Jump to content

kuranı rezil eden matematiksel hata nihayet yanıtlandı..


Recommended Posts

52 dakika önce, Kataküteist yazdı:


 

Sayısız vârislik kombinasyonlarını, kalansız (bölünebilir) bir bütün olarak çözüme kavuşturacak sâbit (değişmez) oranlar yoktur, bu olamaz. Vâris Kombinasyonları değişirken dikkat edin bütün oranların sâbit kalmasını beklemek Pi sayısının kalansız bölünmesini beklemek kadar mantıksızdır. Düşünebildiğiniz en gerizekâlı (kritersiz) bir hukuk sistemi (yönetim mantığı) hayâl edin.

 

 

:D

 

medeni hukuk arabın tanrısının çözemediği bu çözülmesi imkansız sorunu kolayca aşmış görünüyor.

 

arabın hukukunda ise, arabın tanrısının bile çözemediği bu imkansız problem, avliye ve reddiye ile aşılmış.

 

her iki durumda da, arabın tanrısının basit aritmetik işlemlerinden bile aciz, uyduruk bir masal kahramanı olduğunu görebiliyoruz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 755
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

4 dakika önce, Kataküteist yazdı:


Senin âdâletten anladığın buysa, Türkiye'de ki bütün mal varlığını toplayıp paraya çevirelim, kişi başına bölelim ve dağıtalım ister misin? 

 

Yukarıda kapı gibi mesajın var, ne demiştin?

 

Bir saat önce, Kataküteist yazdı:

Mirâs taksimi birçok permütasyonu ihtivâ eden problematik bir mevzûdur. Sayısız kombinasyonlardan, değişkenlerden oluşabilecek mirâs dağılımlarını eşit paydayla kalansız olarak çözebilen,, baştan belirlenmiş sâbit oranlar yoktur, olamaz. Ama bizim ateistler ve misyonerler sâbit oranlar olabileceğini düşünüyorlar.

 

Bak koyu yapalım, biraz büyütelim, kırmızıya boyayalım da ne demişsin iyice görülsün.

 

Medeni kanun bunu yapıyor diyoruz sen Allah'ın beceremediğini, insanların becermesini kaynatmaya çalışıyorsun kıvırarak.

 

Kıvır, kıvır izlemesi eğlenceli oluyor.

 

Not: Benim mirasçılarıma düşecek mal varlığımın düzenlemesi ile tüm Türkiye'ye dağıtmak aynı şey tabii.

 

Bu dediğin Kuran'da anaya babaya 1/6 pay düşüyor ya, senin Türkiye'deki bütün mal varlığını toplayıp paraya çevirip her anaya babaya 1/6 hisse vererek dağıtmak gibi bir şey mi oluyor?

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
33 minutes ago, Kataküteist said:

Buraya kadar ki kısmı anladıysan devâm edeyim, anlamadıysan boşa kürek çekmeyelim.

Sayısız vârislik kombinasyonlarını, kalansız (bölünebilir) bir bütün olarak çözüme kavuşturacak sâbit (değişmez) oranlar olduğunu zannetmenin, konu başlığında zikredildiği gibi bir düşünce zilleti olduğunu,, misyoner ve ateistlere yakışan bir düşüncesizlik rezilliği olduğunu anladıysan devâm edeyim.

 

Ben konuyu anladım. Bu iş çok zor ve de zahmetli, oranların şöyle böyle değişmez olmaması külfet yaratıyor demeye getiriyorsun.

Peki sen, inandığın tanrının kadiri ve alimi mutlak olduğunu ve bunun ne demek olduğunu anladın mı, idrak edebildin mi?

Bunu idrak edememiş şekilde yazıyorsun çünkü. Allahı ve kuranı aciz insanın yetersizliği ve onun matematiğinin handikaplarına mahkum ve de edilgen kılıyorsun.

 

19 minutes ago, Kataküteist said:

 Bak Teflon, daha cevâbın giriş kısmını bile anlamamış, bir de gülüyor, devâm etmek sence de vakit isrâfı olmaz mı?

 

Gülme kısmını bu cevaba dair değil, dünkü meselede hemen küsmüş olmana bir gönderme olarak (özellikle) kibarlık cümlemin arkasına koydum. ;)

........................

Sen dedin ki: Bu problematik mes'elede, hem de ümmî bir topluma oran verebilmek, âdâlete bağlı kalarak oran verebilmek ve iki âyette mes'eleyi çözmek, ancak Allah'a mahsûstur. Kur'ân bir mu'cîzedir.

Ben sordum ki: İyi de, allah iki ayette falan meseleyi çözememiş ki..?? Nerede çözüm, nerede allah'a mahsus?

 

Bir de sordum ki: Bir de Avliye hesabı ile mesele çözülmüş mü?

 

Mesele ve sorduğum sorular çok basit. İkisine de evet ya da hayır demen yeterli.

 

Senin tanrın kadiri ve alimi mutlak değil mi..? Yani kısıtsız. O vakit en karmaşık meseleleri ve matematik hadiselerini dahi tek bir cümlede, aciz insana dahi anlatabilecek kudrete sahip mi? Evet. Öyle olması lazım. Ama kitapta bunu göremiyoruz..?  

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
11 dakika önce, Kataküteist yazdı:

Sundance,, Kur'ânda ana babaya 1/6 Pay düşmesiyle, Türkiye'deki mal varlığını eşit paylaştırmak ayrı konular. Sana matematik eşitliğin âdâlet olmadığını anlatmak için verilmiş bir örnek. Sizde biraz odaklanma problemi görüyorum.

 

Öyle olur işte...

 

Allah eline yüzüne bulaştırınca ona kul olan da berikinde odaklanma problemi görür, diğerinde ruhsal problem görür, öbüründe arıza görür.

 

Eeee naparsın, cevapsız kalıp da yerin dibine girmek var sonunda. 

 

El mahkum karşındakinde bir şeyler göreceksin.

 

Şeyhinde keramet, kölelikte rahmet gören elbet odaklanma problemi de görür.

 

:D

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 dakika önce, Kataküteist yazdı:

Pi sayısının kalansız çıkmasının imkânsız olması gibi, kız ve erkek çocuklarının sayılarının ve kardeşlerin sayılarının ve cinsiyete bağlı oranların değiştiği, zevcelerin anne ve babaların dâhil olduğu ve olmadığı her sayısız olasılıkta, eşit paydalı ve kalansız bir mirâs dağılımını verebilecek, önceden beirlenmiş sâbit oransal bir formül ummak düşüncesizliktir, mantık zâfiyetidir.

 

Okumak isteyen için:

 

Medeni kanun miras paylaşımı.

 

6 madde ile miras paylaştırmayı başarmış.

 

http://hukukyedi24.blogcu.com/turk-medeni-kanunu-miras-hukuku-1-kisim-madde-495-574/11406788

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, Kataküteist yazdı:

 
Bak Teflon, daha cevâbın giriş kısmını bile anlamamış, bir de gülüyor, devâm etmek sence de vakit isrâfı olmaz mı?

 

:D çağdaş bilimden yarım yamalak terimler almış müslümancıkların, üstün kavramlarla süslemeye çalıştıkları zırvalar, sonuçta zırva olduklarından, çok da çaba gerekmiyor anlamak için.

 

sayısız kombinasyonlu miras sorunları bulunmuyor ve bulunan olasılıkların hepsi de çağdaş hukuk ile kolayca çözülmüş durumda. yapacağınız, miras hukuku üzerine bir iki satır okumak. bunu da yapmıyorsunuz ne yazık ki.

 

diğer yandan: ilk savınız, uyduruk tanrınızın da size göre imkansız olan bu sorunu çözemediğinden bahsediyor. bu durumda, yetersiz bir tanrının peşinden gitmenizin nedeni nedir?

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 hours ago, Kataküteist said:

Hayır, öyle demiyorum. Sürekli mîrasçı kombinasyonlarının değiştiği durumların hepsi için geçerli, sâbît bir oran, sâbit bir yüzdelik pay beklentisi içinde olmak, akılsızlıktır diyorum. Akılsızlıkla suçlayan kişiye akılsız diyorum.  Hani,  2/3 + 1/6 + 1/6 + 1/8 eşittir diyerek topluyor ya bu toplama işinin bir geri zekâlılık olduğunu söylüyorum.

Şimdi anladıysan, evet gerçekten gerizekâlılık diyorsan senin sorularına geçeyim.

 

Şuradan ne anlıyorsun: "oranların şöyle böyle değişmez olmaması.." Yanii, her durum için sabit bir yüzdelik pay beklememek. Demek ki neymiş? Benim yazdığımla aynı kapıya çıkyormuş. Ben daha kısa ve özet yazmışım sadece. Niyetim laf salatası değil çünkü.

 

Senin anlamadığın nokta ise bu durumun hiçbir şeyi değiştirmeyeceği ve cevap vermekten ısrarla imtina ettiğin soruların halen geçerliliğini koruması. O sorular senin iddia ettiğin durumla tam olarak ilişikli dahi değil.

 

O vakit baştan alıyoruz. (Hatta istersen durumun senin dediğin gibi olduğunu kabül et, o durumda verilmesi gereken cevapları yaz.)

 

1-) Sen dedin ki: Bu problematik mes'elede, hem de ümmî bir topluma oran verebilmek, âdâlete bağlı kalarak oran verebilmek ve iki âyette mes'eleyi çözmek, ancak Allah'a mahsûstur. Kur'ân bir mu'cîzedir.

Ben sordum ki: İyi de, allah iki ayette falan meseleyi çözememiş ki..?? Nerede çözüm, nerede allah'a mahsus?

 

2-) Bir de sordum ki: Bir de Avliye hesabı ile mesele çözülmüş mü? çözülmüş mü, çözülmemiş mi?

 

3-) Hatta aşağıda medeni kanun örneği verilmiş ve 6 maddede çözüldüğü gösterilmiş. Şayet mayet olması olmaması bir şey değiştiriyor mu? Sonsuz madde ya da permutasyon değil, sadece 6 madde yetmiş. Aciz insan bunu 6 maddede halletmiş.

 

Ayrıca, e madem bu hesap oradan yazan şekli ile tam hallolmuyor, eksik ve de yanlış çıkıyor, o zaman ya tamamını göster alimi mutlak olduğun üzere, medeni kanunda bu iş 6 maddede halledildiği üzere, ya da hiç koyma! Ya da ayetin sonuna "bu iş bu kadarla bitmiyor, bu işin farklı olasılıkları için farklı hesap yapılması gerekiyor, hesaplar sonucun kalanlı çıkmasına dikkat edilerek yapılmalı" diye bir şerh düş de, biz de senin bu drumun farkında olduğunun farkına varalım ey tanrı! Bunu gerçekten bir tanrı mı yazmış, yoksa bu hatalı durumlardan bi haber elin matematik yoksunu cahil bedevi insanı yazmış şüphesine düşmeyelim. Hayır biz neden tanrı adına niyet okuması yapıp, onun adına karar vererek tanrıcılık oynamak zorunda bırakılıyoruz ki..Çıkan her arızada bahane belli: o vakit tanrışurada şub-nu demek istemiştir. Şunu şunu üstü örtülü olarak kastetmiştir. Üstünü örtme kardeşim. Sen son kitapsın. Nihai mesajsın. O zaman gereğini yerine getir.

