Jump to content

kuranı rezil eden matematiksel hata nihayet yanıtlandı..


Recommended Posts

  • İleti 755
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

58 dakika önce, araştırmacı21 yazdı:

 

Bakınız,Arapça lügatında (غلام ) ''Ğulamın tanımı şöyle geçiyor!

 

 

 

 Bizene arap lukatından gidin bir arapların içinde yaşayın görelim boyunuzu.

Link to post
Sitelerde Paylaş
39 dakika önce, araştırmacı21 yazdı:

Sayın vefik Sami,

Ben de Ebu Said el Hudri'den karşıt rivayetler getirdim,peki hem İbni Abbas,hem de Ebu Sait el Hudri nasıl tutarsız ve çelişkili açıklamalar yapabilirler ?  Bu ne deemek? demek ki söz konusu rivayetlere itibar edilmemesi gerekir,yoksa aynı kişi nasıl bu kadar tutarsız ve çelişkili açıklamalarda bulunabilir !!! Bu nedenle her zamn diyoruz ki tek ve doğru kaynak sadece Kur'an'ı kerimdir.

 

Bana hikâye okumayın muhterem. Siz, herhangi bir husûsu savunmuyor, sâdece yazılanlara karşılık verip polemik üretiyorsunuz Çarşaf çarşaf Arapça yazılar asacağınıza azıcık açıp İslâm fıkhına bakın. Bu konuda Mevdûdi "Tehfimu'l Kur'an tefsirinde Nisâ 24'ü tefsir ederken şu bilgileri verir.

 

Alıntı

44 - Yani, "Savaş esiri olarak alınan ve kocaları savaş hattı dışında kalan evli kadınlar haram değildir." Çünkü İslâm sınırları içine girdiği için artık onların evlilik bağı kopmuştur. Bu tür kadınları nikâhlayıp onlarla evlenen veya cariye olarak elinde bulunduranların onlarla cinsel ilişki kurması helâldir. Fakat böyle bir kadının kocası da esir alındığında, kadının yine helâl olup olmayacağı konusunda görüş ayrılığı vardır. Ebu Hanife ve onun gibi düşünenler, böyle bir çiftin evlilik bağının devam etmesi gerektiği görüşündedirler. Fakat İmam Malik ve İmam Şafii'ye göre bu bağ koparılmalıdır.


Savaşta esir alınan cariyelerle ilgili zihinlerde meydana gelmesi muhtemel olan yanlış anlamaları önlemek için aşağıdaki hususlar dikkatle incelenmelidir.
1) Bir askerin, kendisine ganimet payı olarak verilmeden önce savaş esiri olarak aldığı cariye ile ilişki kurması haramdır. İslâm hukuna göre bütün esir alınan kadınlar devlete teslim edilr. Devlet de onları serbest bırakma, düşman elindeki müslüman esirlerle takas etme veya onları askerlere dağıtma hakkına sahiptir. Bir askere, ancak devlet tarafından resmen verildiği takdirde bir cariye ile ilişki kurması helâl olur.
2) O zaman bile cariye ile ilişki kurmadan önce, onun hamile olup olmadığını anlamak için bir ay beklemesi gerekir. Aksi takdirde, doğum yapana dek onunla ilişki kurması haram olur.
3) Kadın savaş esirlerinin ehli kitaptan olup olmaması, bu hükümde bir değişikliğe neden olmaz. Dini ne olursa olsun bu kadın, kendisine kanunen verilen adama helâl olur.
4) Sadece cariyeyi alan kişinin o cariyeye "dokunmaya" hakkı vardır. Cariye efendisinin sulbünden bir çocuk doğurursa, o çocuk da İlhâhî Kanun'un, efendinin kendi sulbünden olan diğer çocuklara verdiği tüm kanunî haklardan yararlanır. Çocuk doğurduktan sonra artık o cariye satılamaz ve efendisinin ölümünden sonra da hür olur.
5) Eğer efendi cariyesini başka bir adamla evlendirirse, cinsel haklarını ona devretmiş olur, fakat ondan hizmet bekleme hakkını devam ettirir.
6) Hür eşlerde konulan azamî dört sınırı, cariyeler için geçerli değildir. Çünkü kadın savaş esirlerinin sayısı çok fazla olabilir. Ancak böyle bir sınırlamanın olmayışı, zengin ve şehvetine düşkün kişilerin evlerini bir meşkhane haline getirmeleri için değildir.
7) Bir kişiye devlet tarafından verilen kadın veya erkek esirlerin mülkiyet hakları, tüm diğer kanunî mülkiyet hakları gibi el değiştirebilir.
8) Anne babanın veya velinin hür kızını bir adama nikâhlaması sonucunda, nasıl o kız artık adama helâl oluyorsa, o cariye de o adama helâl olur. Bu nedenle evlilikten tiksinmeyen bir adamın, cariye ile cinsel birleşmeyi iğrenç bulmasına hiçbir sebep yoktur.
9) Devlet bir kez bir cariyeyi bir adama verdi mi, artık o cariye üzerindeki bütün haklarını ona devretmiş olur. Aynı durum hür kızını evlendiren ebeveyn için de geçerlidir.
10) Eğer bir komutan, belirli aralıklarla askerlerine cinsel ilişkide kullanılmak üzere savaş esiri kızlar dağıtıyorsa veya onlara belli bir zaman için kullanma izni veriyorsa, böyle bir hareket tamamen haramdır. Çünkü bununla zina arasında hiçbir fark yoktur ve İslâm'a göre de zina büyük bir suçtur.

