Jump to content

Büyük boşluk kuramı


Recommended Posts

Sen kalk burada bize erdemsiz de ahlaksiz de sonra da kotu sozler işittiginde ateistler yok oyle yok boyle olsun. Olacak iş mi bu?

Arkadaşim sen tanri inanciyla ahlak kavramini once bir ayird et istersen! Burda ahlaksiz yakiştirman kadin olarak en cok bana dokunuyor bilmem farkinda misin? Mantigin, sagduyunun ve empatinin kullanildigi hicbir yerde tanriya ihtiyac yoktur! Sen o tanrini al klozete at üzerine sifonu cek! Her insan icinde bulundugu toplumun ahlak anlayişiyla yetişir ve bu şekilde bir üst benlik meydana getirir, benim tanri inancini reddetmemin nedeni yapmayi amacladigim ahlaksizliklari ortmekle ilişkili degil tanrinin olmamasiyla ilişkilidir. Tanri yoktur fakat tanrinin olmamasi benim bir insani neden oldurmemem veya bir insana neden zarar vermemem gerektigininin bilincinde olmamami gerektirmez. Beni insan oldurmekten ali koyan tanri degil empati ve yasalardir. Yok sen eger ille de tanridir diyorsan hapishanelerdeki inanclilari al klozete at üzerinde de sifonu cek!

Ateistim evet fakat bu benim bir türk kizi oldugum, türk kültürünü aldigim ve toplumda da oyle davrandigim gercegini degiştirmiyor, bu benim tanri kavramini zavalli zevkler icin feda ettigimi gostermiyor! Zira zavalli zevkler peşinde kosan nice inancli kiz tanidim fakat hicbiri sizin gibilerden bana verdiginiz kadar agir bir tepki almadi! Dürüstlük cennet-cehennem mantigina dayanan sahte bir anlayişta degil insanin davranişlarindadir! Lütfen artik şu iki yüzlülügü birakip gozlerinizi biraz acin! Ateistler kadar kendinize ve cevrenize dürüst davranin!

Yazık.Erdem kavramını böyle daraltıp içinizdekiprotestocu davranışa engel olamazsanız faydalanmanız mümkün olmaz.

erdem den kast ettiğim "Varlıgın nedenini sorgulamaktı"

Nereden geldik ?

Neredeyiz ?

Nereye gidiyoruz ?

Erdem sahibi olmak bunlara cevap verebilmektir.

Vucudunda 5 mılyardan fazla hücre var ve herbırınde milyarlarca farklı hadıse aynı anda cereyan edıyor.

ve işin şaşkınlık veren tarafı BU NE BÜYÜK TESADÜFTÜRKİ !!!!????? yaşıyorsunuz.

Lütfen erdemli olun.

ALLAH VARDIR.

Luuu

Link to post
Sitelerde Paylaş
Nereden geldik ?

Neredeyiz ?

Nereye gidiyoruz ?

Erdem sahibi olmak bunlara cevap verebilmektir.

Sen daha erdemin kelime anlamını bilmiyorsun bence.

erdem felsefe yapmak yada bilmediğin konularda atıp turmak değildir.Erdem, ''bişeylere cevap veren bişey'' değildir.

erdem

a. 1. Ahlakın övdüğü iyi olma, alçak gönüllülük, yiğitlik, doğruluk vb. niteliklerin genel adı, fazilet:

http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=veril...dem&ayn=tam

Kıvırcam diye bukadar saçmalanmaz, ne anlamda kullanırsan kullan bu kelimeyi o kalıba koyamazsın.

Sen erdemli olmaktan önce biraz akıllı ol....

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sen daha erdemin kelime anlamını bilmiyorsun bence.

erdem felsefe yapmak yada bilmediğin konularda atıp turmak değildir.Erdem, ''bişeylere cevap veren bişey'' değildir.

erdem

a. 1. Ahlakın övdüğü iyi olma, alçak gönüllülük, yiğitlik, doğruluk vb. niteliklerin genel adı, fazilet:

http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=veril...dem&ayn=tam

Kıvırcam diye bukadar saçmalanmaz, ne anlamda kullanırsan kullan bu kelimeyi o kalıba koyamazsın.

