Jump to content

kuranı rezil eden matematiksel hata nihayet yanıtlandı..


Recommended Posts

16 saat önce, araştırmacı21 yazdı:

 

Ben de doğru ve uygun buldukları mı kopyalayıp yapıştırıyorum,ama sizin gibi cımbızlama suretiyle değil,eğer surenin tümünü birlikte gösterip bakın bir surede bu kadar tekrar vardır deseydiniz,o zaman kopyalayıp yapıştırma işleminize itiraz etmezdim.Demek ki siz okumadan,anlamadan yorum yapmaya çalışıyorsunuz!

Ne cımbızı kuranın bütünlüyü diye bir şeymi var apaçık gönderdim aytlerimi der. ayrıca kuranın kendisi bütünlüyü hiçe sayıyor daldan dala zıplayan kuranın kendisi.

tarihinde güven tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 755
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

21 saat önce, araştırmacı21 yazdı:

 

Sayın Tengrizm,

Gösterdiğiniz bu vb.mealler hatalıdır,doğru mealler ise aşağıdaki gibidir.

 

Ahzap-50.ayetin açıklamalı doğru meali!

 

Ahzap-50-Ey Peygamber! Biz,mehirlerini vermiş bulunduğun eşlerini; sağ elinin altında (himayende) bulunanlardan Allah’ın sana (himayelerini) verdiği kimseleri; seninle birlikte (Mekke den Medine’ye) göç etmiş (bulunduğundan dolayı yalnız ve kimsesiz kalan) amca ve hala kızlarını, dayı ve teyze kızlarını; ve (evlendirilmesi hususunda) kendini (koşulsuz) Peygamber'e sunan ve peygamberin de kendisini evlendirmek istediği mü'min bir kadını-ki bu (koşulsuz velayet) yalnızca sana hastır, diğer mü'minler için değildir-işte bütün bunları (himayende tutmanı,onlarla ilgili sorunları gidermeni) sana çözdük/bunları koruyup gözetmek,ihtiyaçlarını karşılamak görevi sana verdik.Doğrusu biz,eşleri ve ellerinin altında (himayelerinde) bulunan kimseler hakkında üzerlerine yüklediğimiz sorumlulukları bildirmiştik ki (mesajlarımızı tebliğ edip anlatmaktan) güç bir duruma düşmeyesin.Zaten Allah sonsuz bağışlayan ve merhamet edendir. ‘’şeklindedir.

 

Yani bu ayete göre zulüm diyarından/Mekke den kaçıp yabancı şehre/Medine’ye göç eden kimsesizlerin,ki hz peygamberin eşleri ve bu tip akrabaları da bunların içindedir,işte bütün bunları himaye etmek,ihtiyaçlarını karşılamak ve gözetip korumak görev ve sorumluluğu hz. peygambere veriliyor.!!!!

Bu nedenle,Ahzap-50.ayetin hz peygamberin bunlarla yapacağı bir evlilikle asla bir ilgisi yoktur,zira bu ayetin vermiş olduğu mesajla hicret eden bu insanların sorunlarını gidermek ve ihtiyaçlarını karşılama görevi hz.peygambere yüklenmiştir.İşte ayet bunu anlatıyor.

 

Tekrar ediyorum,

Bu ayetin cinsellik ve özellikle bu derecedeki akraba evlilikleriyle hiç bir ilgisi bulunmuyor. Zira Hz.peygamber Medine’ye hicret ederken bu derecedeki akraba kadınlarından hicret edenler de etmeyenler de vardı,işte kendisiyle hicret edenler yalnız ve kimsesiz kaldıklarından hz. peygamber onları kendi himaye ve sorumluluğu altına alıyor.Ama Mekke de kalıp hicret etmeyenleri peygamberin sorumluluk ve himayesi altına alınması mümkün olmuyor. İşte bu nedenle ayette de’’….seninle birlekte gçö etmiş olanlar….’’ diye geçiyor.

Çünkü ayette geçen ‘’ هَاجَرْنَ مَعَك ‘’ seninle göç edenler’’ifadesi ile,Enfal-72. ayet aynı duruma vurgu yapıyor.   والذين آمنوا ولم يهاجروا ما لكم من ولايتهم من شيء حتى يهاجروا 72 ]

 

Enfal-72: Öte yandan iman eden,zulmün egemen olduğu diyardan (Mekke den) göç eden, Allah yolunda mallarıyla canlarıyla çaba gösterip duran kimselere ve (onlara) kol kanat açıp, yardım edenlere gelince; işte bunlar (sahiden) birbirlerinin veli ve hamileridir. Fakat inanmış oldukları halde (sizin beldenize) göç etmemiş olan kimselere gelince; onların korunup gözetilmesinden hiçbir bakımdan siz sorumlu değilsiniz,ta ki (sizin yanınıza) göç edecekleri vakte kadar...’’şeklindeki ayet de bunun böyle olduğunu göstermektedir.  (  الله اعلم)

 

Ayrıca ayete geçen ‘’وامرأة مؤمنة ان وهبت نفسها للنبي واراد النبي ان يستنكحها  ‘’şeklindeki cümlenin anlamı ise aşağıdaki gibidir.

 

Şayet bir kadın kendisini herhangi biriyle koşullsuz evlendirmek için peygambere sunar ve peygamberi kendine veli ve yetkili kılarsa,peygamber de onu evlendirmek isterse (!) şekilndedir. Yani burada bir kadının hz.peygamberle evlenmek için değil,belki kendisini başkasıyla evlendirmek için hz.peygambere kendi durumunu sunup koşulsuz yetki veriyor. İşte bu duruma vurgu yapılıyor. Aşağıda da durum aynen böyle anlatılıyor.

 

فأن الله سبحانه لايتكلم عن الجنس ايضا ولكن عندما هاجر الرسول صلوات الله عليه كان معه زوجاته و فئة من النساء فخاطبه الله واخبره بأنه المحلل لهن ( محلل لهن فقط اي مُحرم يعني مسؤول عنهم في السفر وعندما يحلون في المدينة لأنها مدينة جديدة عليهن ولا يعرفن فيها احدا . فيقول له الله يايها النبي انا احللنا لك ازواجك لانك طبعا اتيت اجورهن وماملكت ايمانك ( خادماتك) لانهن اقسمن اليمين وفي عهدتك وبنات عمك وبنات عماتك وبنات خالك وبنات خالاتك اللاتتي هاجرن معك وانظروا الى هاجرن معك هيً اكبر دليل على صدق مااشير اليه لان لو كان معناه النكاح فلماذا اللاتي هاجرن معه فقط كان النبي يستطيع النبي ان يتزوج اي بنت ( خال وخالة وعم وعمة )

وامرأةً مؤمنة ان وهبت نفسها للنبي( واذا امرأة ليس لها محرم او معيل وهاجرت اوسافرت مع الرسول فالرسول يكون لها مُحرم

ان اراد النبي ان يستنكحها فالرسول يستطيع ان يكون وليها في حالة نكاحها وهنا يستنكحها معناه ليس ان ينحكها النبي ولكن ينكحًها لغيره وهذه الرخصة للنبي فقط ولايستطيع اي شخص ان يكون محرم لبنت خالة اوخالته اوعمه اوعمته او اي امرأة غريبة عنه (خالصة لك من دون المؤمنين). والذي يبدو جليا في تكملة الآية (قد علمنا مافرضنا عليهم في ازواجهم........) لان الله قد بين للمسلم ما الفئة من النساء يكون مسؤؤل عنها (ماليا واخلاقيا لاجنسيا) كمعيل ماديا ومعين في السفر ( الزوجة وملك اليمين  لكي لايتحرج النبي من هذا الامر

----------------

 

Ahzap-51.ayetin açıklamalı doğru meali de şöyledir.

