Jump to content

ATEİSTLER BİLE KURANIN GİZEMİNİ PEYGAMBER sav. TARAFINDAN YAZILMADIĞINI KABUL EDİYOR:


Recommended Posts

Mohammed tebrikler...

İlk defa seni kendi safımda görüyorum.. Memnun oldum..

Kur'an'ın gizemi içeriğinde değildir. İçeriğinin nereden ve nasıl geldiğindedir.

Yani kökeni gizemlidir. Hepsi o kadar.

Aslında İncil bile bir dereceye kadar gizemlidir. Eskide İncil'i dört kişinin yazdığı sanılıyordu.

Son araştırmalara göre bunun da doğru olmadığı anlaşıldı. İncik ve Tevrat'ı da kimin yazdığı belli değil.

Yani ortada ne Musa var ne isa ve ne de Muhammed. İnsanlık var..

Kur'an'ın gizemini bazı Müslüman'lar ki onların amacı İslam'dan yararlanmaktır, mucize olarak görüyorlar.

İlginç olarak ateistler de bunu öyle yorumluyorlar.. Yani Kur'an'ın gizeminin O'nun bir mucize olabileceği iddiası olarak değerlendiriyorlar.

Kur'an mucizevi değil, gizemli bir kitaptır. Bu bağlamda İncil ve Tevrat'tan fazla farklı değildir.

Bir diğer fark da Kur'an'ın içeriğinin ayrıca dilinden dolayı yeterince kesin olmaması ve değişebilmesidir. Bu da gizemi derinleştirmektedir.

Gizemle mucizeyi karıştırmamalısınız.

Hacı mesele saf meselesi değil.. Zira sen bir takım iddiaları ortaya atmadan öncede Kuran hakkında ki fikirlerim buydu. 

Ama işte biri çıkıp senin söyleminden neler anlıyor işte bu mesele asıl incelenmesi gereken meseledir..

Bu örnekte olduğu gibi Muhammed yaşamış olsada peygamber olduğundan bile haberi olmamış olabilir... 

Baksana Ahmet Baha senin dediklerinden neler çıkarmış.. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 52
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Hacı mesele saf meselesi değil.. Zira sen bir takım iddiaları ortaya atmadan öncede Kuran hakkında ki fikirlerim buydu. 

Ama işte biri çıkıp senin söyleminden neler anlıyor işte bu mesele asıl incelenmesi gereken meseledir..

Bu örnekte olduğu gibi Muhammed yaşamış olsada peygamber olduğundan bile haberi olmamış olabilir... 

Baksana Ahmet Baha senin dediklerinden neler çıkarmış.. 

Kabahat AhmetBaha'da değil. Bizde ..

Bizim beceriksizliğimzde.. Bizim aptalca İslam'a inanmamızda..

Yalnız bizimi mi? Bu aptallığı bütün dünya paylaştı.

Şimdi uyanıyorlar ama çok geç.

Gerçeklerin bilinmesine İslam artık asla izin vermeyecektir.

Hem bu gerçekleri ortaya atanlar öldürülecekler veya ölümle tehdit edilerek susturulacaklardır, hem de araştırmalar önlenecektir.

Muhammed'in yaşayıp yaşamadığı bu bağlamda hiç önemli değildir artık.

Aslında sorun Muhammed'in yaşamını aşmıştır. İslam'ın ve Kur'an'ın başlangıcı da sorgulanmaktadır ama ondan da bir şey çıkacağını sanmıyorum.

Bu kadar bekledikten sonra yeni gelişmelerden gerçeklerin çıkacağını düşünen çılgındır.

Ben işte o çılgınlardanım.

Sen özgürsün. Söv Muhammed'e istediğin kadar.

Esas düşmanla mücadele edeceğinize, onun şimşekleri üstüne çekmesi için öne sürdüğü peygamberine saldır dur..

Bu taktik 1500 yıldır işe yarıyor. Bütün şimşekleri fani Muhammed ile hadisler üstüne çekiyor. Onların arkasındaki gerçek İslam size bıyık altından gülüyor..

Bu arada Kur'an'ı bile İslam'ın ilkelerine göre eleştiriyorsunuz...

Önce İslam'ın dümen suyundan ayrılmanız lazım ama daha çok bekleyeceğiz galiba.

Ben İslam yalanına kanmayı reddediyorum kardeşim.

Bence İslam'la ilgili her şey yalan. Ben İslam'ı yalnız gördüklerim ve gözlemlediklerimle değerlendiriyorum.

Onlardaki vahşet, barbarlık, ilkellik ve bağnazlık bana yeter.

Ben Muhammed'e küfretmeden de İslam'dan nefret ettiğimi belirtebilirim.

Ben hadisler olmadan ve İslam'dan yararlanmadan da Kur'anı okur, anlar ve eleştirebilirim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Muhammed'in kendisi ben beşerim gaybi bilmem daha önce ben de sapmıştım vs diyor.Aslında kendisini sıradan görüyor.Ama çevresindekiler onu şişirdikçe şişirmiş o da bunu iyi kullanmış.

Peygamberlik arz talep işidir.Öküzler güt bizi dedikçe Muhammed onları gütmüş.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ya Hacı anlamadığın şey şu.. Bizler olmayan Allah a da sövüyoruz..

Ha Muhammed, Ha Allah ikiside aynı şey...

Kuran ı İslam ilkelerine göre eleştirmiyorum...

Kuran ı Arabistan taarihi ile eleştiriyorum.. Tabi bunun içine Mısır ve Hindistan ile Mezaopotamyayıda dahil ederek..

Bir insan olarak Muhammed yaşamış olsa bile eleştirmeye hakkımız yok..

Ama ne zaman ona peygamber deir işte o anda eleştiririz..

Yaşasada yaşamasada...

Tıpkı olmayan allah gibi...

Link to post
Sitelerde Paylaş
haci Gönderildi Bugün, 01:31

Kabahat AhmetBaha'da değil. Bizde ..

Bizim beceriksizliğimzde.. Bizim aptalca İslam'a inanmamızda..

Yalnız bizimi mi? Bu aptallığı bütün dünya paylaştı.

Şimdi uyanıyorlar ama çok geç.

