Jump to content

Bir Harf Katipsiz Olmaz


Recommended Posts

Bunların bu hale gelmesinin en önemli etkenlerinden biri de F.Gülen'in, Said Nursi'de de görülen, sepebleri açıklayış tarzıdır. Diyor ki, yağçur yağıyor, bu olgu bize basit sebep-netice olarak yansıyor fakat Allah bunu bize bu şekilde gösteriyor. Bu, Feynman'ın da değindiği, gezegenin melekler tarafından itilerek Güneş etrafında devir etmesi gibi bir açıklama, semantik kafa karıştırma çabası. Bunlar da yutuyor, otomatiğe bağlanmış gibi, peri bacalarının arkasında da Allah'ın eli olduğuna inanıyorlar. Neden? Çünkü şuursuz ve akılsız ve cahil ve kör kuvvetler nasıl başarabilir ki?!

Sevgili Rexino, nedenlerin sonuçları doğurmadığı, onları ayrı ayrı Allah'ın ard arda yarattığı Gazali'nin açıklaması. Gazali'ye göre biz olayları ard arda gözlemlediğimiz için, önce gelenleri sonra gelenlerin nedeni sayıyoruz. Oysa öyle değil, her olayın nedeni Allah..

Eğer bunlar da bunu dedikten sonra Gazali gibi orada dursalardı, bu sava karşı yanlışlanamazlığı ve dolayısıyla bilimsel olmadığı dışında denecek fazla bir şey olmazdı. Çünkü Gazali, gözlemlere karşı, imanı kurtarıyor. Zaten bilimsel olmak gibi bir savı da yok, böyle bir isteği de. Görünürde olan bitende hiçbir ilahi elin varolmadığının farkında. Ama bunun böyle olmasının zorunlu olarak Allah'ı dışarıda bırakmadığını gösteren bir açıklama yapıyor. Gazali'nin bunlar gibi ispatlama çabası yok. Bunun mümkün olmadığını bildiği gibi, iman karşısında ispata değer vermiyor. O bir fideist. Her şeye karşın iman etmeyi üstün buluyor.

Oysa bunlar, Gazali'yi başaşağı çevirip, bu savların aynı zamanda Allah'ın ispatı olduğunu öne sürüyorlar. Eksik tümevarımlarını, doğru olmayan çıkarımlarını utanmadan mantık diye yutturmaya kalkıyorlar. Bu saçmalıklar müridlere o kadar tekrarlanıyor ki, bir süre sonra aksinin mümkün olmadığı konusunda şartlanıyorlar. Bu saçmalıkları bilim sanıyorlar.

Gazali'ninki, görünürdeki neden sonuç ilişkilerinin ardında Tanrı'nın olabileceğini, bunun olanaklı olduğunu gösteren bir açıklama. Bunlarınki ise, mümkün olanın gösterilmesinin tanıt yerine elçabuklukla geçirildiği bir şarlatanlık.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Gerçekten hoştu yazın.

neyse konuya dönelim ilim arkadaşım gene insanın mükemmeliğine değinmişsin

insan o kadar mükemmel değildir arkadaşım en basitinden çoğu hastalığa bile dirençsizdir

örneğin kanser günümüzün hastalığı 25 yıl sonra grip gibi bi hastalık olcaktı belki

her nasıl bundan 40 yıl önce verem nasıl başbelasıysa..

insanın işi gücü yok allahın yaptığı hataları düzeltmekle uğraşıyor..

ne acı..

Link to post
Sitelerde Paylaş
A'nın x, y ve z gibi özellikleri vardır. B'nin de x ve y özellikleri vardır. Demek ki, B'nin de z özelliği vardır.

