Jump to content

kuranı rezil eden matematiksel hata nihayet yanıtlandı..


Recommended Posts

On 08.01.2018 at 09:23, democrossian yazdı:

Rezillik yani... Burada üvey yazmıyor ama öyle demek istemiş olmalı demiş oluyorlar yani... Hayır böyle bir kepazeliğe nasıl katlanıyor bunlar? Kitabımız dedikleri şeyde hiç bir doğru düzgün bir şey yazmıyor! Ama bunlar yazıyor gibi görmekte ısrarcılar! Ülen yazmıyor işte, yazan saçma sapan zırvalar! Düzgün bir şey yazdığı yok!

 

"Yazar o yazar! Okumasını bilmek lazım!"

 

He he gözünle değil başka tarafınla okuyunca oluyordur he... :D Daha da ne diyeyim yahu! :lol:

 

Peki üvey yazılmasın, ama anaları veya babaları ayrı olan kardeşler üvey değil midir?

 

Bakınız Türk Dil Kurumu üvey kardeşleri nasıl tanımlıyor? İşte Türk Dil Kurumunun tanımını aşağıya alıyorum!

 

 üvey kardeş - TÜRK DİL KURUMU:

isim

1-  isim: Anaları veya babaları ayrı olan kardeşlerden her biri. ‘’ diyor.

-------------------------

2- Üvey Kelime Anlamı Nedir ?

 

1-Öz Değil, Ana-Baba Bir Olmayan. Ana Bir Veya Yalnız Baba Bir Kardeşler Birbirlerine Göre Üveydirler.

 

Bkz: Üvey Anlamı Nedir Ne Demek Sözlük Manası – Turkcesozlukler.

 

Şimdi asil rezillik ney miş işte görüyoruz !!!

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 755
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

 

Sayın bir_akil_insan,

diyorsunuz ki,

tefsirler, hadisler falanlar filanlar yetmiyor, bir de kendi yönteminizi uyduruyorsunuz.

ama avliye ve reddiyeyi görmezden geliyorsunuz. avliye ve reddiye de aynen yukarda söylediğiniz gibi kurana uygundur ama niyeyse avliye ve reddiye yerine kendi sisteminizi uyguluyorsunuz…..

ikinci olarak: payları dağıt, sonra kalan payları yine aynı oranda dağıt dediğiniz zaman, zaten paylar tam olarak dağıtılamadığı için dönüp dönüp paylaştırıyorum diyorsunuz. dahası, bu şekilde her zaman için eksik ya da fazla kalacaktır. bölünemeyen bir orandaki mirası dönüp dönüp istediğiniz kadar aynı oranlarda dağıtmaya çalışın,…….’’  sizden alıntı’’

------------------------------------

 

1-Bu yöntemi ilk söyleyen de ben değilim,daha önce bu yöntemin aynı zamanda İbni Abbas,hz.Ali ve bazı sahabe ve alimlere ait olduğunu söylediğim halde asil siz bunu görmezden gelip iki de bir bana diyorsunuz ki,bu yöntemi siz uyduruyorsunuz!

 

2-Ayrıca Avl de bir yöntemdir,bunu görmezden gelmiyorum,ama bana göre en doğru yöntem İbni Abbas ve onun gibilerin yöntemidir,işte ben de bu konuyu bunlar gibi anlıyor ve tercihimi öyle yapıyorum!!!

 

3-Peki hangi mirasçı ortada kalan bir kuruşu almayı düşünecek?  Eğer bir kuruşla bir ekmek alınabiliyorsa ve sen de bir mirasçı isen onunla mesela bir ekmek alsanız ve o ekmeği aranızda eşitçe bölseniz olmaz mı?  Yahut eğer o kuruş bir şeye yarıyorsa, bir yoksula verseniz olmaz mı?

Saygılar.  

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 08.01.2018 at 01:47, Sundance yazdı:

 

Kuran'a göre bakarsan üveylik vurgusu yok ancak tefsirlerde Nisa-12'in ana bir, Nisa-176'nın baba bir veya ana baba bir olduğu konusunda görüşler var.

 

Bu tefsirlerin nedeni elbette Nisa-12 ile Nisa-176'nın bariz çakışması olabilir.

 

Zira hem Nisa-12'de hem de Nisa-176'da mirasın kardeşlere yönlendirilmesi "kelale" (babasız çocuksuz kimse) olarak belirtiliyor.

 

Ancak Nisa-12 ana bir, Nisa-176 baba bir veya ana baba bir olarak yorumlanmış.

 

https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Nisâ-suresi/669/176-ayet-tefsiri

 

Peki bunun cevabı verilmedi mi?  Ayrıca siz kelaleyi ana,baba ve çocuksuz olarak anladığınız halde,neden verdiğiniz örnekte ANAYI da göstermiştiniz?  Hem kelale diyeceksiniz,hem de vereceğiniz örnekte ANAYI göstereceksiniz, böyle bir şey olur mu?  Yani bu durumla kendi kendinizle çelişmiyor musunuz?

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 dakika önce, araştırmacı21 yazdı:

 

Peki bunun cevabı verilmedi mi?  Ayrıca siz kelaleyi ana,baba ve çocuksuz olarak anladığınız halde,neden verdiğiniz örnekte ANAYI da göstermiştiniz?  Hem kelale diyeceksiniz,hem de vereceğiniz örnekte ANAYI göstereceksiniz, böyle bir şey olur mu?  Yani bu durumla kendi kendinizle çelişmiyor musunuz?

 

Not: Kelale,sadece babasız ve çocuksuz değil,belki anasız,babasız ve çocuksuz olma durumudur,bu yüzden sadece babasız ve çocuksuz olarak gösteren mealler maalesef doğru değildir !!!!

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, araştırmacı21 yazdı:

 

Sayın bir_akil_insan,

diyorsunuz ki,

tefsirler, hadisler falanlar filanlar yetmiyor, bir de kendi yönteminizi uyduruyorsunuz.

ama avliye ve reddiyeyi görmezden geliyorsunuz. avliye ve reddiye de aynen yukarda söylediğiniz gibi kurana uygundur ama niyeyse avliye ve reddiye yerine kendi sisteminizi uyguluyorsunuz…..

ikinci olarak: payları dağıt, sonra kalan payları yine aynı oranda dağıt dediğiniz zaman, zaten paylar tam olarak dağıtılamadığı için dönüp dönüp paylaştırıyorum diyorsunuz. dahası, bu şekilde her zaman için eksik ya da fazla kalacaktır. bölünemeyen bir orandaki mirası dönüp dönüp istediğiniz kadar aynı oranlarda dağıtmaya çalışın,…….’’  sizden alıntı’’

------------------------------------

 

1-Bu yöntemi ilk söyleyen de ben değilim,daha önce bu yöntemin aynı zamanda İbni Abbas,hz.Ali ve bazı sahabe ve alimlere ait olduğunu söylediğim halde asil siz bunu görmezden gelip iki de bir bana diyorsunuz ki,bu yöntemi siz uyduruyorsunuz!

 

2-Ayrıca Avl de bir yöntemdir,bunu görmezden gelmiyorum,ama bana göre en doğru yöntem İbni Abbas ve onun gibilerin yöntemidir,işte ben de bu konuyu bunlar gibi anlıyor ve tercihimi öyle yapıyorum!!!

 

3-Peki hangi mirasçı ortada kalan bir kuruşu almayı düşünecek?  Eğer bir kuruşla bir ekmek alınabiliyorsa ve sen de bir mirasçı isen onunla mesela bir ekmek alsanız ve o ekmeği aranızda eşitçe bölseniz olmaz mı?  Yahut eğer o kuruş bir şeye yarıyorsa, bir yoksula verseniz olmaz mı?

Saygılar.  

 

1 - 2 - öyle olsun. yöntem sizin değil, öncekilerin olsun. yine de kuranda yer almayan ve tanrınızın aritmetik beceriksizliğini ortadan kaldıran bir yöntem olduğunu kabul etmektesiniz.

 

3 - mirastan kalana tenezzül etmek - etmemekle, tanrınızın miras dağıtmayı becerememesi arasında nasıl bir ilişki vardır? tanrınızın ya işte öyle bir şeylerle paylaşın işte ya deyip baştan savması mı söz konusudur ki, iş bizim vicdanımıza kalmıştır? 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 saat önce, araştırmacı21 yazdı:

 

Cevap:

 

1-Öncelikle aynı konuda farklı açıklamalar yapan rivayetler hadis değildir.Çünkü  bir şahsın,yani hz peygamberin aynı konuda ayrı açıklamaları düşünülemez,bu da gösteriyor ki,bunlar uydurmadır.

 

2-Hadisler hz.peygamberin vefatından yaklaşık 200-250 sene sonra tedvin edilip yazıldığı için mütevatir ve sahih sünnet hariç hiçbiri muteber ve güvenilir değildir.

 

3- Çünkü hz.peygamber kendi sözlerinin yazılmasına müsaade etmiyordu, ne onun döneminde, ne de ondan sonra sahabe ve tabiinler döneminde hadis tedvini yapılmadı. İşte bunca zaman kayıt altına alınmayan,tedvin edilmeyen ve tevatür yoluyla bize ulaşmayan hadisler  korunmadı. Ayrıca kur’an, dinin hükümlerini ortaya koyan tek kaynak olmasaydı, elbette hz.peygamber kendi hadislerini de kur’an gibi kayıt altına alacaktı. Ama böyle yapmadı,demek ki,dinin hükümlerini ortaya koyan tek kaynak kur’an’dır, hadisler değil,hadisler mütevatir ve sahih ise,sadece kur’an’ın bir açıklaması olur.