 

Akzap- 51: Onlardan (o mevcut eşlerinden boşanmak isteyenleri tazminatlarını ödemek ve mağdur etmemek şartıyla) istediğini bırakabilir/ boşayabilirsin.istediğini de yanında tutabilirsin,(talaki reci ile )bırakmış olduklarından da arzu ettiğini (tekrar nikahına) almanda sana bir vebal yoktur. Bu,onların gözlerinin aydın olması,üzülmemeleri ve kendilerine verdiğin şeylere razı olmaları için daha elverişlidir.Allah,gönüllerinizde olanı bilir.Ve Allah (her şeyi) bililen,Halim olandır. ''şeklindedir.

 

(Not:  Ahzab-28-29.ayetlerde hz.peygamberin hanımlarına onunla birlikte kalmak veya ayrılmak şıklarından birini seçmeleri teklif edilmiş,onlar da hz.peygamberle birlikte kalmayı tercih etmişlerdi. Ahzab-51.ayette de karşılıklı olarak aynı seçim hakkı hz.peygambere verilmiş,o da mevcut hanımlarından ayrılmamayı uygun görmüştür.   

      

Yani Ahzab-28-29 ve 51.ayetlerde hz.peygamber ve eşleri için verilen bu örneklerle,aynı zamanda evliliklerini sürdürmek istemeyen evli çiftlere de birbirlerinden ayrılma hakkı tanınmaktadır.Çünkü birbirlerini istemeyenlerin birlikte kalmanın bir anlamı yok.İşte söz konusu ayetler bunun içindir.

İşte burada hz.peygambere tanınmış bir ayrıcalık söz konusu değildir.Zira ne bir kadın kendini peygambere hibe ediyor,ne de hz.peygamber dilediği şekilde eşlerine gidebilir.

 

İşte Ahzab-51.ayette, hz.peygamberin dilediği şekilde eşleri arasında muamelede bulunma yetkisi verilmiyor. Belki burada onları mağdur etmeden tazminatlarını vermek şartııyla boşanmak isteyenleri boşayabilir,arzu etmeleri halinde de yine onları tekrar talakı reci ile nikahı altına alabilir hükmü vardır.

وقيل : إن ذلك إنما جعل الله لنبيه حين غار بعضهن على النبي - صلى الله عليه وسلم - ، وطلب بعضهن من النفقة زيادة على الذي كان يعطيها ، فأمره الله أن يخيرهن بين الدار الدنيا والآخرة ، وأن يخلي سبيل من اختار الحياة الدنيا وزينتها ، ويمسك من اختار الله ورسوله  (تفسير الطبري ) .

(تفسير القاسمي ) . وذهب آخرون إلى أن معنى الآية: تطلق وتخلي سبيل من شئت من نسائك، وتمسك من شئت منهن فلا تطلق.

(  تفسير البغوي  )   وقال ابن عباس : تطلق من تشاء منهن وتمسك من تشا)

 وحدثنا عبد الله بن محمد بن إسحاق قال : حدثنا الحسن بن أبي الربيع قال : أخبرنا عبد الرزاق عن معمر عن الزهري في قوله تعالى : ترجي من تشاء منهن قال : ( كان ذلك حين أنزل الله أن يخيرهن) )   (أحكام القرآن للجصا

 

Yukarıda da hem İbni Abbas’in rivayetini nakleden (Tefsirül Bağavi,) hem de (Ehkamül Kur’an lil Cessas)  isimli tefsirde yukarıdaki metinde konu aynen bu şekilde anlatılıyor….)

 

İşte bu ayetlerde ne cariyelerle,ne de bu tür akrabalarla bir evlilik söz konusu değildir !!!!

 

Yani o Maho ifadeniz saçmalıktan başka bir şey değildir !!!!

-------

Ahzap-53.Ayetin doğru meali de şöyledir.

 

Ahzap- 53: Ey inananlar! Yemek için çağrılmaksızın ve yemeğin pişmesini beklemeksizin (rastgele) Peygamber’in evlerine (izinsiz) girmeyin,(yemek için) çağrıldığınız zaman girin.Yemeği yiyince de dağılın.(Mademki sırf yemek için çağrılmışsınız,öyleyse ) Aranızda uzun uzadıya sohbete dalıp durmayın. şüphe yok ki bu davranış (sizin gibi bir beşer olan),Peygamberi  (ve dolayısıyla ev halkını) de rahatsız edebilir de utanır sizden,Allah ise doğruyu söylemekten çekinmez.Ve eşlerinden bir şey istediğiniz zaman (odalarına girmeyin) perde ardından isteyin.Bu,hem sizin kalpleriniz,hem de onların kalpleri için daha nezih bir davranıştır.Allah’ın elçisine rahatsızlık vermeniz ve (irtihalinden) sonra (kendilerine birer anne gözüyle baktığınız) hanımlarını nikâhlamanız asla söz konusu olamaz.Doğrusu bu,Allah katında büyük şeydir.'' şeklindedir.

 

(Not: Bu ayet, evlere izinsiz girmemeyi tavsiye ediyor. Bu bir görgü kuralıdır.Cahiliye dönemi bu kurallardan habersiz insanlar her konuda olduğu gibi bu konuda da eğitilmektedir. Bununla hem hz.peygamberin gereksiz yere meşgul edilmemesi,hemde geç saatlere kadar evinde kalınarak ailesinin de rahatsız edilmesi isteniyor ki bu sadece hz.peygamberin evi değil tüm evler için söz konusudur. Ayrıca bizzat hz.peygamber bu kurallara uymakta, izin almadan ve selam vermeden evlere girmemekte,izin gelmezse geri dönmekte idi. (Zâdu’l-Me‘âd , 2/381 , Rıyazu’s-salihin, 872)  Zaten aynı surenin 21.ayeti bize hz.peygamberin bizim için ”Güzel bir örnek ” olduğu açıkça ifade edilir.O (sav) kendi yaşantısı ile bize örneklik teşkil etmektedir ve bu onun ilahi görevlerinden biridir...)

 

Saygılar.

 

 

 

Koskoca Elmalı Hamdi yanlış çevirecek ama siz doğrusunu söyleyeceksiniz.Lütfen bari  mantıklı kıvırın,bu kadar boşuna yazmışsınız.Eve izinsiz girmeye Muhammed söyleyebilirdi,ne gerek var Allahın söylemesine,mantıken kendisi allah tarafından cebrail aracı ile vahiy almış.Ve bu yüzden Muhammed'in evine girip merak edip soru sorup öğrenmek isterler.Tabi Muhammede fazla soru sorulduğu için oda böyle bir kandırmayı seçmiştir.

tarihinde Tengrizm tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
On 22.01.2018 at 14:59, TheRationalAtheist yazdı:

 Bir şey merâk ettim;

 

"4/NİSÂ-11: Allah çocuklarınız hakkında, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder. Eğer kadınlar ikinin üstünde ise, bırakılanın üçte ikisi onlarındır; şayet bir ise yarısı onundur. Ana babadan her birine, ölenin çocuğu varsa yaptığı vasiyetten veya borcundan arta kalanın altıda biri, çocuğu yoksa, anası babası ona varis olur, anasına üçte bir düşer. Kardeşleri varsa, altıda biri annesinindir; babalarınız ve oğullarınızdan menfaatçe hangisinin size daha yakın olduğunu siz bilmezsiniz. Bunlar Allah tarafından tesbit edilmiştir. Doğrusu Allah bilendir, Hakim olandır."

