Jump to content

kuranı rezil eden matematiksel hata nihayet yanıtlandı..


Recommended Posts

  • İleti 755
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

On 22.01.2018 at 09:40, adeist yazdı:


Sayın Araştırmacı,

1400 yıldır çoğunluğu Arapça konuşan toplumlarca inanılan ve gerekleri yerine getirilen bir dini yok sayıyorsunuz ve kendi tercümeniz rehberliğinde yeni bir din inşa etmeye çalışıyorsunuz.
Size yolunuz açık olsun diyorum, umarım başarılı olursunuz ve daha mantıklı müslümanlarla muhatap oluruz.
 

 

Sayın adeist,

 

Bu,asla yeni bir din inşa etmek değildir.Tam aksine kur'an daki gerçek dini doğru anlamaya çalışmak ve özüne dönüş yapmak olup,öteden beri kur'an dışı uydurulan dini inanış ve uygulamaları ortadan kaldırmaya ve insanları isminden de anlaşıldığı gibi barış dini olan gerçek İslam dini ile buluşturmaya yönelik bir çaba olarak değerlendirilmesi gerekir.Haşa eğer yeni bir din inşa etmek gibi bir çabamız olsaydı,(ki Allah'a sığınırım) dinin tek kaynağı kur'an'ı kerim olduğuna inanmaz ve bunu haykıra haykıra söylemezdik. Yüce Allah islam dinini kur'an'ı kerimle tamamlamış olup,ondan başka dini bir kaynak ve rehber bize göstermediğine göre bu çabamız yalnız kur'an'ı kerimi doğru anlamaktan ve gösterdiği gerçek dine dönüş yapmaktan başka bir şey değildir. 

 

Ayrıca şunu da bilmek gerekir ! Emevilerden başlayarak uydurulan rivayetlerle kur'an daki gerçek din bu günümüze kadar hep yanlış yorumlanmaya ve gösterilmeye çalışılmış ve uygulanmıştır. İşte onların uyguladıkları din,kur'an'ın anlattığı gerçek din değildir. Biz de eğer o dönemde uydurulan rivayetlere göre dini anlamaya çalışırsak,aynen onlar gibi oluruz. Halbuki dinin tek kaynağı kur'an'ı kerimdir. Öyleyse,dinimizi söz konusu uydurma rivayetlere dayalı geleneksel yorumlardan değil,direk kur'an'dan öğrenmeliyiz !!!

Saygılarımla.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ahzab 50.ayet:- Elmalılı (sadeleştirilmiş): Ey peygamber, Biz, özellikle sana şunları helal kıldık: Mehirlerini vermiş olduğun eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak verdiklerinden sahibi bulunduğun cariyeyi, amcanın kızlarından, halalarının kızlarından, dayının kızlarından, teyzelerinin kızlarından seninle birlikte hicret etmiş olanları; bir de inanan bir kadın eğer kendisini peygambere bağışlar da, peygamber de onunla evlenmek isterse onu, sadece sana, diğer mü'minlere değil. Onlara eşleri ve cariyeleri hakkında neleri farz kıldığımızı biliyoruz. Bunlar, sana bir darlık olmaması içindir. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.

 

Ahzab 51: Elmalılı (sadeleştirilmiş): Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini yanına alırsın. Bıraktıklarından arzu ettiğinde sana günah yoktur. Onların gözlerinin aydın olması, üzülmemeleri ve kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnut olmaları için en elverişli olan budur. Allah, kalplerinizdekini bilir. Allah, herşeyi bilir, halimdir.

 

Allah Mahoya kadınları,cariye olarak helal kılıyor.Çünkü Maho'nun cinsellliğini allahın düşünmesi lazım.Nede olsa allah .Öğüt kutsal kitapta Maho'nun cinsel hayatları evlilikleri ile ilgili ayetler:0_80cbc_37a71a73_L:

 

Ve bu ayet benim favori ayetimdir:

 

Ahzap 53: Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2): Ey iman edenler! Peygamberin evlerine vaktine bakmaksızın ve yemeğe izin verilmedikçe girmeyin. Fakat çağırıldığınız vakit girin. Yemeği yediğinizde de hemen dağılın. Sohbet etmek için de izinsiz girmeyin. Çünkü bu haliniz peygambere eziyet veriyor, ama o sizden utanıyor. Fakat Allah gerçeği söylemekten utanmaz. Hem O'nun hanımlarına bir ihtiyaç soracağınız vakit de perde arkasından sorun. Böyle yapmanız hem sizin kalbleriniz ve hem de onların kalbleri için daha temizdir. Hem sizin Resulullah'a eziyet etmeye hakkınız yoktur. Ondan sonra hanımlarını da ebediyyen nikâh edemezsiniz. Çünkü bu Allah katında çok büyük bir günahtır

 

Evet allah gerçeği söylemekten çekilmez,Mahoyu rahatsız etmeyin.:lol:

 

tarihinde Tengrizm tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
6 saat önce, adeist yazdı:

1.
"Hani sen Allah'ın nimetlendirdiği, senin de lütufta bulunduğun kişiye "Eşini yanında tut, Allah'tan kork!" diyordun ama, Allah'ın açıklayacağı birşeyi de içinde saklıyordun; insanlardan çekiniyordun. Oysaki kendisinden korkmana Allah daha layıktır. Zeyd o kadından ilişiğini kesince onu sana nikâhladık ki, evlatlıkları eşleriyle ilişkilerini kestiklerinde, müminler için o kadınlarla evlenmede bir güçlük olmasın. Zaten Allah'ın emri yerine getirilmiştir." Ahzap 37
2.

"Kur'an'da geçen herhangi bir meseleyi bilerek ya da bilmeyerek inkâr eden kişi kâfir olur." TDV İslâm Ansiklopedisi

3.
"Hakikat bilgisini inkâr eden (kafirlerle) karşılaştığınızda, boyunlarını vurmaya bakın! " Muhammed 4


Şimdi, kim kimin kafasını kesecek merak ettim... :D

 

Sayın adeist,

 

Ahzap-37.ayetle ilgili gösterdiğiniz bu vb.meallerde hatalar vardır.

 

1-Ahzap-37.ayetin açıklamaılı doğru meali aşağıdadır. (tekrar gösteriyorum)

 

Ahzap-37: Hani Allah’ın kendisine (islam nimetini) lütfettiği ve senin de kendisine iyilik ettiğin (hürriyetine  kavuşturduğun) kimseye ‘’Eşini yanında tut,(sakın boşama !) ve bu hususta Allah’tan sakın’’diyordun.Allah’ın ortaya çıkaracağı bir durumu (Zeyd’le Zeynep arasındaki geçimsizlik ve Zeyd’in boşama talebi) içinde saklıyor ve (duyulması halinde bu geçimsizliği daha da alevlendirebilecekleri hususunda bazı münafık) insanlardan korkuyodun.Halbuki (her konuda) Allah,kendisinden korkmana daha layıktır. Zeyd,eşiyle ilişkisini kestiğinde,biz seni  ona eş kıldık ki,EVLATLIKLARI İDDİA EDİLENLERİN eşleriyle ilişkisini kesince,(boşayınca) onlarla evlenmelerinde müminler üzerine bir güçlük olmasın.Allah’ın emri ise her zaman gerçekleşir.’’ şeklindedir.

 

Ayrıca ‘’…biz onu sana nikahladık…’’şeklinde bir fade de asla yoktur,haşa nikahı Allah mı kıymıştır?

 

Bu ifade aynen şöyledir ( زوجناكها ) ‘’Zevvecnakeha’’ Yani ‘’ Biz seni ona eş yaptık’’ eş olma ruhsatını ve imkanı verdik.Şeklindedir. İşte görüldüğü gibi maalesf mevcut mealler nice  hatalarla doludur ve kur’an’ı sorunlu gibi yapanlar da bu hatalardır.

 

İşte hz.Muhammed’in kendi içinde saklı tuttuğu şey de ‘’ (Zeyd’le Zeynep arasındaki geçimsizlik ve Zeyd’in boşama talebi’’ idi. Bkz: (Zadul Mesir ve Tefsirul Maverdi) Bu aşağıdaki metinler söz konusu tefsirlere aittir.

 

(زاد المسير  ) والثالث : إيشارة لطلاقها، قاله قتادة، وابن جريج، ومقاتل

قوله تعالي وتخفي في نفسك ما الله مبديه: إشارة لطلاقها ، قاله ابن جريج   (تفسير الماوردي) 

  

2-Mevcut meallerin bir çok yerinde hatalar vardır,bunlardan biri de Muhammed suresi 4.ayetle ilgili mealdır.Yani bu gösterdiğiniz bu vb.mealler yanlıştır.Bunun doğru meali ise aşağıdaki  gibidir.

 

------------------------

3-Muhammed-4.ayetle ilgili mealler de hatalıdır,bunun açıklamalı doğru meali ise aşağıdadır.

 

Muhammed-4.ayetin doğru meali!

Muhammed-4: “Ne zaman (saldıran) inkarcılarla (savaş anında) karşı karşıya gelirseniz ilkin, kontrol merkezlerini vurun/etkisiz hale getirin. Güçlerini kırıp üstünlük sağladığınızda, bağı sıkı tutun/sıkı güvenlik çemberine alın.Savaş sona erince ister karşılıksız,ister fidye/esir takası yapmak suretiyle mutlaka onları serbest bırakın. Savaş sona erinceye kadar hüküm budur…’...’

 

Yani kafa kesmek diye bir olay yoktur !!!

 

Aşağıda da bunun meal ve tefsiri böyle olduğu anlatılmaktadır.

 

ما معنى ضرب الرقاب في القران

وبعيدا عن الموروثات السابقة لناتي الى عبارة رقاب نجدها جاءت من جذر ( ر ق ب) وهي من الترقب والارتقاب والمراقبة ولاعلاقة لها بالعنق نهائيا لأمن قريب ولا من بعيد ولو تعني العنق لذكر الله قوله ( فضرب الاعناق) .

( فَـضَـرْبَ الـرقـاب ) محمد 4 (

إنّ عبـارة : [ فَـضَـرْبَ الـرقـاب ] ، هي منَ [ المَـجـاز المُـرسـل ] ، و هي تُـشـبه قوله تعالى : ( كذلك - يضْـربُ - الله الحقّ و الباطل .... كذلك - يضـربُ - الله الأمثال ) الرعد 17 ، و قولـه : ( - فَــضَــربْنـا - على آذانهـمْ ) الكهف 11 ، و إلى الذين احتـجّـوا على المقالة أقول لهُـم هـذه الآية : ( مَـا - ضَـربوه - لكَ إلاّ جـدلاً ، بلْ هُم قومٌ خصِـمون ) الزخرف 58 .

لـذلك فـإنّ عبـارة : [ ضَـرْبَ الـرقـاب ] لا تعني : [ قـطـع رؤوس الـناس  (الباحث محمد. علي منصور كيالي 

 

--------------------------------------------

 

3-Kur'an'da geçen herhangi bir meseleyi bilerek ya da bilmeyerek inkâr eden kişi kâfir olur." TDV İslâm Ansiklopedisi

 

TDV.İslam Ansiklopedisinde böyle bir şeyin olup olmadığını henüz bilmiyorum!

 

Ama kesinlikle kur’an da geçen bir meseleyi bilmeyerek inkar etmek asla küfür değildir, Çünkü kişi bilmediği için mazurdur.

Bu nedenle '' bilmeyerek inkar eden kafirdir'' diyen kim olursa olsun büyük bir hata yapmıştır.Çünkü İman da bilerek olur küfür de bilerek olur.

Saygılar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, Tengrizm yazdı:

Ahzab 50.ayet:- Elmalılı (sadeleştirilmiş): Ey peygamber, Biz, özellikle sana şunları helal kıldık: Mehirlerini vermiş olduğun eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak verdiklerinden sahibi bulunduğun cariyeyi, amcanın kızlarından, halalarının kızlarından, dayının kızlarından, teyzelerinin kızlarından seninle birlikte hicret etmiş olanları; bir de inanan bir kadın eğer kendisini peygambere bağışlar da, peygamber de onunla evlenmek isterse onu, sadece sana, diğer mü'minlere değil. Onlara eşleri ve cariyeleri hakkında neleri farz kıldığımızı biliyoruz. Bunlar, sana bir darlık olmaması içindir. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.

 

Ahzab 51: Elmalılı (sadeleştirilmiş): Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini yanına alırsın. Bıraktıklarından arzu ettiğinde sana günah yoktur. Onların gözlerinin aydın olması, üzülmemeleri ve kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnut olmaları için en elverişli olan budur. Allah, kalplerinizdekini bilir. Allah, herşeyi bilir, halimdir.

 

Allah Mahoya kadınları,cariye olarak helal kılıyor.Çünkü Maho'nun cinsellliğini allahın düşünmesi lazım.Nede olsa allah .Öğüt kutsal kitapta Maho'nun cinsel hayatları evlilikleri ile ilgili ayetler:0_80cbc_37a71a73_L:

 

Ve bu ayet benim favori ayetimdir:

 

Ahzap 53: Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2): Ey iman edenler! Peygamberin evlerine vaktine bakmaksızın ve yemeğe izin verilmedikçe girmeyin. Fakat çağırıldığınız vakit girin. Yemeği yediğinizde de hemen dağılın. Sohbet etmek için de izinsiz girmeyin. Çünkü bu haliniz peygambere eziyet veriyor, ama o sizden utanıyor. Fakat Allah gerçeği söylemekten utanmaz. Hem O'nun hanımlarına bir ihtiyaç soracağınız vakit de perde arkasından sorun. Böyle yapmanız hem sizin kalbleriniz ve hem de onların kalbleri için daha temizdir. Hem sizin Resulullah'a eziyet etmeye hakkınız yoktur. Ondan sonra hanımlarını da ebediyyen nikâh edemezsiniz. Çünkü bu Allah katında çok büyük bir günahtır

 

Evet allah gerçeği söylemekten çekilmez,Mahoyu rahatsız etmeyin.:lol:

 

 

Sayın Tengrizm,

Gösterdiğiniz bu vb.mealler hatalıdır,doğru mealler ise aşağıdaki gibidir.

 

Ahzap-50.ayetin açıklamalı doğru meali!

