Kieslowskii 0 Oluşturuldu: Ağustos 30, 2009 Raporla Share Oluşturuldu: Ağustos 30, 2009 Arkadaşlar, anlatsanız roman olur, biliyorum. Amma velakin ben şunu soracağım: 'İşte bu şarkı tam beni anlatıyor!' diyebileceğiniz bir şarkı var mıdır? Benim var, hem de birkaç tane. Hem paylaşayım, hem de bir muhabbet vesilesi daha yaratayım istedim. Geyik işte, fena mı? Number One: David Bowie'nin 'Five Years' şarkısı, ama illa ki Brian Molko söyleyecek : Number Two: Placebo'dan şu şarkıyı da, özellikle hastalığımın tepe noktasında bulunduğu dönemlerde 'ahan da beni anlatıyor!' diye etiketlemişliğim vardır, 'Johnny and Mary'den söz ediyorum: Number Tree: Daha bir depresif kısımlara gelirsek, Radiohead'in 'Fake Plastic Trees'ini unutmak mümkün olur mu?: Number Four: Ve son olarak, aşık olup da 'sittir' çekilmişsem, 'Leni' beni daha bir anlatır: http://www.youtube.com/watch?v=lqcDEC6jM8U Sizden de paylaşımlarınızı bekliyorum, bu ziyadesiyle önemli ve tam da bu yüzden geyik amaçlı açılmış başlığa katılımınızı istirham ediyorum EDİT: Bir de sevgili modlarımızdan biri, şu başlıktaki 'lafazanlıkları' ibaresinden sonra koymuş olduğum gereksiz ve anlamsız 'i'yi kaldırabilir mi? Zaten 'i'yle başlayan kimi kelimelere uyuzum, lütfen Link to post Sitelerde Paylaş
Freddie 0 Ağustos 30, 2009 gönderildi Raporla Share Ağustos 30, 2009 gönderildi (düzenlendi) Gerçekten çok hassas bir konu Kieslowskii'cim. (Eğer bir kere daha adını değiştirirsen seni vururum ) Bir şarkının bir insanın herşeyini anlatması pek mümkün değil. Bu yüzden çeşitli dönemlerimdeki ruh halimi anlatabilirler ancak. Bir de yabancı dil özürlü olduğumdan, Türkçe şarkılardan başkasına kendimi anlattıramıyorum haliyle. Fakat yarı çeviri-yarı tahmin veya müziğin verdiği hava ile kendimi bulduğum ya da gaza geldiğim yabancı dilde parçalar olmuştur. Kendime baktığımda, bende en çok iz bırakan olaylar beni en çok yıkan ve üzen olaylardır. Örneğin, sevinince şiir yazamıyorum ama üzülünce yazabiliyorum. Bu yüzden, bu kısımlarıma hitap eden şarkılar için ''beni anlatıyor'' diyebilirim. Kendi fişimi ilk kez çekmeye çalıştığımda yaşım 16 idi ve Teoman manyağıydım(sonradan geçti ). Onun ilk albümündeki ''Yollar'' adlı şarkı, özellikle son kısmı beni hep duygulandırırdı. Slayer'in Altar of Sacrifice'inin son kısımlarından ve Pentagram'ın Pain'inden de manyak gaza gelmişimdir hep. Platonik duygulanımlarım için ''Ne ekmek ne de su'', ''Hasat'', ''Yerine sevemem'' o zamanlar bildiğim ve duyguyla söylediğim üç şarkıydı. Üçüncü -ve en kral- fişimi çekme denememde de Marilyn Manson'un Coma White ve Nobodies şarkılarından, Slayer'in Seven Faces'ından, Angel of Death'ından ve Dead Skin Mask'ından, Türkçe olanlarda da Çilekeş'in Yok'undan destek buluyordum. Bunlar beni, -kelimenin en sahici anlamıyla- öldürüyordu az kalsın. Evet, bunlar bir dönem beni anlattı diyebilirim. Şimdi ise beni anlatan bir şarkı yok. Anlatılmam, yaşanırım. :p Ağustos 30, 2009 tarihinde Freddie tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Kieslowskii 0 Ağustos 30, 2009 gönderildi Yazar Raporla Share Ağustos 30, 2009 gönderildi (düzenlendi) Gerçekten çok hassas bir konu Kieslowskii'cim. (Eğer bir kere daha adını değiştirirsen seni vururum ) İnan bana, hassas olmasa açmazdım Merak etme, nick değiştirmem artıkın. Bir şarkının bir insanın herşeyini