Hazretleri ile birlikte Cemiyet-i Müderrisinin bir çok eski üyeleri yeni kurulan bu cemiyette yer almamışlardır. Hem o zaman hem de ileride yayınlanmış olan öyle bildirilerede Üstadın imzası yoktur.

kaynak:

http://www.ittihad.com.tr/index.php?option...7&Itemid=30

ceri denen yalancı iddia senin isbat etmek sana düşer ama isbat yerine dansözlük yapıup

bir otarafa bir bu tarafa kıvırtıyorsun

konuştukça içine düştüğün bataklıkta daha da pisliğin içine batıyorsun

bize orjinal osmanlıca metin veya tam çeviri getireceğin yerde

üstat HAYDAR BAş denen 8 karılı 25 çocuklu tarikat şeyhinin gazetesi YENİ MESAJ dan

delil getiriyorsun

iftiranı isbat et yoksa şerefsiz olcaksın

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bizi ilgilendiren ?Teal-i İslam Cemiyeti? ise:

1- 16 Eylül 1919 da 26 Eylül 1919 da da daha kurulmamış ki Kuva-yı Milliye aleyhine bildiri neşretsin. Teali-i İslam Cemiyeti Kasım 1919 da kurulmuştur.

İşte yalancılıktan ne söylediğini bilmeyecek kadar meczuplaş bir nur kölesi..

Daha kurulmamış bir Kuvay-ı Milliye ne demek zır cahil..

İşte bu kadar biliyorsunuz tarihinizi..Abilerinizin kafanıza soktuğu kadar..

İlk Kuvayımilliye kıvılcımı (ilk silahlı direniş) Güney Cephesi'nde Dörtyol'da 19 Aralık 1918 de Fransızlara karşı başlamıştır.

Bunun en önemli nedeni, Fransızların işgallerine Ermenileri ortak etmeleridir.

Daha Kuvay-ı Milliyenin ne olduğunu bilmiyorsun kalkıp gıdaklıyorsun buralarda..

Hükümet merkezi, düşmanların şiddetli çemberi içindeydi. Siyasal ve askerî bir çember vardı. İşte böyle bir çember içinde yurdu savunacak, ulusun ve devletin bağımsızlığını koruyacak kuvvetlere emrediyorlardı. Bu biçimde yapılan emirlerle, devlet ve ulusun araçları temel görevlerini yapamıyorlardı. Yapamazlardı da. Bu araçları savunmanın birincisi olan ordu da, 'ordu' adını korumakla birlikte, elbette temel görevini yerine getirmekten yoksundu. İşte bunun içindir ki yurdu savunmak ve korumak olan temel görevi yerine getirmek, doğrudan doğruya, ulusun kendisine kalıyor. Buna kuva-yi milliye diyoruz...

Mustafa Kemal

ceri denen yalancı iddia senin isbat etmek sana düşer ama isbat yerine dansözlük yapıup

bir otarafa bir bu tarafa kıvırtıyorsun

konuştukça içine düştüğün bataklıkta daha da pisliğin içine batıyorsun

bize orjinal osmanlıca metin veya tam çeviri getireceğin yerde

üstat HAYDAR BAş denen 8 karılı 25 çocuklu tarikat şeyhinin gazetesi YENİ MESAJ dan

delil getiriyorsun

iftiranı isbat et yoksa şerefsiz olcaksın

Gerizekalı, aynı şeyleri tekrarlayıp durmuşsun..

Yeni Mesaj gazetesi ve ilgili yazılar orada duruyor, şimdi alıntı kaynağını da biliyorsunuz..

Olmadığını söylediğiniz herşeyi kendiniz kabul ediyorsunuz..

Kabul ettiğiniz şeyi yalanlıyorsunuz..

Benim elimde İkdam gazetesi yok..İlgili iddiaların dayandığı yer belli..

Ama madem sizin elinizde var yayınlayın da görelim..

İlgili siteye mail de attım,madem elinizde taratıp bana yollayın hadi yollamadınız sitenizde yayınlayın inceleyelim dedim..