 

Sizin "uydurma" dediğiniz rivayetler üzerinden savaş esiri evli kadınların cariye yapılabileceği, cinsel yönden kendilerinden faydalanılabileceği İslâm fıkhına göre hükme bağlanmış.  Sadece Ebû Hanife "Esir kadının kocası yanında ise nikahı bâkidir" diyor. Sizler ne müçtehidsiniz; içtihad edebilirsiniz, ne de Arapça'ya bir Arap kadar vâkıf olabilirsiniz. Kehf :74/80/81 de yer alan âyetlerde öldürülen için "çocuk diyenler bakın kimler ?

 

Fahreddin er Râzi

İmam Kurtûbi

İbn-i Kesir

Mevdûdi

Abdülbaki Gölpnarlı

Elmalılı Hmadi Yazır.

Hasan Basri Çantay

Ömer Nasuhi bilmen

Diyânet mealleri

Yaşar Nuri Öztürk.

Ali Bulaç,

Ali Ünal

Vs, vs...

 

Bunlar mı Arapça'ya vâkıf olmayanlar ?

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, Vefik Sâmi yazdı:

 

Kurtûbi tefsiri bende de mevcut. Kurtûbi; Buhari, Müslim ve Tirmiziden alıntı yaparken, çocuğun nasıl öldürüldüğünü tafsilâtlı biçimde anlatmış. Kaynak olarak da İslam peygamberine atfedilen, öldürülenin akl-ı baliğ olduğuna ve yol kesip eşkiyalık ettiğine dair hiç bir rivâyet yok. el-kelbi ve ibni abbas'a dayandırılan bir- iki rivâyet dışında. Bunların da söz konusu "Bilgi"yi nereden aldıkları meçhûl. Nisâ 24'ün İbn-i Abbas'a dayandırılan sebeb-i nüzûlüne itiraz ederek, "Huneyn savaşında İbn-i Abbas dokuz yaşında idi. Bilmesi imkânsız" derken, Kur'anda yazmayan, hakkında hadis rivayeti bulunmayan bir bilgiyi nereden aldıklarını hiç düşünmeden buraya "argüman" olarak koymakta bir sıkıntı görmemişsiniz.Yine Kurtûbi, "Cumhura göre bu aklı baliğ olmayan bir çocuktur" demekte. İslâmi literatürde "Cumhur"un ne olduğunu aktarmaya gerek yok sanırım. Biliyor olmalısınız. Kurtubi tefsirinde verilen Kehf :74,80 ve 81 meallerinde parantez içinde "yol kesen eşikyâlık eden" ziyâdesi bulunmuyor. İleri sürdüğünüz düşüncelerinizin arkasında durmanızı anlarım da cambazlık biraz fazla olmuyor mu ?

 

 

Görüleceği üzere Musa'nın itirazında kısasdan ziyade "Günahsız cana kıymak" nitelemesi var. 

Genç, delikanlı birinin günahsız olması mümkün değil.

Eğer iddia edildiği gibi "yol kesen eşkiya" ise Kehf 74'te "Temiz-mâsum" nitelemesi neden yapılsın ?

Hızır'ın katlettiği, aklı baliğ birisi olsaydı, itiraz "Bu adamı neden öldürdün ?" şeklinde gelirdi.

Fakat; öldürülen çocuk olduğundan "Temiz-mâsum bir can" nitelemesi yapılmış.

 

Tamam !

Muhtemelen pratik, kıvrak bir zekâya sâhipsiniz.

Ama; bizlerin zekâsını da küçümsemeyin !..

 

Sevgili kardeşim,söz konusu açıklamalarımda hz.Musa oranın yabancısı olduğu için,bu gencin yaptığı kötülükleri bilmediğinden onun böyle bir itirazı olmuştur,bu da gayet doğaldır, çünkü hz.Musa bir peygamber de olsa bizim gibi bir kul ve beşer olduğundan onun da gaybi,yanı tanımadığı bu gencin yaptığı kötülükleri bilemesi zaten mümkün değildir,çünkü gaybi bilen yalnızca yüce Allah'tır.Ayrıca bundan önceki yorumumda Ğulamın tanımı ile ilgili lügat metinlerinin alıntısını da yaparak söz konusu lügatların ismini de vermişim!!!