 

4-Tevatüren bize kadar ulaşan sahih hadislerin sayısı da çok azdır,Ebu Hanife’ye göre 18 taneyi geçmiyor,bunlar da ibadetlerle ilgilidir.Yani bugün Kütüb-i  Sitte dediğimiz hadis kitaplarının içinde bulunan rivayetlerin kahir çokluğu muteber ve güvenilir değildir.

 

5-Mezheplere gelince, bunlar da dinin hükümlerini ortaya koyamazlar, çünkü bu husus sadece kur’an’a aittir. Mezhepler ise içtihatlardır, içtihatlar,doğru da çıkabilir,yanlış çıkabilir.

 

Peki mezheplerde neden farklı  açıklamalar var?

 

Çünkü her insanın akli,düşüncesi, kültürü, bilgi düzeyi, araştırma imkanı,öğrenme ve kavrama kabiliyeti aynı değildir. Bu nedenle farklı yorum ve açıklamaları da söz konusu olabiliyor.

 

Örneğin: Mevcut hukuk sistemimizde bile bir mahkemenin verdiği karar, bazen bir üst mahkeme tarafından bozulabiliyor. Peki her iki mahkemenin hukuk kaynağı aynı değil midir? Neden böyle oluyor?  İşte kur’an’ın bazı mesajlarına yapılan yorumlar ve açıklamalar da bunun gibidir.Çünkü kur’an,dini hükümlerini içeren ilahi bir hukuk manzumesidir, her insanın bilgi düzeyi,araştırma imkanı, öğrenme ve kavrama kabiliyeti aynı düzeyde olmadığından, burada da bazen insanların içtihat ve açıklamaları farklı olabilmektedir. Bu nedenle  yapılan her içtihat, her tefsir (yorum) ve her açıklama doğru olmayabilir. Peki bize düşen nedir?  Bize düşen onları ne taklit etmek,ne de her söylediklerini kabul etmektir. Çünkü yüce Allah bize de akıl, mantık, kavrama ve doğruyu görebilme yeteneklerini vermiştir. Bu yüzden bize düşen ise hiçbir kimsenin, hiçbir geleneksel yorum ve içtihadın ve hiçbir mezhebin etkisi altında kalmadan,onlara bağlanmadan,mukallitleri olmadan kur’an’ı doğru anlamaya ve uygulamaya çalışmaktır.Ama bununla beraber onların doğrularını da kabul eder, yanlışlarını da reddederiz.

Saygılar.

 

 

 

 

öncelikle, islamda nesh diye bir şey vardır. bu da, tanrınızın aynı konuda birbirini tutmayan açıklamalar yapması nedeniyle vardır. tanrınız bile aynı konuda tutarlı konuşamıyorken, peygamberinizin tutarlı olmasını beklemeniz ve buna göre hadisleri yok saymanız ilginçtir.

 

diğer yandan, kuran da yine peygamberinizin sözde ölümünden yıllar sonra toparlanmıştır. günümüzde ulaşılabilen en eski kuran 1203 yılına aittir ve örneğin topkapıdaki kuranın  8.yy ortalarına ai olduğu söylenir ve fakat bu kuran da eksiktir. kim neden eksik bir kuranı taşısın, bir padişaha hediye etsin? kuran yüzyıllar boyu yazılmaya devam edilmiştir. neyse, yine de peygamberinizin ölümünden yıllar sonra yazılmış bitmiş olarak kabul edelim. hadisleri de, ayetleri de aktaragelen aynı sahabeler iken birine güvenip, diğerine güvenmemek saçma değil midir? 

 

  mahkemelerin kararlarının bozulması normaldir. çünkü hukuk sistemi insan yapımı/işletimidir. tutarsızlıklar ya da görüş birliğine varılamaz  kısımlar olması normaldir. bu örnekle aslında tanrınızın da yine tutarsızlıklar ve uzlaşılamazlıklarla dolu bir kitap gönderdiğini ve mezheplerin oluşmasının nedeninin, bizzat tanrınızın yetersizliği olduğunu söylüyorsunuz.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
11 saat önce, araştırmacı21 yazdı:

Peki üvey yazılmasın,

 

Çırpınmanın bir yararı yok. Kuran iki lafı bir araya getirip bir meramın, maksadın belini doğrultamayan ilkel bir metindir. Hiç ama hiç bir mevzuyu çözüp halledip net bir sonuca ulaştırdığı hiç bir sayfasında görülmez. Bu kesin bir gerçektir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
10 saat önce, bir_akil_insan yazdı:

 

1 - 2 - öyle olsun. yöntem sizin değil, öncekilerin olsun. yine de kuranda yer almayan ve tanrınızın aritmetik beceriksizliğini ortadan kaldıran bir yöntem olduğunu kabul etmektesiniz.

 

3 - mirastan kalana tenezzül etmek - etmemekle, tanrınızın miras dağıtmayı becerememesi arasında nasıl bir ilişki vardır? tanrınızın ya işte öyle bir şeylerle paylaşın işte ya deyip baştan savması mı söz konusudur ki, iş bizim vicdanımıza kalmıştır? 

 

 

 

Peki eğer kafanız arta kalan bir KURUŞA takılmışsa,haydi miras dışında başka bir örnek size vereyim,bakalım bir kuruşu bölüştürebilecek misiniz ???

 

Mirasla bir alakası olmayan örnek aşağıdaki gibi olsun:

 

Üç kişi 100 lirada ortaktır,ama bunu bölüştürüp ayrılmak istiyorlar.Bak bakalım ne yaparsanız yapın,ortada bir kuruş kalacak ve kuruştan daha küçük bir para olmadığına göre bunu onlara bölüştüremezsiniz ?

 

Eğer adaleti arta kalan bir kuruşta arıyorsanız haydi bakalım o kuruşu siz bölüştürün de burada adaleti siz sağlayın!!! 

 

Peki,miras konusunda iş bizim vicdanımıza mı kalmıştır?  Eğer öyle olsaydı yüce Yaratıcı mirastaki oranları bize vermezdi ve haydi kendi vicdanınızla mirası siz bölüştürün diyecekti !!!  

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
11 saat önce, bir_akil_insan yazdı:

 

 

öncelikle, islamda nesh diye bir şey vardır. bu da, tanrınızın aynı konuda birbirini tutmayan açıklamalar yapması nedeniyle vardır. tanrınız bile aynı konuda tutarlı konuşamıyorken, peygamberinizin tutarlı olmasını beklemeniz ve buna göre hadisleri yok saymanız ilginçtir.

 

diğer yandan, kuran da yine peygamberinizin sözde ölümünden yıllar sonra toparlanmıştır. günümüzde ulaşılabilen en eski kuran 1203 yılına aittir ve örneğin topkapıdaki kuranın  8.yy ortalarına ai olduğu söylenir ve fakat bu kuran da eksiktir. kim neden eksik bir kuranı taşısın, bir padişaha hediye etsin? kuran yüzyıllar boyu yazılmaya devam edilmiştir. neyse, yine de peygamberinizin ölümünden yıllar sonra yazılmış bitmiş olarak kabul edelim. hadisleri de, ayetleri de aktaragelen aynı sahabeler iken birine güvenip, diğerine güvenmemek saçma değil midir? 

 

  mahkemelerin kararlarının bozulması normaldir. çünkü hukuk sistemi insan yapımı/işletimidir. tutarsızlıklar ya da görüş birliğine varılamaz  kısımlar olması normaldir. bu örnekle aslında tanrınızın da yine tutarsızlıklar ve uzlaşılamazlıklarla dolu bir kitap gönderdiğini ve mezheplerin oluşmasının nedeninin, bizzat tanrınızın yetersizliği olduğunu söylüyorsunuz.

 

 

İslamda nesh diye bir şey yoktur,Nesh tamamen mesnetsiz bir iddiadır,çünkü ilgili ayetlerin meal ve yorumları yanlış olduğundan öyle anlaşılıyor, halbuki Kur’an’ın Arapça ayetlerinde,yani kur’an’ın içinde bir nesh asla söz konusu değildir,size göre hangi ayet mensuh ise,onu bana gösterirseniz, zamanım müsait olduğunda onun doğru mealini vererek,yüce Allah'ın izni ile kur'an da neshin olmadığını size göstermeye çalışırım.

 

Ayrıca hangi kaynak kur’an’ın hz.peygamberin vefatından yıllar sonra yazıya döküldüğünü yazmaktadır??? 

 

PEKİ KUR’AN NE ZAMAN KİTAP HALİNE GETİRİLDİ ?

 

1-Kur’an’ın hz.peygamberin vefatından sonra derlenip toparlandığının,kitap haline getirildiğinin iddiası de bizzat kur’an tarafından çörütülmektedir.

 

2- İllk Müslümanlardan (sahabelerden) bugünümüze tevatüren bize ulaşan kur’an bozulmuş veya tahrif edilmiş olsaydı,İNCİLLER de olduğu gibi bugün İslam dünyasında da farklı kur’an’lar olacaktı,peki neden her yerdeki kur’an aynıdır? Bu da gösteriyor ki,ilk kur’an ne ise,bize ulaşan da odur,yoksa farklı kur’an’ların ortalıkta bulunması kaçınılmazdı..!!!

 

3-Halbuki bütün kaynaklara göre inen her ayet veya ayetler mutlaka hemen deri üzerine (Tur-2-3) yazıya dökülüp kayıt altına alındığı yazılmaktadır.