 

Ahzap-50-Ey Peygamber! Biz,mehirlerini vermiş bulunduğun eşlerini; sağ elinin altında (himayende) bulunanlardan Allah’ın sana (himayelerini) verdiği kimseleri; seninle birlikte (Mekke den Medine’ye) göç etmiş (bulunduğundan dolayı yalnız ve kimsesiz kalan) amca ve hala kızlarını, dayı ve teyze kızlarını; ve (evlendirilmesi hususunda) kendini (koşulsuz) Peygamber'e sunan ve peygamberin de kendisini evlendirmek istediği mü'min bir kadını-ki bu (koşulsuz velayet) yalnızca sana hastır, diğer mü'minler için değildir-işte bütün bunları (himayende tutmanı,onlarla ilgili sorunları gidermeni) sana çözdük/bunları koruyup gözetmek,ihtiyaçlarını karşılamak görevi sana verdik.Doğrusu biz,eşleri ve ellerinin altında (himayelerinde) bulunan kimseler hakkında üzerlerine yüklediğimiz sorumlulukları bildirmiştik ki (mesajlarımızı tebliğ edip anlatmaktan) güç bir duruma düşmeyesin.Zaten Allah sonsuz bağışlayan ve merhamet edendir. ‘’şeklindedir.

 

Yani bu ayete göre zulüm diyarından/Mekke den kaçıp yabancı şehre/Medine’ye göç eden kimsesizlerin,ki hz peygamberin eşleri ve bu tip akrabaları da bunların içindedir,işte bütün bunları himaye etmek,ihtiyaçlarını karşılamak ve gözetip korumak görev ve sorumluluğu hz. peygambere veriliyor.!!!!

Bu nedenle,Ahzap-50.ayetin hz peygamberin bunlarla yapacağı bir evlilikle asla bir ilgisi yoktur,zira bu ayetin vermiş olduğu mesajla hicret eden bu insanların sorunlarını gidermek ve ihtiyaçlarını karşılama görevi hz.peygambere yüklenmiştir.İşte ayet bunu anlatıyor.

 

Tekrar ediyorum,

Bu ayetin cinsellik ve özellikle bu derecedeki akraba evlilikleriyle hiç bir ilgisi bulunmuyor. Zira Hz.peygamber Medine’ye hicret ederken bu derecedeki akraba kadınlarından hicret edenler de etmeyenler de vardı,işte kendisiyle hicret edenler yalnız ve kimsesiz kaldıklarından hz. peygamber onları kendi himaye ve sorumluluğu altına alıyor.Ama Mekke de kalıp hicret etmeyenleri peygamberin sorumluluk ve himayesi altına alınması mümkün olmuyor. İşte bu nedenle ayette de’’….seninle birlekte gçö etmiş olanlar….’’ diye geçiyor.

Çünkü ayette geçen ‘’ هَاجَرْنَ مَعَك ‘’ seninle göç edenler’’ifadesi ile,Enfal-72. ayet aynı duruma vurgu yapıyor.   والذين آمنوا ولم يهاجروا ما لكم من ولايتهم من شيء حتى يهاجروا 72 ]

 

Enfal-72: Öte yandan iman eden,zulmün egemen olduğu diyardan (Mekke den) göç eden, Allah yolunda mallarıyla canlarıyla çaba gösterip duran kimselere ve (onlara) kol kanat açıp, yardım edenlere gelince; işte bunlar (sahiden) birbirlerinin veli ve hamileridir. Fakat inanmış oldukları halde (sizin beldenize) göç etmemiş olan kimselere gelince; onların korunup gözetilmesinden hiçbir bakımdan siz sorumlu değilsiniz,ta ki (sizin yanınıza) göç edecekleri vakte kadar...’’şeklindeki ayet de bunun böyle olduğunu göstermektedir.  (  الله اعلم)

 

Ayrıca ayete geçen ‘’وامرأة مؤمنة ان وهبت نفسها للنبي واراد النبي ان يستنكحها  ‘’şeklindeki cümlenin anlamı ise aşağıdaki gibidir.

 

Şayet bir kadın kendisini herhangi biriyle koşullsuz evlendirmek için peygambere sunar ve peygamberi kendine veli ve yetkili kılarsa,peygamber de onu evlendirmek isterse (!) şekilndedir. Yani burada bir kadının hz.peygamberle evlenmek için değil,belki kendisini başkasıyla evlendirmek için hz.peygambere kendi durumunu sunup koşulsuz yetki veriyor. İşte bu duruma vurgu yapılıyor. Aşağıda da durum aynen böyle anlatılıyor.

 

فأن الله سبحانه لايتكلم عن الجنس ايضا ولكن عندما هاجر الرسول صلوات الله عليه كان معه زوجاته و فئة من النساء فخاطبه الله واخبره بأنه المحلل لهن ( محلل لهن فقط اي مُحرم يعني مسؤول عنهم في السفر وعندما يحلون في المدينة لأنها مدينة جديدة عليهن ولا يعرفن فيها احدا . فيقول له الله يايها النبي انا احللنا لك ازواجك لانك طبعا اتيت اجورهن وماملكت ايمانك ( خادماتك) لانهن اقسمن اليمين وفي عهدتك وبنات عمك وبنات عماتك وبنات خالك وبنات خالاتك اللاتتي هاجرن معك وانظروا الى هاجرن معك هيً اكبر دليل على صدق مااشير اليه لان لو كان معناه النكاح فلماذا اللاتي هاجرن معه فقط كان النبي يستطيع النبي ان يتزوج اي بنت ( خال وخالة وعم وعمة )

وامرأةً مؤمنة ان وهبت نفسها للنبي( واذا امرأة ليس لها محرم او معيل وهاجرت اوسافرت مع الرسول فالرسول يكون لها مُحرم

ان اراد النبي ان يستنكحها فالرسول يستطيع ان يكون وليها في حالة نكاحها وهنا يستنكحها معناه ليس ان ينحكها النبي ولكن ينكحًها لغيره وهذه الرخصة للنبي فقط ولايستطيع اي شخص ان يكون محرم لبنت خالة اوخالته اوعمه اوعمته او اي امرأة غريبة عنه (خالصة لك من دون المؤمنين). والذي يبدو جليا في تكملة الآية (قد علمنا مافرضنا عليهم في ازواجهم........) لان الله قد بين للمسلم ما الفئة من النساء يكون مسؤؤل عنها (ماليا واخلاقيا لاجنسيا) كمعيل ماديا ومعين في السفر ( الزوجة وملك اليمين  لكي لايتحرج النبي من هذا الامر

----------------

 

Ahzap-51.ayetin açıklamalı doğru meali de şöyledir.

 

Akzap- 51: Onlardan (o mevcut eşlerinden boşanmak isteyenleri tazminatlarını ödemek ve mağdur etmemek şartıyla) istediğini bırakabilir/ boşayabilirsin.istediğini de yanında tutabilirsin,(talaki reci ile )bırakmış olduklarından da arzu ettiğini (tekrar nikahına) almanda sana bir vebal yoktur. Bu,onların gözlerinin aydın olması,üzülmemeleri ve kendilerine verdiğin şeylere razı olmaları için daha elverişlidir.Allah,gönüllerinizde olanı bilir.Ve Allah (her şeyi) bililen,Halim olandır. ''şeklindedir.

 

(Not:  Ahzab-28-29.ayetlerde hz.peygamberin hanımlarına onunla birlikte kalmak veya ayrılmak şıklarından birini seçmeleri teklif edilmiş,onlar da hz.peygamberle birlikte kalmayı tercih etmişlerdi. Ahzab-51.ayette de karşılıklı olarak aynı seçim hakkı hz.peygambere verilmiş,o da mevcut hanımlarından ayrılmamayı uygun görmüştür.   

      

Yani Ahzab-28-29 ve 51.ayetlerde hz.peygamber ve eşleri için verilen bu örneklerle,aynı zamanda evliliklerini sürdürmek istemeyen evli çiftlere de birbirlerinden ayrılma hakkı tanınmaktadır.Çünkü birbirlerini istemeyenlerin birlikte kalmanın bir anlamı yok.İşte söz konusu ayetler bunun içindir.

İşte burada hz.peygambere tanınmış bir ayrıcalık söz konusu değildir.Zira ne bir kadın kendini peygambere hibe ediyor,ne de hz.peygamber dilediği şekilde eşlerine gidebilir.

 

İşte Ahzab-51.ayette, hz.peygamberin dilediği şekilde eşleri arasında muamelede bulunma yetkisi verilmiyor. Belki burada onları mağdur etmeden tazminatlarını vermek şartııyla boşanmak isteyenleri boşayabilir,arzu etmeleri halinde de yine onları tekrar talakı reci ile nikahı altına alabilir hükmü vardır.

وقيل : إن ذلك إنما جعل الله لنبيه حين غار بعضهن على النبي - صلى الله عليه وسلم - ، وطلب بعضهن من النفقة زيادة على الذي كان يعطيها ، فأمره الله أن يخيرهن بين الدار الدنيا والآخرة ، وأن يخلي سبيل من اختار الحياة الدنيا وزينتها ، ويمسك من اختار الله ورسوله  (تفسير الطبري ) .

(تفسير القاسمي ) . وذهب آخرون إلى أن معنى الآية: تطلق وتخلي سبيل من شئت من نسائك، وتمسك من شئت منهن فلا تطلق.

(  تفسير البغوي  )   وقال ابن عباس : تطلق من تشاء منهن وتمسك من تشا)

 وحدثنا عبد الله بن محمد بن إسحاق قال : حدثنا الحسن بن أبي الربيع قال : أخبرنا عبد الرزاق عن معمر عن الزهري في قوله تعالى : ترجي من تشاء منهن قال : ( كان ذلك حين أنزل الله أن يخيرهن) )   (أحكام القرآن للجصا

 

Yukarıda da hem İbni Abbas’in rivayetini nakleden (Tefsirül Bağavi,) hem de (Ehkamül Kur’an lil Cessas)  isimli tefsirde yukarıdaki metinde konu aynen bu şekilde anlatılıyor….)

 

İşte bu ayetlerde ne cariyelerle,ne de bu tür akrabalarla bir evlilik söz konusu değildir !!!!

 

Yani o Maho ifadeniz saçmalıktan başka bir şey değildir !!!!

-------

Ahzap-53.Ayetin doğru meali de şöyledir.

 

Ahzap- 53: Ey inananlar! Yemek için çağrılmaksızın ve yemeğin pişmesini beklemeksizin (rastgele) Peygamber’in evlerine (izinsiz) girmeyin,(yemek için) çağrıldığınız zaman girin.Yemeği yiyince de dağılın.(Mademki sırf yemek için çağrılmışsınız,öyleyse ) Aranızda uzun uzadıya sohbete dalıp durmayın. şüphe yok ki bu davranış (sizin gibi bir beşer olan),Peygamberi  (ve dolayısıyla ev halkını) de rahatsız edebilir de utanır sizden,Allah ise doğruyu söylemekten çekinmez.Ve eşlerinden bir şey istediğiniz zaman (odalarına girmeyin) perde ardından isteyin.Bu,hem sizin kalpleriniz,hem de onların kalpleri için daha nezih bir davranıştır.Allah’ın elçisine rahatsızlık vermeniz ve (irtihalinden) sonra (kendilerine birer anne gözüyle baktığınız) hanımlarını nikâhlamanız asla söz konusu olamaz.Doğrusu bu,Allah katında büyük şeydir.'' şeklindedir.

 

(Not: Bu ayet, evlere izinsiz girmemeyi tavsiye ediyor. Bu bir görgü kuralıdır.Cahiliye dönemi bu kurallardan habersiz insanlar her konuda olduğu gibi bu konuda da eğitilmektedir. Bununla hem hz.peygamberin gereksiz yere meşgul edilmemesi,hemde geç saatlere kadar evinde kalınarak ailesinin de rahatsız edilmesi isteniyor ki bu sadece hz.peygamberin evi değil tüm evler için söz konusudur. Ayrıca bizzat hz.peygamber bu kurallara uymakta, izin almadan ve selam vermeden evlere girmemekte,izin gelmezse geri dönmekte idi. (Zâdu’l-Me‘âd , 2/381 , Rıyazu’s-salihin, 872)  Zaten aynı surenin 21.ayeti bize hz.peygamberin bizim için ”Güzel bir örnek ” olduğu açıkça ifade edilir.O (sav) kendi yaşantısı ile bize örneklik teşkil etmektedir ve bu onun ilahi görevlerinden biridir...)

 

Saygılar.

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, araştırmacı21 yazdı:

 

Sayın Tengrizm,

Gösterdiğiniz bu vb.mealler hatalıdır,doğru mealler ise aşağıdaki gibidir.

 

Ahzap-50.ayetin açıklamalı doğru meali!

 

Ahzap-50-Ey Peygamber! Biz,mehirlerini vermiş bulunduğun eşlerini; sağ elinin altında (himayende) bulunanlardan Allah’ın sana (himayelerini) verdiği kimseleri; seninle birlikte (Mekke den Medine’ye) göç etmiş (bulunduğundan dolayı yalnız ve kimsesiz kalan) amca ve hala kızlarını, dayı ve teyze kızlarını; ve (evlendirilmesi hususunda) kendini (koşulsuz) Peygamber'e sunan ve peygamberin de kendisini evlendirmek istediği mü'min bir kadını-ki bu (koşulsuz velayet) yalnızca sana hastır, diğer mü'minler için değildir-işte bütün bunları (himayende tutmanı,onlarla ilgili sorunları gidermeni) sana çözdük/bunları koruyup gözetmek,ihtiyaçlarını karşılamak görevi sana verdik.Doğrusu biz,eşleri ve ellerinin altında (himayelerinde) bulunan kimseler hakkında üzerlerine yüklediğimiz sorumlulukları bildirmiştik ki (mesajlarımızı tebliğ edip anlatmaktan) güç bir duruma düşmeyesin.Zaten Allah sonsuz bağışlayan ve merhamet edendir. ‘’şeklindedir.

 

Yani bu ayete göre zulüm diyarından/Mekke den kaçıp yabancı şehre/Medine’ye göç eden kimsesizlerin,ki hz peygamberin eşleri ve bu tip akrabaları da bunların içindedir,işte bütün bunları himaye etmek,ihtiyaçlarını karşılamak ve gözetip korumak görev ve sorumluluğu hz. peygambere veriliyor.!!!!

Bu nedenle,Ahzap-50.ayetin hz peygamberin bunlarla yapacağı bir evlilikle asla bir ilgisi yoktur,zira bu ayetin vermiş olduğu mesajla hicret eden bu insanların sorunlarını gidermek ve ihtiyaçlarını karşılama görevi hz.peygambere yüklenmiştir.İşte ayet bunu anlatıyor.

 

Tekrar ediyorum,

Bu ayetin cinsellik ve özellikle bu derecedeki akraba evlilikleriyle hiç bir ilgisi bulunmuyor. Zira Hz.peygamber Medine’ye hicret ederken bu derecedeki akraba kadınlarından hicret edenler de etmeyenler de vardı,işte kendisiyle hicret edenler yalnız ve kimsesiz kaldıklarından hz. peygamber onları kendi himaye ve sorumluluğu altına alıyor.Ama Mekke de kalıp hicret etmeyenleri peygamberin sorumluluk ve himayesi altına alınması mümkün olmuyor. İşte bu nedenle ayette de’’….seninle birlekte gçö etmiş olanlar….’’ diye geçiyor.

