Jump to content

Halk nasıl harekete geçirilebilir?


Recommended Posts

Yarım saat önce ana haber bülteninde para için facebookda böbreğini satan onlarca insanın haberi vardı.

Bu insanlardan bazılarıyla muhabir konuşuyor.

Adam, parasızlık yüzünden sokakta yattığını, böbreğini satmak zorunda kaldığını anlatıyordu ve başka çaresi olmadığını söylüyordu.

O haberden hemen sonra da süper lüks bir yatın haberi yapıldı.

O yatın içine konuk olundu ve güneş gözlüğüyle pek bir havalı görünen sahibiyle röportaj yapıldı.

Röportajı yapan muhabir de haberi sunan da içlerinde hiçbir tuhaflık duygusu hissetmedi.

Bilakis, bu zengin adama imreniyor ve onu takdir ediyor gibiydiler.

Yani parasızlıktan böbrek satan insanların haberinden hemen sonra bu süper lüks yatın haberi yapıldı.

Ve ben, bu manzarayı seyreden halkımızın nasıl olup da galeyana gelmediğini, nasıl olup da isyan etmediğini anlayamamakla meşgulüm hala.

Burjuva medya toplumu günden güne çürütüyor.

Toplum, müthiş bir zenginlik ve görgüsüzlük ile acıklı bir yoksulluğu yan yana görmeye alıştırılıyor.

Daha önceden de, önce tersanede ölen işçilerin haberi, sonra da bilmem neredeki süper lüks hotelin tatilcilerinin haberi yapılırdı.

Pazardan çöp toplayan öğretmenler, işsizlikten çıldırıp ailesini katledenler v.b. haberlerden sonra tam tersi yönde haberler yapılarak insanlar tepkisizleştiriliyor.

Bunun adı toplumsal çürümedir. Halkımız, burjuva medya eliyle zombileştirilmektedir.

Bir yanda yağmur yüzünden dükkanları sel basmasının, öbür yanda da su kıtlığının haberi yapılıyor.

İzlerken ben çıldırıyorum, ama etrafımdaki başkaları ''ne insanlar var, halimize çok şükür'' diyorlar.

Yani, ''allah onları perişan etmiş, bizi etmedi çok şükür'' diyorlar aslında.

O an, şükretmekteki mide bulandıran bencilliği farkediyorum.

Son günlerde biraz sıkıntılıyım. Kafam bozuk. Sürekli içimde garip bir kusma isteği duyuyorum.

Zengin bir burjuva çocuğu kız arkadaşının kafasını kesip çöpe atıyor, sonrada parasının gücüne dayanıp yok oluyor.

Başbakanından emniyet müdürüne kadar herkes, kızının hakkını arayan babaya suç buluyor.

Burjuva çocuğunun ailesi, belliki parayı bastırıp Adli Tıp içerisinde bile tezgah çeviriyor.

Ama ne katil var ortada ne de tezgahın hesabı soruluyor.

Aşırı zengin birilerinin, sırf zevk için insanları kesip çöpe atabilme ve sonrada hiçbir ceza almadan yok olabilme olanağının bulunduğu herkesin gözü önünde ilan ediliyor resmen.

Ama kimsenin gıkı çıkmıyor! Kimse sokağa dökülmüyor!

Herkes laiklik ve islam üzerinden taraflaşmış, ya da Türk-Kürt diye, gözleri başka hiçbir şeyi görmüyor.

Ulan bu halk niye itiraz etmiyor, niye hakkını aramıyor, neden sokaklara dökülmüyor?!!

Biraz da bunu tartışalım.

Toplum günden güne çürüyor, tepkisizleşiyor; tepkisizleştikçe daha da eziliyor ve böcekleşiyor.

Dininde-imanında insanların gözü kendi sıkıntılarını bile görmüyor.

Mini etek giyebilme ve içki içebilme özgürlüğüne indirgenmiş bir garip laikliğin taraftarları da aynı oranda tepkisiz.

Kadın işçiler, güvencesiz çalıştırıldıkları için fabrikada diri diri yanıyorlar ama hesabı sorulmuyor; onun yerine, çalışan kadınların başı açık mı yoksa kapalı mı olması gerektiği konuşuluyor.

Arazi anlaşmazlığı yüzünden insanlar birbirlerinin çocuklarına bile baltayla saldırıyor, kızlar annelerinin boğazını kesiyor, liselilerin büyük kısmı yanında falçata taşıyor.

