Jump to content

kuranı rezil eden matematiksel hata nihayet yanıtlandı..


Recommended Posts

6 saat önce, araştırmacı21 yazdı:

Sen, bir önce Beni Kurayzan'ın nasıl antlaşmaya ihanet ettiklerini,Mekke den Medine'ye saldıran müşriklerle nasıl işbirliği yapıp müslümanlara arkadan vurduklarını ve buna rağmen yine de savaşmaya direndiklerini araştırıp öğren,ondan sonra konuş !!!

 

Sen artık iyice zeka özürlü olduğunu tescilledin. Geri zekalı, uyduruk düzmece rivayetlerine mi bakacağım ben senin, dininin kitabı olduğunu söylediğin ana kaynak kabul ettiğin şeye mi bakacağım! Şimdi bir bunu aklın kesmiyor mu? Senin ana kaynak gördüğün yerde anlaşmayı bozmalarından korkarsan sen boz diyor mercimek beyinli! İnsanın da artık sabrının bir sınırı var embesil! Saçma sapan zırvalarınla insanın sabrını taşırıp kötü kötü konuşturursunuz. Ya ben sizin bir utanıp sıkılıp nasıl açıklayacağız bunu diye bir düşündüğünüzü bir kere göreyim be!

 

Ülen biz de olduk bu zıkkımı, biz de müslümdük zamanında. Benim bu tür sorunları nasıl halledeceğim, nasıl açıklayacağım bunları diye gece uykularım kaçar, kıvranırdım be islamı kurtaracağım diye! Sonunda kurtaramayacağımı, benim ondan kurtulmam gerektiğini anladım. Hayır ben böyle dogmatik Müslüm hiç olmadım yahu! Ben islamın sorunlarını görüyor ve bu sorunları nasıl halledeceğim diye beyin sancılarıyla kıvranıyordum Müslüm iken! Hiç böyle dogmatik kabullere prim vermedim.

 

Salak salak zırvaladığın hurmaların sadece dalları budanmış safsatana kargalar bile gülmeye bile tenezzül etmez! Ha, budama mevsimi gelmiş, hayrına budayıverelim allah rızası için demişler! Şu aptalca saçmalamaya gülmek bile israf olur be! Geri zekalı embesil, gövdeleri üzerine bırakmanız diyor! Ya sökersin ağacı, kesersin ya da neyse, ya da gövdesi üzerinde kalır! Bunu da kavrayamayacak kadar küçük mercimek beynine daha da bir şey girebilir mi acaba senin! 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 755
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

5 saat önce, araştırmacı21 yazdı:

 Hür,öldürdüğü o hür kimse yerine; köle,öldürdüğü o köle yerine; kadın,öldürdüğü o kadın yerine kısas olunur.

 

Bu kadar tipik bir mercimek beyin vakasına rast gelmek zordur! Hatta bu mercimek beyini de aştı, hardal beyinli bu yahu!

 

Ülen embesil, iyi ya işte, sorun da tam olarak bu, hür hürü, köle köleyi, dişi dişiyi öldürdüğünde kısas yapabiliyorsun! Hür adam kadını, köleyi öldürdüğünde yapamıyorsun! Yahu sizde hiç mi utanma yok be! Hiç mi insanlık yok, şu kepazeliği, şu rezaleti, şu skandalı göremeyecek kadar nasıl körsünüz siz ülen!

 

Bu cahil çöl yağmacıları ne sayıklıyor ülen, ne hürü ne kölesi, ne dişisi nasıl demiyorsunuz, kal geliyor bana, aklım duruyor, ülen ben bu pasajı okuyunca günlerce gece uyku uyuyamadım, allahımızın kitabında bu nasıl yazar diye kendimi kaybettim be! Beynimden vurulmuşa döndüm, allah bunu nasıl söyler diye be!

 

Allahın filan olmadığını anlayıncaya, bu zırvaları cahil çöl yağmacılarının düzdüğünü anlayıncaya kadar beynim zonk zonk zonkladı be! İnsan bu kadar insanlıktan çıkmaz! Hüre hür, köleye köle dişiye dişi diyor, Müslüm; salla salla gül memeler çağlasın, salla salla yer yerinden oynasın! Rakkas geldi meydâne!

 

İnanılır kepazelik değil! Hüre hür köleye köle dişiye dişi diyor aloooo! Allahınız olsa da bin türlü belanızı elvan elvan, çeşit çeşit verseydi, başka da ne diyeyim.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 19.02.2018 at 07:54, democrossian yazdı:

 

Sen artık iyice zeka özürlü olduğunu tescilledin. Geri zekalı, uyduruk düzmece rivayetlerine mi bakacağım ben senin, dininin kitabı olduğunu söylediğin ana kaynak kabul ettiğin şeye mi bakacağım! Şimdi bir bunu aklın kesmiyor mu? Senin ana kaynak gördüğün yerde anlaşmayı bozmalarından korkarsan sen boz diyor mercimek beyinli! İnsanın da artık sabrının bir sınırı var embesil! Saçma sapan zırvalarınla insanın sabrını taşırıp kötü kötü konuşturursunuz. Ya ben sizin bir utanıp sıkılıp nasıl açıklayacağız bunu diye bir düşündüğünüzü bir kere göreyim be!

 

Ülen biz de olduk bu zıkkımı, biz de müslümdük zamanında. Benim bu tür sorunları nasıl halledeceğim, nasıl açıklayacağım bunları diye gece uykularım kaçar, kıvranırdım be islamı kurtaracağım diye! Sonunda kurtaramayacağımı, benim ondan kurtulmam gerektiğini anladım. Hayır ben böyle dogmatik Müslüm hiç olmadım yahu! Ben islamın sorunlarını görüyor ve bu sorunları nasıl halledeceğim diye beyin sancılarıyla kıvranıyordum Müslüm iken! Hiç böyle dogmatik kabullere prim vermedim.

 

Salak salak zırvaladığın hurmaların sadece dalları budanmış safsatana kargalar bile gülmeye bile tenezzül etmez! Ha, budama mevsimi gelmiş, hayrına budayıverelim allah rızası için demişler! Şu aptalca saçmalamaya gülmek bile israf olur be! Geri zekalı embesil, gövdeleri üzerine bırakmanız diyor! Ya sökersin ağacı, kesersin ya da neyse, ya da gövdesi üzerinde kalır! Bunu da kavrayamayacak kadar küçük mercimek beynine daha da bir şey girebilir mi acaba senin! 

 

Mercimek beyinli,işte kur'an'ın doğru meali aşağıdadır,asıl söylediğiniz şey kur'an'a dübedüz bir iftiradır.Bakınız kur'an'ın doğru mealinin neresinde ''anlaşmayı bozmalarından korkarsan sen boz diyor...''? İşte Kur'an'ın doğru mealinde öyle bir şey yok !!! Ayrıca ben bu sözleri de kullanmazdım,ama artık hak ettin,çünkü saygıyı hak etmeyen bir yaratıksın,şu ana kadar hep hakaret ediyorsun !!!

 

İLGİLİ AYETİN DOĞRU MEALİ !

 

8/58: Ve eğer (sizinle anlaşma yapmış) bir topluluğun anlaşmaya ihanet edeceğini KESİN OLARAK ÖĞRENİRSEN,sen de açık ve adil bir tutumla anlaşmanın artık geçersiz olduğunu resmen kendilerine bildir ki,iki taraf da durumdan tam haberdar olsun.Doğrusu Allah, hainleri asla sevmez.’’şeklindedir.

 

Aşağıdaki tefsir metinlerinde de aynen ‘’…kesin olarak öğrenirsen…’’ deniliyor.

 

والخوف مستعار للعلم ، أي وإما تعلمن من قوم معاهدين لك نقض عهد فيما سيأتي بما يلوح لك منهم من الدلائل ( فانبذ إليهم ) أي فاطرح إليهم عهدهم ،  (تفسير الألوسي )

وإما تخافن من قوم خيانة بيان لأحكام المشرفين إلى نقض العهد ، إثر بيان [ ص: 3022 ] الناقضين له بالفعل . و ( الخوف ) مستعار للعلم ، أي : وإما تعلمن من قوم من المعاهدين نقض عهد فيما سيأتي ، بما لاح لك منهم من دلائل الغدر ، ومخايل الشر (تفسير القاسمي) .

الثانية : قال ابن العربي : فإن قيل كيف يجوز نقض العهد مع خوف الخيانة ، والخوف ظن لا يقين معه ، فكيف يسقط يقين العهد مع ظن الخيانة . فالجواب من وجهين : أحدهما - أن الخوف قد يأتي بمعنى اليقين ، كما قد يأتي الرجاء بمعنى العلم ، قال الله تعالى : ما لكم لا ترجون لله وقارا . الثاني - إذا ظهرت آثار الخيانة وثبتت دلائلها ، وجب نبذ العهد لئلا [ ص: 390 ] يوقع التمادي عليه في الهلكة ، وجاز إسقاط اليقين هنا ضرورة.... وقال الأزهري : معناه إذا عاهدت قوما فعلمت منهم النقض بالعهد فلا توقع بهم سابقا إلى النقض حتى تلقي إليهم أنك قد نقضت العهد والمواعدة ، فيكونوا في علم النقض مستويين (تفسير القرطبي)

 

,

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, araştırmacı21 yazdı:

anlaşmayı bozmalarından korkarsan sen boz diyor.

eğer mesele çeviriyse

وَإِمَّا تَخَافَنَّ مِن قَوْمٍ خِيَانَةً فَانبِذْ إِلَيْهِمْ عَلَى سَوَاء إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ الخَائِنِينَ

kırmızı olan( خَافَ korkmak) kesin olarak korkarsan yazıyor yani endişe edersen denebilir bilirsen yazmıyor.mavi kısımda fenbiz (( نَبَذَ ) anlaşmayı bozmakنَبْذُ العَهْدِ : نَقْضُهُ )

eğer bir kavmin ihanetinden kesin olarak korkarsan onların anlaşmalarını aynen terket allah ihanet edenleri sevmez.(ne menem bir şey)

ben böyle çevirdim kurana göre elbette müslümanlar haklı olacak aksinin olması söz konusu olabilir mi ama şüpheci bakan birisi böyle düşünmez kuran müslümanların kaynağıdır.