Çünkü ayette geçen ‘’ هَاجَرْنَ مَعَك ‘’ seninle göç edenler’’ifadesi ile,Enfal-72. ayet aynı duruma vurgu yapıyor.   والذين آمنوا ولم يهاجروا ما لكم من ولايتهم من شيء حتى يهاجروا 72 ]

 

Enfal-72: Öte yandan iman eden,zulmün egemen olduğu diyardan (Mekke den) göç eden, Allah yolunda mallarıyla canlarıyla çaba gösterip duran kimselere ve (onlara) kol kanat açıp, yardım edenlere gelince; işte bunlar (sahiden) birbirlerinin veli ve hamileridir. Fakat inanmış oldukları halde (sizin beldenize) göç etmemiş olan kimselere gelince; onların korunup gözetilmesinden hiçbir bakımdan siz sorumlu değilsiniz,ta ki (sizin yanınıza) göç edecekleri vakte kadar...’’şeklindeki ayet de bunun böyle olduğunu göstermektedir.  (  الله اعلم)

 

Ayrıca ayete geçen ‘’وامرأة مؤمنة ان وهبت نفسها للنبي واراد النبي ان يستنكحها  ‘’şeklindeki cümlenin anlamı ise aşağıdaki gibidir.

 

Şayet bir kadın kendisini herhangi biriyle koşullsuz evlendirmek için peygambere sunar ve peygamberi kendine veli ve yetkili kılarsa,peygamber de onu evlendirmek isterse (!) şekilndedir. Yani burada bir kadının hz.peygamberle evlenmek için değil,belki kendisini başkasıyla evlendirmek için hz.peygambere kendi durumunu sunup koşulsuz yetki veriyor. İşte bu duruma vurgu yapılıyor. Aşağıda da durum aynen böyle anlatılıyor.

 

فأن الله سبحانه لايتكلم عن الجنس ايضا ولكن عندما هاجر الرسول صلوات الله عليه كان معه زوجاته و فئة من النساء فخاطبه الله واخبره بأنه المحلل لهن ( محلل لهن فقط اي مُحرم يعني مسؤول عنهم في السفر وعندما يحلون في المدينة لأنها مدينة جديدة عليهن ولا يعرفن فيها احدا . فيقول له الله يايها النبي انا احللنا لك ازواجك لانك طبعا اتيت اجورهن وماملكت ايمانك ( خادماتك) لانهن اقسمن اليمين وفي عهدتك وبنات عمك وبنات عماتك وبنات خالك وبنات خالاتك اللاتتي هاجرن معك وانظروا الى هاجرن معك هيً اكبر دليل على صدق مااشير اليه لان لو كان معناه النكاح فلماذا اللاتي هاجرن معه فقط كان النبي يستطيع النبي ان يتزوج اي بنت ( خال وخالة وعم وعمة )

وامرأةً مؤمنة ان وهبت نفسها للنبي( واذا امرأة ليس لها محرم او معيل وهاجرت اوسافرت مع الرسول فالرسول يكون لها مُحرم

ان اراد النبي ان يستنكحها فالرسول يستطيع ان يكون وليها في حالة نكاحها وهنا يستنكحها معناه ليس ان ينحكها النبي ولكن ينكحًها لغيره وهذه الرخصة للنبي فقط ولايستطيع اي شخص ان يكون محرم لبنت خالة اوخالته اوعمه اوعمته او اي امرأة غريبة عنه (خالصة لك من دون المؤمنين). والذي يبدو جليا في تكملة الآية (قد علمنا مافرضنا عليهم في ازواجهم........) لان الله قد بين للمسلم ما الفئة من النساء يكون مسؤؤل عنها (ماليا واخلاقيا لاجنسيا) كمعيل ماديا ومعين في السفر ( الزوجة وملك اليمين  لكي لايتحرج النبي من هذا الامر

----------------

 

Ahzap-51.ayetin açıklamalı doğru meali de şöyledir.

 

Akzap- 51: Onlardan (o mevcut eşlerinden boşanmak isteyenleri tazminatlarını ödemek ve mağdur etmemek şartıyla) istediğini bırakabilir/ boşayabilirsin.istediğini de yanında tutabilirsin,(talaki reci ile )bırakmış olduklarından da arzu ettiğini (tekrar nikahına) almanda sana bir vebal yoktur. Bu,onların gözlerinin aydın olması,üzülmemeleri ve kendilerine verdiğin şeylere razı olmaları için daha elverişlidir.Allah,gönüllerinizde olanı bilir.Ve Allah (her şeyi) bililen,Halim olandır. ''şeklindedir.

 

(Not:  Ahzab-28-29.ayetlerde hz.peygamberin hanımlarına onunla birlikte kalmak veya ayrılmak şıklarından birini seçmeleri teklif edilmiş,onlar da hz.peygamberle birlikte kalmayı tercih etmişlerdi. Ahzab-51.ayette de karşılıklı olarak aynı seçim hakkı hz.peygambere verilmiş,o da mevcut hanımlarından ayrılmamayı uygun görmüştür.   

      

Yani Ahzab-28-29 ve 51.ayetlerde hz.peygamber ve eşleri için verilen bu örneklerle,aynı zamanda evliliklerini sürdürmek istemeyen evli çiftlere de birbirlerinden ayrılma hakkı tanınmaktadır.Çünkü birbirlerini istemeyenlerin birlikte kalmanın bir anlamı yok.İşte söz konusu ayetler bunun içindir.

İşte burada hz.peygambere tanınmış bir ayrıcalık söz konusu değildir.Zira ne bir kadın kendini peygambere hibe ediyor,ne de hz.peygamber dilediği şekilde eşlerine gidebilir.

 

İşte Ahzab-51.ayette, hz.peygamberin dilediği şekilde eşleri arasında muamelede bulunma yetkisi verilmiyor. Belki burada onları mağdur etmeden tazminatlarını vermek şartııyla boşanmak isteyenleri boşayabilir,arzu etmeleri halinde de yine onları tekrar talakı reci ile nikahı altına alabilir hükmü vardır.

وقيل : إن ذلك إنما جعل الله لنبيه حين غار بعضهن على النبي - صلى الله عليه وسلم - ، وطلب بعضهن من النفقة زيادة على الذي كان يعطيها ، فأمره الله أن يخيرهن بين الدار الدنيا والآخرة ، وأن يخلي سبيل من اختار الحياة الدنيا وزينتها ، ويمسك من اختار الله ورسوله  (تفسير الطبري ) .

(تفسير القاسمي ) . وذهب آخرون إلى أن معنى الآية: تطلق وتخلي سبيل من شئت من نسائك، وتمسك من شئت منهن فلا تطلق.

(  تفسير البغوي  )   وقال ابن عباس : تطلق من تشاء منهن وتمسك من تشا)

 وحدثنا عبد الله بن محمد بن إسحاق قال : حدثنا الحسن بن أبي الربيع قال : أخبرنا عبد الرزاق عن معمر عن الزهري في قوله تعالى : ترجي من تشاء منهن قال : ( كان ذلك حين أنزل الله أن يخيرهن) )   (أحكام القرآن للجصا

 

Yukarıda da hem İbni Abbas’in rivayetini nakleden (Tefsirül Bağavi,) hem de (Ehkamül Kur’an lil Cessas)  isimli tefsirde yukarıdaki metinde konu aynen bu şekilde anlatılıyor….)

 

İşte bu ayetlerde ne cariyelerle,ne de bu tür akrabalarla bir evlilik söz konusu değildir !!!!

 

Yani o Maho ifadeniz saçmalıktan başka bir şey değildir !!!!

-------

Ahzap-53.Ayetin doğru meali de şöyledir.

 

Ahzap- 53: Ey inananlar! Yemek için çağrılmaksızın ve yemeğin pişmesini beklemeksizin (rastgele) Peygamber’in evlerine (izinsiz) girmeyin,(yemek için) çağrıldığınız zaman girin.Yemeği yiyince de dağılın.(Mademki sırf yemek için çağrılmışsınız,öyleyse ) Aranızda uzun uzadıya sohbete dalıp durmayın. şüphe yok ki bu davranış (sizin gibi bir beşer olan),Peygamberi  (ve dolayısıyla ev halkını) de rahatsız edebilir de utanır sizden,Allah ise doğruyu söylemekten çekinmez.Ve eşlerinden bir şey istediğiniz zaman (odalarına girmeyin) perde ardından isteyin.Bu,hem sizin kalpleriniz,hem de onların kalpleri için daha nezih bir davranıştır.Allah’ın elçisine rahatsızlık vermeniz ve (irtihalinden) sonra (kendilerine birer anne gözüyle baktığınız) hanımlarını nikâhlamanız asla söz konusu olamaz.Doğrusu bu,Allah katında büyük şeydir.'' şeklindedir.

 

(Not: Bu ayet, evlere izinsiz girmemeyi tavsiye ediyor. Bu bir görgü kuralıdır.Cahiliye dönemi bu kurallardan habersiz insanlar her konuda olduğu gibi bu konuda da eğitilmektedir. Bununla hem hz.peygamberin gereksiz yere meşgul edilmemesi,hemde geç saatlere kadar evinde kalınarak ailesinin de rahatsız edilmesi isteniyor ki bu sadece hz.peygamberin evi değil tüm evler için söz konusudur. Ayrıca bizzat hz.peygamber bu kurallara uymakta, izin almadan ve selam vermeden evlere girmemekte,izin gelmezse geri dönmekte idi. (Zâdu’l-Me‘âd , 2/381 , Rıyazu’s-salihin, 872)  Zaten aynı surenin 21.ayeti bize hz.peygamberin bizim için ”Güzel bir örnek ” olduğu açıkça ifade edilir.O (sav) kendi yaşantısı ile bize örneklik teşkil etmektedir ve bu onun ilahi görevlerinden biridir...)

 

Saygılar.

 

 

 

 

:0_80cbc_37a71a73_L:

 

yahu ayıptır. ayetin kendinden uzun parantezleriniz var neredeyse.

 

allahın ayetlerini beğenmeyip, onları yalanlayıp, onların yerine ayet uydurur olmuşsunuz.

 

islamdaki adınız kafirdir :D

 

@hasan akçay! bakın ne cevherler var... siz cariyeleri aklamaya çalışırken, araştırmacı doğrudan muhammedi kendi bekar nikah memuru kıldı.   

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, araştırmacı21 yazdı:

 

Sayın adeist,

 

Ahzap-37.ayetle ilgili gösterdiğiniz bu vb.meallerde hatalar vardır.

 

1-Ahzap-37.ayetin açıklamaılı doğru meali aşağıdadır. (tekrar gösteriyorum)

 

Ahzap-37: Hani Allah’ın kendisine (islam nimetini) lütfettiği ve senin de kendisine iyilik ettiğin (hürriyetine  kavuşturduğun) kimseye ‘’Eşini yanında tut,(sakın boşama !) ve bu hususta Allah’tan sakın’’diyordun.Allah’ın ortaya çıkaracağı bir durumu (Zeyd’le Zeynep arasındaki geçimsizlik ve Zeyd’in boşama talebi) içinde saklıyor ve (duyulması halinde bu geçimsizliği daha da alevlendirebilecekleri hususunda bazı münafık) insanlardan korkuyodun.Halbuki (her konuda) Allah,kendisinden korkmana daha layıktır. Zeyd,eşiyle ilişkisini kestiğinde,biz seni  ona eş kıldık ki,EVLATLIKLARI İDDİA EDİLENLERİN eşleriyle ilişkisini kesince,(boşayınca) onlarla evlenmelerinde müminler üzerine bir güçlük olmasın.Allah’ın emri ise her zaman gerçekleşir.’’ şeklindedir.

 

Ayrıca ‘’…biz onu sana nikahladık…’’şeklinde bir fade de asla yoktur,haşa nikahı Allah mı kıymıştır?

 

Bu ifade aynen şöyledir ( زوجناكها ) ‘’Zevvecnakeha’’ Yani ‘’ Biz seni ona eş yaptık’’ eş olma ruhsatını ve imkanı verdik.Şeklindedir. İşte görüldüğü gibi maalesf mevcut mealler nice  hatalarla doludur ve kur’an’ı sorunlu gibi yapanlar da bu hatalardır.

 

İşte hz.Muhammed’in kendi içinde saklı tuttuğu şey de ‘’ (Zeyd’le Zeynep arasındaki geçimsizlik ve Zeyd’in boşama talebi’’ idi. Bkz: (Zadul Mesir ve Tefsirul Maverdi) Bu aşağıdaki metinler söz konusu tefsirlere aittir.

 

(زاد المسير  ) والثالث : إيشارة لطلاقها، قاله قتادة، وابن جريج، ومقاتل

قوله تعالي وتخفي في نفسك ما الله مبديه: إشارة لطلاقها ، قاله ابن جريج   (تفسير الماوردي) 

  

2-Mevcut meallerin bir çok yerinde hatalar vardır,bunlardan biri de Muhammed suresi 4.ayetle ilgili mealdır.Yani bu gösterdiğiniz bu vb.mealler yanlıştır.Bunun doğru meali ise aşağıdaki  gibidir.

 

------------------------

3-Muhammed-4.ayetle ilgili mealler de hatalıdır,bunun açıklamalı doğru meali ise aşağıdadır.

 

Muhammed-4.ayetin doğru meali!

Muhammed-4: “Ne zaman (saldıran) inkarcılarla (savaş anında) karşı karşıya gelirseniz ilkin, kontrol merkezlerini vurun/etkisiz hale getirin. Güçlerini kırıp üstünlük sağladığınızda, bağı sıkı tutun/sıkı güvenlik çemberine alın.Savaş sona erince ister karşılıksız,ister fidye/esir takası yapmak suretiyle mutlaka onları serbest bırakın. Savaş sona erinceye kadar hüküm budur…’...’

 

Yani kafa kesmek diye bir olay yoktur !!!

 

Aşağıda da bunun meal ve tefsiri böyle olduğu anlatılmaktadır.

 

ما معنى ضرب الرقاب في القران

وبعيدا عن الموروثات السابقة لناتي الى عبارة رقاب نجدها جاءت من جذر ( ر ق ب) وهي من الترقب والارتقاب والمراقبة ولاعلاقة لها بالعنق نهائيا لأمن قريب ولا من بعيد ولو تعني العنق لذكر الله قوله ( فضرب الاعناق) .

