Jump to content

Skandal iddia doğru çıktı


Recommended Posts

arkadaşım bence birbirimizi kırıcı sözlerden uzak durmalıyız :)

Hadi ya bak allahın işine, foseptik çukuru gibi ağzın var kalmış telkinde bulun sen.

salak herir bir kadının kocasından, bi adamın karısından boşanmak ayrılmak istemesi nasıl haksa

onların da bizden ayrılıp kendi isimleri ile anılmak istemesi o kadar hak.

Meydan ortada, kimse tutulmuyor bu ülkede, isteyen basar gider.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 55
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

lan sokağa kürt öpmeye çıkıyom

ilk rastladığım mahoyu öpücem:)

kıza rastlarsam da affetmem hani

Valla birlikte batak oynuyor king oynuyoruz biz. :):) Pek sorunlu yaşamıyoruz.İlçede baya kürt var ama sakin bir yer.Aramızda sorun çıkartmasınlar asıl ırkçılar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Kıçtan, götten başlayıp nasıl da konuyu Kürt'lere getirdiniz? Böylesi bir maharete zor rastlanır...

Aslında gündemle ilgili konular hep birbiriyle bağlantılı gibi duruyor.Kürt sorunu,TSK,Demokratikleşme,Terör belkide gündemde bunlar içiçe girdi ama haklısın ayırt etmek lazım konuları iyice çorba ettik :D

Link to post
Sitelerde Paylaş
stenger

tamam hak da

ayrılmak istemenin bedeli var, o konuda ne düşünüyon?

ayrılmamak isteyen bir yığın öfkeli kalabalık var

ve haklarını kullanmak adına zorbalığa başvurabilirler

şaka değil:)

İyi ya, adamlar o bedeli ödemeye razı olmasalar dağa çıkmazlar

bu yüzden boş boş dağa niye çıkıyolar demokratik yolla ayrılsınlar denmesin

sonra ben de öyle olmadığını söylüyrum nefekamun abi kızıyor :)

Link to post
Sitelerde Paylaş
İyi ya, adamlar o bedeli ödemeye razı olmasalar dağa çıkmazlar

bu yüzden boş boş dağa niye çıkıyolar demokratik yolla ayrılsınlar denmesin

sonra ben de öyle olmadığını söylüyrum nefekamun abi kızıyor :)

dağa çıkmak bedel ödemek değil

bedel ödemek açık harp yapmak

ve kitlesel katliama uğramak..

Kürtler kitlesel katliama uğramadan asla bağımsız devlet kuramazlar..

BM nezdinde ancak öle kabul edilirler..

amaç zaten Kürtleri Türklere kırdırmak

yoksa kimse Kürdistan'ı tanımaya cesaret edemez, zaten ortada fiili bir toprak parçası da yok:)

gaştım

tarihinde KARUN tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
İyi ya, adamlar o bedeli ödemeye razı olmasalar dağa çıkmazlar

bu yüzden boş boş dağa niye çıkıyolar demokratik yolla ayrılsınlar denmesin

sonra ben de öyle olmadığını söylüyrum nefekamun abi kızıyor :)

Stenger burada bir hatalı sonuca gitmişsin.Demokratik mücadele her zaman demokratik mücadele olarak kalmalıdır.Demokrasi senin dediğin gibi işlemez.Dağa çıkan demokrasiyi baltalıyor kini nefreti ve ırkçılığı tetikliyor.Bugün Türk ırkçıların en çok beslendiği olgular şehitler ve terör değil mi?

tarihinde herakles79 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Konuyu iyi kaytarttınız hee,

Gidin faşizan fikirlerinizi kendinize saklayın,

Gölet hakkında fikri olan yazsın.

Aklı olan şu google earth tan inceleyip ona göre fikir yürütür.

Öyle körü körüne savunmayla o göleti inşaa edenler düze çıkmıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sel anlatıyor

YILDIRIM

TÜRKER

Başbakan, doğanın yanından verdi demecini. Dere, gün gelir intikamını alırmış.

Başbakan’ın geçen haftamızı sürükleyen sel felaketini değerlendirirken kendisini boğazına oturulup sıkıştırılan ve gün gelip patlayan derelerle özdeşleştirmesinde elbette psikolog olmadan anlayabileceğimiz bir ruh hali açığa çıkıyor.

