Jump to content

Halk nasıl harekete geçirilebilir?


Recommended Posts

yaw beni ne edeceksın adamlar klawye basında dewrimcilik oynuyor :D cigerlerıme bak hele sen :D

Klavye başı devrimcilik dediğin şey, sokaklarda nara atmak veya bildiri dağıtmaktan neden daha az değerli olsun? Adam fikir paylaşımı yapıyor burada, anlamaya ve anlatmaya çalışıyor. Ben bundan daha 'devrimci' birşey göremiyorum.

Kaldı ki, senin bireysel olarak gerçekleştirdiğin, 'klavye-dışı' politik faaliyetleri de bir buraya yazsan da, mertliğin hakkında fikir yürütsek :)

Zira ona buna laf sokmakla olmuyor bu işler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 114
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

insanlar sokağa dökülünce noluyor sanki?polis vuruyor, polis vurmazsa o çok sevdiğiniz cumhuriyetin bekçisi asker gelip darbe yapıyor vesaire.ayrıca sanki atatürk zamanında halimiz çok mu iyiydi?millet sersefil perişandı o günlerde ve her türlü örgütlenme yasaktı.bence şimdilerde biraz daha iyi.şu sosyalizm, devrim analizleri saçmalığına da girmeyin lütfen.yaptığınız falcılıktan başka bir şey değil.

Yav seyit,

Alem adamsın valla... Dağdaki gerillaya da ''asker vuruyor'' diyor musun :D O adamlara da ''fal açmayın ulenn'' diyor musun :D

Link to post
Sitelerde Paylaş
bakın bir kere bu topraklarda halkın isyan ettiği görülmüş bir şey değildir.yani o cumhuriyet devrim palavrası halkın eseri filan değil.zaten o cumhuriyet darbesidir.masa başı cumhuriyetidir.yani sizin 68 kuşağı dediğiniz şeyde topyekün bir halk hareketi değil.işte öyle olunca tüm analizleriniz cortluyor.ben artık devrim, sosyalizm analizi yapmanın saçma olduğunu düşünüyorum.çünkü bu "bilimsel" sosyalizm denen şey de en az anarşizm kadar bilimseldir.sosyal "bilimler" denilen şeyin saçmalığı da burada.işin içinde insan doğası olunca orada bilim milim olmaz.bir bakarsın tarih geriye de gitmiştir.

sorunda budur bir fikirler bütününün yada yaşam açıklamalarının kitlelere umut olabilmesi durumu

bunu sağlayabilecek zihinler mevcut ve hayattadır önemli olan yeniliğe hazır olmaktır

her değişim illada kitlelerin hayatına mal olacak diye bir şey yoktur

Link to post
Sitelerde Paylaş
bakın bir kere bu topraklarda halkın isyan ettiği görülmüş bir şey değildir.yani o cumhuriyet devrim palavrası halkın eseri filan değil.zaten o cumhuriyet darbesidir.masa başı cumhuriyetidir.yani sizin 68 kuşağı dediğiniz şeyde topyekün bir halk hareketi değil.işte öyle olunca tüm analizleriniz cortluyor.ben artık devrim, sosyalizm analizi yapmanın saçma olduğunu düşünüyorum.çünkü bu "bilimsel" sosyalizm denen şey de en az anarşizm kadar bilimseldir.sosyal "bilimler" denilen şeyin saçmalığı da burada.işin içinde insan doğası olunca orada bilim milim olmaz.bir bakarsın tarih geriye de gitmiştir.

1908 Devrimi, ardından Meclis'in açılışı, o dönemde ülkeye Rusya'dan, İran'dan, Selanik'in Batısı'nda kalan bölgelerden giren bildiri, dergi filan sayısını iyi araştır. Bu ülkenin 'aşağıdan mücadele tarihi' sandığın kadar 'basit' değil, tam şu an sen Kemalizm'e dair eleştirdiğin yargıyı tekrarlıyorsun.