 

 Diyelim ki bir kadın 500 bin Türk Lirası miras bırakmış. Eşi, 3 kız çocuğu, 4 erkek çocuğu ve ana-babası var. Nasıl bir paylaştırılma yolu izlenir, kime kaç TL düşer?

 

Sayın TheRationalAtheist,

 

 Diyelim ki bir kadın 500 bin Türk Lirası miras bırakmış. Eşi, 3 kız çocuğu, 4 erkek çocuğu ve ana-babası var. Nasıl bir paylaştırılma yolu izlenir, kime kaç TL düşer?  (sizden alıntı)

 

Not: Çocuklar olduğu zaman eşlerin payları NİSA-12.ayette belirtiliyor,buraya göre bir kadın ölür ve çocukları varsa eşine 1/4 verilir. Yani bu örnektekilere verilen oranlar Nisa-11 ve 12.ayetlerden birlikte çıkarılır.

-------

Miras bırakılan tereke 500.000 TL.

 

1-Eş, 1/4 = 125.000 lira alır.Geri kalan 375.000 lira.

2-Anne ve baba herbirine kalanın 1/6 verilir,yani herbirine 62.500 lira ,ikisinin toplamı, 125.000 lira eder.

3-Bütün çocuklar da eşten sonra kalan 375.000 liranın 2/3 olan 250.000 lirayı alırlar.

Erkek çocuklarının her birine 45.454 lira düşer,küsürleri yazmıyorum.

 45.454 x 4 = 181.818 lira. küsür yazılmamıştır.

 

3 kız çocukların herbirine de 22.727 lira düşer,küsürleri yazmıyorum. 22.727x 3 = 68.181 lira eder,yine küsürleri yazmıyorum.

Şimdi hepsinin toplamını yazalım:

 

Toplamını yapıyoruz:

 

 125+125+181.818+68.181= 499.999 lira eder,yazılmayan küsürat nedeniyle 1 lira kalır,oda,küsüratları vermeyen çocuklar arasında dağıtılır.

Her erkek çocuğa 18 kuruş düşer, 18x4= 72 kuruş eder, (4 erkek çocuğunun)

 

Üç kız çocuğa da 27 kuruş düşer,toplam dağıtılan kuruşlar da 99 kuruş ediyor,kuruştan daha küçük bir para olmadığına göre ortada sadece 1 kuruş kalır,

 

İşte görüldüğü gibi herkes tam payını alıyor,kuruştan daha küçük bir para olmadığı için ortada sadece 1 kuruş kalıyor.

Saygılar.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, araştırmacı21 yazdı:

3 kız çocukların herbirine de 22.727 lira düşer,küsürleri yazmıyorum. 22.727x 3 = 68.181 lira eder,yine küsürleri yazmıyorum

"Eğer kadınlar ikinin üstünde ise, bırakılanın üçte ikisi onlarındır."

 

Onlar geri kalanın 2/3'ünü değil de, bırakılanın 2/3'ünü almaları gerekmez mi?

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 saat önce, Tengrizm yazdı:

Koskoca Elmalı Hamdi yanlış çevirecek ama siz doğrusunu söyleyeceksiniz.Lütfen bari  mantıklı kıvırın,bu kadar boşuna yazmışsınız.Eve izinsiz girmeye Muhammed söyleyebilirdi,ne gerek var Allahın söylemesine,mantıken kendisi allah tarafından cebrail aracı ile vahiy almış.Ve bu yüzden Muhammed'in evine girip merak edip soru sorup öğrenmek isterler.Tabi Muhammede fazla soru sorulduğu için oda böyle bir kandırmayı seçmiştir.

 

 Bakınız,ayet yemek için çağrılmaksızın demiyor mu? Soru sormak için mi? Yoksa ayeti okumadan yorum mu yapıyorsunuz? Ayrıca izinsiz evlere girilir mi? Ayet bunu da söylemiyor mu? Kırmızı yerlere bakar mısınız?  Bunun soru sormakla ne alakası var??? 

 

Ahzap-53:

 

Ahzap- 53: Ey inananlar! Yemek için çağrılmaksızın ve yemeğin pişmesini beklemeksizin (rastgele) Peygamber’in evlerine (izinsiz) girmeyin,(yemek için) çağrıldığınız zaman girin.Yemeği yiyince de dağılın.(Mademki sırf yemek için çağrılmışsınız,öyleyse ) Aranızda uzun uzadıya sohbete dalıp durmayın. şüphe yok ki bu davranış (sizin gibi bir beşer olan),Peygamberi  (ve dolayısıyla ev halkını) de rahatsız edebilir de utanır sizden,Allah ise doğruyu söylemekten çekinmez.Ve eşlerinden bir şey istediğiniz zaman (odalarına girmeyin) perde ardından isteyin.Bu,hem sizin kalpleriniz,hem de onların kalpleri için daha nezih bir davranıştır.Allah’ın elçisine rahatsızlık vermeniz ve (irtihalinden) sonra (kendilerine birer anne gözüyle baktığınız) hanımlarını nikâhlamanız asla söz konusu olamaz.Doğrusu bu,Allah katında büyük şeydir.'' şeklindedir.

 

Helal,haram,emir ve yasakları koyan dinin tek kaynağı kur’an dır,hz.peygamber herhangi bir şeyi ne haram edebilir,ne de helal edebilir,evlere izinsiz girmek harmdır,işte bu haramı ancak kur’an söyler,hz.peygamber değil.Çünkü dini hüküm ve kuralları koyan yalnız Allah’tır,bir beşer olan peygamber de olsa,dini bir hüküm ve kural koyamaz.Bu nedenle hz.peygambere bu konuda vahiy gelmeden bunu söyleyemezdi!

 

Ayrıca rahmetli Elamalılı da bir beşer değil mi? Ne derce Arapça bildiğini biliyor musunuz? Hata yapamaz mı? Bugün mevcut meallerin tümünde nice hatalar yok mu???

Kur’an’ın meali yazmak Rahmetli Hamdi Elmalılı’nın tekelinde midir???  Ayrıca YDS (Arapça bölümünde) benim de puanım A düzeyindedir,bunu söylemek de istemezdim,ama bana kullanmış olduğunuz o laflar yüzünden artık ben de bunu söylemek istedim,ister inan ister inanma!!!

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, TheRationalAtheist yazdı:

"Eğer kadınlar ikinin üstünde ise, bırakılanın üçte ikisi onlarındır."

Onlar geri kalanın 2/3'ünü değil de, bırakılanın 2/3'ünü almaları gerekmez mi?

 

 

Değerli kardeşim,

''Bırakılanın'' ifadesi bütün varisler içine de kullanılmıştır,sadece çocuklar için değil. 

Mesela: Nisa-11.ayette Ebeveyn için de (مما ترك ) ''Ölünün bıraktığından'' her birine 1/6 vardır,deniliyor. Nisa-12.ayette de eşler için (ما ترك ازواجكم ) ''ma tereke ezvacuküm'' yani eşlerinizin ''bıraktığından'' deniliyor.Bu nedenle,bu ifade hepsi için de geçerlidir. sadece çocuklar için değil.

Peki,neden önce eşlerin payları verilir ve daha sonra  kalanın taksimi yapılır?