Hatta coşup repertuvarından bir ‘bendimi aşar yıkarım’ manzumesi çıkarsa kimse şaşırmazdı.

Çünkü her toplumsal felaket, her doğal afet sonrasında sorumlu konumlardaki vatandaşlarımızda tebellür eden milli özelliğimiz pişkinliktir. Oysa Mimarlar Odası çırpınıyor.

Erdoğan ve Topbaş’ın açgözlü, bir türlü söz geçirilemeyen vatandaşı suçlamasının gerçeklikle hiçbir ilişkisi bulunmadığını söylüyor.

Bu bölgedeki yapılaşmaların 1997’de Erdoğan’ın belediye başkanlığı döneminde hazırlanarak yürürlüğe sokulan bir plan değişikliğiyle başladı ğını, İstanbul açısından önemli bir ekolojik koridor, yeşil alan, rekreasyon alanı olan Ayamama deresinin bir kısmının, yüksek yoğunluklu ve çok katlı yapılaşmaya açıldığını hatırlatıyor.

Üstelik gerisi de var. Planın olumsuzluklarını ifade eden bir çevre etki değerlendirme raporu,

o dönemde Mimarlar Odası tarafından bizzat Erdoğan’a sunuldu. Plan değişikliğiyle bölgenin yeşil alan, niteliği ortadan kalkacak, Ayamama dere olma vasfını yitirecek, doğal afet davet edilmiş olacak, dendi. Plan değişikliğinin iptal edilmesi istendi. Ama Erdoğan bunu dikkate almadı.

Burada bitse. Mimarlar Odası İstanbul Başkanı Eyüp Muhçu anlatmayı sürdürüyor : “Daha sonra dava açtık. Erdoğan dava sürecini de dikkate almadı. İstanbul 5. İdare Mahkemesi, kararında savlarımızı doğruladı, “kamu yararı da yok” dedi. Yargı kararını da dikkate almadılar ve inşaatlara hız verildi. İhlas Holding’in yapıları, EGS ve Dünya Ticaret Merkezi’nin olduğu, Ayamama’nın güneyindeki havaalanına, Ataköy’e yakın olan bölge böyle oluştu.

Erdoğan mahkeme kararını temyize götürdü. Ama Danıştay 6. Dairesi mahkeme kararını onadı. Bundan sonra bile yapılaşmalar devam etti.

Bu bölgede yargı kararına rağmen yapılan binalar, kuzeydeki, vadi içindeki kaçak yapılaşmaları tetikledi. 1997’den sonra devasa, kütleli, işyeri fonksiyonunda çok sayıda kaçak yapı yapıldı. Bu bölge1982 nâzım planında kent mezarlığı, yeşil alan, rekreasyon alanı ve dere yatağı olarak görünüyor. Buna rağmen kaçak yapılara bilerek göz yumuldu.”

Pekiyi son bir ay içinde kaçak binaları yasallaştırmaya, bölgede çok az kalan boş alanlara çok katlı yapıların inşasına yol açmaya yönelik bir planın bizzat Kadir Topbaş tarafından Belediye Meclisi’ne sunulduğunu biliyor muydunuz?

Dere ıslahından anladıkları da ranta yönelik hesaplarla ölçülüyor. Dere yatakları bu dev şehrin soluklanma noktaları olacağına; halkın dinlenme, eğlenme ihtiyacını karşılayabileceği yer olarak düzenleneceğine, atık su kanalları olarak görülüp beton içine alınıyor. Az bir yağmurla bile taşıyor.

İstanbul, Türkiye’nin özetidir.

Sık aralıklarla, kendini hiç özletmeyen sel baskınları, yangınlar, depremler, patlayan çöplükler, işçileriyle birlikte havaya uçan atölyeler bize her seferinde hayatımızı neyin üstüne kurmuş olduğumuzu anlatır.

Birkaç yıl önce Alibeyköy’deki selde de görmüştük, suda çırpınanların resimlerini. Sabah mahmurluğuyla Ganj Nehri’nden bir görüntü sanan çıkmıştır.

