Jump to content

Bilimi Nasıl Yozlaştırırsınız?


Recommended Posts

Kur'an ayetlerinin bilmsel bazı gerçekleri simgelediğini öteden beri duyarız.

Anlamsız kelime salatasından oluşan bazı ayetlerin kriptik bilimsel gerçeklere değindiğini duyarız ve okuruz sıklıkla..

Bu iddialar reddedilince sonuçtan bilim yararlı çıkar. Din değil.

Bugün ben onlardan değil, daha ciddi bir bilimsel suistimalden bahsetmek istiyorum..

Çok daha masum görünmelerine rağmen, dinlere ve kutsal kitaplara saygınlık kazandıran iddialar ve çıkarsamalar vardır.

Bilimle dini, bir şekilde, bir araya getirince ortaya çıkan bu durum, çoğu kere, dinin lehine olmaktan öte, ilginç bir şekidle bilimin de aleyhinedir.

Onlardan bilim kazanmaz.

Öyle bir durum söz konusudur ki, sonunda kaybeden dinle birleştilen bilimdir. Din değildir. Tam tersine din onlardan büyük bir saygınlık kazanır.

Bazı dinsel efsanelerin masum gibi görünen bilimsel açıklamaları, aslında hem dinlere saygınlık kazandıracak, hem de bilimde erozyona neden olabilecek kadar önemli polemiklerdir.

Ve onlarla saygınlıkları ile ünlü bilimsel mecmualarda bile karşılaşırsınız.

Bugün biraz da onlardan bahsetmek istiyorum....

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bilim mecualarının hemen hepsinde Nuh'un gemisinden ve sel afetinden bahsedildiğini okumuşsunuzdur.

Kutsal kitapların hepsinin değindiği bir afete açıklık getirmeye çalışan masum çalışmalardır onlar..

Kutsal kitaplarda geçen Nuh tufanını açıklamak için çeşitli kuramlar ileri sürülür.

Aslında bu iyi niyetle baş vurulan bir açıklama çabasıdır.

Ama aptalca baş vurulan bir açıklamadır.

Bilimin dinle erozyona uğratılması ve dinin saygınlık kazanması demektir.

Kutsal kitaplarda geçen efsaneleri bilimle açıklamaya çalışmak aslında masum bir yaklaşım bile değildir.

Bence bilime karşı yapılan sinsi ve şeytani bir suikasttir. Bilimin saygınlığından yararlanıp, hem bilimi ereozyona uğratmak, hem de dinlere saygınlık kazandırmaktır.

Kabul edilemez.

Ama yine de bu yaklaşım çok popülerdir. Hemen her bilimsel mecmuada benzer açıklamalar ve kuramlarla karşılaşırsınız.

Televizyon istasyonlarının bir çoğu, ilgi çekmek için, bu tür yayınlara baş vururlar.

Nuhun gemisi hala oldukça yarı bilimsel bir proğram olma niteliğini korumaktadır.

İncil ve tevratta buna benzer düzünelerle efsanelerdebn bahsedilir.

Dinle bilimin bu şekilde bir araya getirilmesi bilim adına şanssız bir durumdur.

Ama bu yaklaşımları önlemek de mümkün görülmemektedir.

Çünkü bu efsaneler onları yayınlayan mecmualar ve diğer yayın organları için açıkca bir kazanç kaynağıdır.

Ayrıca kutsal kitaplara saygınlık kazandıran filmler de vardır. Ben Hur ve Last Super of Christ gibi..

Ama ben onlarla ilgilenmiyorum. Çünkü onların fiktif olduklarını az çok anlayabiliriz.

Bilimsel mecmualarda geçen ve kutsal kitaplardan adapte edilen efsaneler ise çok daha tehlikeli ve zararlı uygulamalardır..

Bütün dinler onların bilimselliğinden yararlanırlar.