Gerçeklerin bilinmesine İslam artık asla izin vermeyecektir.

Hem bu gerçekleri ortaya atanlar öldürülecekler veya ölümle tehdit edilerek susturulacaklardır, hem de araştırmalar önlenecektir.

Muhammed'in yaşayıp yaşamadığı bu bağlamda hiç önemli değildir artık.

Aslında sorun Muhammed'in yaşamını aşmıştır. İslam'ın ve Kur'an'ın başlangıcı da sorgulanmaktadır ama ondan da bir şey çıkacağını sanmıyorum.

Bu kadar bekledikten sonra yeni gelişmelerden gerçeklerin çıkacağını düşünen çılgındır.

Ben işte o çılgınlardanım.

Sen özgürsün. Söv Muhammed'e istediğin kadar.

Esas düşmanla mücadele edeceğinize, onun şimşekleri üstüne çekmesi için öne sürdüğü peygamberine saldır dur..

Bu taktik 1500 yıldır işe yarıyor. Bütün şimşekleri fani Muhammed ile hadisler üstüne çekiyor. Onların arkasındaki gerçek İslam size bıyık altından gülüyor..

Bu arada Kur'an'ı bile İslam'ın ilkelerine göre eleştiriyorsunuz...

Önce İslam'ın dümen suyundan ayrılmanız lazım ama daha çok bekleyeceğiz galiba.

Ben İslam yalanına kanmayı reddediyorum kardeşim.

Bence İslam'la ilgili her şey yalan. Ben İslam'ı yalnız gördüklerim ve gözlemlediklerimle değerlendiriyorum.

Onlardaki vahşet, barbarlık, ilkellik ve bağnazlık bana yeter.

Ben Muhammed'e küfretmeden de İslam'dan nefret ettiğimi belirtebilirim.

Ben hadisler olmadan ve İslam'dan yararlanmadan da Kur'anı okur, anlar ve eleştirebilirim.

Hacım yazından anladığım şudur Kuranı Azimşşanının ülvi özelliklerini ve gizemini ve kuvvetini

kabul edersin lakin Onu Cenabı Hakkın Kelamullahı olarak göremezsin

"kolektif bilinç adı altında" delilsiz isbatsız bir hayali kurula havale edersin

burada fikrini isbatta acziyete düştüğün su götürmez bir gerçektir

bak bu kollektif bilinç olma ihtimaline karşı 4-5 maddede imkansızlığını isbat ettim:

http://forum.ateizm2.org/index.php?showtopic=27949&st=0

yazının son paragrafı ise:

körü körüne inadla karşı çıkmak ve inkardan başka birşey değil

hep söylediğim gibi devasa cisimlere uzaktan baksan küçük önemsiz görünür

senin Kurana bakış açın da böyle sathi bir nazarla bakarsın ve elbette sırrı gizemi göremezsin

yabancıların The Qur'an in its historical context kitabına ayırdığın vaktini

hakiki bir Kuran tefsirine ayırsaydın Kuran gizemini mucizesini

kendi gözlerinle görmüş olurdun Bak Risale-i Nur küliyatı bunlardan en önemlisidir.

Son söz:Allahcc vardır ve birdir Muhammed Mustafa sav Resullahdır

Güneşe Gözünü Kapayan Yalnız Kendine Gece Eder Başkasına değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş

yazının son paragrafı ise:

körü körüne inadla karşı çıkmak ve inkardan başka birşey değil

Yav ne inkarı? Ortada bir palavra var birde korkudan aklınında kıt olmasından dolayı bunlara inananlar var.

Birde inandığını sananlar var. Çık sokağa sor insanlara hiç kuran okudunuzmu diye.

%95 i hayatında hiç kuran okumamıştır.

Okuyanların çok büyük bir bölümü ise arapça anlamadan okumuşlardır.

Okuyupta anlayanlar zaten bu dini ya terk etmişler yada ondan yararlanma yoluna gitmişler.

Yani insanlar bu islam denen ucubenin ne olduğundan habersizler.

Nerede cehalet orada islam. Bunu dünyaya bakarsanız kör bile olsanız görürsünüz.

hep söylediğim gibi devasa cisimlere uzaktan baksan küçük önemsiz görünür

senin Kurana bakış açın da böyle sathi bir nazarla bakarsın ve elbette sırrı gizemi göremezsin

Bir insan kuran gibi çelişkiler abidesi, sapıklık simgesi, sadizmin en iyi örnekleri ile dolu bir kitabın tek sırrı hala insanlar nasıl oluyorda böylesi saçmalık niteliği bile olamayan bir kitaba tanrının kitabı diyebiliyorlar dır.

O sırrında cevabı açık: çünki insanlar kuranı bilmiyorlar.

O yüzden bizler her tarafta kuran okuyun diye bağırıyoruz.

Elimde olsa herkeze kuran dağıtacağım, TV lerde her akşam kuran meali okutacağımki görsünler neye inandıklarını.

yabancıların The Qur'an in its historical context kitabına ayırdığın vaktini

hakiki bir Kuran tefsirine ayırsaydın Kuran gizemini mucizesini

kendi gözlerinle görmüş olurdun

:lol::lol::lol: Kömediye bakın kuranın bir saçmalıklar yığını olduğunu kendiside kabullenmiş.

Kuranı okuyarak değil tefsirleri okuyarak mucizeleri görecekmişiz :lol:

İşte mucize bu olmalı kendine inasan diye bir varlığın bu derece kör ve beyninin ölü olması.

Bak Risale-i Nur küliyatı bunlardan en önemlisidir.

Risele dediğin şu yalancı, deli, kapkara cahil sa it nursi denen adamın karalamalarımı?

Said Nursi yalanları

Tevrat'ın bir ayeti daha: Muhammed, Allah'ın Resulüdür. Mekke onun doğum yeri, Medine hicret yeri, Şam onun mülküdür. Ümmeti ise hamd edici kimselerdir.

Syf. 433

Tevrat'ın hiçbir bölümünde, Muhammed'in adı geçmediği gibi, Mekke onun doğum yeri, ifadesi de yoktur.