Link to post
Sitelerde Paylaş
7 dakika önce, araştırmacı21 yazdı:

 

Sevgili kardeşim,söz konusu açıklamalarımda hz.Musa oranın yabancısı olduğu için,bu gencin yaptığı kötülükleri bilmediğinden onun böyle bir itirazı olmuştur,bu da gayet doğaldır, çünkü hz.Musa bir peygamber de olsa bizim gibi bir kul ve beşer olduğundan onun da gaybi,yanı tanımadığı bu gencin yaptığı kötülükleri bilemesi zaten mümkün değildir,çünkü gaybi bilen yalnızca yüce Allah'tır.Ayrıca bundan önceki yorumumda Ğulamın tanımı ile ilgili lügat metinlerinin alıntısını da yaparak söz konusu lügatların ismini de vermişim!!!

Nasıl yani peygamber gaybı bilemiyorsa hızır nasıl gaybi biliyorada çaöcuğun vahşice kafasını kesiyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
9 dakika önce, güven yazdı:

Nasıl yani peygamber gaybı bilemiyorsa hızır nasıl gaybi biliyorada çaöcuğun vahşice kafasını kesiyor.

 

Sevgili kardeşim,kafasını kesmiştir diyenler büyük bir hata yapmışlardır,bunu söyleyenler, ya Arapçaya hiç vakıf değiller ya da araştırmadıkları için farkına varmadan adeta kur'an'a iftira etmiş gibi olurlar.

Bakınız,kur'an, (فقتله ) ''fe katelehu'' onu öldürdü'' diyor, ( فذبحه) ''fe zebehahu'' onu boğazladı,kafasını kesti demiyor.Siz kur'an Apaçasını anlmadığınız için bu iki kelimeyi götürüp başkasına tercüme ettirebilirsiniz!!!

 

Ayrıca,hz.peygamberin zamanında yaşayan ve sahabe olan İbni Abbas ve el Kelbiy’e inanmıyorsunuz da,hz.peygamberi hiç görmeyen ve vefatından asırlar sonra dünyaya gelen ve derledikleri kitapları da kulaktan dolma bilgilerle yazan Buhari,Müslim,Tirmizi ve diğer kütübi Sitte’ye mi inanıyorsunuz? Eğer rivayetleri kabul edersek,İbni Abbas ve el Kelbi’nin söyledikleri bu Kütübi Sittelerin söylediklerinden daha doğru ve uygun olabilir,çünkü bunlar sahabedir, hz.peygamberi görmüşler,ondan da bilgi alıyorlardı,peki Kütüb-ı Sitte yazarları kimden bilgi almışlar? Bunlar hz. peygamberi, sahabeleri ve hatta tabiinleri bile görmemişlerdir???  

 

İbni Abbas'ın doğumu ve Huneyn savaşının tarihini de siz araştırın,bakalım o zaman İbni Abbas küçük yaşta bir çocuk değil midi? 

 

Ayrıca çoğunluk bir şey söylüyorsa,onun doğru olduğunun anlamına mı geliyor ? Eğer bu mantığınızla hareket edersek,bugün dünya da mensubu en çok bulunan din veya inanç haktır,diğerleri ise batıldır,anlamına geliyor.Mesela: Bugün mensubu en çok fazla bulunan din Hıristiyanlıktır,peki o zaman hak din Hıristiyanlık mı olur?  Veya seçmelerin çoğu bir siyasi partiyi tercih ediyor ve onu doğru buluyorsa,o siyasi parti en doğru parti anlamına mı geliyor? Yani hak ve batılın,doğru ve yanlışın kriteri çoğunluğun görüşü mü ??? 

--------------------

Hz.Musa ve o bilgin kulun konusuna gelince,

O bilgin kul,(yani tabirinizle Hızır) oranın hem yerlisi,hem de bilgin ve yetkili bir kişi idi,bu nedenle o gencin yaptığı bütün kötülükleri biliyordu,bunun gayb ile bir alakası yok ki,hz.Musa ise ne o genci tanıyor,ne de onun yaptığı kötülükleri biliyordu,işte bu nedenle itirazlarda bulunuyor.Ayrıca hz.Musa o bilgin kulun yaptıklarıyla da bir sabır eğitiminden geçiyor ve sabrı öğreniyor.Artık konuyla ilgili yeterli açıklamalar yapılmıştır,bunu daha fazla uzatmanın da hiçbir anlamı yoktur,çünkü sorduğunuz soruların cevabı zaten söz konusu açıklamalarda mevcuttur !!!

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, araştırmacı21 yazdı:

İbni Abbas'ın doğumu ve Huneyn savaşının tarihini de siz araştırın,bakalım o zaman İbni Abbas küçük yaşta bir çocuk değil midi? 