 

4-Hz.Muhammed’in okuma yazma bilmediğini ve vefatından sonra kur’an derlenip kitap haline getirildiğini aktaran rivayetlerin/söylentilerin de doğru olmadığını bizzat kur’an dan anlıyoruz,ama bu konu ile ilgili ayetlerin mevcut mealleri de hatalı olduğundan hz. Muhammed’in sanki okuma yazma bildiği gibi bir algı oluşuyor,halbuki öyle değildir. Yani hz.Muhammed hem kendisi kur’an’ın bütün ayetlerini yazıyor,hem de vahiy katiplarine yazdırıyordu.Bu nedenle hayatta iken onun talimati ve gözetimi altında kur’an bir kitap haline getirilmiştir.!!!

 

KUR’AN’IN HZ.MUHAMMED ZAMANINDA KİTAP HALİNE GETİRİLDİĞİNİN DELİLİ !!!

 

Örneğin: Hem Tür-1-3.ayetler,hem de diğer ayetlere göre hz.Muhammed hayatta iken kur’an yazılıp kitap haline getirilmişti.

 

1-TUR-1-3: Tûr'a,yayılmış ince deri üzerine satır satır yazılmış KİTABA,(kur’an’a)………’’ şeklindeki ayet bile hz.peygember hayatta iken,yani henüz VAHİY indirilmekte iken kur’an deri üzerinde kitap halinde yazıldığını göstermektedir.

 

Öyleyse; inen ayetler,yani kur’an hz.Peygamber vefat etmeden önce kitap haline getirilmiştir.

 

2-Bir de Veda Hutbesinde hz.peygamberin ben size ‘’Allah’ın KİTABINI bırakıyorum’’ şeklindeki ifadesi de bunu doğruluyor,burada neden size ayetleri,vahyi veya  kur’an’ı bırakıyorum tabirini kullanmamıştır da,size Allah’ın kitabını bırakıyorum,demiştir? 

 

Peki KİTAP ne demektir ???  Kitap haline getirilmeyen bir esere KİTAP denir mi?

 

3-Ayrıca hz.peygamber vefat ederken ''...Bize sadece iki kapak arasında yazılı bulunan kur’an’ı bırakmıştır...'' şeklindeki rivayetlerin bulunması da hz.peygamberin hayatta iken onun tarafından ve gözetiminde kur’an kitap halinde yazılmış olduğunu gösteren ayrı bir kanıttır. Bu nedenle kur’an hz. peygamberin vefatından yıllar sonra yazılıp toparlandığının iddiası tamamen yalan ve mesnetsizdir,çünkü bizzat kur’an bunu çürütmektedir !!!

Konumuz kısa olsun diye bu kadarıyla yetinmek istiyorum.

 

Ayrıca ''  mahkemelerin kararlarının bozulması normaldir....''şeklindeki ifadeniz, aynı zamanda akli,mantığı,bilgi birikimi,anlama ve kavrama kabiliyeti aynı düzeyde olmayan insanların da,bazı ayetleri farklı olarak açıklamaları için de geçerlidir..Eğer bütün insanlar aynı yeteneklere sahip olsaydı,böyle bir şey de olmazdı,yani bu durum,ayetlerden değil, belki,aynı kabiliyete sahip olmayan insanlardan kaynaklanıyor.Çünkü her insan bir konuyu analiz ederken veya kavramaya çalışırken onun kabiliyet düzeyi ne ise ancak o kadar kavrayabilir...

Saygılar.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Nesih diye bir durum bence de yoktur. Çünkü Kuran'da yazan pasajlar için geçerli olamaz, neden, nedeni Kuran'da "bir ayeti unutturursak" şartı koşuluyor. Kuran'da hâlâ yazıyorsa unutulmuş değil demektir, dolayısıyla nesih söz konusu değildir.

 

Kuran'da yazan her şeyden İslam sorumludur. Bu neshedildi geçerli değil diye bir iddia ortaya atılamaz. Öyle ya, yeni bir yasa çıkarırsan eskisini kitaptan çıkarırsın. Duracak ama geçersiz! Öyle şey olmaz. Nesih ancak "ben biliyorum, Kuran'da recm vardı ama sonra kayboldu" şeklinde ortaya atılabilir. Bu da bir konuyu aklamaz. Yoksa "Kuran'da ben biliyorum, insanlar hür köle dişi diye ayrılmaz ayeti vardı ama kayboldu" demeye benzer. Bir aklama yapmaz.

 

Özetle nesih konusu lüzumsuz faydasız boş bir iddiadır. İslamı aklamaz.

 

En küçük para biriminin bölünememesi diye bir sorundan ise bahseden olduğunu sanmıyorum. En küçük para birimi bir şey satın alamayan bir miktarda tutulur. O yüzden sorun olmaz. Sorun, farklı katılımcılara göre yeni oranlar verip payda eşitleme yöntemini bilmemekte, bunun sonradan ortaya atılmış olmasında. Kuran yazar(lar)ı matematik bilmiyormuş! Konu bu! 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 1/13/2018 at 12:14, araştırmacı21 yazdı:

 

Peki eğer kafanız arta kalan bir KURUŞA takılmışsa,haydi miras dışında başka bir örnek size vereyim,bakalım bir kuruşu bölüştürebilecek misiniz ???

 

Mirasla bir alakası olmayan örnek aşağıdaki gibi olsun:

 

Üç kişi 100 lirada ortaktır,ama bunu bölüştürüp ayrılmak istiyorlar.Bak bakalım ne yaparsanız yapın,ortada bir kuruş kalacak ve kuruştan daha küçük bir para olmadığına göre bunu onlara bölüştüremezsiniz ?

 

Eğer adaleti arta kalan bir kuruşta arıyorsanız haydi bakalım o kuruşu siz bölüştürün de burada adaleti siz sağlayın!!! 

 

Peki,miras konusunda iş bizim vicdanımıza mı kalmıştır?  Eğer öyle olsaydı yüce Yaratıcı mirastaki oranları bize vermezdi ve haydi kendi vicdanınızla mirası siz bölüştürün diyecekti !!!  

 

 

insan bölüştüremiyorsa, tanrınız hiç bölüştüremez demek midir bu ?  :D

 

uyduruk tanrınız, yeri geldiğinde bizlerin aklının almayacağı şeyleri gerçekleştirebilen olarak tanımlanırken, 100 teleyi bölüştürme ekonusunda kendisi de bizler gibi aciz kalıyor diyorsunuz.

 

tanrınızı çok gülünç hayal etmişsiniz

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
22 saat önce, araştırmacı21 yazdı:

 

İslamda nesh diye bir şey yoktur,Nesh tamamen mesnetsiz bir iddiadır,çünkü ilgili ayetlerin meal ve yorumları yanlış olduğundan öyle anlaşılıyor, halbuki Kur’an’ın Arapça ayetlerinde,yani kur’an’ın içinde bir nesh asla söz konusu değildir,size göre hangi ayet mensuh ise,onu bana gösterirseniz, zamanım müsait olduğunda onun doğru mealini vererek,yüce Allah'ın izni ile kur'an da neshin olmadığını size göstermeye çalışırım.

 

Ayrıca hangi kaynak kur’an’ın hz.peygamberin vefatından yıllar sonra yazıya döküldüğünü yazmaktadır??? 

 

PEKİ KUR’AN NE ZAMAN KİTAP HALİNE GETİRİLDİ ?

 

1-Kur’an’ın hz.peygamberin vefatından sonra derlenip toparlandığının,kitap haline getirildiğinin iddiası de bizzat kur’an tarafından çörütülmektedir.

 

2- İllk Müslümanlardan (sahabelerden) bugünümüze tevatüren bize ulaşan kur’an bozulmuş veya tahrif edilmiş olsaydı,İNCİLLER de olduğu gibi bugün İslam dünyasında da farklı kur’an’lar olacaktı,peki neden her yerdeki kur’an aynıdır? Bu da gösteriyor ki,ilk kur’an ne ise,bize ulaşan da odur,yoksa farklı kur’an’ların ortalıkta bulunması kaçınılmazdı..!!!

 

3-Halbuki bütün kaynaklara göre inen her ayet veya ayetler mutlaka hemen deri üzerine (Tur-2-3) yazıya dökülüp kayıt altına alındığı yazılmaktadır.

 

4-Hz.Muhammed’in okuma yazma bilmediğini ve vefatından sonra kur’an derlenip kitap haline getirildiğini aktaran rivayetlerin/söylentilerin de doğru olmadığını bizzat kur’an dan anlıyoruz,ama bu konu ile ilgili ayetlerin mevcut mealleri de hatalı olduğundan hz. Muhammed’in sanki okuma yazma bildiği gibi bir algı oluşuyor,halbuki öyle değildir. Yani hz.Muhammed hem kendisi kur’an’ın bütün ayetlerini yazıyor,hem de vahiy katiplarine yazdırıyordu.Bu nedenle hayatta iken onun talimati ve gözetimi altında kur’an bir kitap haline getirilmiştir.!!!

 

KUR’AN’IN HZ.MUHAMMED ZAMANINDA KİTAP HALİNE GETİRİLDİĞİNİN DELİLİ !!!

 

Örneğin: Hem Tür-1-3.ayetler,hem de diğer ayetlere göre hz.Muhammed hayatta iken kur’an yazılıp kitap haline getirilmişti.

 

1-TUR-1-3: Tûr'a,yayılmış ince deri üzerine satır satır yazılmış KİTABA,(kur’an’a)………’’ şeklindeki ayet bile hz.peygember hayatta iken,yani henüz VAHİY indirilmekte iken kur’an deri üzerinde kitap halinde yazıldığını göstermektedir.