 

Mesele ve sorduğum sorular çok basit. İkisine de evet ya da hayır demen yeterli.

 

32 minutes ago, Kataküteist said:

İşte sizin peşinden gittiğiniz misyoner aynen bunu yapıyor. Âyetteki öncelikleri görmüyor. Görmediği için, hiçbir şekilde mümkün olmayacak,, genelgeçer başlangıçta sâbit oranlar olabileceğini düşünüyor ve bütün kombinasyonlarda bu sâbit oranların bire denk düşmesi beklentisi içine giriyor.

Âyetlerde bu öncelikler vâr. Dikkatli bakın.

 

O öncelikler nerede? Göstersene. (Öncelikler vardır yoktur demiyorum. Sen göster önce)

Aklına gelen her durumu yazmış işte. Hayır zaten bu konuya giriyorsan, hepsini vermek zorundasın. Yorumu insana bırakmamalısın. Ya da hiç girmemelisin. Yiyemeyeceğin miras hesabının altına yatmamalısın. Tanrı her durumu kapsayıp genelleyebilcek parantezlere almaktan aciz midir? Ayetin sonunda bir de kimin size daha yakın olduğunu bilmezsiniz, allah bunu tespit etmiştir yazmış. E diğer durumlarda nasıl tespit edecez biz bilmiyorsak eğer? Diğer akrabalar? Hayır bu ayet bu konuda (akraba vb.) hepsini kapsıyorsa eğer, öteki taraftan neden hepsini kapsayamamış?

 

Bir de misyoner demiş. Yahu belki de elin adamı zaten bu ayeti de gördüğü için bu dinden çıktı. Şimdi belki de sizin de bu duruma nasıl hayret etmediğinizi anlamak için soruyor?

 

Tanrının kadiri ve alimi mutlak olduğu iddiası ortada durduğu müddetçe, hiçbir soru mantıksız olamaz.

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
On 12/12/2017 at 12:12, araştırmacı21 yazdı:

 

KUR’AN DA MİRAS DAĞITIMIYLA İLGİLİ HİÇBİR MATEMATİKSEL HATA YOKTUR !!!

 

Diyelim ki bir erkek öldü ve geride eşi, 3 kizi, anne ve babasını mirasçı olarak bıraktı.Geride bıraktığı tereke de 120 lira olsun!

 

Bu 120 liranın;  kur’an’a  göre mirasın 1/8 eşe,1/6 anneye, 1/6 babaya ve 2/3 kızlara verilir.

 

 

 

bence Nisa-11 'i yanlış yorumlamışsınız.

Bu ayet, eşlerin her ikisinin olmadığı durumu anlatıyor.

Eş varken anne,baba neden pay alsın ki? 

tarihinde Rookie Explorer tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
11 minutes ago, Kataküteist said:

Ben daha Çözüme girmedim ki, "şimdiye kadar yazdıklarımı anladıysanız, devâm edeceğim, çözüme başlayacağım" diyorum.
Türkçe konuşuyorum. Şu âna kadar mes'eleyi çözdüm iddiâsında bulunmadım ki, boşuna yazı yazmışsın.

Bakın heralde beşinci tekrârı yapıyorum;

Şu âna kadar eğer anlatabildiysem Soruyu soran misyonerin dangalaklığını anlamış olmanız lâzım.
Bu mantıksızlığı te'yîd ediyorsanız, mutabıksak, mes'eleyi anladınız kabûl edeceğim. 
Birinci sınıftaki talebeyi, anlamamışken ikinci sınıfa geçirmek doğru olmaz.
Misyonerin, mantık hatâsını gördünüzse devâm edelim.
Halâ görmedinizse, devâm etmenin bir anlamı yok.

 

Bir önceki mesajda ne dedik: (Hatta istersen durumun senin dediğin gibi olduğunu kabül et, o durumda verilmesi gereken cevapları yaz.)

Sen cevap yaz da, nasıl yazarsan yaz. Anlamıyorsunuz bahanesinin arkasına gizleniyor pozisyonundan çık önce bir. Belki cevabı da yazınca daha iyi anlarız mevzuyu bakarsın kim bilir?

 

Başından beri diyorsun ki, bir nevi imkansız ya da çok külfetli olduğu için yok.

Millet de diyor ki, aha da bunu insan yapmış işte. Al örnekleri. Sığmayacak sonsuz birşey falan da yok ortada.

Bunun üzerine, bir de kadiri ve alimi mutlak allahının hesabına ne yazacaksın merak ediyorum gerçekten.

Hoş ne yazrsan yaz, neticede "o kitabın içerisinde olmayan" bir şey olacak.

Allah adına niyet okuması yapacaksın. En azından aslını allah bilir falan de. Neme lazım..

 

Öte tarafa göçünce biri sana " benim adıma ne hesap yapıyon lan" diye itelemesin sonra sana..

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
42 minutes ago, Kataküteist said:

Bak şu cümlen, Anlatmak istediğimizi bu kadar tekrâra rağmen, sana anlatamadığımızı gösteriyor.
Külfetli değil, Öncelikleri bilirsen Çözüm imkânsız değil çok kolay.

Misyonerin çözüme yaklaşımı yanlış, Misyonerin çözüme yaklaşımının yanlışlığını göremiyorsan, yazdıklarımı bir daha incele. Gördüğün zamân haber ver ben burdayım. 

Şunu da okumanı tavsiye ederim.

 

Yok deyince yanlış anlıyorsam eğer, sen "var" demek istiyorsun.

Üzeri örtülü olarak falan.

(Ki imkansız sonsuz olasılık diyen de sensin. Bunu çözmek allaha mahsustur diyen de. O zaman kitabın içinde var demek ki bu çözüm.

Lakin bunu aciz insanların da çözdüğü gibi, kitabın içinde de yok. Öyle biliyoruz biz. Yoksa avliye diye bi nane mesela çıkmazdı ortaya)

 

Muhtemelen diyecen ki, yukarıdaki işlem silsilesi verildiği zaman kaidelerin yazılmasına gerek yok, onu zaten bildiğin varsayılıyor. Miras hesabı da böyle..

Bu meselenin özünü değiştirmiyor aslında. Ki öyle de değil.

Çok kolaysa neden kitabın içinde yok? (6 madde mesela. Fazla değil.) Neden ortaya avliye hesabı çıkmış, hatta bazıları onu da kabul etmeyip başka hesaplara girmiş?

Böyleleri de var. Yok değil.

 

En nihayetinde getirdiğin şey kuranın içinde olmayacak. Ve sen; tanrı "şunu kastetmiştir" diyerek allah adına niyet okuması yapacaksın. Onun adına karar vereceksin.

Verdiğin cevap hakkında tüm müslümanların hem fikir olup olmadığı ayrı bir tartışma konusu olacağı gibi, doğrusunu allah bilir falan demeye de gerek görmeyecen..

 

Ama sen yaz. Niyetimiz bağcıyı dövmek değil. Üzüm yemek. Eğer sizde ondan varsa tabii..

Üzümleri ser artık ortaya.

 

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, Kataküteist yazdı:

Sundance, yazdıklarımızdan sen hiçbişey anlamamışsın, Kur'anı da anlamadığın için, t.c. bunu başarmış diyorsun.

Anlamadığın konuyu bir daha tekrârlayayım.

T.c. mirâs kanununda dikkat ediyorsan, şâyet böyle olursa, şâyet şöyle olursa diye farklı kombinasyonlar zikrediliyor. Ve "şâyet" lerden sonra oranlar ve dağılım yüzdeleri değişiyor. "Şayet" ten sonraki oranların "bir" e eşitlenmesi gerekmektedir.  Sen Kur'ândaki "şâyet"leri görmüyorsun. Bu "şâyet"ler olmadan mîrâs dağılımı yapılamaz. Bütün kombinasyonlar için başlangıçta sâbit genel geçer bir oran yoktur.  Bu oranları "2/3 + 1/6 + 1/6 + 1/8" diyerek her farklı durumda toplayamassın diyoruz. "Şayetsiz" en başta bütün mirasçılar (eş, çocuk, ebeveyn, kardeş, torun) için belirlenmiş sâbit oranlar olamaz diyoruz. Bu başlıktaki soruyu soran kişi böyle gerizekâlı bir beklenti içine girmiş. Kendi mantıksızlığının farkında değil, Kur'ânı suçluyor.

Şimdi Biraz anladınız mı?

Hâ evet, Bu soruyu soran misyonerin mantıksız olduğunu itirâf edin. Devâm edeyim. Buraya kadar Anladıysanız tabi...

 

@Kataküteist

 

"Eğer", "şayet" kullanılarak farklı kombinasyonlar zikredilerek paylaştırılacak elbet miras.

 

Medeni kanun da böyle paylaştırıyor, Kuran da. 

 

Mesele medeni kanun tüm olasılıkları tamamen kapsamayı başarmış ve tam olarak miras paylaşımını hiç bir kuşku kalmayacak şekilde becerebilmişken, Kuran'ın bunu beceremiyor olması.

 

Kuran'daki "eğer" ve "şayet" lere göre miras paylaştırılmaya kalktığında paylaşılamıyor.

 

Nisa-11 ayetini bir inceleyelim:

 

Allah size evlatlarınızın miras taksimini şöyle emrediyor: Çocuklarınızda, erkeğe iki kadın payı kadar, eğer hepsi kadın olmak üzere ikiden de fazla iseler, bunlara mirasın üçte ikisi ve eğer bir tek kadın ise o zaman ona malın yarısı vardır. Eğer ölen, ana ve baba ile birlikte çocuklar da bırakmışsa ana babanın her birine ölenin terekesinden altıda bir; şâyet ölenin çocuğu yok da, mirasçı olarak ana ve babası kalmışsa, ananın payı üçte birdir. Eğer ölenin kardeşleri varsa terekenin altıda biri ananındır. Bu paylar, ölenin borçları ödenip, vasiyeti de yerine getirildikten sonra hak sahiplerine verilir. Baba ve çocuklardan, hangisinin size fayda bakımından daha yakın olduğunu, siz bilmezsiniz. Bütün bunlar Allah tarafından farz kılınmıştır. Şüphesiz Allah alîmdir, hakîmdir.

 

4 adet eğer, 1 adet şayet kullanmış sizin Allah.