Çünkü varisler guruplara ayrılır. 1:  Ölenin alt ve üst soyu (yani çocukları,anne ve babası), bunlar terekenin/bırakılan malın asil sahipleri olup her zaman mirasçıdırlar,çünkü bunlar arasında kan bağı var. İkinci gurup ise EŞLERDİR,bunlar arasında kan bağı yok,akrabalıkları yok,sadece eş oldukları için birbirlerine mirasçı olurlar,evlilikleri bitince birbirinin üzerinde ne bir hakkı kalır,ne de birbirlerine mirasçı olurlar.Yani bunların birbirlerine olan hakları,akraba bağından değil,belki eş olma durumundan kaynaklanıyor. İşte aslında bütün tereke,ölenin üst ve alt soyu olan anne,baba çocuklarındır. Bu nedenle eşlerin payları sanki bir borç gibi bu terekede duruyor. Miras hukukunda ise,önce borç ve vasiyet çıkarılır,daha sonra kalan tereke mirasçılara dağıtılır. Eğer, ''bırakılandan'' maksat düşündüğünüz gibi olsaydı,o zaman önce borç ve vasiyet çıkarılmadan hemen terekenin mirasçılara dağıtılması gerekirdi.Halbuki ''bırakılan tereke'' hemen taksim edilmez,varsa önce borçlar verilir,vasiyet yerine getirilir,ondan sonra ne kalırsa mirasçılara dağıtılır.Eşlerin payları da akrabalık bağından kaynaklanmadığı için bir borç gibi terekede duruyor.önce terekenin tümünden bu hak çıkarılır,geri kalan zaten asil mirasçı ve mal sahipleri olan anne, baba ve çocuklarındır.

Ayrıca kız çocuklarının paylarını erkek çocuklarının paylarından önce de verebiliriz,netice yine aynıdır.

 

Özetle, ''Bırakılan'' ifadesi sadece çocuklar için değil,anne,baba ve eşler için de kullanılmıştır.!!!

Saygılar.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, araştırmacı21 yazdı:

 

Değerli kardeşim,

''Bırakılanın'' ifadesi bütün varisler içine de kullanılmıştır,sadece çocuklar için değil. 

Mesela: Nisa-11.ayette Ebeveyn için de (مما ترك ) ''Ölünün bıraktığından'' her birine 1/6 vardır,deniliyor. Nisa-12.ayette de eşler için (ما ترك ازواجكم ) ''ma tereke ezvacuküm'' yani eşlerinizin ''bıraktığından'' deniliyor.Bu nedenle,bu ifade hepsi için de geçerlidir. sadece çocuklar için değil.

Peki,neden önce eşlerin payları verilir ve daha sonra  kalanın taksimi yapılır?

Çünkü varisler guruplara ayrılır. 1:  Ölenin alt ve üst soyu (yani çocukları,anne ve babası), bunlar terekenin/bırakılan malın asil sahipleri olup her zaman mirasçıdırlar,çünkü bunlar arasında kan bağı var. İkinci gurup ise EŞLERDİR,bunlar arasında kan bağı yok,akrabalıkları yok,sadece eş oldukları için birbirlerine mirasçı olurlar,evlilikleri bitince birbirinin üzerinde ne bir hakkı kalır,ne de birbirlerine mirasçı olurlar.Yani bunların birbirlerine olan hakları,akraba bağından değil,belki eş olma durumundan kaynaklanıyor. İşte aslında bütün tereke,ölenin üst ve alt soyu olan anne,baba çocuklarındır. Bu nedenle eşlerin payları sanki bir borç gibi bu terekede duruyor. Miras hukukunda ise,önce borç ve vasiyet çıkarılır,daha sonra kalan tereke mirasçılara dağıtılır. Eğer, ''bırakılandan'' maksat düşündüğünüz gibi olsaydı,o zaman önce borç ve vasiyet çıkarılmadan hemen terekenin mirasçılara dağıtılması gerekirdi.Halbuki ''bırakılan tereke'' hemen taksim edilmez,varsa önce borçlar verilir,vasiyet yerine getirilir,ondan sonra ne kalırsa mirasçılara dağıtılır.Eşlerin payları da akrabalık bağından kaynaklanmadığı için bir borç gibi terekede duruyor.önce terekenin tümünden bu hak çıkarılır,geri kalan zaten asil mirasçı ve mal sahipleri olan anne, baba ve çocuklarındır.

Ayrıca kız çocuklarının paylarını erkek çocuklarının paylarından önce de verebiliriz,netice yine aynıdır.

 

Özetle, ''Bırakılan'' ifadesi sadece çocuklar için değil,anne,baba ve eşler için de kullanılmıştır.!!!

Saygılar.

 

 

 Sağolun. Zaten amacım burada çelişki olup olmadığını görmekti. Bu açıklama bana mantıklı geliyor. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
12 saat önce, democrossian yazdı:

 

Hemşerim sen mankafa mısın, tipin mi öyle gösteriyor?

 

Şu söylediğin şekilde bir saçmalık olabilir mi? Hadi ünlü bir kişi hakkında bir kişinin evlatlığı olduğu dedikodularının önü alınamayabilir diyelim. Ama genelde böyle dedikodular için ayet mayet indirmeye gerek olmadığını salaklar bile anlayabilir. Kişi çıkar "yok efenim bu kişiyi ben asla hiç bir zaman evlat filan edinmedim, yok öyle bir şey" diye şahitlerle kanıtlar. En azından o kişiye sorulur, bu adam seni evlat edindi mi, evet edindi diye iddia ederse şahidin var mı diye sorulur.

 

Hiç kıvırtacağım diye kıvranma hemşo! Bu pasaj tam bir kepazelik. Evlatlık kurumunu lağveden ve anne babasız kalmış çocukları bir daha kimseye anne baba diyememeye mahkum eden korkunç bir pasaj. Bu zavallı çocukları yanaşma, besleme olmaya mahkum eden bir insanlık suçu. Bu Arap terelellilerinin peşinde gittiğiniz sürece burnunuz bottan çıkmayacak. 

 

Zeyd, hz.Muhammed'le tanıştığı zaman,yaşı 21 idi  (575 miladi) hz.Muhammed'in yaşı da 25  idi.(571 miladi),

Peki bu yaştan sonra evlatlık olabilir mi?  Nerede evlatlık bu yaştan sonra başlıyor???  

Ayrıca bir daha hakaret yapmayın,saygılı olun,çünkü hakaret yapmak acizliğin ifadesidir.!!! .

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, araştırmacı21 yazdı:

Zeyd, hz.Muhammed'le tanıştığı zaman,yaşı 21 idi  (575 miladi) hz.Muhammed'in yaşı da 25  idi.(571 miladi),

Peki bu yaştan sonra evlatlık olabilir mi?  Nerede evlatlık bu yaştan sonra başlıyor???  

Ayrıca bir daha hakaret yapmayın,saygılı olun,çünkü hakaret yapmak acizliğin ifadesidir.!!! .

 

 

Rivâyetleri "Emevi uydurması" olarak görüyorsan, Zeyd'in doğum tarihini Arabistan Nüfus Müdürlüğüne sorarak mı öğrendin ? İslâm Peygamberi ve ashabı ile ilgili bilgiler genellikle rivâyetler üzerinden gelir. Kur'an'ın dahi deriler taşlar üzerine yazıldığı dönemde, henüz ortada bir devlet de yokken resmi kayıt-belge bulunabilir mi ? Yahu atmasyon-sallamasyonları anladık, bu kadar da desteksiz atılmaz ki !..

 

İslâm Peygamberi Hz. Hatice ile 25 yaşında iken evlenmiş.

Bu esnâda eşinin yaşı 40.