Bir başka yalan, yine Tevrat'tan;

Sen benim kulum ve Resulümsün, Sana Mütevekkil adını verdim.

Syf.433

Tevrat'ta böyle bir ayet de yoktur.

Gene aynı yerde sözde Tevrat'ın ayeti;

Hazret-i İsmail'in validesi olan Hacer, evlat sahibesi olacak. Ve onun evladından öyle birisi çıkacak ki, o veledin eli, umumun fevkinde olacak ve umumun eli huşu ve itaatle ona açılacak.

Said Nursi bu ayetin Tekvin Bap 17'de olduğunu söylüyor. Tekvin Bap 17'de böyle bir ayet yok. Ancak buna benzer bir ifade Tekvin Bap 16'da 11 ve 12. ayetlerde var;

11. Ve Rabbin meleği ona dedi: İşte sen gebesin ve bir oğul doğuracaksın ve onun adını İsmail koyacaksın çünkü Rab sana olan cefayı işitti.

12. Ve o insanlar arasında yabani adam olacaktır, onun eli herkese karşı ve herkesin eli ona karşı olacak ve bütün kardeşlerinin şarkında sakin olacaktır.

Tevrat'ın ayeti açık bir şekilde İsmail'den bahsetmekte. Said Nursi, ayetteki İsmail adını kaldırıp onun yerine Muhammed'i düşündüren ifadeler koyuyor.

Said Nursi Efendi yalanlarına devam ediyor,

'Tevrat'ın bir başka ayeti:

Beni İsrail'in kardeşleri olan Beni İsmail'den senin gibi birini göndereceğim. Ben sözümü onun ağzına koyacağım; Benim vahyimle konuşacak. Onu kabul etmeyene azap vereceğim.'Ayetin aslı şu şekildedir,

Tesniye Bap 18

15. Allah'ın Rab senin için aranızdan kardeşlerinden benim gibi bir peygamber çıkaracak, onu dinleyeceksin

16. Nasıl ki, Horebde toplantı gününde, bir daha Allah'ım Rabbin sesini işitmiyeyim ve artık bu büyük ateşi görmiyeyim ve ölmiyeyim diye Allah'ın Rab'den istedin.

17. Ve Rab bana dedi, Söylediklerini iyi dediler.

18. Onlar için kardeşleri arasından senin gibi bir prygamber çıkaracağım ve sözlerimi onun ağzına koyacağım ve ona emredeceğim her şeyi onlara söyliyecek.

Musa burada Tevrat'da yazan, aranızdan kardeşlerinden ifadesini Yahudilere karşı kullanmaktadır. Muhammed Yahudi olmadığına göre, hangi mantık bu söylemin Muhammed'e ait olduğunu kabul edebilir?

Said Nursi, ayette hiçbir şekilde sözü geçmediği halde salt Muhammed ile irtibatlandırabilme gayesi ile ayetin içine Yahudilerin kardeş kolu sayılan İsmailli'leri ilave ediveriyor.

Ayrıca, Tevrat'ın Tesniye Bölümü Bap 17 deki, 15. ayete baktığımız zaman,

Mutlaka Allah'ın Rabbin seçeceği adamı üzerine kral koyacaksın, kardeşlerin arasından birini üzerine kral koyacaksın, kardeşlerinden olmayan yabancı bir adamı kendi üzerine koyamazsın.

dediğini görüyoruz. Bu ayetin hükmüne göre, Yahudiler kendi krallarını da İsmailli'lerin içinden seçmeleri gerekirdi.

Gene Bap / 17 ayet 17 şu şekilde devam eder,

Ve yüreği sapmasın diye kendisi için karılar çoğaltmayacak, ve kendisi için fazla gümüş ve altın çoğaltmayacak.

Bu tanımlama belki İsa'ya uymakta, ancak bilinir ki, Muhammed'in 13-15 karısı ve bir sürü cariyesi olmuştur. Ayrıca yaptığı gece baskınlarında ganimet olarak bir çok kadın, altın ve gümüş almıştır.

Said Nursi 433. sayfada devam ediyor,

'Eşiya Peygamberin Kitabında, kırkikinci babında şu ayet vardır:

Hak Sübhanehu ahirzamanda kendinin istifa gerde ve bergüzidesi kulunu ba's edecek ve ona Ruhu'l Emin Hazreti Cibril'i yollayıp din-i ilahisini ona talim ettirecek. Ve o dahi Ruhu'l eminin talimi vechile nasa talim eyleyecek ve beynennas hak ile hükmedecektir. O bir nurdur, halkı zulümattan çıkaracaktır. Rabbin bana kablelvuku bildirdiği şeyi ben de size bildiriyorum.- İşte bu ayet, gayet sarih bir surette, ahırzaman Peygamberi olan Muhammed Aleyhissalatü Vesselamın evsafını beyan ediyor.'

Şimdi aynı ayetin değiştirilmemiş şekline bir bakalım,

İşaya Bap / 42

1. İşte kendisine destek olduğum kulum, canımın kendisinden razı olduğu seçme kulum. Ruhumu onun üzerine koydum, milletler hakkı için meydana çıkacaktır.

2. Bağırmayacak, sesini yükseltmeyecek, ve onu sokakta işittirmeyecek.

3. Ezilmiş kamışı kırmayacak ve tüten fitili söndürmeyecek, hakkı hakikate erdirecek.

4. Ve dünyada hakkı pekiştirinceye kadar zayıflamayacak ve cesareti kırılmayacak ve adalar onun şeriatini bekleyecekler.

Her iki anlatımdaki ifadelerin birbirlerine ne kadar benzedikleri meydanda.

Ayet açıkça sesini yükseltmeyecek, tüten fitili söndürmeyecek diyor. Oysa biliyoruz ki, Muhammed silahlı saldırılarında bir çok ocağı söndürmüştür.

1 'Yâ Davud! Senden sonra, Ahmed, Muhammed, Sâdık ve Seyyid olarak anılacak bir peygamber gelecek. Onun ümmeti Allah’ın rahmetine mazhar olacak.' Halebî, es-Sîretü’l-Halebiye, 1:353; Kandehlevî, Hayâtü’s-Sahâbe, 1:18; İbni Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, 2:326; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:739; Nebhânî, Hüccetüllah ale’l-Âlemîn, 122.