Buna karşın, kendilerini insanlıktan çıkaran bu sömürü ve sefalet düzeni yerine, kendileri gibi yoksul ve sıkıntılı olan farklı ırktan kardeşlerine karşı bileniyorlar.

Milliyetçi düşmanlıklar gerilemiyor bir türlü.

Bu memlekette, toplumun hali buyken devrim olmaz. Bu memlekette devrimi bırak, ilerleme adına en ufak birşey bile olmaz.

Eldeki mevziler bile teker teker yıkılıyor. Ülke her geçen gün geriye gidiyor.

Bir kaç süper zenginin yanında akıl almaz bir yoksulluk ve lanet olası bir tevekkül büyüyor.

Ağzına sıçılan insanlar isyan etmek yerine şükrediyor camilerde: ''Götüne sağlık ya Rabbi.'' Amin!

Tavuğuna tecavüz eden sapığı tavuğuyla nişanlamaya kalkacak denli bir cehalet kol geziyor.

Babalar, namus diyerek kendi kızlarına kurşun yağdırıyor.

Solcu geçinen bazıları bile, kot taşlarken silikozisten ölen ya da tersanede ölen yüzlerce işçi yerine, çevre sorunlarıyla, eşcinsel haklarıyla, caretta carettaları denize ulaştırmakla, fok balıklarının tükenen nesilleriyle uğraşmayı solculuk diye pazarlıyor.

Bu toplum sosyalizmi, özgürlüğü, eşitliği ve bağımsızlığı değil; acı içinde debelenip yok olmayı hakediyor.

Madem ki toplum tercihini burjuvazinin mutluluğundan, fakirlik içinde yaşamaktan, emekli kuyruğunda gebermekten, hastane kapısında sürünmekten, cehaletten, ilkel törelerden, emperyalizmin kumalığından, milliyetçi boğazlaşmalardan, Atatürk heykelleri önünde putperestlik yapmaktan yana kullanıyor, o halde bırakalım da kendi kendini mahvetsin.

Ben Latin Amerika halkı için umutluyum, Küba için mutluyum, kendi halkımdan ise sadece hayal kırıklığı ve çıldırtıcı bir şaşkınlık ediniyorum.

Bu toplum umudumu kırıyor, kendinden tiksindirtiyor. İçimde halk sevgisi namına fazla birşey kalmadı.

Böyle bir sürüyü sevebilmek mümkün değil zira. Birine çarptığında, önce gidip arabasının camına bakan insanları sevebilmem mümkün değil. Sadece çocukları seviyorum.

Çünkü bu yığına bakınca bir halk görmüyorum. Halk dediğin, belli bir sınıf bilincine sahiptir. Hakkını arar.

Bu toplum ise kul, cemaat, koyun bakışlı... Yok oluşuna koşar adım giden bir sürü.

Yeterki ezanı dinmesin, bayrağı inmesin. Ona islam ver, Atatürk resmi var, götündeki donu bile alırsın, gıkı çıkmaz!

O halde yok etsin kendini. Hoş, elimizde durduracak gücümüz de yok zaten. Yok etsin kendini!

Aklının başına gelmesi, düzeni sorgulaması, yeni bir hayat için harekete geçmesi için daha fazla rezilleşmesi gerekiyorsa rezilleşsin!..

Bir kitle tepki vermek için çok güçlü uyaranlara ihtiyaç duyacak denli uyuşturulmuşsa, o uyaranları almadan harekete geçmeyecektir maalesef.

Ona bu uyaranları sunmak gerekir. Kriz gerekir, deprem gerekir, dinci baskı gerekir, polis copunun bıraktığı kızarıklık gerekir.

Faşist terörün halk için görünür kılınması, halkın faşist terörle yüzleşmesinin sağlanması gerekir.

Bu da devrimci öncü savaşının yapacağı bir iştir.

Eski sağ-sol mücadelesi yeniden başlatılmalıdır.

Halk, sadece kendi canı yakıldığı için bunu kanıksamıştır. Çünkü karşı tarafı o denli güçlü görmektedir ki hesap sorabileceğini aklına bile getirememektedir.

Devrimciler, halka hesap sormayı öğretmek için yol göstermeli, bu konuda öncü olmalıdır.

Benim düşüncem budur.

Size göre mevcut gidişi durdurmak ve halkı harekete geçirmek için ne yapılmalıdır?

