Jump to content

Yine kuran'ın yanlış anlaşılması


Recommended Posts

Din değiştiren iki kadın idam edilecek

"Tahranda bir hapishanede tutulan Meryem ve Marziah her ezan vakti kırbaçlanıyor, aşağılanıyor, az yemek ve su verilerek cezalandırılıyor...

5 Mart'ta evlerine düzenlenen baskında İncil bulununca gözaltına alınan bu iki kadının serbest kalması için çok uğraşan İnsan hakları savunucusu yazar Sabatina James, Tek kişilik hücrede yaşıyorlar ve gözü kapalı şekilde sorgulanıyorlar. Günde 5 kez ezan saatlerinde kırbaçlanıyorlar. Çok az su ve yemek veriliyor. diye isyan etti...

İranda ceza kanunlarına göre İslamdan çıkmanın cezası şöyle: 5 ezan vaktinde kadın kırbaçlanır, kadın itaat gösterene kadar yaşam kalitesi düşürülür, yiyeceği, giyeceği kısılır"

Kaynak : Milliyet haber, Bild

İşte yeni bir islamın yanlış anlaşılması vakası daha. Oysa hepimizin bildiği gibi islam hoşgörü dinidir. İslamda din değiştirenler, 500 gram pastırma, 2kg avakado ve 80 gb'lık playstation 3 ile ödüllendirilir. Ama gelin görün ki, islamı yanlış anlayıp, islamın kötü tanınmasına neden olan İran İslam Devleti, dinden dönen kadınları hergün kırbaçlatıyor, idam etmeye hazırlanıyorlarmış. Şüphesiz ki, bu şeriat ülkesi islamı yanlış anlayanlardandır. Onlar ki, islamı yanlış anlayıp, dinden dönene işkence edip öldürenlerdir. Allah(c.c.) hepimizi korusun.

Konuyla ilgili birkaç ayet ve sahih hadis

Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayın, onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin. Eğer tevbe eder, namazı dosdoğru kılar, zekatı da verirlerse artık yollarını serbest bırakın. Allah yarlığayan, esirgeyendir. Tevbe 5

Kendilerine kitap verilenlerden, Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resûlü'nün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini (İslam'ı) din edinmeyenlerle, küçük düşürülüp cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın. Tevbe 29

Ey iman edenler, inkâr edenlerden size en yakın olanlarla savaşın; sizde 'bir güç ve caydırıcılık' görsünler. Ve bilin ki gerçekten Allah takva sahipleriyle beraberdir. Tevbe 123

Her kim dinini (ki Muslumanliktir) degistirirse onu hemen oldurunuz. (Bkz. Sahih-i Buhari Muhtasari Tecrid-i Sarih Tercemesi, Cilt 8, sayfa 388)

Buhari ve Müslim İbn Abbas(ra) yoluyla Resulullah (s.a.s)ın şunu dediğini rivayet ettiler: Kim dinini değiştirirse onu öldürün ve yinede İbn Mesut yoluyla Resulullahın şu dediğini rivayet ettiler; Müslümanın ancak şu üç halde kanı helal olur: İmandan sonra kafir olmak, evlendikten sonra zina etmek ve haksızca nefsi öldürmektir. Cabir (ra)den şöyle rivayet edildi: Ümmü Mervan adlı bir kadın mürtet olunca Resulullaha getirildi. Resulullah (s.a.s) Ona İslamı arz edin diye emretti. Eğer tövbe ederse onu bırakın yoksa Müslüman olmayı ret ederse onu öldürün O Müslümanlığı ret etti ve böylece öldürüldü. Bu hadisi Dar-i Kıtnı ve Bey haki tahric ettiler.

Birileri İslamı yanlış anlıyor ama kim? İran islam devletinin her şeye kurana ve hadise göre karar veren müslümanları mı, yoksa kuranla, hadis ile alakası olmayan ama kendine müslüman diyen anadolunun Türk Dini mensupları mı?

Link to post
Sitelerde Paylaş

BAKARA suresi 190- Sizinle savaşanlarla siz de Allah yolunda savaşın ve aşırı gitmeyin. Şüphesiz ki Allah aşırı gidenleri sevmez.