 

Hicretten üç yıl evvel doğduğuna dâir rivayetler vardır. Huneyn savaşında 11 yaşında olmalıdır. İbn-i Abbas alelâde bir kimse değildir. Ashab içerisinde Kur'an tefsiri ve hadis bilgisi noktasında müstesnâ bir yere sâhiptir. Ayrıca, bir çok ünlü müfessir, Kur'an tefsirinde İbn-i Abbas'ın bilgi ve rivayetlerinden istifâde etmiştir. Bildiğiniz üzere hadis rivayetleri de sahabeden itibâren, Tabiin ve Tebe-i Tabiin kanalı ile gelir. İbn-i Abbas'ın Huneyn gününde çocuk yaşta olmasının bir önemi yoktur. Kendisi İslâm peygamberine atfen uyduruk rivayetler nakledecek bir kimse değildir. Ayrıca Ebû Sâid el-Hudri ve İbn-i Abbas kanalı ile gelen Nisâ 24 esbâb-ı nüzûl rivayetleri uydurma olsa idi, Ebu Hanife, İmam Şafii ve İmam Mâlik gibi müçtehidler bunlar üzerinden içtihad oluşturmazlardı.

 

Sizler,  yaşanmış islam ile gelen Kur'an, Sünnet , Hadis ve Fıkıh noktasındaki, algı ve uygulamaların, içinde bulunduğumuz asırdaki hâkim kültürle çelişen taraflarına reddiye dizerek, yeni bir din arayışı içine girmişsiniz. Kendinizi teskin veya kandırma dışında, başta mülümanlar olmak üzere hiç kimseyi iknâ edebilmeniz mümkün değil.

 

Çünki; mızrak çuvala sığmıyor.

 

tarihinde Vefik Sâmi tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, araştırmacı21 yazdı:

 

Sevgili kardeşim,kafasını kesmiştir diyenler büyük bir hata yapmışlardır,bunu söyleyenler, ya Arapçaya hiç vakıf değiller ya da araştırmadıkları için farkına varmadan adeta kur'an'a iftira etmiş gibi olurlar.

Bakınız,kur'an, (فقتله ) ''fe katelehu'' onu öldürdü'' diyor, ( فذبحه) ''fe zebehahu'' onu boğazladı,kafasını kesti demiyor.Siz kur'an Apaçasını anlmadığınız için bu iki kelimeyi götürüp başkasına tercüme ettirebilirsiniz!!!

 

Ayrıca,hz.peygamberin zamanında yaşayan ve sahabe olan İbni Abbas ve el Kelbiy’e inanmıyorsunuz da,hz.peygamberi hiç görmeyen ve vefatından asırlar sonra dünyaya gelen ve derledikleri kitapları da kulaktan dolma bilgilerle yazan Buhari,Müslim,Tirmizi ve diğer kütübi Sitte’ye mi inanıyorsunuz? Eğer rivayetleri kabul edersek,İbni Abbas ve el Kelbi’nin söyledikleri bu Kütübi Sittelerin söylediklerinden daha doğru ve uygun olabilir,çünkü bunlar sahabedir, hz.peygamberi görmüşler,ondan da bilgi alıyorlardı,peki Kütüb-ı Sitte yazarları kimden bilgi almışlar? Bunlar hz. peygamberi, sahabeleri ve hatta tabiinleri bile görmemişlerdir???  

 

İbni Abbas'ın doğumu ve Huneyn savaşının tarihini de siz araştırın,bakalım o zaman İbni Abbas küçük yaşta bir çocuk değil midi? 

 

Ayrıca çoğunluk bir şey söylüyorsa,onun doğru olduğunun anlamına mı geliyor ? Eğer bu mantığınızla hareket edersek,bugün dünya da mensubu en çok bulunan din veya inanç haktır,diğerleri ise batıldır,anlamına geliyor.Mesela: Bugün mensubu en çok fazla bulunan din Hıristiyanlıktır,peki o zaman hak din Hıristiyanlık mı olur?  Veya seçmelerin çoğu bir siyasi partiyi tercih ediyor ve onu doğru buluyorsa,o siyasi parti en doğru parti anlamına mı geliyor? Yani hak ve batılın,doğru ve yanlışın kriteri çoğunluğun görüşü mü ??? 

--------------------

Hz.Musa ve o bilgin kulun konusuna gelince,

O bilgin kul,(yani tabirinizle Hızır) oranın hem yerlisi,hem de bilgin ve yetkili bir kişi idi,bu nedenle o gencin yaptığı bütün kötülükleri biliyordu,bunun gayb ile bir alakası yok ki,hz.Musa ise ne o genci tanıyor,ne de onun yaptığı kötülükleri biliyordu,işte bu nedenle itirazlarda bulunuyor.Ayrıca hz.Musa o bilgin kulun yaptıklarıyla da bir sabır eğitiminden geçiyor ve sabrı öğreniyor.Artık konuyla ilgili yeterli açıklamalar yapılmıştır,bunu daha fazla uzatmanın da hiçbir anlamı yoktur,çünkü sorduğunuz soruların cevabı zaten söz konusu açıklamalarda mevcuttur !!!