anlatması pek mümkün değil. Bu yüzden çeşitli dönemlerimdeki ruh halimi anlatabilirler ancak. Bir de yabancı dil özürlü olduğumdan, Türkçe şarkılardan başkasına kendimi anlattıramıyorum haliyle. Fakat yarı çeviri-yarı tahmin veya müziğin verdiği hava ile kendimi bulduğum ya da gaza geldiğim yabancı dilde parçalar olmuştur. Kendime baktığımda, bende en çok iz bırakan olaylar beni en çok yıkan ve üzen olaylardır. Örneğin, sevinince şiir yazamıyorum ama üzülünce yazabiliyorum. Bu yüzden, bu kısımlarıma hitap eden şarkılar için ''beni anlatıyor'' diyebilirim. İlk iki tümcene katılıyorum, üçüncüsü hakkında haliyle yorum yapamam Sanat, dekadansla ilişkilidir; bu yüzden kötü hissetmediğin zaman şiir yazamaman normal. Temsile, gerçek yitip gittiği zaman ihtiyaç duyarız. Kendi fişimi ilk kez çekmeye çalıştığımda yaşım 16 idi ve Teoman manyağıydım(sonradan geçti ). Onun ilk albümündeki ''Yollar'' adlı şarkı, özellikle son kısmı beni hep duygulandırırdı. Slayer'in Altar of Sacrifice'inin son kısımlarından ve Pentagram'ın Pain'inden de manyak gaza gelmişimdir hep. Platonik duygulanımlarım için ''Ne ekmek ne de su'', ''Hasat'', ''Yerine sevemem'' o zamanlar bildiğim ve duyguyla söylediğim üç şarkıydı. Üçüncü -ve en kral- fişimi çekme denememde de Marilyn Manson'un Coma White ve Nobodies şarkılarından, Slayer'in Seven Faces'ından, Angel of Death'ından ve Dead Skin Mask'ından, Türkçe olanlarda da Çilekeş'in Yok'undan destek buluyordum. Bunlar beni, -kelimenin en sahici anlamıyla- öldürüyordu az kalsın. Şimdi Yollar'ı dinleyeceğim, merak ettim. Açıkçası Teoman'ın o şarkısını bilmiyordum. Pentagram'ın 'Pain' şarkısı hariç diğerlerini biliyorum ve genel olarak bu şarkıları ben de çok seviyorum, diyebilirim. Ama lütfen Marilyn Manson dinleyip, intihar etmeyi düşünme yav, üstadı yanlış anlamışsın sen. Bak ne diyor: 'Sorumlulukların olduğunu unutma. Beni dinliyorsan ve sırf bir şarkı yüzünden intihar etmeyi düşünüyorsan- yoluna devam et gerizekalı!' Seni tenzih ediyorum, sakın yanlış anlama. Bazı arkadaşların 'hususi' itirazlarından beri, topluma iyi örnek olmak ve çocuklarımızın ahlakını bozmamayı misyon edindim, 'intihar pistir, kakadır, Marilyn amcanız da bunu öğütlemez' demek zorundaydım Evet, bunlar bir dönem beni anlattı diyebilirim. Şimdi ise beni anlatan bir şarkı yok. Anlatılmam, yaşanırım. :p Forumdaki deneyimlerim için de 'yaşamak' denirse, buna katılmamam mümkün değil Ağustos 30, 2009 tarihinde Kieslowskii tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
marcos 0 Ağustos 30, 2009 gönderildi Raporla Share Ağustos 30, 2009 gönderildi Ahmet Telli'ye ait olan Soluk Soluğa şiiri Bir: Hep yanıldı ve yenilgilere uğradı Ama atıldı yine de serüvenlere Vakti olmadı acıların hesabını tutmaya Durup beklemeye, geri dönmelere vakti olmadı. Yangınlarla geçti ömrü ve hep yalnızdı - ki onlar daima birer yalnızdılar Nerde doğmuştu ve ne zaman kopup Gitmişti o kentten anımsamıyor artık Hangi sokaktaydı ilk sevgili ve hala Sürüp gider mi ilk öpüşmenin esrikliği Gizlice buluşmaya gelen ve ölürcesine Korkular geçiren o kız nerededir şimdi Sensiz olursam yaşayamam diyen O liseli kız hangi kentte kaldı Ve o sarışın O afeti devran bekler mi hala Atlas yataklara sererek yaşamanın anlamını Üşüten bir acıydı belki her ayrılık Her yolculuk yangınların başladığı yereydi Ama vakti