( فَـضَـرْبَ الـرقـاب ) محمد 4 (

إنّ عبـارة : [ فَـضَـرْبَ الـرقـاب ] ، هي منَ [ المَـجـاز المُـرسـل ] ، و هي تُـشـبه قوله تعالى : ( كذلك - يضْـربُ - الله الحقّ و الباطل .... كذلك - يضـربُ - الله الأمثال ) الرعد 17 ، و قولـه : ( - فَــضَــربْنـا - على آذانهـمْ ) الكهف 11 ، و إلى الذين احتـجّـوا على المقالة أقول لهُـم هـذه الآية : ( مَـا - ضَـربوه - لكَ إلاّ جـدلاً ، بلْ هُم قومٌ خصِـمون ) الزخرف 58 .

لـذلك فـإنّ عبـارة : [ ضَـرْبَ الـرقـاب ] لا تعني : [ قـطـع رؤوس الـناس  (الباحث محمد. علي منصور كيالي 

 

--------------------------------------------

 

3-Kur'an'da geçen herhangi bir meseleyi bilerek ya da bilmeyerek inkâr eden kişi kâfir olur." TDV İslâm Ansiklopedisi

 

TDV.İslam Ansiklopedisinde böyle bir şeyin olup olmadığını henüz bilmiyorum!

 

Ama kesinlikle kur’an da geçen bir meseleyi bilmeyerek inkar etmek asla küfür değildir, Çünkü kişi bilmediği için mazurdur.

Bu nedenle '' bilmeyerek inkar eden kafirdir'' diyen kim olursa olsun büyük bir hata yapmıştır.Çünkü İman da bilerek olur küfür de bilerek olur.

Saygılar.

 Bu sayfaları yalan dolan kopyala yapıştır yapıyorsun uzun uzadıya bende sana bir filimi konusunu okutayım bak yalanın nasıl ortaya çıkacak.

 

AHZAB SURESİ FİLMİ

ALINTI

Filmde oynayanlar..
Zeynep rolünde Adriana Lima
Hatice rolünü  Aysel Gürel
Zeyd Rolünü Küçük Emrah
Muhammed rolünü ise Hugh Hefner oynayacak..

Filmin girişi. Perde I
Muhammed kara kara düşünür. Milletin diline düşmeden Zeynebi nasıl yatağa atıp haremime katsam diye.. Muhammed kafayı yemektedir. Zira Zeynep gelinidir. Ona yıllarca baba demiş biridir. Zeyd ise Muhammed in evlatlığıdır, aynı zamanda Zeyneb in kocası…Öyle cart diye Allahtan vahiy geldi, Zeyneple evlenmemi istiyor demek işi kurtarmaz. Senaryo için sıkı bir giriş lazımdır, ama nasıl bir giriş olmalıdır bu?

Muhammed ile Allah başbaşa karakara düşünürler.. .. Sizde yani koskoca Allah var, her bir şeyi bilen.. Allah salak mı milleti uyandıracak cart diye hemen konuya direkt girip Zeyneple evlen diyecek kadar…

Allah – ”hah buldum Muhammed .. İşe farklı yönden girelim.. Önce senin şu evlatlık meselesini hallederek başlayalım” der ve devam eder- .. Ah şu cahiliye Arapları, mok mu vardı evlatlıklarınızı öz evlat gibi görüyorsunuz, evlatlıkta olsa onların karılarını öz gelin gibi sayıp yatağa atmayı ayıplıyorsunuz. O kadar cahiliye dönemi dedik, insan bari bu konuda biraz ahlaksızlaşır.. Sizi gidi ahlaklı cahiller sizi…

– Neyse Ey Muhammed filme alakasız bir şekilde giriş yapalım. Sanki konunun Zeyneple alakası yokmuş gibi başlayalım.. Öyle cart diye Zeynep meselesine girersek millet kıllanır..İşin içine önce korku katalım ki millet tırssın..Birde en baştan diyelim ki sana yukarıdan gelen emirlere uy. Sana ne emir geleceğini biliyorsun Muhammed.. Sen anladın onu   Nasılda gülüyorsun seni Muhammed seni…

Neyse önce şu evlatlık meselesini halledelim. Sonra araya başka şeyler sokuştururuz ve sonunda millet uyanmadan araya Zeynebi hallederiz..

Bak Muhammed şöyle bir şeyle giriş yapsak nasıl olur?
Ahzâb 4 [/size]

Allah, bir adamın içinde iki kalp yaratmadığı gibi, “zıhar” yaptığınız eşlerinizi de analarınız yerinde tutmadı ve evlatlıklarınızı da öz oğullarınız olarak tanımadı. Bunlar sizin ağızlarınıza geliveren sözlerden ibarettir. Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola O eriştirir.

Allah devam eder: Ya biz bunlara cahiliye dönemi dedik ama bunlarında en önemli konuda ahlaklı olacakları tuttu. Öyle bir ayetle bunları ikna edemeyiz. Gönlüm el vermiyor ama madem Zeynep senin için önemli öyleyse şu ahlaklı cahillere evlatlık konusunda biraz daha gaz verelim..

[/color]

Off ya Muhammed ne zor işmiş bu.. Bu cahiliye Arapları zor yutuyor bunu.. Neeee.. Of ya Muhammed şimdide işin içine başka şeyler sokuşturma. Ne demek ya diğer karıların başkası ile konuşursa. Konuşsunlar yani ne olur ki..

Muhammed: Ya Allah ım şu işi baya uzattın. Artık şu Zeynep işine odaklansak!!
Allah : Muhammed o kadar kolay değil üveyde olsa gelinini koynuna almak. Az sabret..

Muhammed: Haklısın Allah’ım bu arada savaşmaktan kaçanlar var. Şu işide bir halletsen iyi olurdu… Biz akrabalarımızla kan kardeşlerimizle savaşmayız diyorlar. Onlarla savaşmazsak benim karıları besleyecek parayı nerden buluruz Allah’ ım.. Bıktım şu karıların isteklerinden, dırdırından.. Kimi lapiz lazuli gerdanlık istiyor, kimi inci bileklik… Bu arada baya işe yaradı -Eyy peygamber hanımları diye başlayan ayet ama aç gözlü karılar, illa şunu bunu isterim diye vıdı vııdı ediyorlar.. Oysa karıların istediği ancak gasp, el koyma ile olur. Ama gel görki bizim Müslümanlar savaşmayız, savaşa gerek yok diyorlar. Tabi onların en fazla dört karısı var, bilmiyorlar onca karı ve cariyeyi beslemek ne demek…

Allah: Bak baya şık bir ayet oldu.. Fena gaza gelecekler….

Ahzâb 16 (Resulüm!) De ki: Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmanın size asla faydası olmaz! (Eceliniz gelmemiş ise) o takdirde de, yaşatılacağınız süre çok değildir.

Aradan iki gün geçer..

Allah: Oha oldum sana ya Muhammed bunca karın var hala mı daha zırlanıyorsun? Bak bütün müslümanlar tırsmıştır artık Ahzab 6 dan sonra senin hatunlara bakmazlar …. Dedik işte senin karılar onların anaları gibidir diye. Sende yani hem evlatlık müessesesi yoktur dedik üzerine birde senin kıskançlığın için senin karıları Müslümanların anaları yaptık..

Muhammed: Ya Allah onların tadına baktım, ama benden başkasının bakmasına tahammülüm yok Hem sen bırak Musayı, İsayı da sadede gel artık..

Allah: Çüşşş yaaa ;Muhammed. Unutma sana baba diyen birini haremine istiyorsun, hemde halanın kızı. O kadar kolay değil bu iş.. Sabret… Önce masal anlatalım, uyutalım milleti sonrası kolay, sen yatağında bil Zeynebi..

Muhammed: Off Allahım yaaa fena çarpıldım Zeynebe… Gözümde başka hiç bir şey yok… Off ya ya ben Zeyneple ilgilenirken başkası benim diğer karılara göz koyarsa ne olacak. Olmazz kabullenemem Allah ım.. Ya derlerse sen evlatlığının sana baba diyen karısını yatağa attın, bizim senin haremindeki hiç bir bağımız olmayan karılarına sulanmak suç mu diye.. Offffff.. Allah ım bir çözüm bul..

Valla abazalığın sonu yok Muhammed. Sen evlatlığının karısına sulanırken başkalarıda senin karılara sulanır. En iyisi senin karıları korkutmak..

Ahzâb 28 Ey Peygamber! Eşlerine şöyle söyle: Eğer dünya dirliğini ve süsünü (refahını) istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerinizi vereyim de, sizi güzellikle salıvereyim.

Ahzâb 29 Eğer Allah’ı, Peygamberini ve ahiret yurdunu diliyorsanız, bilin ki, Allah, içinizden güzel davrananlar için büyük bir mükafat hazırlamıştır.

Ahzâb 30 Ey peygamber hanımları! Sizden kim açık bir hayasızlık yaparsa, onun azabı iki katına çıkarılır. Bu, Allah’a göre kolaydır.

Ahzâb 31 Sizden kim, Allah’a ve Resulüne itaat eder ve yararlı iş yaparsa ona mükafatını iki kat veririz. Ve ona (cennette) bol rızık hazırlamışızdır.

Ahzâb 32 Ey Peygamber hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer (Allah’tan) korkuyorsanız, (yabancı erkeklere karşı) çekici bir eda ile konuşmayın; sonra kalbinde hastalık bulunan kimse ümide kapılır. Güzel söz söyleyin.

Ahzâb 33 Evlerinizde oturun, eski cahiliye adetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekatı verin, Allah’a ve Resulüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.

Allah : Ulan bu Muhammed in kıskançlığı yüzünden milyarlarca kadın gelecekte köle gibi yaşayacak ama Muhammed sayesinde beni kaale alacaklar o yüzden işime geliyor bu karıların gelecekleri ile oynamak….

Muhammed sabırsızlanmaktadır. Alla ise işi yavaştan almakta fazla dedikoduya maal vermemek için her türlü önlemi almaktadır. Neler yapmıştır Allah kısa özet geçelim..

Ahzab 4 ayetle birlikte, Zeyd, evlatlık durumundan çıkmıştır.. Ancak, Zeyd hala, Zeyd Ibn-i Muhammed’dir ve adınında değişmesi gerekmektedir.. Arkasından, Ahzab 5 gelir…

“ Evlat edindiklerinizi, babalarına nispet ederek çağırın, Allah yanında en doğrusu budur. Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, bu taktirde onları din kardeşleriniz ve gözettiğiniz kimseler olarak kabul edin..”

Zeyd bu şekilde tekrar Zeyd Ibn-i Harise olur.. Ve oğul olma durumundan çıktığı için, Muhammed’in Zeyneb’le evlenebilmesine mani onemli bir engel de ortadan kalkar..

Allah derki ileride bazı uyanıklar çıkıp şöyle yorum yapacaklardır. ” Burada akla gelen bir soru da, neden her konuda Peygamberine karşı uyarıcı olan Tanrı’nın, Muhammed, Zeyd’i evlatlık alırken bu ayeti göndermediği ve aradan onca zaman geçtikten ve bu Zeyneb olayı meydana çıktıktan sonra, acele olarak evlatlıkların kabul edilmedikleri ile ilgili bir ayetin ortaya atıldığıdır..”

Muhammed bir aşağı bir yukarı yürümektedir. Zemin hazırlanmıştır. Bu arada zavallı Zeyd gelip Muhammed e eğer isterse Zeynepten boşanacağını ve kendisinin onunla evlenebileceğini söylemiştir. Ama Muhammed e Allah dan daha sinyal gelmediği için içi giderek hayır demiştir. Ah evet dese çıkacak dedikoduları şimdiden duyar gibi olmuştur..

-Ebu Lebleb duydun mu Muhammed gelini ile evlenmiş..
-Duydum Ebu Cebceb bin Aziz, birde peygamber olacak, zaten Medinede el atmadığı hatun kalmadı. Hatice öldükten sonra gemi iyice azıya aldı bu Muhammed..
-Ya Ebu Lebleb bende korkudan benim karıları eve kapattım, çıkartmıyorum dışarı, çıksalar bile sıkı sıkı örtünüyorlar. (İşte Müslüman kadının asıl eve kapanması ve dışarı çıkarken örtünmesinin asıl sebebi budur. )

Kulaklarında bu dedikodular çınlamaktadır. Zeydin yanından kulaklarını tıkayıp hayır hayır diyerek kaçar.. Muhammed örtüsüne bürünüp Allah tan haber bekler.. Ama beklediği müjdeli haber gelmez. Onun yerine :

Ahzâb 36 Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.

Muhammed örtüden kafayı çıkartıp söylenmeye başlar..
-Ya Allah ım hani Zeynep meselesi ne oldu?
-Allah : Dur az kaldı sende vurula vurula gittin gelinine vuruldun. Öyle kolay iş değil.. Bak iyi oku 36 yı, bu ayeti okuyan saftiriklerin artık tek söz bile söylemeye cesaretleri kalmaz. Boru değil hükümü ben vericem, sen merak etme..

Muhammed in canı biraz sıkılmıştır, az daha sabır diye söylenirken acaba bu gece sıra kimdeydi diye içinden geçirip, ardından sıradaki diye seslenir…

Muhammed son ayeti etrafına toplanan Bedevilere yüksek sesle okur.. İçlerinden bir kaçı bu Allah a ne oluyor daldan dala konuyor bu son ayet pek hayra alamet değil bakalım arkasından ne gelecek diye düşünürken aniden tövbe tövbe şeytan aklımı çeliyor diyip bu gibi fikirleri kafalarından atarlar…

Muhammed eve dönerken Zeyneplerin evinin önünden geçer, acaba Zeynep evde ne yapıyordur diye düşünmeden edemez… Eve kendini zor atar ve hemen örtüsüne bürünür, tam 1 hafta örtüye bürünür ama Allahtan ses seda çıkmaz..

Nihayet Allah seslenir..
Ey Muhammed zamanı geldi. Bilerek 1 hafta geçirttim ki uyanan olmasın hemen o korkutma ayetinin arkasından şimdiki ayet olmazdı…

Muhammed hemen evden dışarı fırlar. Neşesi yerine gelmiştir… Kendisine Ahzab 37 ayetin geldiğini söyler..
“ Resulüm, hani Allah’ın nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye, “Eşini yanında tut, Allah’tan kork” diyordun. Allah’ın açığa vuracagı şeyi, insanlardan çekinerek içine gizliyordun. Oysa asıl korkmana layık olan Allah’tır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikahladık ki evlatlıkları, karıları ile ilişkilerini kestiklerinde müminlere bir güçlük olmasın. Allah’ın emri yerine getirilmiştir..”

Muhammed in etrafına toplanan kalabalıktan bu ayetin ardından uğultular yükselir. Çoğu Mümin şaşırmış bir halde bu haberi yaymak için hemen koşuşturmaya başlarlar.. Nasıl olur bir peygamber bunu yapabilir diye düşünenler çoğunluktadır…

Muhammed ”DURUN, DAHA BİTMEDİ” diye seslenir. Dağılmaya başlayanlar tekrar toplanır ve etrafa sessizlik hakim olunca devam eder…

Ahzâb 38 Allah’ın, kendisine helal kıldığı şeyde Peygamber’e herhangi bir vebal yoktur. Önce gelip geçenler arasında da Allah’ın adeti böyle idi. Allah’ın emri mutlaka yerine gelecek, yazılmış bir kaderdir.