Zeyd ise köle yapılıp, Hz. Hatice'ye "hediye" edildiğinde sekiz yaşındadır.

Ben demiyorum;

Zeyd'in yaşını İslâmi kaynaklar belirtiyor.

 

Alıntı

Zeyd b. Hârise'nin Köle Olarak Satın Alınıp Azad ve Evlad Edinilişi

 

Zeyd b. Harise; sekiz yaşında bir çocukken, Beni Kayn atlıları tarafından yapılan baskında yakalanıp Ukâz panayırında satılırken, onu Hakîm b. Hizam halası Hz. Hatice için dörtyüz dirheme satın almıştı.

Peygamberimiz (a.s.), onu görünce:

"Bu köle benim olsaydı, muhakkak, onu hemen azad ederdim!" demişti. Hz. Hatice:

"Haydi, o senin olsun!" diyerek Peygamberimiz (a.s.)a bağışlamış, Peygamberimiz (a.s.) da onu hemen azad etmişti.

Daha sonra, Peygamberimiz onu evlad edinmişti.

 

İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 1, s. 264-265, İbn Sa'd, Tabakâtü'l-kübrâ, c. 3, s. 40-42, Belâzun,Ensâ bu'l-eşrâf, c. 1, s. 467, 469, 476, İbn Kuteybe, Kitâbu'l-maârif, s. 63, İbn Abdilberr, İstiâb, c. 2, s. 543-545, İbn Esir, Usdu'l-gâbe, c. 2, s. 281 -283, İbn Seyyid, Uyûnu'l-eser, c. 1, s. 94, Zehebî, Siyeru a'lâ mi'n-nübelâ, c. 1, s. 162-163, İbn Hacer, el-İsâbe, c. 1, s. 563-564, Halebî, İnsânu'l-uyûn, C.1.S.438.M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayınları: 1/125.

 

tarihinde Vefik Sâmi tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
On 22.01.2018 at 10:01, bir_akil_insan yazdı:

 

islamda dar-ül harb, islam olmayan yerler demektir. harb, islamla birlikte düünülmesi gereken bir kavram. bunun dışında, islamın gayrı resmi (masal) tarihinde de yine daima ilk saldırılar hep müslümanlardan gelmiştir. putların kırılması da, mekkelilerin tanrılarına sövülmesi de, kervanlara saldırılması da hep müslümanların yediği haltlardır. bu yüzden, harb, müslümanın giriştiği savaştır.

 

allahın emirlerine uyulmaması ise, allaha ve peygamberine açılan savaştır. en basit örneği, faiz ayetidir. faizi terketmezseniz, allah ve peygamberine savaş açmışsınız demektir der. allah ve peygamberine savaş açmak bu kadar kolaydır

 

diğer yandan, islamda bütün savaşlar fitne üzerinedir. tek din allahın oluncaya kadar onlarla savaşın, bundan sonra allah yolunda onlarla savaşın vb gibi söylemler, müslümanın zaten tek derdinin islamı yaymak olduğunu gösteren söylemlerdir.

 

lütfen uyduruk kitabınızı parantezler olmadan okuyun. bu parantezlerin neredeyse tümü, uydurma bir inanç yaratma üzerine, islamı beğenmeyip, kendi yalanlarını üretenler tarafından eklenir.

 

 

 

1-Kur’n da ‘’dar-ül harb’’ var mı?

 

İslam dinin tek kaynağı kur’an’dır.Peki  kur’an’ın nersinde ‘’dar-ül harb’’ geçiyor? Kur’an kültüründe böyle bir şey var mı? Varsa hemen bana kur’an dan göster.Uydurma rivayetler, uydurma hadisler,yorumlar,mezhepler vs.den değil.Çünkü bütünler kur’an dışı oluşumlardır.Bunların hataları,saçmalıkları islama ve kur’an’a mal edilemez.Kur’an da olmayan hiçbir şeyden de islam sorumlu değildir.

 

HZ.PEYGAMBER DÖNEMİNDE SALDIRAN TARAF HANGİSİDİR?

 

Mekke de müşriklerden kendilerini koruyamayan müslümanlara her türlü şiddet ve baskı uygulanıyordu.Artık dayanılamaz hale geldiler.Müslümanlar mal,mülk ve yurtlarını terk ettirilmeye,Habeşisten’e ve Medine’ye,yabancı yerlere iltica/göç etmeğe zorlandılar.Mekkeli müşrikler Medine de islamın yayılıp güçlenmesini önlemek ve bunu tamamen ortadan kaldırmak için hicretten sonra Mekke’den ,yani 450 km uzak bir yerden gelip sürekli Medine’ye saldırılar düzenlediler.Her saldırıda müslümanlar da kendilerini ve Medine’yi müdafaa etmek zorunda kaldılar. Mekke-Medine arası 450 km.dir.Tarih şahittir ki bütün savaşlar Mekke ve civarında değil,Medine ve civarında vuku bulmuştur.Bu durumla hangi tarafın saldırıları düzenlediğini anlamamak mümkün değildir. Eğer savaşları başlatan müslümanlar olsaydı,bu savaşlar Medine ve çevresinde değil, Mekke ve çevresinde meydana gelmiş olması gerekirdi. Ama bakıyoruz ki,bütün savaşlar Medine ve çevresinde meydana gelmiştir.Demek ki,sürekli saldıran ve savaşı başlatan Mekkleli müşrikler olmuştur..!!!                

Ayrıca Müslümanlar Mekke de iken bırakın putları kırmak,müşriklerin yaptıkları zulüm,uyguladıkları şiddet ve baskıları nedeniyle bir çoğu inancını bile gizli tutmak zorunda kalıyordu. Mekke de şiddet görüp ezilmekte olan ve hatta bir çoğu inancını gizlemek zorunda kalan o bir avuç müslüman o zaman putları kırabilmeleri mümkün müydü? Bunun mantıklı bir ızahı var mı? İşte Müslümanlar da müşriklerin yaptıkları bu zulme dayanamayarak kendi ana yurtlarını terk etme durumunda kaldılar,ama yine de Mekkeli müşrikler onları iltica ettikleri yerde de hiç rahat bırakmadılar,hep saldırdılar, Müslümanlar ise, sadece Medine ve çevresinde kendilerini müdafaa etmek zorunda kaldılar. Bütün kaynaklar bunun böyle olduğunu yazıyor. Putların kırılması ise,artık islamiyetin Mekke’ye de yayılmasıyla Mekke’nin fethi esnasında olmuştur.Bütün kaynaklar böyle gösteriyor,demek ki siz, hiç araştırmadan mesnetsiz yorumları yapıyorsunuz !!!

-------------------------------------

2-‘’faizi terketmezseniz, allah ve peygamberine savaş açmışsınız demektir der. ’’sizden alıntı’’

 

Buradaki savaş ifadesi mecez olup,asi olmak,büyük bir suç ve günah işlemek demektir. Çünkü faiz,ekonomik yönden insanları sömürmek demektir, halkın alın terini,emeğini ellerinden almak demektir,sermayeyi zengin ve varlıklı kesime kanalize etmek demektir. İşte bu nedenle faiz,sanki Allah ve Resulüne karşı savaş açmaktır.Ayrıca kur’an’da Allah’a karşı savaş,topluma karşı savaştır.Çünkü toplumla savaşmak,toplumun huzur ve düzenini bozmak öyle büyük bir suç ve günahtır ki,bunu yapan sanki Allah’a savaş açmıştır. İşte Kur’an bunları anlatıyor,ama siz anlayamıyorsanız o başka !!!