Eğer Sait e vatan haini diyenlerin iftira attığını kanıtlamak istiyorsanız elinizdeki 26 Eylül 1926 tarihli İkdam gazatesini "taratarak" yayınlarsınız..

Öyle gittik, içinde yok demekle olmaz..

Hadi eğer doğru ise, her fırsatta Kuvay-ı Milliye ve Musatafa Kemal e söven Sait köpeğinin öyle bir bildiriye katılmadığını göstermek için, "madem ki elinizde" o belgeyi yayınlayın da görelim...

Görelim de kutbu-l azamınız, peygamberiniz sait-i kürdi vatan hainliği sıfatından kurtulsun...

tarihinde Jeriko tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
16 Eylül 1919 da 26 Eylül 1919 da da daha kurulmamış ki Kuva-yı Milliye aleyhine bildiri neşretsin. Teali-i İslam Cemiyeti Kasım 1919 da kurulmuştur.

Burayı yanlış anlamışım..

Çömez Teali İslamın kurulmadığını söylüyor..

Gerçi söylemiyor papağanlık yapıyor çünkü zaten cevabını vermişik:

Çünkü bildiriyi yayınlayan teşkilatın o zamanki adı Cemiyet-i Müderrisin di..

Yani her iki cemiyet de aynı..Yok mesleki bir vasıftan çıkarılıp islami bir kimliğe kavuşmak istemişler de..

Cart curt..Köprü Dergisinde bunların tavsilatı vardır..

İşte yine tarih ve isimlerle oynayıp sahtekarlık yapma çabaları..

tarihinde Jeriko tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Jeriko,

Bu şakirtlerin önüne ne getirsen inanmazlar,utanmazlar,arlanmazlar.Zira bunlar o cemaate girmekle beyinlerini cemaatin giriş kapısındaki vestiyere bırakan zavallılardır.Onlara göre sütte leke vardır üstadlarında leke yoktur ama bugün çıkan bir haber yine üstadlarının aleyhine ,o haberden birkaç alıntı yapayım tamamını okumak isteyenler içiin de link vereyim;

".....Said-i Nursî, "Tarihçe-i Hayaf'mda gerçi mahkemelerdeki ifa¬delerinden bahsediyor ve ifade metinlerini de veriyor, ancak "Tarihçe-i Hayatf'taki metin ile sorgu zaptı arasında üslûp bakımından önemli farklar var. En önemli fark, "Tarihçe-i Hayat" metninde Said-i Nursî'nin ifadesini alan hâkimlere karşı oldukça sert sözler kullandığının iddia edilmesine rağmen, bu sözlerin zabıtlarda bulunmaması, yani "İşte, ey Türkçülük dâva eden mülhid zâlimler!" yahut "Ey he-yet-i hâkime! Bu uzun ifâdâtı-mı (ifadelerimi) dinlemekten usanmamak gerektir" gibisinden cümlelerin yeralmaması ve hâkimlere daha alttan alan bir üslupla hitap ettiğinin görülmesi.

Adalet açısından taraf tutma fikrini veren ve adaletin mahiyetini zulme çeviren bir hadise ile İsparta'da maruz kaldım. Bu da, bazı sorgularda bana karşı 'Kürt' diye hitap edilmesidir. Bununla hem ahıret kardeşlerimin millî hamiyetlerine ilişerek aleyhime bir his uyandırmak, hem de mahkeme ve adaletin mahiyetine bütün bütün zıt ve muhalif bir cereyan vermek istediler. Evet, hâkim ve mahkemelerin taraf tutma şaibesinden aklanmış olarak gayet tarafsızca hareket etmesi adaletin birinci şartı olduğuna dair binlerce tarihî hatıra ve sosyal hadise delil gösterilebilir. SEN DEĞİL MİSİN EBCED HESABINI DENK GETİREBİLMEK İÇİN KENDİN HAKKINDA KÜRDİ DİYE İFADELER KULLANAN ???