ENFÂL suresi 61- Eğer onlar barışa yanaşırlarsa, sen de ona yanaş ve Allah’a tevekkül et. Çünkü O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Din değiştiren iki kadın idam edilecek

"Tahran’da bir hapishanede tutulan Meryem ve Marziah her ezan vakti kırbaçlanıyor, aşağılanıyor, az yemek ve su verilerek cezalandırılıyor...

5 Mart'ta evlerine düzenlenen baskında İncil bulununca gözaltına alınan bu iki kadının serbest kalması için çok uğraşan İnsan hakları savunucusu yazar Sabatina James, “Tek kişilik hücrede yaşıyorlar ve gözü kapalı şekilde sorgulanıyorlar. Günde 5 kez ezan saatlerinde kırbaçlanıyorlar. Çok az su ve yemek veriliyor.” diye isyan etti...

İran’da ceza kanunlarına göre İslam’dan çıkmanın cezası şöyle: “5 ezan vaktinde kadın kırbaçlanır, kadın itaat gösterene kadar yaşam kalitesi düşürülür, yiyeceği, giyeceği kısılır"

Kaynak : Milliyet haber, Bild

İşte yeni bir islamın yanlış anlaşılması vakası daha. Oysa hepimizin bildiği gibi islam hoşgörü dinidir. İslamda din değiştirenler, 500 gram pastırma, 2kg avakado ve 80 gb'lık playstation 3 ile ödüllendirilir. Ama gelin görün ki, islamı yanlış anlayıp, islamın kötü tanınmasına neden olan İran İslam Devleti, dinden dönen kadınları hergün kırbaçlatıyor, idam etmeye hazırlanıyorlarmış. Şüphesiz ki, bu şeriat ülkesi islamı yanlış anlayanlardandır. Onlar ki, islamı yanlış anlayıp, dinden dönene işkence edip öldürenlerdir. Allah(c.c.) hepimizi korusun.

Konuyla ilgili birkaç ayet ve sahih hadis

Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayın, onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin. Eğer tevbe eder, namazı dosdoğru kılar, zekatı da verirlerse artık yollarını serbest bırakın. Allah yarlığayan, esirgeyendir. Tevbe 5

Kendilerine kitap verilenlerden, Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resûlü'nün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini (İslam'ı) din edinmeyenlerle, küçük düşürülüp cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın. Tevbe 29

Ey iman edenler, inkâr edenlerden size en yakın olanlarla savaşın; sizde 'bir güç ve caydırıcılık' görsünler. Ve bilin ki gerçekten Allah takva sahipleriyle beraberdir. Tevbe 123

Her kim dinini (ki Muslumanliktir) degistirirse onu hemen oldurunuz.” (Bkz. “Sahih-i Buhari Muhtasari Tecrid-i Sarih Tercemesi”, Cilt 8, sayfa 388)

Buhari ve Müslim İbn Abbas(ra) yoluyla Resulullah (s.a.s)’ın şunu dediğini rivayet ettiler: “Kim dinini değiştirirse onu öldürün” ve yinede İbn Mesut yoluyla Resulullah’ın şu dediğini rivayet ettiler; “Müslüman’ın ancak şu üç halde kanı helal olur: İmandan sonra kafir olmak, evlendikten sonra zina etmek ve haksızca nefsi öldürmektir”. Cabir (ra)’den şöyle rivayet edildi: Ümmü Mervan adlı bir kadın mürtet olunca Resulullah’a getirildi. Resulullah (s.a.s) “Ona İslam’ı arz edin” diye emretti. “Eğer tövbe ederse onu bırakın yoksa Müslüman olmayı ret ederse onu öldürün” O Müslümanlığı ret etti ve böylece öldürüldü. Bu hadisi Dar-i Kıtnı ve Bey haki tahric ettiler.

Birileri İslamı yanlış anlıyor ama kim? İran islam devletinin her şeye kurana ve hadise göre karar veren müslümanları mı, yoksa kuranla, hadis ile alakası olmayan ama kendine müslüman diyen anadolunun Türk Dini mensupları mı?

Tevbe 5 ten önce diğer 4 ayeti de yaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tarih boyunca din ve devlet putları üretip duran coğrafyamız “özgürlüğü” ne zaman teneffüs edecek?