----------------------------

3-‘’ diğer yandan, islamda bütün savaşlar fitne üzerinedir ‘’ (sizden alıntı)

 

Tam aksine islama göre savaşlar sadece meşru müdafaa için olup fitneyi (saldırı,zulüm, baskı ve şiddeti) ortadan kaldırmaya yöneliktir. Ama hz. peygamberden sonra Emevilerden bugünümüze kadar gelen savaşların hiçbiri ne islama,ne de kur’an’a dayandırılabilir. Yani islam ve kur’an bu savaşlardan sorumlu değildir.Ayrıca Müslümanlara yapılan Haçlı Seferleri neden görmezden geliyorsunuz? Neden Birinci ve ikinci dünya savaşından, Japonya’ya atılan bombalardan, Lenin,Sitalin,Hitler vs.nin yaptıklarından hiç söz etmiyorsunuz? Bunlar Müslüman mıdılar? Savaşları Müslümanlar yapınca süç,gayri Müslim yapaınca meşru mu olur? Neden bunları görmezden geliyorsunuz? Yoksa bunları bilmiyor musunuz???

 

BAKARA-190-194.ayetleri hep birlikte değerlendirelim.

 

Bakara-190-Size karşı savaş açanlara,(saldıranlara) siz de (kendinizi savunmanız için) Allah yolunda savaşın.Ama (savunma amacınızı aşıp) saldırganlık yapmayın; Şüphesiz (kim olursa olsun) Allah saldırganları sevmez.

 

Bakara-191: Onları (o size karşı savaş açanları,saldıranları sizinle savaş halinde iken) nerede yakalarsanız/siz de öldürün.Sizi sürgün ettikleri yerden siz de onları sürgün edin.İnanca (ve insan haklarına) yönelik zulüm ve baskı ölümden beterdir. Mescidi-i Haram civarında onlar size savaş açmadıkça siz de onlara savaş açmayın.Eğer onlar size savaş açarlarsa,siz de (kendinizi savunup korumak amacıyla) onları öldürün! İşte (barış anlaşmasını bozup saldıran) inkarcıların cezası böyledir.

 

Bakara-192-Eğer onlar,(savaşa,saldırıya) son verirlerse (siz de son verin) : Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.

 

Bakara-193: Fitne (saldırı,baskı,şiddet,zulüm ve işkence) ortadan kalkıncaya ve (özgürce)  yalnızca Allah'a kulluk edilebilinceye kadar onlarla (saldırganlarla) siz de savaşın.Eğer bunlara son verirlerse,artık zulüm/saldırı yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur.Ayette geçen din ise,özgürce Allah’a kulluk edilebilmektir,inanç ve düşünce özgürlüğü demektir.  ''şeklindedir.

İşte ayetleri doğru ve düzgün anlamaya çalışın ki,gerçeği bulasınız.!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Enfal 39:Enfal 39: Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2): Ortalıkta fitne kalmayıp, din tamamıyla Allah'ın dini oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse muhakkak ki, Allah yaptıklarını görür.

Nisa Suresi 95. Ayet: : Müminlerden özür sahibi olmaksızın oturanlarla Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, oturanlardan üstün kıldı. Allah onların hepsine de cenneti vaad etmiştir. Bununla beraber Allah mücahitlere, oturanların üzerinde büyük bir ecir vermiştir.

Tevbe Suresi 29. Ayet : Kendilerine kitap verilenlerden oldukları halde ne Allah’a, ne ahiret gününe inanmayan, Allah’ın ve Resulünün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini din edinmeyen kimselere alçalmış oldukları halde elden cizye verecekleri hale gelinceye kadar savaş yapın.

Saff Suresi 4. Ayet : Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir duvar gibi saf bağlayarak savaşanları sever.

 

Bu ayetlerde mi yanlış çevrilmiş. Arabın dinini barış dini gibi gösteriyorlar Allah kafir öldürenlere cennet vaadi ediyor,din tamamen allahın dini oluncaya kadar savaşmak ne demek,üstelik cihad edenleri üstün tutuyor.İslama göre cihad kafirlerle savaşmaktır.Apaçık ayetlerde belli oluyor.
 

Link to post
Sitelerde Paylaş
15 saat önce, araştırmacı21 yazdı:

 

 Bakınız,ayet yemek için çağrılmaksızın demiyor mu? Soru sormak için mi? Yoksa ayeti okumadan yorum mu yapıyorsunuz? Ayrıca izinsiz evlere girilir mi? Ayet bunu da söylemiyor mu? Kırmızı yerlere bakar mısınız?  Bunun soru sormakla ne alakası var??? 

 

Ahzap-53:

 

Ahzap- 53: Ey inananlar! Yemek için çağrılmaksızın ve yemeğin pişmesini beklemeksizin (rastgele) Peygamber’in evlerine (izinsiz) girmeyin,(yemek için) çağrıldığınız zaman girin.Yemeği yiyince de dağılın.(Mademki sırf yemek için çağrılmışsınız,öyleyse ) Aranızda uzun uzadıya sohbete dalıp durmayın. şüphe yok ki bu davranış (sizin gibi bir beşer olan),Peygamberi  (ve dolayısıyla ev halkını) de rahatsız edebilir de utanır sizden,Allah ise doğruyu söylemekten çekinmez.Ve eşlerinden bir şey istediğiniz zaman (odalarına girmeyin) perde ardından isteyin.Bu,hem sizin kalpleriniz,hem de onların kalpleri için daha nezih bir davranıştır.Allah’ın elçisine rahatsızlık vermeniz ve (irtihalinden) sonra (kendilerine birer anne gözüyle baktığınız) hanımlarını nikâhlamanız asla söz konusu olamaz.Doğrusu bu,Allah katında büyük şeydir.'' şeklindedir.

 

Helal,haram,emir ve yasakları koyan dinin tek kaynağı kur’an dır,hz.peygamber herhangi bir şeyi ne haram edebilir,ne de helal edebilir,evlere izinsiz girmek harmdır,işte bu haramı ancak kur’an söyler,hz.peygamber değil.Çünkü dini hüküm ve kuralları koyan yalnız Allah’tır,bir beşer olan peygamber de olsa,dini bir hüküm ve kural koyamaz.Bu nedenle hz.peygambere bu konuda vahiy gelmeden bunu söyleyemezdi!

 

Ayrıca rahmetli Elamalılı da bir beşer değil mi? Ne derce Arapça bildiğini biliyor musunuz? Hata yapamaz mı? Bugün mevcut meallerin tümünde nice hatalar yok mu???

Kur’an’ın meali yazmak Rahmetli Hamdi Elmalılı’nın tekelinde midir???  Ayrıca YDS (Arapça bölümünde) benim de puanım A düzeyindedir,bunu söylemek de istemezdim,ama bana kullanmış olduğunuz o laflar yüzünden artık ben de bunu söylemek istedim,ister inan ister inanma!!!

 

 

 

Elmalı Hamdi yanlış çevirmiş ama siz arapçayı çok iyi biliyorsunuz,peki evreni yaratan yaratıcı neden Muhammed'in evine yemeyi yiyin ve gidin diyor.Koskoca yaratıcının işi gücü yok Muhammed'in misafirlerine ve kadınları Muhammed'e kadın ve cariye veriyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu başlık Kuran eleştirisi başlığına dönüştü. Devam edelim:

 

Yemeğinizi zıkkımlanınca ittir olun gidin rahatsızlık vermeyin anlamına gelen pasaj kabul edilir bir şey değil. Bu adam her gün yemek verecek değil herhalde! Bu yemeklerin bir sohbet vesilesi yapılması, toplumsal sorunların uzun uzadıya konuşulması gerekir. Liderlik bunu gerektirir.