 

Öyleyse; inen ayetler,yani kur’an hz.Peygamber vefat etmeden önce kitap haline getirilmiştir.

 

2-Bir de Veda Hutbesinde hz.peygamberin ben size ‘’Allah’ın KİTABINI bırakıyorum’’ şeklindeki ifadesi de bunu doğruluyor,burada neden size ayetleri,vahyi veya  kur’an’ı bırakıyorum tabirini kullanmamıştır da,size Allah’ın kitabını bırakıyorum,demiştir? 

 

Peki KİTAP ne demektir ???  Kitap haline getirilmeyen bir esere KİTAP denir mi?

 

3-Ayrıca hz.peygamber vefat ederken ''...Bize sadece iki kapak arasında yazılı bulunan kur’an’ı bırakmıştır...'' şeklindeki rivayetlerin bulunması da hz.peygamberin hayatta iken onun tarafından ve gözetiminde kur’an kitap halinde yazılmış olduğunu gösteren ayrı bir kanıttır. Bu nedenle kur’an hz. peygamberin vefatından yıllar sonra yazılıp toparlandığının iddiası tamamen yalan ve mesnetsizdir,çünkü bizzat kur’an bunu çürütmektedir !!!

Konumuz kısa olsun diye bu kadarıyla yetinmek istiyorum.

 

Ayrıca ''  mahkemelerin kararlarının bozulması normaldir....''şeklindeki ifadeniz, aynı zamanda akli,mantığı,bilgi birikimi,anlama ve kavrama kabiliyeti aynı düzeyde olmayan insanların da,bazı ayetleri farklı olarak açıklamaları için de geçerlidir..Eğer bütün insanlar aynı yeteneklere sahip olsaydı,böyle bir şey de olmazdı,yani bu durum,ayetlerden değil, belki,aynı kabiliyete sahip olmayan insanlardan kaynaklanıyor.Çünkü her insan bir konuyu analiz ederken veya kavramaya çalışırken onun kabiliyet düzeyi ne ise ancak o kadar kavrayabilir...

Saygılar.

 

 

en büyük sıkıntımız, müslümancıkların, binlerce yıl öncesinin masallarındaki sözcükleri,  bugünkü anlamları ile değerlendirmeleridir. 

 

kitap dediğiniz, bugün için iki kapak arasında, üzerinde yazı barındıran sıralı sayfalar bütünüdür. o gün için kitap okunan şeydir ve okunan şey de,  söylenen şeydir. yani okumak - söylemek, dile getirmek ve kitap da okunan, söylenen, dile getirilen dini bilgidir. bunlar parşömenler, gergin deriler üzerine yazılır ve rulolar halinde ya da yine bir birleştirici kapağımsı arasında saklanır.  ancak ilerlemiş uygurlıklardan kalma daha sağlam kapaklı kitaplar vardır ki, kıçını taşa/kemiğe silen araplardan öyle bir şey beklemek mantıklı değil.

 

basit bir açıklama ile, uyduruk tanrınız gökten yere ciltli kitap atmıyorsa eğer, kitap hakkında inandığınız şeyler yanlıştır.

 

diğer yandan, tur suresi de sarılabileceğiniz ne çürük daldır. çünkü üzerine hiçbir anlaşma olmayan ayetleri örnek olarak vermişsiniz

 

http://www.islamiyontem.net/kitaplar/turkce tefsir/tefsirkulliyati/052tur/002.htm

 

kabul ettiğiniz hadisler varsa, listesini bildirin ki, ona göre konuşalım. yoksa işinize geleni, işinize geldiği zaman kabul, istemediğinizde reddecekseniz zaten bir yere varmak olası değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 14.01.2018 at 16:24, bir_akil_insan yazdı:

 

en büyük sıkıntımız, müslümancıkların, binlerce yıl öncesinin masallarındaki sözcükleri,  bugünkü anlamları ile değerlendirmeleridir. 

 

kitap dediğiniz, bugün için iki kapak arasında, üzerinde yazı barındıran sıralı sayfalar bütünüdür. o gün için kitap okunan şeydir ve okunan şey de,  söylenen şeydir. yani okumak - söylemek, dile getirmek ve kitap da okunan, söylenen, dile getirilen dini bilgidir. bunlar parşömenler, gergin deriler üzerine yazılır ve rulolar halinde ya da yine bir birleştirici kapağımsı arasında saklanır.  ancak ilerlemiş uygurlıklardan kalma daha sağlam kapaklı kitaplar vardır ki, kıçını taşa/kemiğe silen araplardan öyle bir şey beklemek mantıklı değil.

 

basit bir açıklama ile, uyduruk tanrınız gökten yere ciltli kitap atmıyorsa eğer, kitap hakkında inandığınız şeyler yanlıştır.

 

diğer yandan, tur suresi de sarılabileceğiniz ne çürük daldır. çünkü üzerine hiçbir anlaşma olmayan ayetleri örnek olarak vermişsiniz

 

http://www.islamiyontem.net/kitaplar/turkce tefsir/tefsirkulliyati/052tur/002.htm

 

kabul ettiğiniz hadisler varsa, listesini bildirin ki, ona göre konuşalım. yoksa işinize geleni, işinize geldiği zaman kabul, istemediğinizde reddecekseniz zaten bir yere varmak olası değil.

 

 

Diyorsunuz ki, ‘’… o gün için kitap okunan şeydir ve okunan şey de,  söylenen şeydir. yani okumak - söylemek, dile getirmek ve kitap da okunan, söylenen, dile getirilen dini bilgidir….’’ sizden alıntı’’ 

 

(Not: sizden alıntısını yaptığım ve kırmızı renkle gösterdiğim bu ifadenizle bile çelişmiş bir durumdasınız..Çünkü,burada (ve kitap da okunan) demişsiniz. Yani bununla siz farkına varmadan kur’an için, ‘’ Okunan kitap’’ demiş oluyorsunuz !!!

 

Ayrıca bakalım Araça lugatında ‘’KİTABIN’’ tanımı sizin söylediğiniz gibi midir?

 

Kitabın tanımı:

 

كتاب :-  Kitap, (tekil)

 

جمع كُتُب ( لغير المصدر ):  Cem’u kütübin,liğayril masdari, (çoğul)

 

1 - مصدر كتَبَ / كتَبَ إلى / كتَبَ في / كتَبَ لـ ‘’Masdaru ketebe/ketebe ileyye/ketebe fi/ketebe li..’’

 

2 - صُحُف مؤلَّفة مجموعة وموضوعة بين غلافين 

 

‘’ Suhufun,müellefetün,mecmu’atün ve mevduatün beyne ğilafeyni..’’

 

Yani KİTAP: İki kapak arasında sahifeler içinde yazılmış eser..’’ demektir.

Kaynak: تعريف و معنى كتاب في قاموس المعجم الوسيط

 

İşte kur’an,bizzat kendisi için nice ayetlerde ‘’KİTAP’’ ifadesini kullanmıştır,okunan şey değil !!!

 

Peki kur’an Arapça ise,hangi dilin sözlüklerine bakmamız gerekir???

 

 Hangi kaynakta,kitap okunan şey demektir,diye yazıyor?  Kur’an kendine kitap diyorsa,kitabın tanımına bakacasınız,başka bir şeye değil.

 

Bakınız Arapçada okunan ŞEY,  (ما يقرأ ) ‘’ ma yukra’’  (ما يتلي ) ‘’ma yutla’’ demektir. Peki Kur’an için bu tür ifadeler,kur’an’ın neresinde geçiyor? Gösterebilir misiniz???

-------

Ayrıca Tur-1-3. ayetlerle ilgili gösterdiğiniz meal farklı bir şey mi yazıyor?

İşte gösterdiğiniz meal aşağıdadır,o da sahifeler üzerine yazılmış kitaptan başka bir şey mi söylüyor?

 

O meal şöyledir!

 

Rahman ve rahîm olan Allah'ın adıyla... 1-8. Tura, açık sahifeler üzerine yazılı Kitaba,……’’ (göstermiş olduğunuz meal)                                                    (Not: Ayette (AÇIK...) ifadesi de asla yoktur. 

 

Yani burada da kur’an’ın kitap halinde sahifeler üzerinde yazılı olduğu söylenmiyor mü? İster deri adı geçsin,ister sahifeler,yine yazılan bir kitaba vurgu yapılıyor?

 

Ayette geçne  (الرَّقُّ ) ‘’er Rakk’’ kelimesinin anlamı !

 

الرَّقُّ : جلد رقيق يُكتَب فيه  - 1  ‘’ Er Rakku cildün rekikun yüktebu fihi’

الرَّقُّ : الصحيفة البيضاء  - 2    ’ Er Rakku es sahifetul beyda’’

 

1-İçinde yazı yazılan İnceltilmiş,yayılmış deri,

2-İçinde yazı yazılan beyaz sayfa,

 

Bkz: تعريف و معنى الرق في معجم المعاني الجامع   ‘’ Mu’cemul meani,el cami’i ’’

 

Özetle,yazılan kitap İster deri üzerinde olsun (ki o da deriden sahifelerdir) ,ister (kağıttan) sahifeler üzerinde olsun,değişen bir şey var mı?