 

Yani "eğer"'i de, "şayet"'i de kullanma konusunda sıkıntı yok.

 

Beceriksizliği "eğer" ve "şayet" kullandığı halde mirası paylaştıramamış olması.

 

İşte bu beceriksizlik karşısında senin seçtiğin kaçış yolu "Ama anlamıyorsun, ama anlamıyorsun" diye lafı gevelemek.

 

Nasıl anlamış olacağımızı ben çok iyi biliyorum:

 

Aynı ana ve babadan doğan 1 erkek ve 1 kız çocuktan, erkeğe kızın 2 katı miras kalmasını adaletli bulduğumuz söylersek eğer, elindeki 1400 yıllık mitoloji kitabın Kuran'a uyacak, "Hah şimdi anladınız" olacağız.

 

Paydaları tutmayan miras paylaşımını "Tutsa da oldu, tutmasa da oldu" diye onaylarsak eğer, elindeki 1400 yıllık mitoloji kitabın Kuran'a uyacak, "Hah şimdi anladınız" olacağız.

 

1400 yıllık mitoloji kitabı Kuran'ın rezilliği realiteye uymadığı için, realiteyi Kuran'a uydurmaya çalışmak seninkisi.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bak öncelikleri şayetleri eğerleri de vermiş Sundance..Ki, "ki öyle de değil.."  derken kasıt da buydu zati. ..

 

Sen dök artık ortaya. Bakarsın hesapla birlikte öncelikleri de yazdığın zaman, biz de bir türlü göremediğimiz şeyi görürürüz. Aksi durum farklı bir intiba uyandırmaya başladı. Anlamıyorsunuz durumu..Biz şartları kabul ettikten sonra cevabı vermeyecen; vereceğin cevapla birlikte şartları kabul etmek durumunda kalacağız. Yani hesapta öyle olması lazım..

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
4 saat önce, Kataküteist yazdı:

Pi sayısının kalansızdeğildir

Bu arkadaş doğru söylüyor niye yoruyorsunuz adamı. örneyin  açın kuranı en basitinden ahzap 50 ve 37 ayete bakın pi sayısı mataqtmatik nasıl çözülür anlarsınız  mucize kuranı okumadan salmayaın ey misyoner ateistler

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
15 saat önce, bir_akil_insan yazdı:

 

 

kurandaki yerini sormuştum. kuranda geçmeyen bir şeyi anlatıyorsunuz. arap tanrısı, bu detayı unutmuş ya da eksik bırakmış olmalı ki, birkaç yüzyıl sonraki tefsircilere iş düşmüş.

 

bu arada avliye ve reddiye yöntemleri -masala göre- ömer tarafından uygulanmış. kuranda sözünü ettiğiniz gibi açık olsaydı, muhammedin zamanında, miras ayeti inerken de, uygulanırken de orada olan ömer, neden avliye ve reddiye yöntemlerini ortaya atmış olsun?

 

 

İlgili ayetler birlikte değerlendirildiğinde bu durum anlaşılıyorsa,başka bir şeye gerek var mı? Ayrıca her insanın akli melekesi,bilgi ve kültür düzeyi ve araştırma imkanı aynı olmadığından,herkes her şeyi aynı şekilde anlamayabilir. Bugün medeni hukukta bile alt mahkemenin vermiş olduğu bir kararı üst bir mahkeme bozabiliyor.Çünkü her insanın akli,düşünme kabiliyeti,anlama ve bilgi düzeyi aynı değildir,işte bu nedenle bazen farklı içtihatlar ve uygulamalar da ortaya çıkıyor,bu aynı zamanda kur'an için de geçerlidir. Çünkü onu anlamaya çalışan ve uygulayan yine insanlardır. 

 

- Neticede yüce Allah bize oranları belirtmiş ve paylaşımdaki uygulama şekil ve yöntemini de de yine bize,yanı insanlara bırakmıştır.

Ayrıca,Nisa-11.ayete çocukların payları anlatılırken (ما ترك )’ma tereke’’ ifadesi kullanılmıştır, oysa Nisa-12.ayete eşlerin payları anlatılırken (مما تركتم   mimma terektüm’’gibi farklı bir ifade kullanılmıştır. Yani burada nun harfininn mim harfinde idgam olmuş bulunan (مما ) ‘’mimma’’ifadesi vardır. Bu nedenle burada‘’Borç ve vasiyetten sonra bırakmış olduğunuzun tümünden …’’gibi bir anlam çıkıyor,oysa 11.ayete çocukların payları anlatılırken ( مما) ‘’mimma’’ifadesi yoktur,bundan dolayı da buradaki anlam diğerinden biraz farklı olur.

 

Yani buna göre ilgili ayetlerden şöyle bir sonuç çıkıyor.

 

Asil mal sahibi olan varisler önce çocuklar,daha sonra anne ve babadır,eş değil..Çünkü eş, yabancı olup,sırf nikah akdiyle eşinin malından bir kısmını hak ediyor,yani eş asil mal sahibi değildir. .Mesela: Boşanmış eşler birbirlerine varis olamazlar,çünkü evlilik akdi bitmiştir.Ama çocuklar,anne ve baba öyle değildir. Çünkü her koşulda varistirler.Ama eş öyle değildir.Demek ki,tereke olarak bırakılan ne ise,önce mal sahibi olmayan eş kendi hakkını alacak, ondan sonra ne kalırsa zaten anne,baba ve çocukların malıdır.Bu nedenle mal sahibi olan anne,baba ve çocuklar sanki eşe borçludurlar.Terekeden nasıl vasiyet ve borçlar çıkarıldıktan sonra miras paylaşımı yapılıyorsa, yine terekede bir borç gibi bulunan eşin payı da öyle çıkarılır,daha sonra geriye kalanın tümü zaten asil mal sahibi olan varislerindir.

Yani burada varisler iki kategoride değerlendirilir.Birincisi asil mal sahibi olan varislerdir. (çocuklar,anne ve baba gibi) çünkü bunlar her zaman varsitirler, mal sahibidirler. İkincisi ise burada eşlerdir.Bunlar asil mal sahibi olan varisler değildir.Çünkü eşlerin birbiriyle olan akrabalığı yok,sadece nikah akdiyle aralarındaki bağ oluşmuştur. Bu nedenle bu hak bir borç gibidir,Önce borçlar ödenir,sonra geriye kalan tereke asil mal sahibi olan varislere gider..

İşte aşağıda da bu duruma vurgu yapılarak, bu yöntemin uygulanması hem ilgili ayetlerin verdiği mesaja daha uygundur,hem de hakların tam korunması için önemlidir,deniliyor.

 

ذلك لأن صلتها بالمتوفى كانت مبنيّةً على العقد فلما انفسخ العقد زالت الصلة ولم تعد تستحق شيئاً من الميراث، وهذا ليس من مزايا أصحاب الفروض، إذ قد يرد زوال الصلة الزوجية ولكن ليس من الوارد أبداً زوال صلة القربى، فلا يأتي يوم ويصبح فيه الأب ليس أباً أو الابن ليس ابناً أو الأخ ليس أخاً.

وبهذا، وعلى ضوء إعمال هذه القواعد المستمدة من الآيات الكريمات فإن توزيع الميراث يكون كالتالي: يقسم أولاً على أصحاب العقود بدءاً من العقود الصحيحة التي أبرأها الميت قبل مرض موته، ثم الوصية، ثم يلي ذلك طبقة عقد الزوجية، بالفرض الذي بينه الله عز وجل، ثم مما تبقى يقسم على ذوي الفروض والعصبات بحسب ما تقدم من القواعد، ومن هنا فإننا نرى أن الكسور المذكورة في هذه الآيات، الثمن والسدس والربع والثلث والنصف والثلثان، أصبح لها معنى وشكلاً ثابتاً لا يتبدل ولا يتغير، فحيثما ذًكر نصيب النصف أو الثلث أو السدس أًخذ النصيب عينه من غير زيادة ولا نقصان، وبناءً على هذا التوزيع فإنه ولو اجتمع كل أصحاب الفروض، على أصنافهم وطبقاتهم لما حصل تزاحم ولما نقص نصيب أحد منهم، بل يأخذ كل واحد منهم نصيبه تماماً كما فُرض له من غير نقص، هذا والله تعالى أعلم.

(حكم العول في نظام المیراث)

 

-Hz.Ömer’in uyguladığı avl ve reddiye yönteminde bile yine ilk önce eşin payı veriliyor,daha sonra asil mal sahibi olan varislerin payları dağıtılıyor,çünkü ilgili ayetlerden de durum böyle anlaşılıyor.

 

-İbni Abbas da hz.Ömer gibi bir sahabedir,hz.peygamberle birlikte yaşamıştır. Bu yüzden bu detay ne eksik,ne de birkaç yüzyıl sonraki tefsircilere bırakılmıştır.

 

-Zaten Nisa suresi Medine de,yani hicretin son yıllarında inmeye başlamıştır.Ama bu surenin inmesinden sonra hz.peygamber döneminde bu mirasla ilgili bir sorunun ortaya çıktığına dair bir rivayet bulunmuyor. Hz.Ömer döneminde ise mirasla ilgili böyle bir durum ortaya çıkınca bazı sahabelerle istişarede bulunduktan sonra avl yöntemini uygulamaya koymuştur.

 

-Hz.Ömer hz.peygamber zamanında Avl ve Reddiye yöntemlerini ortaya atmamıştır. Belki hz.peygamberin ve hatta ondan sonra hz.Ebu Bekir’in vefatından sonra böyle bir yöntemi uygulamaya başlamıştır. Zaten avl ve reddiye yöntemine göre de arta kalan yine tekrar varislere dağıtılıyor.

 

-Ama İbni Abbas ve onun gibi düşünenlerin söyledikleri yöntemi kur’an’ın ilgili miras ayetlerine hem daha uygun,hem de uygulanması daha kolaydır.

 

Aşağıdaki metinde ise AVL yöntemine dayanmayan örnek yazlıdır.

 

مات وترك ( زوجة، وأبًا، وأمًا، وبنتان )، والتركة 120 ديناراً.

الحل بغير عول ؟؟؟

الحل مع استعمال القواعد المذكورة، ومنها أن نصيب أصحاب الفروض مما بقي بعد إعطاء الزوجية نصيبها: للزوجة ثمن التركة أي 15 ديناراً، لوجود الفرع الوارث، وللأم وللأب لكل واحد منهما سدس ما بقى بعد إعطاء الزوجة نصيبها أي 17,5 ديناراً، وللبنتين الثلثان مما بقي بعد إعطاء الزوجة نصيبها، أي 70 ديناراً، ولا يبقى شيء من التركة. ** يلاحظ أن المسألة حُلت من دون أن تعول     (حكم العول في نظام المیراث) ).

 

Saygılarımla.