Erdoğan bu konuda muzaffer bir edayla konuşuyor. Alibeyköy’de ıslah yapıldığı için sorun çıkmadı, diyor. Uzmanlar yutmuyor elbet. Son yağmurların o çevreye yağmadığını, Kâğıthane bölgesine önemli bir yağış olmadığını, dere ıslahına rağmen bu bölgeye de aynı oranda yağış olursa, yine geçmişteki gibi felaketlerin yaşanacağını belirtiyorlar. Sorun sadece Ayamama deresi değil. Aynı afetin başka vadilerde çok daha büyük mal ve can kaybına neden olabileceği, açık gerçek.

Önce malı koruyalım

Bütün hayatımız bir dere yatağı, bir fay hattı, bir mayın tarlası üstüne kurulu. Örtbas ederek, yok sayarak, görmezden gelerek iyice kudurttuğumuz bir canavar soluk alıyor ayağımızı bastığımız toprağın altında.

Gerçeklikle aramızdaki bitmez tükenmez dalaş da aynı belirsizlik, aynı güvencesizlik hissi, aynı yarını hatırlamama üstüne kızıştıkça kızışıyor.

Başbakan’ın gururlu ve kindar dere tanımıyla birlikte her alandan gerçekliğe taarruz edildiğine tanık olduk.

Canını kaybedenlerin hızlı yasından hemen sonra basın ‘Alçak yağmacılar’ı işaret ediyordu. Sele kapılıp giden enkazı kapışan insanların görüntüsü, ibreti âlem için dev fotograflarla sergileniyor, utanç verici, insanlık dışı olarak yaftalanıyordu. Sel felaketinin müsebbiplerini yılmadan işaret etmek yerine eşya toplayanları yağmacı ilan etmek, elbette basınımızın kendini konumlamış olduğu tarafı aşikâr kılıyor. Mülkün yanında aslanlar gibi bekçilik ediyoruz.

Avukat Cem Alptekin, bianet’de basını uyarmış: “Evet, bir kısım vatandaş bir tarafta sele kapılmış giderken, diğer bir kısım vatandaşın enkaza üşüşmesi çok çirkin, nahoş bir görüntü olabilir ve bunu haber yapmakta, eleştirmekte sonuna kadar haklı olabilirsin...

Ama, vatandaşı “yağmacı” olarak suçlamadan önce bu kavramın ne anlama geldiğini önce sözlükten, sonra da kara kaplıdan yani Türk Ceza Kanunu’’ndan bakıp, daha ötesini de hukuk danışmanlarından sorup öğrenmelisin.

Vatandaşın sele kapılıp giden enkazı toplaması TCK’ye göre kesinlikle ‘yağma’ değildir. ‘Yağma’ fiili, TCK 148. maddesinde açıkça tarif edilmiş bir suç olup, bu suçun işlenebilmesi için bir başkasına karşı ‘tehdit’ veya ‘cebir’ fiillerinin kullanılması şarttır.

Vatandaşın sele -doğal güçlerin etkisine- kapılıp sürüklenen enkaz veya bulduğu eşyayı -yasal yükümlülüklerini yerine getirmek şartıyla- sahiplenmesi yani zilyetliğine geçirmesi ve mülkiyetini elde etmesi bir haktır. Türk Medeni Kanununda (TMK) ‘enkaz’ ve ‘lukata’ (ve de ‘define’) olarak adlandırılan sahibi belirlenemeyen malların nelerden ibaret olduğu ve mülkiyetinin -o malları ele geçirenler veya bulanlarca- nasıl elde edilebileceği, TMK 769 ve devam eden maddelerde açıkça tarif edilmiştir.

Hal böyleyken; Selden enkaz toplayan vatandaşları resimleyerek, onları ‘yağmacı’ olarak yaftalamak ve/veya onları peşinen suçlu göstermek o vatandaşlara karşı işlenmiş bir suç olduğu kadar; görevi kamuoyuna gerçeği yansıtmak ve kamuoyunu aydınlatmak olan medyanın büyük ayıbıdır.”

Ölenler suçlu

Memleketin en ucuz işçilerinin kadınlar olduğunu biliyoruz. İşte o kadın işçilerden 7’si, servis aracı olarak kendilerine reva görülen bir yük aracından kurtulmaya çalışırken boğularak öldüler.

Kamyonlarda, mal taşınan araçlarda oradan oraya götürülen, yollarda telef olan işçilere alışığız.

Bu yılın ilk altı ayında 11 işçi ölmüş, 238’i de yaralanmış. Bu vakaların hiçbirinde işverenlere dava açılmamış.