Biraz da bu konuyu konuşalım...

tarihinde Freddie tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 114
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

bunların hepsi kutbun birinin çökmesinden meydana geliyor

1989 yılından beri bu böyle,alternatif oluşturacak önermelerin hepsi kendini tüketti

ancak insanlığa kazandırdığı sosyal demokrasi ab vs aşırı kapitalist söylemler

elimizde kitleye sunabileceğimiz ve onların benimseyeceği yeni bir şeyler yok

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evet sevgili freddie yaklaşık 40 yıl önceki gençliğimizin psikolojisi içinde.

Yaw bunca sefalet, bunca yoksulluk, bunca rezalet içinde olduğumuz halde bu halk neden isyan etmez diye. Kendimiz isyan bayrağını açtık. Bir kıvılcım bir ormanı tutuşturur düşüncesiyle kıvılcım olduk.

Heyhat. orman yaş ateş almıyor. Birde üstüne üstlük sağnak yağış yağmaz mı? bütün kıvılcımlar söndü. Yanabilecek dallar ıslandı. Bu meselenin bir yanı.

Diğer yanı ise.

Diyelim ki. Ormanı tutuşturduk. Yandırıp kül ettik. Yerine ne koyacağımızı bilmedikten sonra yazık olacaktı ağaçlara.

Kapitalizmin ilginç bir avantajı var. Kapitalistler üretim araçlarının başında. Kimse tek tek kapitalistleri suçlu göremiyor. Daha doğrusu kapitalistlerin kendileri bile bu kötülüklerde kendi parmaklarının olabileceğini düşünemiyor. Onlar üretim gerçekleştiriyor ve toplumsal sorunlardaki problemlerin kaynağını kendilerinde göremiyor. Bu kötülüklerin, kapitalist üretim ve paylaşım mekanizmasından kaynaklandığını fark etse bile yerine nasıl bir mekanizma koyulması gerektiğini bilemiyor. Örneğin krallıktan başka bir yönetim biçiminin olabileceğini düşünemeyen bir halk. Ancak beklentilerini yeni kralda ararlar. Bu süreci kapitalistler kırdı. Kralların yerini kapitalistler aldı. Bu kez de kapitalizm dışında bir toplumsal düzenin olamayacağını düşünüyor, işçi ve emekçi kesimler. Böyle olunca gelen gideni aratır korkusu ile içinde bulunduğu düzene razı olup, olumsuz etkilerinden en az etkilenecek şekilde yaşamlarını sürdürme stratejisi uyguluyorlar.

Peki şimdi topu sana atıyorum.

Diyelim ki halkı isyan ettirdin. Herkes senin peşinden geliyor.

Yeni bir sosyalist düzeni nasıl kuracaksın.

Yeni sosyalist iktidarın somut eylem planını açıkla.

sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben senin aksinde düşünüyorum, gittikçe umutlanıyorum.

Sıçrama yapabilmek için önce dibe vurmak gerekir.

Karl Marx'ın sosyalizm öncesi toplumuna doğru koşuyoruz. Konuyu biraz araştırırsan benimle aynı fikirde olacaksın.

Dibe vuruyoruz, söylediklerin somut bilgiler, yaptığın yorumlara katılıyorum. Ancak umudunu kaybetmeni anlayamadım. Kurtuluş Savaşı öncesini tekrar yaşayacağız.

Atatürk devrimlerinin tek zaafı bir liderin bunları uygulatmasıydı. Ancak liderler de ölümlüdür. O öldükten sonra başladı her şey.

Sosyalist bir devrim esnasında yapılması gereken bilinçli bireylerin sayısını artırmaktır. Bunu yaparsak da güzel günleri görürüz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Peki şimdi topu sana atıyorum.

Diyelim ki halkı isyan ettirdin. Herkes senin peşinden geliyor.

Yeni bir sosyalist düzeni nasıl kuracaksın.

Yeni sosyalist iktidarın somut eylem planını açıkla.

sevgiler.

sorun halkı peşinden veya sosyalizm peşinden koşturmak değil..

sorun şuki,

halk iradesizleşmiş.. tepkisizleşmiş.. haklarını aramaktan aciz bir hale gelmiş... resmen toplum olarak koyunlaşmış durumdayız..

ve burda önemli olan, halkı sosyalizm gibi herhangi bir yöne doğru yönlendirmek değil.

toplumu kanser gibi her yanını sarmış olan uyuşukluk, iradesizlik, tepkisizlik gibi illettlerden kurtarmak önemli... bunun için onda hareketi başlatacak kıvılcımı ortaya çıkaracak argümanları bulmak önemli..

ben toplumu uyuşuk, iradesiz ve tepkisiz bir koyuna çeviren temel şeyin başında şu televizyon denen aygıtın olduğuna inanıyorum

insanların bir ay tv izleyebilmesinin önüne geçebilirsek... çok şey değişeceğini düşünüyorum..

