Jump to content

ahlaksızlık


Recommended Posts

İnsan ne kadar ahlaksız olabilir? Tanrının olmadığı bir dünyada iyiyi-kötüyü nasıl ayırt edebilir?

Ahlak basitçe "kendine yapılmasını istemediğin birşeyi başkasına yapma" demekten daha fazla birşeydir ve insanlar kendilerine yapılmasını istemedikleri şeyleri başkalarına yaparlar, ve yapıyorlar. Bunu hepimiz biliyoruz. Peki o cümle bile bize yardımcı olamıyorsa, bir ateist kafayı yemeden hayatını nasıl yaşayabilir ?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 82
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Kutsal kitapların ''Kendine yapılmasını istemediğini başkasına yapma''dan daha iyi bir ahlak anlayışı sunduğuna kanıtınız nedir?

Günümüz ahlak anlayışı kutsal kitapların ahlak anlayışından çok daha ileridedir bundan şüphe yok.Örneğin kutsal kitaplar köleliğe karşı hiçbir hüküm belirtmediği halde eşcinselleri lanetler.Günümüzde islam ülkelerinde eşcinseller idam edilmekte.Sizin tanrı kaynaklı ahlak anlayışınız bunu onaylıyor mu?Ya da mal gibi alınıp satılan cariyeler.Kuran cariyelerden çokça bahseder ve bu konuda hiçbir karşıt fikir belirtmez gayet normal bir durum gibi bahseder.Ahlak anlayışınız kadınların mal gibi alınıp satılmasını onaylıyor mu?Ya da çocuk tacizi-istismarı.Kuran ya da diğer kutsal kitaplar bu konuda hüküm belirtmediği halde eminim ahlak anlayışınız bu konuda birşeyler söylüyordur.

Demek ki ahlak anlayışı gökten indiği söylenen kitaplardan bağımsız.Daha ileri gidiyorum, tanrının ahlaki açıdan üzerimizde hiçbir hükmü yok.Kutsal kitaplar da ilk çağ insanlarının ahlak anlayışından farklı birşey söylemez.Medeniyet geliştikçe ahlak anlayışı da gelişir.Kutsal kitaplar ve dinler olmasaydı eminim dünya üzerinde ahlak bazında dişe dokunur bir farklılık olmazdı.

Link to post
Sitelerde Paylaş

ahlaki değerleri din süzgecinden geçirince ateistlik anlamlı olabilir

ama dinden bağımsız genel ahlaki kuralları ateizm yada başka bir izm süzgecinden

geçirirsen değişmez.Tüm gezegende insanların tavırları ortaktır.gülerler,ağlarlar,kızarlar

çoğunda gülme ağlama ve kızma sebebleri ortaktır.zulme isyan eder baş kaldırırlar

ters giden şeylere itiraz ederler.acıdan kaçar zevk ve eğlenceye yığınsal çekilim hissederler

hayata evcilik oynayarak başlar akabinde bunu sürdürürler.yer içer sıçar ve üretirler

kendi yarattığı yaşamın kölesi olurlar .ahlakta bu oyunda temiz ve itiraz edilmeyeni simgeler

içimizden duyumsadığımız bir tür erdem diyelim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ateistler zaten kafayı yemiş olan insanlardır. :D

Şaka bir yana prensiplere sahip insanlar ahlak dışı şeyleri ayırtedebilir. Kendilerine bir sınır koymuşlardır ve o sınırı geçmiş olduklarını farkedip geri adım atabilirler. Yalnız böyle insanlar toplumun çok küçük kesimini oluştururlar. Ne düşündüklerinden çok yaptığı işe odaklananlar fazladır ve hayatlarını devam ettirirken aileden gelmiş ya da daha önce benimsemiş ideolojilerine göre ahlak sınırlarını korurlar. Allah korkusuyla ahlakdışı şeyleri yapmayanlar zaten Allah'ın varlığına en az inancı olan kişilerdir. Eninde sonunda küfre yöneleceklerdir, çünkü nasıl olsa inanıyorlar, ama sonunda gerçekten pişman olduklarını farkedip tövbe etmeyi planlarlar ve kendilerine iyi bir yol seçerek hayatlarına devam ederler.