-------------

 Yine diyorsunuz ki,

‘’ kabul ettiğiniz hadisler varsa, listesini bildirin ki, ona göre konuşalım. yoksa işinize geleni, işinize geldiği zaman kabul, istemediğinizde reddecekseniz zaten bir yere varmak olası değil….’’ sizden alıntı’’

 

Bakınız, bizim için doğru ve tek kaynak sadece Kur’an’ı Kerimdir,hadisler olmazsa da hiçbir sorun yok ! Bu nedenle sadece kur’an üzerinde konuşalım. Eğer siz ve sizin gibi ateist zihniyetli vs. diğer arkadaşlar uydurma hadisleri,yanlış rivayetler ve yorumları kendinize malzeme yapıp kaynak göstermezseniz, biz de bu konuda hadislere baş vurmayız. Mesela: Avl konusunda hz.Ömer’in vs.uygulamasını göstermeseydiniz,ben de bu konuda İbni Abbas,hz.Ali ve diğer alimlerinin görüşlerini göstermezdim.Ben diyecektim ki,kur’an’ın bu mesajını şu şekilde anlıyorum,ama siz başkaları kaynak gibi gösterirseniz,o zaman aynı yöntemle sizinle konuyu tartışırız.Yani siz, tek kaynak olarak kabul ettiğimiz kur’an dışına çıkmayayın,biz de çıkmayız. Çünkü bizim için doğru olan tek kanak kur’an’ı kerimdir.

 

Yani Kütüb-ı Sitte (hadis kitapları), mezhep, meşrep, Sünnilik,Şiilik,Tarikatler vs.hiçbiri  bizim için dini kaynaklar değildir.

 

Ayrıca bizim başvurabileceğimiz sünnet veya  hadis varsa da‘’Hadis İlmi Kriterlerine’’uygun olup olmadığına bakıyoruz,ama siz buna bakmadan nerede bir uydurma hadis,bir uydurma rivayet ve YANLIŞ MEAL varsa,hemen onları kendinize malzeme olarak kullanıyorsunuz, çünkü bunların dışında sizin kullanabileceğiniz bir kaynak ve bir malzeme de yoktur !!!!!

Saygılar.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

 

http://www.islamiyontem.net/kitaplar/turkce tefsir/ tefsirkulliyati /052tur/ 002. htm.

 

Bu gösterdiğiniz yere de bir bakalım,

 

a-Tur-1-3.ayetlerde geçen kitap, hz.Musa’ya verilen kitap olamaz,

Çünkü,hz.Musa’ya verilen kitabın ‘’ yayılmış ince deri üzerine satır satıryazıldığına dair zayıf ta olsa hiçbir rivayet yoktur.

 

A'raf Suresi, 145. Ayet:

"Ve onun için o levhalarda her şeyden yazdık, nasihat ve hükümlerin ayrıntılarına ait her şeyi (belirttik). Haydi bunlara sıkı sarıl, kavmine de emret, onlar da en güzeline sarılsınlar. Size yakında o fasıkların yurdunu göstereceğim."

 

"Onun için o levhalarda yazdık..." O yazılı levhaların sayısı, maddesi, boyutları hakkında çeşitli rivayetler vardır. Sayısı, on veya yedi idi veya iki idi denilmiş. Maddesi, yani madeni, Cibril'in getirdiği zümrüt veya yeşil zeberced veya kırmızı yakut idi, yahut ilâhî emirle Musa'nın yonttuğu bir taştan idi veya bir ağaç levha idi denilmiş ilh... Fakat doğrusu bu konuda ciddi bir delil yoktur. Kur'ân bu konuda bilgi vermiyor. (bk. Elmalılı Tefsiri)

 

Yani hiçbir kimse hz.Musa’ya verilen Tavrat ‘’yayılmış  ince deri üzerinde’’ yazılı olduğunu söylemiyor. Ama Tur-1-3.ayetlerde ‘ yayılmış ince deri üzerine satır satır yazılı kitap’’ diye geçiyor. Ki bu da hz.peygamber döneminde yazılan kur’an’la tam uyumludur.

 

c- Tur-1-3.ayetlerinde geçen ‘’kitap’’ ifadesi,kur’an’dan ve hz.Muhammed’en önce gönderilmiş ilahi kitaplar/suhuflar da değildir.                                  Çünkü,Tur-1-3.ayetlerde geçen ( كتاب)  ‘’kitap’’ ifadesi tekildir,çoğul değil,oysa önceki ilahi kitaplar bir tane değil,çoktur.

 

d-Tur-1-3.ayetlerinde geçen kitap ifadesi (لوح المحفوط )  ‘’Lavhul mahfuz’’ da olamaz,                                                                                                                          Çünkü ona da  (Lavh-ı mahfuz) ‘’Korumuş Lavha’’ denilmiştir.

 

e) Meleklerin göreviyle ilgili olarak levh-i mahfuzdan istinsah edilmiş kısımlar.da olamaz. 

Çünkü o da kısımlardır, yayılmış ince deri üzerine yazılı bir kitap değildir…   

  

 f) Haşir günü insanların dünyada yapıp ettiklerini ayrıntılı olarak görecekleri amel defterleri ‘’de olamaz,

Çünkü burdaki suhuflar/defterler da çoğuldur,hem de kıyamete kadar bu amael defterleri yazılmaya devam edecektir,henüz tamamlanmamıştır ki,o suhaifelere/defterlere de bir kitap denilsin.

 

Sonuç,burada tek doğru kalan görüş ise sadece B) şıkıdır. Yani kur’an’ı kerimdir.

 

İşte B)şıkından başka söz konusu yorumların hiçbiri Tur-1-3.ayetlerde geçen ‘’yayılmış ince deri üzerine satır satır yazılı kitaba…’’şeklindeki ifadeyle uyumlu olmuyor.                                                                                                                                                                                                                                       Oysa buradaki tanım ancak hz.peygamber zamanında ‘’yayılmış ince deri üzerine satır satır yazılan kur’an’a’’ uyuyor.

 

Yani bu gösterdiğiniz‘’ http://www.islamiyontem.net/kitaplar/turkce tefsir/ tefsirkulliyati /052tur/ 002. htm ’ deki açıklamalardan B)şıkı dışında hiçbiri bir şeye yaramamıştır !!!

Saygılar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 saat önce, araştırmacı21 yazdı:

 

 

Diyorsunuz ki, ‘’… o gün için kitap okunan şeydir ve okunan şey de,  söylenen şeydir. yani okumak - söylemek, dile getirmek ve kitap da okunan, söylenen, dile getirilen dini bilgidir….’’ sizden alıntı’’ 

 

(Not: sizden alıntısını yaptığım ve kırmızı renkle gösterdiğim bu ifadenizle bile çelişmiş bir durumdasınız..Çünkü,burada (ve kitap da okunan) demişsiniz. Yani bununla siz farkına varmadan kur’an için, ‘’ Okunan kitap’’ demiş oluyorsunuz !!!

 

Ayrıca bakalım Araça lugatında ‘’KİTABIN’’ tanımı sizin söylediğiniz gibi midir?

 

Kitabın tanımı:

 

كتاب :-  Kitap, (tekil)

 

جمع كُتُب ( لغير المصدر ):  Cem’u kütübin,liğayril masdari, (çoğul)

 

1 - مصدر كتَبَ / كتَبَ إلى / كتَبَ في / كتَبَ لـ ‘’Masdaru ketebe/ketebe ileyye/ketebe fi/ketebe li..’’

 

2 - صُحُف مؤلَّفة مجموعة وموضوعة بين غلافين 

 

‘’ Suhufun,müellefetün,mecmu’atün ve mevduatün beyne ğilafeyni..’’

 

Yani KİTAP: İki kapak arasında sahifeler içinde yazılmış eser..’’ demektir.

Kaynak: تعريف و معنى كتاب في قاموس المعجم الوسيط

 

İşte kur’an,bizzat kendisi için nice ayetlerde ‘’KİTAP’’ ifadesini kullanmıştır,okunan şey değil !!!

 

Peki kur’an Arapça ise,hangi dilin sözlüklerine bakmamız gerekir???

 

 Hangi kaynakta,kitap okunan şey demektir,diye yazıyor?  Kur’an kendine kitap diyorsa,kitabın tanımına bakacasınız,başka bir şeye değil.

 

Bakınız Arapçada okunan ŞEY,  (ما يقرأ ) ‘’ ma yukra’’  (ما يتلي ) ‘’ma yutla’’ demektir. Peki Kur’an için bu tür ifadeler,kur’an’ın neresinde geçiyor? Gösterebilir misiniz???

-------

Ayrıca Tur-1-3. ayetlerle ilgili gösterdiğiniz meal farklı bir şey mi yazıyor?

İşte gösterdiğiniz meal aşağıdadır,o da sahifeler üzerine yazılmış kitaptan başka bir şey mi söylüyor?

 

O meal şöyledir!

 

Rahman ve rahîm olan Allah'ın adıyla... 1-8. Tura, açık sahifeler üzerine yazılı Kitaba,……’’ (göstermiş olduğunuz meal)                                                    (Not: Ayette (AÇIK...) ifadesi de asla yoktur. 

 

Yani burada da kur’an’ın kitap halinde sahifeler üzerinde yazılı olduğu söylenmiyor mü? İster deri adı geçsin,ister sahifeler,yine yazılan bir kitaba vurgu yapılıyor?

 

Ayette geçne  (الرَّقُّ ) ‘’er Rakk’’ kelimesinin anlamı !

