Jump to content

kuranı rezil eden matematiksel hata nihayet yanıtlandı..


Recommended Posts

Olmadı! Düzgün kesilmiş ve istiflenmiş sayfalara yazılı Kuran dese olurdu. O zaman haaa kitaba az buçuk benzer bir şey varmış derdik. İnce derilere yazılmış demesi bir şey göstermiyor. Ne yazık ki olmadı. Bu Kuran pasajını kanıt kabul edemiyoruz.

 

İslam tarihini olmadı tutmadı değiştir deyip sürekli çevir kazı yanmasın yapıyorsunuz. Bu uydurma bir tarih. Muhammed filan diye biri yok. Kuran diye bir şey de yazmadı yazdırmadı. Hepsi uydurma. Bir tekine bile inanmak saflıktır bu yalanların. Tamamı uydurma yani, çoğu filasn değil. Baştan sona uydurma masallar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 755
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

44 dakika önce, araştırmacı21 yazdı:

 

 Sevgili arkadaşım,

‘’üzerinde yazı olan, okunan her şey için kitap denilebilir …’’ diyorsunuz''’’

 

1-Hangi kaynakta kitabın tanımı bu şekildedir?

 

2-Sizin yaptığınız bu tanıma göre bir mektup,bir sayfa veya birkaç satır yazıya da KİTAP denir. Öyleyse her şeye kitap diyelim,öylemi?  Bundan sonra mektup,risale,sayfa ve satır gibi ifadeleri kullanmayalım,çünkü bütün bunlar kitaptır !!!

 

3- Bi araştırın bakalım her yazılı şeye kitap denebilir mi?

 

'' kuranın kendisine kitap diyor olması, onun bir bütün halinde, ciltli miltli olarak muhammedin kafasına atıldığını anlatmıyor. (sizden alıntı)

 

Kur’an,ciltli olarak bir defada hz.Muhammed’in kafasına atıldığını zaten söyleyen yok. Ama biz diyoruz ki,kendisine vahyedilen her ayet ve sureleri yayılmış,inceltilmiş deri sayfalar üzerinde satır satır düzenli olarak kitap halinde yazmış,yazdırmış ve hayatta iken vahyin bitiminde kur’an bir kitap olarak son şeklini almıştır.O hayatta iken,kur’an kitaplaşmıştır.

--------

Yine diyorsunuz ki,

muhammed yaşarken, kuran kitaplaşmıştır demeniz, ancak sizin inancınızdan öte değildir. çünkü o dönemden kalan hiçbir kuran kalıntısı, birkaç sayfadan öte geçmez. madem kuran o dönemde tam bir kitaptır, o halde diğer sayfalar nerededir? güya en eski kuranlardan olan topkapı kuranı bile eksiktir. çünkü kuranın yazılması yüzyıllar boyunca sürmüştür. çünkü muhammed diye birisi hiç yaşamamıştır. (sizden alıntı)

 

Kırmızı renklerle göterdiğim ifadelerinize göre hz.Muhammed bir dönemde yaşamıştır. Örneğin ‘’çünkü o dönemden kalan…’’ şeklinde bir ifadeniz vardır. Yani bununla hz. Muhammed’in yaşadığı dönemi kast etmişsiniz.

Ama bunun sonunda ‘’çünkü muhammed diye birisi hiç yaşamamıştır’’ şeklindeki ifadeyi kullanmanızla da kendi kendinizle çelişkiye düşmüşsünüz.

 

Yani bir yandan hz.Muhammed’in dönemine işaret ediyorsunuz,obür yandan böyle birisinin hiç yaşamadığını söylüyorsunuz,diğer bir yandan o dönemde kur’an’nın yazılıp kitap haline getrilmediğini söylüyorsunuz,ama başka bir yandan o dönemden birkaç sayfa bize geldiğini itiraf  etmiş bulunuyorsunuz !

    

Bi düşünün,buradaki ifadeleriniz tutarsız ve çelişkili değil midir ?

-------------------------

Ayrıca,

‘’madem kuran o dönemde tam bir kitaptır, o halde diğer sayfalar nerededir? (sizden alıntı)

 

1095 – 1291 yılları arasında İslam dünyasına yapılan Haçli Seferlerinin bir sonucu da,

Türk ve İslam dünyasına ait şehirler yakılıp yıkıldı. Kültür, ticaret merkezleri yok oldu. Ekonomi büyük zarar gördü…’’

 

Bilim ve Teknik Açısından,

İslam dünyasındaki bilgi birikimi,Sicilya ve İspanya üzerinden Avrupa' ya akarken,Haçlı Seferleri yoluyla da tanınıp öğrenildi.Barut,pusula, kağıt, dokuma, sanayi ve basım araçları Avarupa'ya geçti. Bunların her biri ayrı ayrı alanlarda bilim ve teknik gelişmelerine yol açtı. Kültür hayatı canlandı. Haçlı Seferlerinin izleri yüzlerce yıl boyunca devam etti.

 

İşte bu arada ilk el yazması kur’an nüshasının sayfaları bölünüp ayrı yerlere de götürülmüş olabilir.Ama buna rağmen kur’an yok olmuş değildir,çünkü o dönemde de İslam dünyasında ilk kur’an’dan çoğaltılmış ve bugünkünün esasını teşkil eden binlerce nüshası zaten vardı.Yani bunlar olmuş olsa bile yine de hem ilk nüshasından binlerce nüshanın çoğaltılmış olması ve on binlerce insan hafızasında ezberlenmiş olması sebebiyle kur’an ilk günkü gibi tamamen korunabilmiştir.  

Bu ilk kur’an’ın, bir kısmı da İngiltere'deki Birmingham Üniversitesi'nde bulunuyor.

http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/07/150722_en_eski_kuran_1

Berlin’de de, yine ilk nüsahasından bir kısmı bulunuyor.

https://www.sabah.com.tr/aktuel/2015/04/09/hazreti-muhammed-doneminde-yazilan-kurani-kerim-bulundu

 

Saygılar.

 

 

 

 

 

mantık kurabilmek için öncelikle elinizdekilerin ne olduğunu anlayabilmeniz gerekiyor ki, siz ne yazık ki bu konuda pek geridesiniz.

o dönem, muhammed'in yaşadığı sanılan dönemdir. bu da bellidir: 571 - 632 arası. bunun dışında, muhammedin yaşadığı sanılan bir dönem var mıdır? söz konusu yıllar belli olduğuna göre, bu yıllar arasına siz muhammed yaşarken dersiniz, ben o dönem ya da muhammedin yaşadığı öne sürülen dönem derim. burada bir çelişki bulunmuyor. 

 

geri kalan kısım, yazılarımda açıktır. anlamak için çalışmanızı öneririm.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kuran'da ciddi bir değişiklik olmadığını ben de düşünüyorum. Ne zamandan beri, kestirmek zor ama yeterince uzun bir zaman çok ciddi değişiklik olmadığını düşünüyorum. Sanırsam Emeviler daha ilk dönemlerinde Kuran'ı kararlaştırdılar ve taslakları yok ettiler. Bu Emevilerin Hristiyanlıktan sonra yeni bir din kurmaları ve bu yeni dini kullanarak emperyalizme, sağa sola saldırmaya başlamaları ile koşut.

 

Sonra işte bir masal uydurdular, neymiş efenim kökenlerinin geldiği Mekke'de Muhammed diye bir adam varmışmış da bu Kuran ona inmişmiş de miş miş miş de muş muş muş...

 

Kabe dedikleri Araplar hristiyanken kilise olan yamuk yumuk eski bir döküntü. Müşrikler dedikleri kiliselerinde ikonalar kullanan ve bunların put olduğu iddia edilen Hristiyanlar. Adamlar Hristiyanlıktan yeni bir din yaratmışlar, hepsi bu. Bu dine bir kitap, bir peygamber lazım, peygamberi uydurmuşlar, kitabı da toparlamışlar, al sana yeni bir din. Saldır her yere bu din ile...

 

Olay bu.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 18.01.2018 at 12:33, adeist yazdı:

Din dogmadır, hatta dogmanın bizzat tanımıdır.
Buradaki islamist arkadaşlar neyi tartışmaya çalışıyor anlamıyorum !
Yok onu yanlış anladın, yok bunu tersinden anladın, yok gerçek islam şu değil vıdı vıdı...
İslam 1400 yıldır değişmedi, kuran 1400 yıldır değişmedi, uygulamalar ve yazılı metinler ortada. ışid ortada, el kaide ortada, emevi ortada, abbasi ortada.
Kitabınızın 6 bin küsür ayetini baştan sona 3 ayrı tercümeden 3 kez okudum. Hem iniş sırasıyla hem de osman dizilişiyle. İslamistlerin uygulamaları dışında bir şeye rastlamadım. 