Sadece Osmanlı'dan kopan Yunanistan'da gerçekleşen devrimci faaliyetler sonucu, Yunanistan'da Bağımsızlık Savaşı döneminde hükümetin düşüşünü, askerden kaçan insanların sayısını ve dağıtılan bildirileri iyi incelesen, bir fikir edinirsin.

Cumhuriyet tarihinde İşçilerin uzun yürüyüşünü, belediyeyi ateşe vermelerini filan iyi incele, Tek Parti Dönemi'nde amele derneklerini kapatmak için ne gibi tahakküm metotlarına başvurulmuş iyi oku.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Klavye başı devrimcilik dediğin şey, sokaklarda nara atmak veya bildiri dağıtmaktan neden daha az değerli olsun? Adam fikir paylaşımı yapıyor burada, anlamaya ve anlatmaya çalışıyor. Ben bundan daha 'devrimci' birşey göremiyorum.

Kaldı ki, senin bireysel olarak gerçekleştirdiğin, 'klavye-dışı' politik faaliyetleri de bir buraya yazsan da, mertliğin hakkında fikir yürütsek :)

Zira ona buna laf sokmakla olmuyor bu işler.

yaw sen benı bılmıyorsun sizi 80 darbesınden sonra gördük merak etmeyın :D

bu arada gercek seyıt rıza benım kimse mırasımla oynayamaz

Link to post
Sitelerde Paylaş
yaw sen benı bılmıyorsun sizi 80 darbesınden sonra gördük merak etmeyın :D

bu arada gercek seyıt rıza benım kimse mırasımla oynayamaz

Seni bilmiyorum, o yüzden eleştirdiğin insanlara hangi açıdan benzeşmediğini bilelim de, ona göre yorum yapalım diyorum :)

Kaldı ki senin bu eleştirini yukarıda ben dile getirdim, bir de 'siz-biz' tartışması yapmıyoruz burda, önce birey gibi düşünmeyi öğren.

Misal, John Lennon'ın 'God' adlı şarkısını dinleyerek, bu işe başlayabilirsin.

tarihinde Kieslowskii tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Seni bilmiyorum, o yüzden eleştirdiğin insanlara hangi açıdan benzeşmediğini bilelim de, ona göre yorum yapalım diyorum :)

Kaldı ki senin bu eleştirini yukarıda ben dile getirdim, bir de 'siz-biz' tartışması yapmıyoruz burda, önce birey gibi düşünmeyi öğren.

Misal, John Lennon'ın 'God' adlı şarkısını dinleyerek, bu işe başlayabilirsin.

valla ben kıbar adamımdır sizli bizli konusurum ne edeceksın :D

Link to post
Sitelerde Paylaş

kieslowski 1908'in nesi devrimdir?ittihatçıların, padişahın üstünlüğüne son vermesi nasıl bir devrim olabilir ki?yani bu burjuvanın kralı alt etmesi gibi bir şey değil.sadece devletliler değişiyor yani direksiyona yeni bir şoför geçiyor.kaldı ki ittihatçıların dönemi tam bir dikta dönemidir.ben bu ülkenin "mücadele tarihini" aşağılamıyorum.burada öyle bir devletçi gelenek söz konusu ki halkın isyan ettiği görülmüş şey değildir diyorum.elbette mücadeleler var ona lafımız yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Aklıma Lotta Continua Grubu'nun, İtalya'da Leninist milis kuvvet olan 'Kızıl Tugaylar'ı nasıl adlandırdığı geldi birden: 'Silahlı reformistler' :)

Buna katılmamak mümkün değil, anarşistlerin silahlı propaganda dönemini iyi inceleyin: Son derece başarısız olmuş, en kuvvetli aktivist/teorisyenlerin önemli kısmı öldürülmüş, anarşistlerin hala üzerinden atamadıkları 'terörist' yaftasını kazanmalarına sebep olmuştur.