şu tv kanallarının 1 ay yayın yapmasının önüne nasıl geçilebilir... bir fikir olan varsa paylaşıversin..

tarihinde gavs tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Peki şimdi topu sana atıyorum.

Diyelim ki halkı isyan ettirdin. Herkes senin peşinden geliyor.

Yeni bir sosyalist düzeni nasıl kuracaksın.

Yeni sosyalist iktidarın somut eylem planını açıkla.

Nasıl mı kuracağız? Nasıl yani?

İktidarı alacağız, heryere çörekleneceğiz, tüm medya ve iletişim ağına el koyacağız önce, silahlı kuvvetlerimizi kuracağız, sağlam bir merkezi iktidar kuracağız.

Herşeyin başı iktidardır, önce iktidarı alacağız.

Daha sonra, iktidar bizdeyken ne yapacağımız üzerine bol bol düşünürüz. :)

Sovyetlerde ilk dönem nasıl olduysa öyle olacaktır büyük ihtimalle. Elimizde sağlam bir tecrübe birikimi var.

Önce emperyalizmden bağımsızlaşacağız, iktidarımızı sağlamlaştıracağız, karşı-devrim potansiyelini bitireceğiz.

Ondan sonra halkı da planlamaya katan bir katılımcı ve demokratik ekonomi inşa edilecek.

Merkezi plana halk da kendi meslek örgütleri ve sendikalarıyla katılacak.

Katılmayan kesimlerin ihtiyaçlarını bilemeyiz ve yanlış planlayabiliriz. Bunun olumsuz etkisinden sonra, o yöredeki halk da artık katılım göstermeye başlar.

İktidarımıza karşı yönelebilecek tehditleri bertaraf edildikten sonra -belli esaslar çerçevesinde- kapsamlı bir yerel yönetim uygulanabilir.

İktidarımızla mülksüzleştirenleri mülksüzleştireceğiz.

Ama önce iktidarı iyice ele almamız gerekiyor.

Ben senin aksinde düşünüyorum, gittikçe umutlanıyorum.

Sıçrama yapabilmek için önce dibe vurmak gerekir.

Ben de bu kanıdayım zaten TSP.

Halkın harekete geçmesi için daha güçlü uyaranlar gerekir, daha da dibe vurması gerekiyorsa vurmalıdır demiştim.

Benzer düşünüyoruz sanırım.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili gavs televizyon çok önemli bir kitle iletişim aracıdır. Televizyon ilk ortaya çıktığı zaman ben bayağı ümitlenmiştim. Halk dünyayı daha somut gözleriyle görecek, dünyadan heberdar olacak ve daha bilinçli tepki verecek diye. Ama tam tersi oldu. Tv dünyayı, televizyon sahiplerinin gözü ile görüp, o şekilde tanıtmaya başladılar halka.

Düşünsene senin de bir televizyonun olsa. Şu foruma açtığın aykırı başlıkları oralarda gündeme getirsen. Ne olur senin halin.

Kimisi eğitim şart der. Kimisi televizyonu suçlu bulur. Bir başkası dini afyon ilan eder, bir diğeri allah yolu hepimizi kurtarar der, bir diğeri milliyeti matah bir şey sanar türklükten, almanlıktan, yahudilikten medet umar. Kimisi yer artı doğal zenginliklere bel bağlar. Bir başkası turizme, bir diğeri silah ve şiddet ile bir yere varılacağını zanneder, sallandıralım birkaçını bak nasıl düzelir her şey der. Bir başkası asmalyalım da besleyelim mi der. Bir dirğeri coğrafi verimsizliklerden, bir başkası sucu iklime atar. Bazıları da doğa ve çevre temizliği ile rahat edebileceğimizi düşünür. Bazıları kimseye güvenmez bu halk kokuşmuş der.

Kimse olumsuzluklardaki kendi payına düşeni kabul etmez. Etse de ne yapacağını bilmez vs. vs.

Sevgili gavs bir dedi bin işitti.

Peki aynı soruyu sana sorayım. Herkes senin peşinden gelse.

Somut eylem planını açıkla.

freddie nin komünist olduğmu bildiğim için onun sosyalist uygulamalar için somut eylem planını istedir.

Peki sen ne yapacaksın sevgili gavs.

Herkesi allah yoluna mı çağıracaksın. Hadi çağırdın geldiler. Ne yaptıracaksın onlara. 5 vakit namaz, niyaz. hac, kelime-i şaadet. vs vs. böylece sorunların üstesinden gelebilecek misin?