1400 yıl önce "şehirlerin anası" olduğunu iddia ettiğiniz bir bedevi kasabasının halkına hitap eden, içinde deve, hurma, erkek cinselliği ve eski halk hikayelerinden başka bir konu olmayan, bütünlük ve mantık sırası bulunmayan bir kitap bu !
1400 yıl önce bedevi toplumundaki ahlak yapısı neyse aynen muhafaza etmiş ve üstelik bunları tanrı buyruğu haline getirip tartışılmasını engellemiş bir kitaptan bahsediyorsuz.
İslamist arkadaşlara sesleniyorum;
Kuran'da açık ayet var; "leküm diniküm veliye din" = senin dinin sana benim dinim bana !
Dininizi tartışmayın, dinle mantığı-bilimi aynı kefeye koyamazsınız, karşılaştırma yoluyla ispat yapamazsınız. Din - bilimin alternatifidir. Ya dindarsınız ya da bilime inanırsınız. 
Dininiz için yapabileceğiniz tek şey, kurallarına uymaktır. Dininiz size cihat edin diyorsa gidip ışid, el kaide saflarında savaşa katılın. İnanın bana islamın en güzel uygulaması ışid ve bağlı diğer islami örgütlerdedir. Bunu kuranı okuyup anlamış biri olarak söylüyorum. Burada vakit kaybetmeyin. Malum ne zaman öleceğinizi bilme şansınız yok !   

 

Sayın adeist,   

Din dogmadır, hatta dogmanın bizzat tanımıdır. (diyorsunuz)

 

Oysa İslam düşünce geleneğinin parametresi “dogma” değil,“nass”tır.Nas, tefsire,yoruma tevile, müzakere ve ictihada her zaamn açıktır.Düşünme ve ifade özgürlüğü de,nassın hikmetini ve maksadını anlamak bakımından kısıtlanması mümkün olmayan bir hakkın kullanımıdır

Dinin esası vahiydir. Vahiy olmadan insanlar akıl ile dinin bazı hakikatlarına ulaşamaz,ama dünyevi hakikatlere ulaşabilir. Akıl ise bu vahiy mahsulu olan dini anlamada kullanılır. İşte din vahyin ve aklın birleşmesiyle anlaşılır ve yaşanır. Bu nedenle kur’an’ı Kerimde yaklaşık üç yüz ayet insanı,aklını kullanmaya,düşünmeye,araştırmaya,sorgulamaya ve öğrenmeye davet ediyor. Öyleyse sorgulamak,araştırmak,aklını kullanmak ve öğrenmeye çalışmak  kur’an’ın da bir emridir.Kur’an’a göre körürü körüne hiçbir şeye taklit edilmemesi ve inanılmaması gerekir.Yani İslamda böyle bir inancın hiçbir anlamı yoktu. Bu yüzden kur’an nice ayetleriyle (افلا تعقلون – افلا تذكرون الخ )‘’efela ta’kılün,efela tezekkerün vs.’’ şeklinde insanı,her zaman aklını kullanmaya,düşünmeye,öğrenmeye,araştırmaya ve  sorgulamaya davet ediyor. Eğer İslam dini sizin söylediğiniz şekilde doğma olsaydı,bunları emretmezdi !!!  

 

Burada şöyle bir soru sorulabilir:

Madem ki Allah insana hayrı, faydalıyı ve hakkı şerden, zararlıdan ve batıldan ayırt etmeye yarayan bir akıl vermiştir, peygamber göndermeye ve kitap indirmeye ne lüzum vardır? İnsanlar akıllarıyla dünyada hayatlarını düzenleyip mutlu bir şekilde ve huzurlu olarak yaşayamazlar mı?

 Cevap:

Vahiy gelmemiş olsaydı bile dinde emredilen şeylerin güzel, yasaklanan şeylerin çirkin ve kötü olduğunu akıl bilebilirdi, ama bunların tümünü bilemezdi. Mesela Yaratıcıyı bilirdi, fakat Onun sıfat, fiil ve isimlerini tam olarak bilemez, bu konuda herkes aklına göre farklı bir şey söyler, doğru ve gerçek olan bilinmezdi. İnsan yaartıcı’nın varlığını akılla bulur; ama Ona ibadet edip etmeyeceğini, ibadet edecekse hangi şekilde ibadet edeceğini kestiremez, herkes kendi aklına göre değişik bir ibadet şekli ortaya koyar, bu da çekişmelere ve karışıklıklara yol açardı. (bk. F. Razi, el Muhassal, Kahire, 1323. s. 156.) Razi, peygamber göndermenin vahiy ile bildirilmemiş olsaydı insanlar ölümden sonra yeni bir hayatın bulunduğunu tam ve kesin bir şekilde akılla bilemezlerdi. Nelerin ahirette ecir ve sevap almaya, nelerin ceza görmeye ve azab çekmeye vesile olduğunu akıl ve fikirle kavrayamazlardı. Özellikle Allah ve ahiret konularında akıl yetersizdir. Bu konuda Vahiyle aklın aydınlanması şarttır.

 

Vahiy de, akıl da rehberdir. Kısacası akıl-vahiy ilişkisi şöyle ifade edilir:

a) Aklı aşan ve akılla bilinemeyen ibadet ve ahiret konularında vahiy insana sağlıklı ve güvenilir bilgiler verir, ebedi mutluluğa giden yolu gösterir.

B) Akılla bilinen ziraat, sanat, ticaret, iktisat, siyaset, hukuk ve ahlak konularında, vahiy akla yardımcı olur, onu destekler ve tamamlar.

c) Sırf akılla bilinebilen aritmetik, geometri, fizik, kimya, mantık, astronomi, tıp gibi akli ve tecrübi ilimleri vahiy tavsiye ve teşvik eder. Daha önemlisi bu ilimlerin insanlığa zararlı olacak şekilde kullanılmasını önler. ’’alıntı’’

---------------------

 

‘’Kitabınızın 6 bin küsür ayetini baştan sona 3 ayrı tercümeden 3 kez okudum. Hem iniş sırasıyla hem de osman dizilişiyle. İslamistlerin uygulamaları dışında bir şeye rastlamadım.    (sizden alıntı)

 

Değerli kardeşim,

Üç ayrı tercümeyi okudum diyorsunuz,oysa bugün mevcut bulunan meallerde bir sürü hatalar vardır,bu hatalar yüzünden kur’an’ın bazı ayetleri sorunlu gibi algılanıyor.Ama ayetlerin doğru mealine göre kur’an’ın kendisinde asla bir sorun yoktur. Yani sorunların kaynağı kur’an değil,hatalı meal ve yorumlardır,o okuduğunuz tercümeler de bunların arasındadır!!!

 

--------------------------

1400 yıl önce "şehirlerin anası" olduğunu iddia ettiğiniz bir bedevi kasabasının halkına hitap eden….’’  (sizden alıntı)

 

Kur’an, söz konusu ayetle sadece o dediğiniz yerin halkına hitap etmiyor,zira ilgili ayetin doğru meali aşağıdaki gibidir.

Aynı aşağıdaki örneklerde olduğu gibi,

 

-Ummun nucum   = المجرة  =  أُمُّ النُّجومِ : الْمَجَرَّةُ .  (  المعجم: الغني   Bkz: El mu’cemul ğani’’   

 

1-Ummun nucum = Bütün galaksiler,yıldızlar,uydular,gezegenler vs.

 

المجرة عبارة عن تجمعات هائلة الحجم تحتوي على مليارات النجوم والكواكب والأقمار والكويكبات والنيازك, وتحتوي كذلك على الغبار الكوني والمادة المظلمة, وبقايا النجوم, وتتخللها مجالات مغناطيسية مروعة, وكلمة مجرة مستقاة من الجذر اللغوي "مجر" وتعني الكثير الدهم.

مجرة - ويكيبيديا، الموسوعة الحرة ‘’ Arapça https://ar.wikipedia.org/wiki/

 

2-Ummul Kuran = Kur’anın tamamı,

3-Ummuş şer = dünyadaki tüm kötülükler,

4-Ummul heyr = dünyadaki tüm iyilikler vs.

( أم القري)

5- Ummul kura’’ Bütün yerleşim ana merkezleri ….’’

 

Buna göre EN’AM-92.ayetin doğru meali şöyledir.

 

92: İşte bu (Kur'an) ,kendinden önceki kitapları (aslî hallerini), doğrulayıcı ve Ummul kura’yı/bütün yerleşim ana merkezleri ve (doğudan batıya, kuzeyden güneye kadar) etrafta bulunan herkesi/bütün insanları uyarman için sana indirdiğimiz kutlu bir kitaptır. Ahirette iman etmiş olanlar da buna inanırlar. Ve onlar namazlarını da (özenle) koruyanlardır. ‘’şeklindedir.

 

وعليه يصح أن يكون المقصود بمن حولها: مجموع البشريّة.

13551- حدثني محمد بن سعد قال، حدثني أبي قال، حدثني عمي قال، حدثني أبي, عن أبيه, عن ابن عباس قوله: " ولتنذر أم القرى ومن حولها "، و " أم القرى "، مكة =" ومن حولها "، الأرض كلها.       ( تفسير الطبري )

» أضواء البيان» سورة الشورى» : أن المراد بقوله : ومن حولها شامل لجميع الأرض ، كما رواه ابن جرير وغيره ،

كل مكان يتم الانطلاق منه لمخاطبة الآخرين ونشر الفكر فيهم هو أم القرى .

 

Yukarıdaki lugat ve tefsir metinlerinde de geçtiği gibi  (من حولها ) ‘’men havleha’’ dan maksat,tüm insanlar ve bütün dünyadır.. Bkz: أضواء البيان »

Ayrıca, aşağıda gösterilen‘’Sebe-28,İbrahim-52,En’am-90,Enbiya-107,Furkan-1 ve daha nice ayetlere göre, kur’an’ın mesajı ve onu tebliğ etmekle görevlendirilen hz.Muhammed’in risaleti evrensel olup bütün dünya insanlarına yöneliktir.  