Sen erdemli olmaktan önce biraz akıllı ol....

sagol mercümek dünyalı .

Luuu

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ezberbozan, örneğin sayılar... "Bir" nedir? Sayılar birer soyutlama (abstraction) örneğidir. Evrende "bir" diye birşey yok. Düz giden bir çizgiyi bırak kolineer 3 nokta yok evrende... Düzgün çember yok, bayşapka'nın dediği gibi küre yok, küp yok... Bunlar bizim soyutlama ile ulaştığımız modeller.

Kusurlu algımızla evreni gözlemliyoruz, sonra kafamızda modeller oluşturuoruz, daha sonra evreni bu modellerden birine uyacak şekilde "hayal" ediyoruz.

Kafamızda kusursuzu tanımlayabiliyoruz. Ama evrende gözlemleyemiyoruz.

Bu söylediklerin üstü kapalı olarak düaliteyi kabullenmek mi oluyor ?

Eğer biz soyutlama ile bu noktaları yaratabildiysek bence örneklerimiz yine doğadan olduğu için eğri çizgiden yola çıkarak düz çizgiyi icad ettik.

Sonuç olarak biz doğanın ürünleriyiz ,Eğer doğada soyut kavramlar olmasaydı biz bunlara nasıl ulaşabilirdik ?

Birde artık paralel evrenlerden bahsediliyor.Çok başka şartlarda senin sıraladığın modellerde varolabilen evrenler olamazmı.İlle biz keşfedince evet olabilirmi mi diyelim yani ?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bu söylediklerin üstü kapalı olarak düaliteyi kabullenmek mi oluyor ?

Eğer biz soyutlama ile bu noktaları yaratabildiysek bence örneklerimiz yine doğadan olduğu için eğri çizgiden yola çıkarak düz çizgiyi icad ettik.

Sonuç olarak biz doğanın ürünleriyiz ,Eğer doğada soyut kavramlar olmasaydı biz bunlara nasıl ulaşabilirdik ?

Birde artık paralel evrenlerden bahsediliyor.Çok başka şartlarda senin sıraladığın modellerde varolabilen evrenler olamazmı.İlle biz keşfedince evet olabilirmi mi diyelim yani ?

Hayır dualiteyi kabul etmiyorum. İdeallerin soyutlama ürünü olduklarını söylüyorum sadece.

Biz kısıtlı algımızla* evreni anlamaya çalışıyoruz. Evreni anlamak için onu kalıplara sokuyoruz. Pattern seeking diyorlar İngilizcede. Sinir sistemimiz birşeyi anlamak için onu tanımlayabildiği kalıplara sokabileceği parçalara ayırıyor. Biz aslında sadece bu kalıpları algılıyoruz ve bu kalıpları ideal kabul ediyoruz. Gerçekte evren bizim algıladığımız gibi kalıplar halinde değil, ideal hiç değil. İdeal derken kusursuz, mükemmel, defektsiz demek istiyorum.

Evreni anlamak için geliştirdiğimiz en güçlü araç matematik. Matematik ise soyutlamaların en büyüğü. Gerçekte evrende ne sayı var, ne eşitlik var, ne de matematiğin üzerine kurulduğu kavramlardan herhangi biri var. Biz nicelik verebilmek için sayıları uydurmuşuz. Gerçekte sayılar tek başlarına tanımlayıcı olamazlar.

Bu arada paralel evrenler üzerine yapacağımız her türlü konuşma spekülasyondur. Zihin cimnastiği olarak spekülasyon yapmayı severim ama bu durumda absürt olabilir.

Örnek vereyim;

Bir çemberin çevresini çapına bölersen angut bir sayı çıkar... Sonsuz basamaklı, rasyonel olmayan, cebirsel olmayan, aşkın bir sayı... 3.1415926535... diye uzar gider.