Tanrı adına insanı öldüren doğu ve insan adına Tanrı’yı öldüren batı, bu iki arasında kopmaz bir bağ, interaktif ve yaratıcı bir ilişki olduğunu ne zaman görecek?

İnsanların seçtiği din yani dünya görüşü ve yaşam tarzı karşısında, örneğin başörtülü ise Tanrılık taslamak, başı açık ise Tanrı’nın bekçisi pozlarına bürünmek doğru olabilir mi?

İslami dünya görüşü ve yaşam tarzı üzerinde yapılan zorbalıklara karşı, yazı yazmaktan öte, meydanlarda, sokaklarda ve nihayet mahkemelerde klasörler dolusu cevabım olduğu için, bu yazıda daha çok zorbalığın “dini dünyadaki” teorik kökleri ile yüzleşeceğim. Zira işin bu yanı “orada öylece duruyor.”

Yani yine iş başa kalmış durumda anlayacağınız…

***

Şimdi…

Allah’ın kitabı der ki: “Sen hatırlat, sen ancak bir hatırlatıcısın. Dayatan bir zorba değilsin.” (Ğaşiye; 88/21-22)

Ayette geçen “Sen musaytır değilsin” ifadesindeki musaytır, Türkçe’de “satır sallamak” deyimindeki satır ile aynı kökten gelir. Kasap (sâtır, settâr), kasap bıçağı (sâtûr) kelimeleri de bu kökten…

Buradan “dayatan, zorba” manası çıkıyor.

Kimi müfessirler Mekke’de inen bu ayetin, Medine’ye gelince savaş ayetleriyle birlikte nesh edildiği görüşündedir.

Bu durumda muhalefet yıllarında caiz olmayan bu iş, iktidara gelince meşru olmuş oluyor.

Konuştuğum bir Taliban görüşünü buraya dayandırmıştı da ne söyledimse ikna olmamıştı.

Mekke’de “Sen bir dayatan zorba değilsin” diyen Kur’an, Medine’ye gelince “Artık dayatan bir zorba olabilirsin, nasıl olsa güç eline geçti” diyor öyle mi?

Eğer zorbalık Mekke’de kötüyse Medine’de nasıl iyi olabiliyor?

Kur’an’da savaş ayetleri zorbalık yapılsın diye değil; tam tersi zorbalığı ortadan kaldırmak için inmiştir. Tamamı böyledir ve hiçbir istisnası yoktur. Buradan “Bütün sosyal içerikli ayetler ezilenlerden, mağdurlardan yanadır” gibi, “Bütün savaş içerikli ayetler zorbalığa maruz kalanlardan yanadır” şeklinde bir tefsir ilkesi daha çıkarabiliriz:

“Fitne (baskı, zorbalık) sona erinceye ve din (adalet) Allah için sağlanıncaya kadar onlarla savaşın. Şayet sona erdirirlerse zalimlerden (zorba, despot, tiran) başkasına düşmanlık yoktur.” (Bakara; 2/193) vb.

Oysa az önceki “Sen dayatan bir zorba değilsin” ayeti Medine’de de geçerli olmak icabeder ve kıyamete kadar da geçerli olması gerekir. Çünkü Medine’ye gelince, nesh (yürürlükten kaldırmak, silmek) bir yana “Dinde zorlama yoktur” (Bakara; 2/156) ayeti ile teyid edildiğini, sürdürüldüğünü görüyoruz.

Çünkü bu ayetler evrensel bir yaraya parmak basıyor.

Bu yara, eline gücü geçirenin öteki insanlar üzerinde bazen Allah ve din namına, bazen de modernlik, çağdaşlık, laiklik vs. namına dayatan bir zorbaya dönüşmesidir. Kur’an argümanlarla uğraşmamış, mantığı kökünden kesmiş ama dinleyen kim…

Kur’an, peygamber üzerinden tüm Müslümanlara, din adına satır sallayan zorba (musaytır) değil; hatırlatıcı, hatırlatan (müzekkir) olmaları gerektiğini söylüyor.

Peki, Kur’an insanları hiçbir şeyde zorlamaz mı?

Onun da “Yeter” dediği “kırmızı çizgileri” yok mudur?