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, araştırmacı21 yazdı:

Ayrıca,Nisa-11.ayete çocukların payları anlatılırken (ما ترك )’ma tereke’’ ifadesi kullanılmıştır, oysa Nisa-12.ayete eşlerin payları anlatılırken (مما تركتم   mimma terektüm’’gibi farklı bir ifade kullanılmıştır. Yani burada nun harfininn mim harfinde idgam olmuş bulunan (مما ) ‘’mimma’’ifadesi vardır. Bu nedenle burada‘’Borç ve vasiyetten sonra bırakmış olduğunuzun tümünden …’’gibi bir anlam çıkıyor,oysa 11.ayete çocukların payları anlatılırken ( مما) ‘’mimma’’ifadesi yoktur,bundan dolayı da buradaki anlam diğerinden biraz farklı olur.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

AŞAĞIDA BELİRTİLEN AÇIKLAMANIN DIŞINDAKİ TÜM AÇIKLAMALAR BİR YÖNÜYLE EKSİK GÖRÜLECEKTİR..EVET BU KONUDA KURAN 'DA HATA YOKTUR..HATA İLLÜZYONU SÖZ KONUSUDUR..

http://www.yenimucizeler.com/bunlari-biliyor-muydunuz/kurandaki-matematik-hatasi-iddiasi-ve-bu-iddianin-gecersizligi-t74.0.html

 HATA İDDİASININ GEÇERSİZLİĞİ VE KANITLARI
Yukarıda bahsedilen iddianın temel noktası,ayetlerde sözü geçen oranların her halükarda ve hangi mirasçılarla beraber olurlarsa olsunlar mirasçılara verilmesi gereken minimum miras payları olarak kabul edilmesidir. Peki, Kuran-ı Kerim’in lafzından ve biraz derinlemesine incelemeyle çıkarılan anlamından bu kabulü destekleyen veriler çıkarılabilir mi? Yoksa tam tersi bir durum mu söz konusudur?
Ayetlerde geçen bir oranın, o mirasçıya verilmesi gereken minimum miktar olarak kabul edilebilmesi için, sadece, o oranın geçtiği ifadedeki mirasçıların bulunması ve bunlar dışında başka bir mirasçının bulunmaması gerekir. Örneğin; Nisa:12 deki sağ kalan hanım eşin mirasçılığıyla ilgili olarak,  “Eğer çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır” ifadesinde belirtilen mirasçılar, miras bırakan erkek eşin çocukları ve hanım eştir. Bunlar dışında başka bir mirasçı ya da mirasçıların da bunlarla birlikte bulunması halinde, verilen oranlar artık o mirasçılara verilmesi gereken minimum miktar olmayacaktır ve doğal olarak mirastan daha düşük bir oranın sahibi olabileceklerdir. Dolayısıyla da örnekte verilen 1/8 den daha düşük bir oranın hanım eşin payı olması mümkündür. Diğer,anne- baba ve kız çocuklar gibi mirasçılarla birlikte mirasçı olunan durumlarda her birinin miras payı oranı,  oranlama hesabıyla hisseleri oranında azaltılacaktır. 
Peki , iddia ettiğimiz bu kriterin Kuran-ı Kerim’deki dayanağı nedir?
Nisa 176:
Diyanet İşleri Meali : Senden fetva istiyorlar. De ki: “Allah, size “kelâle” (babasız ve çocuksuz kimse)nin mirası hakkında hükmünü açıklıyor: Çocuğu olmayan bir kişi ölür de kız kardeşi bulunursa, bıraktığı malın yarısı onundur. Eğer kız kardeşi ölür ve çocuğu da bulunmazsa, erkek kardeş ona varis olur. Eğer kız kardeşler iki iseler, (erkek kardeşin) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kardeşler erkekli kızlı iseler, o zaman (bir) erkeğe, iki kızın hissesi kadar (pay) vardır. Sapmayasınız diye Allah size (hükmünü) açıklıyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.
Bu konuda gösterilebilecek en önemli delil Nisa:176 ayetindeki “Eğer kız kardeşi ölür ve çocuğu da bulunmazsa, erkek kardeş ona varis olur (yani mirasın tamamı ona kalır)” ifadesidir. Bu ayette “kelale” olanların mirasçılarının alacakları paylar açıklanmaktadır. Kelale kelimesi “anne-babası ve çocukları olmayan” ya da “babası ve çocukları olmayan” şeklinde açıklanmaktadır. Yukarıda bahsettiğimiz ifade de sadece ölen kız kardeşin “erkek kardeşi” mirasçı olarak sayılmıştır. Hem de mirasın tamamına yani 1/1 ine sahip olacağı bildirilmiştir. Kelale kavramı ana-baba ve çocukların bulunmadığı bir durumu kapsar. Ancak, ölen kız kardeşin “eşinin” mirasçı olarak bulunamayacağı anlamına gelmez. Eşinin ya da başka herhangi bir mirasçının bulunmadığı da ayrıca belirtilmez. Burada eğer ki, erkek kardeşin mirasçılığıyla ilgili ifadeden,  sadece erkek kardeşin mirasçılığından bahsedildiği için, “bir tek, erkek kardeşin bulunduğu durumda” mirasın tamamını alabileceğini kabul etmezsek, sağ kalan erkek eşin (kocanın)de miras hakkının bulunduğu bir durumda mirasın tamamının erkek kardeşe verileceğini kabul etmek zorunda kalırız. Oysa ki Nisa:12 ayetindeki “Eğer çocukları yoksa , karılarınızın geriye bıraktıklarının yarısı sizindir” hükmü gereği, bulunması olası bir mirasçı olan kocanın da mirastan ½ oranında pay alma hakkı olabilecektir. . Yani, 176.ayetteki ilgili hükümden, “sadece erkek kardeşin bulunduğu ve başka mirasçının bulunmadığı bir durumda” mirastan 1/1 pay alacağını kabul etmez isek, açık bir şekilde kendi içerisinde çelişen bir durumun ifade edilmiş olduğunu kabul etmemiz gerekecektir. Kız kardeşin miras bırakan olduğu ve erkek kardeşin mirasçı olduğu “her durumda”, erkek kardeşin mirasın tamamını alacağını kabullenirsek, sağ kalan kocasının miras hakkını çok açık bir şekilde ihlal eden bir hükmün varlığını kabul etmemiz gerekir. Bu da mantıklı düşünceye uygun değildir. Kuran’a inananların bakış açısından bakarsak da,  Kuran-ı Kerim’in böyle çelişkili bir düzenleme getirdiği sonucuna gideriz, bu da inanan kişiler için kabul edilebilir değildir…
Aynı şekilde yine 176.ayette geçen “Eğer kardeşler erkekli kızlı iseler, o zaman (bir) erkeğe, iki kızın hissesi kadar (pay) vardır.” İfadesinden anlaşılacağı üzere erkek ve kız kardeşlerin bir arada mirasçı oldukları bir durumda, “mirasın tamamını”, erkeklere kızların iki katı pay verilmesi suretiyle dağıtmak gerekecektir. Burada da bulunması mümkün olan (kelale kavramına dahil olmadığı için) bir mirasçı yani sağ kalan eş söz konusudur. Ölen kardeşin cinsiyetine göre bu mirasçı koca veya hanım eş olacak ,bu duruma göre de ½ ya da ¼ pay hakkı olabilecektir. Ancak yukarıda da açıkladığımız gibi sadece ilgili hükümde ifade edilen mirasçıların var olduğu bir durumda geçerli olan oranlar olduğunu kabul edersek böyle bir sorun da kalmayacaktır.
 İnternet üzerinden ulaşabileceğimiz bazı kaynaklarda yukarıda savunduğumuz görüşün aksi fikirler savunulmaktadır. Ancak bu fikirlerin yanlışlığı ayetlerin ve ayetlerde geçen kelimelerin biraz detaylı incelemesinden kolaylıkla anlaşılmaktadır. Bu fikirlerin önemli noktaları aşağıda aynen alıntılanmıştır
[“Meselâ bir ayetin bir cümlesinde “ölenin eğer çocuğu yoksa annesine şu kadar” diye geçer, diğer ayetin başka bir cümlesinde “ölenin eğer çocuğu yoksa kocasına şu kadar” diye geçer. Pratikte eğer ölen bir kadının çocuğu yok, fakat annesi ve kocası var ise, bu somut durum için her iki cümle de aynı derecede ve doğrudan geçerli olur. Yani “eğer çocuk yoksa anneye şu kadar” cümlesi bir tek ölenin sadece annesinin olduğu, başka kimsesinin (örneğin eşinin) olmadığı durumu düzenlemekle kalmıyor. Zaten bu mantıksız olurdu, cümle sadece ve sadece bu durumu (ölenin varis olarak yalnızca annesinin kaldığı durumu) düzenlemiş olsaydı, neden anneye sadece üçte bir versin?  “Eğer çocuk yoksa anneye şu kadar” cümlesi, ölenin çocuğunun olmadığı, fakat annesinin olduğu her durum için doğrudan geçerli (ölenin eşi olsa da, olmasa da).
 Başka bir deyişle, pratikte çıkabilecek olan durumlar (varis tabloları) tek tek bir bütün olarak tek bir ayet veya tek bir cümle bütünlüğü içerisinde ele alınmamış. Dolayısıyla ayetleri herhangi bir somut durum (varis tablosu) üzerinde uygulamak istediğimizde, üç ayeti de cümle cümle okuyacağız ve işlemekte olduğumuz somut durum (varis tablosu) için geçerli olan cümleleri tespit edeceğiz”]
Yukarıda alıntıladığımız görüşün içerisinde koyu renkle vurgulanan kısımda “eğer çocuk yoksa anneye şu kadar” şeklinde bahsedilen hüküm Nisa 11 dedir ve ayetteki kullanılışı burada bahsedilen şekle hiç uymaz. Ayette aslında “çocuğu yoksa ve ebeveyni =anne-babası ona varis olmuşsa” ifadesi geçer. Yani sadece annenin mirasçı olacağı bir durum değildir. Sadece annenin payı 1/3 olarak belirtilir ancak, babanın da anne yanında mirasçı olabileceği, geri kalan 2/3 ün ise babaya kalacağı dolaylı olarak anlaşılmaktadır.
Nisa 11 deki , “Ölenin çocuğu varsa, ana-babasından her birinin mirastan altıda bir hissesi vardır.” İfadesi de bu konu için diğer bir yönden kanıt oluşturur. Dikkat edilirse, çocukların bulunması halinde ayetlerde geçen ve bu çocukların alacağı belirtilen en yüksek oran,iki ve daha fazla kız çocuk bulunması halinde almaları gereken 2/3 lük paydır. Yukarıdaki Nisa 11 hükmünden de anne için 1/6 ve baba için 1/6 lık paylar ortaya çıkmaktadır. Burada, tek bir cümlede ifade edilen en yüksek paylar 2/3 + 1/6 + 1/6 = 3/3 etmekte ve miras eksiksiz olarak tam olarak dağıtılabilmektedir. Sonuçta, tek bir ifade de ortaya çıkan ve sadece o ifadede bahsedilen mirasçıların miras payları toplamı 1/1 i hiçbir zaman geçmemektedir. Eğer aksi olsaydı, yukarıda savunduğumuz görüşlerimizin de geçerliliği kalmayacaktı. Zira, sadece o ifadede bahsi geçen mirasçıların miras payları toplamı da 1/1 in üstünde olacaktı.