2 'Ey Peygamber! Muhakkak ki Biz seni bir şahit, bir müjdeleyici, bir sakındırıcı ve ümmîler için bir dayanak olarak gönderdik. Sen Benim kulumsun ve sana Mütevekkil ismini verdim. Sen ne katı kalbli, ne huysuz ve ne de sokaklarda böbürlenerek yürüyen biri değilsin. Sen kötülüğe kötülükle de karşılık vermezsin. Sen affeden ve bağışlayan bir peygambersin. Eğriliğe girmiş olan halk onunla yolunu doğrultuncaya ve ’Lâilâhe İllallâh’ deyinceye kadar Allah o peygamberin ruhunu almaz.' Buharî, Büyû’: 5; Burhâneddin Halebî, es-Sîretü’l-Halebiye, 1:346; Dârîmî, Mukaddime: 2; Kandehlevî, Hayâtü’s-Sahâbe, 1:17; İbni Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, 2:326; Nebhânî, Hüccetüllah ale’l-Âlemîn, 105, 135; el-Acurrî, eş-Şerî’a, 444, 452; Kastalânî, el-Mevâhibü’l-Ledünniye, 6:192.

3 'Muhammed, Allah’ın Resulüdür. Mekke onun doğum yeri, Medine hicret yeri, Şam onun mülküdür. Ümmeti ise hamd edici kimselerdir.'Dârîmî, Mukaddime: 2; Halebî, es-Sîretü’l-Halebiye, 1:346-351; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:739; Nebhânî, Hüccetüllah ale’l-Âlemîn, 116; Ebû Naîm, Delâilü’n-Nübüvve, 1:72.

4 Meâli: 'Sen benim kulum ve Resûlümsün. Sana Mütevekkil ismini verdim.' Buharî, Büyû’: 5; Burhâneddin Halebî, es-Sîretü’l-Halebiye, 1:346; Dârîmî, Mukaddime: 2; Kandehlevî, Hayâtü’s-Sahâbe, 1:17; İbni Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, 2:326; Nebhânî, Hüccetüllah ale’l-Âlemîn, 105, 135; el-Acurrî, eş-Şerî’a, 444, 452; Kastalânî, el-Mevâhibü’l-Ledünniye, 6:192.

Yani işin özü şu. Said-i Nursi'nin eline Tevrat geçmemiş demek ki. Ya da şu kitaplarda böyle yazıyo, yahu bir açıp bakayım, gerçekten de böyle bir ayet varmıymış diye düşünememiş. Bakmaya lüzum bile duymamış, oı duymayınca onun ipine sarılanlar niye baksın. Onlar da bakmıyorlar. Yalan sürüp gidiyor işte böyle.

Yukardaki ayetlerin hepsi uydurmadır. Zaten o yüzden de Tevrat'tan ayet numarası verilmemiştir. Buna gerek yok çünkü müslümanlar Tevrat, Zebur falan okumazlar. Ama yine de ben yiğidim, bu ayetleri Tevrat'tan, Zebur'dan bulurum diyen varsa, aşağıdaki linkten Tevrat'a da Zebur'a da bakabilir.

Tevrat ve Zebur'u yeterli bulmayan Said Nursi, efendisini biraz daha yüceltmek için, bu sefer de, İncil'e ayetler yerleştirmekten geri kalmıyor.

İncil'de de şöyle bir ayet vardır,

Onun demirden bir asası, yani kılıcı olacak ve onunla savaşacak. Ümmeti de onun gibi olacak.

İncil'in de hiç bir yerinde böyle bir ayet yoktur.

Aynı kitabın gene 432. sayfasında,

'İncil'in ayeti:

-Ben gidiyorum, ta ki size Faraklit gelsin- Yani Ahmed gelsin. İncil'in ikinci ayeti: -Ben Rabbimden, hakkı batıldan fark eden bir peygamber istiyorum ki, edediyete kadar beraberinizde bulunsun- Faraklit, el-fariku beyne'l-hakkı ve batıl manasında, Peygamberin o kitaplarda ismidir.

Bu ayetin aslı ise aşağıdaki gibidir;

Yuhanna Bap 14

15. Beni seviyorsanız, buyruklarımı yerine getirirsiniz.

16. Ben de Baba'dan dileyeceğim ve O, sonsuza dek sizinle birlikte olsun diye size başka bir Yardımcı, Gerçeğin Ruhunu verecek.

17.Dünya O'nu kabul edemez. Çünkü O'nu ne görür, ne de tanır. Siz O'nu tanıyorsunuz. Çünkü O aranızda yaşıyor ve içinizde olacaktır.

18. Sizi öksüz bırakmayacağım, size geri döneceğim.

Ayette Görüldüğü gibi İsa, bir peygamberden değil, inandığı kutsal ruhtan söz etmektedir. Ancak Said Nursi Efendi, burada da ufak tefek saptırmalarla Muhammed'i, Hristiyanların Kutsal Ruh tanımlamasına uydurma gayretleri içerisindedir. Ayrıca, Said Nursi'nin Faraklit dediği Parakletos'dur ve Yunanca, Tesellici anlamındadır.

Dünyanın egemeni şeytan mı Muhammed mi?

Said Nursi gene yarım yamalak okuyup, yalan yanlış anladıklarını Mektubat adlı kitabında şöyle sürdürmektedir;

Yuhanna İncil'inin ondördüncü Bab ve yirminci ayeti şudur: -Artık sizinle çok söyleşmem, zira bu alemin reisi geliyor. Ve bende O'nun nesnesi asla yoktur! .- İşte 'Alemin Reisi tabiri Fahr-ı Alem demektir. Fahr-ı Alem ünvanı ise, Muhammed-i Arabi Aleyhissalatü Vesselam'ın en meşhur ünvanıdır.

Syf. 154

Öncelikle Yuhanna Bap 14 ayet 20 bu değildir. 20. Ayetin aslı aşağıdadır:

O gün anlayacaksınız ki, ben Babamdayım, siz bendesiniz, ben de sizdeyim.