Müminler Allah emriymiş diye söylenirken bazılarınıda şeytan dürtüklemektedir.. Allah zaten şeytanın dürtükleyeceğini bildiği için ayetleri ona göre düzenlemiştir.. Şeytan daha dürtmeye yeni başlamışken Muhammed devam eder..

Ahzâb 39 O peygamberler ki Allah’ın gönderdiği emirleri duyururlar, Allah’tan korkarlar ve O’ndan başka kimseden korkmazlar. Hesap görücü olarak Allah (herkese) yeter.

Ahzab 40 ayet, Zeyd’in babası olmadığını bir defa daha vurgular.
33/40. Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

Ahzâb 41 Ey inananlar! Allah’ı çokça zikredin.

Ahzâb 42 Ve O’nu sabah-akşam tesbih edin.

Allah bunu boşuna dememiştir. Bu ayeti duyanlar(41-42) hemen tesbih ve zikir işine girerler ve Zeynep meselesini geçici olarak unuturlar. Nasıl tesbih ve zikir etmesinler.. Zira 44. ayet onlara hediyeler vaad eder..

Ahzâb 44 Kendisine kavuştukları gün, Allah’ın onlara iltifatı, “selam” dır. Allah onlara çok değerli mükafat hazırlamıştır.

Millet tesbih ve zikirle uğraşırken Muhammed araya Ahzab 50 yi sokuşturuverir. Zira Allah geleceği gördüğü için ileride zırt pırt Muhammed in yok teyze kızı, yok amca kızı, yok şu cariye, yok bu uçan kaçan diye kendisine geleceğini iyi biliyordur.. En iyisi tek bir ayette ne kadar hatun varsa Muhammed e helal etmektedir. Bu arada Allah iyi ki Muhammed in kız kardeşi yokmuş demekten de kendini alamaz…

Ahzâb 50 Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin hanımlarını, Allah’ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç eden kızlarını sana helal kıldık. Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helal kıldık). Kuşkusuz biz, hanımları ve ellerinin altında bulunan cariyeleri hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz. (Bu hususta ne yapmaları lazım geldiğini onlara açıkladık) ki, sana bir zorluk olmasın. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.

Allah Muhammed bunları okurken kendi kendine konuşur…

Ya bütün akraba kızlarını özellikle baba tarafından olanları bile Muhammed e helal kıldık ileride baya sakat doğan bebekler olacak ama ne yapalım onun yüzü suyu hürmetine yarattığım şu evrende bunu mu kafaya takıcam…

———————————————————–

Medine meydanında akşam olmak üzeredir ve hummalı bir hareketlilik vardır.

Diğer yandan Muhammed in evinde ziyafet için koyunlar boğazlanmış, örtülere bürünmüş kadınlar bir yandan yemek hazırlıyorlar, bir yandanda fısıltılar halinde dedikodu yapıyorlardır:

– Ay inşallah bu gelin Ayşe ile anlaşır, Ayşede pek yaramaz, yerinde durmuyor..
– Aman sen Ayşe yi bırak asıl Hafsa belli etmiyor ama bu işe pek sıcak bakmıyor.
-Tabi daha taze 23 yaşında Hafsacık kendisine ortak geldi. Eee Muhammed de yaşlandı 58 yaşına giriyor..
-Ay kız öyle deme günaha gireriz emir Allah tan geldi.
-Aman haklısın tövbe, tövbe.. Şeytan dürttü ayyyy eti yakacaktık bak şeytana uyduk..

Ayşe bu düğün sırasında 12 yaşındadır ve eve gelecek 35 yaşında ki Zeyneb in eski kaynanasıdır. Zeynep yeni elbiselerini giymiş, kınasını yakmış bir halde evde otururken Ayşede etrafında yağ satarım bal satarım diyerek zıplayarak dolanıyordu.

30 lu yaşlarına girmil ÜmmüSeleme ise kıskanç gözlerle Zeyneb i süzüp :
-Muhammed bana böyle giysiler alıp, düğünde koyunlar kestirip ziyafet vermedi, ucuza gittim derken birden aklına Ahzab ayetleri gelir.

Ahzâb 28 Ey Peygamber! Eşlerine şöyle söyle: Eğer dünya dirliğini ve süsünü (refahını) istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerinizi vereyim de, sizi güzellikle salıvereyim.

Ahzâb 29 Eğer Allah’ı, Peygamberini ve ahiret yurdunu diliyorsanız, bilin ki, Allah, içinizden güzel davrananlar için büyük bir mükafat hazırlamıştır.

Bir anda kıskançlığı ve isyanı boğazına takılır ve yutkunarak işine devam eder.. Hele diğer iki ayeti hatırlayınca boğulacak gibi olur. Tövbeler ederek Allah a yalvarmaya başlar.

Ahzâb 30 Ey peygamber hanımları! Sizden kim açık bir hayasızlık yaparsa, onun azabı iki katına çıkarılır. Bu, Allah’a göre kolaydır.
Tefsir

Ahzâb 31 Sizden kim, Allah’a ve Resulüne itaat eder ve yararlı iş yaparsa ona mükafatını iki kat veririz. Ve ona (cennette) bol rızık hazırlamışızdır.

Davetliler Medine meydanından ayrılıp Muhammed in evine düğün için yönelirler. İlk gece geç saatlere kadaryenilir içilir. Allah ın ululuğundan, bu evliliğin hayrından söz edilir. Konu konuyu açar millet gitmek bilmez..

Sonunda herkes gitmiş Muhammed in diğer hanımları Zeynebi elleri ile hazırlayıp odalarına çekilmiştir.

Muhammed sabah uyandığında oldukça mutludur…

————————————————————————————-

Muhammed sabah neşeyle uyanmıştır ama akşamın gelmesini dört gözle beklemektedir. Hafsa Muhammed e bir güyüm su ısıtır. Muhammed sabah namazından önce gusül abdestini alır ve Medine meydan camiine namaz kılmaya gider.

Zeynepte şaşkınlık içinde sabaha uyanmış, ayrı bir yerde gusül abdestini almıştır. Kırk yıl düşünse yıllarca baba dediği üzerine üstlük peygamber olan Muhammedle evlenip gerdeğe gireceği aklının ucundan geçmemiştir.

Zeynep kendisini garip hissetmektedir. İşin içinde Allah ın emri olmasa ve böyle bir şey başına gelmiş olsa çoktan intihar edeceğini düşünür. İçinde yine ölmek vardır fakat Allah korkusundan dolayı dayanmaktadır. Nasıl olmasın daha geçen gece eski kocası yani dün geceyi beraber geçirdiği adamın evlatlıkta olsa oğluyla birlikte olmuştur. Hangi ruh bunu kaldırabilir? Kimbilir şimdi Zeyd ne haledir? Neler aklından geçiyordur?

Belki de uzun süren bir düşün içersindeyim dedi Zeynep perde aralığından süzülen gün ışığı göz kapaklarına değince
uyuyan bedenine aydı beyni. Aklından bir türlü atamıyordy ayılan beynini kemiren soruyu. Bir cevabı var mıdır?

Ne düşteyim, ne ölü, ne de bir deli, ya ben kimim, ne olur biri çıkıp söylesin bunu birisi cevap versin beni yiyip bitiren şu soruyu? Allah neden bu ayeti Muhammed e uygulamalı yaptırdı? Allah neden beni seçti? Sadece sözler yetmez miydi bu cahiliye adetini ortadan kaldırmaya. Allah ın sözü söz değil mi? Bu uygulama neden ve neden ben?

Oysa Zeynep bilemezdi gerçeği : Dilsiz ve soğuktur binlerce çöle açılan bir kapıdır dünya, insan onun aradığı cevabı açıkça haykırsa bir yerlerde duramaz bir daha… Kim söyleyecen Zeyneb e bunu : Sözün örtüsünü araladığında
ne görecek? Kimsesiz düşler , binlerce itiraf, dağları eritebilecek sırlar ve denizine kavuşamamış nehirler duruyor olacak hâlâ orada.

Nerenden keserse kessin Zeynep bir yanına hep asılı kalacak birkaç nota, yarımlık bir sus ve bir iki söz gerekli bu şarkıya. Öyleyse Zeynep ört hadi ört üstünü üşütmesin, ayakları dışarıda kalmış gerçekler…

Zeyneb in düşüncelerini evden gelen bir sürü kadın sesi bozar. Evde ki kadınları sayar.. 1-2-3-4-5-6…..17-18 birde ben 19. Zeynep yeni bir hayata başlamıştır ve bu gerçeğin de farkındadır. Oo artık eskiden baba dediği bir peygamberle evlidir, peygamber karısıdır..

Muhammed Medine meydanından eve döner bir an önce akşamın olmasını dört gözle beklemektedir. Akşam olur ama gelin görün ki ev yine kutlamaya gelenlerle dolup taşmaktadır. Misafirlere sofralar kurulur ve bir önceki akşam gibi gelenler kalkmak bilmezler. Muhammed in içi darlanır. Bildiği bütün duaları okur, hatta misafirlerin ayakkabılarına tuz döker ama nafile..

Neredeyse 1 hafta geçmiştir fakat misafirlerin ardı arkası kesilmez. Tamam der Muhammed gelsinler yesinler içsinler ama vaktinde gitsinler ki bende Zeyneple doya doya bütün geceyi geçireyim. Misafirlerin gitmesi yatakların hazırlanması gece yarısını buluyor. Zeyneple fazla vakit geçirmeden uyku bastırıyor ve uyuyakalıyorum.. Malum sabah gün doğumundan önce kalkıp gusül abdesti alıp namaz kılmak lazım. Şu meseleyi bir Allah a haber edeyim bana bir çözüm bulsun… Hemde vakitli vakitsiz eve geliyorlar benim hatunları görüyorlar uyuz oluyorum…

Allah Muhammed in bu şikayetini duyunca önce bir gürler.

-Eyy Muhammed biz bu ayetleri tüminsanlığa indiriyoruz. Şimdi nerden çıktı bu özel istek. Hem millet ne der.. Şimdiyi bırak 21. yy da bir sürü kefere olacak, bunları dillerine dolayacaklar..

Muhammed hemen savunmaya geçer..
-Allah ım ne var bunda.. İşin zor kısmını hallettik. Önce söylendiler ama bak şimdi kimsenin sesi çıkmıyor pek.. Hem artık onca korkutmadan sonra ne dersek itiraz edemiyorlar. H Allahım birde benim hatunlarla evlenmelerini yasaklayıver..

Allah isteksizde olsa Muhammed in isteğini yerine getirir.

Ahzâb 53 Ey iman edenler! Siz zamanını gözetlemeksizin, bir yemeğe davet edilmedikçe, Peygamber’in evlerine girmeyin. Ancak davet edildiğiniz vakit girin. Yemeği yediğinizde hemen dağılın, sohbete dalmayın. Çünkü bu hareketiniz Peygamber’i üzmekte, fakat o (size bunu söylemekten) utanmaktadır. Ama Allah, hakkı söylemekten çekinmez. Peygamber’in hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır. Sizin Allah’ın Resulünü üzmeniz ve kendisinden sonra onun hanımlarını nikahlamanız asla caiz olamaz. Çünkü bu, Allah katında büyük (bir günah) tır.

——————————————————————————————-

Bu en son ayet indikten sonra kamera çöllere zoom yapar.. Uçuşan kumlar arasında şuursuzca oraya buraya koşan bir adam görülmektedir. Adam koşuşturmayı bırakıp çöle diz üstü çöker ve kumlara ellerini daldırıp avucunda sıkar…

Kafasını yukarı kaldırıp ellerindeki kumları fırlatıp göğsünü dövmeye başlar.. Bu arada rüzgardaha şiddetlenir ve adamın elbiseleri uçuşur… Tekrar ayağa kalkar ve bir iki adım attıktan sonra güçsüz bir halde yere yığılır..

Tabi bütün bunlar olup biterken aşağıdaki müzik çalmaktadır..

http://www.youtube.com/watch?v=JmebQGqQM5E…feature=related

Bu çöllerdeki adam Zeyd dir.

İlk gece uykuya direnmiştir. Ne zaman gözlerini kapatsa aklına karısı ve babasının görüntüleri geliyordur.. Hemde ne görüntüler.. Babası ve karısı aynı yatakta kahkahalar atarak Zeyd e bakmaktadırlar..

Bu olayın acısına dayanamamış düğün gecesi kendisini çöllere vurmuştur. Nihayet bir hafta sonra kendisine gelip geri dönmüştür. Artık bağrına taş basacaktır. Yüreğinde büyük ferman vardır. Allah ın fermanı. Bu ferman karısını ondan alıp götürmüştür..

—————————————————————————————-

Zeyd çöllerde dolaşırken Muhammed eve vakitsiz gelip giden ziyaretçi meselesini halletmiştir. Her şey Allah ın izni ve yardımıyla istediği gibi gitmektedir. Muhammed Allah ın bu yardımları için bir şeyler yapması gerektiğini düşünür. Bir şekilde Allah a minnetini göstermek zorunluluğu hisseder. En sonunda farz namazlarından sonra Allah a teşekkür maiyetinde daha fazla rekat namaz kılmaya karar verir.

Bu durumu gören Müslümanlar neden fazla rekat namaz kıldığını sorgulamaksızın Muhammed i taklit ederler. Evet sünnet namazlarının asıl kılınma sebebi Muhammed in cinsel yönden isteklerini karşılayan Allah a şükretmesinden kaynaklanmaktadır. Ahzab suresinden önce Muhammed arada sırada fazla rekat namaz kılardı ama Ahzab suresinin ardından bunu her namazda yapmaya başlamıştır..

Zeynep ten sonra Muhammed karılarını yeni bir sıraya koymuştur. Muhammed öyle bir insandır ki cinsel yünden karılarını memnun etmek için haktan asla vazgeçmez. E ne de olsa bir peygamber, bir peygamberdende zaten bu beklenir. Ne de olsa Peygamberdir ve Allah ona otuz erkek gücü vermiştir. Buna Muhammed in yakın arkadaşlarından birisi olan Enes şahittir. Zaten Enes bu durumu önüne geldiğine anlatmaktadır..

Hatta Enes bir keresinde Müsned e Peygamberin , günün belirli saatlerinde bütün karılarını dolaştığını, hepsi ile cinsel ilişkide bulunduğunu anlatmıştır. Milletin ağzı torba değil ki büzesin..

Bu arada Muhammed in evinin içide evlere şenliktir. Muhammed in karıları birbirleriyle laf yarışındadır..