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 saat önce, araştırmacı21 yazdı:

 

-Hz.Ömer’in uyguladığı avl ve reddiye yönteminde bile yine ilk önce eşin payı veriliyor,daha sonra asil mal sahibi olan varislerin payları dağıtılıyor,çünkü ilgili ayetlerden de durum böyle anlaşılıyor.

 

-İbni Abbas da hz.Ömer gibi bir sahabedir,hz.peygamberle birlikte yaşamıştır. Bu yüzden bu detay ne eksik,ne de birkaç yüzyıl sonraki tefsircilere bırakılmıştır.

 

-Zaten Nisa suresi Medine de,yani hicretin son yıllarında inmeye başlamıştır.Ama bu surenin inmesinden sonra hz.peygamber döneminde bu mirasla ilgili bir sorunun ortaya çıktığına dair bir rivayet bulunmuyor. Hz.Ömer döneminde ise mirasla ilgili böyle bir durum ortaya çıkınca bazı sahabelerle istişarede bulunduktan sonra avl yöntemini uygulamaya koymuştur.

 

-Hz.Ömer hz.peygamber zamanında Avl ve Reddiye yöntemlerini ortaya atmamıştır. Belki hz.peygamberin ve hatta ondan sonra hz.Ebu Bekir’in vefatından sonra böyle bir yöntemi uygulamaya başlamıştır. Zaten avl ve reddiye yöntemine göre de arta kalan yine tekrar varislere dağıtılıyor.

 

 

şu yukardakiler ile, ilk başka savunduğunuz gibi terekeden...  kalandan... savını yerle bir ediyorsunuz.

 

bu durumda, sizin de yukardakilerde dediğiniz gibi, mirasın her paylaşım sonrası kalanından  değil, borçlar ödendikten sonra geriye kalanın paylaştırılması söz konusu. bu paylar da yine aritmetik hatası nedeni ile avliye ve reddiye gibi yöntemler uydurularak geçiştirilmeye çalışılmış.

 

bu durumda, inandığınız arabın tanrısı temel aritmetikten acizdir.

 

aslında tanrı diye bir şey yoktur. cahil savaş lordu arapların zırvalarını aklamaya çalışıyorsunuz.

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
12 saat önce, bir_akil_insan yazdı:

 

şu yukardakiler ile, ilk başka savunduğunuz gibi terekeden...  kalandan... savını yerle bir ediyorsunuz.

 

bu durumda, sizin de yukardakilerde dediğiniz gibi, mirasın her paylaşım sonrası kalanından  değil, borçlar ödendikten sonra geriye kalanın paylaştırılması söz konusu. bu paylar da yine aritmetik hatası nedeni ile avliye ve reddiye gibi yöntemler uydurularak geçiştirilmeye çalışılmış.

 

bu durumda, inandığınız arabın tanrısı temel aritmetikten acizdir.

 

aslında tanrı diye bir şey yoktur. cahil savaş lordu arapların zırvalarını aklamaya çalışıyorsunuz.

 

 

 

 

 

---------------------------------------------

Maalesef çok yanılıyorsunuz,bilakis yukarıdakiler de ilk başta savunduğumu tamamen teyit etmektedir.Bu paylarda ise aritmetik hatası asla söz konusu değil..

 

Çünkü,

 

1-Borç ve vasiyetle ilgili hüküm genel olup eşin konumuyla hiçbir ilgisi yoktur,bütün varisler için söz konusudur.Yani Avl yönteminde de durum aynıdır.

 

2-Neden Avl yönteminde de bu öncelik çocuklara veya anne ve babaya verilmiyor?  Çünkü çocuklar ile anne ve baba terekeden,kalan malın asil sahibidirler,eş ise o terekenin sahibi değil,belki evlilik akdiyle onun bu hakkı ölenin terekesine girmiştir.Bu nedenle önce borçlar,vasiyetler ve haklar çıkarılır,ondan sonra da geriye kalan ne ise (!) ölenin çocukları,anne ve babası alır.

 

3-Mesela: Bir adam öldüğünde,onun bıraktığı terekenin asil sahibi eşi değil,çünkü boşanmış olsaydı,eş bir kuruş bile alamazdı.Ama çocuklar ile anne ve baba öyle değildir. Ölen kişi nasıl mal sahibi ise,ondan sonra çocukları,anne ve babası da onun yerine geçiyor.Yani bütün servet onlara ait olur. Eş ise,akraba ve soy sebebiyle değil,belki sadece evlilik akdi nedeniyle böyle bir hakka sahip olmuştur.Çünkü o yabancıdır,çocuklar ile anne ve baba gibi ölenin akrabası değildir. Bu nedenle mal sahibi olan çocuklar ile anne baba kendilerine kalan terekenin tümünden eşin hakkını verirler,ondan sonra geriye ne  kalırsa zaten onlarındır.

 

 (فَإِنْ كانَ لَكُمْ وَلَدٌ فَلَهُنَّ الثُّمُنُ مِمَّا تَرَكْتُمْ) والباقي لأولادكم ووالديكم كما تقدم. (تفسير المراغي

 

4- Yukarıdaki tefsir metninde de aynen şöyle deniliyor.

‘’Eğer sizden ölmüş olanın çocuğu varsa, bırakmış olduğunuz terekenin tümünden onlara (eşlere)1/8 vardır.

 

 والباقي لأولادكم ووالديكم كما تقدم‘’

 

'' Bundan geriye ne kalırsa (!) evlatlar ve ebeveyn içindir…’’ deniliyor.

 

’’ Bkz: Tefsirul  Meraği’’

 

لكن لو وجد مع الأبوين أحد الزوجين -ويعبر عنهما بالعمريتين- فإن الزوج أو الزوجة يأخذ فرضه، ثم تأخذ الأم ثلث الباقي والأب الباقي ويوضح ذلك أن الذي يأخذه الزوج أو الزوجة بمنزلة ما يأخذه الغرماء، فيكون من رأس المال، والباقي بين الأبوين ثم الاولاد.

 (تفسير السعدي)

 

5-Yukarıdaki tefsir metninde de aynen bunun gibi anlatılıyor,ayrıca burada Eş akraba ve asil mal sahibi olmadığından dolayı da onun hakkık da bir borç gibi değerlendirilir ve ve tereke ne ise hepsinden hakkı verilir,bunun hakkı veridikten sonra geriye ne kalırsa (!) diğer asil varisler alır….’’

 

Bkz: Tefsirus Sa’adi’’

 

ومن قول ابن عباس هذا  اذا مات  عن زوج  وام واب وبنات  ستاخذ الزوج او الزوجة تمام حقه من جميع المال  ثم ياخذ باقي الورثة باقي المال

    

///  العَوْل في الفرائض

 

Yukarıdaki tefsir metni de İbni Abbas’a ait olup,o da aynen öyle söylüyor. 

Yani borç ve vasiyet zaten geneldir,herkes için zorunludur,ister borç ve vasiyet olsun ister olmasın hiç farak etmez.Her zaman eşin payı önce verilir,daha sonra ondan ne kalırsa (!) diğer asil mal sahibi ve varislerindir…’’

 

Buna göre,

 

1- Eş,120. liranın 1/8,i) olan 15. lirayı alıyor. (120.-15 = 105. lira kalır.)

2-Kalan terekeden (105) liradan annesi (1/6) olan 17.5 lirayı,babası, (1/6) olan 17.5.lirayı alır. (105 -35 = 70. lira kalır..)

3-Çocuklar da terekeden kalan (105) liranın 2/3,si olan 70 lirayı alacaklar.

Böylece herkes kendi payına düşeni aldıktan sonra elde = 0 kalır.

-----------------------------

 

Bir de diyorsunuz ki,

 

‘’aslında tanrı diye bir şey yoktur. cahil savaş lordu arapların zırvalarını aklamaya çalışıyorsunuz’’

------------------------------------------------------------------------------------------

 

YARATICININ VARLIĞINI GÖSTEREN/KANITLAYAN EVRENDEKİ TASARIM VE BAZI HASSAS DENGELER !

 

GALAKSİ-GÜNEŞ-DÜNYA-AY SİSTEMİNDEKİ BAZI HASSAS AYARLARIN LİSTESİ [161]

 

1. Galaksi büyüklüğü;

Eğer daha büyük olsaydı: gaz akması ve yıldızlar, güneşin yörüngesini bozardı ve çok fazla galaktik püskürmeyi ateşlerdi.Eğer daha küçük olsaydı: yeterli bir zaman diliminde, yıldız oluşumunu sağlamaya yeterli olmayacak miktarda gaz galaksimize akardı.

2. Galaksi tipi;

Eğer daha eliptik olsaydı: yaşam kimyası için yeterli ağır elementlerin oluşmasından önce, yıldız oluşumları dururdu.Eğer daha düzensiz olsaydı: ışınıma maruz kalma çok şiddetli olacak ve yaşam kimyası için gerekli ağır elementler bulunmayacaktı.

3. Galaksinin yeri;

Eğer zengin bir galaksi kümesine daha yakın olsaydı: galaksinin çekim gücü bozulacaktı. Eğer büyük bir galaksiye/galaksilere daha yakın olsaydı: galaksinin çekim gücü bozulacaktı.

4. Süpernova püskürmeleri

Eğer daha yakın olsaydı: ışınım gezegendeki yaşamı yok ederdi.Eğer daha uzak olsaydı: kayalık gezegenlerin oluşması için yeterince ağır element külü olmazdı.Eğer daha sık olsaydı: ışınım gezegendeki yaşamı yok ederdi.Eğer daha seyrek olsaydı: kayalık gezegenlerin oluşması için yeterince ağır element külü olmazdı.Eğer daha geç olsaydı: ışınım gezegendeki yaşamı yok ederdi.Eğer daha erken olsaydı: kayalık gezegenlerin oluşması için yeterince ağır element külü olmazdı.

5. Beyaz cüce ikilileri

Eğer daha az olsaydı: yaşam kimyasının işlemesi için yeterince flor üretilemezdi.Eğer daha çok olsaydı: yıldız yoğunluğundan gezegen yörüngeleri bozulurdu; gezegendeki yaşam yok olurdu.Eğer daha erken olsaydı: etkin flor üretimi için yeterince ağır element yapılmazdı.Eğer daha geç olsaydı: proto-gezegendeki birleşimde flor daha geç yapılırdı.