Efsanelere saygınlık kazandıran bilim ise dinle aynı düzeye indirildiği için, açıkca o açıklamalar tarafından önemsizleştirilmiştir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bilim mecualarının hemen hepsinde Nuh'un gemisinden ve sel afetinden bahsedildiğini okumuşsunuzdur.

Kutsal kitapların hepsinin değindiği bir afete açıklık getirmeye çalışan masum çalışmalardır onlar..

Sayın Hacı ;

Semavi din kitaplarına yansıyan Nuh Tufanı denilen katasforik olay bir efsane değil bu dünyanın geçmişinde yaşadığı bir olgudur. Bu tür olguların din kitaplarına belirli abartılar ile alınması yaşanmışlığı değiştirmez.

Bence bu noktada Bilim ' de din kitaplarında olan her olguyu red noktasında düşündüğü için dinselleşmiştir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bilim bir anda hızlıca ortaya çıkan bir şey değil. şunu diyebilirmiyiz inananlar inandıkları şeyi kanıtlayabilmek için bilmin gelişmesinden faydalanırken bilim o konuda gelişiminin sonucuna yaklaştığında ve o gün için kesin kabul edilen sonuçlar bulduğunda kitap inananlarını yalanlanmış oluyor zaten. yani inananlar inanmayanları ikna edebilmek için sadece bilmin bi konuda araştırma sürecindeyken açıklarını kullanıyo demek mümkünmüdür_?
Link to post
Sitelerde Paylaş
Sayın Hacı ;

Semavi din kitaplarına yansıyan Nuh Tufanı denilen katasforik olay bir efsane değil bu dünyanın geçmişinde yaşadığı bir olgudur. Bu tür olguların din kitaplarına belirli abartılar ile alınması yaşanmışlığı değiştirmez.

Bence bu noktada Bilim ' de din kitaplarında olan her olguyu red noktasında düşündüğü için dinselleşmiştir.

Bilim dergileri şimdiye kadar gördüğüm kadarıyla olduysa yerel bir sel olmuştur diyor, tüm dünyayı saran bir tufan anladığım kadarıyla mümkün değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Neferkamin Anu bu dünyanın geçmişinde buzul çağıda var bunlar yaşanmamış diyen yokki.. nuh tufanı denildiğinde tüm canlıları bir gemide tutmş ve bir arada yaşatabilmiş bir insandan bahsediorz.. bir tufan değil bir adamla özleşen tufandan bahsediorz.. Nuh denen bu adam komik bir şekilde mücizelere başarmış ilginçtir.. Tufana laf eden yok weya buzul çağına bukadar efsaneleştirilip gerçek die inanılmasına lafımız.. yanlışmı düşünüorm

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bilim dergileri şimdiye kadar gördüğüm kadarıyla olduysa yerel bir sel olmuştur diyor, tüm dünyayı saran bir tufan anladığım kadarıyla mümkün değil.

Mısır

mezapotamya

Hindistanda harappa

Kuzeyde Çin

Anadoluda Minos

Avrupa

Batıda Maya

Uygarlıklarının birden bire yok olması münferit olaylar değildir.4 Uluslararası arkeoloji konferensında sonuçlar kayıtlıdır.

Burda din kitaplarını kendimize baz alırsak bir yanlışa diğer yanlışla cevap veririz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bazı arkadaşlar böyle düşündükleri için bu tür kuramlar bilim için zararlıdır.

Gerçekten bu felalet hep yerel olmuştur. Ama bazıları tarafından bütün dünyada olduğu şeklinde yorumlanmaktadır.

Çünkü benzer tufan hemen her kültür ve uygarlıkta vardır. Bu kadar yaygın olması da bilimin müdahale etmesini gerektirmektedir.

Bilim buna bir açıklama getirmektedir ama, bu açıklama kendisi için zararlıdır.

Efsaneler bilimsel olarak açıklanmamalıdırlar.

Tabii bazı bilim adamlarının ağzı torba değil ki dikelim. Bazıları kendilerine pay çıkarmak için ya da ün kazanmak için bu gibi konuları ağızlarına sakız gibi dolamaktadırlar.