Ama Allah'ın olmadığına inanan ve devlet, çevre veya herhangi beşeri etkenin korkusuyla ahlakdışı şeyleri yapmayanların yine sonunda yaptıkları şeyler çok tehlikeli olacaktır. özellikle kafası sürekli bir işle meşgul insanların kesimi fırsatını bulduğunda aklındaki cinayet hırsızlık gibi şeyleri hiç üzerinde düşünmeden yaparlar, insanlık tarihinin geçmişinde de sayılamayacak kadar örneği vardır. Burda bunları yapmadım diyen ateist ya sümsüğün tekidir, ya da hayatı zaten onları yapmaya ihtiyaç duymayacak kadar iyidir.

Sonuçta Tanrısız bir toplum kendi kendini yoketmeye mahkumdur.

tarihinde /akrep tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ahlaksızlık diye bir şeyin var olması zaten mümkün değil.

Ahlaki eylemler herhangi bir dış bilincin dayatması üzerine oluşmuş bir sorumluluklar bütünü değildir.

Bireylerin toplumsal yaşamaya başlamaları ile birlikte; toplumun ve bireylerin ortak menfaatleri doğrultusunda gelişmiş yazısız, kesin çizgileri olmayan ilişkiler bütünüdür.

Ahlak birileri tarafından ortaya çıkarılmamıştır; ahlak toplum halinde yaşamanın otomatik olarak ortaya çıkardığı bir sonuçtur.

Ahlakın bu yönünün farkına vardıktan sonra; zaten bizim ahlakımız nedir, ahlaksızmızın elden gitmemesi için ne yapmamız gerek gibisinden sorular anlamsız hale gelir.

Ahlak denen olgu, "nereden gelmiştir", ya da "ahlak kuralları nelerdir" şeklinde sorulara, toplumlara göre değişken yanıtlar verir. Bu sorulara cevap arayan araştırmalar da, zaten bireylere uymaları gereken ahlaki kuralları göstermek amacı ile değil; toplumların anlaşılabilmesi, ileriye veya geriye dönük tespitlerde bulunabilmesi için yapılır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
İnsan ne kadar ahlaksız olabilir?

Ahlaksızlığın sınırı olabilir mi? Ahlaklılığın sınırı olabilir mi?

Ahlak ölçülebilir bişey mi?

bir ateist kafayı yemeden hayatını nasıl yaşayabilir ?

Tanrı olmasa ahlaksızlık yüzünden kafa yiyecek bir insanın böyle bir soru sorması çelişkili.

Sanıyorsunuz ki tanrı inancı olmadığında ahlak ''mantıksız'' laşacak... ''Tanrı olmadan ahlak olmaz'' diye düşünüp bir yandan da ''ahlaksızlık'' ı bir sorun olark görüyorsunuz.

Ahlak zaten mantık barındırmaz, ahlak gücünü basit içdülerden alır aslında. En hayvani, en doğal, basit içgüdülerin dallanıp budaklanarak kurala dönüştürülmüş halidir ahlak.Bu yüzden yokluğunda rahatsızlık hissettirebilir.

Siz ahlaka mantık yüklemek için onu tanrıya bağlıyorsunuz, oysa ahlak içgüdüseldir.

Öyle olmasaydı ''ahlaksızlıktan kafayı yeme'' türünden laflar etmezdin. Ahlak, tanrı olsa olmasa da kişisel varoluşunu sürdürebilir.

Ama gerçekte ahlaksızlık kafayı yedirtecek bi durum değildir.Ahlaksızlığın ölçütü ve sınırı filan yoktur.Tabi bu saçma soruların tam cevabını bulabilmek için seni bu soruları sormaya yiten nedeni bilme gerek.

İnsanlar ''ahlak'' tan bashederken genelde kafalarında tek bişey vardır, ama ''genel ve geniş düşünüyormuş gibi'' göstermeye çalışırlar genelde...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Gülsem mi ağlasam mı bilmiyorum. Ateistmiyim değilmiyim tartışmasını daha önce en şiddetlisinden yaptığım için neyse ki biraz hazırlıklıyım.

