bayşapka 0 Oluşturuldu: Eylül 8, 2009 Raporla Share Oluşturuldu: Eylül 8, 2009 Merhaba Dinini savunmak için ateistle diyaloğa giren insanlarda gözlemlediğim kadarıyla aslında inanmak istemediğimiz izlenimi var. Belki bazılarımız için bu geçerli olabilir. Belki de dinin çılgınca hikâyeleri gerçek bile olsa inanmak istemeyen insanlar çıkabilir. Fakat asıl konu bu değil. Asıl konu dini hikâyeleri ilk duyduğumuz andır. Önce şöyle bir afallayıp kalırız. Bizi şu şu tanrı yarattı, cennette şunlar bunlar var dediklerinde kim "yahu gerçekten mi?" demez? Bundan sonra insan kendi kendine bırakılırsa, ona bir şans tanınırsa şöyle bir düşünür, ne diyor bunlar, ne demek oluyor şimdi bu? Böyle birşey nasıl mümkündür? Fakat tabii ki de insanlar kendi hallerine bırakılmıyor. Gelenekler, bayramlar, hikâye ardına hikâye, ardından korkutmacalar, kıstırmacalar, çoğunluğun baskısı ve artık insan kuşku duyarsa ötekileştirme, nefret. Bence çocukken bu evrelerden geçmeyen çok az insan vardır. Genelde "eğitilip doğru yola yerleştirilmiş" insanlarız. Hâlbuki geniş düşünmemize, karşılaştırma yapılmamıza izin verilmiyor. Ancak tek yönde düşünce caiz. Dini eğitim, dini sosyal baskı yok olursa din kaç sene dayanır? Dini ayakta tutmak için insanlar günlerinin büyük kısmını feda ediyor. Bu ne biçim nihai gerçektir ki ayakta tutmak bu kadar çaba gerektiriyor? Ne biçim evrenin anahtarıdır ki görünmez bilinmez kapıları açtığına inandırmak için nesil ardına nesil ardına nesil ikna edilip tüm sorgulamalar sindiriliyor? Link to post Sitelerde Paylaş
cantona 0 Eylül 8, 2009 gönderildi Raporla Share Eylül 8, 2009 gönderildi Din mensupları artık taraftarlaşıyor. Taraftarlar da takım tutmanın ne kadar saçma olduğunu bilirler ama "fenerbahçe canım feda olsun sana" diye nakaratlar düzerler. Dinlerini uygulamıyorlar,dinin emrettiklerini yapmıyorlar ancak dinlerine yapılan eleştiride hemen dişlerini gösteriyorlar. Onlar aslında müslüman falan değil , taraftar. Dinlerin yok olma sürecinin başındayız henüz. Link to post Sitelerde Paylaş
tuvat 0 Eylül 8, 2009 gönderildi Raporla Share Eylül 8, 2009 gönderildi Ben bu foruma gelmeden önce bazı islami internet sitelerini dolaştım. Harun Yahya ve diğer sitelerde bazı tartışmaları izledim. Özellikle islamı savunanların işkembeden attıklarına,sorulara kaçamak cevaplar verdiklerine ve kaynak göstermekten özellikle kaçındıklarına şahit oldum. İslamın kaynakları nedir? Kur'an ve hadislerdir herhalde. Ateist biri karşı fikrin bu kaynaklara aykırı olduğunu ispat için bazı hadis ve ayetleri göstermesi 'efendim bunlar işlerine gelen hadis ve ayetleri gösteriyorlar' diyerek kesip atılabilirmi? Yada şu şu hadis ve ayetlerde var demek diğer hadis ve ayetleri yokmu sayar? Eğer yok sayar denilirse müslüman birinin böyle bir lüksü olabilirmi? Bu arkadaşlarımızda aslında yaptıkları yorumlarda veya verdikleri cevaplarda çoğu zaman akıllarını kullnıyorlar fakat bu yorum ve cevapların bu kaynaklara tamamen ters olduğunu anlayamıyorlar.Söyledikleri ile kaynaklarının çeliştiği kendilerine anlatılıp kaynak önlerine getirildiği zaman ise kolayca bu kaynakları reddedebiliyorlar.Yada ön yargılı davranarak karşı taraf söyledi ise bu Kur'anda olsa yalandır şeklinde düşünüyor olabilirler. Aslında bunlar okumak,araştırmak gibi erdemleri zor olduğu için bir kenara itiyorlar.