 

{ وَمَآ أَرْسَلْنَاكَ إِلاَّ كَآفَّةً لِّلنَّاسِ بَشِيراً وَنَذِيراً وَلَـكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ } [سبأ‏:28].

وقوله) وقوله تعالى: ﴿هَذَا بَلاَغٌ لِّلنَّاسِ وَلِيُنذَرُواْ بِهِ...﴾ (4) وقوله تعالى: ﴿.﴾ (5) وقوله تعالى: ﴿قُل لاَّ أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْرًا إِنْ هُوَ إِلاَّ ذِكْرَى لِلْعَالَمِينَ﴾(6) وقوله تعالى: ﴿وَمَا تَسْأَلُهُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ هُوَ إِلاَّ ذِكْرٌ لِّلْعَالَمِينَ﴾(7) وقوله تعالى: ﴿وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ﴾(8) وقوله تعالى: ﴿تَبَارَكَ الَّذِي نَزَّلَ الْفُرْقَانَ عَلَى عَبْدِهِ لِيَكُونَ لِلْعَالَمِينَ نَذِيرًا﴾(9 وآيات أخرى كثيرة صريحة في عالميّة الرسالة الإسلاميّ

 

Saygılarımla.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
10 saat önce, araştırmacı21 yazdı:

 

Sayın adeist,   

Din dogmadır, hatta dogmanın bizzat tanımıdır. (diyorsunuz)

 

Oysa İslam düşünce geleneğinin parametresi “dogma” değil,“nass”tır.Nas, tefsire,yoruma tevile, müzakere ve ictihada her zaamn açıktır.Düşünme ve ifade özgürlüğü de,nassın hikmetini ve maksadını anlamak bakımından kısıtlanması mümkün olmayan bir hakkın kullanımıdır

Dinin esası vahiydir. Vahiy olmadan insanlar akıl ile dinin bazı hakikatlarına ulaşamaz,ama dünyevi hakikatlere ulaşabilir. Akıl ise bu vahiy mahsulu olan dini anlamada kullanılır. İşte din vahyin ve aklın birleşmesiyle anlaşılır ve yaşanır. Bu nedenle kur’an’ı Kerimde yaklaşık üç yüz ayet insanı,aklını kullanmaya,düşünmeye,araştırmaya,sorgulamaya ve öğrenmeye davet ediyor. Öyleyse sorgulamak,araştırmak,aklını kullanmak ve öğrenmeye çalışmak  kur’an’ın da bir emridir.Kur’an’a göre körürü körüne hiçbir şeye taklit edilmemesi ve inanılmaması gerekir.Yani İslamda böyle bir inancın hiçbir anlamı yoktu. Bu yüzden kur’an nice ayetleriyle (افلا تعقلون – افلا تذكرون الخ )‘’efela ta’kılün,efela tezekkerün vs.’’ şeklinde insanı,her zaman aklını kullanmaya,düşünmeye,öğrenmeye,araştırmaya ve  sorgulamaya davet ediyor. Eğer İslam dini sizin söylediğiniz şekilde doğma olsaydı,bunları emretmezdi !!!  

 

Burada şöyle bir soru sorulabilir:

Madem ki Allah insana hayrı, faydalıyı ve hakkı şerden, zararlıdan ve batıldan ayırt etmeye yarayan bir akıl vermiştir, peygamber göndermeye ve kitap indirmeye ne lüzum vardır? İnsanlar akıllarıyla dünyada hayatlarını düzenleyip mutlu bir şekilde ve huzurlu olarak yaşayamazlar mı?

 Cevap:

Vahiy gelmemiş olsaydı bile dinde emredilen şeylerin güzel, yasaklanan şeylerin çirkin ve kötü olduğunu akıl bilebilirdi, ama bunların tümünü bilemezdi. Mesela Yaratıcıyı bilirdi, fakat Onun sıfat, fiil ve isimlerini tam olarak bilemez, bu konuda herkes aklına göre farklı bir şey söyler, doğru ve gerçek olan bilinmezdi. İnsan yaartıcı’nın varlığını akılla bulur; ama Ona ibadet edip etmeyeceğini, ibadet edecekse hangi şekilde ibadet edeceğini kestiremez, herkes kendi aklına göre değişik bir ibadet şekli ortaya koyar, bu da çekişmelere ve karışıklıklara yol açardı. (bk. F. Razi, el Muhassal, Kahire, 1323. s. 156.) Razi, peygamber göndermenin vahiy ile bildirilmemiş olsaydı insanlar ölümden sonra yeni bir hayatın bulunduğunu tam ve kesin bir şekilde akılla bilemezlerdi. Nelerin ahirette ecir ve sevap almaya, nelerin ceza görmeye ve azab çekmeye vesile olduğunu akıl ve fikirle kavrayamazlardı. Özellikle Allah ve ahiret konularında akıl yetersizdir. Bu konuda Vahiyle aklın aydınlanması şarttır.

 

Vahiy de, akıl da rehberdir. Kısacası akıl-vahiy ilişkisi şöyle ifade edilir:

a) Aklı aşan ve akılla bilinemeyen ibadet ve ahiret konularında vahiy insana sağlıklı ve güvenilir bilgiler verir, ebedi mutluluğa giden yolu gösterir.

B) Akılla bilinen ziraat, sanat, ticaret, iktisat, siyaset, hukuk ve ahlak konularında, vahiy akla yardımcı olur, onu destekler ve tamamlar.

c) Sırf akılla bilinebilen aritmetik, geometri, fizik, kimya, mantık, astronomi, tıp gibi akli ve tecrübi ilimleri vahiy tavsiye ve teşvik eder. Daha önemlisi bu ilimlerin insanlığa zararlı olacak şekilde kullanılmasını önler. ’’alıntı’’

---------------------

 

‘’Kitabınızın 6 bin küsür ayetini baştan sona 3 ayrı tercümeden 3 kez okudum. Hem iniş sırasıyla hem de osman dizilişiyle. İslamistlerin uygulamaları dışında bir şeye rastlamadım.    (sizden alıntı)

 

Değerli kardeşim,

Üç ayrı tercümeyi okudum diyorsunuz,oysa bugün mevcut bulunan meallerde bir sürü hatalar vardır,bu hatalar yüzünden kur’an’ın bazı ayetleri sorunlu gibi algılanıyor.Ama ayetlerin doğru mealine göre kur’an’ın kendisinde asla bir sorun yoktur. Yani sorunların kaynağı kur’an değil,hatalı meal ve yorumlardır,o okuduğunuz tercümeler de bunların arasındadır!!!

 

--------------------------

1400 yıl önce "şehirlerin anası" olduğunu iddia ettiğiniz bir bedevi kasabasının halkına hitap eden….’’  (sizden alıntı)

 

Kur’an, söz konusu ayetle sadece o dediğiniz yerin halkına hitap etmiyor,zira ilgili ayetin doğru meali aşağıdaki gibidir.

Aynı aşağıdaki örneklerde olduğu gibi,

 

-Ummun nucum   = المجرة  =  أُمُّ النُّجومِ : الْمَجَرَّةُ .  (  المعجم: الغني   Bkz: El mu’cemul ğani’’   

 

1-Ummun nucum = Bütün galaksiler,yıldızlar,uydular,gezegenler vs.

 

المجرة عبارة عن تجمعات هائلة الحجم تحتوي على مليارات النجوم والكواكب والأقمار والكويكبات والنيازك, وتحتوي كذلك على الغبار الكوني والمادة المظلمة, وبقايا النجوم, وتتخللها مجالات مغناطيسية مروعة, وكلمة مجرة مستقاة من الجذر اللغوي "مجر" وتعني الكثير الدهم.

مجرة - ويكيبيديا، الموسوعة الحرة ‘’ Arapça https://ar.wikipedia.org/wiki/

 

2-Ummul Kuran = Kur’anın tamamı,

3-Ummuş şer = dünyadaki tüm kötülükler,

4-Ummul heyr = dünyadaki tüm iyilikler vs.

( أم القري)

5- Ummul kura’’ Bütün yerleşim ana merkezleri ….’’

 

Buna göre EN’AM-92.ayetin doğru meali şöyledir.

 

92: İşte bu (Kur'an) ,kendinden önceki kitapları (aslî hallerini), doğrulayıcı ve Ummul kura’yı/bütün yerleşim ana merkezleri ve (doğudan batıya, kuzeyden güneye kadar) etrafta bulunan herkesi/bütün insanları uyarman için sana indirdiğimiz kutlu bir kitaptır. Ahirette iman etmiş olanlar da buna inanırlar. Ve onlar namazlarını da (özenle) koruyanlardır. ‘’şeklindedir.

 

وعليه يصح أن يكون المقصود بمن حولها: مجموع البشريّة.

13551- حدثني محمد بن سعد قال، حدثني أبي قال، حدثني عمي قال، حدثني أبي, عن أبيه, عن ابن عباس قوله: " ولتنذر أم القرى ومن حولها "، و " أم القرى "، مكة =" ومن حولها "، الأرض كلها.       ( تفسير الطبري )

» أضواء البيان» سورة الشورى» : أن المراد بقوله : ومن حولها شامل لجميع الأرض ، كما رواه ابن جرير وغيره ،

كل مكان يتم الانطلاق منه لمخاطبة الآخرين ونشر الفكر فيهم هو أم القرى .