Dinler tanrıları her zaman inananlarının arkasındadır her devlette bunun propagandasını vatandaşa yapar iyi niyet sömürüsüyle insanları aptallaştırır yada kandırır ve günümüze uydurur sonuçta insanlar savaşmaya/mücadeleye devam eder karşı tarafı haksız göstermek nasıl bir duygu sömürüsüdür en kötüsü ben bunu kabul ediyorum onu kabul etmiyorumu da ekleyince hadi kolay gelsin.Ben şahsen bu algı yönetimini yapanları takdir ediyorum zaten kimisi kanar onlara yazık, kimisi kanıyormuş gibi yapar ama ne olursa olsun değişmeyen çıkarlardır.

tarihinde tonyukukcuk tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben etrafıma bakıyorum da çoktan kültürel bir islam söz konusu insanların bilmediği şeylere inanma kapasitesine bakınca dinlerin de" tuzak" hatta" dine hapsetmek" olması dolayısıyla gelecek için hiç iyi düşüncelerim yok en azından türkiye için,ahlak denilen şeyin dinlerden kurtarılması gerek bu ancak felsefeyle olabilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
1. ve immâ : amma, fakat ... olduğu zaman
2. tehâfenne : mutlaka, kesinlikle korkarsın
3. min kavmin : bir kavimden
4. hiyâneten : ihanet etmek
5. fenbiz (fe inbiz) : o zaman at, anlaşmayı boz, artık iptal et
6. ileyhim : onlara
7. alâ sevâ'in : eşitlik (doğruluk) üzere
8. inne allâhe : muhakkak ki Allah
9. lâ yuhıbbu el hâinîne : hainleri (ihanet eden kimseleri) sevmez

 

1 - İmam İskender Ali Mihr: Ve fakat bir kavmin, (ahde) ihanetinden kesinlikle korkarsan artık eşitlik üzerine ahdlerini iptal et (onlara at). Muhakkak ki Allah, hainleri (ihanet edenleri) sevmez.
2 - Diyanet İşleri: (Antlaşma yaptığın) bir kavmin hainlik etmesinden korkarsan, sen de antlaşmayı bozduğunu aynı şekilde onlara bildir. Çünkü Allah, hainleri sevmez.
3 - Abdul Metin Saruhan: "(Antlaşma yaptığın) Bir kavmin hainlik yapmasından korkarsan, sen de (onlarla yaptığın ahdi) aynı şekilde bozduğunu kendilerine bildir. Çünkü Allah hainleri sevmez."
4 - Abdulbaki Gölpınarlı: Bir topluluğun hâinlikte bulunacağından korkarsan aradaki muahedeyi boz ve bunu, yâni iki tarafın da bir sözle bağlı olmadığını onlara bildir. Şüphe yok ki Allah, hâinleri sevmez.
5 - Abdullah Parlıyan: Beri yandan eğer kendisiyle antlaşma yapmış bulunduğun bir topluluğun, hainlik etmesinden kaygı duyman için ortada makul sebebler varsa sen de buna bir karşılık olarak onlarla, yaptığın antlaşmayı bozup yüzlerine at. Çünkü Allah asla hainleri sevmez.
6 - Adem Uğur: (Antlaşma yaptığın) bir kavmin hainlik yapmasından korkarsan, sen de (onlarla yaptığın ahdi) aynı şekilde bozduğunu kendilerine bildir. Çünkü Allah, hainleri sevmez.
7 - Ahmed Hulusi: Şayet bir topluluğun ihanetinden endişen varsa, anlaşmayı geçersiz saydığını önceden onlara bildir! Muhakkak ki Allâh ihanet edenleri sevmez.
8 - Ahmet Tekin: Antlaşma yaptığın bir milletin, antlaşmalarına riayet etmediklerinin, hıyanet ettiklerinin belirtilerini görürsen, sen de aynı şekilde antlaşmayı ihlâl edip bozduğunu kendilerine bildir. Allah antlaşmaları ihlâl edenleri, hâinleri sevmez.
9 - Ahmet Varol: Bir topluluğun hıyanet etmesinden korkarsan açık ve adil bir tutumla antlaşmalarını önlerine at. (Savaş açmadan önce antlaşmalarını geçersiz saydığını kendilerine bildir). Şüphesiz Allah hainleri sevmez.
10 - Ali Bulaç: Eğer bir kavmin ihanet edeceğinden kesin olarak korkarsan, sen de açık ve adil bir tutumla (onlarla olan anlaşma metnini ve diplomatik ilişkiyi) at. Gerçekten Allah, ihanet edenleri sevmez.
11 - Ali Fikri Yavuz: Eğer seninle muahede yapan bir kavimden de sözleşmeye aykırı bir hainlik alâmeti duyarsan, savaş açmadan önce ahidlerini reddettiğini doğruca kendilerine ilân et. Çünkü Allah, hainleri sevmez.
12 - Ali Ünal: Seninle anlaşma yapmış bir toplulukta anlaşmaya aykırı davrandıklarını ortaya koyan bir ihanet alâmeti tesbit edersen, onlara karşı bir tutum belirlemeden önce anlaşmanın artık geçersiz olduğunu resmen kendilerine bildir ki, iki taraf da durumdan tam haberdar olsun. Doğrusu Allah, hainleri asla sevmez.
13 - Bayraktar Bayraklı: Bir kavmin ihanet etmesinden korkarsan, sen de aynı şekilde onlarla yaptığın antlaşmayı onlara at; çünkü Allah, ihanet edenleri sevmez.
14 - Bekir Sadak: Eger bir toplulugun anlasmaya hiyanet etmesinden korkarsan, sen de onlara karsi anlasmayi bozarak ayni sekilde davran. Dogrusu Allah hainleri sevmez. *
15 - Celal Yıldırım: Eğer bir milletin hıyanetinden endişe ederseniz eşit ölçülere göre sen de anlaşmayı bozup (yüzlerine) at! Çünkü Allah, elbette hâinleri sevmez.
16 - Cemal Külünkoğlu: Eğer (antlaşma yaptığın) bir kavmin ihanet etmesinden korkarsan; sen de onlara karşı aynı şekilde davran (antlaşmayı boz). Şüphesiz ki Allah hainleri sevmez.
17 - Diyanet İşleri (eski): Eğer bir topluluğun anlaşmaya hıyanet etmesinden korkarsan, sen de onlara karşı anlaşmayı bozarak aynı şekilde davran. Doğrusu Allah hainleri sevmez.
18 - Diyanet Vakfi: (Antlaşma yaptığın) bir kavmin hainlik yapmasından korkarsan, sen de (onlarla yaptığın ahdi) aynı şekilde bozduğunu kendilerine bildir. Çünkü Allah, hainleri sevmez.
 
19 - Edip Yüksel: Bir topluluğun ihaneti seni endişelendiriyorsa, sen de aynı şekilde (diplomatik ilişkiyi kesip) at. Kuşkusuz ALLAH hainleri sevmez.
20 - Elmalılı Hamdi Yazır: Her hangi bir kavmden de bir hıyanet endişe edersen evvel emirde (nebzet) ahidlerini reddettiğini düpe düz kendilerini bildir, çünkü Allah hainleri sevmez
21 - Elmalılı (sadeleştirilmiş): Eğer bir kavmin hiyanetinden endişe edersen, hemen doğrudan doğruya antlaşmayı bozduğunu kendilerine bildir; çünkü Allah hainleri sevmez.
22 - Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2): Eğer bir kavmin, sözleşmeye aykırı bir hainlik yapmasından korkarsan, savaştan önce aynı şekilde antlaşmayı bozduğunu kendilerine bildir. Çünkü Allah hainleri sevmez.
23 - Gültekin Onan: Eğer bir kavmin ihanet edeceğinden kesin olarak korkarsan, sen de açık ve adil bir tutumla (onlarla olan anlaşma metnini ve diplomatik ilişkiyi) at. Gerçekten Tanrı, ihanet edenleri sevmez.
24 - Harun Yıldırım: Bir kavmin ihanet etmesinden endişe edersen sen de onlara aynı şekilde davran. Muhakkak ki Allah hainleri sevmez.
25 - Hasan Basri Çantay: Eğer (muaahede eden) bir kavmin haainliğini (ahdine sadakatsizliğini anlayarak bu cihetden) kat'î endîşeye düşersen (evvelâ) hak ve adalet üzere (keyfiyyeti) kendilerine (bildir ve ahidlerini) at. Çünkü Allah haainleri sevmez.
26 - Hayrat Neşriyat: Eğer (seninle andlaşma yapan) bir kavmin hâinlik etmesinden gerçekten korkarsan, artık eşit olarak (onlarla yaptığın andlaşmayı bozduğunu) kendilerine (açıkça bildirerek andlaşmalarını kaldır) at! Muhakkak ki Allah, hâinleri sevmez.
27 - İbni Kesir: Eğer bir kavmin hiyanet etmesinden korkarsan; sen de onlara karşı aynı şekilde davran. Muhakkak ki Allah; hainleri sevmez.
28 - İlyas Yorulmaz: Eğer aranızda antlaşma olan bir topluluğun sana hainlik etmesinden korkarsan, onların yaptıklarına denk olarak antlaşmalarını boz. Muhakkak ki Allah hainlik edenleri sevmez.
29 - Kadri Çelik: Eğer bir kavmin ihanet edeceğinden korkarsan, sen de aynı şekilde (anlaşmayı geçersiz sayıp) at. Gerçekten Allah, ihanet edenleri sevmez.
30 - Muhammed Esed: beri yandan, eğer (kendisiyle andlaşma yapmış bulunduğun) bir topluluğun ihanet etmesinden kaygı duyman için ortada makul sebep varsa, sen de buna karşılık olarak onlarla yaptığın andlaşmayı boz: çünkü, Allah asla hainleri sevmez!
31 - Mustafa İslamoğlu: Ve eğer (aranızda anlaşma bulunan) bir toplumun ihanetinden haklı nedenlerle kaygıya kapılırsan, durumu dengelemek için onlarla yaptığın anlaşmayı geçersiz ilan et: unutma ki Allah hainleri sevmez!
32 - Ömer Nasuhi Bilmen: Ve eğer bir kavmin hiyânet edeceğinden kat'iyyen korkar isen ahdlerini kendilerine açıkça müsâvâat üzere at. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ hâin olanları sevmez.
33 - Ömer Öngüt: Bir kavmin (andlaşmayı bozmak hususunda) hâinlik yapmasından çekinirsen, sen de hak ve adaletle (onların seninle yaptıkları andlaşmayı) aynı şekilde onlara at (andlaşmayı bozduğunu onlara bildir). Şüphesiz ki Allah hâinlik yapanları sevmez.
34 - Şaban Piriş: Eğer bir topluluğun hıyanetinden korkarsan onlarla yapılan antlaşmayı kendilerine at. Çünkü Allah hainleri sevmez.
35 - Sadık Türkmen: (antlaşma yaptığın) bir kavmin, hainlik etmesinden endişe edersen, sen de antlaşmayı bozduğunu aynı şekilde onlara bildir. Çünkü Allah hainleri sevmez.
36 - Seyyid Kutub: Eğer antlaşmalı bir toplumun anlaşmasını bozacağından endişeli isen, aranızdaki antlaşmayı, karşılıklılık ilkesi uyarınca açıkça yüzlerine fırlat. Çünkü, Allah ihanet edenleri sevmez.
37 - Suat Yıldırım: Seninle sözleşme yapan bir millette sözleşmeye aykırı bir hainlik alameti tesbit edersen, savaş açmadan önce anlaşmanın artık geçersiz kaldığını ilan et ki bunu bilme hususunda iki taraf da eşit olsun. Çünkü Allah hainleri asla sevmez.
38 - Süleyman Ateş: Bir kavmin, (andlaşmaya) hiyânet etmesinden korkarsan, sen de (onlarla yaptığın andlaşmayı) aynı şekilde onlara at; çünkü Allâh; hâinleri sevmez.
39 - Tefhim-ul Kuran: Eğer bir kavmin ihanet edeceğinden kesin olarak korkarsan, sen de açık ve adil bir tutumla (onlarla olan anlaşma metnini ve diplomatik ilişkiyi yüzlerine) at. Gerçekten Allah, ihanet edenleri sevmez.
40 - Ümit Şimşek: Eğer bir kavmin hainliğinden endişe edecek olursan, antlaşmayı feshettiğini açıkça ve âdil biçimde onlara bildir. Muhakkak ki Allah hainleri sevmez.
41 - Yaşar Nuri Öztürk: Eğer bir topluluktan hıyanet kuşkusu duyarsan, antlaşmaya bağlı kalmayacağını aynı şekilde sen de onlara bildir. Allah, hainlik edenleri sevmez.