Said Nursi'nin anlatmak istediği ayet, Yuhana Bap / 14'de 30. ayettir.

Artık sizinle uzun uzun konuşmayacağım. Çünkü bu dünyanın egemeni geliyor. Onun benim üzerimde hiçbir yetkisi yoktur.

Said Nursi'nin dediği şekilde kabul edelim. İncil, bu dünyanın egemeni ya da reisi demekle Muhammed'i işaret ediyor diyelim. Bir başka ayette egemen olan dışarı atıldığı zaman ne olacaktır.? O zaman da Muhammed'in dışarı atılması Nurcular tarafından kabul görecek mi?

Yuhanna Bap / 12

31. Bu dünya şimdi yargılanıyor. Bu dünyanın egemeni şimdi dışarı atılacak.

Ya da Muhamed'in işlediği suçlardan dolayı yargılanmış bulunduğu kabul edilecek mi?

Yuhanna Bap / 16

11. Yargı konusunda - çünkü bu dünyanın egemeni yargılanmış bulunuyor.

Bu ayetlerde anlatılmak istenen şeytandır. Dünyanın egemeni, ya da reisi geliyor ifadelerinden kast edilen, şeytanla birlikte geldiğine inanılan kötülüklerdir.

Ama okuduğunu yarım yamalak anlayan, ya da bir çok İslamcı da görüldüğü gibi, okuduklarını arzu ettiği şekilde anlamak isteyen Said Nursi Efendi, hem kendisi çelişkiler içinde kalmış, hem de takipçilerini yanlış bilgilendirmekten öte bir şey yapmamıştır.

Bütün bu karşılaştırmalar, Said Nursi'nin yalan ve saptırmalarını açıkça göstermektedir. Bu yazılanları araştırma zahmetine katlanmayan Nurcular'da (örneğin Soro) inandıkları efendileri Said Nursi'nin dediklerini aynen kabul etmektedirler.

Burada açıkça karşılaştırılması yapılan yanlışlar ve doğrular, onları bu yanlış ve sabit inançlarından vaz geçirebilir mi sorusuna gelince ise, cevap hayır'dır. Hiçbir Said Nursi inanırı, hiç bir şekilde aklını kullanmak zahmetine katlanmayacak ve bu ispatı meydanda olan doğruları kabul etmeyecek, neye inanıyorsa ona inanmaya aynı şekilde devam edecektir.

Said Nursi bilindiği gibi 1876-1960 yılları arasında yaşamıştır.. Kitaplarını da 1900 yılından sonra yazmaya başladığına göre, İncil ve Tevrat’dan yaptığını söylediği alıntıları da bu yıllar arasında yapmış olması gerekmektedir.

Nurcu İslamiler, efendileri Said Nursi’nin, ayetlerinde Muhammed’den adıyla bahseden hakiki İncil’den alıntılar yaparak Muhammed’in geleceğinin İncil’de yazılı olduğunu gösterdiğini iddia etmektedirler. Gene bu iddialara göre, Muhammed’in gelişini bildiren ayetler güya İncil’in içinden çıkartılarak değiştirildiği için, bugün elimizde bulunan İncillerde Muhammed’le ilgili herhangi bir ifade bulunmamaktadır.

Bu durumda öyle görünmektedir ki, Said Nursi Efendi, İncil’in, M.S.200 yılından beri yazılan, ya da matbaanın icadından sonra çeşitli ülkelerde milyonlarca basılan orjinallerinden birini bulmuş ve alıntılarını bu orjinal İncillerden yapmıştır. Daha sonra, yüzyıllardır İtalya, Fransa, Almanya gibi, onlarca Hristiyan ülkede yüzyıllardır basılmakta olan milyonlarca İncil, hiçbir ülkede iz bırakmadan birdenbire dünyadan yok edilmiş ve yerlerine, içinden Muhammed’le ilgili ayetlerin çıkartıldığı sahteleri geçirilmiştir. Ve bu yüzden Nurcu İslamilerimiz bu iddialarını ispatlayamamanın sıkıntısını çekmektedirler.

İşte, tipik İslam mantığına uygun bir hikayedir bu.. Bütün Müslümanlar’da bu hikayelerle büyür ve hiçbir araştırmaya gerek duymadan, kulaktan dolma yalan yanlış bilgilerle İncil’in değiştirilmiş olduğunu iddia ederler. Pek tabidir ki, buradaki asıl amaç, Muhammed’in varlığının İncil’de geçiyor olduğuna insanları inandırarak, buradan İslam’a ve peygamberine prim yapmaktır. Böylesi bir amaç uğruna her türlü yalan mübahtır onlar için..

Bugün, bir çok müze ve özel kolleksiyonlarda, İncil’in M.S.200 lü yıllara kadar dayanan eski Yunanca, el yazması nüshaları bulunmaktadır. Bu nüshaların en önemlilerinden biri, Sina Dağı’nın eteğindeki bir manastırda bulunan 4. yüzyıla ait, Kodeks Sinaitükus’tan alınan Eski Yunanca el yazması örneklerdir.

Bütün bu eski İnciller’e de baktığımız zaman, içlerinde Muhammed’le ilgili herhangi bir ayet görememekteyiz. Zaten, dikkat edilecek olursa, Said Nursi’nin, Yuhanna 14. Bap / 30.ayetden başka ayet numarası vererek gösterebildiği bir ayet yoktur. Örnek olarak verdiği bu ayet’de, gerçekte şeytan’ın anlatıldığının farkında mıdır bilmiyoruz. Muhammed'i şeytan yerine koymuştur. Çünkü bu ayetle ilgili diğer iki ayet, Yuhanna 12. Bap / 31. ve Yuhanna 16.Bap / 11. ayetleri farklı bap'larda bulunmaktadır. Yuhanna 14. Bap / 30 ayeti örnek olarak vermesinin sebebi, insanları burada kullanılan 'alemin efendisi yada egemeni' ifadesi ile kandırabileceğini düşündüğündendir.