- A ve B aynı anda p, q, r, s gibi özellikleri paylaşıyor. A hem de t özelliğine sahiptir. Demek ki, B de t özelliğine sahiptir.

bence burada baska bir kurnazlik var,x ve y ozelliklerinin zorunlu sonucu z oluyor ve tumevarim a dahi gerek kalmadan isi cozuyor,x yapilmis,z yapani olmasi veya x sonuc ise z sebebi olmasi seklinde dizilirse yanlislanamaz bir dizi elde edilir,arguman basit yapilmis olanin yapani vardir,yaratilmis olanin yaratani vardir,annenin cocugu vardir,dayak yiyenin doveni vardir vs bunu bir siyah kugu bulur gibi yanlislamaniz mumkun degil

burada yapilmasi gereken fizik evren icinde olan biten ile fizik evren disini veya otesini ayirmak,o kurallarin burada gecmedigini gostermek.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Gerçekten hoştu yazın.

neyse konuya dönelim ilim arkadaşım gene insanın mükemmeliğine değinmişsin

insan o kadar mükemmel değildir arkadaşım en basitinden çoğu hastalığa bile dirençsizdir

örneğin kanser günümüzün hastalığı 25 yıl sonra grip gibi bi hastalık olcaktı belki

her nasıl bundan 40 yıl önce verem nasıl başbelasıysa..

insanın işi gücü yok allahın yaptığı hataları düzeltmekle uğraşıyor..

ne acı..

1. Hastalık, intizamlı bir şeyin bozulmasıdır. Madem hastalığı biliyorsun, öyle de hastalığın tersini de biliyorsun. Zaten hastalığın yaratılmasının bir hikmeti de, intizam ve nizamın derecelerini insanlara bildirmek.

2. Mükemmel olmayan şey akılsız ve şuursuz ve kör kuvvetler tarafından yapılabilir demek çok mantıksızdır.

3. Bu konunun amacı Allahın varlığı...Madem Allah diyorsun..Öyle ise, konu amacına ulaştı.

4. Allahı kabul edince onu tanımak gerekiyor. Yani, hastalıkların yaratılmasının hikmetini bilmek gerekir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
- A'nın x, y ve z gibi özellikleri vardır. B'nin de x ve y özellikleri vardır. Demek ki, B'nin de z özelliği vardır.

Örneğin, hücre ile araba arasında analoji kurmuş olalım. Araba sistemli şekilde bir araya getirilmesi gereken parçalardan oluşur, hücre de aynen. Araba insanlar için önemlidir, hücre de. :-) İşte ne bileyim, bunları dedikten sonra, arabanın tasarımcısı vardır, demek ki, hücrenin de tasarımcısı vardır, diyemezsin. Çünkü "Arabalar ve hücrelerin tüm özellikleri aynı olmak zorundadır" gizli varsayımı ayrıca kanıt gerektirir.

Birincisi, intizamın objektif temellere dayandırılabilir, intizamsızdan ayrımı için kullanılabilecek bir ölçütün varolup olmadığı, varolup olamayacağı sorulmalıdır. Görüldüğü gibi, değer yargılarından yola çıkılarak bir yerlere varılmak isteniyor, boşuna. Sorulacak soru şudur, bir şeyin intizamlı olduğunu nasıl anlarız?

buradaki x ve y nin büyük önemi vardır.bunlara herhangi bir veri diyemeyiz özellikle bu konuyu tartışırken...

hem buradaki x:"sistemli şekilde bir araya getirilmesi gereken parçalardan oluşan birşey" olamaz, neden?

çünkü"Araba sistemli şekilde bir araya getirilmesi gereken parçalardan oluşur, hücre de aynen"önermesi yanlıştır.