En çok kıvıran "kaygı duyman için ortada makul sebep varsa" eklentisi yapmış. Hiçbiri KESİN OLARAK ÖĞRENİRSEN dememiş !
Şimdi 41 tane kelli felli ilahiyatçı bir ayeti tercüme edememiş mi diyeceğiz?
Üstelik şer-i devlet idaresinde kullanılacak kanun hükmündeki bir ayeti !
Bu iş nereye varacak çok merak ediyorum.

 
Link to post
Sitelerde Paylaş
5 saat önce, araştırmacı21 yazdı:

KESİN OLARAK ÖĞRENİRSEN

 

Böyle uydurma anlamlar verirseniz mercimek beyini de hak edersiniz fazlasını da. Böyle anlama gelecek bir kelime kesinlikle orada geçmiyor. 

 

Benim yanıt vermeme kalmadan arkadaşlar ayrıntılı yanıt vermişler. Benim diyeceğim; yalan söylemeye siz hiç mi utanmıyorsunuz? Apaçık tehaf (korkmak) kelimesi gözüne gire gire yazıyorken, ülen kör olsan gözünün içine yine girer ben buradayım der be! Nasıl bu kadar utanmaz yalancılarsınız siz hayret! İnsanda bir yüz olur da kızarır yalan söylerken!

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 21.02.2018 at 17:51, democrossian yazdı:

 

Böyle uydurma anlamlar verirseniz mercimek beyini de hak edersiniz fazlasını da. Böyle anlama gelecek bir kelime kesinlikle orada geçmiyor. 

 

Benim yanıt vermeme kalmadan arkadaşlar ayrıntılı yanıt vermişler. Benim diyeceğim; yalan söylemeye siz hiç mi utanmıyorsunuz? Apaçık tehaf (korkmak) kelimesi gözüne gire gire yazıyorken, ülen kör olsan gözünün içine yine girer ben buradayım der be! Nasıl bu kadar utanmaz yalancılarsınız siz hayret! İnsanda bir yüz olur da kızarır yalan söylerken!

 

Bakıyorum ki senin gibi Arapçayı bilmeyen,ama evire çevire kıt bir Arapçayla bir yerden tahaf kelimesinin sadece bir anlamını çıkarabilmiş bir arkadaşından yararlanmaya çalışmışsınız.Yani bu kelimenin yerine göre Arapçada kaç anlama geldiğinden ne senin ne de o arkadaşın haberi bile yok !                                                                                                                                                                                                                                                                             İşte bunun Arapçada kaç anlama geldiğini ve özellikle söz konusu ayetteki anlamı ne olduğunu aşağıda kaynaklarıyla birlikte size göstereceğim ki o attığınız hava kursağınızda kalsın!!!

ÖNCE AYETİN DOĞRU MEALİNİVERELİM !

8/58: Ve eğer (sizinle anlaşma yapmış) bir toluluğun anlaşmaya ihanet edeceğini kesin olarak öğrenirsen,sen de açık ve adil bir tutumla anlaşmanın artık geçersiz olduğunu resmen kendilerine bildir ki,iki taraf da durumdan tam haberdar olsun.Doğrusu Allah, hainleri asla sevmez.’’şeklindedir.

Aşağıdaki tefsir metinlerinde de aynen ‘’…kesin olarak öğrenirsen…’’ deniliyor.

والخوف مستعار للعلم ، أي وإما تعلمن من قوم معاهدين لك نقض عهد فيما سيأتي بما يلوح لك منهم من الدلائل ( فانبذ إليهم ) أي فاطرح إليهم عهدهم ،  (تفسير الألوسي )

وإما تخافن من قوم خيانة بيان لأحكام المشرفين إلى نقض العهد ، إثر بيان [ ص: 3022 ] الناقضين له بالفعل . و ( الخوف ) مستعار للعلم ، أي : وإما تعلمن من قوم من المعاهدين نقض عهد فيما سيأتي ، بما لاح لك منهم من دلائل الغدر ، ومخايل الشر (تفسير القاسمي) .

الثانية : قال ابن العربي : فإن قيل كيف يجوز نقض العهد مع خوف الخيانة ، والخوف ظن لا يقين معه ، فكيف يسقط يقين العهد مع ظن الخيانة . فالجواب من وجهين : أحدهما - أن الخوف قد يأتي بمعنى اليقين ، كما قد يأتي الرجاء بمعنى العلم ، قال الله تعالى : ما لكم لا ترجون لله وقارا . الثاني - إذا ظهرت آثار الخيانة وثبتت دلائلها ، وجب نبذ العهد لئلا [ ص: 390 ] يوقع التمادي عليه في الهلكة ، وجاز إسقاط اليقين هنا ضرورة.... وقال الأزهري : معناه إذا عاهدت قوما فعلمت منهم النقض بالعهد فلا توقع بهم سابقا إلى النقض حتى تلقي إليهم أنك قد نقضت العهد والمواعدة ، فيكونوا في علم النقض مستويين (تفسير القرطبي)

 

Her dilde bazı kelimelerin yerine göre farklı anlamlara da geldiğindiğini herhalde ne sen bilirsin, ne de o arkadaşların! Ayrıca daha önce Arapçadaki alfabe harflerinden biri olan hemzeye bile elif demiştiniz,Arapçada tekil bir ifade olan ‘’ولد’’çoğul olarak anlatmıştınız,bi de Kur’an’ın Arapçasını vs.bilirim diye saçmalayınca,senden Arapça bir metnin tercümesini ve latince harfleriyle nahv gramer ilmine göre yazmanı istemiştim,ama üzerinde belki bir ay geçiyor hala cevap veremediniz.Peki Arapçayı nasıl biliyorsun,kimi kandırmaya çalışıyorsun?   

 

İşte Aşağıda kaynaklarıyla birlikte bu ayette geçen tehaf kelimesinin ne anlama geldiğini gösteriyorum.

 

1-Bakınız,aşağıdaki Arapça tefsirlerinde ne deniliyor. 

(والخوف مستعار للعلم ، أي وإما تعلمن من قوم معاهدين لك نقض عهد’vel havfu mustearun minel ilmi,ey ve imma te’lemunne min kavmin muahidine leke nekda ahdin…’’yani tehaf kökü olan havf kelimesi,ilimden müstear bir ifade olup anlamı,’’kendileriyle anlaşma yaptığın bir topluluğun anlaşmayı bozduğunu öğrendiğin zaman sen de açık ve adil bir tutumla anlaşmanın artık geçersiz olduğunu resmen kendilerine bildir…….’’ deniliyor.                                

 Bkz: Tefsirul Alusi-Tefsirul Kasımı’’

------------------------------

2- (- أن الخوف قد يأتي بمعنى اليقين ) ‘’ İnnel havfe kad ye’ti bi ma’nal yakin’’ şüphesiz havf,kelimesi ’’kesin bilmek’’ anlamına da gelir…’’

Bkz: Tefsirul Kurtubi de,İbni Arabi,El Ezheri’’

-------------------------------

3- Aşağıda ‘’El mu’cemu Arabi ve el mu’cemul vasit ‘’adlı lugat kitaplarında ne deniliyor?