İşin kolayına kaçarak her şeyin düşündükleri gibi olabileceğine inanıyorlar.Ama sadece inanmakla kalmayıp aynı zamanda iman ediyorlar.Benim gibi kişileride dinden imandan ediyorlar. Ateist arkadaşlarımda çoğu zaman önyargılı davranıyorlar. İnanan her insanın kaynaklarda yazıldığı gibi hareket ettiğini zannediyorlar ve hepsini bir canavar olarak görüyorlar. Toplumumuzun geleneksel inanç sisteminde ve yönetim biçimindeki insanları geri bırakmak için yapılan düzenlemeleri göz ardı ediyorlar.Bu düzenlemeler ile yetişen insanımızın bu kadar olabileceğini düşünmeleri gerekmezmi? Yoksa insanımızın doğuştan aptal olduğunu düşünenlermi var.Eğer öyle ise ateist arkadaşlarında bunların bir parçası olduğunu düşünmek haksızlıkmı olur.Ben bunların hepsinin cehaletle ilgili olduğunu düşünüyorum ve diyorumki: Ne yeri olur söylediğinin nede zamanı Birbirine karıştırır sapla samanı Tek bir değeri vardır dini imanı Onunda içine s.çar cehalet SAYGILARIMLA Link to post Sitelerde Paylaş
AhmetBaha 0 Eylül 8, 2009 gönderildi Raporla Share Eylül 8, 2009 gönderildi bayşapka Gönderildi Dün, 22:07 Merhaba Dinini savunmak için ateistle diyaloğa giren insanlarda gözlemlediğim kadarıyla aslında inanmak istemediğimiz izlenimi var. Belki bazılarımız için bu geçerli olabilir. Belki de dinin çılgınca hikâyeleri gerçek bile olsa inanmak istemeyen insanlar çıkabilir. Fakat asıl konu bu değil. Asıl konu dini hikâyeleri ilk duyduğumuz andır. Önce şöyle bir afallayıp kalırız. Bizi şu şu tanrı yarattı, cennette şunlar bunlar var dediklerinde kim "yahu gerçekten mi?" demez? Bundan sonra insan kendi kendine bırakılırsa, ona bir şans tanınırsa şöyle bir düşünür, ne diyor bunlar, ne demek oluyor şimdi bu? Böyle birşey nasıl mümkündür? Fakat tabii ki de insanlar kendi hallerine bırakılmıyor. Gelenekler, bayramlar, hikâye ardına hikâye, ardından korkutmacalar, kıstırmacalar, çoğunluğun baskısı ve artık insan kuşku duyarsa ötekileştirme, nefret. Bence çocukken bu evrelerden geçmeyen çok az insan vardır. Genelde "eğitilip doğru yola yerleştirilmiş" insanlarız. Hâlbuki geniş düşünmemize, karşılaştırma yapılmamıza izin verilmiyor. Ancak tek yönde düşünce caiz. Dini eğitim, dini sosyal baskı yok olursa din kaç sene dayanır? Dini ayakta tutmak için insanlar günlerinin büyük kısmını feda ediyor. Bu ne biçim nihai gerçektir ki ayakta tutmak bu kadar çaba gerektiriyor? Ne biçim evrenin anahtarıdır ki görünmez bilinmez kapıları açtığına inandırmak için nesil ardına nesil ardına nesil ikna edilip tüm sorgulamalar sindiriliyor? Ben dinsizlerin dinsiz olmak için bir çaba sarfettiğine inanmıyorum sizde katılırsınız buna daha doğrusu bir tembellik ve vurdumduymazlıkla kendilerini bu durumda buluyorlar bir kaç ayet mealinden başka bildikleri kitap tefsir vb yoktur kaynakalrı akla sığdıramadıkları bir kaç ayet meali ve Peygamberin izdivaçlarıyla ilgili (ki o zamanlar 40-50 yaşlarındaydı) hikayelerdir yani dinsizlik bir kabulsuzlükdür ve çok basittir "kabul etmiyorum" "namazı kılmıyorum işte" (haşa) dedinmi biter halbuki iman bir kabul ve emek meselesidir. Çaba sarfedip ibadet etmek dini emirler çereçvesinde yaşamak sizinde takdir ettiğiniz gibi günümüzün bir kısmını alır ama bunu dini ayakta tutmak için yapmıyoruz çünkü dini Allah cc ayakta tutar isterse de ortadan kaldırır (kıyamette olacağı gibi) biz kendimiz ayakta kalabilmek için ibadet ediyoruz. Çünkü "kalpler yalnız Allahın zikriyle mutmain olur" Uzun uzadıya düşünse irdelese herkes dinsiz olcakmış gibi bir hava ortaya çıkmış bu belki de doğrudur belki müslümanım diyenlerin %97.5 i dinsizde de farkında değildir dinszi olduğunu isbat etsen kabul etmez ama öyle davranır Link to post Sitelerde Paylaş
Recommended Posts