olmadı hesabını tutmaya Aşkların, ayrılıkların ve acıların İstese de kalamazdı vakti gelince Geyik sesleri yankılanınca yamaçlarda Yürek burkulması ve hüzün ve keder Aralıksız doldururdu acıların bohçasını Dudaklarında öpüşlerin gül esmerliği İçinde kıpırdanıp durur ufuk çizgisi Ay bile soğuktur o zaman Bir buz parçasıdır Çaresiz çıkılacaktır o yolculuklara Ki bir ömrün karşılığıdır serüvenler Biraz da serüvendi yaşamak Belki yatkındı büyük yolculuklara Ki serüvenler daima büyük aşklar Ve büyük yolculuklarla başlar Anıları aşkları ve bir kenti Bırakıp gidebilirdi apansız Apansız başlardı yolculuklar Hangi saatinde olursa günün Ve hep kar yağardı nedense Durmadan kar yağardı yol boyunca Ve nasılsa yok olup giderdi hüzün Kent görünmez olunca arkada Ne bir veda sözcüğü dökülürdü dudaklarından Ne de dönüp bakardı geriye bir kez olsun Ne zaman yollara düşse biterdi acılar Gül yüzlü sular fışkırırdı toprağın karnından Kavaklarsa oynak bir çingene kızı Her kıpırdanışında açılıverir uzun ince bacakları Mekan tutmak ve her akşam aynı ufukta Güneşin batışını seyretmek ölümdür biraz Ölümdür biraz hep aynı yatakta Aynı kadınla sevişerek sabaha varmak Kitapları hep aynı raflara sıralamak Aynı eşyayı kullanmak eskimektir biraz Soluk soluğa yaşamalı insan Her sabah yeni bir şeyler görebilmeli Ve cehenneme dönse de bir ömür Mutlaka bir şeyler değişmeli her/gün Ey o büyük yolculukların ürperten heyecanı Okyanus dalgalarının sesleriyle dol bu ömre Ölüme ve aşka durmadan kement atan Serüvenlerle geçsin yaşamak Buz tutmuş bir dünya ortasında Yollara düşerdi o hep aynı ıslıkla Önünde dağlar, uçurumlar Sarsılan gök, yarılan toprak Çelik uğultularla burgaçlanırken Yaşamak işte öylesine kucaklardı onu Ve her nasılsa keklik sekişli Bir aşkın sevinci dolardı yüreğine Çıkarıp atardı o zaman deli bir ırmağa Ne kalmışsa bir önceki serüvenden Soluk soluğa yaşadı kentleri, aşkları Bağlanacak kadar kalmadı hiçbirinde Pervasız bir acemi, bir çılgın Soyu tükenen bir bilgeydi belki de... O yalnız kaybetmesini öğrendi ömründe Avucundan dökülen kum taneleriydi her şey Ne bir serseriydi ne de yılgın bir savaşçı Ama kendi kafasıyla düşünen ve hakkında Ölüm fermanları çıkartılan biriydi belki Sevince deli gibi severdi Pervasız severdi sevince Dövüşmek ancak ona yakışırdı Ona yakışırdı aşklar ve yolculuklar Yoktu bağlandığı herhangi bir şey Bulutlar gibi çekilip giderdi seslerin arasından Ne bilir ömrün değerini bir çılgın Yalnızca kendini yaşamayı nereden bilebilir Ve başarısız eylemler çağında o Kaçabilir mi binlerce kez ölmekten Yerleşik yargıları olmadı hiç Kurmadı güzel gelecek düşleri Nerede bir yangın, nerede tehlike O mutlaka oradaydı birdenbire Dinsizdi, özgür sayılırdı belki Ama bağlanmazdı özgürlüğe de Hiçbir yerde yeterinden çok kalmadı Beklemedi anılar sarnıcının dolmasını Şikayetsiz yaşadı yaşadığı her günü Yoktu yüreğinde pişmanlıkların izi Ayrıntıların izi kalmamış artık Üst üste yaşanmakta ayrılıklar Ve bir bulut gibi sıyrılıp gidilmiştir Dağların, denizlerin üzerinden Geride kalan ne varsa soluktur şimdi Titreyen kandiller gibi sönmek üzeredir O eski konaklar gibidir anılar Gül bahçeleri, sessiz koru ve orman Belki sağanak boşanır apansız Yüzyıllık bir yağmur başlar Ve sinsi bir hastalığa dönmeden alışkanlıklar Yok olup gider her şey, belki kül olur Hırçın bir okyanustur