İlginç olarak son yıllarda Michio Kaku gibi ünlü fizikçiler de benzer sapkınlıklar sergilemekten çekinmemektedirler. Onların rezaleti ayır bir konu. Belki ona da değinmek gerekiyor ve daha önce de değinmiştim.

Burada beni daha çok dinle bilimi birleştiren bazı sözde bilimsel makale ve kitaplar ilgilendiriyor.

Doğru olduğu ileri sürülen diğer bir efsane de sülfürdür. Kükürt yani.

Tevrat'a göre Sodom ve Gomore şehirlerini Tanrı yok ederken onların üstüne kükürtlü ateş attığından bahsedilir.

Tabii şimdiye kadar bu bir efsane olduğu için kimseyi daha yakından ilgilendirmemiştir.

Son yıllarda İsrail'de yapılan araştırmalarda bazı yerlerde bol miktarda kükürt olduğu dikkati çekimiş ve bu Tevrat efsanesi birden gerçeklik kazanmıştır.

Bilimin bu şekilde yorumu ya da efsaneyi aydınlatamada kullanılması şanssız bir durumdur.

Önlenmesi olanaksızdır. Çünkü bilim tarafımdan Tevrat'a inanan köktendinciler için önemli bir cephane sağlanmıştır.

Nedense bazı dindarlar İncil ve Tevratta yazılanları motoamot kabul etmekte ve onların bilimsel açıklamalarının yapılması karşısında, inançları pekişmektedir. Bilim bir yandan dine hizmet etmekte, öte yandan küçülmekte ve ehemmiyesizleşmektedir.

Bu bağlamda bilim sanki dinin hizmetindedir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Mısır

mezapotamya

Hindistanda harappa

Kuzeyde Çin

Anadoluda Minos

Avrupa

Batıda Maya

Uygarlıklarının birden bire yok olması münferit olaylar değildir.4 Uluslararası arkeoloji konferensında sonuçlar kayıtlıdır.

Burda din kitaplarını kendimize baz alırsak bir yanlışa diğer yanlışla cevap veririz.

Oppenheimer'ın konuşmasını mı diyorsun? Uygarlıkları aynı anda yok eden sel fikri kabul edilmiş bir fikir değil, biri çıkıp yarım saatlik sunum yaptı o kadar. Afrika'dan bile bahsetmedi. O kadar kabilede bir tek sel felaketi hikâyesi yok.

Tabii ki de din kitaplarını baz almıyoruz. Hikâyelerin ortak çıkış noktaları var. Yerel sel hikâyesi de ya mısır ya da sümer kökenli.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yahudiler kendilerinin Mısır'da esir olarak tutulduklarını ve piramidlerin inşasında kullanıldıklarını ileri sürerler.

Yahudi inancına göre firvunun ordusundan kaçan Yahudiler için Tanrı Kızıl Denizde kaçan yahudileirn geçmeleri için denizi yarmış ve bir geçit açmıştır.

Bu bir efsanedir. Bu efsaneyi bilimsel olarak açıklama, bilimi zorlamaktan başka bir şey değildir.

Ama bu efsane bile bilimsel bazı gözlemlerle açıklanmaya çalışılmıştır...

Yahudiler Kızıl denizi geçmeye başlamadan önce bir deprem ve ardından tsunami olmuştur. Tsunami dalgası sahile vurmadan önce denizin çekildiği ve denizaltının açığa çıktığı çok iyi bilinen bir fenomendir. Tsunaminin dalga boyu yüzlerce km uzunluktadır. Sahile yaklaşmakta olan tsunami dalgasının hızı önce yavaşlar ve sonra dalga kısalır. Dalga kısalınca birden yükselmeye başlar ve sahile büyük bir dalga şeklinde vurur..