 

Yukarıdaki lugat ve tefsir metinlerinde de geçtiği gibi  (من حولها ) ‘’men havleha’’ dan maksat,tüm insanlar ve bütün dünyadır.. Bkz: أضواء البيان »

Ayrıca, aşağıda gösterilen‘’Sebe-28,İbrahim-52,En’am-90,Enbiya-107,Furkan-1 ve daha nice ayetlere göre, kur’an’ın mesajı ve onu tebliğ etmekle görevlendirilen hz.Muhammed’in risaleti evrensel olup bütün dünya insanlarına yöneliktir.  

 

{ وَمَآ أَرْسَلْنَاكَ إِلاَّ كَآفَّةً لِّلنَّاسِ بَشِيراً وَنَذِيراً وَلَـكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ } [سبأ‏:28].

وقوله) وقوله تعالى: ﴿هَذَا بَلاَغٌ لِّلنَّاسِ وَلِيُنذَرُواْ بِهِ...﴾ (4) وقوله تعالى: ﴿.﴾ (5) وقوله تعالى: ﴿قُل لاَّ أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْرًا إِنْ هُوَ إِلاَّ ذِكْرَى لِلْعَالَمِينَ﴾(6) وقوله تعالى: ﴿وَمَا تَسْأَلُهُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ هُوَ إِلاَّ ذِكْرٌ لِّلْعَالَمِينَ﴾(7) وقوله تعالى: ﴿وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ﴾(8) وقوله تعالى: ﴿تَبَارَكَ الَّذِي نَزَّلَ الْفُرْقَانَ عَلَى عَبْدِهِ لِيَكُونَ لِلْعَالَمِينَ نَذِيرًا﴾(9 وآيات أخرى كثيرة صريحة في عالميّة الرسالة الإسلاميّ

 

Saygılarımla.

 

 

 

bu tür yanlış çevirmişlerci yenilikçiler gittikçe sıklaşmaya başladı. basitçe, şunu öneriyoruz: tek tek uğraşmayın. tüm kuranı çevirin gelin, onun üzerinden konuşalım. tek tek çevirmekle, tartışmaya göre şekil alan ayetlerle gelip duruyorsunuz. tüm kuranı çevirin, piyasaya çıkartın. geri dönülemez, çark  edilemez hale gelsin, sonra konuşalım.

 

bu ummun nucum söylemi yine başka bloglarda da yorum olarak eklenmiş. görünen o ki, onları da yazan sizsiniz ve dünya üzerinde sizden başka kimse de bu tür bir çeviri yapmıyor. bu durumda, tanrınız insanlara,  neredeyse tamamının anlamayacağı bir kitap mı indirmiş? 

 

galaksilerin varlığı falan bilim ile ortaya çıkan şeylerdir. bilimle bir şeyler öğrenildikçe, dinlilerin de kitapları değişir. hıristiyanı da, hindusu da, yahudisi de her yeni keşiften sonra aha bu bizim kitapta yazıyormuştu diye çıkarlar. lütfen uyduruk kitabınızı çevirmeden önce, geçmiş çevirilere bakarak bu gelişimi gözleyiniz. kitabınız, inananların güncele uygun çeviri yapması ile şekil değiştirip durur. içinde hikmet yoktur. cahil arabın masallarından anlam çıkartmaya çalışmaktasınız.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

:lol: Çok saçma! Ümmül veled demek çocuklu kadın, çocuk annesi demektir. Dünyadaki bütün çocuklar demek değildir.

 

Yalanınızı eşşek naapsın Müslümler! Yapsın artık münasip bir şey. Yalancı sahtekarlar sizi... :D

tarihinde democrossian tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
12 saat önce, araştırmacı21 yazdı:

 

Sayın adeist,   

Din dogmadır, hatta dogmanın bizzat tanımıdır. (diyorsunuz)

 

Oysa İslam düşünce geleneğinin parametresi “dogma” değil,“nass”tır.Nas, tefsire,yoruma tevile, müzakere ve ictihada her zaamn açıktır.Düşünme ve ifade özgürlüğü de,nassın hikmetini ve maksadını anlamak bakımından kısıtlanması mümkün olmayan bir hakkın kullanımıdır

Dinin esası vahiydir. Vahiy olmadan insanlar akıl ile dinin bazı hakikatlarına ulaşamaz,ama dünyevi hakikatlere ulaşabilir. Akıl ise bu vahiy mahsulu olan dini anlamada kullanılır. İşte din vahyin ve aklın birleşmesiyle anlaşılır ve yaşanır. Bu nedenle kur’an’ı Kerimde yaklaşık üç yüz ayet insanı,aklını kullanmaya,düşünmeye,araştırmaya,sorgulamaya ve öğrenmeye davet ediyor. Öyleyse sorgulamak,araştırmak,aklını kullanmak ve öğrenmeye çalışmak  kur’an’ın da bir emridir.Kur’an’a göre körürü körüne hiçbir şeye taklit edilmemesi ve inanılmaması gerekir.Yani İslamda böyle bir inancın hiçbir anlamı yoktu. Bu yüzden kur’an nice ayetleriyle (افلا تعقلون – افلا تذكرون الخ )‘’efela ta’kılün,efela tezekkerün vs.’’ şeklinde insanı,her zaman aklını kullanmaya,düşünmeye,öğrenmeye,araştırmaya ve  sorgulamaya davet ediyor. Eğer İslam dini sizin söylediğiniz şekilde doğma olsaydı,bunları emretmezdi !!!  

 

Burada şöyle bir soru sorulabilir:

Madem ki Allah insana hayrı, faydalıyı ve hakkı şerden, zararlıdan ve batıldan ayırt etmeye yarayan bir akıl vermiştir, peygamber göndermeye ve kitap indirmeye ne lüzum vardır? İnsanlar akıllarıyla dünyada hayatlarını düzenleyip mutlu bir şekilde ve huzurlu olarak yaşayamazlar mı?

 Cevap:

Vahiy gelmemiş olsaydı bile dinde emredilen şeylerin güzel, yasaklanan şeylerin çirkin ve kötü olduğunu akıl bilebilirdi, ama bunların tümünü bilemezdi. Mesela Yaratıcıyı bilirdi, fakat Onun sıfat, fiil ve isimlerini tam olarak bilemez, bu konuda herkes aklına göre farklı bir şey söyler, doğru ve gerçek olan bilinmezdi. İnsan yaartıcı’nın varlığını akılla bulur; ama Ona ibadet edip etmeyeceğini, ibadet edecekse hangi şekilde ibadet edeceğini kestiremez, herkes kendi aklına göre değişik bir ibadet şekli ortaya koyar, bu da çekişmelere ve karışıklıklara yol açardı. (bk. F. Razi, el Muhassal, Kahire, 1323. s. 156.) Razi, peygamber göndermenin vahiy ile bildirilmemiş olsaydı insanlar ölümden sonra yeni bir hayatın bulunduğunu tam ve kesin bir şekilde akılla bilemezlerdi. Nelerin ahirette ecir ve sevap almaya, nelerin ceza görmeye ve azab çekmeye vesile olduğunu akıl ve fikirle kavrayamazlardı. Özellikle Allah ve ahiret konularında akıl yetersizdir. Bu konuda Vahiyle aklın aydınlanması şarttır.

 

Vahiy de, akıl da rehberdir. Kısacası akıl-vahiy ilişkisi şöyle ifade edilir:

a) Aklı aşan ve akılla bilinemeyen ibadet ve ahiret konularında vahiy insana sağlıklı ve güvenilir bilgiler verir, ebedi mutluluğa giden yolu gösterir.

B) Akılla bilinen ziraat, sanat, ticaret, iktisat, siyaset, hukuk ve ahlak konularında, vahiy akla yardımcı olur, onu destekler ve tamamlar.

c) Sırf akılla bilinebilen aritmetik, geometri, fizik, kimya, mantık, astronomi, tıp gibi akli ve tecrübi ilimleri vahiy tavsiye ve teşvik eder. Daha önemlisi bu ilimlerin insanlığa zararlı olacak şekilde kullanılmasını önler. ’’alıntı’’

---------------------

 

‘’Kitabınızın 6 bin küsür ayetini baştan sona 3 ayrı tercümeden 3 kez okudum. Hem iniş sırasıyla hem de osman dizilişiyle. İslamistlerin uygulamaları dışında bir şeye rastlamadım.    (sizden alıntı)

 

Değerli kardeşim,

Üç ayrı tercümeyi okudum diyorsunuz,oysa bugün mevcut bulunan meallerde bir sürü hatalar vardır,bu hatalar yüzünden kur’an’ın bazı ayetleri sorunlu gibi algılanıyor.Ama ayetlerin doğru mealine göre kur’an’ın kendisinde asla bir sorun yoktur. Yani sorunların kaynağı kur’an değil,hatalı meal ve yorumlardır,o okuduğunuz tercümeler de bunların arasındadır!!!

 

--------------------------

1400 yıl önce "şehirlerin anası" olduğunu iddia ettiğiniz bir bedevi kasabasının halkına hitap eden….’’  (sizden alıntı)

 

Kur’an, söz konusu ayetle sadece o dediğiniz yerin halkına hitap etmiyor,zira ilgili ayetin doğru meali aşağıdaki gibidir.