Zeynep bir keresinde Safiye’ye “Yahudi Karı” diye seslenmişti. Ayşe’nin Safiye için, “Boyu da pek kısa, yere çok yakın” demişti. Aişe ve Hafsa, “Biz Resulullah’ın yanında Safiye’den daha değerliyiz” diye iddia etmişlerdi.

Muhammed peygamber olmasa ve Allahtan korkmasalar kadınlar evde her gün saçsaça başbaşa gireceklerdir.

Muhammed in resmi karıları bir gün bir araya toplandılar. Konu eve yeni gelen köle Maryaydı. Marya, Kıpti kökenli ve Hristiyandır. Muhammed’e Mısır Mukavkıs’I (piskopos) dört cariye armağan eder işte Marya, bunlardan biridir. Hafsa zeytine, atların nallarından çıkan kıvılcıma yeminler ederek bu Marya nın başlarına iş açacağını söyler. Zeynep se ben yeni gelinim ama bu Marya da pek güzel bir kız, umarım onun yüzünden Muhammed bizi boşlamaz der..

Ayşe ise konuşmalardan sıkılmış geçen gün kaybettiği oyuncak bebeğini aramaya koyulmuştur..

—————————————————————————————–

Marya soluk soluğa Hafsa nın odasına girer. Bir iki nefeslendikten sonra heyecanla konuşmaya başlar.
-Kız abla Muhammed le Zeynebi aşağı mahallenin arkasındaki hurmalığa giderken gördüm. Malum ablacım bugün senin sıran sende garibim oturmuş Muhammed i bekliyorsun..

Bunu duyan Hafsa yıldırım hızıyla çarşaflarını giyer ve aceleyle evden çıkar.

Marya nın planı tutmuştur. Amacı Hafsa nın yatağına papaz büyüsünü uygulamaktır. Marya eve geldiğinde en çok Hafsa ya gıcık kapmıştır. Muhammed i cinsel yönden ona karşı soğutmak için memleketinde öğrendiği papaz büyüsünü hemen uygulamaya koyar. Nasılsa vakti boldur, hurmalık nereden baksa gidiş geliş yarın saati bulur. Tam işini bitirmiş kıs kıs gülüp yatağa oturmuşken içeri Muhammed girer.

Muhammed in gözleri şehvetle açılmış bir haldeyken şimdi bu şehvet dolu gözlere şaşkınlık eklenmiştir. Karşısında hafsayı beklerken Marya yı bulmuştur. Kime niyet kime kısmet diyerek işe koyulur. Nasılsa o sırayı takip edip Hafsa nın odasına gelmiştir. Yatakta Hafsa yoktur ama sıranın olduğu yatakta güzeller güzeli Marya vardır.

Marya ise sevinç içindedir. Şu papaz büyüsü ammada kuvvetliymiş daha bismillah yeni yaptım ama hemen işe yaradı diye içinden zafernaraları atmaktadır. O haldeyken Hafsanın eve gelmek üzere olduğunuda unutmuştur.

Birden her ikiside Hafsanın çığlıkları ile yataktan fırlarlar.

Hafsa deliye dönmüştür..
-Tüüüh yazıklar olsun birde Allah ın elçisi olacaksıın. “Tann Elçisi! Sen beni kötü duruma düşürdün, aşağıladın. Öyle birşey yaptın ki, benzerini hiçbir karma yapmadın! Benim günümde, benim sıramda ve benim yatağımda bir cariyeyi yatınp yapıyorsun!”

Muhammed ne desin çok zor bir durumda kalmıştır? Koskoca bir peygamber hak yemektedir. Hemde ne hak. Hoş Muhammed in yerinde kim olsa Marya gibi bir hakkı çatır çatır yerdi ama işte gelin görün Muhammed bir peygamberdir.
Ama Marya yı yemeden duramamıştır. Muhammed hemen durumu düzeltmeye çalışır. Ne de olsa kadınların zaaflarını iyi bilmektedir.

Sonra Muhammed’le Hafsa arasında şu konuşma geçer:

– “Hafsa! Marya’yı kendime haram etsem de ona bir daha yaklaş-masam; bundan hoşnut olur musun?

Hafsa hemen yelkenleri koyverir – Evet! diyerek sırıtır.

Muhammed hemen antiçmiştir.

– Hafsa! Aramızda kalsın, bunu sakın kimseye söyleme, olmaz mı?

– Tamam!

Muhammedin canı sıkılmıştır ama ucuz yırtmıştır. Olayı bir şekilde tatlıya bağlamıştır. Aradan bir zaman geçer.. Ama Muhammed Marya ya baktıkça içi bir hoş olmaktadır. Yemin etmiştir Marya ya el sürmeyeceğine dair. Ama gözünü de Marya dan alamamaktadır..

Marya ise durumun farkındadır. Muhammed i görünce inadına işvelenmekte ve fingirdemektedir. En son evde çamaşır yıkarken bacaklarını ve göğüslerini açmış şehvet içinde neredeyse çamaşırları yıkamaktansa onlarla sevişiyor gibi bir hal almıştır.

Muhammed ise uzaktan yalanmakta çamaşırların yerinde kendini hayal etmektedir.

Tamam der Muhammed bu işi allah a havale etmem lazım. Yoksa kafayı yiyeceğim..

O akşam Allah isyan eder. Yeter ya Muhammed yeter.. Ahzab suresi ni ne hale çevirdin. Baksana tam bir şehvet suresi halini aldı. Ne der insanlar? Hadi şimdiye kadarını bir şekilde hallettik.. ama bu başka ya Muhammed..

-Allah ım biraz daha korkutsak, cehennemden falan daha detaylı bahsetsek nasıl olur?

Ya Muhammed sen iyice gemi azıya aldın. Tamam bir şekilde halledeceğim. Ama artık sana sınır koymanın zamanı geldi. Bundan sonra sana başka karı almanı yasaklıyorum..

Allah ım cariyeler buna dahil mi?

Elbette dahil Muhammed. Hatta dişi sinekler bile dahil.

Yaa ama Allah ım bari cariyeleri hariç tut. Etraf mis gibi cariye ile kaynıyor. Bana ne bende o zaman oynamam işte.

Muhammed mızıkçılık yapma, işin sonuna gelmişken hem de bak olmaz böyle.

Banane yaa cariyeleri hariç tutarsan bu iş devam eder, yoksa ben bu işi bırakıcam. Onca dünya zevki varken sen benden bunu yapmamı isteyemezsin..

Peki o zaman Muhammed cariyeleri işin dışında tutuyorum, ama bak bu son olsun bundan sonra karı kız için kapımı çalma..

Ahzâb 51 Onlardan dilediğini geriye bırakır, dilediğini de yanına alırsın. Boşadığın hanımlarından arzu ettiğini tekrar yanına almanda, senin üzerine bir günah yoktur. Böyle yapman onların mutlu olmalarına, üzülmemelerine ve hepsinin, senin verdiklerine razı olmalarına daha uygundur. Allah, kalplerinizde olanı bilir. Allah hakkıyle bilendir, halimdir.

Ahzâb 52 Bundan sonra artık başka kadınlarla evlenmen, elinin altında bulunan cariyeler hariç, güzellikleri hoşuna gitse bile, bunların yerine başka hanımlar alman sana helal değildir. Allah her şeyi gözetler.

Allah ım ya bu yetmez ki.. Başka bir ayet daha yollasan..

Muhammed ard arda dikkat çeker en iyisi gerisini başka surede yollarım..

Ey peygamber! Eşlerini memnun etmek için Allah’ın serbest bıraktığı şeyi niçin kendine yasaklıyorsun? Allah çok bağışlayıcıdır, sevgi ve merhamet kaynağıdır. Allah yeminlerinizi bir çözüme bağlamayı istemektedir.” (Tahrim; 66/1-2).

Şimdi asıl bu ayetleri Ahzab 51 -52 geri plana atacak başka ayetleri bulmaya çalışıyorum.

Ama allah ın bana evlenmeyi yasakladın ya yetmez mi bu.. Evlenmeni yasakladım ama cariyelerle ne istersen yaparsın. Bu durumda bu tam yasaklama sayılmaz..

Şimdi allah katında senin çok değerli olduğunu vurgulamak lazım.

Ahzâb 56 Allah ve melekleri, Peygamber’e çok salevat getirirler. Ey müminler! Siz de ona salevat getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.

Nasıl Muhammed melekler ve Allah bile sana salavat getiriyor dedim, hem bu ayetten sonra sana fazla laf edende kalmaz..

Pek bir akıllısın Allah ım ama biraz daha ek yapsak.. Enes dedi ki hala orada burada azgın Muhammed diye konuşanlar varmış. Nerden biliyorlar bu kadarazgın olduğumu bunu ortalığa yayanı bir yakalasam..

Muhammed salaklaşma durum ortada gelinini bile koynuna aldın. Onlarca karın, yirminin üzerinde cariyen var. Gören göz kılavuz istemez..

Ahzâb 57 Allah ve Resulünü incitenlere Allah, dünyada ve ahirette lanet etmiş ve onlar için horlayıcı bir azap hazırlamıştır.

Biraz saçma oldu bu arada bende incinirmişim gibi bir yargı çıktı ortaya ama iyide oldu. Hele bir incitsinler seni ve beni bu ayetten sonra yakarım Vallahi billahi..

Allah ım niye yemin ediyorsun yaa.

Ne bileyim Muhammed sürekli Arapça konuşmaktan sanırım..

Haa tamam o zaman…

———————————————————————————

Ahzab filmi en can alıcı sahnesi..

Ayşenin KOLYESİ bölümü..

Muhammed, Aralık 626`da kendisine saldırmaya hazırlandıklarını ileri sürdüğü Mustalıkoğulları aşiretine baskın verdi. Kaçan Mustalıkogulları`nı Kızıldeniz`e yakın bir yerde, Mureysi denilen bir kuyunun başında kıstırdı. Kısa bir çarpışmadan sonra düşman dağıldı. Elde edilen ganimet yine çok büyüktü. 2000 deve, 5000 davar, 700 esir…Esirler arasında 13 yaşında, güzel mi güzel; güzelliğini, Ayşe`nin bile kıskanacagı Mustalıkoğulları`nın şefi Haris`in kızı Cüveyriye de vardı. Güzel ve soylu “Cariyecik”, Sabit İbn Kays`ın payına düşmüştü. Yeni efendisine fidye ödeyip özgür olmak istediğini söyledi. Sabit O`na, bu isteğini Muhammed`e söylemesini istedi. Kızcağız, Muhammed`in huzuruna çıktı ve isteğini O´na iletti. Muhammed cariyeciği görünce yüreği yerinden hoplar ve kafasında hemen bir şimşek çakar : Muhammed`in daha iyi bir düşüncesi vardı:
“Sabit`e vereceğin fidyeyi ben ödeyim, benim ol.”
-Zaten payıma düşen cariyelerin hepsini toplasan bir Cüveriyye etmez. Şansımın ta içine diye söylenir..

Ancak bu baskının dönüşünde Medineliler`le Mekkeliler arasında ganimetlerden alınan paylar konusunda tartışmalar, kavgalar başlamıştı. Orada bulunan İbn Übey yine topluluğu birbirine karşı kışkırtıyordu. Muhammed ise olayları yatıştırmaya ve duruma hakim olmaya çalışıyordu. İşin içinden çıkamayacağını anlayam Muhammed
– bana beşte birini verin gerisini ne yaparsanız yapın ‘ diyerek kendi payına düşen develeri, davarları ve kadınları alıp saymaya koyulur..

Dönüş yolculuğu cok hızlı oluyor, çok az mola veriliyordu ki; son verilen mola yerinde yaşanan bir olay doğrudan Muhammed`in namus ve şerefini ilgilendiren korkunç bir dedikodunun patlamasına neden oldu. Bu sefere; sevgili karısı, o sıralar 13 yaşında olan Ayşe`yi de yanında getirmişti.

Kamera Ayşeye odaklansın :

Olayı Ayşe`den dinleyelim:
“(Son mola yerinde) İhtiyaç dökmek için uzaklaştım. Boynumda zafir tanelerinden bir kolye asılıydı. İhtiyacımı gördüğüm sırada kolye düşmüş. Mola yerine döndüğümde kolyenin olmadığını farkettim. Yola devam etmek için hazırlık yapılıyordu. İlk gittiğim yere döndüm ve kolyeyi buluncaya kadar kumları karıştırıp aradım. Tahteravanımı deveye yükleyen adamlar, yokluğumda gelmişler, semeri vurup tahteravanı bağlamışlar. Beni içeride sanıyorlarmış. Deveyi sürüp götürmüşler. Mola yerine geldiğimde, kimseler kalmamıştı. Harmanime sarındım; yokluğumu görünce gelip beni alırlar diye olduğum yerde bekledim. Beklerken, yanıma Safvan İbn El Muattal Es-Selam geldi.

Kamera Ayşe Safvan İbn El Muattal Es-Selam ı anlatırken onun rolünü oynayan Brad Pitte odaklanır. Ah ne erkektir Safvan, boğum boğum kasları ile esmer yağız bir delikanlı yaşlı Muhammed in yanında yaydan fırlamış bir ok gibi durmaktadır.. Kamera bir Safvana, bir Muhammed e zoom yapar. İşte vermek istediğimiz soru işareti burata tam o sırada Ayşe:

-Bilmediğim bir nedenden ötürü gecikmiş, öbürleriyle beraber uyumadığı için arkada kalmıştı. Beni görünce yaklaştı, epey yakınımda durdu. Kamera aniden Ayşenin parlayan gözlerine çevrilir ve Ayşe anlatmaya devam eder :

– Yüzümüzü örtmediğimiz devirde de beni görmüştü, tanımıştı: “Allah`ın kullarıyız, yine O´nun bağrına sığınacağız; Peygamber`in kadını”. Elbiselerime sımsıkı sarınmıştım. Neden arkada kaldığımı sordu, cevap vermedim. Devesini getirdi ve “Bin deveye” dedi. Deveye bindim, deveyi çekerek yola koyuldu. Hızlı gidiyor, bir an önce kafileye yetişmeye çalışıyordu. Fakat yetişemedik ve yokluğum gün ışıyınca farkedilmiş. O zaman kafile durmuş. Mola yerinde dinlenirken onları bulduk.

Yaşlı Peygamber ne yapacağını bilmiyordu, canı çok sıkkındı. Çocuk yaştaki karısını çok seviyordu ama kıskanç ruhu, onun mahsumiyetine inanmıyordu. Acaba Cüveyriye`yi kıskanıp böyle bir hata yapmış olabilir miydi? Çok zor durumdaydı. O`nun kadınları müminlerin anası sayılıyorlardı. Bu olay sıradan bir dedikodu değildi. Milletin ağzını kapatamıyordu. Nasıl oluyor da bir mümin, anasıyla yatabilir diyorlardı. Hemen herkes, Ayşe`nin o adamla yattığına inanıyordu. Babası Ebu Bekir ve annesi Ümmü Ruman bile kızlarının mahsumiyetinden emin değillerdi. Kıskançlık duygularıyla bir gençlik hatası yapmış olabilirdi.