Görüldüğü gibi, Said Nursi Efendi hazretleri, Muhammed’i tanımlamasına yardımcı olabileceğini düşündüğü benzer bir ifade bulduğunda, hemen bap ve ayet numaralarını vermektedir, ancak verdiği diğer örnekler için, Tevrat’ın bir ayeti, Zebur’un bir ayeti veya İncil’in bir ayeti diyerek, kaynak belirtmekten kaçınan anlatımlar kullanmaktadır. Çünkü bilmektedir ki, ayet numarası verirse insanlar verilen bu ayet numaralarına göre söylediklerini kontrol etmek isteyebilirler. Başka türlü, onca ayetin içinden bu ayetleri arayıp bulmaları zordur. Bu ucuz yaklaşımı açıkça göstermektedir ki, bu Said Nursi Efendi, iddialarını kuvvetlendirmek için inandırdığı insanları aptal yerine koyarak yalan söylemekten çekinmemektedir

Örneğin başka bir kitaptan yaptığı alıntının farkına varılamayacağına inanır alıntı hırsızı. Öyle ümit eder. Ya da farkına varılana kadar istediğimi elde ederim diye hesaplar.

Said de hoca takımının ve çevresindekilerin İncil ve Tevrat hakkındaki cehaletini görerek cesaretlenmiştir muhakkak. Onun döneminde ne bilgisayar var ne internet. Hangi bilgili kişi çıkacak da hem onun tüm yazdıklarını okuyacak hem de İncil ve Tevrat'ı araştıracak? Farzedelim ki 1-2 kişi çıktı farketti bu yalanı. Kime, nasıl anlatacak? Üstelik 'kafir' suçlamasıyla karşı karşıya kalacak. 'Kur'an'da dahi yazıyor inanmıyor musun? ' diyecekler. Bu, bugün dahi böyle..

Ayrıca inananlarını öyle bağlamışlardır ki gerçekleri tüm çıplaklığıyla ortaya koyduğunuzda dahi peşinden gitmeyi sürdürürler. Akıllarına düşen bir şüpheyi, çelişkiyi şeytandandır diye düşünüp kafalarından atmaya çalışır, ondan uzak dururlar.

Sonuçta günü kurtarmayı da başarırlar. Emellerine ulaşamasalar da hala bu çağda kutsal-saygın biiymiş gibi anılır, haklarında kitaplar yazılır, günler düzenlenir, çizgi flimler yapılır.

Said Nursi hazretleri diyor ki Hizmet Rehberi'nde;

Risalelere itiraz edilemez. İtiraz eden peygamber bile olsa itibar edilmez. İspatı mı? İşte:

'Mekke-i Mükerremede dahi-farz-ı muhal olarak-Risâle-i Nur’un aleyhinde bir îtiraz kutb-u azamdan dahi gelse, Risâle-i Nur şakirtleri sarsılmayıp, o mübarek kutb-u azamın îtirazını iltifat ve selâm sûretinde telakkî edip, teveccühünü de kazanmak için, medar-ı îtiraz noktaları o büyük üstadlarına karşı izah etmek, ellerini öpmektir.'

Kutb-u azam: peygamber ya da zamanın dinde en yüce öğreticisi, rehberi

Saff suresi ayet 6

6.Hani Meryem oğlu İsa da: 'Ey İsrailoğulları, gerçekten ben, sizin için Allah'tan gönderilmiş bir elçiyim. Benden önceki Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra ismi 'Ahmed' olan bir elçinin de müjdeleyicisiyim' demişti. Fakat o, onlara apaçık belgelerle gelince: 'Bu, açıkça bir büyüdür' dediler.

Tevrat'ta Ahmet adında kimse geçmiyor. Muhammed, kendinin bir adının da Ahmet olduğunu iddia edip, işte ben oyum diyor. Ama ne eski ne yeni Ahit'te Ahmet yok. Birileri de Kuran'ı yalancı çıkartmamak için böyle bir ayet uydurup Tevrat'a sokmaya çalışıyorlar. Ancak ne yazık ki bu kitap dünyada en çok basılmış olan kitap. Öyle kolayca bir iki uydurmayla değişecek durumda değil.

Uydurmacılar ekolünden farklı bir ekol de var tabii. Bunlar da kelimelerle ve fikirlerle oynayanlar ekolü. Elmalı'ya göre 'Âkıb, kendisinden sonra Peygamber gelmeyen 'son Peygamber' demektir'. Ama Ahmet 'hamd'dan geldiğine göre kolayca 'Akıb'a dönemez. Lafı evire çevire 'ihbar'a kadar getirir. Haber verici, müjdeci falan gibi bir son peygamber olayına çıkarır sonunda. Yani Ahmet, müjdecidir, bundan bahsediliyor der. Çünkü adam biliyor ki Tevrat'ta Ahmet diye biri yok. Ne yapsın, evirip çeviriyor.

Olayın bence Muhammed'in de Tevrat'ı yarım yamalak bilmesinden kaynaklı. Bahsedildiği gibi birşey Yeşaya (yada eski çevirideki adıyla İşaya) kitabında geçiyor. Aslında peygamberlerin kitapları olarak geçen kitaplarda benzer başka ifadeler de vardır. Bunu daha önce İbrani tarihinde anlatmıştım. Yahuda ve İsrail devletlerinin Babil ve ardından Asur tarafından yıkılmasının ardından bu tür çokça peygamber/kahin çıkıp kurtarıcılık iddiasında bulunurlar. Bunlar gelecekten haber veren ve kurtarıcı bir peygamberi müjdeleyen kişilerdir. Bu müjdecilik halkın eziyet görmesinden, köle hale geti-rilmesinden kurtuluş olmanın da ötesinde ilahi anlamlar eşliğinde verilir. Sonraki yüzyıllarda bu kültür sürer ve hıristiyanlık da bunun üzerine kurulur zaten.

İşte bunlardan Yeşaya kitabında geçen öyküler üzerine çokça tartışılmış. Bu bölümü aktarıyım size:

Kulun Acı Çekmesi ve Yücelmesi

13 Bakın, kulum başarılı olacak; Üstün olacak, el üstünde tutulup alabildiğine yüceltilecek.

14 Birçokları onun karşısında dehşete düşüyor; Biçimi, görünüşü öyle bozuldu ki, İnsana benzer yanı kalmadı;

15 Pek çok ulus ona şaşacak, Onun önünde kralların ağızları kapanacak. Çünkü kendilerine anlatılmamış olanı görecek, Duymadıklarını anlayacaklar.