Aynı aşağıdaki örneklerde olduğu gibi,

 

-Ummun nucum   = المجرة  =  أُمُّ النُّجومِ : الْمَجَرَّةُ .  (  المعجم: الغني   Bkz: El mu’cemul ğani’’   

 

1-Ummun nucum = Bütün galaksiler,yıldızlar,uydular,gezegenler vs.

 

المجرة عبارة عن تجمعات هائلة الحجم تحتوي على مليارات النجوم والكواكب والأقمار والكويكبات والنيازك, وتحتوي كذلك على الغبار الكوني والمادة المظلمة, وبقايا النجوم, وتتخللها مجالات مغناطيسية مروعة, وكلمة مجرة مستقاة من الجذر اللغوي "مجر" وتعني الكثير الدهم.

مجرة - ويكيبيديا، الموسوعة الحرة ‘’ Arapça https://ar.wikipedia.org/wiki/

 

2-Ummul Kuran = Kur’anın tamamı,

3-Ummuş şer = dünyadaki tüm kötülükler,

4-Ummul heyr = dünyadaki tüm iyilikler vs.

( أم القري)

5- Ummul kura’’ Bütün yerleşim ana merkezleri ….’’

 

Buna göre EN’AM-92.ayetin doğru meali şöyledir.

 

92: İşte bu (Kur'an) ,kendinden önceki kitapları (aslî hallerini), doğrulayıcı ve Ummul kura’yı/bütün yerleşim ana merkezleri ve (doğudan batıya, kuzeyden güneye kadar) etrafta bulunan herkesi/bütün insanları uyarman için sana indirdiğimiz kutlu bir kitaptır. Ahirette iman etmiş olanlar da buna inanırlar. Ve onlar namazlarını da (özenle) koruyanlardır. ‘’şeklindedir.

 

وعليه يصح أن يكون المقصود بمن حولها: مجموع البشريّة.

13551- حدثني محمد بن سعد قال، حدثني أبي قال، حدثني عمي قال، حدثني أبي, عن أبيه, عن ابن عباس قوله: " ولتنذر أم القرى ومن حولها "، و " أم القرى "، مكة =" ومن حولها "، الأرض كلها.       ( تفسير الطبري )

» أضواء البيان» سورة الشورى» : أن المراد بقوله : ومن حولها شامل لجميع الأرض ، كما رواه ابن جرير وغيره ،

كل مكان يتم الانطلاق منه لمخاطبة الآخرين ونشر الفكر فيهم هو أم القرى .

 

Yukarıdaki lugat ve tefsir metinlerinde de geçtiği gibi  (من حولها ) ‘’men havleha’’ dan maksat,tüm insanlar ve bütün dünyadır.. Bkz: أضواء البيان »

Ayrıca, aşağıda gösterilen‘’Sebe-28,İbrahim-52,En’am-90,Enbiya-107,Furkan-1 ve daha nice ayetlere göre, kur’an’ın mesajı ve onu tebliğ etmekle görevlendirilen hz.Muhammed’in risaleti evrensel olup bütün dünya insanlarına yöneliktir.  

 

{ وَمَآ أَرْسَلْنَاكَ إِلاَّ كَآفَّةً لِّلنَّاسِ بَشِيراً وَنَذِيراً وَلَـكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ } [سبأ‏:28].

وقوله) وقوله تعالى: ﴿هَذَا بَلاَغٌ لِّلنَّاسِ وَلِيُنذَرُواْ بِهِ...﴾ (4) وقوله تعالى: ﴿.﴾ (5) وقوله تعالى: ﴿قُل لاَّ أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْرًا إِنْ هُوَ إِلاَّ ذِكْرَى لِلْعَالَمِينَ﴾(6) وقوله تعالى: ﴿وَمَا تَسْأَلُهُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ هُوَ إِلاَّ ذِكْرٌ لِّلْعَالَمِينَ﴾(7) وقوله تعالى: ﴿وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ﴾(8) وقوله تعالى: ﴿تَبَارَكَ الَّذِي نَزَّلَ الْفُرْقَانَ عَلَى عَبْدِهِ لِيَكُونَ لِلْعَالَمِينَ نَذِيرًا﴾(9 وآيات أخرى كثيرة صريحة في عالميّة الرسالة الإسلاميّ

 

Saygılarımla.

 


Sayın Araştırmacı,

Bugün veya geçmişte her dine muhalif bakış açılarıyla yaklaşanlar oldu, dolayısıyla islamda da benzeri yaklaşımlar olması doğaldır. Ancak ana akım islamda akılcılık yoktur. Örneğin İslamın en büyük alimlerinden biri olan Buhari, akılcılığı ve kıyası ŞEYTAN İŞİ olarak tanımlamış ve kıyas yapanları din dışı ilan etmiştir.
Gerek Emevi - Abbasi gerekse Osmanlı yönetimlerinde akıl yerine nakil kriterleri kullanılmıştır. Bunu ben değil tarih kitapları yazıyor.
Kuran'da geçen "akletmez misiniz?", "aklınızı kullanın" tabirleri çok açıkça pratik akıldan bahseder. Yani günlük basit akıldan ! Zira ortaçağ bedevilerinin hayatı o kadar basitti ki temel akli melekeleri kullanmaktan bile acizdiler. Reformist islamistlerin iddialarının aksine Kuran veya hadis külliyatında felsefe, akıl yürütme ve bilimsel düşünce yoktur, nedensellik bağı yoktur. Öyle olsa idi kuranın tanrısı önce yeri sonra da gökleri yaratıp göğe "süs" olsun diye yıldızları serpiştirmez ve yeri sağlamlaştırmak için dağları direk niyetine dikmezdi. "O zaman insanının anlayacağı dilde yazılmıştı" iddiasının ardına sığınıp diğer yandan da "ümmül kura"yı galaksi merkezi olarak tercümeye kalkışmak gerçekten de komik bir iddiadır. Ya da Edip Yüksel efendinin iddia ettiği üzere "başını vurun" emrini "harekat merkezini vurun" şeklinde tercüme edip,  ardından da Ahzap suresini o günün şartlarına göre izah etmeye çalışmak hakikaten ciddi bir kıvırma payı gereksiniminden kaynaklanabilir. 
Dolayısıyla öncelikle şuna karar verilmesi gerekmektedir: kuran, tanrının evrensel bir mesajı mıdır yoksa bedeviler için özel olarak Arapça yazılmış ve sadece onları bağlayan bir ortaçağ yazması mıdır?
Siz diyorsunuz ki evrenseldir ;
O zaman başta bu forumlardaki yazarların ardından da Prof.İlhan Arsel'in, Arif Tekin'in,  yıllar ve yıllar önce Turan Dursun, Prof.Bahriye Üçok'un kitaplarındaki tespitlerine net cevaplar vermeniz gerekmektedir. 

Bu yazarların iddiaları çok açıktır. Ve tercüme hatası gibi savunmalarla geçiştirilebilecek türden değildir. Zira her dört yazar da ilahiyat eğitimi almış çok çok iyi Arapça ve daha da önemlisi islami külliyat bilen değerli araştırmacı ve bilim insanlarıdır.
Neticeten:
Güncel komünistlerin "gerçek komünizm hiç uygulanmamıştır ki neyini eleştiriyorsunuz" tezini islama adapte etmeye çalışıyorsunuz, ama islam aleminin binde 999'u sizin gibi düşünmüyor.
Üzgünüm.  
  
 

tarihinde adeist tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Kuran'daki "akletme"nin ne olduğunu ben apaçık anlatayım:

 

Bu "akletme"ye göre putlara seslenip onlardan bir şey istediğinde yanıt gelmeyişinden ve isteğini yerine getirmeyişlerinden, onların put olduklarını idrak edeceksin. Fakat heeeey Allah! Bana iki ekmek gönder! dediğinde ne yanıtın, ne ekmeklerin gelmeyişinden allahın da görünmez bir put olduğunu çıkarmayacaksın!

 

Kuran'da önerilen akıl budur! :lol: Buna half mind desek olur. :D

 

Bu yarım akıla göre yağmur yağdığını görünce bunu allah yağdırıyor diyeceksin. Gerisine allahın işine karışmayacaksın! İstediğinde yağdırır, istediğinde yağdırmaz! Kuran'daki anlayış ve güya akıl dedikleri iş bu! Bu da akılsa artık fareler filozof olur!

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 dakika önce, democrossian yazdı:

Kuran'daki "akletme"nin ne olduğunu ben apaçık anlatayım:

 

Bu "akletme"ye göre putlara seslenip onlardan bir şey istediğinde yanıt gelmeyişinden ve isteğini yerine getirmeyişlerinden, onların put olduklarını idrak edeceksin. Fakat heeeey Allah! Bana iki ekmek gönder! dediğinde ne yanıtın, ne ekmeklerin gelmeyişinden allahın da görünmez bir put olduğunu çıkarmayacaksın!

 

Kuran'da önerilen akıl budur! :lol: Buna half mind desek olur. :D

 

Bu yarım akıla göre yağmur yağdığını görünce bunu allah yağdırıyor diyeceksin. Gerisine allahın işine karışmayacaksın! İstediğinde yağdırır, istediğinde yağdırmaz! Kuran'daki anlayış ve güya akıl dedikleri iş bu! Bu da akılsa artık fareler filozof olur!