çünkü:hücre ,""sistemli """şekilde bir araya """"getirilmesi gereken"""" parçalardan oluşmaz...(size göre)

demogoji yapma niyetinde olmadığınıza yürekten inanmakla beraber, yaptığınız budur..

iki şeyin tasarım olduğunu kabul ettikten sonra bunların "z"özelliğini ortak olarak taşıması gerekir mi ki? sorusu buradaki kimsenin inanmadığı bir sorudur.çünkü buradaki kimse tasarımı kabul etmemektedir.bununla beraber sen şu tasarımı kabul et bakalım ben sana "z" nin de onların birer özelliği olduğunu kabul ettirecekmiyim -miyecekmiyim görürüz....

haaaaa yani takıldık mı şimdi tasarıma?????e bilen anlatsın "hox genlerini" o zaman ...bilmeyenler araştırsın öğrensin

Link to post
Sitelerde Paylaş

Zararli isinlar gecseydi biz degil baska canlilar ortaya cikardi. O canlilara gore de bize zararli gelenler zararsiz, bize zararsiz gelenler zararli gelecekti. Ve "nasil oluyor da atmosfer zararli isinlari gecirmiyor?" diye soracaklardi.

Evrim düzen falan yapmaz; sadece mevcut kaotik duruma adaptasyon sağlayarak, mevcut durumu size bir düzenmiş gibi hissettirir...

lllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll denmiş...

yani marsta bizimki kadar sosyal yaşamları olan kompleks canlılar olsa idi..tamamdı.

jupiterde o kozmik fırtınalara "uyumlu" canlılar(sosyal yaşamları olan kompleks canlılar) neden yok. ne yani siktiriboktan bi fırtınaya uyumlu olamayacak kadar ve onu bir çeşit eleyici veya avantaj sağlayıcı olarak kullanabilen canlılar oluşmamış mı?

neden???

dünyadaki "cansızlar" dahamı zeki idi???

şimdi hayatın oluşma şartlarndan bahsederseniz demekki dünyadaki hayatın çok önemli bir dengede olduğunu kabul edersiniz..

hani diyorsunuzya dünyadaki yaşam çok hassas dengelere sahip değildir.sadece denl gelmiş başka bir şekildede oluşsa idi başka canlılar veya yasalar olacaktı diyorsunuz ya ??

yani o hassas denge yaratılmamış;rastgele olan şey size hassas denge gibi geliyor diyorsunuz ya

o rastgele oluşan şeylerden biride mars biride jüpiter biride plüto neden oluşmamış?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sevgili Rexino, nedenlerin sonuçları doğurmadığı, onları ayrı ayrı Allah'ın ard arda yarattığı Gazali'nin açıklaması. Gazali'ye göre biz olayları ard arda gözlemlediğimiz için, önce gelenleri sonra gelenlerin nedeni sayıyoruz. Oysa öyle değil, her olayın nedeni Allah..

Eğer bunlar da bunu dedikten sonra Gazali gibi orada dursalardı, bu sava karşı yanlışlanamazlığı ve dolayısıyla bilimsel olmadığı dışında denecek fazla bir şey olmazdı. Çünkü Gazali, gözlemlere karşı, imanı kurtarıyor. Zaten bilimsel olmak gibi bir savı da yok, böyle bir isteği de. Görünürde olan bitende hiçbir ilahi elin varolmadığının farkında. Ama bunun böyle olmasının zorunlu olarak Allah'ı dışarıda bırakmadığını gösteren bir açıklama yapıyor. Gazali'nin bunlar gibi ispatlama çabası yok. Bunun mümkün olmadığını bildiği gibi, iman karşısında ispata değer vermiyor. O bir fideist. Her şeye karşın iman etmeyi üstün buluyor.

Oysa bunlar, Gazali'yi başaşağı çevirip, bu savların aynı zamanda Allah'ın ispatı olduğunu öne sürüyorlar. Eksik tümevarımlarını, doğru olmayan çıkarımlarını utanmadan mantık diye yutturmaya kalkıyorlar. Bu saçmalıklar müridlere o kadar tekrarlanıyor ki, bir süre sonra aksinin mümkün olmadığı konusunda şartlanıyorlar. Bu saçmalıkları bilim sanıyorlar.