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
ve burda önemli olan, halkı sosyalizm gibi herhangi bir yöne doğru yönlendirmek değil.

toplumu kanser gibi her yanını sarmış olan uyuşukluk, iradesizlik, tepkisizlik gibi illettlerden kurtarmak önemli... bunun için onda hareketi başlatacak kıvılcımı ortaya çıkaracak argümanları bulmak önemli..

ben toplumu uyuşuk, iradesiz ve tepkisiz bir koyuna çeviren temel şeyin başında şu televizyon denen aygıtın olduğuna inanıyorum

Bingo!

İşte tam da bunu anlatmak için açtım bu başlığı.

Halk, yerden yere vurulmasına rağmen yine de tepkisiz kalıyor.

Bunun başlıca etkenleri arasında; burjuva medya, din, milliyetçilik, polis korkusu, umutsuzluk v.b. olduğunu düşünüyorum.

Bunları kırmakta bizlerin çalışmasının rolü sınırlıdır.

Bu düzen halka, artık tahammül edemeyeceği ve uyuşturamayacağı denli acı verdiğinde halk harekete geçecek.

Veya devrimciler halka faşist şiddeti teşhir edebilirse, öncü mücadelesiyle bu düzenin o kadar da güçlü olmadığını gösterebilirse birşeylerin değişmesi için halka cesaret gelebilir.

Devrimci öncü, eski sağ-sol mücadelesini yeniden başlatmak için çalışmalıdır bence.

Mücadeleyi parlamentoya ve sendikalara sıkıştırmamak, pasifizmi aşmak gerektiği kanaatindeyim.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Nasıl mı kuracağız? Nasıl yani?

İktidarı alacağız, heryere çörekleneceğiz, tüm medya ve iletişim ağına el koyacağız önce, silahlı kuvvetlerimizi kuracağız, sağlam bir merkezi iktidar kuracağız.

Herşeyin başı iktidardır, önce iktidarı alacağız.

Daha sonra, iktidar bizdeyken ne yapacağımız üzerine bol bol düşünürüz. :)

Sovyetlerde ilk dönem nasıl olduysa öyle olacaktır büyük ihtimalle. Elimizde sağlam bir tecrübe birikimi var.

Önce emperyalizmden bağımsızlaşacağız, iktidarımızı sağlamlaştıracağız, karşı-devrim potansiyelini bitireceğiz.

Ondan sonra halkı da planlamaya katan bir katılımcı ve demokratik ekonomi inşa edilecek.

Merkezi plana halk da kendi meslek örgütleri ve sendikalarıyla katılacak.

Katılmayan kesimlerin ihtiyaçlarını bilemeyiz ve yanlış planlayabiliriz. Bunun olumsuz etkisinden sonra, o yöredeki halk da artık katılım göstermeye başlar.

İktidarımıza karşı yönelebilecek tehditleri bertaraf edildikten sonra -belli esaslar çerçevesinde- kapsamlı bir yerel yönetim uygulanabilir.

İktidarımızla mülksüzleştirenleri mülksüzleştireceğiz.

Ama önce iktidarı iyice ele almamız gerekiyor.

Ben de bu kanıdayım zaten TSP.

Halkın harekete geçmesi için daha güçlü uyaranlar gerekir, daha da dibe vurması gerekiyorsa vurmalıdır demiştim.

Benzer düşünüyoruz sanırım.

Yani; bu saydıklarını sen ve yandaşların yapacak. Sonra, halkı senin ve yandaşlarının yaptıklarına ortak edeceksin. Ya etmezsen? Ya senin ve yandaşlarının kapitalistlerden farkın ortaya çıkmaz ise. Karşı-devrim potansiyeli. bir avuç kapitalist ile mi ortaya çıkacak? Şunca yıllık sovyet iktidarında kapitalistlerin yeniden hortlamasına nasıl mani olamadılar? Geleneksel kapitalistler hortlamadı ama bu kez komünistler kapitalist olmaya başladılar. Senin de onlardan biri olmayacağının garantisi nedir?