 

Fakat dini öyle uzun uzadıya saçma sapan ayrıntılarla havanda su döven hale siz getirdiniz. İslam dini öyle bir şey değil. İslam dini şöyle bir şey:

 

Sabah erkenden kalkılıp atlara binilecek. Kılıçlar kuşanılacak. Kafir bir kabileye baskın yapılacak. Adamlar öldürülecek. Kadınlar ve ganimet mallar paylaşılacak. Çocuklar esir pazarına götürülüp satılacak, kısa günün kârı diye dönülecek, dinlenmeye çekilinecek. Ganimetler bitince köle paraları da suyunu çekince hadi bir daha. Kim kafir şu kafir. Hadi saldıralım. 

 

Bunların başı elbette hadi yallah evlerinize geçen baskındaki paylaştığımız kadınlarla eğlenin, burada kafa şişirmeyin diyecek. Herifler de evde karı dırdır eder, nerden getirdin bu karıyı iş görmüyor zır zır kocamı öldürdünüz çocuklarımı köle olarak sattınız diye ağlayıp duruyor diye eve gidesileri yok! Yemekten sonra çene çalasıları var!

 

Ama yok yani mevzu, İslamda öyle fıkıhtı kelamdı sonradan çıktı. Bu cahil çöl yağmacılarının öyle mevzuları filan yok. Yaptıkları iş yağmacılık ve köle satmakla geçinmek! O yüzden yemekten sonra oturup etraflıca konuşacakları bir konu yok. O yüzden ittir ediyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 dakika önce, democrossian yazdı:

Bu başlık Kuran eleştirisi başlığına dönüştü. Devam edelim:

 

Yemeğinizi zıkkımlanınca ittir olun gidin rahatsızlık vermeyin anlamına gelen pasaj kabul edilir bir şey değil. Bu adam her gün yemek verecek değil herhalde! Bu yemeklerin bir sohbet vesilesi yapılması, toplumsal sorunların uzun uzadıya konuşulması gerekir. Liderlik bunu gerektirir.

 

Fakat dini öyle uzun uzadıya saçma sapan ayrıntılarla havanda su döven hale siz getirdiniz. İslam dini öyle bir şey değil. İslam dini şöyle bir şey:

 

Sabah erkenden kalkılıp atlara binilecek. Kılıçlar kuşanılacak. Kafir bir kabileye baskın yapılacak. Adamlar öldürülecek. Kadınlar ve ganimet mallar paylaşılacak. Çocuklar esir pazarına götürülüp satılacak, kısa günün kârı diye dönülecek, dinlenmeye çekilinecek. Ganimetler bitince köle paraları da suyunu çekince hadi bir daha. Kim kafir şu kafir. Hadi saldıralım. 

 

Bunların başı elbette hadi yallah evlerinize geçen baskındaki paylaştığımız kadınlarla eğlenin, burada kafa şişirmeyin diyecek. Herifler de evde karı dırdır eder, nerden getirdin bu karıyı iş görmüyor zır zır kocamı öldürdünüz çocuklarımı köle olarak sattınız diye ağlayıp duruyor diye eve gidesileri yok! Yemekten sonra çene çalasıları var!

 

Ama yok yani mevzu, İslamda öyle fıkıhtı kelamdı sonradan çıktı. Bu cahil çöl yağmacılarının öyle mevzuları filan yok. Yaptıkları iş yağmacılık ve köle satmakla geçinmek! O yüzden yemekten sonra oturup etraflıca konuşacakları bir konu yok. O yüzden ittir ediyor.

Hocam bizim Türkler arabın dini İslamı ılımlı yaptılar.Yani 1400 yıl önceki dini kuralları günümüzle bağdaşlaştırmak da mantıksız.Kuranda savaşta ele geçirilen cariyelere tecavüz var,yağma talan var,kadına dayak var.Kafirler ile savaşarak cennete gitme vaadi var.Yani bu dini nasıl barış ve iyi ahlaklı din haline getiriyorlar,aklımız almıyor.Hem dediğiniz gibi fıkıh gibi zırvalıklar sonradan çıktı.

Link to post
Sitelerde Paylaş
48 dakika önce, araştırmacı21 yazdı:

 

1-Kur’n da ‘’dar-ül harb’’ var mı?

 

İslam dinin tek kaynağı kur’an’dır.Peki  kur’an’ın nersinde ‘’dar-ül harb’’ geçiyor? Kur’an kültüründe böyle bir şey var mı? Varsa hemen bana kur’an dan göster.Uydurma rivayetler, uydurma hadisler,yorumlar,mezhepler vs.den değil.Çünkü bütünler kur’an dışı oluşumlardır.Bunların hataları,saçmalıkları islama ve kur’an’a mal edilemez.Kur’an da olmayan hiçbir şeyden de islam sorumlu değildir.

 

HZ.PEYGAMBER DÖNEMİNDE SALDIRAN TARAF HANGİSİDİR?

 

Mekke de müşriklerden kendilerini koruyamayan müslümanlara her türlü şiddet ve baskı uygulanıyordu.Artık dayanılamaz hale geldiler.Müslümanlar mal,mülk ve yurtlarını terk ...

 

müslüman ile trol arasında çok ince bir çizgi var, bu yüzden bazı bazı acep dalga mı geçiyor düşüncesi geliveriyor.

 

be hey müslüman!

 

yukarda diyorsunuz ki:  Varsa hemen bana kur’an dan göster.Uydurma rivayetler, uydurma hadisler,yorumlar,mezhepler vs.den değil.

 

hemen altında da masal anlatmaya başlıyorsunuz. bu masalın kaynağı nedir? var mı anlattığınız şey kuranda? bunu sürekli yapıyorsunuz. hadislerle gelmeyin deyip, hadislerden masal anlatıyorsunuz. ayıptır.

 

arabın zırva uydurmaları üzerine masallar inşa ediyorsunuz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 dakika önce, Tengrizm yazdı:

Elmalı Hamdi yanlış çevirmiş ama siz arapçayı çok iyi biliyorsunuz,peki evreni yaratan yaratıcı neden Muhammed'in evine yemeyi yiyin ve gidin diyor.Koskoca yaratıcının işi gücü yok Muhammed'in misafirlerine ve kadınları Muhammed'e kadın ve cariye veriyor.

 

Bunlar,geç saatlere kadar sohbet etmek,bir şeyler öğrenmek için değil,sırf yemek için çağrılanlardır,ama bir kısmı görgü kurallarına uymadan,yemeğe çağrılmaksızın,izinsiz hz. peygamberin evine giriyor ve hatta bir kısmı geç saatlere kadar evde kalıyordu.Madem ki bunlar sırf yemek için çağrılıyor,neden yemekten sonra kalkmıyor ve geç saatlere kadar evde kalıyorlar? Ayrıca sırf yemek için gelenlerin geç saatlere kadar izinsiz beklemeleri hangi görgü kuralların uygundur. Bunlar geç saatlere kadar sohbet yapmak veya bir şeyler öğrenmek için de çağrılmamışlardı,bunların yaptıkları ise görgü kurallarını ihlal etmekten başka bir şey değildi.İşte her konuda olduğu gibi kur'an burada da görgü kuralların bilmeyen ve uygulamayan bu tip insanları eğitmektedir.