İspanya iç savaşından mı bahsediyorsun? O örnek gayet başarılı gidiyordu aslında:)

Halk sağda, solda patlayan bombalardan daha acil, ertelenmesi teklif edilemez meselelerle ilgileniyor ki, devrim azizlerimiz tam da bu yüzden, onları karşıdevrimcilikle suçluyor: Karşı cins, laklak, boş zaman, aylaklık

Niye yav, devrimci sevişemez diye kural mı var :D

Bu minvalde, onu bunu kaçırıp, katleden 68 kuşağı sözde-devrimcilerinin başarısızlığına da dikkat çekmek lazım: Ortodoks Marksist geyiklere girişip, Marcuse'u lanetledikten sonra; işçi sınıfı adına bir devrimi insanlara -öğrenciler olarak- hediye edecek kadar 'yeni solcu' takılan bu örgütlerin ironisine parmak basmak, yeni mücadeleler döngüsünün nasıl inşa edilebileceğine dair ciddi öneme sahip bir tartışmayla doğrudan alakalı bir görev halini alıyor
.

Benim bir fikrim var aslında:Boykot :D Ülkedeki, 10 milyon emekçinin bankalara, devlete olan borçlarını ödemeyip yalnızca temel gıdalarını alıp hiçbir tüketim yapmadıklarını düşünelim... Çok değil, üç ay yeter:D

Yumruklar havada, kitleleri peşinden sürükleyen, büyük gösteriler tertipleyen sol grupların tamamının, her bir darbeyle beraber neredeyse direnişsiz bir biçimde dağılıp, ortadan kalkması ironik, değil mi Freddie? :)

Bu durum biraz karmaşık Roq, zira latin ve vb örneklerde devrimci grupların hatta iktidarların hala kurulabildiğini görüyoruz. Silahlı mücadele için belirli zeminlerin olması gerekiyor ki salt bu ülke koşullarında bunu değerlendiremezsin. Şimdilerde gündemimizde olan canlı bir örneği da var mesela, ama şimdi kimseyle uğraşmak istemediğim için o konuya girmeyecem :D

Link to post
Sitelerde Paylaş
valla ben kıbar adamımdır sizli bizli konusurum ne edeceksın :D

Siz derken beni değil de, Freddie'yle beraber beni kastettiğinin farkındayım, 'kibarlık' ayağına yatma. Bugüne kadar her başlığın altına 'Kürt hareketi' adına birşeyler astın ama, bir kere de 'lan diğer Kürtlerden farklı olarak, ben şunları şunları da talep ediyorum' yazabildin mi?

Dolayısıyla bana bireyselliğinle gel, dostum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kitleler bir kere tam anlamıyla örgütsüz. İşte bu örgütsüzlüğün yaratmış olduğu mücadele boşluğuda doldurulamıyor. Öncü güçler veya profesyonel devrimciler bu boşluğu doldurmaya talip şimdilerde. Ancak bu boşuna bir çaba. Çünkü birkere mücadelenin asıl öznesi olması gereken işçi sınıfı yok ortada. İşçi sınıfından yoksun birkaç öğrenci kırmasının yapacağı bir iş değil bu. Dediğim gibi örgütsüzlük her yerde, her alanda mevcut. Bunun nedeni ise TC'nin kuruluşundan beri var halkın üzerinde karabasan gibi var olan ve sermaye ile her zaman kol kola olan faşist askeri diktatörlük. Önce bu militarist faşist zihniyet kırılmalı, ordunun toplum üzerindeki etkisi ve baskısı kaldırılmalı. Ki bunun sonunda da ordu destekli sermaye bloğuda zayıflayacaktır. Sonra ise süreç kapitalizmin kurallarına göre işlemeli, devletçilik mantığı tam anlamıyla çökertilmeli ciddi liberal açılımlar yapılmalı. Sosyalist devrim ise çok sonra olacak olan birşey. Şimdi çok erken hem de çok.

Link to post
Sitelerde Paylaş
kieslowski 1908'in nesi devrimdir?ittihatçıların, padişahın üstünlüğüne son vermesi nasıl bir devrim olabilir ki?yani bu burjuvanın kralı alt etmesi gibi bir şey değil.sadece devletliler değişiyor yani direksiyona yeni bir şoför geçiyor.kaldı ki ittihatçıların dönemi tam bir dikta dönemidir.ben bu ülkenin "mücadele tarihini" aşağılamıyorum.burada öyle bir devletçi gelenek söz konusu ki halkın isyan ettiği görülmüş şey değildir diyorum.elbette mücadeleler var ona lafımız yok.