1 Verdiğimiz habere kim inandı? RAB`bin gücü kime açıklandı?

2 O RAB`bin önünde bir fidan gibi, Kurak yerdeki kök gibi büyüdü. Bakılacak biçimden, güzellikten yoksundu. Gönlümüzü çeken bir görünüşü de yoktu.

3 İnsanlarca hor görüldü, Yapayalnız bırakıldı. Acılar adamıydı, hastalığı yakından tanıdı. İnsanların yüz çevirdiği biri gibi hor görüldü, Ona değer vermedik.

4 Aslında hastalıklarımızı o üstlendi, Acılarımızı o yüklendi. Bizse Tanrı tarafından cezalandırıldığını, Vurulup ezildiğini sandık.

5 Oysa, bizim isyanlarımız yüzünden onun bedeni deşildi, Bizim suçlarımız yüzünden o eziyet çekti. Esenliğimiz için gerekli olan ceza Ona verildi. Bizler onun yaralarıyla şifa bulduk.

6 Hepimiz koyun gibi yoldan sapmıştık, Her birimiz kendi yoluna döndü. Yine de RAB hepimizin cezasını ona yükledi.

7 O baskı görüp eziyet çektiyse de Ağzını açmadı. Kesime götürülen kuzu gibi, Kırkıcıların önünde sessizce duran koyun gibi Açmadı ağzını.

8 Acımasızca yargılanıp ölüme götürüldü. Halkımın isyanı ve hak ettiği ceza yüzünden Yaşayanlar diyarından atıldı. Onun kuşağından bunu düşünen oldu mu?

9 Şiddete başvurmadığı, Ağzından hileli söz çıkmadığı halde, Ona kötülerin yanında bir mezar verildi, Ama öldüğünde zenginin yanındaydı.

10 Ne var ki, RAB onun ezilmesini uygun gördü, Acı çekmesini istedi. Canını suç sunusu* olarak sunarsa Soyundan gelenleri görecek ve günleri uzayacak. RAB`bin istemi onun aracılığıyla gerçekleşecek.

11 Canını feda ettiği için Gördükleriyle*fu* hoşnut olacak. RAB`bin doğru kulu, kendisini kabul eden birçoklarını aklayacak. Çünkü onların suçlarını o üstlendi.

12 Bundan dolayı ona ünlüler arasında bir pay vereceğim, Ganimeti güçlülerle paylaşacak. Çünkü canını feda etti, başkaldıranlarla bir sayıldı. Pek çoklarının günahını o üzerine aldı, Başkaldıranlar için de yalvardı.

Bu metin yüzyıllardır Hıristiyanlar tarafından İsa'nın gelişinin önden haber verilmesi olarak yorumlanmış. Halbuki İsa efsanesi de bu öykülerin üzerine kurulmuş durumda. Bir tür efsane olarak Ortadoğu'da anlatıla gelen bu hikayelerden Muhammed de kendisine bir pay çıkarmış. Zaten ondan önceki yüzlerce peygamber de işte gönderilecek olan biziz diyorlardı. Ancak bu bir Yahudi geleneği iken Muhammed olayı Arap'lara da taşımış.

KAYNAKLAR:

saidi nursi yeni asya tarafından1994 te yayınlanan saidi nursi külliyatı (toplu eserleri)

http://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp? Section=Kulliyat&Book=Mektubat&Page=167

http://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp? Section=Kulliyat&Book=Mektubat&Page=167

http://www.kutsalkitap.com/kkitap/

http://www.suleymaniyevakfi.org/modules/...resail.doc

http://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp? Section=Kulliyat&Book=HizmetRehberi&Page=163

Son söz:Allahcc vardır ve birdir Muhammed Mustafa sav Resullahdır

Güneşe Gözünü Kapayan Yalnız Kendine Gece Eder Başkasına değil

Link to post
Sitelerde Paylaş
Hacım yazından anladığım şudur Kuranı Azimşşanının ülvi özelliklerini ve gizemini ve kuvvetini

kabul edersin

Yaw Ahmetbaha yanlış anlamışşın adamın(haci oliyor) gizemden kastı şu;

Kuranı kim/kimler yazmış?

Kaç senede yazılmış?

Yazılma esnasında ayetler değiştirilmiş mi?(yani hiç kimsenin bilmediği bir pre-kuran var mı?)

En önemlisi hangi amaç için yazılmış?

yani gizem derken kastettiği şeyler bunlar, adam(haci oliyor) Kurana ulvi, kuvvetli filan dememiş(en azından ben rastlamadım boyle bir yazısına)

Link to post
Sitelerde Paylaş
google dan önce de vardı onlar.zaten söylenecek laf kalmayınca hep google derler.

benim söylememe ne hacet Puin sölemis zaten söylenecekleri

Sayın Kadı İsmail el-Ekva hazretleri,

Zât-ı âlinize en muhlisâne hürmet ve selâmlarımı sunarım.

Yemenli dostlarımdan bana ulaşan haberlere göre, Alman araştırmacıların Yemen'deki eski eserler arasında bir elyazması Kur'an nüshası bulduklarından ve bu elyazması nüshayla müslümanların bugün ellerinde bulunan Kur'an nüshaları arasında ciddi farklılıklar tesbit ettiklerinden söz eden ['The Atlantic Monthly' adlı] Amerikan dergisinin yaptığı neşriyât, Yemen Eski Eserler Müdürlüğü'nde görev yapan yetkililere karşı halkın büyük bir tepki göstermesine sebebiyet vermiş... 312 sayılı el-Belağ dergisinin iddia ettiği üzere, güyâ Yemen'li yetkililer İslâm dünyasında büyük bir fitnenin ortaya çıkmasını önlemek amacıyla uzun bir süredir bu gerçeği (!) saklamaya çalışıyorlarmış...