Yahudi bilim adamları Mısır'dan kaçma olayını tsunami dalgası ile açıklamaya çalışırlar. Güya Yahudiler firavunun ordusundan kaçarlarken büyük bir deprem olmuş ve Kızıl deniz yarılıp çekilmiştir. Bu yarıktan Yahudiler karşı sahile geçmişlerdir. Arkdan gelen firavunun ordusu da çekilen denize girince dalgalar yarığı kapatmışlar ve firavunun ordusunun yok olmasına neden olmuşlardır.

Gerçekte vuku bulmuş olmayan bir efsaneye Yahudi bilim adamları bilimsel bir açıklama getirerek, efsanenin saygınlık kazanmasını sağlamışlardır.

Oysa yahudilerin Mısırda esir tutulduğu bir efsanedir. Kanıtı yoktur. Yahudiler sözde bir yerden bir yere göç etmişlerdir ama, nereden nereye ve neden göç ettikleri hakkında en ufak bir bilgi yoktur. Tevrat bir masal ve efsane kitabıdır. Gerçeklerden bahsetmez. Tevratta bilimsel gerçekleri aramakla Kur'an'da bilimsellik aramak arasında hiç fark yoktur....

Aslında bu açıklamadan bilim olumsuz olarak etkilenmektedir. Hiç kuşkusuz tsunami sırasında sahilden deniz suyu çekilir ve yüzlerce metrelik deniz dibi açığa çıkar. Oralarda yürünebilir.. Ama suyun bu şekilde çekilmesi 5-10 dakika içindir. Saatlerce sürmez.

Bu açıklama ile bir Yahudi efsanesi uğruna bilim zorlanmaktadır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Oppenheimer'ın konuşmasını mı diyorsun? Uygarlıkları aynı anda yok eden sel fikri kabul edilmiş bir fikir değil, biri çıkıp yarım saatlik sunum yaptı o kadar. Afrika'dan bile bahsetmedi. O kadar kabilede bir tek sel felaketi hikâyesi yok.

Tabii ki de din kitaplarını baz almıyoruz. Hikâyelerin ortak çıkış noktaları var. Yerel sel hikâyesi de ya mısır ya da sümer kökenli.

Uygarlıkları aynı anda yok eden bir fikrin bilim dünyasına girmesi pek kolay değildir. Bilim dünyası ortodoksindir. başlangıç isa ve yunandır, temelleri atıldığı zaman Hititler bile bilinmez. Bu gün elde edilen veriler dünyanın bir çok kez katosforik olayların yaşandığı gerek dünya çoğrafyasında ki anlatılarda gerekse arkeolojik olarak kayıtlıdır, fakat bilim ingiltere ve amerikadan yönetildiği için batının jenerik tarihi bu bilgileri akademi içlerine sokmaz. Bu katosforik etki sadece sel değildir, küresel depremler mevcuttur ve yerel değil dünya geneline aittir.

Hindistanda harappa kazılarında bulunan tablet çevirimleri yaklaşık 30 yıldır verilmemektedir, ve siteler İngiliz kontrolü altındadır. Bu tabletlere ait ceviriler verildiği zaman dünyaya ait sis perdesi biraz daha kalkacaktır. Bu sis perdesinin kalkması ise batının gerek dinini gerekse bilimini yerle bir edecektir. Çünkü diğer arkeolojik bulgular ve anlatılar açıktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Hindistanda harappa kazılarında bulunan tablet çevirimleri yaklaşık 30 yıldır verilmemektedir, ve siteler İngiliz kontrolü altındadır. Bu tabletlere ait ceviriler verildiği zaman dünyaya ait sis perdesi biraz daha kalkacaktır. Bu sis perdesinin kalkması ise batının gerek dinini gerekse bilimini yerle bir edecektir. Çünkü diğer arkeolojik bulgular ve anlatılar açıktır.

Palavra.. Öyle bir şey olmayacaktır. Din insanlığın karanlık çağına ait bir olgudur. Aydınlatmaz. Yapılan gözlemlere bazı çoğu saçma ve ilkel efsanevi açıklamalar getirir.

İnsanlığın tek güvencesi bilimdir. Dinden ne kadar uzak tutulursa o kadar değerlidir bu bilim..