yürek Dar gelir ufuk ve mutluluklar çevreni Anılarsa birer çıban izidir Yaşanmaz onların ölgün gölgesinde Durgun bir su gibi aktı mı yaşamak Ve zaman uysal bir kısrak gibi dinginleşti mi Anısız kalınmıyor artık ne yapılsa Kuşatıyor yolları, aşkı ve ömrü Bekleyişleri kemiren çakal sesleri Oysa bütün köprüler yakılmalı ayrılık vakti Ve herhangi bir şeyle eşit olmaksızın Yollara düşülmeli habersiz ve sessiz Çürük bir diş gibi kanırtıp kentleri Dünyanın ağzını kanlar içinde bırakmalı Bir ömrün olgunlaştıramayacağı acemilikler toplamı ve bir çılgın boyun eğmedi kendine bile seçme zorunda kalmadı yaşamayı nasıl bağlanmadıysa yere ve zamana bağlanmadı kendine de ömür boyu dağlara tırmana atlar gibi soluk soluğa yaşamak istedi dünyayı bir şahin gibi bulutlara kurdu dumanlı sevdaların yörük çadırını sıradan bir gezgin değildi hiç dövüşür gibi yaşadı yolculukları belki korkusuz sayılmazdı büsbütün korkardı korkulara düşmekten zaman zaman ve bütün gemileri yakıp yollara düşerdi o hep aynı ıslıkla mutlu muydu, hiç düşünmedi böyle şeyleri umutlardansa nefret etti daima hep yanıldı ve yenilgilere uğradı ama atıldı yine de serüvenlere pervasız bir acemi soyu tükenen bir bilgeydi belki de Ama bir şey vardı yine de Başarısız ihtilallerden kendine kalan İki: Büyük aşklar yolculuklarla başlar ve serüvenciler düşer bu yollara ancak Onlar ki dünyanın son umudu soyları tükenen birer çılgındırlar Ama yaşarlar dünyanın dört bir yanında Ölümle alay ederler sanki Nerde beklenirse ordaydılar bir kez bile gecikmediler ömür boyu Neydi onları ordan oraya savurup duran şey Onları daima yalnız kılan neydi bu yaşam denilen gürültüde Her dilden bir adları vardı onların ama hiçbir ülkenin kimliğini taşımadılar Sarışındılar belki de esmer yani birçok yüzün bileşkesi Ne altın arayıcısıydılar ne de aylak bir gezgin Vurulup düşseler de her kuşatmada serüvencidir onlar ve hiç ölmezler Ki onlar hep yalnızdır ve her nasılsa Bulurlar heder olmanın bir yolunu Onlar ki bu dünyada kahraman olmaya mahkumdurlar Sislenen anılar kaldı bize onlardan renkleri bozulup duran solgun anılar Nasıl yazmalı ki silinip gitmesin bulutlar gibi çekilmesin gök boşluğuna Bileği güçlü ve gözüpek avcılar mıydı onları kuşatıp yeryüzü cennetinden atan Yoksa kendini tüketen hüzünler miydi vurulup düştükçe ışığını karartan O serüvenlerin günlüğü tutulmadı yazılmadı o insanların destan şiiri Parça parça ettirilseler bir kartala (ki sanırım böyle oldu sonları) Fışkırır yüreklerinden başarısız ihtilallerin yangınları Birde Grup Yorumun seslendirdiği hali Yaşamım aynen böyle diyardan diyara göçmen kuşlar gibi Link to post Sitelerde Paylaş
Freddie 0 Ağustos 30, 2009 gönderildi Raporla Share Ağustos 30, 2009 gönderildi (düzenlendi) Ama lütfen Marilyn Manson dinleyip, intihar etmeyi düşünme yav, üstadı yanlış anlamışsın sen. Bak ne diyor: 'Sorumlulukların olduğunu unutma. Beni dinliyorsan ve sırf bir şarkı yüzünden intihar etmeyi düşünüyorsan- yoluna devam et gerizekalı!' Seni tenzih ediyorum, sakın yanlış anlama. Bazı arkadaşların 'hususi' itirazlarından beri, topluma iyi örnek olmak ve çocuklarımızın ahlakını bozmamayı misyon edindim, 'intihar pistir, kakadır, Marilyn amcanız da bunu öğütlemez' demek zorundaydım Kanka, Marilyn'i dinleyip de intihar ettiğim yok tabi ki, onu bir sebep değil araç gibi düşünmüştüm. O olmasa