1908 Devrimi basitçe İttihatçıların iktidara el koyması değildir; İstanbul nüfusunun 5'te biri kadar sıradan insanın, ki bunların yine aşağı yukarı dörtte biri kadarı Gayri-Müslim'di, Sultanahmet'e yürümesi, devrimi kutlamasıdır.

İttihat-Terakki hareketi bile, o dönemki diğer isyancı birlik/gruplarla işbirliği yaparak, melezleşerek güç kazanabilmiştir. Bunu görmek lazım.

Yoksa devletçi geleneğe ilişkin eleştirin yerinde, ama 18.yy Fransa'sı veya Çin ya da Rusya'da durum tarihsel olarak farklı değildir, bu tek başına çok açıklayıcı değil, bunu da belirtmek lazım.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Siz derken beni değil de, Freddie'yle beraber beni kastettiğinin farkındayım, 'kibarlık' ayağına yatma. Bugüne kadar her başlığın altına 'Kürt hareketi' adına birşeyler astın ama, bir kere de 'lan diğer Kürtlerden farklı olarak, ben şunları şunları da talep ediyorum' yazabildin mi?

Dolayısıyla bana bireyselliğinle gel, dostum.

dostum cok sey yazdım 2000 (ıkıbın) fazla yazı yazdım burada zorla adamı kurt hareketıne sokuyorsun :D

tarihinde seyid tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
İspanya iç savaşından mı bahsediyorsun? O örnek gayet başarılı gidiyordu aslında:)

Hayır, bu daha evvel yaşanan bir süreç: Takriben Kropotkin'in devrimciliği yıllarında başlar, Rusya'da nihilistlerle beraber anarşistlerin, Rus çarlarını bombalaması sürecine kadar gider.

Niye yav, devrimci sevişemez diye kural mı var :D

Adamlar olayı öyle görüyor ama aslında hiç de öyle değil, diyorum. Kayseri ÖDP'de, 'bir yanda sevgilin, bir yanda örgütsel liderin var; ikisi de tehlikede, hangisini kurtarırsın?' tartışması yapıldığına ben şahit oldum.

Çalışmalara katılmadan, 'halk örgütlenmesi olarak' TKP'nin, 'halk merkezlerine' kaç gün arka arkaya kağıt çevirmeye gidebilirsin? Adamlar 'tembellik hakkı' olayını dahi alaya alıyor; Tek Adam Yönetimi Leninist ilkesine, Rusya'ya Taylorizmin taşınmasına gayri-eleştirel bir destek veriyorlar.

Benim bir fikrim var aslında:Boykot :D Ülkedeki, 10 milyon emekçinin bankalara, devlete olan borçlarını ödemeyip yalnızca temel gıdalarını alıp hiçbir tüketim yapmadıklarını düşünelim... Çok değil, üç ay yeter:D

Hiç fena fikir değil, ama tek başına yeterli olabileceğini sanmıyorum.

Bu durum biraz karmaşık Roq, zira latin ve vb örneklerde devrimci grupların hatta iktidarların hala kurulabildiğini görüyoruz. Silahlı mücadele için belirli zeminlerin olması gerekiyor ki salt bu ülke koşullarında bunu değerlendiremezsin. Şimdilerde gündemimizde olan canlı bir örneği da var mesela, ama şimdi kimseyle uğraşmak istemediğim için o konuya girmeyecem :D

Şüphesiz tarihsel-toplumsal bağlamda bir değerlendirme yapmak gerekir; ama hem muhtıra döneminde, hem de 80 darbesiyle beraber hiçbir mücadele emaresi göstermeden darmadağın olan iki farklı örgütlülük deneyiminden bahsediyorum ki, bu mutlak anlamda başarısızlık demektir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
dostum cok sey yazdım 2000 (ıkıbın) fazla yazı yazdım burada zorla adamı kurt hareketıne sokuyorsun :D