Binâenaleyh, Türkçülük dâva eden İsparta memurları Türk Milleti'nin medâr-ı iftiharı olabilecek bu kadar insanı adi ve ehemmiyetsiz bahanelerle ve onların tabiriyle benim gibi bir Kürd'ün yüzünden perişan edip hor görüp küçük düşürmeleri milliyetçilikleri, Türkçülükleri, vatanperver¬likleri iktizâsından mıdır, bunları tamamen vicdanınıza terkediyorum.

Eğer bir suç varsa, kabul ettim, o benimdir. Diğerleri, büyüklüklerinden, benim gibi garip bir ihtiyar hocaya soba yakmak, su getirmek, yemek pişirmek, kendime mahsus bir risalemi temize çekmek gibi cüz'i işlerimi sırf Allah için yapmışlar ve benim hatırım için hatıra defteri hükmündeki iki kitabımın sonuna imza atmışlardır. Acaba dünyada bir kimseyi bu sebeple paylayıp suçlayacak bir kanun, bir usul ve bir maslahat var mıdır?" HANİ NEREDE TARİHÇE-İ HAYATTA RESMEDİLEN ASLAN SAİT ,HANİ NEREDE MAHKEMELERDEKİ ÇETİN MÜDAFAALAR,BOL DUYGU SÖMÜRÜSÜ,BOL BOL ALTTAN ALMA,YALAKALIK...

http://www.ensonhaber.com/gundem/225539/sa...utanaklari.html

Bunlar o derece tehlikeli ve içten pazarlıklıdır ki desen ki "Anıtkabir'i yıkalım ama bir şartla Kabeyi de yıkacağız " hiç düşünmeden kabul edebilecek yapıdadır.

Ahmetbaha denen forum palyaçosu aslan-kaplan cinsi vahşi hayvanların helal yiyeceği leştir demekle kendi kaliteni,bilimselliğini ortaya koydun ve diğer müslümanların bile t.şak oğlanı oldun.Daha hangi yüzle buralardasın utanmaz herif...

Link to post
Sitelerde Paylaş
4.Meşrebine kin duyanlar: Said Nursi,onca ilmi birikimine rağmen gelenekten yetişen bir kuşakta yetişti.Gazaliyi,ib arabiyi,rabbaniyi nevevi yi bu özellikte oldukları için sevmeyen modernist müslüman tiplemeleri de ondan nefret ederler.

Haaa, bu da Said Nursi'nin başka bir sahtekarlığı.. Daha önce bu forumda gündeme getirmiştim, nurculardan yanıt verebileni çıkmadı. Şunları söylemiştim:

Ayrıca Hıristiyan ve seküler dünyanın bilgi seviyesi ve durumu bir yana, Said Nursi'nin İslam teolojisi içindeki pozisyonu çelişkilidir. Kendini İmam Gazali ile kıyaslar ve ona eşdeğer olarak görür. İmam Gazali Hüccet-ül İslam'dır, Said Nursi ise Bediüzzaman'dır. İmam Gazali'nin izleyicisi olduğunu söyler, onu İslam'ın son müçtehidi olarak saydığını belirtir (yanlışım varsa düzeltin) öte yandan, onun taban tabana karşıtı bir metodoloji izler.

Bu taban tabana karşıt metodoloji, Said Nursi'nin ispat iddiasıdır. Daha doğrusu defalarca tekrar ettiği ve yazdıklarının özünü oluşturan ispat iddiasıdır. İmam Gazali, ispatı değersiz, gereksiz ve dahası olanaksız sayan bir fideisttir. Ona göre Allah'ın varlığını mantık yoluyla ispat etmeye çalışmak gereksizdir, zaten mümkün değildir ve üstüne üstlük insanı şirke götürür. Çünkü akıl görelidir ve insanı yanıltır; dolayısıyla Allah akılla anlaşılmaz ve varlığı akılla ispat edilmez; esas olan inanmaktır ona göre. Gazali bundan da öte Tanrı'nın varlığını mantıksal olarak kanıtlamaya çalışan ve bu uğurda, kozmolojik, teleolojik ve ontolojik argümanları kullanan İbni Sina ve Farabi gibi düşünürleri tekfir etmiş, yani dinsiz ilan etmiştir! Gazali, Tahafut al-Falasifa (Felsefecilerin tutarsızlığı) adlı kitabında felsefe ve mantık yoluyla teoloji çabasında olan düşünürleri mahkum etmiştir.