Arkeolojik bulgulardan medet umanlar zavallılardır. Bu çok saçma bir görüştür.

İnsanlık geriye doğru mu ilerliyor kardeşim. Bu ne saçma düşünce böyle.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sayın Hacı ;

Semavi din kitaplarına yansıyan Nuh Tufanı denilen katasforik olay bir efsane değil bu dünyanın geçmişinde yaşadığı bir olgudur. Bu tür olguların din kitaplarına belirli abartılar ile alınması yaşanmışlığı değiştirmez.

Bence bu noktada Bilim ' de din kitaplarında olan her olguyu red noktasında düşündüğü için dinselleşmiştir.

Tüm buzullar eriyecek ve atmosferdeki tüm su buharı yeryüzüne yağacak olsa bile su yüzeyi azami 100 metre yükselecekken, tüm dünyayı su altında bırakacak bir tufan nasıl mümkün olabilir?

Doğru ya, Allah'ın hikmetinden sual olunmaz...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Palavra.. Öyle bir şey olmayacaktır. Din insanlığın karanlık çağına ait bir olgudur. Aydınlatmaz. Yapılan gözlemlere bazı çoğu saçma ve ilkel efsanevi açıklamalar getirir.

İnsanlığın tek güvencesi bilimdir. Dinden ne kadar uzak tutulursa o kadar değerlidir bu bilim..

Arkeolojik bulgulardan medet umanlar zavallılardır. Bu çok saçma bir görüştür.

İnsanlık geriye doğru mu ilerliyor kardeşim. Bu ne saçma düşünce böyle.

Sayın hacı ;

Bilim dediğiniz yapıda insana ait anlatılar tevratla paraleldir. Tüm ortodoksin tezlerde sosyal insan yaşı max 8,000 dir. Bu konuyu Yonaguni başlığındada belirttim, Yonaguniyi doğal oluşum olarak lanse eden batı bilimi yonaguni altından çıkan yazı tabletlerini niye görmeze gelir. Denizin dibinden bir dolu tablet ve araç gerek çıktığı halde ki, Japon bilim adamları bas bas bağırsada tüm bilim amerikan ve ingiliz kaşesi yemeden bilim olmadığı için yok sayılıyor.

Bunla ilgili size istemediğiniz kadar örnek yazarım, Bilim daha amerika kıtasındaki olmek kültürünü açıklayamaz ve saklamaya çalışır, tüm tarihlendirmesini belirli poltikaya göre yapar ki, bu İSA kavramıdır. Teohiucanda M.Ö 150 tarihini kodlayan bir bilime basamaklarda bulunan 5,000 olrak kodlanan yanardağ lavlarının ne olduğunu kim soracak bu bilime.

Bilim dediğiniz yapı dinlerin antisidir ve başlangıcı ile sonucu , yani gidiş yeri bellidir. Bu çizgi dışında yazı yazarsanız dışlanırsınız ve atılırsınız.

İnsana ait tüm geçmiş bellidir, peki kime göre bellidir. ?

ben size ortodoksin bilimin insana ait anlatımıyla ilgili tezlerini çürütecek dağlar kadar bilgi yazarım ki, bunlardan biri din kitaplarına yansıyan TUFAN denilen olgudur.

Bizim ölçümüz din kitapları değildir. Din kitaplarını baz alarak antisini red ederek öncesini yok saymak farklı bir dindir.

Esenlikler.

tarihinde Neferkamin Anu tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Tüm buzullar eriyecek ve atmosferdeki tüm su buharı yeryüzüne yağacak olsa bile su yüzeyi azami 100 metre yükselecekken, tüm dünyayı su altında bırakacak bir tufan nasıl mümkün olabilir?

Doğru ya, Allah'ın hikmetinden sual olunmaz...

Konumuz buzullar değik kutuplardaki manyetik etkilere bağlı katasforik olgular. Kaldı ki , bilim dünya üzerindeki suların sebebini dahi açıklayamaz.Çünkü çizgi dışıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Neferkamin Anu kardeşim.