Peki bu çember doğal bir çember mi? HAYIR... Euclid uzayı diye bizim kıçımızdan uydurduğumuz bir uzayda bulunan bir çember bu... Yani koordinat sistemini bile bizim uydurduğumuz bir uyduruk evrende. Asla gerçek değil...

Peki düşünelim, öyle bir "paralel evren" varmış ki, ya da bizim evrenimiz aslında öyle bir yermiş ki çemberin çevresi çapına bölünce 2 gibi şeker bir sayı çıkıyormuş.

Bizim kurduğumuz sistemde 2 çıkmıyor işte. Ya da 5 çıkmıyor. Böyle çıksın diye Euclid uzayını bükebiliriz. Bu seferde alışkın olduğumuz cebir bu uzayda çalışmaz. Zira bu uzay Euclid uzayı olmaz.

Bizim içinde yaşadığımız evren de Euclid uzayı değil, ama biz öyle varsayıp hesaplama yapıyoruz. Bu durumda en başta anlattığım şeye geliyoruz; bizim uydurduğumuz matematik bu evrende yok! Tamamen soyutlama yaptığımız şey.

* Kısıtlı algımız derken bizden daha üstün bir algıya sahip bir varlık olduğunun ya da olmadığının spekülasyonunu yapmıyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ben bir riske girip sizin o boşluğu dolduramadığınız iddia edicem. Cinsellik üzerine ne düşünüyorsunuz ? Geniş yazarsanız sevinirim.

Merhaba köle

Bence dediğiniz riskli değil, demek istediğimi iyi anlamışsınız. Tabii ki de eskilerinden sıkıldıkça insan yeni ümit ve düşler bulmaya çıkabilir. Fakat kimisi var ki belli bir doygunluğa ulaşmış ve belki bir ağacın altında oturmaktan bile keyif ve huzur alıyordur.

Cinsellik çok yanlış anlaşılan, okullarda yeterince anlatılmayan, çocukların genellikle sokakta ya da gizli gizli öğrendiği birşey. Bana göre yerçekimine karşı verilen bir savaş. Eğlence ve görev kategorilerine giriyor. :)

Kısaca elde olanlarla yetinmiyoruz diyebilirmiyiz

Aslında sn Haci güzel bir sorgu yapmış .Maneviyat nedir.

Sadece biz insanlarda mı vardır ?

Belkide hayvanlarda manevi hisler duyuyorlardır.Bilmediğimiz için yoksayıyorudur.Belkide kendimizi çok fazla abartıyoruzdur.

Hep elde olanlarla idare etmenin büyük bir zevk olduğunu düşündüğüm için cevaplamakta zorlandığım bir soru.

Elimizdekileri sayılara dökünce az kaynakla en iyi kararı verebilmek hoş bir duygu.

Öte yandan kaynak oldukça yeni şeyler üretmek de güzel.

Maneviyat belki de çoğu canlıda var, bize yabancı geldiği için çoğunu anlayamıyor olabiliriz. Bilemiyorum. Fakat kedinin köpeğin duygusal bir yaşam sürdüğünü düşünüyorum. Özellikle insanların geçtiği yerlerde duvar üstüne çıkan sokak kedileri sevilmek istiyor, ilgi istiyor. Biri yanından ilgisiz geçtiğinde pati atan bile gördüm. Demek ki o da isteyebiliyor, o da hayal kırıklığına uğrayabiliyor. Çok ilginç canlılar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ben bir riske girip sizin o boşluğu dolduramadığınız iddia edicem. Cinsellik üzerine ne düşünüyorsunuz ? Geniş yazarsanız sevinirim.

Soru bana yöneltilmemiş ama benim görüşlerimi şöyle ifade etmiştim.

-Aşk, sevgi ve cinsellik-

Seksin temeli gen alışverişidir. Bakteriler bile gen alışverişi (yani seks) yaparlar.