Şimdi eğer Said Nursi Gazali'nin bu tutumunu bilmiyorsa cahildir. Eğer bildiği halde onu övüyor ve buna rağmen de onun tam karşıtı bir yol izliyorsa iki yüzlü bir yalancıdır. Eğer Gazali hakkında hiçbir şey söylemeyip sussaydı, denebilirdi ki, tutumuna katılmadığı halde saygısından söz etmiyor. Ama hem onu yere göğe sığdıramayıp hakkında en ufak bir olumsuz söz söylemedikten, en ufak bir eleştiriye girişmedikten sonra, onun tekfir ettiği düşünürlerin yolundan kendinden en ufak bir şey katmadan aynen gidiyorsa, üstelik bunu bin yıl sonra, bu arada onlara getirilen eleştirilere gözlerini kapayıp yapıyorsa, ya ne dediğini bilmeyen, eğriyi doğruyu ayırdedemeyen bir meczup, en hafifinden akıl yürütme, mantık, bilgi gibi nimetlerden yoksun bir alık ya da işine gelmediği yerde yazılıp söylenenleri görmemezlikten gelen ve bunu yaparken de müridlerinin cehaletine güvenen bir şarlatandır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Yazıklar olsun, elleriyle kitabı yazıp da, sonra onu yok pahasına satabilmek

için 'bu, Allah katındandır' diyenlere; yazıklar olsun, elleriyle yazdıklarından dolayı

onlara ve yazıklar olsun, böyle kazandıklarından dolayı onlara!"

İşte budur.. Bazı yorumculara göre, bu ayetlerle, Yahudilerin fiilen Tevrat'tan daha çok önem ve değer verdikleri Talmud denen metinler kastediliyor.. Karanlığa atılmış taş gibi risaleleri gelip vurmuş.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2- 16 Eylül 1919, 26 Eylül 1919 tarihli İkdam Gazetesinin orjinalleri elimizdedir. İftiracıların iddia ettiği beyannameye rastlayamadık. ...

6- Hem o zaman hem de ileride yayınlanmış olan öyle bildirilerede Üstadın imzası yoktur.

Hımm..Hem o zaman hem de ileride yayınlamış olan "öyle bildirilerde" imzası yokmuş demek..Öyle bildiriler ne demek?

2. maddede ne diyordun, iddia edildiği gibi, "öyle bir" beyan ok..

6. maddede ne demişsin yayınlanan öyle bildirilerde imzası yok..

Demek ki öyle bildiriler varmış ama saitin imzası yokmuşşş..

Olmayan bildiride imza da olmaz...

İmzası olmayan bildiri, baştan yok dediğiniz bildiri olmasın sakın?

Sizi sünger beyinliler sizi..

:)

Sevgili BALABAN

Bunlar hep böyle, ortalığı karıştır, bulandır, baktın olmuyor başka yere çek..

Benim bu başlığa müdahil oluşum ilgili haşiye içindi..

Ama şu an konuştuğumuz alıntıyı da, yazar delil gösterdiği için yaptım..

İki tarafta iddia edilen delillerin elllerinde olduğunu söylüyor fakat yayınlamıyor..

Gerçi al birini vur ötekine de..Adam Genelkurmay arşivini de kaynak göstermiş..

Ama bu Nurperestler beğenmiyor kaynağı..Neyse..

Zaten çok acayip bir şey bu nurculuk, bana göre en tehlikeli din..

Bakın bu dinin inanırları nasıl olmalı ve neler yapmalılar göz atalım:

A- Said-i Nursi adı çevresinde tartışmadan, eleştiriye sapmadan toplanmak, kesinlikle ona bağlanmak, onu savunmak.