başka birşey kullanacaktım, ki tek kullandığım da o değildi zaten. Marilyn bence kendisine gelen eleştiri ve tepkilerden tırsıp geri attım attı. Artık içi boş şarkılar yapıyor gibi. Bir şarkısında da ''günah işlemek için beni kullanma'' türünden bir nakaratı söylüyordu. Bu arada, elbette intihar kötüdür, kakadır, pistir, cıstır. Kimseye tavsiye etmiyoruz. Aslında, özenti salakların çıkmayacağından emin olsam ve tepki çekmeyeceğimi bilsem bu konuda bir başlık açıp birşeyler yazmak isterdim ama neyse... Gerçi Deicide kanunlara göre suçu genel olarak ve isim vermeden övebileceğimiz türünden birşey belirtmişti, bunu kullanmak lazım ama neyse... İntihar suç mu ki ya zaten? Polis, ''kimsenin zorlaması yoktur'' diye yazı alıp imzalatır, başka da birşey olmaz. Neyse... (Üç kez neyse dedim, hadi hayırlısı... ) Şu an için bir şarkım var aslında: Ö.Tekin'den Yol. Tam benlik. Bu arada sevgili Marcos, sen şiir değil destan yazmışsın resmen yahu. Ne kadar uzun bu böyle. Kendini anlat deyince uzun bir şiir seçmişsin. ''İki kelimelik adam değilim'' demeye getirdin sanırım. Ağustos 30, 2009 tarihinde Freddie tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
hyalin 0 Ağustos 30, 2009 gönderildi Raporla Share Ağustos 30, 2009 gönderildi Dream Theater/ Space-dye vest biraz uzun. Link to post Sitelerde Paylaş
ad hominem 0 Ağustos 30, 2009 gönderildi Raporla Share Ağustos 30, 2009 gönderildi (düzenlendi) http://www.youtube.com/watch?v=JREUnPHrvvc The Madness Behind I fuck your girlfriends yet you worship me I am a ruthless bastard, a total s.o.b. I have broken up lots of families It doesn't matter, I have no conscience Only thing that counts is to conquer new nest I have been successful on four continents There is the burning madness right behind my eyes I have chosen my own path and I can never die Will never die, can never die All those slammed doors, all those running tears They mean absolutely nothing to me I just turn my back and fuck off my way With a diabolical smile on my face Back in my kingdom I am thinking of you As I masturbate in front of a mirror There is the burning madness right behind my eyes I have chosen my own path and I don't give a fuck Don't give a fuck, won't give a fuck I do know the power of the darkside, As the dark descends, the hunt is again on As my next victim, look into my eyes Hear all the bullshit of love between us Fuck everything else, it boils down to this I am scared of nothing but afraid of myself There is the burning madness right behind my eyes I have chosen my own path and it leads to hell Straight to hell, onward to hell Ağustos 30, 2009 tarihinde NiHiL tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Kara 0 Ağustos 30, 2009 gönderildi Raporla Share Ağustos 30, 2009 gönderildi Porcupine Tree - Blackest Eyes A mother sings a lullaby to a child Sometime in the future the boy goes wild And all his nerves are feeling some kind of energy A walk in the woods and I will try Something under the trees that made you cry It's so erotic when your make up runs I got wiring loose inside my head I got books that I never, ever read I got secrets in my garden shed I got a scar where all my urges bled I got people underneath my bed I got a place where all my dreams are dead Swim with me into your blackest eyes A few minutes with me