Şimdi geri sarın ve benim bir ateist olduğumu düşünerek tekrar yazın.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ahlaksızlık diye bir şeyin var olması zaten mümkün değil.

Ahlaki eylemler herhangi bir dış bilincin dayatması üzerine oluşmuş bir sorumluluklar bütünü değildir.

Bireylerin toplumsal yaşamaya başlamaları ile birlikte; toplumun ve bireylerin ortak menfaatleri doğrultusunda gelişmiş yazısız, kesin çizgileri olmayan ilişkiler bütünüdür.

Ahlak birileri tarafından ortaya çıkarılmamıştır; ahlak toplum halinde yaşamanın otomatik olarak ortaya çıkardığı bir sonuçtur.

Ahlakın bu yönünün farkına vardıktan sonra; zaten bizim ahlakımız nedir, ahlaksızmızın elden gitmemesi için ne yapmamız gerek gibisinden sorular anlamsız hale gelir.

Ahlak denen olgu, "nereden gelmiştir", ya da "ahlak kuralları nelerdir" şeklinde sorulara, toplumlara göre değişken yanıtlar verir. Bu sorulara cevap arayan araştırmalar da, zaten bireylere uymaları gereken ahlaki kuralları göstermek amacı ile değil; toplumların anlaşılabilmesi, ileriye veya geriye dönük tespitlerde bulunabilmesi için yapılır.

Beni bir başkasına kötülük yapmaktan alıkoyacak şey nedir, benim hayallerimi belirleyen şey nedir, benim bir insana ana-avrat sövmemi engelleyecek sebep nedir?

Ben ahlakın tanımını istemiyorum, ben yukarda sorduğum sorunun cevabını arıyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Akıl ve vicdan.

Ama bunlar herkese yeterli değildir çünkü iradesi zayıf insanlarda var..

Bu nedenle,devletler ceza yasaları çıkarmış,hapishaneler kurmuşlardır.

tarihinde Tatar Ramazan tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Ahlaki eylemler herhangi bir dış bilincin dayatması üzerine oluşmuş bir sorumluluklar bütünü değildir.

Bireylerin toplumsal yaşamaya başlamaları ile birlikte; toplumun ve bireylerin ortak menfaatleri doğrultusunda gelişmiş yazısız, kesin çizgileri olmayan ilişkiler bütünüdür.

Ahlak birileri tarafından ortaya çıkarılmamıştır; ahlak toplum halinde yaşamanın otomatik olarak ortaya çıkardığı bir sonuçtur.

Bir toplum içinde barınacaksan, toplumun sunduğu olanaklardan faydalanacaksan; topluma, yani içindeki bireylere zarar vermemen gerekir.

Aksi taktirde toplum içindeki bireyler senin topluma zararlı olduğuna karar verip, zararlı eylemlerinde ısrar edersen seni toplumdan dışlarlar.

Olay bu kadar basit. Gördüğün gibi bu olaydaki tek baskı unsuru; toplum içinde yaşayan bireyin, kendi toplumuna zarar vermemesi gerektiği.

Biyolojik kökenine inmeye kalkarsak; genlerde bunun yansımalarını görebileceğimizi tahmin etmek zor değil; ancak yalnızca sosyal açıdan değerlendirdiğimizde dahi; ahlak olgusunun değişmez olmadığını, herhangi soyut, ya da somut bir bilinç; ya da dogma ile bağlantılı olmadığını görebiliriz.

Her tür faktör toplumların kültürlerini, ahlaklarını etkileyebilir; ancak ahlakın var olması, bu değişkenlerin hiçbirine bağlı değildir. Toplumun varlığının otomatik bir sonucudur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

IKale gerçekten bu problemi bu kadar rahat olarak geçebiliyor musun. Bunu dürüstçe soruyorum, yani kendi ahlaksal problemlerini basitçe "toplumda yaşıyosan ayak uydurmak zorundasın" şeklinde içine çok rahat sindirebiliyor musun ?