B- "Risale-i Nur"u okumak, okuma bilinmiyorsa okutup dinlemek. Bir Nurcu?nun evinde Kuran olmayabilir ama Risale-i Nur bulunması mecburdur.

C- Hangi koşullar altında olursa olsun, Said-i Nursi?yi savunmak; onun bütün eksikliklerden arınmış, ?ulu ve mübarek bir zat? olduğunu yaymak, başkalarını buna inandırmak, bu yolda elinde avuncunda ne varsa tümünü düşünmeden tüketmek.

Ç- Tartışmalara girmemek, aşırı olaylara karışmamak, özellikle hanımlardan uzak durmak, onların arasına katılmamak, onları aralarına almamak.

D- Said-i Nursi?nin sözde ?ilahi kişiliği? konusunda bütün kuşkulardan, kaygılardan uzak kalmak. Nitekim Said-i Nursi, yazılarında sureleri yorumlarken ?? Müellife buyurdu ki...? sözlerini söyleyerek kendinin doğrudan doğruya Allah?tan buyruk aldığını vurgulayarak kendini Peygamber konumunda görmeüştür.

E- En ileri Nurculara göre, Said-i Nursi'nin Risale-i Nur?u İslam?ın özüdür. Yeni bir Kuran?dır. O, bunu Allah?ın buyruğuyla yazıp açıklamıştır. Bu konu tartışılmaz, geciktirilmez.

F- İnanmış, arınmış, kendine güvenmiş bir Nurcu?nun başlıca göreviyse nereye giderse gitsin orada yeni bir Nurcu yetiştirmek, ?Nur Birliği?ne kazandırmaktır.

G- Ülkenin neresinde olursa olsun Nurcular?ın toplanarak Risale-i Nur okumaları gerekir. Bu toplantılarda (Esmaül Hüsna?dan) Allah?ın adlarından sonra Said-i Nursinin adını söylemek gerekir. Bu ad (toy Nurcular anlamasın diye) gizli bir sözle de yansıtılabilir.

H- Nurculara göre, bir ülkede Nurculuğa karşı çıkanların tümü dinsizdir. Nurculuk gerçek Müslümanlıktır. Nurculuğa karşı çıkmak İslam?ı yıkmaktır.

I- Devlet, Risale-i Nur?a dayanırsa doğru, dayanmazsa eğridir. Bütün devlet kurumları Risale-i Nur bildirilerine dayanmalıdır. Bütün yükseköğrenim kurumlarının adı ?Medrese-i Nur? olarak değiştirilmelidir.

Ama tabi nur dini hakkında benimde bilmediklerim, hazır abdunurlar buradalar soralım:

1- (Said-i Kürdi) Bediüzzaman(!) Said-i Nursi Risale-i Nur?da gecen sözlerinin Allah?tan geldiğini, esin kaynağının Allah olduğunu savunmaktadır. Bu iddia, onun aracısız olarak Allah?la bağlantı kurduğu anlamına gelmez mi? Allah?la aracısız bağlantı kuran kişilere ne denir? İslam?a göre son peygamber Muhammet olduğuna göre Kürt Sait kimdir?

2- Said Nursiye göre ?Risale-i Nur'a itiraz edilemez. Yapılacak her itiraz en ulu kişilerden , Kutbu'l Azam'dan da gelse aldırış edilmemeli.? diye tanımlanan Risale-i Nur?u Kuran-ı Kerim?den üstün gören Nurcular kimdir?

3- Said Nursinin Nur Cemaati ve ilhamını ondan alan Fettulah Gülen?in tarikatı bu para kaynağını nereden bulmaktadır? Açılan bütün okulların, binaların, yurtların, çalıştırılan insanların masrafları, kişisel bağışlarla karşılanmaktadır iddiasına inanıp bu sapkınların peşinden gidenlere ne denir?

tarihinde Jeriko tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Gerizekalı, aynı şeyleri tekrarlayıp durmuşsun..