Yav tamam tek kurşun kafasına sıkmışoldumu şimdi? islamda kafa kesmekten meşur ne var?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ve korunan kadınlar. Ama yeminlerinizin malik oldukları hariç. 
Allah’ın sizi bağlayan hükmü budur. Ötesi size helal kılındı ki onları 
iffetinizi koruyup uygunsuz davranmadan mallarınızla arayabilin. 
Sonra, yararlanmanıza karşılık mehirlerini kendilerine bir hak olarak verin. 
Mehri belirledikten sonra ise birlikte yenilemeniz günah değildir. 
Bilendir Allah, bilgedir.   
Nisâ 24’ün Türkçesi bu. 

Görüldüğü gibi 
evli kadınlarla evlenme yasağından söz edilmiyor ayette, 
dolayısıyla şunun  zerrece söylendiği yok: 

Ama esir kadınlar başka, onların evli olanlarıyla evlenebilirsiniz.

KORUNAN  kadınlar İFFETİ korunan kadınlar demek
ve iffet değişik kurumlar tarafından korunur. 

Bir: islam 

Örneğin 
yeminle bakımı üstlenilen gayrimüslim bir kadın sonra islama girerse 
onun yabancı bir erkekle öpüşmesi gibi gayrimüslim toplumda sineye çekilen davranışlarını 
islam yasaklar ve iffet bu suretle korunur. 

İki: evlilik

Evlilik uygunsuz davranmayı kaldırmaz 
ve iffet bu suretle korunur.  

Üç: mahalle

Mahallede saygın olmak iffetli olmayı da gerektirir
ve mahalle yani toplum iffeti bu suretle korur.

Nisâ 24’teki "muhsenât"ı yani "korunan kadınlar"ı 
bu üç kurumdan hangisi koruyor; 
islam mı, evlilik mi, mahalle mi? 

Cevap hemen arkadan gelen ayette. 

Orada*
muhsenât ile aynı kökten gelen 
uhsinne geçiyor:

Yeminlerinizin malik olduğu genç kızlarınız
koruma altına alındıklarında (izâ uhsinne) uygunsuz davranırlarsa
onların cezası korunan bağımsız kadınların yarı cezasıdır.

Açık va net, izâ uhsinne evlendiklerinde anlamına gelmez,
yoksa hiçbir erkek başka bir erkekle öpüşen eşinin yarı ceza ile "yırt"masına razı olmaz; 
fuhşa teşvik sayar bunu ve isyan eder, hatta kan döker.

İzâ uhsinne koruma altına alındıkları vakit demektir, o kadar;
dolayısıyla korunan kadınlar iffeti korunan kadınlardır, o kadar
ki hiç evlenmemiş olabilecekleri gibi dul da, bekar da olabilirler.

Onların 
yeminlerinizin malik olduğu kadınlardan farkı BAĞIMSIZ olmalarıdır; 
örneğin evlenmek için izin almak zorunlukları yoktur.

Yeminlerinizin malik olduğu genç kızlarınız ise 
tıpkı 18’in altındaki öz kızlarınız gibi ailelerine BAĞLI olup 
ailelerinin izni ile evlenebilirler –bi izni ehlihinn. 

________________________________________________________________________________________

* Nisâ 25:

Korunan mümineleri eş almaya güç yetiremeyenleriniz

yeminlerinizin malik olduğu inanan genç kızlarınızı eş alsınlar.

Sizin imanınızı Allah bilir. Hepiniz birbirinizdensiniz.

Onları ailelerinin izniyle eş alın ve örfe uyan mehirlerini kendilerine verin;

onlar da iffetli olsun, uygunsuz davranmasın, gizli dost edinmesinler.

Eğer koruma altına alındıkları vakit uygunsuz davranırlarsa cezaları, korunan bağımsız kadınların yarı cezasıdır.

Bunalıp endişe içinde kalanlarınız içindir bu, uygun olan ise dayanmanızdır. Esirgeyendir Allah, bağışlayandır.  