Toplumun bireylerine zarar vermemek gerekir...Peki gerekir, nasıl gerekir? Gerekir de bu kadar rahat mı terbiye edilir bir insan. Ben tanrının var olmadığını anlayacak kadar zekiyim ve farklıyım, ben insanlara kötülük yapıp ya da zarar verip yasalara yakalanmayacak kadar da akıllı biri olabilirim.

İnsanlar başkalarına yalan söylerler ama yalan söylenmesini istemezler, insanlar küfrederler ama küfür yemek istemezler, insanlar sınırsız cinsel arzular beslerler ve bunu çok güzel gizlerler, ama iş anneye yada kızkardeşe gelince orda bir durulur. Yani insan yapmak istediklerinin kendine yapılmasını istemez. Bundan bir haz alır.

Bunların ışığında tekrar soruyorum. İnsan nasıl kafayı yemez?

tarihinde köle tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsan haklarını ve bu haklara mesafenizi tanımlamak ahlak anlayışınızı belirginleştirecektir zaten; bunun ateist olup olmamakla pek bir ilgisi yok.

Sosyal birer varlık olarak, birey ve ailesinin yaşam kalitesi ve sağlığı, büyük ölçüde içinde yaşadıkları kitlenin genel sağlığıyla, uyumuyla ilişkili. Toplumsal yaşamı güvenli ve her birey için verimli, bir nevi adil kılmak, bu toplum içindeki sıradan bir birey için kendi yaşamını ve ailesinin sürekliliğini, sağlığını ve mutluluğunu garantiye almak anlamına gelir, beklenilirdir. Bu yaşantıya yönelik tehlike teşkil eden durum ve hareketler, er ya da geç temel ihtiyaçlarını karşılayabilme oranı ve özgürlüğü saldırı altında olan halk kitlesi tarafından elenecektir. Bu doğal süreçteki, bireysel, toplumsal fayda ve sağlıklı yaşamın sürekliliği yönünde insan tepkisini ve olası davranışlarını, önlemlerini etik birer kod haline getiren kabüllere "insan hakkı" adlandırılması yapılabileceğini düşünüyorum.

Gerisi geliyor zaten :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsan neden kafayı yesin köle?

Bunun senin tanrıya inanıp inanmamanla alakası yok; bu genel bir yanılgı zaten.

Örneğin yasalar ve ahlak kavramları da birbiri ile karıştırıp, ahlakın yasalarca korunduğunu düşünmek de bir yanılgı.

Ahlakın ortaya çıkış sebebi üstte açıkladığım şeydir. Çevre koşulları ile bağlantılı olarak; farklı toplumların ahlakları ve kültürleri farklı etmenler çerçevesinde şekillenir.

Örneğin dinler, insan hayatına sonradan girmiş olgulardır. Dinler dünyaya gelmeden önce insanlar toplu halde yaşamıyorlar mıydı?

İnsanlar başkalarına yalan söylerler ama yalan söylenmesini istemezler, insanlar küfrederler ama küfür yemek istemezler, insanlar sınırsız cinsel arzular beslerler ve bunu çok güzel gizlerler, ama iş anneye yada kızkardeşe gelince orda bir durulur. Yani insan yapmak istediklerinin kendine yapılmasını istemez. Bundan bir haz alır.

Günümüzde bile; dış dünya ile bağlantısı olmayan bir dağ köyüne gittiğinde, orada yaşayan insanların kendilerine özgür bir toplumsal ahlaka sahip olduklarını gözlemleyebilirsin.

Bu insanların devletle ilişkileri yoktur, dolayısı ile yasaların sınırlayıcı gücünden söz edemezsin;

Bu kişilerin bir tanrıya ve emirlerine inandıkları için o ahlaka sahip olduklarını düşünebilirsin, ancak bu da yeterli bir açıklama değildir; çünkü farklı tanrılar, farklı inançları gözlediğinde de aynı kendiliğinden ahlak oluşumunu göreceksin; dini ve diğer batıl inançlar bu ahlakın biçimlenmesinde etkili olabilir; ancak sebebi değildirler.