Yeni Mesaj gazetesi ve ilgili yazılar orada duruyor, şimdi alıntı kaynağını da biliyorsunuz..

Olmadığını söylediğiniz herşeyi kendiniz kabul ediyorsunuz..

Kabul ettiğiniz şeyi yalanlıyorsunuz..

Benim elimde İkdam gazetesi yok..İlgili iddiaların dayandığı yer belli..

Ama madem sizin elinizde var yayınlayın da görelim..

İlgili siteye mail de attım,madem elinizde taratıp bana yollayın hadi yollamadınız sitenizde yayınlayın inceleyelim dedim..

Eğer Sait e vatan haini diyenlerin iftira attığını kanıtlamak istiyorsanız elinizdeki 26 Eylül 1926 tarihli İkdam gazatesini "taratarak" yayınlarsınız..

Öyle gittik, içinde yok demekle olmaz..

Hadi eğer doğru ise, her fırsatta Kuvay-ı Milliye ve Musatafa Kemal e söven Sait köpeğinin öyle bir bildiriye katılmadığını göstermek için, "madem ki elinizde" o belgeyi yayınlayın da görelim...

Görelim de kutbu-l azamınız, peygamberiniz sait-i kürdi vatan hainliği sıfatından kurtulsun...

Evet buradan başlayalım..Evvela bu eleman kesinlikle muhatabım değildir.. İkna etmek gibi de bir fikrimiz yok zati.. Fakat onun şahsı üzerinde bu konu ile alakadar aldanmış ve aldatmakla meşgul şahıslara bir kaç noktada açıklama yapmak isterim...

Deniliyor ki -ısrarla-

Benim elimde İkdam gazetesi yok..İlgili iddiaların dayandığı yer belli..

Ama madem sizin elinizde var yayınlayın da görelim..

Şimdi bu ricayı biz yıllardır bu ve bunun gibi yüzlerce cerbeze usulü ile hazırlanmış iddia sahiplerinden istediğimiz halde bu güne kadar bizlere hiç bir isbatta bulunamadılar.. İddia sahibi iddiasını isbatla mükelleftir.. Öyle bir deli kuyuya taş atmış misali meselelerle uğraşacak değiliz.. Evvela bu konuda ki samimiyetinizi ve ciddiyetinizi ve de hakperestliğinizi isbat edin eyvallah bizler her türlü ameliyeyi çekmeye hazırız... Öyle ne idüğü belirsiz birisinin ne maksadla istediği belli olan bir belgeyi çoluk çocuğun hatırı için zahmet edip neşretme lüksümüzün olmadığı muhakkak..

Aslında tamamen kendi klavyemin mahsulü bir cevap yazma niyetindeydim... Öyle ya görmeyeli bir sayfa dolusu malumat birikmiş.. Amma ihtiva ettiği mana bakımından bir çöp kovası harici hiç bir yeri haketmeyen bu zırvalar için zahmete girip mübarek bir Ramazan akşamımı ve belki de teravih namazımı tehlikeye atamam.. :D

Şimdi mod'larımız nasıl uygun görürler bilmiyorum ama kısa kısa Bediüzzaman Said Nursi'nin Kürtçülük ve Teali Cemiyeti ile bu ve benzeri cemiyetler arası ilişkilerini gözler önüne sunucak bir kaç parça aktarmak istiyorum...

Bu parçalar Bediüzzamanın mezkur tarihlerde ki cemiiyetler arası ilişkişleri ile ilgilidir..