Ayşe, babasının evine gitmişti. Muhammed ise evinden dışarı çıkmıyordu. Güvendiği kişilere soruyor, akıl danışıyordu ama istediği yanıtı alamıyordu. Kendi oğlu saydığı, aynı zamanda damadı ve soyunun devamı Hasan ile Hüseyin`in babası, amcasi Ebu Talib`in yadigarı Ali`ye sordu. Ali: “Kadın kısmı böyledir, fırsat düştü mü yapar. Gönder gitsin. Sana kadın mı yok, yenisini alırsın”. Ama gönderemezdi Ayşe`yi. O´nu hala seviyordu. Üstelik Ebu Bekir`in kızıydı. Hem diğer müslümanlara ve müslüman olmayanlara ne diyecekti.

Aradan bir ay geçmişti ama Muhammed hala aynı kuşkular içindeydi. Ayşeyi yanına çağırıp tekrar sordu. Ayşe söyle gerçeği söyle, oldu mu bir şey..
Muhammed bu soruyu sorunca Ayşe o geceyi hatırladı, gözlerini şehvetle kısıp cevap verdi:
Bu nu bana mı soruyorsun Ey Muhammed. Hadi git her şeyi bilen Allahına sor..
Muhammed bu cevapla olduğu yerde dona kalmıştı. Böyle bir cevap beklemiyordu.

Ebu Bekir`in evine gitti. Sinir krizi geçiriyordu. Başının altına bir yastık koydular, üzerine de harmanisini çekti. Terledikçe terliyordu. Allah`ın Kelamı iniyordu. Kriz geçince ayağa kalktı : “Sana iyi haberim var Ayşe” dedi ve Allah`ın verdiği mahsumiyet kararını açıkladı. Önce zina edenlere uygulanacak cezayı açıkladı:

Nur (Işık) Suresi 2:
Zina eden kadınla zina eden erkek…Yüz vuruş vurun her birinin tenlerine… Müminlerden bir topluluk da onların cezalarına şahit olsun.

Daha sonra kadınlara zina iftirası atanlara verilecek olan ceza.

Nur (Işık) Suresi 4:
Namuslu kadınlara zina isnat edip de dört tanık getiremeyenlere seksen değnek vurun. Onların tanıklığını da sonsuza dek kabul etmeyin…

Daha sonra da Ayşe`nin mahsumiyetini açıklayan maddeler.

Nur (Işık) Suresi 11-13:
(Ayse hakında) O uydurma haberi size getirenler, içinizden bir gruptur. Onu kendiniz için bir kötülük saymayın. Aksine o, sizin için bir hayırdır. İftirada bulunanlardan her birinin o günahtan kazandığı vardır. Onların, günahın büyüğünü yönetenine de büyük bir azap vardır.
Onu duyduklarında, erkek ve kadın müminlerin birbirleri için iyi zanda bulunup, “Bu apaçık bir iftiradır” demeleri gerekmez miydi? O`na dört tanık getirilseydi ya. Madem ki tanık getiremediler, o halde Allah katında tümü yalancıdır.

Ve bu olayla ilgili konusma yasağını içeren madde:

Nur (Işık) Suresi 17:
Allah,eğer gerçek müminlerseniz, böyle bir günaha ebediyen dönmemenizi öğütler.

Bu dedikoduları gündeme getirmekle suçlanan, İbn Übey hariç herkese kırbaç cezası uygulandı. Böylece bu olay kapanmış gibi görünüyordu ama Ayşe, Ali`nin kendisiyle ilgili sözlerini unutmayacak, Sürekli olarak Ali ve çevresi aleyhine çalışmalar yapacak ve yıllar sonra O´nu bir suikastle öldürtecekti.

——————————————————————————————

Muhammed iyiden iyiye yaşlanmıştır.. Nedense Muhammedin Allahı ona Viagra mucizesini bahşetmemiştir.. Karpuz Hurma onca karıya yetecek besinler değildir… Viagra mucizesinden haberi olmayan allah Viagra yerine ayet indirip Muhammedin aç karılarının gözünü korkutmakla yetinmiştir.. eee Muhammed ne kadar peygamber olsa da onlarca kadını doyuracak güce sahip değildir. Zira o dönemde ALLAH IN BİLE vİAGRADAN HABERİ YOKTUR..

Madem o zaman Viagradan haberleri yok ne Muhammed in ne de Allah ın en iyisi sıkı bir ayet sallamaktır.. Muhammedin azgınlıktan ağızlarından sularını akıtan haremini dizginlemek için… Zira Muhammed 50 sini geçmiş yediği hurmalar değneğine hiç bir fayda sağlamamaktadır. Diğer tarafta hareminde sebi sübyan karı kız dolmaktadır..

Ah o dönem Allah ın aklına Viagra mucizesi gelse Muhammede daha nice sabi sübyan helel edecektir ama Allah ın bunun için 1400 sene beklemesi gerekecektir. Ahh Muhammedin elinde Hurma yerine Viagra olsaydı koskoca Allah Ayşenin namusu için ayet indirmek zorunda kalmayacaktı…

———————————————————————————-

Muhammed : Allah ım ben karıları sıraya soktum her birine ancak ayda bir sıra geliyor, bu arada ya şeytan akıllarını çelerse…

Allah: Kıskançlık krizine girdim desene sen şuna Muhammed…

Muhammed: Ne yapayım Allah’ım tabiatım bu.. Başkasınınki gelinimde olsa benim olsun istiyorum ama benimkinin başkası ile olmasını istemiyorum. Hadi bana bu surede bir kıyak daha geçiver.. Hadi ama.. Bak ben olmasam kimse sana inanmaz ama.. Ben sana o kadar kıyak geçtim. Sayemde baya taraftarın oldu…

Allah : Off Muhammed seninde isteklerinin sonu yok. Madem bana inanacaklar bu saftirikler o zaman hem senin karıların, hemde onlarda gözü olanların gözünü korkutalım…

Ahzâb 6 Peygamber, müminlere kendi canlarından daha yakındır. Eşleri, onların analarıdır. Akraba olanlar, Allah’ın Kitabına göre, (mirasçılık bakımından) birbirlerine diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar; ancak, dostlarınıza uygun bir vasiyet yapmanız müstesnadır. Bunlar Kitap’ta yazılı bulunmaktadır.

Allah: Ya Muhammed biz bu karı kız işine bu surede pek bir daldık, millet uyanacak. Araya şu Tevrattan bir şeyler sokuştursak.Hemde sen dersin Tevratın ki ile benim ki aynı Allah.. Yahudilerde iyi para vardır bu şekilde onlarıda kendine inandırırsan oooooh yemede yanında yat…

Ahzâb 7 Hani biz peygamberlerden söz almıştık; senden, Nuh’tan, İbrahim’den, Musa’dan ve Meryem oğlu İsa’dan da. (Evet) biz onlardan pek sağlam bir söz aldık.

Uff bu kefere Yahudiler yutmadılar ama Kureyşten yutan baya saftirikler oldu…

Ahzâb 5 Onları (evlat edindiklerinizi) babalarına nisbet ederek çağırın. Allah yanında en doğrusu budur. Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, bu takdirde onları din kardeşleriniz ve görüp gözettiğiniz kimseler olarak kabul edin. Yanılarak yaptıklarınızda size vebal yok; fakat kalplerinizin bile bile yöneldiğinde günah vardır. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

Ya şu Cahiliye Arapları ne demek evlatlıklarınızı öz saymak, birde üzerine kendi adınızı ve soyadınızı vermek. Ah Muhammed beni neden bu işe soktun. (Cahiliye döneminde evlatlıklar evlat eden kişinin adı ile çağrılırmış)

Muhammed Allah a sorar- Yuttular mı dersin..

Allah cevaplar.. Elleri Mahkum ilk başta fena tırstırdım… Bak ne dedim.

Ahzâb 1 Ey Peygamber! Allah’tan kork, kafirlere ve münafıklara boyun eğme. Elbette Allah her şeyi bilmekte ve yerli yerince yapmaktadır.

Ahzâb 2 Rabbinden sana vahyedilene uy. Şüphesiz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

Ahzâb 3 Allah’a güven. Vekil olarak Allah yeter.

Allah konuşuyor Muhammed boru değil.. Şimdi bunlar bu ayetlerden gereken mesajı almıştır.. Nasıl giriş ama. Önce zemini hazırla sonra evlatlık meselesini hallet….

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
28 dakika önce, bir_akil_insan yazdı:

 

:0_80cbc_37a71a73_L:

 

yahu ayıptır. ayetin kendinden uzun parantezleriniz var neredeyse.

 

allahın ayetlerini beğenmeyip, onları yalanlayıp, onların yerine ayet uydurur olmuşsunuz.

 

islamdaki adınız kafirdir :D

 

@hasan akçay! bakın ne cevherler var... siz cariyeleri aklamaya çalışırken, araştırmacı doğrudan muhammedi kendi bekar nikah memuru kıldı.   

 

 

 

 

Yahu bunun neresi ayıp? kur'an'ı açıklamak ve tefsir etmek ayıp mıdır?

 

Kur'an'ın anlatım üslubu öz ve kısadır.Eğer böyle olmasaydı kim bilir belki nice ciltlerden oluşurdu,.Ama o zaman kur'an'ı kimse ezberleyemez ve hatta kur'an'ın işlediği konuları ve mesajları da kimse hafızasında tutamazdı.Bu nedenle kur'an da anlatılanlar öz ve kısadır.İşte herkesin kolayca anlayabilmesi için bazı yerlerde ayetin siyak ve sibakından ve hatta benzer diğer ayetlerden yararlanmak suretiyle ilgili ayetin daha geniş açıklamasını parantez içinde göstermek gerekir.Yoksa ayet yanlış veya eksik anlaşılabilir.  Oysa nice ciltlerle tefsirler vardır,o zaman senin mantığına göre tefsirler olmaması gerekir.Demek ki sana göre bütün müfessirler de ayıp etmiştir.! :D

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
8 dakika önce, araştırmacı21 yazdı:

 

Yahu bunun neresi ayıp? kur'an'ı açıklamak ve tefsir etmek ayıp mıdır?

 

Kur'an'ın anlatım üslubu öz ve kısadır.Eğer böyle olmasaydı kim bilir belki nice ciltlerden oluşurdu,.Ama o zaman kur'an'ı kimse ezberleyemez ve hatta kur'an'ın işlediği konuları ve mesajları da kimse hafızasında tutamazdı.Bu nedenle kur'an da anlatılanlar öz ve kısadır.İşte herkesin kolayca anlayabilmesi için bazı yerlerde ayetin siyak ve sibakından ve hatta benzer diğer ayetlerden yararlanmak suretiyle ilgili ayetin daha geniş açıklamasını parantez içinde göstermek gerekir.Yoksa ayet yanlış veya eksik anlaşılabilir.  Oysa nice ciltlerle tefsirler vardır,o zaman senin mantığına göre tefsirler olmaması gerekir.Demek ki sana göre bütün müfessirler de ayıp etmiştir.! :D

 

 

kuranın az ve öz bir anlatımı yoktur. berbat bir anlatım yolu izler. aynı ayetleri dönüp dönüp anlatır. hemen her ayetin içinde bir sürü tekrar yer alır. yalnızca allah öyledir böyledir sözlerini bile birer kere geçecek şekilde kısaltsanız, kitap neredeyse yarısına kadar hafifler.

 

hele rahmandaki nakarat evlere şenliktir.

 

kendinize bir hayal dünyası kurmuşsunuz ve bu hayal dünyasındaki tanrı, evreni her bir zerresine kadar yaratabilirken, adam gibi bir laf edebilmekten aciz olduğu için, beceremediği bu işi halledebilmek üzere tefsircilere muhtaçtır.

 

bakın size asla yanlış anlaşılamayacak bir ayet vereyim.

 

doğaüstü hiçbir şey  yoktur.

 

buna tefsir gerekmez. buna din adamı, alim gerekmez. doğadan üstün hiçbir şey yoktur. bu kadar. sizin hayalinizde yarattığınız tanrınız, bu denli kolay anlaşılabilecek bir cümle kurmaktan acizdir. bu yüzden parantezler, tefsirler, falanlar, filanlara muhtaçtır ki derdini anlatabilsin. 

 

tanrınızı çok gülünç hayal etmişsiniz.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
17 dakika önce, araştırmacı21 yazdı:

 

Yahu bunun neresi ayıp? kur'an'ı açıklamak ve tefsir etmek ayıp mıdır?

 

Kur'an'ın anlatım üslubu öz ve kısadır.Eğer böyle olmasaydı kim bilir belki nice ciltlerden oluşurdu,.Ama o zaman kur'an'ı kimse ezberleyemez ve hatta kur'an'ın işlediği konuları ve mesajları da kimse hafızasında tutamazdı.Bu nedenle kur'an da anlatılanlar öz ve kısadır.İşte herkesin kolayca anlayabilmesi için bazı yerlerde ayetin siyak ve sibakından ve hatta benzer diğer ayetlerden yararlanmak suretiyle ilgili ayetin daha geniş açıklamasını parantez içinde göstermek gerekir.Yoksa ayet yanlış veya eksik anlaşılabilir.  Oysa nice ciltlerle tefsirler vardır,o zaman senin mantığına göre tefsirler olmaması gerekir.Demek ki sana göre bütün müfessirler de ayıp etmiştir.! :D

 

 Bize ne tefsirden Allah türçe bilmiyormu? ayrıca her kavime bir peygamber göndermiş istarsan inkar et ayetler burda. sen çöl bedevisi muhmmedin kavimindenmisin.

 

Allah, kitabi Kuranda her millete bir peygamber gönderdigini yazar.

 

Her ümmetin bir peygamberi vardır. Peygamberleri geldiği zaman, aralarında adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez. YUNUS-47

 

Ortak koşanlar dediler ki: «Allah dileseydi ne biz ne de babalarımız ondan başkasına tapardık. Onun emri olmadan hiçbir şeyi de haram kılmazdık.» Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı. Peygamberlerin üzerine açık seçik tebliğden başka bir şey düşer mi!