خاف الشّيء

توقَّعه ، علِمه وتيقّنه :- { وَإِنِ امْرَأَةٌ خَافَتْ مِنْ بَعْلِهَا نُشُوزًا أَوْ إِعْرَاضًا }.

 

’Hafeş şey’e,’’BİR ŞEYİ ORTAYA ÇIKARDI,KESİN OLARAK BİLDİ.

 

المعجم: عربي   Bkz: El Mu’cemu: Arabi’’

-------------------------------------

4-

خَاف

و خَاف علم وتيقَّن .   ‘’ Ve hafe,alime ve teyakkane’’ Yani bildi,yakinen,kesin olarak.

 

وفي التنزيل العزيز : النساء آية 128 وَإِنِ امْرَأَةٌ خَافَتْ مِنْ بَعْلِهَا نُشُوزًا أَوْ إِعْرَاضًا

 

المعجم: المعجم الوسيط  Bkz: El mu’cemul vasit’’

İşte o arkadaşlarınızın açıklamaları bile bu gerçeği değiştiremez.!!! 

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 dakika önce, araştırmacı21 yazdı:

 

Bakıyorum ki senin gibi Arapçayı bilmeyen,ama evire çevire kıt bir Arapçayla bir yerden tahaf kelimesinin sadece bir anlamını çıkarabilmiş bir arkadaşından yararlanmaya çalışmışsınız.Yani bu kelimenin yerine göre Arapçada kaç anlama geldiğinden ne senin ne de o arkadaşın haberi bile yok !                                                                                                                                                                                                                                                                             İşte bunun Arapçada kaç anlama geldiğini ve özellikle söz konusu ayetteki anlamı ne olduğunu aşağıda kaynaklarıyla birlikte size göstereceğim ki o attığınız hava kursağınızda kalsın!!!

ÖNCE AYETİN DOĞRU MEALİNİVERELİM !

8/58: Ve eğer (sizinle anlaşma yapmış) bir toluluğun anlaşmaya ihanet edeceğini kesin olarak öğrenirsen,sen de açık ve adil bir tutumla anlaşmanın artık geçersiz olduğunu resmen kendilerine bildir ki,iki taraf da durumdan tam haberdar olsun.Doğrusu Allah, hainleri asla sevmez.’’şeklindedir.

Aşağıdaki tefsir metinlerinde de aynen ‘’…kesin olarak öğrenirsen…’’ deniliyor.

والخوف مستعار للعلم ، أي وإما تعلمن من قوم معاهدين لك نقض عهد فيما سيأتي بما يلوح لك منهم من الدلائل ( فانبذ إليهم ) أي فاطرح إليهم عهدهم ،  (تفسير الألوسي )

وإما تخافن من قوم خيانة بيان لأحكام المشرفين إلى نقض العهد ، إثر بيان [ ص: 3022 ] الناقضين له بالفعل . و ( الخوف ) مستعار للعلم ، أي : وإما تعلمن من قوم من المعاهدين نقض عهد فيما سيأتي ، بما لاح لك منهم من دلائل الغدر ، ومخايل الشر (تفسير القاسمي) .

الثانية : قال ابن العربي : فإن قيل كيف يجوز نقض العهد مع خوف الخيانة ، والخوف ظن لا يقين معه ، فكيف يسقط يقين العهد مع ظن الخيانة . فالجواب من وجهين : أحدهما - أن الخوف قد يأتي بمعنى اليقين ، كما قد يأتي الرجاء بمعنى العلم ، قال الله تعالى : ما لكم لا ترجون لله وقارا . الثاني - إذا ظهرت آثار الخيانة وثبتت دلائلها ، وجب نبذ العهد لئلا [ ص: 390 ] يوقع التمادي عليه في الهلكة ، وجاز إسقاط اليقين هنا ضرورة.... وقال الأزهري : معناه إذا عاهدت قوما فعلمت منهم النقض بالعهد فلا توقع بهم سابقا إلى النقض حتى تلقي إليهم أنك قد نقضت العهد والمواعدة ، فيكونوا في علم النقض مستويين (تفسير القرطبي)

 

Her dilde bazı kelimelerin yerine göre farklı anlamlara da geldiğindiğini herhalde ne sen bilirsin, ne de o arkadaşların! Ayrıca daha önce Arapçadaki alfabe harflerinden biri olan hemzeye bile elif demiştiniz,Arapçada tekil bir ifade olan ‘’ولد’’çoğul olarak anlatmıştınız,bi de Kur’an’ın Arapçasını vs.bilirim diye saçmalayınca,senden Arapça bir metnin tercümesini ve latince harfleriyle nahv gramer ilmine göre yazmanı istemiştim,ama üzerinde belki bir ay geçiyor hala cevap veremediniz.Peki Arapçayı nasıl biliyorsun,kimi kandırmaya çalışıyorsun?   

 

İşte Aşağıda kaynaklarıyla birlikte bu ayette geçen tehaf kelimesinin ne anlama geldiğini gösteriyorum.

 

1-Bakınız,aşağıdaki Arapça tefsirlerinde ne deniliyor. 

(والخوف مستعار للعلم ، أي وإما تعلمن من قوم معاهدين لك نقض عهد’vel havfu mustearun minel ilmi,ey ve imma te’lemunne min kavmin muahidine leke nekda ahdin…’’yani tehaf kökü olan havf kelimesi,ilimden müstear bir ifade olup anlamı,’’kendileriyle anlaşma yaptığın bir topluluğun anlaşmayı bozduğunu öğrendiğin zaman sen de açık ve adil bir tutumla anlaşmanın artık geçersiz olduğunu resmen kendilerine bildir…….’’ deniliyor.                                

 Bkz: Tefsirul Alusi-Tefsirul Kasımı’’

------------------------------

2- (- أن الخوف قد يأتي بمعنى اليقين ) ‘’ İnnel havfe kad ye’ti bi ma’nal yakin’’ şüphesiz havf,kelimesi ’’kesin bilmek’’ anlamına da gelir…’’

Bkz: Tefsirul Kurtubi de,İbni Arabi,El Ezheri’’

-------------------------------

3- Aşağıda ‘’El mu’cemu Arabi ve el mu’cemul vasit ‘’adlı lugat kitaplarında ne deniliyor?

خاف الشّيء

توقَّعه ، علِمه وتيقّنه :- { وَإِنِ امْرَأَةٌ خَافَتْ مِنْ بَعْلِهَا نُشُوزًا أَوْ إِعْرَاضًا }.

 

’Hafeş şey’e,’’BİR ŞEYİ ORTAYA ÇIKARDI,KESİN OLARAK BİLDİ.

 

المعجم: عربي   Bkz: El Mu’cemu: Arabi’’

-------------------------------------

4-

خَاف

و خَاف علم وتيقَّن .   ‘’ Ve hafe,alime ve teyakkane’’ Yani bildi,yakinen,kesin olarak.

 

وفي التنزيل العزيز : النساء آية 128 وَإِنِ امْرَأَةٌ خَافَتْ مِنْ بَعْلِهَا نُشُوزًا أَوْ إِعْرَاضًا

 

المعجم: المعجم الوسيط  Bkz: El mu’cemul vasit’’

İşte o arkadaşlarınızın açıklamaları bile bu gerçeği değiştiremez.!!! 

sözlük manası var bir de ayeti tefsir etmek yorumlamak var , sözlük diyor ki korkmak endişelenmek elbette diyorum müslümanlara göre müslümanlar haklıdır eğer cidden bir delille endişe ettilerse ihanetten o zaman mesele yok fakat biz böyle düşünmek zorunda değiliz müslümanlar zaten allahla kendilerini meşrulaştırmıştır düşünmek gerek kuranı sorgusuz kaynak kabul ediyorsun.ifk hadisesinde ayşeye arka çıkan bir kitap müslümanlara siz iyi zanda bulunsaydınız ya ve 4 şahit getirmeli değilmiydiler getirmezlerse allah katında zalimdirler,bak şuna,ben şöyle derim insanların dedikodusu eleştirilmiş gayet haklı fakat burada ayşeye arka çıkan allah savaşta da müminlerin yanında ama ismi var cismi yok, olunca oluyor aslında değil mi 4 şahit..belki cidden ayşe suçsuzdur ben bilemem orasını fakat allah kehanette bulunma tanrısı mı yada allah dedikoduları aydınlatmakla mı görevli eleştirisi haklıdır.peygamber bükücü yahudiler şöyle demiştir sen ve rabbin gidin savaşın bu cidden süper bir söz oysa insanların savaşmak için cesaret bağlamında tanrıya ihtiyacı vardır,insanlar tanrı adına savaşmayı nasıl da kendileri için kullanmıştır peygamber de biliyor emek olmadan yemek olmaz ne gerek bir adet allah yehova yada neyse...:smashfreak:

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 21.02.2018 at 17:02, adeist yazdı:
1. ve immâ : amma, fakat ... olduğu zaman
2. tehâfenne : mutlaka, kesinlikle korkarsın
3. min kavmin : bir kavimden
4. hiyâneten : ihanet etmek
5. fenbiz (fe inbiz) : o zaman at, anlaşmayı boz, artık iptal et
6. ileyhim : onlara
7. alâ sevâ'in : eşitlik (doğruluk) üzere
8. inne allâhe : muhakkak ki Allah
9. lâ yuhıbbu el hâinîne : hainleri (ihanet eden kimseleri) sevmez

 