Sayın democrossian,

Reformist islamistler o kadar enterasandır ki, yedi göbek Arap oğlu Arapların dahi Kuran'ı yanlış anladığını iddia etmekten çekinmezler.
Onlara göre "Kuran felsefeyi, bilimselliği ve nedenselliği" emreder ama koskoca İslam tarihinde eski Helen yazmalarını taklit eden bir kaç Türk'den başka bilimci bulamazsınız. Felsefe ile islam ilişkisi ise ancak İslam devletlerinde yaşayan filozofların katledilmesinden ibarettir.  
Diyelim ki; evet Kuran 1400 senedir yanlış anlaşılmakta ve anlatılmaktadır da aslında aklı-bilimi egemen kılmaya çalışmaktadır, o vakit de Yaşar Nuri talebelerinin şunu cevaplaması gereklidir: bu sınırlarını dahi tahmin edemediğimiz evreni, içindeki sayısız galaksiyi, otu, atomu, boku ve de doğal olarak insanı yaratan tanrı nasıl olmuş da bu kadar yanlış anlaşılabilen (anlaşılamayan) bir eserler zinciri ortaya koyabilmiştir ? Bu eserler zinciri o kadar başarısızdır ki kendi iddiasına göre 128 bin peygamber gönderdiği halde hedef kitleye hep yanlış ulaştırılmıştır. Bu nasıl bir tanrıdır ki basitçe ortaya çıkıp "ulan bi boku anlamadınız, böyleyken böyle yapacaksınız" diyemiyor da orta zekalı elçiler gönderip kendini rezil ediyor bin yıllardır? 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, adeist yazdı:

Diyelim ki; evet Kuran 1400 senedir yanlış anlaşılmakta ve anlatılmaktadır

 

Bu zaten mümkün olacak bir şey değil. Bu Kuran Uzaylıca değil Allahça değil ki bir türlü anlaşılamasın. Bu normal insan dili olan Arapça bir şey. Bunu anlayamayacak bir durum söz konusu değil.

 

Dilde zaman içinde değişimler olur da bunları da filoloji izler ve değerlendirir. Anlaşılamayışı söz konusu olamaz. Anlaşıldı ve uygulandı, o yüzden Müslümler hâlâ Kuran'da emredildiği gibi yağmacılıkla geçinmeye çalışıyor. Koskoca Osmanlı imparatorluğu aynen Kuran taktiği ile yağmacılık üzerine kurulu bir sömürge imparatorluğuydu. Tarihte Müslümlerin yağmacılıkla geçinmesi hiç değişmedi. İlk ortaya atıldığı ve Kuran'a yazıldığı gibi sürdü.

 

Çünkü Kuran'da apaçık yazar. Hüdhüd geldi Süleymen'a güneşe tapan bir kavim gördüm dedi Süleyman neee Allahtan başkasına tapmak mı tiz orduları hazırlayın dedi. Ya Müslüm olur allaha taparsınız ya gelir sizi perişan ederim dedi. Yazan bu. Bu yazıyorken laga luga edecek bir durum yok. İslamın ne olduğu apaçık belli. İnanç ayrımına dayalı yağmacılık. Hepsi bu.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 18.01.2018 at 07:03, democrossian yazdı:

 

:lol: Tam tersine bize de İslam'ı eleştirmek için Kuran'dan başka bir şey hiç lazım değil. Önümüze İslam adına ne koyacağınıza siz karar verin! Hadis koyarsanız onu eleştiririz. Ayet koyarsanız onu eleştiririz. Zaten bu başlıkta eleştirilen de miras ayetleri.

 

Kuran İslam'ı eleştirmek için fazla fazla yetip artan bir malzemedir. Herhangi bir sayfasını rasgele aç. O sayfada eleştirilecek elli konu bulursun. Hadise madise hiç ama hiç gerek yok.

 

Hadislere şiddetle ihtiyacı olan, hadisler olmadan iyice bir belirsiz saçma sapan şeylerden bahseder duruma düşen bizzat Kuran'dır. Siz bilirsiniz yani, hadisle ister desteklemeye çalışın, ister desteğe gerek yok deyin! Bu sizin bileceğiniz iş! Bize öyle de böyle de farketmez! Tek tek de, ikisi birden de aynı!

 

Hatta ben şahsen hemen hiç hadis eleştirmem. Ancak önüme koyan olursa eleştiririm. Koymayacaksanız farketmez. Şuraya herhangi bir beğendiğiniz ayeti getirin koyun. Yerden yere vurayım. Bu çok kolay. Hadisi ne yapacağım yahu? :D Hiç lazım değil. Hayır Kuran'da bir tane şöyle ağzı yüzü düzgün, vay beee ne güzel söylemiş denecek bir halta yarar bir laf var mı? Yok!

 

Son derece adi bir metindir. Bir bilinmeyen gerçeği açıkladığı, bir az bilinen gerçek hakkında farkındalık yarattığı görülmez. Uydurup uydurup döşenilmiştir. Buna kitap demek kitaba hakaret olur. Kitap dediğin şeyin giriş, gelişme, sonuç bölümleri, anlam bütünlüğü olur. Bunda bunların hiç biri yok. Kağıt hurdalığından sayfalar toplayıp ciltlesen kitap olur mu? Kuran'ın bundan hiç farkı yok.

 

Sayın democrossian,

 

diyorsunuz ki,

 

‘’Kuran İslam'ı eleştirmek için fazla fazla yetip artan bir malzemedir. Herhangi bir sayfasını rasgele aç. O sayfada eleştirilecek elli konu bulursun… ‘’sizden alıntı’’

 

Evet,mevcut mellerde bir sürü hatalar olduğundan,maalesef eleştirilecek konuları bulmak  mümkündür.Yani bu durum kur’an dan kaynaklanmıyor,bu tamamen hatalı meal ve yorumlardan kaynaklanıyor.Çünkü kur’an’ın kendisinde ve çevirisi doğru yapılmış bir mealde eleştirilecek bir konuyu bulmak mümkün değildir. Yani kur’an da hiçbir sorun yoktur, kur’an’ı sorunlu gibi yapan ise yalnız hatalı meal ve yorumlardır.    

Bu nedenle,size göre hangi ayet eleştirilecek durumda ise veya bir sorunu varsa,yazarsanız zamanım müsait olduğundan (çünkü her zaman müsait değilim.) yüce Allah’ın izni ile onun doğru mealini sizinle paylaşmaya çalışacağım.

 

Yine diyorsunuz ki,

 

Kitap dediğin şeyin giriş, gelişme, sonuç bölümleri, anlam bütünlüğü olur. Bunda bunların hiç biri yok….’’ Sizden alıntı’’

 

Cevap:

 

Kur’an herhangi bir beşer kitabına benzemez.Çünkü Kur’an,insanları düşünmeye,aklını kullanmaya,araştırıp öğrenmeye ve sorgulamaya davet ettiği gibi,evrenin yaratılışı,insanın varlığı ve dünyadaki konumu,nasıl ve niçin dünyaya geldiğini,onun yaratıcıya,insanlara,çevreye, doğaya karşı sorumluluğu vs.hepsini bidirir. İnsanlar arasında adalet, istikamet, tevâzu’, sevgi ve şefkat, ihsan, afv, edeb ve eşitlik gibi ahlâkî değerleri tavsiye eder.Kur’an bütün insanları Yaratıcının/Allah’ın varlığına, birliğine îmana, yani, tevhid inancına dâvet eder. Zihinlerde Allah’ın kudret ve azametini tespit edip yerleştirir.İnsanları batıl düşüncelerden şiddetle men’eder. Yalnız ve yalnız, tek olan Yaratıcıya/Allah’a ibâdet etmeye ve O’na hiçbir şey’i şerik koşmamaya dâvet eder.İnsanları zulümden,insan haklarını ihlal etmekten,adam öldürmekten,hırsızlık yapmaktan,haklara tecavüz etmekten, bilgisizlikten,hıyanetten, kibirden,intikam duygularından,katı yüreklilikten, fuhşiyattan, haramdan men’eder. Allah’ın kâinata koymuş olduğu kanunların değişmeyeceğini, muvaffakıyet için bu kanunlara riayet etmenin lüzumunu anlatır. İnsana kendi gayret ve çalışmasından başka hiçbir şey’in fayda vermeyeceğini bildirir.O aynı zamanda insanlara öğüt verir,ilahi hükümleri bildirir, ahlakı değerleri,haram ve helalleri,ibret alınacak kıssaları,dua ve ibadetleri,ölüm ötesi,bu geçici dünyanın yok oluşuyla başlayacak berzah hayatı, kıyametin kopmasından sonra yeniden dirilişi,insanın dünyada yapıp ettiklerinin karşılığını mutlaka bulacağı ahiret ve ebedi yurdu vs. bir çok konuda bilgi verir ve bunları bir bütün olarak ele alır.