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evreni yaratan allah neden insanlarla ilgileniyor,nasıl evlenileceği,boşanmalarına kadar karışıyor.Hatta cariyeliği,çok eşliliği onaylıyor.Bu arabın dinine inanmak aşırı mantıksızdır.Tecavüzün cezası kuranda yok,ama nedense nisa 24,nur 33,nisa 3 gibi ayetlerde cariyeliği hatta tecavüzü onaylıyor.Savaş esirleri evli olsa bile onlara ilişkiye girersiniz demek istiyor.Nisa 3 ise parası yetmeyen cariyeler ile yetinsin diyor,nur 33'de allah efendi kadınları fuhuşa erkekler zorlarsa allah kadınları affedermiş. Bunlar gibi kadınları aşağılayan çok ayetler var.Ben erkek olarak bu ayetlerden bile iğrendim.Şimdi müslim çıkar onlar yanlış çeviri ben arapçayı biliyorum der ben de ona şöyle cevap verirdim araplarda mı yanlış biliyor,mısırlı imam bile işid islamını onaylıyor,başka bir arap dinden çıkartanın öldürülenin kuranda var diyor,ayetleri referans gösteriyor.

tarihinde Tengrizm tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, Tengrizm yazdı:

Evreni yaratan allah neden insanlarla ilgileniyor,nasıl evlenileceği,boşanmalarına kadar karışıyor.Hatta cariyeliği,çok eşliliği onaylıyor.Bu arabın dinine inanmak aşırı mantıksızdır.Tecavüzün cezası kuranda yok,ama nedense nisa 24,nur 33,nisa 3 gibi ayetlerde cariyeliği hatta tecavüzü onaylıyor.Savaş esirleri evli olsa bile onlara ilişkiye girersiniz demek istiyor.Nisa 3 ise parası yetmeyen cariyeler ile yetinsin diyor,nur 33'de allah efendi kadınları fuhuşa erkekler zorlarsa allah kadınları affedermiş. Bunlar gibi kadınları aşağılayan çok ayetler var.Ben erkek olarak bu ayetlerden bile iğrendim.Şimdi müslim çıkar onlar yanlış çeviri ben arapçayı biliyorum der ben de ona şöyle cevap verirdim araplarda mı yanlış biliyor,mısırlı imam bile işid islamını onaylıyor,başka bir arap dinden çıkartanın öldürülenin kuranda var diyor,ayetleri referans gösteriyor.


Var öyle reformist müslümler lâkin şu sorunun cevabını veremiyorlar; Yanlış tercüme diyorsunuz ama ana dili Arapça olanlar da mı yanlış tercüme kurbanı ?
1400 yıldır bu yazılı emirlerin tamamı bütün İslam aleminde uygulanagelirken, 21.yy ın ilk çeyreğinde ve sadece 500km güneyimizde-doğumuzda cariye pazarları kurulup tecavüze uğrayan kadınlar recm edilirken,  bir forum yazarının "kellâ (itiraz ediyorum !) bu böyle değil, aslında buralarda çok modern, çok astronomik bilgiler veriliyor, kadınlar baş tacı yapılıyor bıdı bıdı" demesi 1400 yıllık ve 1.5 milyarlık popülasyonu olan İslam için ne ifade ediyor????

Link to post
Sitelerde Paylaş
51 dakika önce, adeist yazdı:


Var öyle reformist müslümler lâkin şu sorunun cevabını veremiyorlar; Yanlış tercüme diyorsunuz ama ana dili Arapça olanlar da mı yanlış tercüme kurbanı ?
1400 yıldır bu yazılı emirlerin tamamı bütün İslam aleminde uygulanagelirken, 21.yy ın ilk çeyreğinde ve sadece 500km güneyimizde-doğumuzda cariye pazarları kurulup tecavüze uğrayan kadınlar recm edilirken,  bir forum yazarının "kellâ (itiraz ediyorum !) bu böyle değil, aslında buralarda çok modern, çok astronomik bilgiler veriliyor, kadınlar baş tacı yapılıyor bıdı bıdı" demesi 1400 yıllık ve 1.5 milyarlık popülasyonu olan İslam için ne ifade ediyor????

Hocam zaten bu reformist müslimler islamı ayakta tutmak için bir çok bahaneler yapıyorlar.İslam o zamanki koşullarında araplar tarafından oluşturulmuş bir dini günümüze uyarlamaya çalışmak açıkça akılsızlıktır.Ve 1400 yıl arabın dinini bizim Türklerin savunması bana garip geliyor.İslam siyasal dindir,çünkügirdiği toplumu araplaştırmıştır.Mısır mesela islamiyet gibi tek tanrılı dinler ortada yokken adamlar piramitleri yapmışlar.Ve Muhammed sapığına efendimiz demeleride saçma,hadi araplar haklı olarak kendileri onların dini önderi gibi görüyorlar,ama bizim Türkler bu Muhammed denilen araba efendimiz demeleri çok saçma,işte İslam çok tehlikeli girdiği toplumu araplaştırır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 dakika önce, Tengrizm yazdı:

Hocam zaten bu reformist müslimler islamı ayakta tutmak için bir çok bahaneler yapıyorlar.İslam o zamanki koşullarında araplar tarafından oluşturulmuş bir dini günümüze uyarlamaya çalışmak açıkça akılsızlıktır.Ve 1400 yıl arabın dinini bizim Türklerin savunması bana garip geliyor.İslam siyasal dindir,çünkügirdiği toplumu araplaştırmıştır.Mısır mesela islamiyet gibi tek tanrılı dinler ortada yokken adamlar piramitleri yapmışlar.Ve Muhammed sapığına efendimiz demeleride saçma,hadi araplar haklı olarak kendileri onların dini önderi gibi görüyorlar,ama bizim Türkler bu Muhammed denilen araba efendimiz demeleri çok saçma,işte İslam çok tehlikeli girdiği toplumu araplaştırır.