***

Az önce geçti, Kur’an’da hemen herkesin bildiği başka bir ayet var: “Dinde zorlama yoktur.” (Bakara: 2/256)

Bu ayet bir kimsenin din ile (İslam) kuracağı üç tür ilişkinin üçünde de zorlama olamayacağı manasına gelmektedir. Çünkü herhangi bir tahsis (sınırlandırma) yapmamaktadır. Şurada var, burada yok dememektedir.

Bir kimsenin “din ile ilişkisi” mantıki olarak üç türlüdür: Dine girmek, dini yaşamak ve dinden çıkmak…

Kanaatimce ayette her üçünde de zorlama, hele de “devlet zorlaması” yasaklanmaktadır.

Şöyle ki:

1- Dine girerken zorlama yoktur. Bu konuda ulemanın hemfikir olduğunu görüyoruz. Bir kişiyi müslüman yapmak için zorlama yapılamayacağına dair hükümler gayet açıktır. Burada fazla söze hacet yok… Bu haliyle kiliseyi zorla kabul ettirmeyi teolojik bir zorunluluk olarak gören ortaçağ Hristıyanlığının fersah fersah ilerisindedir.

2- Dine girdikten sonra da zorlama yoktur. Yani dini kabul ettikten sonra, yaygın görüşün aksine dinin içinde de zorlama yoktur. Namaz, oruç, hac, başörtüsü gibi hükümlerin yaşanması veya yerine getirilmesi gibi hükümlerde de zorlama olamaz. Çünkü daha çok hukukullah (Allah’ın hakları) sınıfına giren bu gibi hükümlerde, ne Kur’an’da ne de Hz. Peygamber’in sünnetinde herhangi bir zorlama, hele de devlet zoruyla ceza öngörüldüğü görülmemiştir. Bu tür Müslüman bireye mahsus ibadetlerin ihlal edilmesi durumunda irşat, nasihat ve hatırlatıcı (müzekkir) olmak dışında yapılacak bir şey yoktur. Herkes hesabını yevm-i kıyamette Allah’a verir. Tabiri caizse bunların hesabını Allah kendisine bırakmaktadır.

Kur’an’ın müeyyide (cezaî yaptırım) öngören kırmızı çizgilerinin hukuku’l-ibad (kul hakları) sınıfına giren konularda olduğunu görüyoruz. Bu noktada iş ahirete bırakılmayıp dünyevi cezalar öngörülüyor: Öldürmek, çalmak, yol kesmek, gasp, hırsızlık, vurgun, soygun, iftira, fuhuş, zina gibi can, mal, ırz ve namus güvenliğini tehdit eden, ortak iyiyi (maruf) yani insan (kul) haklarını alenen çiğneyen suçlarda hukuk (şeriat) vazedildiğini görüyoruz. Dünyanın her yerinde hukuk, özü itibariyle bundan ibarettir.

Demek ki bu suçları işleyenler veya işlemeye yeltenenler “devlet zoruyla” etkisiz hale getirilebilir. İslam tarih, kültür ve dil evreninde “şeriat” dediğimiz şey, bugün adına “hukuk” dediğimiz şeyin ta kendisidir. Dolayısıyla “Şeriat isteriz” demek, “Hukuk isteriz” demektir.

Devlet zor kullanma yetkisini elinde bulunduran yegane meşru otorite olduğundan, bu zor kullanma, zorbalığa karşı zor kullanmadır. Bu nedenle de, Hz. Ömer’in dediği gibi adalet mülkün (devletin) temelidir. Bundan saptığı an meşruiyetini kaybeder.

Şu halde devletin “ibadet-i mersume” dediğimiz -dar anlamıyla- ibadet yaptırma veya bunların bekçiliğini yapma gibi bir görevi bulunmuyor: Namaz kılmayana hapis, oruç tutmayana sopa, başörtüsü takmayana sürgün gibi uygulamalar dinde zorlama olacağından gayr-ı meşrudur. Veya tam tersi namaz kıldı diye hapis, oruç tuttu diye sopa, başörtüsü taktı diye sürgün vs. cezaları da kişiyi haklarından mahrum etmek olacağından gayr-ı meşrudur. Her ikisi de zor kullanma yetkisinin istismar edilmesidir.