Bu ülkede birileri 'Kürdüm' veya 'Türk'üm' diye ortaya çıkmak yerine; milyonlarca kişi 'ben Uranüslüyüm, beni anayasal olarak tanıyacaksın' diye ortaya çıksa, o zaman 'şenliği' görürüz ama, düşünen yok maalesef.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şüphesiz tarihsel-toplumsal bağlamda bir değerlendirme yapmak gerekir; ama hem muhtıra döneminde, hem de 80 darbesiyle beraber hiçbir mücadele emaresi göstermeden darmadağın olan iki farklı örgütlülük deneyiminden bahsediyorum ki, bu mutlak anlamda başarısızlık demektir.

Aynen bu örgütler başarısız olmuşlardır. Faşizm ile mücadeleyi salt Ülkü ocaklarına bağladılar ama sorun sadece ülkü ocakları değildi. Sol ile ülkü ocakları karşı karşıya geliyordu ve halk ordu'yu bu çatışma ortamında tarafsız görüyordu. Bu algı kırılamadı. Tabi basarısızlıgın tek nedeni bu değil ama bunun büyük bir etkisi vardı.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Hayır, bu daha evvel yaşanan bir süreç: Takriben Kropotkin'in devrimciliği yıllarında başlar, Rusya'da nihilistlerle beraber anarşistlerin, Rus çarlarını bombalaması sürecine kadar gider.

Bir kısım anarşist gruplar, her türden şiddeti dışlasa da(punkçılar, bireyciler falan) bazıları zaman zaman aktif sokak eylemlerinde yer alırlar aslında. İspanya iç savaşı ve 68 deneyimi anarşist şiddetin bu derece dışlanmadığını da gösterdi aslında. Zaten, şiddetten nefs-i müdafa gibi bir eylemliliği anlıyor bu gruplar genelde. Uzun süreli ve örgütlü bir militer çatışma değil. Şayet, kolluk güçleri ve milis/faşistler üstlerine gelirse karşılık veriyorlar...

Adamlar olayı öyle görüyor ama aslında hiç de öyle değil, diyorum. Kayseri ÖDP'de, 'bir yanda sevgilin, bir yanda örgütsel liderin var; ikisi de tehlikede, hangisini kurtarırsın?' tartışması yapıldığına ben şahit oldum
.

Aktif bir silahlı propaganda/çatışma sürecinde bu tür durumların istenmediğini biliyorum bazı devrimci gruplarda; ama, latinlerdeki gerillalarda farklı uygulamaların olduğunu da okumuştum mesela:) Türkiye'ye özgü gereksiz bir evhamcılık olarak görüyorum ben bunu, biraz da toplumsal kültürle ilgisi var...

Çalışmalara katılmadan, 'halk örgütlenmesi olarak' TKP'nin, 'halk merkezlerine' kaç gün arka arkaya kağıt çevirmeye gidebilirsin? Adamlar 'tembellik hakkı' olayını dahi alaya alıyor; Tek Adam Yönetimi Leninist ilkesine, Rusya'ya Taylorizmin taşınmasına gayri-eleştirel bir destek veriyorlar.

Onları kıstas alacaksak vay bu devrimin haline be roq'um :)

Hiç fena fikir değil, ama tek başına yeterli olabileceğini sanmıyorum.

Aslında bu tür eylemler bir tür sıçrama tahtası görevi görebilir. Toplumsal/bireysel bilincin geri yüklenimi gibi. Tek başına elbette yeterli değildir; ancak, uygulanabilinirse 100 bin kişilik bir mitingten daha yakıcı etkisi olur :)

Şüphesiz tarihsel-toplumsal bağlamda bir değerlendirme yapmak gerekir; ama hem muhtıra döneminde, hem de 80 darbesiyle beraber hiçbir mücadele emaresi göstermeden darmadağın olan iki farklı örgütlülük deneyiminden bahsediyorum ki, bu mutlak anlamda başarısızlık demektir.