1 - İmam İskender Ali Mihr: Ve fakat bir kavmin, (ahde) ihanetinden kesinlikle korkarsan artık eşitlik üzerine ahdlerini iptal et (onlara at). Muhakkak ki Allah, hainleri (ihanet edenleri) sevmez.
2 - Diyanet İşleri: (Antlaşma yaptığın) bir kavmin hainlik etmesinden korkarsan, sen de antlaşmayı bozduğunu aynı şekilde onlara bildir. Çünkü Allah, hainleri sevmez.
3 - Abdul Metin Saruhan: "(Antlaşma yaptığın) Bir kavmin hainlik yapmasından korkarsan, sen de (onlarla yaptığın ahdi) aynı şekilde bozduğunu kendilerine bildir. Çünkü Allah hainleri sevmez."
4 - Abdulbaki Gölpınarlı: Bir topluluğun hâinlikte bulunacağından korkarsan aradaki muahedeyi boz ve bunu, yâni iki tarafın da bir sözle bağlı olmadığını onlara bildir. Şüphe yok ki Allah, hâinleri sevmez.
5 - Abdullah Parlıyan: Beri yandan eğer kendisiyle antlaşma yapmış bulunduğun bir topluluğun, hainlik etmesinden kaygı duyman için ortada makul sebebler varsa sen de buna bir karşılık olarak onlarla, yaptığın antlaşmayı bozup yüzlerine at. Çünkü Allah asla hainleri sevmez.
6 - Adem Uğur: (Antlaşma yaptığın) bir kavmin hainlik yapmasından korkarsan, sen de (onlarla yaptığın ahdi) aynı şekilde bozduğunu kendilerine bildir. Çünkü Allah, hainleri sevmez.
7 - Ahmed Hulusi: Şayet bir topluluğun ihanetinden endişen varsa, anlaşmayı geçersiz saydığını önceden onlara bildir! Muhakkak ki Allâh ihanet edenleri sevmez.
8 - Ahmet Tekin: Antlaşma yaptığın bir milletin, antlaşmalarına riayet etmediklerinin, hıyanet ettiklerinin belirtilerini görürsen, sen de aynı şekilde antlaşmayı ihlâl edip bozduğunu kendilerine bildir. Allah antlaşmaları ihlâl edenleri, hâinleri sevmez.
9 - Ahmet Varol: Bir topluluğun hıyanet etmesinden korkarsan açık ve adil bir tutumla antlaşmalarını önlerine at. (Savaş açmadan önce antlaşmalarını geçersiz saydığını kendilerine bildir). Şüphesiz Allah hainleri sevmez.
10 - Ali Bulaç: Eğer bir kavmin ihanet edeceğinden kesin olarak korkarsan, sen de açık ve adil bir tutumla (onlarla olan anlaşma metnini ve diplomatik ilişkiyi) at. Gerçekten Allah, ihanet edenleri sevmez.
11 - Ali Fikri Yavuz: Eğer seninle muahede yapan bir kavimden de sözleşmeye aykırı bir hainlik alâmeti duyarsan, savaş açmadan önce ahidlerini reddettiğini doğruca kendilerine ilân et. Çünkü Allah, hainleri sevmez.
12 - Ali Ünal: Seninle anlaşma yapmış bir toplulukta anlaşmaya aykırı davrandıklarını ortaya koyan bir ihanet alâmeti tesbit edersen, onlara karşı bir tutum belirlemeden önce anlaşmanın artık geçersiz olduğunu resmen kendilerine bildir ki, iki taraf da durumdan tam haberdar olsun. Doğrusu Allah, hainleri asla sevmez.
13 - Bayraktar Bayraklı: Bir kavmin ihanet etmesinden korkarsan, sen de aynı şekilde onlarla yaptığın antlaşmayı onlara at; çünkü Allah, ihanet edenleri sevmez.
14 - Bekir Sadak: Eger bir toplulugun anlasmaya hiyanet etmesinden korkarsan, sen de onlara karsi anlasmayi bozarak ayni sekilde davran. Dogrusu Allah hainleri sevmez. *
15 - Celal Yıldırım: Eğer bir milletin hıyanetinden endişe ederseniz eşit ölçülere göre sen de anlaşmayı bozup (yüzlerine) at! Çünkü Allah, elbette hâinleri sevmez.
16 - Cemal Külünkoğlu: Eğer (antlaşma yaptığın) bir kavmin ihanet etmesinden korkarsan; sen de onlara karşı aynı şekilde davran (antlaşmayı boz). Şüphesiz ki Allah hainleri sevmez.
17 - Diyanet İşleri (eski): Eğer bir topluluğun anlaşmaya hıyanet etmesinden korkarsan, sen de onlara karşı anlaşmayı bozarak aynı şekilde davran. Doğrusu Allah hainleri sevmez.
18 - Diyanet Vakfi: (Antlaşma yaptığın) bir kavmin hainlik yapmasından korkarsan, sen de (onlarla yaptığın ahdi) aynı şekilde bozduğunu kendilerine bildir. Çünkü Allah, hainleri sevmez.
 
19 - Edip Yüksel: Bir topluluğun ihaneti seni endişelendiriyorsa, sen de aynı şekilde (diplomatik ilişkiyi kesip) at. Kuşkusuz ALLAH hainleri sevmez.
20 - Elmalılı Hamdi Yazır: Her hangi bir kavmden de bir hıyanet endişe edersen evvel emirde (nebzet) ahidlerini reddettiğini düpe düz kendilerini bildir, çünkü Allah hainleri sevmez
21 - Elmalılı (sadeleştirilmiş): Eğer bir kavmin hiyanetinden endişe edersen, hemen doğrudan doğruya antlaşmayı bozduğunu kendilerine bildir; çünkü Allah hainleri sevmez.
22 - Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2): Eğer bir kavmin, sözleşmeye aykırı bir hainlik yapmasından korkarsan, savaştan önce aynı şekilde antlaşmayı bozduğunu kendilerine bildir. Çünkü Allah hainleri sevmez.
23 - Gültekin Onan: Eğer bir kavmin ihanet edeceğinden kesin olarak korkarsan, sen de açık ve adil bir tutumla (onlarla olan anlaşma metnini ve diplomatik ilişkiyi) at. Gerçekten Tanrı, ihanet edenleri sevmez.
24 - Harun Yıldırım: Bir kavmin ihanet etmesinden endişe edersen sen de onlara aynı şekilde davran. Muhakkak ki Allah hainleri sevmez.
25 - Hasan Basri Çantay: Eğer (muaahede eden) bir kavmin haainliğini (ahdine sadakatsizliğini anlayarak bu cihetden) kat'î endîşeye düşersen (evvelâ) hak ve adalet üzere (keyfiyyeti) kendilerine (bildir ve ahidlerini) at. Çünkü Allah haainleri sevmez.
26 - Hayrat Neşriyat: Eğer (seninle andlaşma yapan) bir kavmin hâinlik etmesinden gerçekten korkarsan, artık eşit olarak (onlarla yaptığın andlaşmayı bozduğunu) kendilerine (açıkça bildirerek andlaşmalarını kaldır) at! Muhakkak ki Allah, hâinleri sevmez.
27 - İbni Kesir: Eğer bir kavmin hiyanet etmesinden korkarsan; sen de onlara karşı aynı şekilde davran. Muhakkak ki Allah; hainleri sevmez.
28 - İlyas Yorulmaz: Eğer aranızda antlaşma olan bir topluluğun sana hainlik etmesinden korkarsan, onların yaptıklarına denk olarak antlaşmalarını boz. Muhakkak ki Allah hainlik edenleri sevmez.
29 - Kadri Çelik: Eğer bir kavmin ihanet edeceğinden korkarsan, sen de aynı şekilde (anlaşmayı geçersiz sayıp) at. Gerçekten Allah, ihanet edenleri sevmez.
30 - Muhammed Esed: beri yandan, eğer (kendisiyle andlaşma yapmış bulunduğun) bir topluluğun ihanet etmesinden kaygı duyman için ortada makul sebep varsa, sen de buna karşılık olarak onlarla yaptığın andlaşmayı boz: çünkü, Allah asla hainleri sevmez!
31 - Mustafa İslamoğlu: Ve eğer (aranızda anlaşma bulunan) bir toplumun ihanetinden haklı nedenlerle kaygıya kapılırsan, durumu dengelemek için onlarla yaptığın anlaşmayı geçersiz ilan et: unutma ki Allah hainleri sevmez!
32 - Ömer Nasuhi Bilmen: Ve eğer bir kavmin hiyânet edeceğinden kat'iyyen korkar isen ahdlerini kendilerine açıkça müsâvâat üzere at. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ hâin olanları sevmez.
33 - Ömer Öngüt: Bir kavmin (andlaşmayı bozmak hususunda) hâinlik yapmasından çekinirsen, sen de hak ve adaletle (onların seninle yaptıkları andlaşmayı) aynı şekilde onlara at (andlaşmayı bozduğunu onlara bildir). Şüphesiz ki Allah hâinlik yapanları sevmez.
34 - Şaban Piriş: Eğer bir topluluğun hıyanetinden korkarsan onlarla yapılan antlaşmayı kendilerine at. Çünkü Allah hainleri sevmez.
35 - Sadık Türkmen: (antlaşma yaptığın) bir kavmin, hainlik etmesinden endişe edersen, sen de antlaşmayı bozduğunu aynı şekilde onlara bildir. Çünkü Allah hainleri sevmez.
36 - Seyyid Kutub: Eğer antlaşmalı bir toplumun anlaşmasını bozacağından endişeli isen, aranızdaki antlaşmayı, karşılıklılık ilkesi uyarınca açıkça yüzlerine fırlat. Çünkü, Allah ihanet edenleri sevmez.
37 - Suat Yıldırım: Seninle sözleşme yapan bir millette sözleşmeye aykırı bir hainlik alameti tesbit edersen, savaş açmadan önce anlaşmanın artık geçersiz kaldığını ilan et ki bunu bilme hususunda iki taraf da eşit olsun. Çünkü Allah hainleri asla sevmez.
38 - Süleyman Ateş: Bir kavmin, (andlaşmaya) hiyânet etmesinden korkarsan, sen de (onlarla yaptığın andlaşmayı) aynı şekilde onlara at; çünkü Allâh; hâinleri sevmez.
39 - Tefhim-ul Kuran: Eğer bir kavmin ihanet edeceğinden kesin olarak korkarsan, sen de açık ve adil bir tutumla (onlarla olan anlaşma metnini ve diplomatik ilişkiyi yüzlerine) at. Gerçekten Allah, ihanet edenleri sevmez.
40 - Ümit Şimşek: Eğer bir kavmin hainliğinden endişe edecek olursan, antlaşmayı feshettiğini açıkça ve âdil biçimde onlara bildir. Muhakkak ki Allah hainleri sevmez.
41 - Yaşar Nuri Öztürk: Eğer bir topluluktan hıyanet kuşkusu duyarsan, antlaşmaya bağlı kalmayacağını aynı şekilde sen de onlara bildir. Allah, hainlik edenleri sevmez.