inside my van Should be so beautiful if we can I'm feeling something taking over me http://www.youtube.com/watch?v=5GbsF4oh0fM Opeth - Black Rose Immortal, In the name of desperation I call your name A lamentation I sigh Again and again Spiritual eclipse The gateways are closed for me to seek The night... A veil of stars, watching My shadow is born from light The light of the eye, in darkness Over troubled waters memories soar Endlessly, searching night and day The moonlight caresses a lonely hill With the calmness of a whisper I wear a naked soul A blank face in the streaming water It is cold in here Frost scar my coat with dust Eyes attach to your mute portrait We spoke only through thoughts Together we gazed, awaited Hours brought thirst and the rising sun Sunbirds leave their dark recesses Shadows gild the archways Do not turn your face towards me Confronting me with my lonliness You are in a forest unknown The secret orchard And your voice is vast and achromatic But still so precious Lullaby of the crescent moon took you Mesmerized, its kaleidoscopic face Granted you a hollow stare Another soul within the divine herd I have kept it The amaranth symbol Hiddin inside the golden shrine Until we rejoice in the meadow Of the end When we both walk the shadows It will set ablaze and vanish Black rose immortal It is getting dark again Dusk shuffle across the fields The evening trees moan as if they knew At night I always dream of you Link to post Sitelerde Paylaş
A$tur 0 Ağustos 30, 2009 gönderildi Raporla Share Ağustos 30, 2009 gönderildi Link to post Sitelerde Paylaş
hallac 0 Ağustos 30, 2009 gönderildi Raporla Share Ağustos 30, 2009 gönderildi Hayatımın şarkılarını asla bir geyik muhabbetine meze yapamam Link to post Sitelerde Paylaş
A$tur 0 Ağustos 30, 2009 gönderildi Raporla Share Ağustos 30, 2009 gönderildi Rush-Freewill There are those who think that life has nothing left to chance take, A host of holy horrors to direct our aimless dance. A planet of playthings, We dance on the strings Of powers we cannot perceive "The stars aren't aligned, Or the gods are malign..." Blame is better to give than receive. Chorus You can choose a ready guide in some celestial voice. If you choose not to decide, you still have made a choice. You can choose from phantom fears and kindness that can kill; I will choose a path that's clear I will choose freewill. There are those who think that they were dealt a losing hand, The cards were stacked against them; they weren't born in Lotusland. All preordained A prisoner in chains A victim of venomous fate. Kicked in the face, You can't pray for a place In heaven's unearthly estate. Chorus Each of us A cell of awareness Imperfect and incomplete. Genetic blends With uncertain ends On a fortune hunt that's far too fleet. Chorus Link to post Sitelerde Paylaş
IFeelGood 0 Ağustos 31, 2009 gönderildi Raporla Share Ağustos 31, 2009 gönderildi Arkadaşlar, anlatsanız roman olur, biliyorum. Amma velakin ben şunu soracağım: 'İşte bu şarkı tam beni anlatıyor!' diyebileceğiniz bir şarkı var mıdır? Evet, var. İstisnasız, rakipsiz, alternatifsiz bir şarkım var. Benim Şarkım'dır o. Gamsız Hayat... http://www.youtube.com/watch?v=s8AmRs1kO9g *Gereksiz ve anlamsız i'yi sildim. Rahatla artık.. Link to post Sitelerde Paylaş
Recommended Posts