 

Ayrıca yüce yaratıcının hz.Muhammed'e cariye diye verdiği bir şey de yok.Meallerde geçen cariye ifadeleri tamamen yanlıştır,ilgili mevcut mealler hatalıdır. Arapçada cariyenin karşılığı tekil ( أمة) ''emet''çoğulu ise (اماء ) ifadesidir,Kur'an'ın hiçbir yerinde,biz sana cariyeleri veriyoruz,veya senin elindeki cariyeler vs.diye şeklinde hiçbir ifade de yok.sadece ''ماملكت ايمانكم'' gibi bazı ifadeler geçiyor ki,bunun cariyelerle de hiçbir alakası yoktur.Bu konu uzun olduğundan şimdi buna değinmeyeceğim..      

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 dakika önce, araştırmacı21 yazdı:

 

Bunlar,geç saatlere kadar sohbet etmek,bir şeyler öğrenmek için değil,sırf yemek için çağrılanlardır,ama bir kısmı görgü kurallarına uymadan,yemeğe çağrılmaksızın,izinsiz hz. peygamberin evine giriyor ve hatta bir kısmı geç saatlere kadar evde kalıyordu.Madem ki bunlar sırf yemek için çağrılıyor,neden yemekten sonra kalkmıyor ve geç saatlere kadar evde kalıyorlar? Ayrıca sırf yemek için gelenlerin geç saatlere kadar izinsiz beklemeleri hangi görgü kuralların uygundur. Bunlar geç saatlere kadar sohbet yapmak veya bir şeyler öğrenmek için de çağrılmamışlardı,bunların yaptıkları ise görgü kurallarını ihlal etmekten başka bir şey değildi.İşte her konuda olduğu gibi kur'an burada da görgü kuralların bilmeyen ve uygulamayan bu tip insanları eğitmektedir.

 

Ayrıca yüce yaratıcının hz.Muhammed'e cariye diye verdiği bir şey de yok.Meallerde geçen cariye ifadeleri tamamen yanlıştır,ilgili mevcut mealler hatalıdır. Arapçada cariyenin karşılığı tekil ( أمة) ''emet''çoğulu ise (اماء ) ifadesidir,Kur'an'ın hiçbir yerinde,biz sana cariyeleri veriyoruz,veya senin elindeki cariyeler vs.diye şeklinde hiçbir ifade de yok.sadece ''ماملكت ايمانكم'' gibi bazı ifadeler geçiyor ki,bunun cariyelerle de hiçbir alakası yoktur.Bu konu uzun olduğundan şimdi buna değinmeyeceğim..      

Yaratıcı bu görgü kurallarını niye emrediyor.Kendisini geliştirmiş,kültürlü olan insan zaten görgü kurallarını bilir.Ve Muhammed kendisi diyebilirdi eve sadece yemek izinli olarak gelin diye,bunu allahın söylemesi çok saçma,ve kuranda cariyeler geçiyor bunu abartmaya gerek yok.Lütfen savunacaksınız diye fazla kıvırmayın,ayetlerde cariyeler geçiyor. Ahzap 50,51 ayetlerinde allah Muhammed'e kadın ayarlıyor.Ve devamında istediğini boşayabilir,istediğini alabilir demek istiyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
35 dakika önce, democrossian yazdı:

 

Bu gruplandırma Kuran'da yazıyor mu? Nerede yazıyor?

 

Kur'an'a göre usul ve furu' yani anne,baba ve çocukların her konuda olduğu gibi miras konusunda birbirlerine dereceleri herkesin önündedir, bu durum sadece kur'an da değil,bütün dünyada da böyledir.Bu nedenle bunları mirastan engelleyen hiçbir şey yoktur.Ama eşleri mirastan engelleyen durumlar olabilir,mesela boşanma,buna engeldir.Ama hiçbir surette alt ve üst soy konumunda olanlar mirastan mahrum edilemezler. Oysa eşler,kardeşler vs.öyle değil.,demek ki miras konusunda da yakınlık derecesi açısından gruplandırma vardır, illa ki işte gruplandırıyorum demesi mi gerekir? Hatta mirasçıların birbirlerinden fazla miras almaları bile gruplandırmanın ta kendisidir,tabii ki anlayabilseniz!

Link to post
Sitelerde Paylaş
51 minutes ago, araştırmacı21 said:

 

Bunlar,geç saatlere kadar sohbet etmek,bir şeyler öğrenmek için değil,sırf yemek için çağrılanlardır,ama bir kısmı görgü kurallarına uymadan,yemeğe çağrılmaksızın,izinsiz hz. peygamberin evine giriyor ve hatta bir kısmı geç saatlere kadar evde kalıyordu.Madem ki bunlar sırf yemek için çağrılıyor,neden yemekten sonra kalkmıyor ve geç saatlere kadar evde kalıyorlar? Ayrıca sırf yemek için gelenlerin geç saatlere kadar izinsiz beklemeleri hangi görgü kuralların uygundur. Bunlar geç saatlere kadar sohbet yapmak veya bir şeyler öğrenmek için de çağrılmamışlardı,bunların yaptıkları ise görgü kurallarını ihlal etmekten başka bir şey değildi.İşte her konuda olduğu gibi kur'an burada da görgü kuralların bilmeyen ve uygulamayan bu tip insanları eğitmektedir.

 

Ayrıca yüce yaratıcının hz.Muhammed'e cariye diye verdiği bir şey de yok.Meallerde geçen cariye ifadeleri tamamen yanlıştır,ilgili mevcut mealler hatalıdır. Arapçada cariyenin karşılığı tekil ( أمة) ''emet''çoğulu ise (اماء ) ifadesidir,Kur'an'ın hiçbir yerinde,biz sana cariyeleri veriyoruz,veya senin elindeki cariyeler vs.diye şeklinde hiçbir ifade de yok.sadece ''ماملكت ايمانكم'' gibi bazı ifadeler geçiyor ki,bunun cariyelerle de hiçbir alakası yoktur.Bu konu uzun olduğundan şimdi buna değinmeyeceğim..      

 

Sübyancılığa, tecavüze dair gık diyemeyen, onları meşrulaştıran allah, onlar yerine oturmuş bunlarla uğraşmış he mi?! Zaten toplum da bu sıkıntıdan kırılıyordu, eyi ki yazmış. En büyük sorunumuz buydu çünkü.

 

İkide birde mevcut mealler hatalıdır diyerek kuranı iyice gömdüğünüzün, her seferinde ona bir tekme de sizin attığınızın umarım farkındasınızdır..Tanrının apaçık kitabı yanlış anlaşılacak, hatalı meale sebebiyet ve mahal verecek ha? Özrü kabahatinden beter bir savunu. Kuranın en zayıf noktalarından biri. Yanlış anlaşılmak ve buna mahal vermek. Bölünmüşlük ve mezhepler..1400 senedir birbirini yiyen müslüman alemi. 1400 sene, dile kolay ve 1400 sene de bu arapsaçı bitememiş. Araştırmacı21 birşey yazar, Hasan akçay başka bir şey, beriki bambaşka birşey, Elmalılı daha başka birşey..Sonra sorunca apaçık. Daha da zorlayınca mühkem müteşabihler peydah oluveriyor..Battıkça batıyor..

 

Hem meallerin ne anlama geldiğine kim nasıl karar veriyor? Karar mercii ve kriteri nedir. Ortada türlü meal ve anlayış ve mezhep var çünkü. Hayır kalkıp Allah'a mı soruyorsunuz, yoksa onun yerine neyi kastettiğine siz mi karar veriyorsunuz? Doğrusunu Allah bilir bari deyin de, şirke düşmeyin..

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...