Sizi temin ederim ki el-Belâğ'ın hem Amerikan dergisinin neşriyâtından, hem Yemen yazmalarına dâir söylenenlerden hareketle yaptığı suçlama ve karalamalar tamamen asılsızdır ve hiçbir esasa dayanmamaktadır; benim ve meslektaşım Dr. Graf von Bothmer'in Saarbrücken Üniversitesinde sürdürdüğümüz Kur'an araştırmalarına ilişkin mâhud iddialar da aynı şekilde hilaf-ı hakikattir.

Yemen ile Almanya'nın bilimsel işbirliği çabalarını baltalamayı hedef alan bu müessif saldırılardan dolayı fevkâlede üzgün olduğumu belirtmeliyim. Bu saldırıyı tertib eden odakların hedeflerine ulaşmak için zamanlama itibariyle Almanya Dışişleri Bakanı'nın Yemen'i ziyaret ettiği haftayı seçmeleri size de ilginç gelmiyor mu? (...)

Amerikalı yazarı [Toby Lester] şahsen tanımam, kendisiyle sadece birkaç kez telefonla görüştüm, o kadar... Benim samimi kanaatime göre, sözkonusu Yemen nüshalarıyla eldeki Kur'an nüshaları arasında ciddiye alınabilecek hiçbir farklılık mevcut değildir; bu yeni nüshalarda tesadüf edilen yegâne ihtilaf, -Allah'a şükür- sadece sözcüklerin imlâsıyla ilgili Kur'an'ın kendisine aslâ zarar vermeyecek olan küçük birtakım yazım farklılıklarından ibarettir. Zaten "İbrahîm-İbrahim"; "Kur'ân-Kur'an"; "simâhum-simahum", vb. farklılıklara da Kahire'de basılan mushaflarda işaret edildiği herkesçe bilinmektedir.

bak Puin senin hakkında ne diyor

Gözlerini kin bürümüş birtakım cahillere gelince, onları ciddiye almayıp kendi hallerine bırakmak en doğrusu olacaktır...

şimdi Puin haksız ise sen de iddia ettiğin şeylerde tutarlı isen

iki ayet getir bakalım San'a kuranından ve günümüz kuranından ve ispatla bize mana farklarını okey mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş
aisto Gönderildi Bugün, 11:08

Yaw Ahmetbaha yanlış anlamışşın adamın(haci oliyor) gizemden kastı şu;

Kuranı kim/kimler yazmış?

Kaç senede yazılmış?

Yazılma esnasında ayetler değiştirilmiş mi?(yani hiç kimsenin bilmediği bir pre-kuran var mı?)

En önemlisi hangi amaç için yazılmış?

yani gizem derken kastettiği şeyler bunlar, adam(haci oliyor) Kurana ulvi, kuvvetli filan dememiş(en azından ben rastlamadım boyle bir yazısına)

"Kur'an ne zaman kodlanıp kanunlaştırıldı ve kutsallaştırıldı?

Önde bu ikisi arasındaki farka işaret edelim.

Kodlanma yazılı bir metnin bir daha değiştirilmemek üzere kesinleşmesidir.

Bu şekilde kodlandığı kabul edilen (kanunlaşan) metinin alternatifleri varsa,

onlar yanlış olarak kabul edilir ve çoğu kere yok edilirler.

Kutsallaştırılma ise yazılı metnin toplum içinde sorgulanmayan bir otorite olmasıdır.

Kutsallaştırılmış ve kodlanmış bir yazılı metin, ne değiştirilebilir, ne de sorgulanabilir.

Ancak burada ilginç bir çelişki vardır.

Yazılı bir metnin kodlanması için toplumun daha önceden kabul ettiği

bir takım ilkeleri içermesi, yani öncü bir yazılı metne dayanamsı gerekmektedir.

Aksi takdirde toplumun o yazılı metni kodlaması yani kanunlaştırması için bir neden olmamalıdır.

Bu neden o metnin kutsal kabul edilmesi olmalıdır.

Bu durumda yazılı bir metnin kodlanmasını onun kutsallaştırılmasından soyutlamak mümkün değildir.

Bu iki süreç tam olmasa bile aynı şeylerdir.

Osman'ın Kur'an'ı ilk kutsallaştıran halife olduğu söylenmektedir.

Buna şimdilik meydan okumayıp, doğru kabul edelim. Bu konuda başka rivayetler de vardır.

Eğer Muhammed Kur'an'ı yazdı ise, Kur'an daha kodlanmadan kutsallaştırılmış olmalıdır.

Osman'ın bütün yaptığı kutsal bir metni kanunlaştırmaktır.

Yani bu kodlama ve kutsallaştırma süreçleri ters bir şekilde işlemiştir.

Zaten kutsal olan bir metin kodlanmıştır. Bu görüşü İslam'ın resim görüşüdür.

Muhammed tek başına Kur'an'ı yazmış yani Kur'an Muhammed'in ağzından çlıkar çıkmaz kutsallaşmıştır.

Daha sonra yasallaştırılmıştır.

Buna inananlar elbette İslam tarihini kabul eden Müslüman'lardır.

Kur'an'ın Muhammed tarafından yazılmadığının çok sayıda delili vardır.

Ama yine de o delillerin kesinliği yoktur.

Kur'an'ın nasıl yazıldığı gizemini günümüzde de korumaktadır."

Haci rootadmin

hacı abinin yazısı bu arkadaşım ilk sayfada da yazıyor

islami magazini bırakıp biraz kendini okumaya versen görürdün

hacı bu fikirleri vahiyle almadı çevirisiyle uğraştığı The Qur'an in its historical context den esinlendiğini

kendi söylüyor

kuranı gizemli yapan yukarıda işaretli kısımdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
hacı abinin yazısı bu arkadaşım ilk sayfada da yazıyor

islami magazini bırakıp biraz kendini okumaya versen görürdün

hacı bu fikirleri vahiyle almadı çevirisiyle uğraştığı The Qur'an in its historical context den esinlendiğini

kendi söylüyor

kuranı gizemli yapan yukarıda işaretli kısımdır.

O kitabı ben de okudum, kuran ulvi yüce bir kitaptır demiyor...

Bak bu kitapta deil ama başka bir yerde başka bir ünlü araştırmacı Lester şunu diyoyor

>>Bu gün dünyada ideolojik olarak en etkili metin Kurandır...

tarihinde aisto tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...