İşte burası, zorbalığı önlemekle görevli meşru otoritenin, bizzat kendisinin zorbalığa dönüştüğü yerdir. Bu durumda ise düğümü “ma’şeri vicdan” yani saf bir yürek temizliği içindeki halk uyanışı, kitle itirazı çözer…

3- Dinden çıkmak isteyen için de zorlama yoktur. Dine girerken veya dine girdikten sonra zorlama olmadığı gibi dinden çıkarken de zorlama yoktur. Yani “Ben bu dinden çıkmak istiyorum” diyen birisine “Çıkamazsın” diye zorlama yapılamaz. Kur’an’da dinden dönenin (mürted) öldürülmesi diye bir ceza göremiyoruz. Böyle bir yola girenlere herhangi bir dünyevi ceza öngörülmüyor. Nasihat, irşat ve ahireti hatırlatma ile yetiniliyor (bkz. Bakara; 2/217, Maide; 5/54).

Yani musaytır (zorba) değil; müzekkir (hatırlatıcı) olmamız burada da isteniyor.

“Dinden döneni öldürün” veya “Müslümanın kanını dökmek ancak şu üç durumda caiz olur: Evlendikten sonra zina etmesi, cinayet işlemesi ve dinini terk edip cemaatten ayrılması…” türünden rivayetlerinin ise aslı yoktur. Sonraki çağlardaki iç savaşlarda ve isyan olaylarında iktidar çevrelerince meşruiyet kazanmak için uydurulduğu anlaşılıyor. Bu tür hadislerin uydurma olduğu defalarca ispatlanmıştır (ör. bkz. İslam’a yamanan sanal şiddet: Recm ve irtidat meselesi, Prof. M. Hayri Kırbaşoğlu, İslamiyat dergisi, Ocak-Mart, 2002).

Daha iyimser bir yorumla, dönemin şartları gereği, namaz kılmamak, zekat vermemek, sultanın kıldırdığı cuma namazını protesto etmek gibi tavırlar otoriteye itaatten dönerek cemaatten ayrılmak yani dinden dönmek olarak algılanmıştır. Dini bir toplumda siyasi bir kalkışma dini terimler kullanılarak bastırılmıştır.

Çağımızda parayı yırtmanın veya bayrağı yakmanın devlete karşı gelmek olarak algılanması, hatta bazen anayasal düzeni zorla değiştirmek olarak yorumlanıp ölüm veya müebbet hapisle dahi cezalandırılması gibi. Oysa o çağdaki insanlar bunu duysa “Bir kağıdı yırttı veya bir bezi yaktı diye ceza mı olurmuş” derler ve şaşarlardı.

Tıpkı bizim Ebu Hanife’nin Emevi sultanının kıldırdığı cuma namazına zorla götürülmeye çalışılması ve zindanda işkence altında öldürülmesine şaşmamız gibi…

Yine günümüzde, örneğin İran’da, yönetimdeki mollayı eleştirmenin İslam’a, Allah’a, peygambere ve imamlara hakaret veya Türkiye’de bir generali eleştirmenin, halkı ordudan soğutmak, cumhuriyete ve Atatürk’e hakaret olarak algılanması gibi.

O çağlarda da sultanı eleştirmek, ona biat etmemek, verdiği hutbeyi protesto için cuma namazına gitmemek, vergi vermeyi reddetmek vs. namazı, zekatı inkar etmek, peygamberin vekili olan sultana hakaret, ona itaatten dönmek, cemaatten ayrılmak yani irtidat etmek (vatandaşlıktan çıkmak, vatana ihanet!) olarak algılanıyordu. Bir de savaş çıkıp da “bağiler” öldürülünce, “mürtedler” cezalandırılmış oluyordu.

***

Demek ki “siyasi iktidar için dini fetva” olarak doğan irtidat fıkhının, iktidarı tarih olmuş fetvası hala sürüyor. Bugün için artık bunlar alelade dinden dönme olaylarına nasıl uygulanır?

Artık Müslüman askeri tarım imparatorlukları (ihya) çağlarında, onların teyidi ve ikamesi için üretilen irtidat fıkhının manası kalmamıştır. Üstelik Kur’anî bir dayanağı da yoktur, temelsizdir…

***

Bakınız, “Din bir vicdanı işi” değil; “Vicdanla başlayan bir iştir.” Kökünde sevgi ve merhamet, gövdesinde akıl ve vicdan, dallarında özgürlük ve adalet, meyvelerinde ise dünya ve ahiret mutluluğu vardır.