 

İşte Kur’an bu yönü ile bir beşer kitabına benzemediği gibi,birbirinden bu farklı konuları art arda/iç içe zikretmekle,insan aynı anda bir çok konuda hem bilgi edinme imkanı bulur,hem de okumaktan yorulup usanmaz.Zira insan farklı konularla, farklı bilgilerle karşılaştığı sürece okumaktan pek usanmaz,ama art arda aynı konuyu okudu mu,insan hemen yorulup usanır. Bu nedenle bir insan yüzlerce defa kur’an’ı okuyur, hatmediyor, ama yine de okumaktan usanmıyor. İşte bunun bir nedeni de kur’an’ın art arda/iç içe farklı konulara değinmiş olmasıdır. Eğer böyle olmasaydı,bir insan bir kere kur’an’ı okudu mu,bir daha okumak istemeyecekti.Oysa kur’an dan başka hiçbir eser aynı kişi tarafından defalarca okunamıyor.İnsan bir kere okudumu,usanır ve bir daha okumasını istemez.

 

Şöyle bir örnek daha verelim,

 

Mesela: Her öğünde insanın canı aynı yemekleri mi yemek ister,yoksa değişik yemekleri mi?  Her öğünde aynı yemeği yiyen bıkmaz mı?  

  

İşte ayrıca kur’an’ın art arda/iç içe farklı konulara değinmiş olması yüzünden insan defalarca onu okumaktan ve dinlemekten usanmaz ve feyz almaya devam eder. ..

 

Çok sevdiğiniz bir kitabı kaç defa okuyabilirsiniz? 3 defa mı? 5 defa mı? 10 defa mı? Yoksa 100 defa mı?

Ya da sevdiğiniz bir yemeği kaç gün üst üste yiyebilirsiniz? 3 gün? 5 gün? Ya da 10 gün mü?

 

Evet, en tatlı ve en hoş şeylerde bile tekrar sebebiyle bir usanç ve bıkkınlık vardır.

Hâlbuki Kur'an bu vb.nedenlerle öyle hoş bir tatlılık göstermiş ki, en tatlı bir şeyden dahi usandıran çok tekrar, Kur'an'ı okuyanlar için değil usandırmak, belki kalbi çürümemiş ve zevki bozulmamış insanlara tekrar tekrar okunması lezzetini artırmış ve bu hakikat okuyan ve dinleyenler tarafından da tasdik edilmiş.

 

Evet, ardarda farklı konulara değinen Kur'an ayetleri binler defa tekrar edilse yine usandırmıyor,belki lezzet veriyor.

Bir Müslüman namazlarında, günde en az 40 defa Fatiha suresini okur. Bir yılda aynı sureyi 14.600 defa, bir ömürde ise en az 1.000.000 küsur defa okur ama bıkmaz ve usanmaz.Her okuyuşta, sanki yeni nazil olmuş ve ilk defa okuyormuş gibi heyecanla okur.Kur'an'dan başka hiçbir kitapta bu özellik yoktur.

Ayrıca Kurân-ı Kerim'in ifadelerinde, art arda farklı konulara değinilmesinde,manasında, üslubunda, nazmında yani ölçü ve ahenginde hayret verici bir farklılık ve üstünlük vardır. Okunuşundaki akıcılık sebebiyle ağır gelmez.Az bir sesten rahatsızlık duyan hasta insanın kulağına Kur'ân hoş gelir, sıkıntı vermez ve asla usandırmaz.

Kurân'ı inceleyen dâhi edebiyatçılar "Kurân'ın öyle bir tatlılığı ve tazeliği var ki, insan sözüne benzemez." demişlerdir. Çok meşhur bir yazarın dahi, kıymetli bir eserini ikinci defa okumak çoğu zaman usanç verir. Hâlbuki Kur'ân yaklaşık 15 asırdır usandırmaksızın tekrar tekrar okunmakta ve hakikatli bir tatlılık, hayret verici bir tazelik ve harika bir gençlik ortaya koymaktadır.

 

Böyle olduğu için Kur’an usandırmaz dedik.Mesela latin harfleriyle yazılmış,okuyabildiğiniz ama anlayamadığınız Fransızca bir kitap düşünün. Sıkılmadan sonuna kadar okuyabilir misiniz? Mümkün değil okuyamazsınız.Ama çoğu Arapça bilmediği ve okuduğu Kur’an’da nelerden bahsedildiğini anlamadığı halde defalarca Kur’anı hatim ediyor.Ve bu insana asla bıkkınlık vermiyor.

İşte elbette bu vb. nedenlerle bile her an kendisinden istifade edilen ve ifade tarzındaki özelliklerini şu an inmiş gibi muhafaza eden ve usandırmayan bir kitap bir beşer sözü olamaz.

 

Kur’an-ı Kerim’in İ’caz Yönü.

 

a-) Kur’an-ı Kerim‘in aynı anda değişik insan gruplarına hitap etmesi yönüyle arz ettiği i’cazdır.Bu sayede sıradan insanlar,kendi bilgi ve tecrübelerine göre sathi bir manayı anlarken,ihtisas ehli lafızların köklerine inerek daha değişik manaları kavramaktadırlar.Bu şu anlama gelir;Kur’an’ı Kerim kendi dilini anlayanlarla birlikte,anlamayanlara da hitap etmekte ve bu muhatapların içerisinde yer alan her tabaka yine kendi kapasitesine göre ondan istifade etmektedir.Bu gerçeğe bağlı olarak muhataplar ilmi seviyelerine göre Kur’an ayetlerini az çok farklı şekillerde anlarlar.

 

b-) Malum olduğu üzere Kur’an ayet ve süreleri uzun bir zaman diliminde parça parça nazil olmuşsa da,birbirinden bağımsız ve kopuk değil,bilakis hem lafız hem de mana itibariyle aralarında sıkı bir ilişki ve bütünlüğe sahiptirler.Çünkü bu ayet ve sürelerin dizilişi büyük ölçüde tevfikidir.Kur’an ayet ve süreleri arasında farklı yönlerde bağlantı kurulmuştur.Örneğin;Kur’an’ın ilk süresi olan Fatiha ile son süresi olan Nas süresi arasında bir münasebet görülmüştür.Şöyle ki;Fatiha da Allah’ın sıfatları sayıldıktan sonra hidayetten söz edilmiş, Nas süresinde de hidayete ermenin ancak şeytanın şerrinden Allah’a sığınmakla mümkün olabileceği ifade edilmiştir.

 

c-) Pozitif bilimlerin gözlem ve deney yöntemlerine dayanarak tabiatın oluşum ve işleyişi hakkında ortaya koyduğu bazı bilgilerle, Kur’an’ın Allah’ın varlığı,birliği ve ahiret hayatının mevcudiyetine dikkat çekmek için tabiatın oluşumu ve işleyişine dair verdiği kısa bilgilerin uygunluk arz etmesi,bu i’cazın esasını teşkil eder.Dünyanın ve bütün gök cisimlerinin hareket etmesi,dünyanın canlı ve cansızları kendine çekmesi/kütle çekim,dünyanın geoit şeklinde yaratılmış olması,atmosferin koruyucu özelliği,güneşin bizzat ısı ve ışık kaynağı olması,ayın ise ışık yansıtıcı olması,yerkürenin üzerinde canlıların yaşamasına elverişli bulunması,uzayın genişlemesi,göğe doğru yükseldikçe oksijenin azalması,insanın uzaya çıkabileceği,atom ve ondan daha küçük olan nesnelerin (elektron,nötron,proton.vs.) varlığı, bugünkü nakil vasıtalarının icat edileceği vs.gibi modern bilimin kur’an dan asırlar sonra keşfettiği konulara Kur’an’da kısaca veya işaret yoluyla temas edilmesi ilginç i’caz örnekleri arasında zikredildiği gibi,bu bilgilerin 1400 sene önce yaşamış bir insana ait olamaycağının da bir göstergesidir..

Saygılar.

 


 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Piyasadaki sözde kutsal kitapların hepsi insan ürünüdür, al birini vur diğerine.

Sittin seneden beri bunların Tanrı´sal olduklarını kim söylüyor ?

Tabii ki sadece dindarlar söylüyor. İçerikleri de o devirde bilinen bilgileri, cahillikleri, masalları barındırıyor. Abartmanın âlemi yok.

Bunun en büyük kanıtı ise, sittin seneden beri șu ana kadar bütün Tanrı´ların köșe bucak kaçtığı gerçeğidir.

Onların hiç birisini, hiç kimse görmemiștir. Tersini iddia edenlerin tümü yalan söylüyordur. Bu kesin.

En temiz, en dürüst, en șahbaz dindar dahi 1 hafta boyunca hergün, her saat bașı dua etse bile, Tanrı kendisine göz bile kırpmayacaktır.

Bu yalın gerçeği denemesi bedava.

Şimdiye kadar piyasaya sürülen 4000´den fazla Tanrı olmasına rağmen, nerede bunlar  ?

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, araştırmacı21 yazdı:

kur’an’ın kendisinde ve çevirisi doğru yapılmış bir mealde eleştirilecek bir konuyu bulmak mümkün değildir.


 

Biz meal eleştirisi yapmayız. Biz direk Kuran'da ne yazıyor bakar ve yazanı eleştiririz. Kuran'da ne yazdığı bir sır olamaz. Açar direk bakarsın. Allahça değil uzaylıca değil. Bir insan dili.

 

Mealler kusurlu tercüme bir yana, bir çok yerde Kuran'daki kusurları örtecek gizleyecek şekilde yazılmıştır. Zaten meale ben de güvenmem. Meale baksan çok da sorun yok gibi görünebilir. Gerçek anlam çok daha vahimdir.