Ama tek hücrelinin biri birgün bölünmüş sonra biri erkek biri dişi olmuş değildir. En ilkel sex bir DNA fragmentinin bir hücreden diğerine aktarımı şeklindedir. Burada bir bakteri diğer bakteriye aşık felan olmuyor. Arzu diye birşey yok... Moleküler etkileşimler sonucu aralarında bir köprü oluşuyor ve DNA aktarımı gerçekleşiyor. Hatta laboratuvarda bakterilerin sex sırasında rahatsız edip dururuz, bu sayede bir birlerine aktardıkları genetik bilgilerin haritalarını çıkarırır. Sex sırasıda rahatsız etme; belli zaman aralıkları ile bulundukları kabı çalkalama... Böylece aralarındaki köprü kopuyor.

Cinselliğin sağladığı evrimsel avantajlar vardır; DNA tamiri, genetik çeşitlilik gibi...

Evrimsel gelişimimizde bizim için cinsellik üremenin tek yolu olmuştur. Artık eşeysiz üreyemiyoruz. Pek çok canlı eşeysiz üreyebilir ama biz üreyemeyiz. Bu yüzden bizim için üreme sex demek... İşte bu nedenle bizim cinselliğe istekli olmamız gerekiyor. Yani evrimsel süreç içinde cinsel arzuları azalmış bir grup çiftleşemez, çiftleşemezse genleri aktarılmaz ve cinsellik konusunda istekli olmayanlar elenir gider.

Yani biz en ateşli aşıkların, sex konusunda en isteklilerin soyuyuz.

Bizim sex konusundaki istekliliğimiz, azmimizin temelinde bakteride olduğu gibi moleküler etkileşimler yatar. Aşık olmak da, orgazm olmak da moleküllerin marifetidir.

Bizde cinsellik zekamızın sayesinde başka bir şekil almıştır. Biz cinselliğe, karşı cinse düşkünlüğümüze anlamlar yüklemişiz.

Bu yeni anlamların da evrimsel faydaları olmuş. Cinselliği ve üremeyi kendi çapımızda kutsallaştırmışız ve bize büyük avantajlar sağlamış. Zira aileyi icad etmişiz bu sayede. Aile ise çocuk bakımı demek, toplumsal yaşam demek... Bu da zekanın evrilmesine çok büyük katkı sağlamış.

Bizim aşk dediğimiz, tutku dediğimiz, çekicilik dediğimiz şey reptil beynimizin bize oynadığı güzel bir oyun sadece. Oyunu çıkıp dışarıdan izleyince anlıyorsun ama kendi tutkuların söz konusu olduğun içinde dönen moleküler entrikanın farkına varamıyorsun.

Aşkı, sevgiyi "ilahi" nimetler olarak değil, insan olmanın sonuçları olarak görürsen daha mantıklı çıkarımlar yaparsın.

Birine aşık olan bizzat sensin, anneni seven sensin; bir başkası değil... Buna neden olan senin vücudun ve adı üzerinde vücut senin, çünkü sen vücudunsun...

Bazılarının atom yığını diye beğenmediği, bazılarının "et" diye aşağıladığı vücut bizzat sensin ve sevgiler, tutkular, erdemler ve tüm güzellikler senin içinden geliyor. Sen bunlara sahip çıkmak yerine "nefs" bana aittir, güzellik Allah'tandır dersen vücuduna nankörlük etmiş olursun. Sevgi, aşka Allah'tan dersen kendine ihanet etmiş olursun.

http://bilgehanbengi.blogspot.com/2008/10/ak-sevgi-ve-cinsellik.html

Link to post
Sitelerde Paylaş
Merhaba köle

Bence dediğiniz riskli değil, demek istediğimi iyi anlamışsınız. Tabii ki de eskilerinden sıkıldıkça insan yeni ümit ve düşler bulmaya çıkabilir. Fakat kimisi var ki belli bir doygunluğa ulaşmış ve belki bir ağacın altında oturmaktan bile keyif ve huzur alıyordur.