Kıvırmayacam, öyledir elbette... o zamanki Devrimci retoriğin yaslandığı ideolojik zeminin ne kadar kaygan olduğunun da zeminidir aslında. Sen arkana, böyle bir hareketin gerçek gözü kara sahiplerini değil de, bir avuç devletçi düşünceden etkilenmiş ortasınıfı alırsan sonuçları da bu olur :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Soru:Halk nasıl harekete geçirilir ?

Cevap:Kendisi isterse geçer gölge etmeyin başka ihsan da istemez der.Eğer yoksulluk ve acı çekiyorsa bu halk çekiyor.Sizin ona yoksulluk çekiyorsun demenize ihtiyacı yok "o" durumunun gayet farkında.Durumunu düzeltmek isterse düzeltir.

Yığınlar harekete geçmiyor diye bir köşede oturmak devrimci anlayışa aykırı ne güzel halk harekete geçsin bizde o harekete önderlik edelim.Sen kendin harekete geçeceksin kardeşim isteyen seninle gelir.

Bu iş bu kadar basit.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ben senin aksinde düşünüyorum, gittikçe umutlanıyorum.

Sıçrama yapabilmek için önce dibe vurmak gerekir.

Hiç böyle düşünemiyorum; Weimar Almanyası dibe vurdu, faşizm geldi, burada insanlar takır takır birbirlerini vurmaya başlayınca, 80 darbesi kazandı. Rusya'da İç Savaş sonrası üretim seviyesi, savaştan önceki düzeyin yüzde 14'üne kadar geriledi, işçiler köylere çekildi, milyonlarca işçi öldü. Rusya'da bürokratikleşme eğilimi korkunç bir hız kazandı.

Askeri literatürde 'kontrollü kaos' diye bir terim vardır; kaos ortamında insanlar büyük planı görmekte başarısız olur, yalnızca kendi hayatlarının derdine düşerler. Böyle bir durumda, kendi çaresizliklerini boş bir karizmayla doldurmaya çalışan her liderin kollarına atılmaya hazırdırlar.

Bunun tersi bir biçimde, eğitim seviyesi ve gelir düzeyi artan insan topluluklarının, devletçi baskıya ve sermaye hegemonyasına daha ciddi tepki vermesini beklemek akıllıca olur: İnsanlar ancak, doyduktan sonra 'özerklik' talebinde bulunabilirler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Yumruklar havada, kitleleri peşinden sürükleyen, büyük gösteriler tertipleyen sol grupların tamamının, her bir darbeyle beraber neredeyse direnişsiz bir biçimde dağılıp, ortadan kalkması ironik, değil mi Freddie? :)

Evet, bir devrimci hareket yenilebilir ama yenilgiden sonra toparlanamaması ve önceki kitlesini yitirmesi açık bir başarısızlık durumudur. Bu başarısızlığı, salt 12 Eylül'ün yıkıcılığıyla açıklamaya çalışmak fazlasıyla eksik olacaktır.

Bence bunun sebebi, devrimci örgütlerin sadece silahlı mücadeleye önem vermeleri, fakat ekonomik mücadeleyi senikalara terketmeleri ve ideolojik mücadeleyi de fazlasıyla boşlamalarıdır.

Bu örgütlerin, kendi taraftarlarını sermaye ile olan ilişkiselliğine alternatif bir ilişkisellik ağında örgütlemesi, yeni-sosyalist yaşamı daha o günden deneyimleyecekleri pratikleri hayata geçirmesi gerekirdi. Ayrıca sosyalizmi yeni bir altkültür olarak tabanda yaymaya çalışmaları, sosyalist değer yargıları ve hatta bir karşı-ahlakı geliştirip kitleselleştirmeleri gerekirdi. Yani kendi ideolojik hegemonyasını en azından kendi taraftarları arasında tesis etmeliydiler. Oligarşik devletin gücü sadece silahlı kuvvetlerinden ibaret değildi çünkü. Eksik olan ve yapılmayan işte bunlardı. Bu yüzden örgütler darbeyle dağıtılınca bu örgütlerin sempatizanları da kolayca başka akımlara kayıverdiler. Bir kısmı liberal demokrasiye, daha geniş bir kesimi ise kemalizme tav oldu.

tarihinde Freddie tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...