 

الرَّقُّ : جلد رقيق يُكتَب فيه  - 1  ‘’ Er Rakku cildün rekikun yüktebu fihi’

الرَّقُّ : الصحيفة البيضاء  - 2    ’ Er Rakku es sahifetul beyda’’

 

1-İçinde yazı yazılan İnceltilmiş,yayılmış deri,

2-İçinde yazı yazılan beyaz sayfa,

 

Bkz: تعريف و معنى الرق في معجم المعاني الجامع   ‘’ Mu’cemul meani,el cami’i ’’

 

Özetle,yazılan kitap İster deri üzerinde olsun (ki o da deriden sahifelerdir) ,ister (kağıttan) sahifeler üzerinde olsun,değişen bir şey var mı?

-------------

 Yine diyorsunuz ki,

‘’ kabul ettiğiniz hadisler varsa, listesini bildirin ki, ona göre konuşalım. yoksa işinize geleni, işinize geldiği zaman kabul, istemediğinizde reddecekseniz zaten bir yere varmak olası değil….’’ sizden alıntı’’

 

Bakınız, bizim için doğru ve tek kaynak sadece Kur’an’ı Kerimdir,hadisler olmazsa da hiçbir sorun yok ! Bu nedenle sadece kur’an üzerinde konuşalım. Eğer siz ve sizin gibi ateist zihniyetli vs. diğer arkadaşlar uydurma hadisleri,yanlış rivayetler ve yorumları kendinize malzeme yapıp kaynak göstermezseniz, biz de bu konuda hadislere baş vurmayız. Mesela: Avl konusunda hz.Ömer’in vs.uygulamasını göstermeseydiniz,ben de bu konuda İbni Abbas,hz.Ali ve diğer alimlerinin görüşlerini göstermezdim.Ben diyecektim ki,kur’an’ın bu mesajını şu şekilde anlıyorum,ama siz başkaları kaynak gibi gösterirseniz,o zaman aynı yöntemle sizinle konuyu tartışırız.Yani siz, tek kaynak olarak kabul ettiğimiz kur’an dışına çıkmayayın,biz de çıkmayız. Çünkü bizim için doğru olan tek kanak kur’an’ı kerimdir.

 

Yani Kütüb-ı Sitte (hadis kitapları), mezhep, meşrep, Sünnilik,Şiilik,Tarikatler vs.hiçbiri  bizim için dini kaynaklar değildir.

 

Ayrıca bizim başvurabileceğimiz sünnet veya  hadis varsa da‘’Hadis İlmi Kriterlerine’’uygun olup

4 saat önce, araştırmacı21 yazdı:

 

 

Diyorsunuz ki, ‘’… o gün için kitap okunan şeydir ve okunan şey de,  söylenen şeydir. yani okumak - söylemek, dile getirmek ve kitap da okunan, söylenen, dile getirilen dini bilgidir….’’ sizden alıntı’’ 

 

(Not: sizden alıntısını yaptığım ve kırmızı renkle gösterdiğim bu ifadenizle bile çelişmiş bir durumdasınız..Çünkü,burada (ve kitap da okunan) demişsiniz. Yani bununla siz farkına varmadan kur’an için, ‘’ Okunan kitap’’ demiş oluyorsunuz !!!

 

Ayrıca bakalım Araça lugatında ‘’KİTABIN’’ tanımı sizin söylediğiniz gibi midir?

 

Kitabın tanımı:

 

كتاب :-  Kitap, (tekil)

 

جمع كُتُب ( لغير المصدر ):  Cem’u kütübin,liğayril masdari, (çoğul)

 

1 - مصدر كتَبَ / كتَبَ إلى / كتَبَ في / كتَبَ لـ ‘’Masdaru ketebe/ketebe ileyye/ketebe fi/ketebe li..’’

 

2 - صُحُف مؤلَّفة مجموعة وموضوعة بين غلافين 

 

‘’ Suhufun,müellefetün,mecmu’atün ve mevduatün beyne ğilafeyni..’’

 

Yani KİTAP: İki kapak arasında sahifeler içinde yazılmış eser..’’ demektir.

Kaynak: تعريف و معنى كتاب في قاموس المعجم الوسيط

 

İşte kur’an,bizzat kendisi için nice ayetlerde ‘’KİTAP’’ ifadesini kullanmıştır,okunan şey değil !!!

 

Peki kur’an Arapça ise,hangi dilin sözlüklerine bakmamız gerekir???

 

 Hangi kaynakta,kitap okunan şey demektir,diye yazıyor?  Kur’an kendine kitap diyorsa,kitabın tanımına bakacasınız,başka bir şeye değil.

 

Bakınız Arapçada okunan ŞEY,  (ما يقرأ ) ‘’ ma yukra’’  (ما يتلي ) ‘’ma yutla’’ demektir. Peki Kur’an için bu tür ifadeler,kur’an’ın neresinde geçiyor? Gösterebilir misiniz???

-------

Ayrıca Tur-1-3. ayetlerle ilgili gösterdiğiniz meal farklı bir şey mi yazıyor?

İşte gösterdiğiniz meal aşağıdadır,o da sahifeler üzerine yazılmış kitaptan başka bir şey mi söylüyor?

 

O meal şöyledir!

 

Rahman ve rahîm olan Allah'ın adıyla... 1-8. Tura, açık sahifeler üzerine yazılı Kitaba,……’’ (göstermiş olduğunuz meal)                                                    (Not: Ayette (AÇIK...) ifadesi de asla yoktur. 

 

Yani burada da kur’an’ın kitap halinde sahifeler üzerinde yazılı olduğu söylenmiyor mü? İster deri adı geçsin,ister sahifeler,yine yazılan bir kitaba vurgu yapılıyor?

 

Ayette geçne  (الرَّقُّ ) ‘’er Rakk’’ kelimesinin anlamı !

 

الرَّقُّ : جلد رقيق يُكتَب فيه  - 1  ‘’ Er Rakku cildün rekikun yüktebu fihi’

الرَّقُّ : الصحيفة البيضاء  - 2    ’ Er Rakku es sahifetul beyda’’

 

1-İçinde yazı yazılan İnceltilmiş,yayılmış deri,

2-İçinde yazı yazılan beyaz sayfa,

 

Bkz: تعريف و معنى الرق في معجم المعاني الجامع   ‘’ Mu’cemul meani,el cami’i ’’

 

Özetle,yazılan kitap İster deri üzerinde olsun (ki o da deriden sahifelerdir) ,ister (kağıttan) sahifeler üzerinde olsun,değişen bir şey var mı?

-------------

 Yine diyorsunuz ki,

‘’ kabul ettiğiniz hadisler varsa, listesini bildirin ki, ona göre konuşalım. yoksa işinize geleni, işinize geldiği zaman kabul, istemediğinizde reddecekseniz zaten bir yere varmak olası değil….’’ sizden alıntı’’

 

Bakınız, bizim için doğru ve tek kaynak sadece Kur’an’ı Kerimdir,hadisler olmazsa da hiçbir sorun yok ! Bu nedenle sadece kur’an üzerinde konuşalım. Eğer siz ve sizin gibi ateist zihniyetli vs. diğer arkadaşlar uydurma hadisleri,yanlış rivayetler ve yorumları kendinize malzeme yapıp kaynak göstermezseniz, biz de bu konuda hadislere baş vurmayız. Mesela: Avl konusunda hz.Ömer’in vs.uygulamasını göstermeseydiniz,ben de bu konuda İbni Abbas,hz.Ali ve diğer alimlerinin görüşlerini göstermezdim.Ben diyecektim ki,kur’an’ın bu mesajını şu şekilde anlıyorum,ama siz başkaları kaynak gibi gösterirseniz,o zaman aynı yöntemle sizinle konuyu tartışırız.Yani siz, tek kaynak olarak kabul ettiğimiz kur’an dışına çıkmayayın,biz de çıkmayız. Çünkü bizim için doğru olan tek kanak kur’an’ı kerimdir.

 

Yani Kütüb-ı Sitte (hadis kitapları), mezhep, meşrep, Sünnilik,Şiilik,Tarikatler vs.hiçbiri  bizim için dini kaynaklar değildir.

 

Ayrıca bizim başvurabileceğimiz sünnet veya  hadis varsa da‘’Hadis İlmi Kriterlerine’’uygun olup olmadığına bakıyoruz,ama siz buna bakmadan nerede bir uydurma hadis,bir uydurma rivayet ve YANLIŞ MEAL varsa,hemen onları kendinize malzeme olarak kullanıyorsunuz, çünkü bunların dışında sizin kullanabileceğiniz bir kaynak ve bir malzeme de yoktur !!!!!

Saygılar.

 

olmadığına bakıyoruz,ama siz buna bakmadan nerede bir uydurma hadis,bir uydurma rivayet ve YANLIŞ MEAL varsa,hemen onları kendinize malzeme olarak kullanıyorsunuz, çünkü bunların dışında sizin kullanabileceğiniz bir kaynak ve bir malzeme de yoktur !!!!!

Saygılar.

 

 

kitap ile ilgili açıklamamı birkaç kere daha okumanızda yarar var. kuran dilinde kitap, ciltli tastamam, bugünkü anlamıyla bir kitabı anlatmaz.

 

https://www.etimolojiturkce.com/kelime/kitap

 

üzerinde yazı olan, okunan her şey için kitap denilebilir. bu da deriler, parşömenler vbyi de kapsar ki, zaten dönem araplarından kalan, bugünkü anlamı ile kitap denilebilecek hiçbir şey yoktur. anca parça parça, birbirine sarılı parçalar ya da deriler bulunur.

 

kuranın kendisine kitap diyor olması, onun bir bütün halinde, ciltli miltli olarak muhammedin kafasına atıldığını anlatmıyor. kuranın kendine kitap diyor olması, zaten yazılagelen zırvalar içinde evrimleşmiş bir deyimdir. arabın dönemine göre, bu internet sayfası da son derece kitaptır.