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Tek yok devrim, fakat fakesi marksizm değil Kemalizm.

sen elindeki kemalizmle kitlelere mutlak özgürlük ve mutluluğu sunacak öğretileri önerebileceğini idda ediyorsun

fakat bir hayal dünyasında yaşadığını bir türlü idrak edemiyorsun.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Yani; bu saydıklarını sen ve yandaşların yapacak. Sonra, halkı senin ve yandaşlarının yaptıklarına ortak edeceksin. Ya etmezsen? Ya senin ve yandaşlarının kapitalistlerden farkın ortaya çıkmaz ise. Karşı-devrim potansiyeli. bir avuç kapitalist ile mi ortaya çıkacak? Şunca yıllık sovyet iktidarında kapitalistlerin yeniden hortlamasına nasıl mani olamadılar? Geleneksel kapitalistler hortlamadı ama bu kez komünistler kapitalist olmaya başladılar. Senin de onlardan biri olmayacağının garantisi nedir?

He, onu diyorsun.

Leninist örgüt modelini devrim sonrasında bırakacağız. Yani örgütün paralel birimleri arasında iletişim olmayan ve sadece üst birimlerle iletişim kuran hiyerarşik yapısı terkedilecek. Sovyetlerdeki bürokrasi, Leninist örgüt modeli devrim sonrasında terkedilmediği için doğmuştu. Bu hatayı tekrarlamaycağız. Hatta için rahat etsin diye, devrim öncesinde bile Leninci örgüt hiyerarşisini bırakabiliriz sevgili Drekinci.

Gönül isterki devrim kitlelerin daha da bilinçli bir katılımının eseri olsun, başlangıçtan itibaren daha demokratik bir iktidar oluşsun. Ama maalesef eldeki insan malzemesi buna elvermiyor. Önümüzdeki madde neye izin veriyorsa o kadarını yapabiliriz. Bu denli şuursazlaştırılmış bir halka ilk günden itibaren kendini yönettirmeye kalkmak, devrimi intihar ettirmek olacaktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sevgili gavs bir dedi bin işitti.

Peki aynı soruyu sana sorayım. Herkes senin peşinden gelse.

Somut eylem planını açıkla.

Sevgiler.

sevgili drekinci;

birilerini peşimden sürüklemeyi veya birilerine çoban olmayı kast etmedim... benim öyle bir istek veya derdim yok..

bir tv kanalı kurup oradan kendi doğrularımı halka probaganda etmeyide kast etmedim..

demek istediğim şuydu.. biz kurulu bir düzen içinde doğuyoruz... 6 yaşına geldiğimizde bize sorulmadan okula veriliyoruz 20 yaşına geldiğimizde askere gönderiliyoruz... yaşamak ve geçinmek için.. toplumda belirlenmiş mesleklerden birini seçmek zorunda bırakılıyoruz...sonra evleniyoruz falan filan yani ta en başta irademiz elimizden alınıyor...sonrada kurulu düzene öyle bir kaptırıyoruz ki kendimizi biz gerçekte neydi, nasıl bir yaşam istiyorduk bunları , kendimizi düşünemez hale geliyoruz.. bunlar yetmezmiş gibi birde televizyon denen aygıtla birileri bize sürekli sunni gündemlerle oyalayıp.. algılarımızı istedikleri bir yöne doğru yönlendirip bizi iyice uyuşuk bir hayvana çeviriyorlar.. insanların kurulu düzene karşı içlerinde biriken tepkileri birileri televizyon aracılığıyla, diziydi, maçtıı, oydu buydu derken yapay boşalımlar yaşatarak o tepkiler ondan alınıyor... ve sonunda tepkisiz bir halk kitlesi çıkıyor..

ben bu noktada eğer insanların 1 ay kadar televizyon izlemesini engelleyebilirsek...insanların kendi dışlarındaki sunni gündemler yerine direk kendi üzerlerine düşünüp... kendi sorunlarıyla açık seçik şekilde yüzleşip... yapay boşalımlar yerine... direk toplum içinde,, tepkilerini dışa vuracak hale geleceklerini düşünüyorum..

insanların bir ay kadar tv di gazeteydi gibi şeylerden uzak tutabilrsek.. insanların kendileri üzerine düşünmek için bir fırsatı olacaktır...

Link to post
Sitelerde Paylaş

devrim yapacak askeri ve militarist herhangi bir örgüt ve öğreti olmadığından

bundan sonrası militan bakış açılarının haklılığı veya haksızlığı olacaktır.

kitleleri örgütleme gücüne sahip ve sistemden %10 destek bulan bir örgüt dahi yok

sen ne diyorsun fredii kardeş.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Yani; bu saydıklarını sen ve yandaşların yapacak. Sonra, halkı senin ve yandaşlarının yaptıklarına ortak edeceksin. Ya etmezsen? Ya senin ve yandaşlarının kapitalistlerden farkın ortaya çıkmaz ise. Karşı-devrim potansiyeli. bir avuç kapitalist ile mi ortaya çıkacak? Şunca yıllık sovyet iktidarında kapitalistlerin yeniden hortlamasına nasıl mani olamadılar? Geleneksel kapitalistler hortlamadı ama bu kez komünistler kapitalist olmaya başladılar. Senin de onlardan biri olmayacağının garantisi nedir?