En çok kıvıran "kaygı duyman için ortada makul sebep varsa" eklentisi yapmış. Hiçbiri KESİN OLARAK ÖĞRENİRSEN dememiş !
Şimdi 41 tane kelli felli ilahiyatçı bir ayeti tercüme edememiş mi diyeceğiz?
Üstelik şer-i devlet idaresinde kullanılacak kanun hükmündeki bir ayeti !
Bu iş nereye varacak çok merak ediyorum.

 

 

Zaten sorunun kaynağı mevcut meallerdeki hatalardır,öyle inanıyorum ki,meallerdeki hatalar olmasaydı belki biz bugün burada bu konuları tartışmazdık.Eğer bütün mevcut mealler aynı şeyi söylüyorsa yine yanlış olabilir,çünkü bir çok meal adeta birbirinin kopyası gibidir.Ayrıca bir çok yerde meallerdeki çeviriler,kur'an'ın Arapça ayetlerinin metniyle hiç uyuşmadığı da bir gerçektir.Bakınız,ayette geçen (  تَخَافَنَّ ) 'tehafenne'' yerine göre farklı anlamlarda geldiğini hem bazı tefsirlerden,hem lugatlardan democrossian rumuzlu arkadaşa göstermişim. Lütfen,orayı bi gözden geçirin.O tefsir ve Arapça lugatları görmezden gelmeyin.Zira bazı kelimelerin,bir kaç anlamı vardır.cümlenin veya ayetin siyak ve sibakana göre anlamları değişebilir. !!!  

Ayrıca söylemek istemezdim,ama ister inanın ister inanmayın,benim acizane (YDS.Arapçadan puanım A düzeyindedir.) 

Link to post
Sitelerde Paylaş
18 dakika önce, araştırmacı21 yazdı:

 

Zaten sorunun kaynağı mevcut meallerdeki hatalardır,öyle inanıyorum ki,meallerdeki hatalar olmasaydı belki biz bugün burada bu konuları tartışmazdık.Eğer bütün mevcut mealler aynı şeyi söylüyorsa yine yanlış olabilir,çünkü bir çok meal adeta birbirinin kopyası gibidir.Ayrıca bir çok yerde meallerdeki çeviriler,kur'an'ın Arapça ayetlerinin metniyle hiç uyuşmadığı da bir gerçektir.Bakınız,ayette geçen (  تَخَافَنَّ ) 'tehafenne'' yerine göre farklı anlamlarda geldiğini hem bazı tefsirlerden,hem lugatlardan democrossian rumuzlu arkadaşa göstermişim. Lütfen,orayı bi gözden geçirin.O tefsir ve Arapça lugatları görmezden gelmeyin.Zira bazı kelimelerin,bir kaç anlamı vardır.cümlenin veya ayetin siyak ve sibakana göre anlamları değişebilir. !!!  

Ayrıca söylemek istemezdim,ama ister inanın ister inanmayın,benim acizane (YDS.Arapçadan puanım A düzeyindedir.) 

Ama arapça düzeyiniz bunlar kadar iyi değildir.:0_80cbc_37a71a73_L:

Link to post
Sitelerde Paylaş

Orada kesin olarak korkmak yazması ve eşit üzere anlaşmayı boz yazmasıyla anlamamız gereken bunun bir sebebe dayandığıdır.Kurana inanırsan zaten müslümanlar haklıdır ve meşrudur, böyle bir durumda olağan yada olağandışı herşeyi toptan iman ile kabul etmek gerekir yani güvenmek gerekir bunlar allah katındandır allah doğru söylemiştir asıl sorun farklı açıdan bakarsan başlıyor yani inanmazsan.

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 saat önce, tonyukukcuk yazdı:

sözlük manası var bir de ayeti tefsir etmek yorumlamak var , sözlük diyor ki korkmak endişelenmek elbette diyorum müslümanlara göre müslümanlar haklıdır eğer cidden bir delille endişe ettilerse ihanetten o zaman mesele yok fakat biz böyle düşünmek zorunda değiliz müslümanlar zaten allahla kendilerini meşrulaştırmıştır düşünmek gerek kuranı sorgusuz kaynak kabul ediyorsun.ifk hadisesinde ayşeye arka çıkan bir kitap müslümanlara siz iyi zanda bulunsaydınız ya ve 4 şahit getirmeli değilmiydiler getirmezlerse allah katında zalimdirler,bak şuna,ben şöyle derim insanların dedikodusu eleştirilmiş gayet haklı fakat burada ayşeye arka çıkan allah savaşta da müminlerin yanında ama ismi var cismi yok, olunca oluyor aslında değil mi 4 şahit..belki cidden ayşe suçsuzdur ben bilemem orasını fakat allah kehanette bulunma tanrısı mı yada allah dedikoduları aydınlatmakla mı görevli eleştirisi haklıdır.peygamber bükücü yahudiler şöyle demiştir sen ve rabbin gidin savaşın bu cidden süper bir söz oysa insanların savaşmak için cesaret bağlamında tanrıya ihtiyacı vardır,insanlar tanrı adına savaşmayı nasıl da kendileri için kullanmıştır peygamber de biliyor emek olmadan yemek olmaz ne gerek bir adet allah yehova yada neyse...:smashfreak:

 

Sayın tonyukukcuk, 

Lütfen,neden sadece '' korkmak,endişelenmek'' anlamını göstermişsiniz ? Arapça sözlüklerinde sadece bu iki anlam mı var,başka anlamı yok mu? neden bu kelime ile ilgili gösterdiğim tefsir ve sözlük anlamına da değinmemişsiniz ? 

Bakınız,(تخافن ) '' fiili muzari olup,'' خوف '' havf''kökünden türemiştir, aşağıda tefsirlerden başka iki Arapça sözlüklerden alıntısını yaptığım metinlerde de bu ifadenin, ''BİLMEK,YAKİNEN BİLMEK,YAKİN ETMEK gibi anlamlara da geldiğini görüyoruz! Ama her nedense sadece ''korku ve endişe'' anlamını göstermişsiniz ! Yani bunun başka anlamları da yok mu? Lütfen aşağıdaki Arapça sözlüklerin renkli yerleri de gözden geçirin,bunun başka anlamları var mı yok mu?  

خاف الشّيء

توقَّعه ، علِمه وتيقّنه    ‘’hafeş şey’e’’ tevekka’ahu, ALİMEHU VE  TEYAKKANEHU ''   

                                                                                                                                                                                                 

{ وَإِنِ امْرَأَةٌ خَافَتْ مِنْ بَعْلِهَا نُشُوزًا أَوْ إِعْرَاض

 

المعجم: عربي عامة  ‘’el Mu’cem,Arabi’’

-------------------------------------------------

خَاف

خَاف خَاف خَوْفًا ، ومَخافةً ، وخِيفةً : توقَّعَ حلولَ مكروه أو فَوْتَ محبوب

ويقال : خافه على كذا ، وخاف منه ، وخاف عليه

فهو خائف . والجمع : خُوَّف ، وخُيَّفٌ

والمفعول : مَخُوفٌ

و خَاف فَزِع

و خَاف علم وتيقَّن   ‘’Ve hafe,ALİME VE TEYAKKANE‘’  

 

وفي التنزيل العزيز : النساء آية 128 وَإِنِ امْرَأَةٌ خَافَتْ مِنْ بَعْلِهَا نُشُوزًا أَوْ إِعْرَاضًا

المعجم: المعجم الوسيط   ‘’el Mu’cem el vasıyt’’

 

Ayrıca 4 şahit hz.Aişe’ye has bir durum değil,herhangi bir kadına da zina kazfı vs.yapılınca yine 4 şahit gereklidir!!! Konuyu bizzat kur’an'dan da öğrenebilirsiniz !!!

Saygılar.

 

 

 

 

    • اللهَ

    المعجم: عربي عامة

  1. خاف الشّيء
    • توقَّعه ، علِمه وتيقّنه :- { وَإِنِ امْرَأَةٌ خَافَتْ مِنْ بَعْلِهَا نُشُوزًا أَوْ إِعْرَاضًا }.

    المعجم: عربي عامة

  2. خَاف
    • خَاف خَاف خَوْفًا ، ومَخافةً ، وخِيفةً : توقَّعَ حلولَ مكروه أو فَوْتَ محبوب . 
      ويقال : خافه على كذا ، وخاف منه ، وخاف عليه . 
      فهو خائف . والجمع : خُوَّف ، وخُيَّفٌ . 
      والمفعول : مَخُوفٌ . 
      و خَاف فَزِع . 
      و خَاف علم وتيقَّن . 
      وفي التنزيل العزيز : النساء آية 128 وَإِنِ امْرَأَةٌ خَافَتْ مِنْ بَعْلِهَا نُشُوزًا أَوْ إِعْرَاضًا ) ) .

    المعجم: المعجم الوسيط

Link to post
Sitelerde Paylaş
49 dakika önce, Tengrizm yazdı:

Ama arapça düzeyiniz bunlar kadar iyi değildir.:0_80cbc_37a71a73_L:

 

Bunun gibiler,kur'an'ı kerimi uydurma rivayetlere göre yorumluyorlar,ben de gerekirse sana yine Arapça olan tefsirlerden ve Arap araştırmacılarından dünyanın küre şeklinde olduğunu söyleyenleri gösterebilirim.Ayrıca bunlar böyle söyleyince,bütün Araplar da böyle mi söylüyor?  Yani şahıslar kanıt ve referans olamaz,kanıt bizzat kur'an'ın kendisidir, uydurma rivayetler değil.Acizane ben,ne bunlara,ne de uydurma rivayetlere bakarım, ben direk kur'an dan ne anlıyorsam,ona inanır ve onu söylemeye çalışırım.  