Cinsellik çok yanlış anlaşılan, okullarda yeterince anlatılmayan, çocukların genellikle sokakta ya da gizli gizli öğrendiği birşey. Bana göre yerçekimine karşı verilen bir savaş. Eğlence ve görev kategorilerine giriyor

İlk mesajınızda uzun uzun insanın iç dünyasından ve içindeki boşluktan bahsederken cinsellikten hiç bir şekilde bahsetmeyişiniz ilgimi çekti. Ben bu boşluğun cinsellikle epey yakından olduğunu düşünmekle birlikte insanın kendi özünü kaybedişini, kendi cinselliğini kaybedişi olarak yorumluyorum. Ben tanrıdan ve bir boşluktan bahsedicek olsam direk olarak cinsellikten bahsederim. Sanat, bilim gibi uğraşlar değil. Kimin boşlukta olup kimin olmadığını ise sadece cinsellik üzerine konuşarak anlayabilirim. Tabi manyakça diyip geçme hakkınız var.

Link to post
Sitelerde Paylaş
İlk mesajınızda uzun uzun insanın iç dünyasından ve içindeki boşluktan bahsederken cinsellikten hiç bir şekilde bahsetmeyişiniz ilgimi çekti. Ben bu boşluğun cinsellikle epey yakından olduğunu düşünmekle birlikte insanın kendi özünü kaybedişini, kendi cinselliğini kaybedişi olarak yorumluyorum. Ben tanrıdan ve bir boşluktan bahsedicek olsam direk olarak cinsellikten bahsederim. Sanat, bilim gibi uğraşlar değil. Kimin boşlukta olup kimin olmadığını ise sadece cinsellik üzerine konuşarak anlayabilirim. Tabi manyakça diyip geçme hakkınız var.

Benim de şimdi dikkatimi çekti. Ne cinsellikten ne arkadaşlıklardan bahsetmişim. Halbuki yaşantımda bunların eksikliğini çektiğimi sanmıyorum. O an aklıma gelmemiş.

Nihil:

Aslında dediklerinden sonra ironik bir şekilde "nihil"izmi daha iyi anlamaya başladım. Hatta varoluşçuluğu da.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Hayır dualiteyi kabul etmiyorum. İdeallerin soyutlama ürünü olduklarını söylüyorum sadece.

Biz kısıtlı algımızla* evreni anlamaya çalışıyoruz. Evreni anlamak için onu kalıplara sokuyoruz. Pattern seeking diyorlar İngilizcede. Sinir sistemimiz birşeyi anlamak için onu tanımlayabildiği kalıplara sokabileceği parçalara ayırıyor. Biz aslında sadece bu kalıpları algılıyoruz ve bu kalıpları ideal kabul ediyoruz. Gerçekte evren bizim algıladığımız gibi kalıplar halinde değil, ideal hiç değil. İdeal derken kusursuz, mükemmel, defektsiz demek istiyorum.

Evreni anlamak için geliştirdiğimiz en güçlü araç matematik. Matematik ise soyutlamaların en büyüğü. Gerçekte evrende ne sayı var, ne eşitlik var, ne de matematiğin üzerine kurulduğu kavramlardan herhangi biri var. Biz nicelik verebilmek için sayıları uydurmuşuz. Gerçekte sayılar tek başlarına tanımlayıcı olamazlar.

Bu arada paralel evrenler üzerine yapacağımız her türlü konuşma spekülasyondur. Zihin cimnastiği olarak spekülasyon yapmayı severim ama bu durumda absürt olabilir.

Örnek vereyim;

Bir çemberin çevresini çapına bölersen angut bir sayı çıkar... Sonsuz basamaklı, rasyonel olmayan, cebirsel olmayan, aşkın bir sayı... 3.1415926535... diye uzar gider.

Peki bu çember doğal bir çember mi? HAYIR... Euclid uzayı diye bizim kıçımızdan uydurduğumuz bir uzayda bulunan bir çember bu... Yani koordinat sistemini bile bizim uydurduğumuz bir uyduruk evrende. Asla gerçek değil...