Çok bellidir ki ABD isimli seri katil, 1950'lerden bu yana Türkiye başta olmak üzere tüm Orta Doğu coğrafyasını dinle sömürebilmek adına siyasal islamı - soft islamı pompalamaktadır. Menderes'ten bu yana gelen tüm sağ iktidarlar bizden topladıkları vergilerle bu abuk subuk herifleri finanse etmektedir yani ABD'nin kuyusuna su taşımaktadır.
Dolayısıyla kanımca (iyi niyetlileri tenzih ederim) reformist müslimlerin neredeyse tamamı elinde elma şekeriyle ilkokul kapısında bekleyen sapık misali, 1400 senelik islamı allayıp pullayıp cahil halka sunma ve sundukları sahte islamla, halkı kaderci-biatçı-reyizci yaparak ABD'nin dümen suyuna halk olarak komple girmemizi sağlayacaklarına inanıyorlar.
Başarılı olup olmayacaklarını göreceğiz.. 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hocam zaten şuanki hükümet ve Feto bunlar ABD'nin ılımlı islam ve yeşil kuşak projelerinden ibarettir.Zaten sağcı iktidarlar dini kullanırlar ve reformist müslimler de halkı dinle iyice uyutup sahte islamı anlatırlar.Yok barış,yok sevgi dini diye yalanlar ile anlatırlar.Özellikle Nihat hatipoğlu gerçek islamı TV'de asla anlatmaz.Ama gerçek müslüman Cübbeli Ahmet adam islamda hangi pislik varsa anlatıyor.

tarihinde Tengrizm tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Tengrici dostum, bu zırtapozlar gerçek müslimlerden haz etmez. O bakımdan cüppeli tarzı adamlar aslında daha makbuldür. Misal bana sorsan Erbakan mı Tayyip mi diye ben her zaman Erbakanı tercih ederim. Zira kendisi asla %10 un üzerine çıkamamıştır. Gerçek islam ancak %10 oy alabilir çünkü. Ama elma şekerli islam malesef %50 oy alabiliyor. ABD islamı !

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hocam bende Erbakanı seçerdim en azından adamın milli çizgisi vardı,bunlarda milliyetçilikte yok.Gerçek islamı Erbakan temsil etmiyor,ABD islamı dediğiniz gibi yüzde 50 oy alabiliyor.Cübbeli gibi gerçek müslimler zaten ülkemizde sevilmiyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

En azından bazı müslümanlar reformist islam yolunda bir çeşit sorgulama bilincine kavuşuyorlar ama düşünmekten araştırmaktan yoksun insanların islamla beyninin yıkanmaması daha iyi.İnsanlara müslüman olmaları için bir tepside kelime-i şehadet imanın şartları ve islamın şartlarını sunuyorlar her şey bu kadar kolay bunları ön kabul eden insanların hiçbirinin neden diye sorduğunu ben hatırlamıyorum ne de araştırdıklarını...cennet cehennem mantığı şu ödül verirken cömert olmak cezalandırırken şiddetli olmak dolayısıyla beyni yıkanan şahıslar bu döngüden çıkamıyorlar,cezalandıran kim? sözde allah,işte müminler cennet ümidi ve cehennem korkusuyla yaşarlar.Allah=Adalet=Cennet-cehennem=peygamber-kurana uymak onların tek araçları inanç tek kaynakları peygamber ve onun kitabı aslında bizim için kitapta ne yazdığının zerre önemi yoktur sadece bir oyalanma.Kelime-i şehadeti sorgusuzca daha ilk başta kabul eden kişiler işte derler ki allahtan başka ilah yok muhammed onun kulu ve elçisi,kaynak? yok.Ufak atmıyor sonuçta büyük atıyor aynı şunun gibi birinden 5 bin dolar borç alırsanız ödeyemezseniz sizin başınız belada olur ama birinden 5 milyon dolar borç alıp ödeyemezseniz borç aldığınız kişinin yada kurumun da başı belada olur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
15 saat önce, Vefik Sâmi yazdı:

 