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 dakika önce, araştırmacı21 yazdı:

 

Bunun gibiler,kur'an'ı kerimi uydurma rivayetlere göre yorumluyorlar,ben de gerekirse sana yine Arapça olan tefsirlerden ve Arap araştırmacılarından dünyanın küre şeklinde olduğunu söyleyenleri gösterebilirim.Ayrıca bunlar böyle söyleyince,bütün Araplar da böyle mi söylüyor?  Yani şahıslar kanıt ve referans olamaz,kanıt bizzat kur'an'ın kendisidir, uydurma rivayetler değil.Acizane ben,ne bunlara,ne de uydurma rivayetlere bakarım, ben direk kur'an dan ne anlıyorsam,ona inanır ve onu söylemeye çalışırım.  

Sayın araştırmacı

Adamlar kuranı referans alarak bunları söylüyorlar.Üçüncü videonun başında adam ne diyor.Kurandan ayet vererek cennetin genişliği gökyüzü kadardır diyor.Ve bunun gibiler hadislere göre değil,bizzat kurana göre yorumluyorlar.Kadın dövme ayeti birinci videodaki adam nisa 34 ayetini söylüyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
33 dakika önce, araştırmacı21 yazdı:

 

Sayın tonyukukcuk, 

Lütfen,neden sadece '' korkmak,endişelenmek'' anlamını göstermişsiniz ? Arapça sözlüklerinde sadece bu iki anlam mı var,başka anlamı yok mu? neden bu kelime ile ilgili gösterdiğim tefsir ve sözlük anlamına da değinmemişsiniz ? 

Bakınız,(تخافن ) '' fiili muzari olup,'' خوف '' havf''kökünden türemiştir, aşağıda tefsirlerden başka iki Arapça sözlüklerden alıntısını yaptığım metinlerde de bu ifadenin, ''BİLMEK,YAKİNEN BİLMEK,YAKİN ETMEK gibi anlamlara da geldiğini görüyoruz! Ama her nedense sadece ''korku ve endişe'' anlamını göstermişsiniz ! Yani bunun başka anlamları da yok mu? Lütfen aşağıdaki Arapça sözlüklerin renkli yerleri de gözden geçirin,bunun başka anlamları var mı yok mu?  

خاف الشّيء

توقَّعه ، علِمه وتيقّنه    ‘’hafeş şey’e’’ tevekka’ahu, ALİMEHU VE  TEYAKKANEHU ''   

                                                                                                                                                                                                 

{ وَإِنِ امْرَأَةٌ خَافَتْ مِنْ بَعْلِهَا نُشُوزًا أَوْ إِعْرَاض

 

المعجم: عربي عامة  ‘’el Mu’cem,Arabi’’

-------------------------------------------------

خَاف

خَاف خَاف خَوْفًا ، ومَخافةً ، وخِيفةً : توقَّعَ حلولَ مكروه أو فَوْتَ محبوب

ويقال : خافه على كذا ، وخاف منه ، وخاف عليه

فهو خائف . والجمع : خُوَّف ، وخُيَّفٌ

والمفعول : مَخُوفٌ

و خَاف فَزِع

و خَاف علم وتيقَّن   ‘’Ve hafe,ALİME VE TEYAKKANE‘’  

 

وفي التنزيل العزيز : النساء آية 128 وَإِنِ امْرَأَةٌ خَافَتْ مِنْ بَعْلِهَا نُشُوزًا أَوْ إِعْرَاضًا

المعجم: المعجم الوسيط   ‘’el Mu’cem el vasıyt’’

 

Ayrıca 4 şahit hz.Aişe’ye has bir durum değil,herhangi bir kadına da zina kazfı vs.yapılınca yine 4 şahit gereklidir!!! Konuyu bizzat kur’an'dan da öğrenebilirsiniz !!!

Saygılar.

 

 

 

 

 

    • اللهَ

    المعجم: عربي عامة

  1. خاف الشّيء
    • توقَّعه ، علِمه وتيقّنه :- { وَإِنِ امْرَأَةٌ خَافَتْ مِنْ بَعْلِهَا نُشُوزًا أَوْ إِعْرَاضًا }.

    المعجم: عربي عامة

  2. خَاف
    • خَاف خَاف خَوْفًا ، ومَخافةً ، وخِيفةً : توقَّعَ حلولَ مكروه أو فَوْتَ محبوب . 
      ويقال : خافه على كذا ، وخاف منه ، وخاف عليه . 
      فهو خائف . والجمع : خُوَّف ، وخُيَّفٌ . 
      والمفعول : مَخُوفٌ . 
      و خَاف فَزِع . 
      و خَاف علم وتيقَّن . 
      وفي التنزيل العزيز : النساء آية 128 وَإِنِ امْرَأَةٌ خَافَتْ مِنْ بَعْلِهَا نُشُوزًا أَوْ إِعْرَاضًا ) ) .

    المعجم: المعجم الوسيط

 

tekid nunuyla gelmiş kesin korkmak buna dayalı olarak emin olmak anlarım fakat tekid nunu ve aynısı üzere olmasaydı böyle anlamam için bir sebep olmazdı ben sezgisel olarak kesin bir hissiyatta olmak şeklinde anlıyorum ve takdir emir mercine bırakılmış ve fenbiz yazıyor yani onlar sana ihanet etmeden sen önce anlaşmayı boz yazıyor.direk eğer biliyorsan(arefe) ihanetlerini sen anlaşmayı boz demiyor sezgisel bir durum söz konusu.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
11 saat önce, tonyukukcuk yazdı:

tekid nunuyla gelmiş kesin korkmak buna dayalı olarak emin olmak anlarım fakat tekid nunu ve aynısı üzere olmasaydı böyle anlamam için bir sebep olmazdı ben sezgisel olarak kesin bir hissiyatta olmak şeklinde anlıyorum ve takdir emir mercine bırakılmış ve fenbiz yazıyor yani onlar sana ihanet etmeden sen önce anlaşmayı boz yazıyor.direk eğer biliyorsan(arefe) ihanetlerini sen anlaşmayı boz demiyor sezgisel bir durum söz konusu.

 

 

Sevgili kardeşim, o tekid nunu kesin bilmek için de geçerlidir,yani ayet diyor ki,kesin olarak bunu öğrenirsen sen de anlaşmayı bozduğunu onlara ilet.Yani kesin bilmiyorsan böyle bir şey yapma anlamı çıkıyor. Ayrıca bu çok önemli bir konudur,sırf korktu veya endişe ettiği için, böyle bir anlaşmayı bozmanın bir mantığı var mı? Delil ve senetsiz bir şeye nasıl karar verilebilir?   

Bakınız geenel anlamda kur'an ne diyor ?

İsra-36:  ( ولا تقف ما ليس لك به علم إن السمع والبصر والفؤاد كل أولئك كان عنه مسئولا ( 36 )

 

17/36-Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeye dayanıp karar verme.Çünkü kulak,göz,akıl/beyin,evet bunların hepsi (verdiğin karar,vardığın sonuçtan) sorumludur/sorguya çekilecektir.''  

Yunus-36-Onların çoğu,ancak zanna uyuyorlar.Şüphe yok ki zan, hiçbir surette gerçeğin yerine geçemez. Şüphe yok ki Allah, onlar ne yapıyorlarsa hepsini bilir.''   Zan etmek,endişe etmek vs. aynı durumlardır, bunlarla hareket edilemez! Kur'an hem bu durumu eleştirecek,kesin bir bilgiye sahip olmadığın bir şey hakkında karar verme,ardına düşme diyecek,hem de sırf endişe ettiğin veya korktuğun için anlaşmayı boz diyecek,böyle bir şey olur mu???

İşte görüldüğü üzere kur'an,bu vb.nice ayetlerle kesin bir bilgiye dayanmayan her şeyi reddeder, bu konumuz da buna dahildir.çünkü ayetin verdiği mesaj geneldir.

Saygılar.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, araştırmacı21 yazdı:

 

Sevgili kardeşim, o tekid nunu kesin bilmek için de geçerlidir,yani ayet diyor ki,kesin olarak bunu öğrenirsen sen de anlaşmayı bozduğunu onlara ilet.Yani kesin bilmiyorsan böyle bir şey yapma anlamı çıkıyor. Ayrıca bu çok önemli bir konudur,sırf korktu veya endişe ettiği için, böyle bir anlaşmayı bozmanın bir mantığı var mı? Delil ve senetsiz bir şeye nasıl karar verilebilir?   

Bakınız geenel anlamda kur'an ne diyor ?

İsra-36:  ( ولا تقف ما ليس لك به علم إن السمع والبصر والفؤاد كل أولئك كان عنه مسئولا ( 36 )

 

17/36-Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeye dayanıp karar verme.Çünkü kulak,göz,akıl/beyin,evet bunların hepsi (verdiğin karar,vardığın sonuçtan) sorumludur/sorguya çekilecektir.''  

Yunus-36-Onların çoğu,ancak zanna uyuyorlar.Şüphe yok ki zan, hiçbir surette gerçeğin yerine geçemez. Şüphe yok ki Allah, onlar ne yapıyorlarsa hepsini bilir.''   Zan etmek,endişe etmek vs. aynı durumlardır, bunlarla hareket edilemez! Kur'an hem bu durumu eleştirecek,kesin bir bilgiye sahip olmadığın bir şey hakkında karar verme,ardına düşme diyecek,hem de sırf endişe ettiğin veya korktuğun için anlaşmayı boz diyecek,böyle bir şey olur mu???

İşte görüldüğü üzere kur'an,bu vb.nice ayetlerle kesin bir bilgiye dayanmayan her şeyi reddeder, bu konumuz da buna dahildir.çünkü ayetin verdiği mesaj geneldir.