 

muhammed yaşarken, kuran kitaplaşmıştır demeniz, ancak sizin inancınızdan öte değildir. çünkü o dönemden kalan hiçbir kuran kalıntısı, birkaç sayfadan öte geçmez. madem kuran o dönemde tam bir kitaptır, o halde diğer sayfalar nerededir? güya en eski kuranlardan olan topkapı kuranı bile eksiktir. çünkü kuranın yazılması yüzyıllar boyunca sürmüştür. çünkü muhammed diye birisi hiç yaşamamıştır. 

 

diğer konuda: kabul ettiğiniz hadisler varsa, kaynak verin ki, onlara göre konuşalım. tüm hadisleri reddediyorsanız, kurandan çıkarttığınız şey ancak sizin yanlış anlamak için uğraştığınız bir hesap olur ki, hadisleri bir yana koyarsak, tarih boyu sizden başka kimse bunu bu şekilde anlamamıştır. bu durumda ya tanrınız anlatabilmekten acizdir ya da siz anlamamışsınızdır.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On ‎15‎.‎1‎.‎2018 at 17:05, araştırmacı21 yazdı:

bunların dışında sizin kullanabileceğiniz bir kaynak ve bir malzeme de yoktur

 

:lol: Tam tersine bize de İslam'ı eleştirmek için Kuran'dan başka bir şey hiç lazım değil. Önümüze İslam adına ne koyacağınıza siz karar verin! Hadis koyarsanız onu eleştiririz. Ayet koyarsanız onu eleştiririz. Zaten bu başlıkta eleştirilen de miras ayetleri.

 

Kuran İslam'ı eleştirmek için fazla fazla yetip artan bir malzemedir. Herhangi bir sayfasını rasgele aç. O sayfada eleştirilecek elli konu bulursun. Hadise madise hiç ama hiç gerek yok.

 

Hadislere şiddetle ihtiyacı olan, hadisler olmadan iyice bir belirsiz saçma sapan şeylerden bahseder duruma düşen bizzat Kuran'dır. Siz bilirsiniz yani, hadisle ister desteklemeye çalışın, ister desteğe gerek yok deyin! Bu sizin bileceğiniz iş! Bize öyle de böyle de farketmez! Tek tek de, ikisi birden de aynı!

 

Hatta ben şahsen hemen hiç hadis eleştirmem. Ancak önüme koyan olursa eleştiririm. Koymayacaksanız farketmez. Şuraya herhangi bir beğendiğiniz ayeti getirin koyun. Yerden yere vurayım. Bu çok kolay. Hadisi ne yapacağım yahu? :D Hiç lazım değil. Hayır Kuran'da bir tane şöyle ağzı yüzü düzgün, vay beee ne güzel söylemiş denecek bir halta yarar bir laf var mı? Yok!

 

Son derece adi bir metindir. Bir bilinmeyen gerçeği açıkladığı, bir az bilinen gerçek hakkında farkındalık yarattığı görülmez. Uydurup uydurup döşenilmiştir. Buna kitap demek kitaba hakaret olur. Kitap dediğin şeyin giriş, gelişme, sonuç bölümleri, anlam bütünlüğü olur. Bunda bunların hiç biri yok. Kağıt hurdalığından sayfalar toplayıp ciltlesen kitap olur mu? Kuran'ın bundan hiç farkı yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Din dogmadır, hatta dogmanın bizzat tanımıdır.
Buradaki islamist arkadaşlar neyi tartışmaya çalışıyor anlamıyorum !
Yok onu yanlış anladın, yok bunu tersinden anladın, yok gerçek islam şu değil vıdı vıdı...
İslam 1400 yıldır değişmedi, kuran 1400 yıldır değişmedi, uygulamalar ve yazılı metinler ortada. ışid ortada, el kaide ortada, emevi ortada, abbasi ortada.
Kitabınızın 6 bin küsür ayetini baştan sona 3 ayrı tercümeden 3 kez okudum. Hem iniş sırasıyla hem de osman dizilişiyle. İslamistlerin uygulamaları dışında bir şeye rastlamadım. 

1400 yıl önce "şehirlerin anası" olduğunu iddia ettiğiniz bir bedevi kasabasının halkına hitap eden, içinde deve, hurma, erkek cinselliği ve eski halk hikayelerinden başka bir konu olmayan, bütünlük ve mantık sırası bulunmayan bir kitap bu !
1400 yıl önce bedevi toplumundaki ahlak yapısı neyse aynen muhafaza etmiş ve üstelik bunları tanrı buyruğu haline getirip tartışılmasını engellemiş bir kitaptan bahsediyorsuz.
İslamist arkadaşlara sesleniyorum;
Kuran'da açık ayet var; "leküm diniküm veliye din" = senin dinin sana benim dinim bana !
Dininizi tartışmayın, dinle mantığı-bilimi aynı kefeye koyamazsınız, karşılaştırma yoluyla ispat yapamazsınız. Din - bilimin alternatifidir. Ya dindarsınız ya da bilime inanırsınız. 
Dininiz için yapabileceğiniz tek şey, kurallarına uymaktır. Dininiz size cihat edin diyorsa gidip ışid, el kaide saflarında savaşa katılın. İnanın bana islamın en güzel uygulaması ışid ve bağlı diğer islami örgütlerdedir. Bunu kuranı okuyup anlamış biri olarak söylüyorum. Burada vakit kaybetmeyin. Malum ne zaman öleceğinizi bilme şansınız yok !   

Link to post
Sitelerde Paylaş
On ‎18‎.‎1‎.‎2018 at 11:33, adeist yazdı:

Dininiz size cihat edin diyorsa gidip ışid, el kaide saflarında savaşa katılın.

 

Çok yerinde bir tavsiye. Böyle bir sürü lüzumsuz gitti oraya da, ya Esad ordusu, ya Rus ordusu bombaları ile gereksiz oksijen israfına son verdi! Gidin boşuna oksijen israf etmeyin, kısa yoldan cennette hurilerin kucaklarına atlayın! Yetmişiki tane huri bak! İkisi de Allahtan bonus! :0_80cbc_37a71a73_L:

 

Yok da özellikle Ruslar bunlara hiç acımıyor ha! Salladılar mı bombayı, topyekün temize havale ediyorlar! Gümmmm... Hadi yallah cennete hurilerin kucaklarına atlamaya! :lol:

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 15.01.2018 at 23:08, bir_akil_insan yazdı:

 

kitap ile ilgili açıklamamı birkaç kere daha okumanızda yarar var. kuran dilinde kitap, ciltli tastamam, bugünkü anlamıyla bir kitabı anlatmaz.

 

https://www.etimolojiturkce.com/kelime/kitap

 

üzerinde yazı olan, okunan her şey için kitap denilebilir. bu da deriler, parşömenler vbyi de kapsar ki, zaten dönem araplarından kalan, bugünkü anlamı ile kitap denilebilecek hiçbir şey yoktur. anca parça parça, birbirine sarılı parçalar ya da deriler bulunur.

 

kuranın kendisine kitap diyor olması, onun bir bütün halinde, ciltli miltli olarak muhammedin kafasına atıldığını anlatmıyor. kuranın kendine kitap diyor olması, zaten yazılagelen zırvalar içinde evrimleşmiş bir deyimdir. arabın dönemine göre, bu internet sayfası da son derece kitaptır.

 

muhammed yaşarken, kuran kitaplaşmıştır demeniz, ancak sizin inancınızdan öte değildir. çünkü o dönemden kalan hiçbir kuran kalıntısı, birkaç sayfadan öte geçmez. madem kuran o dönemde tam bir kitaptır, o halde diğer sayfalar nerededir? güya en eski kuranlardan olan topkapı kuranı bile eksiktir. çünkü kuranın yazılması yüzyıllar boyunca sürmüştür. çünkü muhammed diye birisi hiç yaşamamıştır. 

 

diğer konuda: kabul ettiğiniz hadisler varsa, kaynak verin ki, onlara göre konuşalım. tüm hadisleri reddediyorsanız, kurandan çıkarttığınız şey ancak sizin yanlış anlamak için uğraştığınız bir hesap olur ki, hadisleri bir yana koyarsak, tarih boyu sizden başka kimse bunu bu şekilde anlamamıştır. bu durumda ya tanrınız anlatabilmekten acizdir ya da siz anlamamışsınızdır.

 

 

 

 Sevgili arkadaşım,

‘’üzerinde yazı olan, okunan her şey için kitap denilebilir …’’ diyorsunuz''’’

 

1-Hangi kaynakta kitabın tanımı bu şekildedir?

 

2-Sizin yaptığınız bu tanıma göre bir mektup,bir sayfa veya birkaç satır yazıya da KİTAP denir. Öyleyse her şeye kitap diyelim,öylemi?  Bundan sonra mektup,risale,sayfa ve satır gibi ifadeleri kullanmayalım,çünkü bütün bunlar kitaptır !!!

 

3- Bi araştırın bakalım her yazılı şeye kitap denebilir mi?

 

'' kuranın kendisine kitap diyor olması, onun bir bütün halinde, ciltli miltli olarak muhammedin kafasına atıldığını anlatmıyor. (sizden alıntı)

 

Kur’an,ciltli olarak bir defada hz.Muhammed’in kafasına atıldığını zaten söyleyen yok. Ama biz diyoruz ki,kendisine vahyedilen her ayet ve sureleri yayılmış,inceltilmiş deri sayfalar üzerinde satır satır düzenli olarak kitap halinde yazmış,yazdırmış ve hayatta iken vahyin bitiminde kur’an bir kitap olarak son şeklini almıştır.O hayatta iken,kur’an kitaplaşmıştır.