Gazali'ninki, görünürdeki neden sonuç ilişkilerinin ardında Tanrı'nın olabileceğini, bunun olanaklı olduğunu gösteren bir açıklama. Bunlarınki ise, mümkün olanın gösterilmesinin tanıt yerine elçabuklukla geçirildiği bir şarlatanlık.

Sevgili Dostum,

Haklısınız, tabii ki. Ama bunlar (kendilerini Risalelere vermiş olanlar) Gazali'nin adını yine aynı kitaplardan, "Hüccet-ül İslam da şöyle şöyle demişti."den, öğreniyorlar. En azından, genellikle böyle olduğunu vicdan rahatlığıyla söyleyebilirim.

Gazali'nin bu konuları çözümlemeye girişmesinin temel nedeni Nizam-ül Mülk'ün Şii karşıtlığı idi, Gazali'den tutarlı bir Sünni-felsefi ekol oluşturmasını istemişti. Şiiliğin felsefi temelleri, bildiğiniz gibi, bir çok konuda Mutezile ile örtüşür. Bunlardan biri de determinist evren yorumu (Kelamda tevellüd diye geçer) idi. Gazali, neden-sonuç (sebep-netice) ilişkilerinin epistemik mi, ontik mi olduğu sorusuyla başlar analizine. İkinci seçeneğin doğru olduğu sonucuna vardığı takdirde, bunun mantıksal zorunluluk ile eşdeğer olduğunu da (bir nevi dünya ve dil mantığının aynılığı temelinden hareketle) ileri sürer. Daha sonra nedenin yadsınması, sonucun yadsınmasını da gerekli kılıyor mu diye bakar. İkimizin de bildiği sonuca ulaşır, bunu olsa-olsa epistemik-mantıksal zorunluluk olacağını ileri sürer. Ontik alana taşıyışın nedenini cahillik olarak görür. Dediğiniz gibi, Allah'ın tek-tek yaratışları (sizin "her olayın neden Allah" dediğiniz) psikolojik olarak bizi nedenselliğin ontik olduğu görüşüne itiyor, diye düşünür.

Ardışıklık ilişkisine değinir Gazali. Deneyimlerin sadece bunu gösterdiğini, sonucun nedenden mantıksal olarak çıkdığını göstermediğini savlar. Bir arkadaşım anlatmıştı bana ateş-pamuk örneğini; yanma, pamuğun ateşe değme anında vuku bulur, ateşe değdiğinden dolayı yandığını göstermez. Bu da bir tür bitişiklik ilişkisi, buna ise sonradan gelen, Popper'ın "gelmiş geçmiş en büyük beyin" diye nitelendirdiği, David Hume değinir ve daha açık örnekleri ve müthiş kuşkucu-meraklı mizacıyla açıkça savunur. (Bu konuda bir anım var. Eskidendi, D.Hume'un T.o.H.N'ına yeni başlamıştım. Of ideas, of passions filan diye başlar hatırladığım kadarı ile. Daha sonra nedenselliğe gelir, açıklamalarını okuduğumda göz yaşlarımı tutamamıştım. Çünkü buna benzer şeyleri önceden kendimin de çok ama çok kısaca düşündüğünü hatırlamıştım. Geçtiğimiz günlerde, bir çarşıda Felsefe Arkivi adlı eski bir dergi arıyordum. Bir sayısında H.Batuhan'ın Hume ve bilim felsefesi üzerine yazısını okudum, yine ellerim titredi. :-) Gerçekten çok severim Hume'u. )

Sonra Gazali sorar; peki o zaman niye her zaman pamuğu ateşe yaklaştırdığımızda yanma olayına şahit oluyoruz? Üstat, neden-sonuç ilişkisini kafadan atmıştır bir kere. Bunu da melekler ile çözmeye girişir. (Ya da Deicide'ın dediği gibi, Allahın neden olması ile) Her zaman, anlık olarak Tanrı her olaya müdahil olur, ateşe her pamuk yaklaştırdığımızda Tanrı müdahil olarak, pamuğun yanmasını sağlar. (Tabi bu makamda, ateşin bir ara-neden olup olmadığı sorulabilir.)