Nihayet çekildi, Van'a gitti. Türkiye Cumhuriyetinin ta başından 1945-946 yıllarına kadarki dönemi zaten dikta rejimi gibi olup demokrasiye tamamen kapalı bir sistemdi. Bediüzzaman ise, sürgünde ve nezaret altında idi. Her hangi muhalif bir parti ile bu sisteme karşı çıkma imkânı, umumî olarak yoktu. Bununla beraber 1932'lerde heyecanlı ba'zı siyasî durumlar

595

içinde Bediüzzaman'a "Neden siyasi bir müdahale ile durumun ıslâhına yönelik bir teşebbüste bulunmuyorsun, yoksa korkuyor musun?" şeklindeki bir suale Bediüzzaman: "Bütün hayatımda hak bildiğim bir meslekte gitmeme karşı korku benim elimi tutup men' edememiştir...(59)" cevabıyla, şahsî bir korkusunun söz konusu olmadığını.. Fakat bugünki beşerin bilhassa Türkiye'nin içtimaî hayatının, siyaset yoluyla ıslâhının mümkin olamıyacağına kesin kanaat getirip bildiği için, ta 1921 tarihinden beri o yolla olan hizmeti bıraktığını.. ve bütün kuvvetiyle Müslümanların çok tehlikede olan imanını takviye ve ma'nevi îhtiyaçlarını te'mine medar hizmetlerde çalıştığını yazmaktadır.(59)Osmalıca Lemalar sf 96

Link to post
Sitelerde Paylaş

"Yine bir vakit, Mevlanzade Rıf'at namında birisi, Kürdistan Devleti kurmak fikriyle, KürtTeali Cemiyeti kurmuştu. Bu cemiyetin reisliğine Bediüzzaman'ı getirmek için yaptıkları teklife: "Yaptığınız milleti parçalamaktır. Millete ihanettir. Ben sizin cemiyetinize giremem" diye şiddetli bir surette reddetmiştir. Bu red mektubu halen hayatta bulunan Konsolidçi Asaf namiyle ma'ruf ihtiyar bir gazetecidedir."

Tabi arkadaşımız belge isteyecektir.. Kendisini "Risale-i Nur muanzı yazarların isnatları hakkında" ki esrein 7.sahifesine yönlendiriyoruz.. O kadar çok istiyorlarla İttihad yayınevinden temin edebilirler...

Ya da bundan sonrasını -ki çok uzun olacak Ahmet Baha kardeşimzin sitesinde yayınlayalım dileyen oradan okusun.. Zşra buraya aktarsak bile silenecek aktarması bile bir hayli uzun sürecek.. Daha evvel de belirttiğimiz gibi Ramazan ve Teravih...

Link to post
Sitelerde Paylaş
"Yine bir vakit, Mevlanzade Rıf'at namında birisi, Kürdistan Devleti kurmak fikriyle, KürtTeali Cemiyeti kurmuştu. Bu cemiyetin reisliğine Bediüzzaman'ı getirmek için yaptıkları teklife: "Yaptığınız milleti parçalamaktır. Millete ihanettir. Ben sizin cemiyetinize giremem" diye şiddetli bir surette reddetmiştir. Bu red mektubu halen hayatta bulunan Konsolidçi Asaf namiyle ma'ruf ihtiyar bir gazetecidedir."

Tabi arkadaşımız belge isteyecektir.. Kendisini "Risale-i Nur muanzı yazarların isnatları hakkında" ki esrein 7.sahifesine yönlendiriyoruz.. O kadar çok istiyorlarla İttihad yayınevinden temin edebilirler...

Ya da bundan sonrasını -ki çok uzun olacak Ahmet Baha kardeşimzin sitesinde yayınlayalım dileyen oradan okusun.. Zşra buraya aktarsak bile silenecek aktarması bile bir hayli uzun sürecek.. Daha evvel de belirttiğimiz gibi Ramazan ve Teravih...

Mufassal tarihçe-i hayattaki araştırmalar değilmi abi..

Daha önce bahsetmiştin.

Ateistlere tafsiyem mufassal tarihçe-i hayatın kaynak alındığı bir yerden direk tüysünler :lol:

O eserdeki iddaların ve cevapların tamamı belgeli ve seneler süren bir araştırma sonucu toparlanmış bir eserdir.

Allah badıllı abimizden razı olsun.

Bir gün alacam şu eseri bulunmuyor kolay kolay ama önce bir külliyat eksiğimi tamamlayım :)

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...