Andolsun ki biz, «Allah'a kulluk edin ve Tâğut'tan sakının» diye (emretmeleri için) her ümmete bir peygamber gönderdik. Allah, onlardan bir kısmını doğru yola iletti. Onlardan bir kısmı da sapıklığı hak ettiler. Yeryüzünde gezin de görün, inkâr edenlerin sonu nasıl olmuştur! NAHL 35-36

 

Biz, her ümmete -(Kurban kesmeye uygun) hayvan cinsinden kendilerine rızık olarak verdiklerimiz üzerine Allah'ın adını ansınlar diye- kurban kesmeyi gerekli kıldık. İmdi, İlâhınız, bir tek İlâh'tır. Öyle ise, O'na teslim olun. (Ey Muhammed!) O ihlâslı ve mütevazi insanları müjdele! HACC-22

 

Biz, her ümmete, uygulamakta oldukları bir ibadet tarzı gösterdik. Öyle ise onlar (ehl-i kitap) bu işte seninle çekişmesinler. Sen, Rabbine davet et. Zira sen, hakikaten dosdoğru bir yoldasın.HACC-26 

 

Yukarda son iki ayet HER ümmete/millete peygamberler araciligi ile ayin/ibadet tarzi gösterdigini de yaziyor.

 

Biz seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Her millet için mutlaka bir uyarıcı (peygamber) bulunmuştur. FATIR-24

 

Onlardan önce Nuh kavmi ve bunlardan sonraki topluluklar da (peygamberlerini) engellemeye, her ümmet kendi peygamberini yakalamaya azmetmişti. Bâtılı hakkın yerine koymak için mücadele etmişlerdi. Bunun üzerine ben onları kıskıvrak yakaladım. İşte, cezalandırmamın nasıl olduğunu gör!

İnkâr edenlerin cehennem ehli olduklarına dair Rabbinin sözü böylece gerçekleşti. MÜMIN 5-6

 

Kâfirler diyorlar ki: Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya! (Halbuki) sen ancak bir uyarıcısın ve her toplumun bir rehberi vardır. RAD-7

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

"Müşrikleri gördüğünüz yerde (nasılsın kardeşim deyip halini hatırını sorun, yanaklarından öpün ve iyi günler dileyin ki böylece nefsinizi) öldürün."

 

dersen... :lol: Buna tefsir etmek değil halt yemek denir! :lol: 

 

Öte yandan Kuran'da evlatlıklar anlamında kullanılan kelimenin "iddia" kökenli olması vaziyeti hiç bir şekilde kurtarmıyor! Çünkü elbette evlatlık almak, onun evladın olduğunu iddia etmektir. Bu gayet doğal. Evladınmış gibi davranır, konuşur ve tanıtırsın. Gerçekte ise evladın değildir.

 

Eğer insanların evlatlıklarının karısını nikahlamaları sorun olmasın demese de sadece Muhammed'e özel olarak söyleseydi, haaa derdik belki de Muhammed hiç evlatlığım filan demediği halde Zeyd evlatlığı zannedilmiş, yanlış anlaşılma olmuş! Ama Muhammed üzerinden "ta ki müminlerin evlatlıkları eşlerini boşadıklarında almalarında günah olmasın" deyince işi batırıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 22.01.2018 at 17:04, güven yazdı:

Sen sanki kopya yapmıyorsun inan senin kadar kopya yapıştır yapan yok. birde uzun uzun kopya yapıştırmaların yokmu. hiç okumuyorum. yazının başına  göz atım hikmet felan birde sona doğru bunu gördüm cevap yazdım. ne yani sayıklamak hikmetmi şimdi senin Allahın bunamış

 

 

Ben de doğru ve uygun buldukları mı kopyalayıp yapıştırıyorum,ama sizin gibi cımbızlama suretiyle değil,eğer surenin tümünü birlikte gösterip bakın bir surede bu kadar tekrar vardır deseydiniz,o zaman kopyalayıp yapıştırma işleminize itiraz etmezdim.Demek ki siz okumadan,anlamadan yorum yapmaya çalışıyorsunuz!

Link to post
Sitelerde Paylaş
12 saat önce, democrossian yazdı:

Gelelim ed'iya kelimesine... Kuran'da bu kelime özellikle tercih edilmiştir. Evlatlık edinen kişinin evlat edindiği kişinin babası olmadığını, bu babalığın sadece bir iddia olduğunu vurgulamıştır. Diyor ki bir çocuğu evlat edinmekle o sizin çocuğunuz olmaz. Bu sadece bir iddiadır, aslı olmayan bir iddia. Siz de onun babası olmazsınız. Zaten muhammed hiç birinizin babası değil derken de bu vurgu yapılıyor.

 

Zaten yıkmaya çalıştığı, evlatlık edinince gerçek evlat gibi olduğu, karısının gelini olduğu düşüncesi. O senin gelinin değil, nikahlayabilirsin, serbest diyor. Bu ise bir cinayettir. Rezillik yani, skandal. Anasını babasını kaybeden bütün çocukları bir daha ömürlerinde hiç kimseye anne baba diyememeye mahkum eden korkunç bir cinayet.  

 

Bu ise bir heves uğruna hiç düşünülmeden önü arkası hesaplanmadan atılmış iğrenç bir adım. Evlatlığının karısına sulanabilecek kadar aşağılaşmış bir alçağın yediği bir herze! Bu alçaklar baba kızına istek duyabilir fetvası vermedi mi! Bu rezillerden beklenmeyecek kepazelik olmaz. Bu bunların kaçıncı rezilliği! Ölü ile ilişkiyi onaylamak da var bu fetvalar arasında! İğrençler yani, tiksindirecek kadar iğrençler.

 

Ahzap-37: Hani Allah’ın kendisine (islam nimetini) lütfettiği ve senin de kendisine iyilik ettiğin (hürriyetine  kavuşturduğun) kimseye ‘’Eşini yanında tut,(sakın boşama !) ve bu hususta Allah’tan sakın’’diyordun. Allah’ın ortaya çıkaracağı bir durumu (Zeyd’le Zeynep arasındaki geçimsizlik ve Zeyd’in boşama talebi) içinde saklıyor ve (duyulması halinde bu geçimsizliği daha da alevlendirebilecekleri hususunda bazı münafık) insanlardan korkuyodun. Halbuki (her konuda) Allah,kendisinden korkmana daha layıktır. Zeyd,eşiyle ilişkisini kestiğinde,biz seni ona eş kıldık ki,EVLATLIKLARI İDDİA EDİLENLERİN eşleriyle ilişkisini kesince,(boşayınca) onlarla evlenmelerinde müminler üzerine bir güçlük olmasın.Allah’ın emri ise her zaman gerçekleşir.'' şeklindedir.

 

İşte mü’minler için de aynı durum söz konusudur. Kırmızı renkle yazdığım cümleye iyice bakıp düşünürseniz bunun böyle olduğunu anlarsınız? Yani ‘’ EVLATLIKLARI İDDİA EDİLENLER’’ zaten mü’minlerdir. Yani gerçek evlatlıktan söz edilmiyor.Çünkü bu ayet (تبني ) ‘’tebenni’’olan gerçek bir evlatlıkla bir ilgisi yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş
54 dakika önce, democrossian yazdı:

"Müşrikleri gördüğünüz yerde (nasılsın kardeşim deyip halini hatırını sorun, yanaklarından öpün ve iyi günler dileyin ki böylece nefsinizi) öldürün."

 

dersen... :lol: Buna tefsir etmek değil halt yemek denir! :lol: 

 

Öte yandan Kuran'da evlatlıklar anlamında kullanılan kelimenin "iddia" kökenli olması vaziyeti hiç bir şekilde kurtarmıyor! Çünkü elbette evlatlık almak, onun evladın olduğunu iddia etmektir. Bu gayet doğal. Evladınmış gibi davranır, konuşur ve tanıtırsın. Gerçekte ise evladın değildir.

 

Eğer insanların evlatlıklarının karısını nikahlamaları sorun olmasın demese de sadece Muhammed'e özel olarak söyleseydi, haaa derdik belki de Muhammed hiç evlatlığım filan demediği halde Zeyd evlatlığı zannedilmiş, yanlış anlaşılma olmuş! Ama Muhammed üzerinden "ta ki müminlerin evlatlıkları eşlerini boşadıklarında almalarında günah olmasın" deyince işi batırıyor.

 

O şekilde tefsir edenler olabilir mi?  Bu yaptığınız açıklama ayetle uyuşuyor mu? ki,buna tefsir diyelim.Bu şekilde yapılacak bir tefsir ancak bir saçmalık olur. Çünkü hiçbir insan kendisini öldürmek için saldırıya geçene bunu yapamaz.Bu ne akılla bağdaşır,ne de mantıkla !!!   

 

Oysa '' O (size saldıran) müşrikleri gördüğünüz yerde siz de öldürün '' ifadesi birbiriyle hem uyumlu hem de doğru olur.

 

Ama sizin,

"Müşrikleri gördüğünüz yerde (nasılsın kardeşim deyip halini hatırını sorun, yanaklarından öpün ve iyi günler dileyin ki böylece nefsinizi) öldürün."

ifadeniz mantıklı mı? birbiriyle uyumlu mudur? Hangi insan kendisini öldürmek için,saldırana böyle yapabilir? İşte bu şekilde yapılacak bir tefsire, bir yoruma kargalar bile güler :D

 

Ayrıca bundan önce gönderdiğim cevap burası için de geçerlidir. (Yani Ahzap-37.ayetin doğru meali ve onunla ilgili açıklama) 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
16 saat önce, araştırmacı21 yazdı:

 

Sayın adeist,

 

Ahzap-37.ayetle ilgili gösterdiğiniz bu vb.meallerde hatalar vardır.

......  

2-Mevcut meallerin bir çok yerinde hatalar vardır,bunlardan biri de Muhammed suresi 4.ayetle ilgili mealdır.Yani bu gösterdiğiniz bu vb.mealler yanlıştır.Bunun doğru meali ise aşağıdaki  gibidir.

.......

3-Muhammed-4.ayetle ilgili mealler de hatalıdır,bunun açıklamalı doğru meali ise aşağıdadır.
...

Yani kafa kesmek diye bir olay yoktur !!!

 

 

Sayın Araştırmacı,

Farkında mısınız bilmiyorum ama, tüm savunmanız yanlış tercüme üzerine kurulu.
Delil olarak sunduğunuz Edip Yüksel tercümesidir. Bu durumda siz bir zamanlar Reşat Halife'yi peygamber ilan eden ve sırf şeyhinin kafasındaki 19 mucizesine uymadığı için bazı Kur'an ayetlerinin "ekleme" olduğunu iddia eden birinin unique (Türkçe karşılığını tam olarak bulamadığım için) mealini karşıma delil olarak koyuyorsunuz. İslam dini Edip Yüksel tercümesinden ibaret değildir. 
Kur'an'da kafa kesme yoktur diyorsunuz, o vakit neden halen Suud mürtedlerin ve tanrıya hakaret edenlerin kafasını kesmektedir? Yoksa onlar da yanlış tercüme kurbanı mıdır?
İslam şeriatinde bu iki suçun cezası da idamdır ve özellikle de Suudi Arabistan'da infazı kafa kesme şeklinde yapılır.
...
Tekraren söylüyorum, kafanızda oluşturduğunuz gibi bir islam yok ! Anlaşılıyor ki Edip Yüksel'in fantezi dünyasında yaşıyorsunuz islamı.

Saygılarımla,
 

tarihinde adeist tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
12 saat önce, araştırmacı21 yazdı:

O şekilde tefsir edenler olabilir mi? 

 

Olabilir. Zaten senin parantez eklemen de bundan farksız. Sen de kafandan gönlünün çektiği eklemeyi yapıyorsun. Benim verdiğim örnekle senin verdiğin örnek eşdeğer. Aynı sahtekarlık ve yalancılığı yapıyorsun benim verdiğim örnekle.

 

Bahsi geçen pasajın yer aldığı Kuran bölümü olan tevbe adı verilmiş kısmı okuduğun zaman açıkça, apaçık inanç ayrımına dayalı nefret suçunun işlendiğini son derece açıkça görürsün. İnsanlar sadece inançlarından dolayı pislik ilan edilmekte, ayrımcılık yapılmakta ve öldürülmeleri emredilmektedir.

 

"Müşrikler" dediğin zaman suçluların, katillerin anlaşıldığını iddia etmek senin gibi geri kafalı yobaz birine yakışır ancak. Bunun "Müslümler" deyip de katil terörist vahşileri kastetmekten hiç bir farkı yoktur. Müslümler pisliktir, onları şehirlere sokmayın, onları gördüğünüz yerde öldürün desem senin tepkin ne olacaktı düşüncesiz geri!

 

Bu kadar düşüncesiz geri kafalı yobazlarsınız işte siz. Tevbe gibi insanlık dışı, insanlık suçu betikleri savunacağız diye yırtınan medeniyet özürlü geri yobazlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
13 saat önce, araştırmacı21 yazdı:

gerçek evlatlıktan söz edilmiyor.

 

Hemşerim sen mankafa mısın, tipin mi öyle gösteriyor?

 

Şu söylediğin şekilde bir saçmalık olabilir mi? Hadi ünlü bir kişi hakkında bir kişinin evlatlığı olduğu dedikodularının önü alınamayabilir diyelim. Ama genelde böyle dedikodular için ayet mayet indirmeye gerek olmadığını salaklar bile anlayabilir. Kişi çıkar "yok efenim bu kişiyi ben asla hiç bir zaman evlat filan edinmedim, yok öyle bir şey" diye şahitlerle kanıtlar. En azından o kişiye sorulur, bu adam seni evlat edindi mi, evet edindi diye iddia ederse şahidin var mı diye sorulur.

 

Hiç kıvırtacağım diye kıvranma hemşo! Bu pasaj tam bir kepazelik. Evlatlık kurumunu lağveden ve anne babasız kalmış çocukları bir daha kimseye anne baba diyememeye mahkum eden korkunç bir pasaj. Bu zavallı çocukları yanaşma, besleme olmaya mahkum eden bir insanlık suçu. Bu Arap terelellilerinin peşinde gittiğiniz sürece burnunuz bottan çıkmayacak. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, adeist yazdı:

Kur'an'da kafa kesme yoktur diyorsunuz

 

Bu Müslüm tüm diğerleri gibi yalan söylüyor. Vardır. (47/4 - 8/12) Yalan bunların genetiğinde vardır. Bunlar dine zaten yalan söyleterek sokarlar insanları. Yalancı şahitlik yapıp görmediği şeylere şahitlik ederek Müslüm olunur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
34 dakika önce, democrossian yazdı:

 

Bu Müslüm tüm diğerleri gibi yalan söylüyor. Vardır. (47/4 - 8/12) Yalan bunların genetiğinde vardır. Bunlar dine zaten yalan söyleterek sokarlar insanları. Yalancı şahitlik yapıp görmediği şeylere şahitlik ederek Müslüm olunur.


Aslında ben de aynı sonuca vardım.
Yani doğuştan islam olunmuyor, efsane uydurma, uydurulan efsaneye inanma, mantıksızlık, omurgasızlık gibi "erdemlere" sahip olunarak kazanılan bir şey bu.
   

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...