--------

Yine diyorsunuz ki,

muhammed yaşarken, kuran kitaplaşmıştır demeniz, ancak sizin inancınızdan öte değildir. çünkü o dönemden kalan hiçbir kuran kalıntısı, birkaç sayfadan öte geçmez. madem kuran o dönemde tam bir kitaptır, o halde diğer sayfalar nerededir? güya en eski kuranlardan olan topkapı kuranı bile eksiktir. çünkü kuranın yazılması yüzyıllar boyunca sürmüştür. çünkü muhammed diye birisi hiç yaşamamıştır. (sizden alıntı)

 

Kırmızı renklerle göterdiğim ifadelerinize göre hz.Muhammed bir dönemde yaşamıştır. Örneğin ‘’çünkü o dönemden kalan…’’ şeklinde bir ifadeniz vardır. Yani bununla hz. Muhammed’in yaşadığı dönemi kast etmişsiniz.

Ama bunun sonunda ‘’çünkü muhammed diye birisi hiç yaşamamıştır’’ şeklindeki ifadeyi kullanmanızla da kendi kendinizle çelişkiye düşmüşsünüz.

 

Yani bir yandan hz.Muhammed’in dönemine işaret ediyorsunuz,obür yandan böyle birisinin hiç yaşamadığını söylüyorsunuz,diğer bir yandan o dönemde kur’an’nın yazılıp kitap haline getrilmediğini söylüyorsunuz,ama başka bir yandan o dönemden birkaç sayfa bize geldiğini itiraf  etmiş bulunuyorsunuz !

    

Bi düşünün,buradaki ifadeleriniz tutarsız ve çelişkili değil midir ?

-------------------------

Ayrıca,

‘’madem kuran o dönemde tam bir kitaptır, o halde diğer sayfalar nerededir? (sizden alıntı)

 

1095 – 1291 yılları arasında İslam dünyasına yapılan Haçli Seferlerinin bir sonucu da,

Türk ve İslam dünyasına ait şehirler yakılıp yıkıldı. Kültür, ticaret merkezleri yok oldu. Ekonomi büyük zarar gördü…’’

 

Bilim ve Teknik Açısından,

İslam dünyasındaki bilgi birikimi,Sicilya ve İspanya üzerinden Avrupa' ya akarken,Haçlı Seferleri yoluyla da tanınıp öğrenildi.Barut,pusula, kağıt, dokuma, sanayi ve basım araçları Avarupa'ya geçti. Bunların her biri ayrı ayrı alanlarda bilim ve teknik gelişmelerine yol açtı. Kültür hayatı canlandı. Haçlı Seferlerinin izleri yüzlerce yıl boyunca devam etti.

 

İşte bu arada ilk el yazması kur’an nüshasının sayfaları bölünüp ayrı yerlere de götürülmüş olabilir.Ama buna rağmen kur’an yok olmuş değildir,çünkü o dönemde de İslam dünyasında ilk kur’an’dan çoğaltılmış ve bugünkünün esasını teşkil eden binlerce nüshası zaten vardı.Yani bunlar olmuş olsa bile yine de hem ilk nüshasından binlerce nüshanın çoğaltılmış olması ve on binlerce insan hafızasında ezberlenmiş olması sebebiyle kur’an ilk günkü gibi tamamen korunabilmiştir.  

Bu ilk kur’an’ın, bir kısmı da İngiltere'deki Birmingham Üniversitesi'nde bulunuyor.

http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/07/150722_en_eski_kuran_1

Berlin’de de, yine ilk nüsahasından bir kısmı bulunuyor.

https://www.sabah.com.tr/aktuel/2015/04/09/hazreti-muhammed-doneminde-yazilan-kurani-kerim-bulundu

 

Saygılar.

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

 

KUR'AN HZ.MUHAMMED ZAMANINDA KİTAP HALİNE GETİRİLMİŞ VE BUGÜNÜMÜZE KADAR DA KORUNMUŞTUR !

 

- Andolsun Tûr’a (52/1)

satır satır yazılmış Kitab’a (52/2)

- Yayılmış ince deri üzerine (52/3)

İfadeleri Kur’an’ın nasıl yazılmış bir Kitap olduğunu belirtir. Ayetler Peygambere inmişti. Peygamberimiz zamanında eğer Kur’an ince deri üzerine yazılıp tespit edilmemiş olsaydı veya elde mevcut bir kitap olmasaydı bu ayetleri duyan müşrikler siz hangi ince deri üzerine yazılmış kitaptan bahsediyorsunuz diye sormaz mıydılar!

Bu örneklerden anlaşıldığı üzere, Kur’an’ın sonradan rast gele, taş parçalarından, ağaç kabuklarından, kürek kemiklerinden toplanmış bir kitap olduğu yolundaki rivayetler ve iddialar Kur’an’a uymamaktadır, ve aslı yoktur.

Bu konuda Kur’an’dan daha birçok örnek vermek mümkündür. Fakat şunu da belirtmek gerekir o nasıl bir mantıktır ki, birçok ayette Kur’an kitap olarak tanımlanmasına rağmen Kur’an’ın peygamber zamanında bir kitap şeklinde mevcut olmadığını iddia edecek ve Kur’an’ın Peygamberimiz zamanında Kitap olarak mevcut olmaması halinde İnsanların Peygamber hangi kitaptan bahsediyor diye sorgulayacaklarını düşünmeyecek. Değil mi ki, ayetlerle Peygamber Kur’an’ı kitap olarak tanımladığında aksini iddia edenlerden herhangi birisi Peygamberimiz zamanında yaşıyor olsaydı. Peygamberimize şu bahsettiğin kitabı bize göster demez miydi. Kur’an’ın kitap olarak mevcut olması Peygamberimiz zamanında henüz tamamının inmiş olması veya henüz inmemiş olmamasıyla ilgili değildir, Kur’an’ın başlangıçtan tamamlanıncaya kadar bir kitap formu olarak işlenmesiyle ilgilidir,bunun için inkarcılar Kur’an’ın peyderpey inmesi konusunu anlamadıklarından neden tamamı ona bir seferde verilmiyor demekteydiler. Dikkat edilirse Kur’an’ın mevcudiyetine değil ayet geldikçe yazılması metoduna itiraz ediyorlardı, Kur’an’ın kitap olarak mevcudiyetine itiraz etselerdi zaten öyle bir kitap yoktur diyeceklerdi, halbuki bunu demiyorlar. Kur’an Peygamberimiz zamanında Kitap olarak mevcuttu.

Eskiden olduğu gibi bu günde insanlığın elinde geçerli olarak kabul edilen tek bir Kur’an bulunmaktadır. Aksini iddia edenlerin iddialarını destekleyecek an azından geçerli olarak kabul edilen bir veya birden fazla değişik Kur’an göstermeleri gerekir. Bizim geçerli olarak Kabul edip İman ettiğimiz Kur’an bellidir. Bundan daha değişik bir Kur’an’ın varlığını iddia eden kimselerin bu iddiaları arkasında durarak kendilerince geçerli olan Kur’an’ı ortaya koymaları gerekir, bizim iman ettiğimiz Kur’an’ı şüpheli hale getirebilecek herhangi başka bir Kur’an varsa bunu açıkça ortaya koyunuz ki, ne demek istediğiniz açıkça ortaya çıksın.

Bütün bu saldırılara rağmen Kur’an insanlığın elinde geçerli tek bir nüsha olarak sapasağlam durmaktadır. Daha öncede belirtildiği gibi bugün için aksini iddia edenlerin yaptığı, eskilerin yaptığı yanında basit ve amatörce kalmaktadır. ‘’alıntı’’

 

Kur’an’ın ilk günden bugüne kadar değişmeksizin korunarak gelmesi tevatürledir.  “Kur’an mütevatir olarak hem yazı ile,hem de ilk günden beri binlerce insanın hafızasında korunarak bu günümüze kadar gelmiştir. Yani kur’an’ın kitap halinde korunmasıyla birlikte sahabe döneminden başlayarak bugünümüze kadar binlerce insan tarafından ezberlenmiş olarak da hafızalarda korunmuştur.Bu nedenle ortada kur’an’ın yazılı şekli,(kitap hali) yok olsaydı bile ,yine binlerce insanın hafızasında korunmuş olarak kur’an bize kadar gelirdi. Çünkü yazılı kur’an’ı yok etmek veya değiştirmek isteyenlerin,binlerce insanın hafızasındaki kur’an’ı değiştirmeleri mümkün değildi. İşte kur’an böylece ilk günden beri  bugünümüze kadar binlerce insanın hafızasında korunabilmiş ve kıyamete kadar da böyle  korunmaya devam edecektir.

 

Eğer kur’an korunmamış,veya değiştirilmiş olsaydı,bugün bütün dünyada bulunan kur’an nüshaları da,İnciller gibi birbirlerinden farklı nüshalar halinde bulunacaktı. Peki neden her yerdeki kur’an,aynıdır,tek bir kelimesi bile değişik değildir?

 

Özetle,Kur’an ilk günden beri hem yazıyla (kitap olarak),hem de bugünümüze kadar ezberlenmek suretiyle binlerce insanın hafızasında korunmuştur. Dünyada kur’an dan başka bu özelliğe sahip hiçbir kitap ve hiçbir eser de yoktur. Yani her çağda kur'an dan başka binlerce insan tarafından ezberlenmiş bir kitap/bir eser yoktur.

Saygılar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...