İnsanları geç, sence buffalo sürüsündeki bir buffalo, neden diğer buffaloları gidip süsmüyor, sürüdeki dişilere tecavüz etmiyor? Çekirgeler neden bunu yapmıyor? Sürü halinde yaşayan diğer canlılara ne demeli?

tarihinde lKale tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Beni bir başkasına kötülük yapmaktan alıkoyacak şey nedir, benim hayallerimi belirleyen şey nedir, benim bir insana ana-avrat sövmemi engelleyecek sebep nedir?

Ben ahlakın tanımını istemiyorum, ben yukarda sorduğum sorunun cevabını arıyorum.

Neden biliyor musunuz?

İnsanın ilk ve en büyük güdüsü (içgüdü değil), kabul görmek, varlığının tanınmasını sağlamak. İçeri girdiğiniz her yerde, bulunduğunuz toplumda önce kabul edilmek, sonra da saygı görmek. Bu, istisnasız herkes için böyledir.

Bebeklikten başlayan bir güdüdür bu. Çocuklarda çok belirgindir mesela. En önce anne babaları tarafından kabul edilmek, sevilmek isterler ve bin türlü şaklabanlık yaparlar.

Yetişkinler de çocuklardan farklı değildir ama kabul ve saygı görmek, önemsenmek, varlığıyla tanınmak için türlü araçlar kullanır. Bu araçlar kişiden kişiye değişir ama hedef her zaman aynıdır.

Ahlaklı insan saygı ve kabul görür. Ona güven duyulur, onore edilir ve çoğu zaman da örnek olarak gösterilir.

Ahlaklı insanın kendiyle sorunları olmaz. Geceleri daha rahat uyur, çok fazla çelişkileri olmaz.

Yani aslında ahlak, kişinin kendisi için önemli ve gereklidir.

Sonuç olarak bir tür bencillik midir?

Evet. Zararsız bir bencillik.

Kısacası dinler ya da Tanrı hikayedir..

Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsanların karşıdakine iyilik yapması, tecavüz etmemesi, yalan söylememesi hala kafasındaki bir değerden ileri geliyordur. Ona inanmıştır, ve hali hazırdaki tatminini ordan alıyordur. Hayatındaki keyif ve mutluluk ordan geliyordur. Ama bunun dahası var.

Bu değerler tanrıdan gelir ya da gelmez, yasalardan gelir ya da gelmez. Bir şekilde gelmiştir, muhtemelen sadece yetiştime tarzından gelmiştir, sonradan bir kısım insan inançlı bir kısım inançsız olmuştur. Ama bu değerler kalmıştır.

Vicdan denilen şey öğrenilmiştir, vicdan azabı çekmemeyi öğrenebilirsiniz. Aynı şekilde birine yaptığınız bir kötülüğün sonunda da suçluluk hissetmemeyi de öğrenebilirsiniz. Yani bunları komple değiştirebilirsiniz.

İnsanlar bunları otomatik olarak yapar, yani ahlak yada değer denilen şeyler kökü bebeklikten gelen ve otomatik yapılan şeylerdir.

Ta ki bunları otomatik olarak yaptığınızı ve bunu değiştirebileceğinizi anlayana kadar.

İşte o zaman, bu bahsettiğim değerler olmadığı zaman, bu forumdaki insanların yüzde 90 ının hayattan aldıkları tatmin kaynaklarını, ailelerini- arkadaşlarını ya da sevgililerini çekip aldığımızda, geriye kafayı yemeyen kaç kişi kalıcak çok merak ediyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
İnsanları geç, sence buffalo sürüsündeki bir buffalo, neden diğer buffaloları gidip süsmüyor, sürüdeki dişilere tecavüz etmiyor? Çekirgeler neden bunu yapmıyor? Sürü halinde yaşayan diğer canlılara ne demeli?

Hayvanlar damı bu bahsettiğin değerleri öğrenerek birlikte yaşıyorlar?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...