Peki düşünelim, öyle bir "paralel evren" varmış ki, ya da bizim evrenimiz aslında öyle bir yermiş ki çemberin çevresi çapına bölünce 2 gibi şeker bir sayı çıkıyormuş.

Bizim kurduğumuz sistemde 2 çıkmıyor işte. Ya da 5 çıkmıyor. Böyle çıksın diye Euclid uzayını bükebiliriz. Bu seferde alışkın olduğumuz cebir bu uzayda çalışmaz. Zira bu uzay Euclid uzayı olmaz.

Bizim içinde yaşadığımız evren de Euclid uzayı değil, ama biz öyle varsayıp hesaplama yapıyoruz. Bu durumda en başta anlattığım şeye geliyoruz; bizim uydurduğumuz matematik bu evrende yok! Tamamen soyutlama yaptığımız şey.

* Kısıtlı algımız derken bizden daha üstün bir algıya sahip bir varlık olduğunun ya da olmadığının spekülasyonunu yapmıyorum.

Evrende matematik olmadığından şikayet etmeden önce evrenin matematiğe ihtiyacı olup olmadığını irdelemek lazım.Evren matematiksizde gayet güzel işliyor.Matematiği icad eden ona ihtiyaç duyan insandır.Doğadaki bütün canlılar kendilerince bir sistem geliştirmiş, uyum sağlamış ve doğanın verdiği ne varsa onunla yetinmiştir.Zaman zaman bu forumda insnanın üstünlüklerini öven inançlı kişilere kapak olsun cinsinden hayvanların geliştirdikleri hayatta kalma stratejileri olsun ,insanın yapamadığı diğer özellikleri sayıp döktüğünü gördüm.

Şimdi ben sana soruyorum doğada bütün canlılar doğanın verdikleri ile yetindikleri halde insan neden matematiğe yada efendim euclid uzayına ihtiyaç duydu ?

İnsanın birey olarak ömrü en fazla 90-100 yıldır.Bu süre zarfında bilinci sürekli bilgisiyle orantılı artar değişir.Bazen bütün hafiıza silinir.Ve o çok güvendiği bilincini kaybedip bir et yığınına dönüştüğü olur.Bilgehan ben insanın bilincinden ibaret olduğunu düşünüyorum.Farkındalığını kaybeden bir canlı bir et yığınıdır.

Diğer tarftan o matematiği yok kusurları var dediğin doğa daha ilk varoluştan bu yana bütün kayıtları tutuyor.Doğada hiç bir şey yoktur ki iz bırakmasın.Ve kısacık hayatında bir insanın doğaya bıraktığı her pozitif yada negatif etkiyi saklıyor.

Buna ne dersin ?

Doğanın bir şeye ihtiyacı yok.İhtiyaç sahibi olan elindeki ile yetinmeyen insandan başkası değildir.

Sn bayşapka başlığın ilk mesajında dinsiz yetiştirildin için içindeki boşluğu kapatma yolunu sanatta bulduğunu söylemiştin .Bu konuda şunu söylemek istedim ki ,bu doğaya teslim olmaktan başka bir şey değildir.Doğada müthiş bir sanatçı var.İnsanın boşluğunu doldurması için yeterli bir seçim bana göre.

Selamlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sn bayşapka başlığın ilk mesajında dinsiz yetiştirildin için içindeki boşluğu kapatma yolunu sanatta bulduğunu söylemiştin .Bu konuda şunu söylemek istedim ki ,bu doğaya teslim olmaktan başka bir şey değildir.Doğada müthiş bir sanatçı var.İnsanın boşluğunu doldurması için yeterli bir seçim bana göre.

Selamlar.

Merhaba ezberbozan

Evet doğaya sanat olarak bakabiliyorum, bu konuda bir çok teistle hemfikiriz, fakat bunun benim kişisel görüşüm olduğunu düşünüyorum. Ne kadar zorlarsam zorlayayım, kişisel görüşümün arkasında sanatçı arayamıyorum. Bu bir ego meselesi değil, kafa yapımız farklı. Olmuyor işte :)

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...