6. Galaksi merkezinden ana yıldız uzaklığı;

Eğer daha uzak olsaydı: kayalık gezegenlerin oluşması için yeterli miktarda ağır element olmazdı.Eğer daha yakın olsaydı: galaktik ışınım çok büyük olurdu; yıldız yoğunluğu, gezegenlerin yörüngesini bozardı.

7. Ana yıldızın doğum tarihi;

Eğer daha yakın bir zamanda olsaydı: yıldız hala kararlı yanma fazına geçememiş olurdu; yıldız sistemi çok fazla ağır element içerirdi.Eğer daha eski bir zamanda olsaydı: yıldız sistemi yeterince ağır element içermezdi.

8. Ana yıldızın kütlesi

Eğer daha büyük olsaydı: yıldızın parlaklığı çok çabuk değişirdi; yıldız çok çabuk yanardı. Eğer daha küçük olsaydı: yaşam için gezegen uzaklıkları kapsamı çok dar olurdu; gel git kuvvetleri, gezegenin dönme süresini bozardı; morötesi ışınımı, bitkilerin oksijen ve şeker yapması için yetersiz kalırdı.

9. H+ üretimi;

Eğer daha küçük olsaydı: gezegenin oluşması için gerekli basit moleküller ve yaşam kimyası oluşamazdı.Eğer daha büyük olsaydı: gezegenler yaşam için yanlış zaman ve yerde oluşurdu.

10. Yüzey çekimi;

Eğer daha güçlü olsaydı: gezegenin atmosferi çok fazla amonyak ve metan tutardı.Eğer daha zayıf olsaydı: gezegenin atmosferi çok fazla su kaybederdi.

11. Ana yıldıza uzaklık;

Eğer daha uzak olsaydı: kararlı bir su döngüsü için gezegen çok soğuk olurdu.eğer daha yakın olsaydı: kararlı bir su döngüsü için gezegen çok sıcak olurdu.

12. Yörüngenin eğimliliği;

Eğer daha büyük olsaydı: gezegendeki sıcaklık farkları çok büyük olurdu.

13. Yörüngenin dışmerkezliliği;

Eğer daha büyük olsaydı: mevsimsel sıcaklık farkları çok büyük olurdu.

14. Dönme süreci;

Eğer daha uzun olsaydı: günlük sıcaklık değişimleri çok büyük olurdu.Eğer daha kısa olsaydı: yaşam için gerekli yüzey sıcaklığı kapsamı sağlanamazdı.

15. Gezegenin yaşı;

Eğer daha genç olsaydı: gezegen çok çabuk dönerdi.Eğer daha yaşlı olsaydı: gezegen çok yavaş dönerdi.

16.Manyetik alan;

Eğer daha güçlü olsaydı: elektromanyetik fırtınalar çok şiddetli olurdu.Eğer daha zayıf olsaydı: ozon tabakası, yıldız ve güneş ışınımından yeterince korunamazdı.

17. Yerkabuğu kalınlığı;

Eğer daha kalın olsaydı: atmosferden yerkabuğuna çok fazla oksijen transfer edilirdi.Eğer daha ince olsaydı: volkanik ve tektonik aktivite çok büyük olurdu.

18. Yansıtılan ışığın yüzeye çarpan toplam ışığa oranı;

Eğer daha büyük olsaydı: buzullaşma etkisi artardı.Eğer daha küçük olsaydı: sera etkisi artardı.

19. Göktaşı ve kuyrukluyıldız çarpışma oranı;

Eğer daha büyük olsaydı: birçok tür var olmazdı.Eğer daha küçük olsaydı: yerkabuğu yaşam için gerekli olan maddelerden yoksun kalırdı.

20. Dünyanın ilk haliyle çarpışan kütlenin zamanlaması;

Eğer daha erken olsaydı: dünyanın atmosferi çok kalın olurdu; ay çok küçük olurdu.Eğer daha geç olsaydı: gelişmiş yaşam çağı için güneş çok parlak olurdu.

21. Atmosferdeki nitrojen oksijen oranı;

Eğer daha büyük olsaydı: gelişmiş yaşam fonksiyonları çok çabuk ilerlerdi.Eğer daha küçük olsaydı: gelişmiş yaşam fonksiyonları çok yavaş ilerlerdi.

22. Atmosferdeki karbondioksit düzeyi;

Eğer daha büyük olsaydı: sera etkisi artardı.Eğer daha küçük olsaydı: bitkiler etkili şekilde fotosentez yapamazdı.

23. Atmosferdeki su buharı düzeyi;

Eğer daha büyük olsaydı: sera etkisi artardı.Eğer daha küçük olsaydı: karadaki yaşam için yeterli miktarda yağmur yağmazdı.

24. Atmosferdeki ozon düzeyi;

Eer daha büyük olsaydı: yüzey sıcaklıkları çok düşük olurdu.Eğer daha küçük olsaydı: yüzey sıcaklıkları çok yüksek olurdu; yüzeyde çok fazla morötesi ışınım olurdu.

25. Atmosferdeki oksijen miktarı;

Eğer daha büyük olsaydı: bitkiler ve hidrokarbonlar kolayca yanardı.Eğer daha küçük olsaydı: gelişmiş hayvanlar, çok az soluyabilirdi.

26. Sismik aktivite;

Eğer daha büyük olsaydı: bir çok yaşam biçimi yok olurdu.eğer daha küçük olsaydı: nehirlerin sürüklediği, okyanus tabanındaki zengin besinler, tektonik hareketlerle tekrar karalara geri dönüştürülemezdi; karbonatlardan yeterince karbondioksit bırakılamazdı.

27. Volkanik aktivite;

Eğer daha düşük olsaydı: atmosfere dönen su buharı ve karbondioksit miktarı yetersiz kalırdı; yaşam için gerekli toprak mineralizasyonu çok düşük kalırdı.eğer daha yüksek olsaydı: en azından gelişmiş yaşam tahrip olurdu.

28. Buzul çağlarının sıklığı ve kapsamı;

Eğer daha küçük olsaydı: çeşitli ve gelişmiş yaşam formları için yeterli verimlilikte, genişlikte ve iyi sulanan vadiler oluşamazdı; çeşitli ve gelişmiş yaşam formları için yeterli mineral konsantrasyon olmazdı.Eğer daha büyük olsaydı: gezegen kaçınılmaz olarak tamamen donardı.

29. Toprak mineralizasyonu;

Eğer besin açısından daha fakir olsaydı: yaşam biçimlerinin çeşitliliği ve karmaşıklığı sınırlanırdı.Eğer besin açısından daha zengin olsaydı: yaşam biçimlerinin çeşitliliği ve karmaşıklığı sınırlanırdı.

30. Jüpiter’in uzaklığı;

Eğer daha büyük olsaydı: dünyaya çok sayıda göktaşı ve kuyrukluyıldız çarpardı.Eğer daha küçük olsaydı: dünyanın yörüngesi kararsız hale gelirdi.

31. jüpiter’in kütlesi;

Eğer daha büyük olsaydı: dünyanın yörüngesi kararsız hale gelirdi.Eğer daha küçük olsaydı: dünyaya çok sayıda göktaşı ve kuyrukluyıldız çarpardı.

32. Atmosfer basıncı;

Eğer daha küçük olsaydı: sıvı haldeki su çok çabuk buharlaşır, nadiren yoğunlaşırdı.Eğer daha büyük olsaydı: sıvı haldeki su, karadaki yaşam için gerekli olduğu gibi kolayca buharlaşmaz; yeryüzüne yeterince güneş ışığı gelemez; yeryüzüne yetersiz miktarda morötesi ışınım gelirdi.

33. Atmosfer şeffaflığı;

Eğer daha küçük olsaydı: güneş ışınımının yetersiz kapsamdaki dalga boyları gezegen yüzeyine ulaşırdı.Eğer daha büyük olsaydı: güneş ışınımının çok geniş kapsamdaki dalga boyları gezegen yüzeyine ulaşırdı.

34. Atmosferdeki klor miktarı;

Eğer daha küçük olsaydı: erozyon oranları, nehirlerin, göllerin, toprağın asitlilik oranları ve bazı metabolik oranlar, çoğu yaşam formu için yetersiz kalırdı.Eğer daha büyük olsaydı: erozyon oranları, nehirlerin, göllerin, toprağın asitlilik oranları ve bazı metabolik oranlar, çoğu yaşam formu için yükselirdi.

35. Okyanuslardaki ve topraktaki demir miktarı;

Eğer daha küçük olsaydı: gelişmiş yaşamı destekleyecek, yaşam çeşitliliği ve miktarı çok sınırlanır; eğer çok küçükse hiçbir yaşam mümkün olamazdı.Eer daha büyük olsaydı: en azından gelişmiş yaşamda demir zehirlenmesi kaçınılmaz olurdu.

36. Troposfer ozon miktarı;

Eğer daha küçük olsaydı: biyokimyasal dumanlar yeterince temizlenemezdi.Eğer daha büyük olsaydı: gelişmiş hayvanlarda soluma zorluğu görülür, ürün hasatları düşer ve ozona duyarlı türlerin yok olmasıyla sonuçlanırdı.

37. stratosfer ozon miktarı;

Eğer daha küçük olsaydı: gezegenin yüzeyine, cilt kanserlerine ve bitki yetişme miktarında azalmaya yol açacak çok miktarda morötesi ışınım gelirdi.Eğer daha büyük olsaydı: gezegenin yüzeyine çok az morötesi ışınım ulaşabilir, bitki yetişme miktarında azalmaya yol açar ve hayvanlar için yetersiz vitamin üretimi görülürdü.

38. Mezosfer ozon miktarı;

Eğer daha küçük olsaydı: mezosfer gazlarının sirkülasyonu ve kimyası bozulur, atmosferin alt tabakalarındaki yaşam için gerekli gazların izafi bolluğu da tahrip olurdu.Eğer daha büyük olsaydı: Yine mezosfer gazlarının sirkülasyonu ve kimyası bozulur, atmosferin alt tabakalarındaki yaşam için gerekli gazların izafi bolluğu da tahrip olurdu.

39.Orman ve çalı yangınlarının miktarı ve kapsamı;

Eğer daha küçük olsaydı: toprakta yetişmeyi engelleyici maddeler birikir; toprağın nitratlaşması yetersiz olur; toprağın yeterli miktarda su geçirmesi ve bazı zararlıların absorbe edilmesi için gerekli odunkömürü üretimi yetersiz olurdu.Eğer daha büyük olsaydı: çok fazla bitki ve yaşam biçimi yok olurdu.