Sevgiler.

Sorular bana yöneltilmemiş olsa da, yakıcılıkları karşında sessiz kalamadım. Son derece anlamlı ve yaşamsal sorular sormuşsunuz.

Hlak bu tür bir devrimci inisiyatifle sadece aşırı derecede mücbir şartlarla karşılaşması halinde işbirliği yapabilir. Nedir bu mücbir koşullar: aşırı yoksulluk, kitlesel yıkım ve katliamlar ki bunlara bir savaş da neden olabilir, geniş çaplı ve öldürücü bir salgın hastalık vs. Türkiye'de bunların hiçbiri mevcut değildir. Bunlar mevcut olsa bile ülkemizin faşist ve gerici ögeleri çok ama çok etkindir. Komünist bir kalkışmaya asla izin vermezler. Kısacası bu bir çılgınlık olur ve kanla bastırılır. Bunları bilip don kişotluktan kaçınmak yapılacak en akıllıca iş olur.

"Karşı-devrim potansiyeli. bir avuç kapitalist ile mi ortaya çıkacak? Şunca yıllık sovyet iktidarında kapitalistlerin yeniden hortlamasına nasıl mani olamadılar? "

Karşı devrim potansiyelinden ziyade devrim potansiyelinin sönük zayıflığını anlamak gerekir. Sovyetler 1927'den sonra karşı devrimin yeniden iktidar olduğunu ve asla tam olarak sosyalist bir sistemin uygulanamadığını biliyoruz. Engin çoğunluk, basit ve benci içgüdülerin esiri olan, gündelik yaşamını yeniden üretme ve toplum içinde diğer bireylere üstünlük sağlamatan öte bir kaygı gütmeyen cahil hak yığınlarından oluştuğu sürece sosyalizm sadece tozlu raflardaki kitapların sayfalarında kalacaktır.

Tarih bizlere, hiç kimsenin ya da hiçbir zümrenin güvenilir olmadığını öğretmiştir. İnsanoğlu çiğ süt emmiştir derler halk arasında. İnsan doğasının bozuk olduğu bir gerçektir. Tüm egemenliği birtek partiye vermek tam anlamıyla bir çılgınlık ve bürokrasi canavarına teslimiyet olur ki bunun ağır faturasını da yine son tahlilde çalışanlar, yani halk çekecektir.

Toplumsal örgütlenme mutlaka ama mutlaka özerk ve demokratik kurumların çoğaltılmasına ve bunlara birbirine denk yetkiler tanınmasına dayanmalıdır. Biz buna zıt güçlerin birliği diyoruz!

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bu denli şuursazlaştırılmış bir halka ilk günden itibaren kendini yönettirmeye kalkmak, devrimi intihar ettirmek olacaktır.

Bir halkın kendini yönetmesi sandığın kadar zor mu?

Yani halka diyorsun ki. Siz hele biraz kenarda durun. Ben sizin çıkarlarınızı sizden iyi bilip. Sizi yöneteceğim. Kendi kendinizi yönetmeyi öğrendikten sonra yönetimi size vereceğim!

Bu yaklaşım daha işin başında size güvensizliği getirmez mi?

Halka kapitalist sömürü mekanizmalarını gösterin yeter. Sömürücülere siz değil halkın kendisi mani olmalı. En hafifinden onların fabrikalarında çalışmamalı. Çalışırsa emeğinin hakkını tam olarak hesap edip talep etmeli.

Siz iktidarın kazandırdığı avantajlar ile, kamu işyerlerinde işçi ve emekçilerin emeklerinin karşılığının kendilerine geri döndüğünü gösterin yeter.

Hatta gerekirse kapitalistler ile kendi düzeninizde rekabet edin. Kapitalistleri hem vergiye bağlayın, hem de yüksek miktarlarda kar elde etmelerini fiyat mekanizmaları ile önleyin yeter.

ahan bu öneriler de benim sana kıyağım olsun. :lol:

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
devrim yapacak askeri ve militarist herhangi bir örgüt ve öğreti olmadığından

bundan sonrası militan bakış açılarının haklılığı veya haksızlığı olacaktır.

kitleleri örgütleme gücüne sahip ve sistemden %10 destek bulan bir örgüt dahi yok

sen ne diyorsun fredii kardeş.