 

Kuran tümüyle insan haklarına, bilime aykırı bir yazmadır. İçinde insanlığa yararlı olacak hiç bir bilgi bulunmaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, araştırmacı21 yazdı:

 

 

Evet,mevcut mellerde bir sürü hatalar olduğundan,maalesef eleştirilecek konuları bulmak  mümkündür.Yani bu durum kur’an dan kaynaklanmıyor,bu tamamen hatalı meal ve yorumlardan kaynaklanıyor.

Acaba araplarda senin gibi meilleden şikayetcimi? size ne oluyor arapca araplara inmiş mekke çevresine indiyini idda eden  kuranı savunmak sanamı kaldı. araplara zulüm ediyorsunuz adamların öz be öz putlarını elerinden alıp kendinize mal ediyorsunuz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 19.01.2018 at 14:43, democrossian yazdı:

 

Çok yerinde bir tavsiye. Böyle bir sürü lüzumsuz gitti oraya da, ya Esad ordusu, ya Rus ordusu bombaları ile gereksiz oksijen israfına son verdi! Gidin boşuna oksijen israf etmeyin, kısa yoldan cennette hurilerin kucaklarına atlayın! Yetmişiki tane huri bak! İkisi de Allahtan bonus! :0_80cbc_37a71a73_L:

 

Yok da özellikle Ruslar bunlara hiç acımıyor ha! Salladılar mı bombayı, topyekün temize havale ediyorlar! Gümmmm... Hadi yallah cennete hurilerin kucaklarına atlamaya! :lol:

 

 

 

Sayın adeist,

Dininiz size cihat edin diyorsa gidip ışid, el kaide saflarında savaşa katılın. (diyorsunuz)

 

1-Önce dinimize göre CİHADIN ne olduğunu araştırıp doğru anlamaya çalışmanızı öneririm.

Dinimize göre cihadın savaşla hiçbir alakası yoktur,kur’an da savunma savşlarıyla ilgili bütün ayetlerde bile (  قتال) ‘’KITAL’’ kelimesi geçiyor. Cihat asla bu anlamda değildir.İşte cihadın tanımı aşağıdaki gibidir.

 

جاهدَ الشَّخصُ : سعى وحاول بجِدّ ، بذل وسعه   (تعريف و معنى جاهد في معجم المعاني الجامع)

‘’ Cahedeş şahsu,sa’a ve havele bi ciddin bezle vus’ihi..(Bkz: Mu’cemul Meani)

Anlamı,

‘’Kişi ciahat etti,var gücüyle çalışıp gayret gösterdi. // Arapça lugatında cihadın tanımı!

O zaman kur’an’da ‘’Allah yolunda cihad edin’’ ne demketir?

Allah’ın emrettiği şekilde,çabalayın,gayret gösterin,emrine uygun yaşamaya çalışın.

Peki onlarla cihad edin,ne demektir?

‘’Allah’ın dinini doğru ve düzgün yaşayarak, var gücünüzle dininizi anlatmaya çalışın’’     ama (وجادلهم بالتي هي احسن  ‘’ve cadilhum billeti hiye ahsen’’ tartışırken de en güzel bir şekilde tartışın,bu konuda gereken çaba ve gayreti gösterin,..’’ şeklindedir.                                        

Yani cihat kelimesinin KITAL/savaş ve çarpışma ile hiçbir ilgisi yoktur. Kim bunu KITAL/yani savaş ve çarpışma olarak değirlendirirse,kur’an’ın bu konudaki mesajını hiç anlamamıştır.

2-Işid, (bana göre) Irak,Şam,İsrail Devleti ‘’demektir.

Çünkü İşid ve el kaide gibi örgütler münafık olup islamla hiçbir alakası olmayan ve emperyalist güçler tarafından kullanılan terör örgütleridir. Bunların İslam dini ile hiçbir alakası yoktur.

 

Sayın democrossian,

 

3- Cennet hurileriyle ilgili rivayetlerin tümü de asılsız,uydurma ve yalandır.

4-Kur’an da geçen hurilerin de,kadın ve cinsellikle bir ilgisi yoktur,bunlar da vildan gibi cennet ehline hizmet veren/onlara cennetin nimetlerini servis yapan melek gibi farklı  yaratıklardır,onlarla evlilik söz konusu değildir. Yani cennete giren erkek ve kadınlar birbirlerine eş olurlar.İşte maalesef,bu konu asılsız,uydurma ve yalan rivayetler yüzünden hep yanlış algılanmaktadır !!!

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
17 dakika önce, araştırmacı21 yazdı:

4-Kur’an da geçen hurilerin de,kadın ve cinsellikle bir ilgisi yoktur,bunlar da vildan gibi cennet ehline hizmet veren/onlara cennetin nimetlerini servis yapan melek gibi farklı  yaratıklardır,onlarla evlilik söz konusu değildir. Yani cennete giren erkek ve kadınlar birbirlerine eş olurlar.İşte maalesef,bu konu asılsız,uydurma ve yalan rivayetler yüzünden hep yanlış algılanmaktadır !!!

 Konuyu bulandırmak istemem ama, homoseksüeller ne olacak? Konuyu okuyordum da, merak ettim şimdi.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, democrossian yazdı:

Biz meal eleştirisi yapmayız. Biz direk Kuran'da ne yazıyor bakar ve yazanı eleştiririz. Kuran'da ne yazdığı bir sır olamaz. Açar direk bakarsın. Allahça değil uzaylıca değil. Bir insan dili.

 

Mealler kusurlu tercüme bir yana, bir çok yerde Kuran'daki kusurları örtecek gizleyecek şekilde yazılmıştır. Zaten meale ben de güvenmem. Meale baksan çok da sorun yok gibi görünebilir. Gerçek anlam çok daha vahimdir.

 

Kuran tümüyle insan haklarına, bilime aykırı bir yazmadır. İçinde insanlığa yararlı olacak hiç bir bilgi bulunmaz.

 

Ben demiyorum ki,meal eleştirisini yapıyorsunuz,zira kur’an’ın Arapçasını anlamayanın bir ayetin ilgili mealleri yanlış olup olmadığını da anladığını hiç sanmıyorum,bu nedenle mealdeki hatanın hemen kur’an’a mal edilmemesi gerekir. Ayrıca bir eserin eleştirilir yanı olup olmadığını anlayabilmek için, ilgili tercümesine değil,direk o eserin yazarı tarafından yazıldığı dildeki orijinal metnine bakmak lazım.Peki siz kur’an’ın yazıldığı dildeki metne mi bakıyorsunuz? Bence hayır. Ama acizane kur’an’ın Arapçasını anladığım için,her şeyden önce direk kur’an’a bakıyorum,benim için kur’an’ın kendisi esastır,mealler değil,ama siz ise kur’an’ın orjinal Arapça metnine değil,ancak meallere bakıyorsunuz,halbuki tercümeler,mealler = kur’an değildir.

Ayrıca kur’an’ın insan haklarına,bilime aykırı tek bir ayeti yoktur,ama bunlara aykırı bazı ayetlerle ilgili hatalı meal ve yorumlar vardır,ki kur’an bu tür hatalardan tamamen beridir.

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tabii ki doğrudan Arapça Kuran'a bakıyorum. Arapça okuyabilir yazabilir ve anlayabilirim. Bunlar sadece hızlı anlamamı sağlıyor, şart değil. Arapça bilmesem de daha fazla çaba ile anlama ulaşabilirim.

 

Arapça bir cümlenin anlamına ulaşmak konusunda hiç bir engel olamaz. Mealler güvenilmezdir, fakat mealleri karşılaştırarak da anlam doğrulanabilir. Sonuçta anlama ulaşmak kaçınılmazdır, anlamın gizlenebilmesi söz konusu dahi edilemez.

Link to post
Sitelerde Paylaş
36 dakika önce, TheRationalAtheist yazdı:

 Konuyu bulandırmak istemem ama, homoseksüeller ne olacak? Konuyu okuyordum da, merak ettim şimdi.

 

Sevgili kardeşim,

Bu olay insanın normal yaratılış fıtratına aykırı olduğundan,cennete böyle bir duygu ve istek söz konusu bile olamaz.Mesela,dünyada bazı insanların ruhunda yalan söylemek,kötü işleri yapmak vs.olduğu halde cennete bu tür duygu ve düşünceler söz konusu olmayacaktır.Çünkü o gün insan bu tür duygu,düşünce ve isteklerden tamamen arınmış,tertemiz ve yepyeni bir yaratılışla ebedi mutluluk yurdu olan cennete girecektir.  ( الله اعلم)

Saygılar.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 dakika önce, araştırmacı21 yazdı:

 

Sevgili kardeşim,

Bu olay insanın normal yaratılış fıtratına aykırı olduğundan,cennete böyle bir duygu ve istek söz konusu bile olamaz.Mesela,dünyada bazı insanların ruhunda yalan söylemek,kötü işleri yapmak vs.olduğu halde cennete bu tür duygu ve düşünceler söz konusu olmayacaktır.Çünkü o gün insan bu tür duygu,düşünce ve isteklerden tamamen arınmış,tertemiz ve yepyeni bir yaratılışla ebedi mutluluk yurdu olan cennete girecektir.  ( الله اعلم)

Saygılar.

 

 

 İyi ki burası Batı değil, yoksa seni mahkemeye verirlerdi. Neyse, cevap için teşekkürler -ve açıkçası bu ayrımcı cevabı sevmedim, ama neyse-.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...