40. toprak kükürtünün miktarı;

Eğer daha küçük olsaydı: bitkiler bazı proteinlerden yoksun kalır ve ölürlerdi.Eğer daha büyük olsaydı: bitkiler kükürt toksinlerinden zehirlenip ölürler; suyun ve toprağın asitliliği yaşam için çok fazla olurdu; nitrojen döngüleri bozulurdu.

 

B. EVRENDEKİ  DİĞER HASSAS AYARLARIN LİSTESİ [162]

 

1. Güçlü nükleer kuvvet sabiti;

Eğer daha büyük olsaydı: hidrojen olmazdı; yaşam için önemli olan çekirdek istikrarsız olurdu.Eğer daha küçük olsaydı: hidrojenden başka element olmazdı.

2. Zayıf nükleer kuvvet sabiti;

Eğer daha büyük olsaydı: Big Bang’de çok fazla hidrojen helyuma çevrilirdi, bundan dolayı yıldızların yanmasıyla, çok fazla ağır element malzemesi ortaya çıkardı; yıldızlardan ağır elementler yayılmazdı.Eğer daha küçük olsaydı: Big Bang’de çok az hidrojen helyuma çevrilirdi, bundan dolayı yıldızların yanmasıyla, çok az ağır element malzemesi ortaya çıkardı; yıldızlardan ağır elementler yayılmazdı.

3. Çekim kuvveti sabiti;

Eğer daha büyük olsaydı: yıldızlar çok sıcak olur, yıldızlar çok çabuk ve düzensizce yanarlardı.Eğer daha küçük olsaydı: yıldızlar nükleer füzyon ateşleyemeyecek kadar soğuk kalırlardı, bundan dolayı ağır element üretimi olmazdı.

4. Elektromanyetik kuvvet sabiti;

Eğer daha büyük olsaydı: yetersiz kimyasal bağlar olurdu; boron elementinden daha büyük olan elementler bölünme için çok istikrarsız olurlardı.Eğer daha küçük olsaydı: yetersiz kimyasal bağlar olurdu; karbon veya oksijen yetersiz miktarlarda olurdu.

5. Elektromanyetik kuvvet sabitinin çekim kuvveti sabitine oranı;

Eğer daha büyük olsaydı: 1,4 güneş kütlesinden daha küçük yıldızlar olmazdı, bundan dolayı yıldızların ömrü kısa olur ve parlaklıkları düzensiz olurdu.Eğer daha küçük olsaydı: 0,8 güneş kütlesinden daha büyük yıldızlar olmazdı, bundan dolayı ağır element üretimi olmazdı.

6. Elektron kütlesinin proton kütlesine oranı;

Eğer daha büyük olsaydı: yetersiz kimyasal bağlar olurdu.Eğer daha küçük olsaydı: yetersiz kimyasal bağlar olurdu.

7. Proton sayısının elektron sayısına oranı;

Eğer daha büyük olsaydı: elektromanyetizma, çekim gücüne hakim olur, galaksi yıldız ve gezegen oluşumlarını engellerdi.Eğer daha küçük olsaydı: elektromanyetizma, çekim gücüne hakim olur, galaksi yıldız ve gezegen oluşumlarını engellerdi.

8.  Evrenin genleşme oran;

Eğer daha büyük olsaydı: galaksi oluşumu olmazdı.Eğer daha küçük olsaydı: yıldız oluşumlarından önce evren çökerdi.

9.  Evrenin dağınım-entropi seviyesi;

Eğer daha küçük olsaydı: galaksi oluşumları olmazdı.Eğer daha büyük olsaydı: galaksiler içerisinde yıldız yoğunlaşmaları olmazdı.

10. Evrenin ağır tanecik – baryon ve nükleon yoğunluğu;

Eğer daha büyük olsaydı: Big Bang’de çok fazla döteryum açığa çıkar, bundan dolayı yıldızlar çok çabuk yanardı.Eğer daha küçük olsaydı: Big Bang’de ortaya çıkan helyum yetersiz kalır, bundan dolayı çok az ağır element oluşurdu.

11. Işık hızı;

Eğer daha hızlı olsaydı: yıldızlar çok parlak olurdu.Eğer daha yavaş olsaydı: yıldızlar yeterince parlak olmazdı.

12. Evrenin yaşı;

Eğer daha yaşlı olsaydı: kararlı bir yanma halinde güneş tipli yıldızlar, galaksilerin doğru yerlerinde olmazdı.Eğer daha genç olsaydı: kararlı bir yanma halinde güneş tipli yıldızlar oluşmazdı.

13. Galaksiler arasındaki ortalama uzaklık;

Eğer daha büyük olsaydı: yeterli bir zaman diliminde, yıldız oluşumunu sağlamaya yeterli olmayacak miktarda gaz galaksimize akardı.Eğer daha küçük olsaydı: güneşin yörüngesi kökten alt üst olurdu.

14. Protonun azalma oranı;

Eğer daha büyük olsaydı: ışınımın serbest kalmasından yaşam yok olurdu.Eğer daha küçük olsaydı: evrende yaşam için gerekli maddeler yetersiz kalırdı.

15. 12 karbon (12C)’ dan 16 oksijen (16O)’ e enerji düzeyi oranı:

Eğer daha büyük olsaydı: yetersiz oksijen olurdu.Eğer daha küçük olsaydı: yetersiz karbon olurdu.

16. 4 helyum (4He) enerji düzeyi;

Eğer daha büyük olsaydı: yetersiz karbon ve oksijen olurdu.Eğer daha küçük olsaydı: yetersiz karbon ve oksijen olurdu.

17. Nötronun protona göre kütle fazlası;

Eğer daha büyük olsaydı: nötron azalımı, yaşam için gerekli olan ağır elementlerin oluşması için çok az nötron bırakacaktı.Eğer daha küçük olsaydı: nötron azalımı, yaşam için gerekli olan ağır elementlerin oluşması için çok az nötron bırakacaktı.

18. nükleonların anti-nükleonlara göre fazlası

Eğer daha büyük olsaydı: gezegenlerin oluşumu için çok fazla ışınım olurdu.Eğer daha küçük olsaydı: galaksilerin ve yıldızların oluşması için gerekli yeterince madde olmazdı.

19. Su molekülünün polaritesi;

Eğer daha büyük olsaydı: füzyon ısısı ve buharlaşma, yaşamın varlığı için çok büyük olurdu.Eğer daha küçük olsaydı: füzyon ısısı ve buharlaşma, yaşamın varlığı için çok küçük olurdu; yaşam kimyasının işlemesi için gerekli olan su kalitesiz olurdu; buz yüzmezdi, kaçarak donardı.

20. süpernova püskürmeleri;

Eğer daha yakın olsaydı: ışınım gezegendeki yaşamı yok ederdi.Eğer daha uzak olsaydı: kayalık gezegenlerin oluşması için yeterince ağır element külü olmazdı.Eğer daha sık olsaydı: ışınım gezegendeki yaşamı yok ederdi.Eğer daha seyrek olsaydı: kayalık gezegenlerin oluşması için yeterince ağır element külü olmazdı.Eğer daha geç olsaydı: ışınım gezegendeki yaşamı yok ederdi.Eğer daha erken olsaydı: kayalık gezegenlerin oluşması için yeterince ağır element külü olmazdı.

21. Egzotik maddenin sıradan maddeye oranı;

Eğer daha küçük olsaydı: galaksiler oluşmazdı.Eğer daha büyük olsaydı: güneş tipi yıldızlar oluşmadan evren çökerdi.

22. Galaksi kümeleri;

Eğer daha yoğun olsaydı: galaksi çarpışmaları ve birleşmeleri, yıldız ve gezegen yörüngelerini bozardı; çok fazla ışınım olurdu. Eğer daha gevşek olsaydı: yeterli bir zaman diliminde, yıldız oluşumunu sağlamaya yeterli olmayacak miktarda gaz galaksilere akardı.

23. Erken evrende etkili olan ölçüler;

Eğer daha küçük olsaydı: kuantum mekaniği, çekim gücü ve izafiyet birlikte var olmazdı ve yaşam mümkün olmazdı.Eğer daha büyük olsaydı: kuantum mekaniği, çekim gücü ve izafiyet birlikte var olmazdı ve yaşam mümkün olmazdı.

24. Şimdiki uzayda etkili olan ölçüler;

Eğer daha küçük olsaydı: elektron, gezegen ve yıldız yörüngeleri kararsız olurdu.Eğer daha büyük olsaydı: elektron, gezegen ve yıldız yörüngeleri kararsız olurdu.

25. Neutrino kütlesi;

Eğer daha küçük olsaydı: galaksi kümeleri, galaksiler ve yıldızlar oluşmazdı. Eğer daha büyük olsaydı: galaksi kümeleri ve galaksiler çok yoğun olurdu.

26. Big Bang dalgacıkları;

Eğer daha küçük olsaydı: galaksiler oluşmazdı; evren çok çabuk genişlerdi.Eğer daha büyük olsaydı: galaksi kümeleri ve galaksiler çok yoğun olurdu; kara delikler hüküm sürer; evren çok çabuk çökerdi.

27. toplam kütle yoğunluğu;

Eğer daha küçük olsaydı: güneş tipi yıldızlar oluşmadan evren çok çabuk genişlerdi. Eğer daha büyük olsaydı: kararsız yörüngelere ve çok fazla ışınıma yol açacak şekilde evren çok yavaş genişlerdi.

28. uzay enerji yoğunluğu;

Eğer daha küçük olsaydı: kararsız yörüngelere ve çok fazla ışınıma yol açacak şekilde evren çok yavaş genişlerdi.Eğer daha büyük olsaydı: güneş tipi yıldızlar oluşmadan evren çok çabuk genişlerdi.

29. izafi genişleme faktörünün boyu;

Eğer daha küçük olsaydı: yaşam için önemli kimyasal fonksiyonlar tam anlamıyla gerçekleşemezdi.Eğer daha büyük olsaydı: yaşam için önemli kimyasal fonksiyonlar tam anlamıyla gerçekleşemezdi.

30. Heisenberg Belirsizlik Prensibi’ndeki belirsizliğin büyüklüğü:

 Eğer daha küçük olsaydı: vücut hücrelerine oksijen taşınması çok yavaş olurdu; yaşam için önemli elementler kararsızlaşırdı; yaşam için önemli kimyasal fonksiyonlar tam anlamıyla gerçekleşemezdi. Eğer daha büyük olsaydı: Yine yaşam için önemli elementler kararsızlaşırdı; yaşam için önemli kimyasal fonksiyonlar tam anlamıyla gerçekleşemezdi.  (alıntı)

 

İşte bu ve daha niceleri, evrenin bir rastlantı sonucu veya bir tesadüf eseri olarak meydana gelmediğini, tam aksine bu evren madde üstü, üstün bir zeka, bir akıl, bir bilinç ve irade sahibi Yaratıcı bir kudretin eseri olduğunu göstermektedir. Çünkü evrendeki bu hassas tasarım ve dengenin tersi de olabilirdi veya bu evren meydana da gelmeyebilirdi. Neden bunların tersi olmamıştır? Neden evren meydana gelmiştir? Neden her şey evrenin yaşaması için dengelenmiş ve dizayn edilmiştir.? Neden evrenin varlığı yokluğuna tercih edilmiştir? Peki bütün bunları tesadüflere bağlamak ilmen, aklen ve mantıken mümkün mü???