Ben de buna itiraz ediyorum zaten.

Lafa gelince herkes dertli, herkes sadece şikayet ediyor, kardeş kavgası kapıda, bağımlılık ortada, ekonomik sorunlar diz boyu, insanlar günden güne dilencileşiyor, suçlar almış başını gitmiş...

Ama yine halkın bu düzeni değiştirmek için herhangi bir çabası yok!

Nasıl oluyor bu?

Bundan yakınıyorum.

Medyanın afyonlaması, dinin afyonlaması, milliyetçiliğin işçi sınıfını birbirine düşürmesi, düzenin değişeceğinden umutsuzluk ve -en fenası da- şimdiye dek yaşanan sıkıntı ve yoksulluklara alışmışlık.

Bence halktaki tepkisizliğin müsebbibi bunlardır.

Burjuvazi, tüm olanaklarını kullanarak toplumun üzerinde kendi ideolojik hegemonyasını kurmuş vaziyette.

Polis şiddetinin bastırıcılığı da cabası.

Fakat halkın alışamayacağı ve boyun eğemeyeceği denli canı yandığında ne olacak?

Ekonomik darboğaz onu hepten esir ettiğinde, polis şiddeti canına tak ettiğinde, kardeş kavgası patlak verdiğinde, bir de üstüne dinsel baskılar arttığında ne olacak?

O zaman için umutluyum işte.

Fakat şimdiden hiçbir girdi yapmadan, o gün geldiğinde çıktı alabilmek boş beklenti olur.

Şimdiden devrimci öncü kendi savaşına başlamalı ve oligarşik düzenin o kadar da vazgeçilmez ve güçlü olmadığını halka göstermelidir.

Bunu hem burjuva diktatörlüğünün kolluk güçlerinin yenilmez olmadığını göstererek hem de yeni-sosyalist toplumun nüvelerini bugünden yaşatmaya ve halka göstermeye başlayarak yapabiliriz.

Halkın tepkisizleşmesi, onu kendi içine çeken sermaye düzeni nedeniyledir. Sermayeyle kurduğu ilişkisellik halkı yabancılaştırmakta ve bu düzenden bağımsız düşünememesine neden olmaktadır.

Biz eğer emeği 'ücretli emek' olmaktan çıkarabilir ve sermaye ile olan ilişkiselliğinden bağımsız bir alternatif yaşamı örgütleme olanağı bulabilirsek, o zaman ikili iktidar durumu yaratabiliriz ve sermayeyi yıkacak esas kriz de bu olur zaten.

Bunu başardığımız oranda, toplumda kendi ideolojik hegemonyamızı da tesis edebiliriz.

Sosyalist kültürü bir alt kültür olarak yayabildiğimiz ölçüde devrime yaklaşırız.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Freddie, siz diyelim ki devrim yaptınız ve sosyalizmi getirdiniz.

Bu buffalo sürüsü halk, muhtemelen eski sümürü düzenini geri getirmek için

sizin ölmeni bekleyecektir. Sonunda tekrar eski düzenlerini sağlayacaklardır.

Aynısını Atatürk'e yaptılar adam öldü ve eski düzen yavaş yavaş geri geldi.

Çünkü zorbayla, devrimle, darbeyle bu iş olmaz. Sorun bilinç sorunudur.

Bilinci oluşmamış, düşünemeyen insan yığınlarını lastik gibi

çekerek şekil vermeye çalışırsan bu kalıcı olmaz birgün lastik elinden

çıkıverir hooop eski yerine gelir.

Bilinç zorla verilmez, bu biyolojik bir olgudur ve temelinde kendiliğindenlik

vardır.

Devrimle yapılan sosyalizm yapay sosyalizmdir ve kalıcı olmaz.

Kalıcı sosyalizm, doğal sosyalizmdir ve bunu da doğa - evrim yapabilir.

Bu belkide milyon yıl sürecektir, nede olsa henüz mağaradan çıkalı 20.000

yıl oldu. Evrimin biçimlendirdiği beyin ve sinir yapısı değişir ve gelişirde,

insanların eşit üretip, ortak paylaşacakları, empati ve sevgi duyacakları düzeye

gelirse o zaman doğal sosyalizm kendiliğinden, devrim ve darbeye

gerek kalmadan gelecektir.

Aksi takdirde düşünen kardeşim Freddie'nin " Bu halk nasıl olurda isyan

etmez ?" şeklindeki, dev sorusu cevapsız kalacaktır.

Sevgiler...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...