Sonra da, yeni nesil Sızıntıcıların bilimi kullanarak yaptığı gibi, nedenselliği ortadan kaldırmasının bir sonucu olarak mucizelerin olanaklılığını açıklamaya girişir.

Trotski'nin kesintisiz devrimi gibi bir şey bu anlık yaratışlar... :-)

Ve yine de dediğiniz gibi, Said Nursi bu konuda yüzsüzlük yapar, Gazaliye övgüler dizer, İbn Sina ve İbn Rüşdü eleştirir, Gazalini İslamın hücceti basamağına kaldırır ama gel gör ki, daha sonra şarlatanlığa soyunur, Gazalinin içten, samimi iman düşüncesini bir kenara atar.

Son bir şey söyleyeyim; ben en tehlikeli şey olarak yobazlığı görürüm. Her konuda, her alanda, hiç farketmez. Dindar, ateist, agnostik, liberal, Marksist ve s. ne olursa olsun, yobazlık insanın beynini kemirecek en tehlikeli kurttur. Dolayısıyla, bu konuda Gazali'nin samimi bir dindar, zeki bir filozof, bilgin olduğunu düşünsem de, insanları yobazlığa sürüklemesini de doğru bulmuyorum. Mined dalal'da mantığı, matematiği ve doğa bilimlerini tehlikeli bulmasından tut ta İslam içinde küçük gruplaşmaları bile lanetlemesi gerçekten katı bir yobazlık göstergesidir. Samimi bir fideist olsa da insan, vazgeçmemeli kuşkudan meraktan! :-)

Sevgili Rexino, nede değiştirdin güzelim avatarını?! :)

Sevgiler efendim. :-)

tarihinde Rexino tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Son bir şey söyleyeyim; ben en tehlikeli şey olarak yobazlığı görürüm. Her konuda, her alanda, hiç farketmez. Dindar, ateist, agnostik, liberal, Marksist ve s. ne olursa olsun, yobazlık insanın beynini kemirecek en tehlikeli kurttur. Dolayısıyla, bu konuda Gazali'nin samimi bir dindar, zeki bir filozof, bilgin olduğunu düşünsem de, insanları yobazlığa sürüklemesini de doğru bulmuyorum. Mined dalal'da mantığı, matematiği ve doğa bilimlerini tehlikeli bulmasından tut ta İslam içinde küçük gruplaşmaları bile lanetlemesi gerçekten katı bir yobazlık göstergesidir. Samimi bir fideist olsa da insan, vazgeçmemeli kuşkudan meraktan! :-)

Kesinlikle katılıyorum. Rengi ne olursa olsun, yobazlık en tehlikelisi. Bu arada fideizm ile ilgili bir şey ekleyeyim. Samimi bir fideist Tanrı'dan hiçbir şekilde kuşkulanmayabilir. Ama bu Tanrı'yı en iyi kendisinin anladığını, kendinin mutlak bilgiye ulaştığını, kendinden başkalarının kesin yanlış olduklarını göstermez. Bu tutum aslında iyi düşünüldüğünde, fideizmle çelişir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

wonders_of_nature.jpg19604322_3e636f66cf.jpg

76520087011.jpg48061732190.jpg

1)Arkadaşlar, hepimiz biliyoruz ki:Bir harf bile katipsiz olmaz. Hele bir resmin ressamsız olması asla düşünülemez.

2)Öyle bir resim düşünün ki, her bir karesinde ayrı bir sayfa yazılı ve her sayfasında bambaşka bi güzellik resmedilmiş.O resmin her bir noktasında koca resmin tamamı yazılıdır

3)Elbette böyle bir resmin katibini inkar eden akıldan istifa etmiş demektir.

Senin dediklerine canı gönülden katılıyorum.Getirdiğim kanıtlarlada bunu destekliyorum zaten.

Ama sormak istediğim bazı soru dizeleri var.