Ateizmin ilkelerinden birisi bilimsel olmak, diğeri ise bilimsel olmayan efsane ve masalları reddetmektir.

Sizin bu iletiniz bu iki ilkenin de kapsamına giriyor..

Sayın hacı ;

Ateizmin ilkeleri konusunda bir şey diyemem de, benim anlatmak istediğim Semavi din kitaplarına bir olgunun girmesi bilim tarafından onu yok saymak olmamalıdır. Semavi dinlerin ortaya çıkış tarihi bellidir ve bir takım geçmişe ait bilgilerin kitaba girmeside doğaldır. Eğer kitaba girdi diye yok saymayı bağımsız bilim açısından pek yerinde bulmuyorum. Bu bilgi din kitabında var öyleyse masaldır hikayedir demek yeni bir din yaratmaktır.

Benim Din kitaplarına bakışım geçmişe ait bilgi ve bulguların izini sürmek bakımındandır. Günümüz dünyasında din kitaplarının insan eliyle yazıldığı ortaya çıkmıştır ve iskenderiye kütüphanesinden , Hitler dönemine kadar süreçte elde kalan tek metin semavi din kitaplarındaki bilgi kırıntılarıdır. Bilimin bunu yok saymak veya inançla temellendirmek dışında test etmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu kitapta vardır dolayısıyla yanlıştır yaklaşımı benim ilkelerime uymuyor. taktir edersinzi ki , amerikada bir çok prof bu yüzden kürsü bırakmıştır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sayın hacı ;

Ateizmin ilkeleri konusunda bir şey diyemem de, benim anlatmak istediğim Semavi din kitaplarına bir olgunun girmesi bilim tarafından onu yok saymak olmamalıdır.

Benim üzerinde durmak istediğim husus o değil.

Dinsel olguları açıklamak için bilim kullanılmamalı.. Ben bunun üstünde duruyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sayın hacı bu yaklaşım bizi paradoksa götürmezmi. ?

İllaki bir takım olgular din kitaplarına girmiş olacak ve biri çıkıp bu kitapta var tanrının hikmeti diyecek.

Burda benim kendimce kullandığı yöntem , din kitaplarına yansıyan olguların bilimsel yöntemlerle

tarafsız olarak araştırılması. Örnek olarak din kitaplarına yansıyan TUFAN olgusu bir günlük bir olay değil 1650 den başlayan bir süreçtir.Eğer bilim bu olguların gerçeğini insanlığa vermezse illaki, birileri bunu kullanacak ve konuyu özünden çıkartacaktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sayın hacı bu yaklaşım bizi paradoksa götürmezmi. ?

İllaki bir takım olgular din kitaplarına girmiş olacak ve biri çıkıp bu kitapta var tanrının hikmeti diyecek.

Burda benim kendimce kullandığı yöntem , din kitaplarına yansıyan olguların bilimsel yöntemlerle

tarafsız olarak araştırılması. Örnek olarak din kitaplarına yansıyan TUFAN olgusu bir günlük bir olay değil 1650 den başlayan bir süreçtir.Eğer bilim bu olguların gerçeğini insanlığa vermezse illaki, birileri bunu kullanacak ve konuyu özünden çıkartacaktır.

Ockham's razor denen bir yaklaşım vardır.

Entia non sunt multiplicanda praeter necessitatem.

Antiteleri gereğinden fazla çoğaltmayınız..

Bilimin neyle uğraştığı belli. Bilimle dinlere müdahale edilmez.

Ama bu demek değildir ki kutsal kitaplardaki yazıların kaynağı ve yazılış nedeni araştırılmaz..

O çok ayrı ve bilimsel bir konu.

Kutsal kitaplardaki ayetlerle bazı bilimsel gözlemler arasında bir ilişki kurulur ve onlar bilimsel olarak açıklanmaya çalışılırsa, ortaya bilimsel bir din çıkmaz. Dinsel bir bilim çıkar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...