 

Eğer bir harf kendiliğinden yazılamıyorsa, bir resim kendiliğinden çizilemiyorsa, bir gecekondu kendiliğinden oluşamıyorsa ve A- den Z, ye kadar en ufak bir şey sebepsiz ve kendiliğinden meydana gelemiyorsa, şu koca evren ve içindekiler de kendiliğinden meydana gelmemiştir?

 

Özetle,Kainat gibi bir eserin varlığına inanıp da,onun varlığına tesir eden ve sebep olan Yaratıcısına inanmamak ne bilim,ne akıl ve ne de mantıkla bağdaştırmak mümkündür !!!!   

 

Yine eğer sizin kullandığınız bilgisayar ve bütün malzemeleri kendiliğinden üretilmiş ve içindeki sistem de kendiliğinden kurulmuşsa,demek ki bu koca evren de kendiliğinden meydana gelmiştir!!!

Saygılar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
59 dakika önce, araştırmacı21 yazdı:

 

---------------------------------------------

Maalesef çok yanılıyorsunuz,bilakis yukarıdakiler de ilk başta savunduğumu tamamen teyit etmektedir.Bu paylarda ise aritmetik hatası asla söz konusu değil..

 

Çünkü,

 

1-Borç ve vasiyetle ilgili hüküm genel olup eşin konumuyla hiçbir ilgisi yoktur,bütün varisler için söz konusudur.Yani Avl yönteminde de durum aynıdır.

 

2-Neden Avl yönteminde de bu öncelik çocuklara veya anne ve babaya verilmiyor?  Çünkü çocuklar ile anne ve baba terekeden,kalan malın asil sahibidirler,eş ise o terekenin sahibi değil,belki evlilik akdiyle onun bu hakkı ölenin terekesine girmiştir.Bu nedenle önce borçlar,vasiyetler ve haklar çıkarılır,ondan sonra da geriye kalan ne ise (!) ölenin çocukları,anne ve babası alır.

 

3-Mesela: Bir adam öldüğünde,onun bıraktığı terekenin asil sahibi eşi değil,çünkü boşanmış olsaydı,eş bir kuruş bile alamazdı.Ama çocuklar ile anne ve baba öyle değildir. Ölen kişi nasıl mal sahibi ise,ondan sonra çocukları,anne ve babası da onun yerine geçiyor.Yani bütün servet onlara ait olur. Eş ise,akraba ve soy sebebiyle değil,belki sadece evlilik akdi nedeniyle böyle bir hakka sahip olmuştur.Çünkü o yabancıdır,çocuklar ile anne ve baba gibi ölenin akrabası değildir. Bu nedenle mal sahibi olan çocuklar ile anne baba kendilerine kalan terekenin tümünden eşin hakkını verirler,ondan sonra geriye ne  kalırsa zaten onlarındır.

 

 (فَإِنْ كانَ لَكُمْ وَلَدٌ فَلَهُنَّ الثُّمُنُ مِمَّا تَرَكْتُمْ) والباقي لأولادكم ووالديكم كما تقدم. (تفسير المراغي

 

4- Yukarıdaki tefsir metninde de aynen şöyle deniliyor.

‘’Eğer sizden ölmüş olanın çocuğu varsa, bırakmış olduğunuz terekenin tümünden onlara (eşlere)1/8 vardır.

 

 والباقي لأولادكم ووالديكم كما تقدم‘’

 

'' Bundan geriye ne kalırsa (!) evlatlar ve ebeveyn içindir…’’ deniliyor.

 

’’ Bkz: Tefsirul  Meraği’’

 

لكن لو وجد مع الأبوين أحد الزوجين -ويعبر عنهما بالعمريتين- فإن الزوج أو الزوجة يأخذ فرضه، ثم تأخذ الأم ثلث الباقي والأب الباقي ويوضح ذلك أن الذي يأخذه الزوج أو الزوجة بمنزلة ما يأخذه الغرماء، فيكون من رأس المال، والباقي بين الأبوين ثم الاولاد.

 (تفسير السعدي)

 

5-Yukarıdaki tefsir metninde de aynen bunun gibi anlatılıyor,ayrıca burada Eş akraba ve asil mal sahibi olmadığından dolayı da onun hakkık da bir borç gibi değerlendirilir ve ve tereke ne ise hepsinden hakkı verilir,bunun hakkı veridikten sonra geriye ne kalırsa (!) diğer asil varisler alır….’’

 

Bkz: Tefsirus Sa’adi’’

 

ومن قول ابن عباس هذا  اذا مات  عن زوج  وام واب وبنات  ستاخذ الزوج او الزوجة تمام حقه من جميع المال  ثم ياخذ باقي الورثة باقي المال

    

///  العَوْل في الفرائض

 

Yukarıdaki tefsir metni de İbni Abbas’a ait olup,o da aynen öyle söylüyor. 

Yani borç ve vasiyet zaten geneldir,herkes için zorunludur,ister borç ve vasiyet olsun ister olmasın hiç farak etmez.Her zaman eşin payı önce verilir,daha sonra ondan ne kalırsa (!) diğer asil mal sahibi ve varislerindir…’’

 

Buna göre,

 

1- Eş,120. liranın 1/8,i) olan 15. lirayı alıyor. (120.-15 = 105. lira kalır.)

2-Kalan terekeden (105) liradan annesi (1/6) olan 17.5 lirayı,babası, (1/6) olan 17.5.lirayı alır. (105 -35 = 70. lira kalır..)

3-Çocuklar da terekeden kalan (105) liranın 2/3,si olan 70 lirayı alacaklar.

Böylece herkes kendi payına düşeni aldıktan sonra elde = 0 kalır.

-----------------------------

 

Bir de diyorsunuz ki,

 

‘’aslında tanrı diye bir şey yoktur. cahil savaş lordu arapların zırvalarını aklamaya çalışıyorsunuz’’

------------------------------------------------------------------------------------------

 

YARATICININ VARLIĞINI GÖSTEREN/KANITLAYAN EVRENDEKİ TASARIM VE BAZI HASSAS DENGELER !

 

GALAKSİ-GÜNEŞ-DÜNYA-AY SİSTEMİNDEKİ BAZI HASSAS AYARLARIN LİSTESİ [161]

 

1. Galaksi büyüklüğü;

Eğer daha büyük olsaydı: gaz akması ve yıldızlar, güneşin yörüngesini bozardı ve çok fazla galaktik püskürmeyi ateşlerdi.Eğer daha küçük olsaydı: yeterli bir zaman diliminde, yıldız oluşumunu sağlamaya yeterli olmayacak miktarda gaz galaksimize akardı.

2. Galaksi tipi;

Eğer daha eliptik olsaydı: yaşam kimyası için yeterli ağır elementlerin oluşmasından önce, yıldız oluşumları dururdu.Eğer daha düzensiz olsaydı: ışınıma maruz kalma çok şiddetli olacak ve yaşam kimyası için gerekli ağır elementler bulunmayacaktı.

3. Galaksinin yeri;

Eğer zengin bir galaksi kümesine daha yakın olsaydı: galaksinin çekim gücü bozulacaktı. Eğer büyük bir galaksiye/galaksilere daha yakın olsaydı: galaksinin çekim gücü bozulacaktı.

 

 

Size daha önceki mesajınızda sormuştum ama cevap vermediniz.

 

On 19.12.2017 at 22:58, Sundance yazdı:

 

@araştırmacı21

 

Ölen kişinin ana babası yok.

 

Karısı ve 1 kızı var. 

 

Aynı şekilde paylaştırır mısınız?

 

Yardımcı olayım:

 

1-eğer bir tek kadın ise o zaman ona malın yarısı vardır.

 

2-Şâyet çocuklarınız varsa o zaman bıraktığınız mirasın sekizde biri hanımlarınızındır.

 

Bilimden zerre anlamıyorsunuz.

 

Vermiş olduğunuz örneklerin elle tutulur hiç bir yanı yok.

 

Örnekten çok komedi olmuş.

 

İlk üçüne yanıt versem yeterli vehametin boyutunu göstermek için.

 

1- Evrende galaksimiz dışında 2 milyara yakın galaksi var. Bunlara hesaba katamadığımız kadar çok olan mini galaksiler dahil değil. Bu galaksilerin içinde galaksimizden defalarca büyük devasa galaksilerde var. "Gaz akması" ve "galaktik püskürme ateşi" saçma sapan terimler.

2- Galaksimizin spiral şekli dışında evrende bir sürü değişik şekilli galaksi var. Bunlarda yaşam olup olmadığı konusunda bilgi sahibi değiliz. Yakın uzayda dünya benzeri gezegenler keşfetmeye başladığımızdan yola çıkarak yaşam olması muhtemel olduğu konusunda şahsi fikrimi belirtebilirim. Ama yıldız oluşumunun durması? İşte bu zırva!

3- Galaksimiz kendisinden daha zengin ve daha büyük bir galaksiye yakın zaten. Andromeda galaksisine. Ve çok sonra bu iki galaksi birbiri ile çarpışacak. Daha kendi galaksimizden haberiniz yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 saat önce, araştırmacı21 yazdı:

 

---------------------------------------------

Maalesef çok yanılıyorsunuz,bilakis yukarıdakiler de ilk başta savunduğumu tamamen teyit etmektedir.Bu paylarda ise aritmetik hatası asla söz konusu değil..

 

...

 

 

öncelikle, dayandığınız tefsirler, kuranda olmayan şeyi anlatıyor. o da, sürekli olarak paylaştırma sonrası kalanlardan paylaştırılan hesaplar. oysa ki, kuranda tüm kalan - borçlar sonrası paylaştırma vardır ve bu da sorunlar yarattığı için avliye ile reddiye vardır.

 

gerisi, arabın zırvalarını aklamaya çalışanların uydurmalarıdır. yukarda anlattığınız her şey, kendi kendinize tutunmaya çalıştığınız kabullerdir ve tümü de sizin/özgün yazarın uydurmalarıdır.

 

tanrı diye bir şey yoktur kısmına ise kendinizce deliller uydurmuşsunuz ya da bir başka uydurukçunun yorumlarına tutunmuşsunuz.

imzamda, arabınki de dahil olmak üzere tüm tanrıların uydurma olduğunu kısaca ve açıkça ortaya koyuyorum. anlamaya çalışabilirsiniz.  

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...