1)Bu şekilleri tanrımı yaratmış,yoksa tesadüfenmi olmuşlar?

2)Bak peteğinde allah yazısı çıkınca,yok dağda allah yazınca,kuranda 19'lar 114'ler bulunca "allah bizlere bir işaret vermek istiyor heralde"diye düşünüyoruz.Sonuçta herşeyi allah yaratmıştır.Rüzgarı estiren,gezegenleri döndüren,bizim yaşamamızı sağlayan,hastalık veren vsvs.Peki bu yarattıklarıyla bizlere ne mesaj vermek istiyor? :)

3)Tesadüfen oldularsa böylesine ulvi ve kusursuz (bence kusursuz) şekillerin kendiliğinden olmasını akılsız ve şuursuz doğa nasıl gerçekleştirmiştir?

3,5)Böylesine kusursuz şekillerin oluşması tesadüflerle açıklamak mümkün değildir.Bir tualet kağıdının bile bir yaratıcısı vardır.O halde bu şekillerinde bir yaratıcısı olması gerekir.Böylesine şekillerin bilinçli bir şekilde,sonsuz ilim,irfan,kudret sahibi biri tarafından yaratılmış olması gerekir.

tarihinde CherokeKd tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

bunları kesinlikle muhammedin allahı yapmıştır :D

evet bakında utanın allahınızdan.

haa soru sırası ateistlerde

bi harf katipsiz olurmu ? bi iğne ustasız olur mu ?

aşaaaaaaaaa... demekki allahınız erotizm sanatçısı da ayrıcadan

gerçekten kusursuz resimler....... :rolleyes:

Link to post
Sitelerde Paylaş
wonders_of_nature.jpg19604322_3e636f66cf.jpg

76520087011.jpg48061732190.jpg

1)Arkadaşlar, hepimiz biliyoruz ki:Bir harf bile katipsiz olmaz. Hele bir resmin ressamsız olması asla düşünülemez.

2)Öyle bir resim düşünün ki, her bir karesinde ayrı bir sayfa yazılı ve her sayfasında bambaşka bi güzellik resmedilmiş.O resmin her bir noktasında koca resmin tamamı yazılıdır

3)Elbette böyle bir resmin katibini inkar eden akıldan istifa etmiş demektir.

Senin dediklerine canı gönülden katılıyorum.Getirdiğim kanıtlarlada bunu destekliyorum zaten.

Ama sormak istediğim bazı soru dizeleri var.

1)Bu şekilleri tanrımı yaratmış,yoksa tesadüfenmi olmuşlar?

2)Bak peteğinde allah yazısı çıkınca,yok dağda allah yazınca,kuranda 19'lar 114'ler bulunca "allah bizlere bir işaret vermek istiyor heralde"diye düşünüyoruz.Sonuçta herşeyi allah yaratmıştır.Rüzgarı estiren,gezegenleri döndüren,bizim yaşamamızı sağlayan,hastalık veren vsvs.Peki bu yarattıklarıyla bizlere ne mesaj vermek istiyor? :)

3)Tesadüfen oldularsa böylesine ulvi ve kusursuz (bence kusursuz) şekillerin kendiliğinden olmasını akılsız ve şuursuz doğa nasıl gerçekleştirmiştir?

3,5)Böylesine kusursuz şekillerin oluşması tesadüflerle açıklamak mümkün değildir.Bir tualet kağıdının bile bir yaratıcısı vardır.O halde bu şekillerinde bir yaratıcısı olması gerekir.Böylesine şekillerin bilinçli bir şekilde,sonsuz ilim,irfan,kudret sahibi biri tarafından yaratılmış olması gerekir.

Evet neredeyse imana geleceğim.

Bir ağaçtan o kadar kusursuz bir bir benzer bir şey çıkartak ancak muhammedin allahına mahsuzdur.

Ama bu ağaçlar nerede ise muhammedin görmemesi gerekir bence.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...