5 çocuk anası Naciye Karadeniz; 18 yaşındaki Özlem Ünal; 30 yaşındaki Nuriye Can; 2 çocuk anası Nebahat Salkım; 5 yıllık çocuk işçi, 21 yaşındaki Bircan Karakaş; 40 yaşındaki

Altun Yüksel; 2 çocuk anası Fikriye Öztürk, o sabah sele rağmen, yevmiyesini kaybetmemek için o araca binip işe gitmeye çalışırken sel değil vahşi kapitalizm tarafından katledildi.

Çalıştıkları firmanın sahipleri, onların katledilişine, “maalesef vahim bir doğa olayıdır ” dediler.

Onlara kalırsa kadınlar akıllı davranmamış, “yerdeki suyu görerek ıslanmak istemediklerinden inmemişler ve araç kapılarını kapatmışlar”dı. Ah şu dalgın işçilerden çektiklerini bir anlatsalar mutlaka yüreğimiz yanardı. Beyler aynı açıklamada 1986 yılında kurulan şirketin gerek yurt içinde gerekse yurtdışında konfeksiyon ve tekstil piyasalarında tanınan , imal ettiği tekstil ürünlerini dünya çapında ihraç eden, öncü ve köklü bir firma olduğu nu da belirtiyordu. İstihdam edilen yaklaşık 180 işçisiyle sektöre ve ülkeye hizmet ediyorlarmış.

Ölen kadın işçilerse asgari ücrete yani net 496,53 TL’ye günde 15 saate varan şartlarda çalışıyordu.

Hayatları beş para etmiyordu. İşyerine mal gibi taşınıyorlardı.

İşte siz bu fay hattının, bu dere yatağının, bu mayın tarlasının sonsuza dek, patlamadan ayak altınızda duracağına inanıyor musunuz?

http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aTy...p;CategoryID=97

Felaketten birkaç gün sonra, medya fareleri anında manipülasyonlara başladılar... Yok efendim askeri gölet, vay efendim yağmacılar... Yıldırım'ın da harika bir biçimde izah ettiği gibi, Ayamama deresi çevresindeki yapılaşmalara defalarca dava açıldığından kimin haberi var? ''Derenin intikamı feci olur'' diye yüzsüz ve sorumsuzca vatandaşları suçlayan başbakanın açılan davaları ve çevre raporlarını/uyarılarını dikkate almadığından kimin haberi var? İşin asıl rezil konularından biri de, hükümette olanların, doğru düzgün yağmurun dahi yağmadığı(selin olduğu gün) Alibeyköy deresi civarlarında sel olmamasını bir ıslah başarısı gibi takdim etmesi! Elbette eskiden beri gelen ihmallerin bunda rolü vardır; fakat sormak gerekir: SİZ NİYE DÜZELTMEDİNİZ? BU İŞİ DAHİ YAPAMAYACAKSINIZ ORADA NE İÇİN OTURUYORSUNUZ? 29 vatandaş öldü ve katilleri belli değil mi?

tarihinde AlbatrosS tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Neden şeriatçılardan farklı takıldın anlayamadım... Genelde onlarla aynı kaba işeyenlerden olarak, orduya sen de sövseydin daha yakışık alırdı sanki...

Derdimin orduyu koruma ve kollama olduğunu mu sanıyorsun? :D Gerçi, Sen hele bir ''ordu göreve'' çağrısı yap bakalım, neler diyeceğim :D

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> İSKİ'MİZİN VERDİĞİ DERLEMELERE GÖRE, 80 BİN TON SUYU BARINDIRAN GÖLETİN PATLAMASI SONUCU, 80 BİN TON CİVARINDAKİ SUYUN DA BİR SU TOPU GİBİ GELİP ORAYI TETİKLEDİĞİNDEN İSKİ DERLEME YAPIYOR VE BUNUN DA EKTİLİ OLABİLECEĞİNİ SÖYLÜYOR

O zmana İski ve belediye bin kere daha kabahatli.

Çünkü, o derenin içindeki o garajın böyle sakat bir yerde ne işi var?

Hatta istersen, AKP'nin adamları topçu eğitim alanına yapsalardı bir garaj, site filanda, "amanda asker bizi bombaladı" diye bir de bunun teranesini yapsalardı bari..

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...