Hicretten üç yıl evvel doğduğuna dâir rivayetler vardır. Huneyn savaşında 11 yaşında olmalıdır. İbn-i Abbas alelâde bir kimse değildir. Ashab içerisinde Kur'an tefsiri ve hadis bilgisi noktasında müstesnâ bir yere sâhiptir. Ayrıca, bir çok ünlü müfessir, Kur'an tefsirinde İbn-i Abbas'ın bilgi ve rivayetlerinden istifâde etmiştir. Bildiğiniz üzere hadis rivayetleri de sahabeden itibâren, Tabiin ve Tebe-i Tabiin kanalı ile gelir. İbn-i Abbas'ın Huneyn gününde çocuk yaşta olmasının bir önemi yoktur. Kendisi İslâm peygamberine atfen uyduruk rivayetler nakledecek bir kimse değildir. Ayrıca Ebû Sâid el-Hudri ve İbn-i Abbas kanalı ile gelen Nisâ 24 esbâb-ı nüzûl rivayetleri uydurma olsa idi, Ebu Hanife, İmam Şafii ve İmam Mâlik gibi müçtehidler bunlar üzerinden içtihad oluşturmazlardı.

 

Sizler,  yaşanmış islam ile gelen Kur'an, Sünnet , Hadis ve Fıkıh noktasındaki, algı ve uygulamaların, içinde bulunduğumuz asırdaki hâkim kültürle çelişen taraflarına reddiye dizerek, yeni bir din arayışı içine girmişsiniz. Kendinizi teskin veya kandırma dışında, başta mülümanlar olmak üzere hiç kimseyi iknâ edebilmeniz mümkün değil.

 

Çünki; mızrak çuvala sığmıyor.

 

 

Sayın Vefik Sami,

 

Demek ki işinize geldiği zaman küçük yaştaki çocuğun Huneyn hakkındaki şahitliğini de ,tutarsız ve çelişkili rivayteleri/söylentileri de doğru kabul ediyorsunuz!!!

 

Peki,

1-Hangi hukukta 18 yaştan küçük çocuklar şahitlik yapabilirler?  Savaşa katılamayan ve savaştaki olaylara vakıf olabilecek yaşta olmayan çocuk yaştaki İbni Abbas Huneyn olayı üzerine nasıl şahitlik yapabilir? İslam dini dahil hangi hukuk küçük yaştaki çocukları şahit olarak kabul eder?    

2-Konuyla ilgili İbni Abbas’a ve Said el Hudriye isnat edilen bu rivayetler neden tutarsız ve çelişkilidirl? Tutarsız ve çelişkili rivayetleri/söylentileri doğru kabul etmek hangi akıl ve mantıkla bağdaştırılabilir.Hani ateist vs.zihniyetli siz ve sizin gibi arkadaşlar her zaman akle ve mantığa önem verdiğinizi söylüyorsunuz,ama işinize geldiği için hem Huneyn savaşıyla ilgili bir çocuğun şahitliğini,hem de aynı çocuğa ve Said el Hudri’ye isnat edilen o tutarsız ve çelişkili rivayetleri/söylentileri doğru buluyorsunuz ! Hani nerede akle ve mantığa önem veriyorsunuz? kusura bakmayın bu yöndeki iddialarınız hiç de inandırıcı olmuyor. Yoksa ne bir çocuğun Huneyn olayı hakkındaki şahitliğini,ne de bu kadar uydurma,tutarsız ve çelişikili rivayetleri/söylentileri doğru kabul ederdiniz.!!!

 

Şimdi bu rivayetlerin/söylentilerin nasıl tutarsız ve çelişkili olduğunu gösterelim!

 

a) Henüz savaşın ne olduğunu bilmeyen ve Huneyn savaşına katılamayan çocuk yaştaki İbni Abbas’a isnat edilen üç farklı,tutarsız ve çelişkili rivayetler şöyledir.

 

1-İbni Abbas’a dayandırılan bir rivayete göre,Nisa-24.ayet Huneyn olayı üzerine değil,Mekke den Medine'ye hicret eden ve eşleri Mekke de kalan mü’min kadınlar hakkında inmiştir.

2-Yine çocuk yaştaki İbni Abbas’a isnat edilen başka bir rivayete göre bu ayet Huneyn olayı  üzerine inmiştir.

3-Yine İbni Abbas’a isnat edilen başka bir rivayete göre bu ayet Hayber olayı üzerine inmiştir.

Peki hangisi doğru?

 

B)Said el Hudriye isnat edilen tutarsız ve çelişkili rivayetler!!!

 

1-Yine Said el Hudri’ye isnat edilen bir rivayete göre bu ayet Huneyn olayı üzerine inmiştir.

2-Yine Said el Hudri'ye isnat edilen başka bir rivayete göre Nisa-24.ayet Mekke’den Medine’ye hicret eden ve eşleri Mekke de kalan mü'min kadınlar hakkında inmiştir. Bütün bunları kaynaklarıyla birlikte daha önceki yorumlarımda göstermişimdir.

 

Peki,hangi akıl ve mantıkla böyle tutarsız,çelişkili ve hatta küçük yaştaki bir çocuğa isnat edilen bu tür rivayetleri/söylentileri doğru olarak kabul edebiliyorsunuz? 

Saygılar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...