Tapınak ve keşiş dininden değil; gerçek hayat dininden bahsediyoruz.

Bu dinin kilisesi, papazı, din adamı, keşişi, rahibi yoktur. İslam imanı halkın gönlünde yaşar, “ma’şeri vicdanda” kök salar, özgür vicdanlarında boy atar. Toplum için yaşam kaynağı olan “Adalet devleti” vardır. Onunla da can, mal, akıl, nesil, ırz gibi insanoğlunun temel değerlerini koruyup kollar; her tür zorbalığa mani olur. İslam’da devletin manası bundan başka bir şey değildir.

Bir kimse İslam’dan döndü diye İslam’ın şerefi azalmaz. İslam kişiyle değil; kişi İslam’la şeref kazanır. İzzet ve şeref bütünüyle Allah’a aittir.

Dünya zaten zorbalardan geçilmiyor. “Şu kalpsiz dünyanın kalbi”, insanlığın basireti ve vicdanı olan Kur’an’dan dahi din namına zorbalık çıkarılacaksa, artık tuz da kokmuş demektir…

R. İhsan ELİAÇIK

Link to post
Sitelerde Paylaş
BAKARA suresi 190- Sizinle savaşanlarla siz de Allah yolunda savaşın ve aşırı gitmeyin. Şüphesiz ki Allah aşırı gidenleri sevmez.

ENFÂL suresi 61- Eğer onlar barışa yanaşırlarsa, sen de ona yanaş ve Allah’a tevekkül et. Çünkü O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

enfal 61: Eğer onlar barışa yanaşırlarsa, sen de ona yanaş ve bana tevekkül et. Çünkü ben, hakkıyla işiten, hakkıyla bilenim

diye olsa allahın dili ile olduğu daha çok belli olmaz mı ki?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ateistlerinde ne yaptıklarını gördük.

Eline aldığın o klavyeyi,izlediğin o televizyonu,bizlere küfür yağdırdığın o interneti,bindiğin arabayı,uçağı,tıbta kullanılan ilaçları v.b daha saymakla bitiremiyeceğim binlerce kullandığın teknolojiden mi bahsediyorsun.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ateistlerinde ne yaptıklarını gördük.

dostum islamla alakalı verilen olaylarda islam inananı yaptığı işi islamdan emir alarak yapıyor bazı olaylarda

ama bir ateistin yaptığı kötü şeyler ise onun sorunudur yani biz ateistlere emir verecek bir kurallarımız yok akıldan başka

ne yapmış ateistler????

Link to post
Sitelerde Paylaş
Eline aldığın o klavyeyi,izlediğin o televizyonu,bizlere küfür yağdırdığın o interneti,bindiğin arabayı,uçağı,tıbta kullanılan ilaçları v.b daha saymakla bitiremiyeceğim binlerce kullandığın teknolojiden mi bahsediyorsun.

Yaptıklarınız için teşekkür ederiz.

Hz. Peygamber (sas) "İnsanlara hamdetmeyen (teşekkür etmeyen), Allah'a da hamdetmemiş olur."

Link to post
Sitelerde Paylaş
Hayır.Ateistlerin müslümanlarada işkence yaptıklarından bahsediyorum.

Ha bu arada Ateistler bireysel hareket ederlerdi dimi...

müslümanlar ateistlere eziyet etmez değil mi? dar görüşlü olmak at gözlüğü takmak bu olsa gerek.

ne yaptın da ateistler sana eziyet etti. ateistlerin hangi kutsdalına saldırdın da sana saldırdılar söyle bakayım

ama ben sana tonlarca örnek dökerim buraya ki bilinen şeyler

Link to post
Sitelerde Paylaş
Hayır.Ateistlerin müslümanlarada işkence yaptıklarından bahsediyorum.

Ha bu arada Ateistler bireysel hareket ederlerdi dimi...

müslümanlar ateistlere eziyet etmez değil mi? dar görüşlü olmak at gözlüğü takmak bu olsa gerek.

ne yaptın da ateistler sana eziyet etti. ateistlerin hangi kutsdalına saldırdın da sana saldırdılar söyle bakayım

ama ben sana tonlarca örnek dökerim buraya ki bilinen şeyler

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...