Saygılar.

 

 

sezgiye dayalıdır kurana göre ahtleşilen kimseler güvenilir değil zaten enfal 56

Link to post
Sitelerde Paylaş
22 saat önce, Tengrizm yazdı:

Sayın araştırmacı

Adamlar kuranı referans alarak bunları söylüyorlar.Üçüncü videonun başında adam ne diyor.Kurandan ayet vererek cennetin genişliği gökyüzü kadardır diyor.Ve bunun gibiler hadislere göre değil,bizzat kurana göre yorumluyorlar.Kadın dövme ayeti birinci videodaki adam nisa 34 ayetini söylüyor.

 

Sayın Tengrizm,

Ayette‘’Cennetin genişliği arz ve semalar kadardır’’ deniliyorsa,buradan dünyanın düz olduğunun anlamını nereden ve nasıl çıkarabiliriz?                Cennetin genişliği,dünya,gezegenler,güneş,yıldızlar,galaksiler vs.bütün gök cisimlerinin uzay boşluğunda kendi hacimleriyle kapladıkları yer kadar geniştir demek.Yani cennetin genişliği dünyanın,gezegenlerin,güneşin ve bütün yıldızların çapları kadar olacaktır. Peki buradan dünyanın düz olduğu nasıl anlaşılabilir? Bu üçüncü videodaki adam dünya üzerindeki,dağları, tepeleri,vadileri,ırmak ve denizleri görmüyor mü? Bunlar varsa,dünya nasıl düz olur?

Yani kur’an,dağlardan,tepelerden,vadilerden,ırmaklardan,denizlerden vs.söz ediyorsa, demek ki kur’an’a göre de dünya düz değildir!!!

 

Dünyanın hem küre şeklinde,hem de hareket ettiğini gösteren bazı ayetler şöyledir.

 

Naziat-30-31:

30-31: Ve onun/semanın ardından yeryüzünü yuvarlatarak (geoit şeklinde) bir düzene koydu; Ondan da suyunu ve otlağını çıkarıverdi.’’ 

Kuranın yeryüzü hakkında nasıl bir tasvir yaptığını Naziat suresi 30. ayetten öğrenelim.

والارض بعد ذلك دحيها

http://www.kuranmeali.org/79/naziat_suresi/30.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx

"Yuvarlattı" kelimesi "dahv" kelimesinden türüyor, bu kelime en ünlü arapça sözlük olan Lisanul Arab'ta "yuvarlaklık, yuvarlatmak, yumurta, deve kuşu yumurtası" olarak çevriliyor.

1400 yıl önceki bir insana dünyanın şeklini "EN KISA VE EN PRATİK" anlatmak istesem, herkesin anlayacağı dilden dünya üzerinde bulabileceğim ve tüm insanlar tarafından bilinen en güzel örnek yumurta olurdu, yuvarlatılmış ama tam yuvarlak değil nispeten biraz üstten basık yandan şişkin. Ayette de aynen böyle söyleniyor zaten.

------------------------

Aşağıda da,kur’an ayetlerinden deliller getirerek hem dünyanın,hem de diğer gök cisimlerinin küresel bir yapıya sahip olduğunu,ya da çembersel bir şekilleri vardır ve bunu inkar edenlerin ancak cahiller olduklarını söyleyen bazı ünlü alimler !

 

1-İbni Teymiye, 2-İbni Abbas,3-İbnil Kayyım el Cevzi,4-İbni Hazm,5-İmam Ebul Hasan vs.....

 

Bunun sonunda,İbni Hazm şöyle diyor,ilim sıfatını alan hiçbir müslüman alim,dünyanın küre şeklinde olduğunu inkar etmemiştir, ، بل البراهين من القرآن والسنة قد 

جاءت بتكويرها..Bilakis,Kur’an ve sahih sünnetin bütün delilleri dünyanın küre şeklinde olduğunu göstermektedir,diyor.

 

الأدلة على كروية الأرض - إسلام ويب - مركز الفتوى

‘’Dünyanın küre şeklinde olduğuna daire deliller !  (مركز الفتوى)

 

قال شيخ الإسلام ابن تيمية في (مجموع الفتاوى): نفى بعض الجهال أن تكون الأفلاك- الكون والارض والكواكب والنجوم  مستديرة، فمنهم من ينفي ذلك جزما، ومنهم من ينفي الجزم به على كل أحد، وكلاهما جهل. فمن أين له نفي ذلك أو نفي العلم به عن جميع الخلق، ولا دليل له على ذلك إلا ما قد يفهمه بفهمه الناقص. هذا وقد ثبت بالكتاب والسنة وإجماع علماء الأمة أن الأفلاك-يعني الكون والارص مستديرة، قال الله تعالى: وَهُوَ الَّذِي خَلَقَ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ. وقال تعالى: لَا الشَّمْسُ يَنبَغِي لَهَا أَن تُدْرِكَ الْقَمَرَ وَلَا اللَّيْلُ سَابِقُ النَّهَارِ وَكُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ. قال ابن عباس: في فلكة مثل فلكة المغزل. وهكذا هو في لسان العرب الفلك الشيء المستدير.. وقال تعالى: يكور الليل على النهار ويكور النهار على الليل. والتكوير هو التدوير.. ومنه قيل للكرة: كرة، وهي الجسم المستدير، ولهذا يقال للأفلاك: كروية الشكل.. ومنه الحديث: إن الشمس والقمر يكوران يوم القيامة.. وقال تعالى: الشمس والقمر بحسبان. مثل حسبان الرحا. وقال: ما ترى في خلق الرحمن من تفاوت. وهذا إنما يكون فيما يستدير من أشكال الأجسام دون المضلعات من المثلث أو المربع أو غيرهما فإنه يتفاوت لأن زواياه مخالفة لقوائمه، والجسم المستدير متشابه الجوانب والنواحي ليس بعضه مخالفا لبعض. انتهى.

ثم أورد بعض نصوص السنة، وأردف ذلك بأقوال من حكى الإجماع على كروية الأرض، فقال: وأما إجماع العلماء، فقال الإمام أبو الحسين أحمد بن جعفر بن المنادي من أعيان العلماء المشهورين بمعرفة الآثار والتصانيف الكبار في فنون العلوم الدينية من الطبقة الثانية من أصحاب أحمد: لا خلاف بين العلماء أن السماء على مثال الكرة... قال: وكذلك أجمعوا على أن الأرض بجميع حركاتها من البر والبحر مثل الكرة. قال: ويدل عليه أن الشمس والقمر والكواكب لا يوجد طلوعها وغروبها على جميع من في نواحي الأرض في وقت واحد بل على المشرق قبل المغرب. انتهى.

وقال ابن القيم في مفتاح دار السعادة: الطائفة الثانية رأت مقابلة هؤلاء برد كل ما قالوه من حق وباطل، وظنوا أن من ضرورة تصديق الرسل رد ما علمه هؤلاء بالعقل الضروري وعلموا مقدماته بالحس، فنازعوهم فيه وتعرضوا لإبطاله، بمقدمات جدلية لا تغني من الحق شيئا، وليتهم مع هذه الجناية العظيمة لم يضيفوا ذلك إلى الرسل بل زعموا أن الرسل جاءوا بما يقولونه فساء ظن أولئك الملاحدة بالرسل، وظنوا أنهم هم أعلم وأعرف منهم... والذي سلطهم على ذلك جحد هؤلاء لحقهم ومكابرتهم إياهم على ما لا يمكن المكابرة عليه مما هو معلوم لهم بالضرورة، كمكابرتهم إياهم في كون الأفلاك كروية الشكل والأرض كذلك. انتهى.

وقال ابن حزم في الفصل: إن أحداً من أئمة المسلمين المستحقين لاسم الإمامة بالعلم رضي الله عنهم لم ينكروا تكوير الأرض، ولا يحفظ لأحد منهم في دفعه كلمة، بل البراهين من القرآن والسنة قد جاءت بتكويرها... انتهى. وراجع للمزيد من الفائدة الفتاوى ذوات الأرقام التالية: 26538، 115461، 22383.

-----------------------

Dünyanın hareketine vurgu yapan bazı ayetler!

Zumer-5:

5: O,gökleri ve yeri/bütün kainatı hak bir gaye için,(yerli yerince sabit bir sistem üzerinde) yaratmıştır. Sürekli olarak (dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesiyle) geceyi gündüzün üzerine dolar, gündüzü de gecenin üzerine dolar. (Kendi sistemiyle birlikte) Güneşi ve ayı da emri altında hizmetinize sunmuştur. Ve bunlardan her biri (dünya,ay,gezegenler,güneş ve bütün gök cisimleri uzay boşluğunda) belirli bir süreye kadar akıp gitmektedir. İyi bilin ki O,mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.''deniliyor.

(Not:  ( الشمس - القمر - خَلَقَ السَّمَاوَاتِ - وَالْأَرْضَ ) ifadesinde zaten‘’Semavat/yani bütün gök cisimleri, Arz, Ay ve Güneş’in isimleri ayete geçiyor.Bu nedenle            (كُلٌّ يَجْرِي )‘’Küllün’’kelimesiyle de bunların tümü ifade ediliyor…) 

 

Neml-88: Ve sen dağları görüyorsun da onları (her an) donmuş/hareketsiz sanırsın; Halbuki onlar (sürekli) bulutlar gibi hareket ederler (dünya ile beraber dönerler): Bu,her şeyi mükemmel bir nizama bağlayan Allah'ın sanatıdır.Hiç şüphe yok ki,yaptığınız her şeyden haberdar olan da yine O'dur. 

 

Bu ayet,kıyamet kopmaya başladığında dağların yerlerinden sökülüp havaya toz duman halinde savrulmasından söz etmiyor,çünkü o zaman ne insanlar yaşayabiliyor,ne de bunları gözleriyle görebiliyorlar. Oysa ayette onları görüyorsun,ama durağan sanıyorsun diyor. Şayet o gün insanlar yaşıyorsa,bile bunların hareketsiz olduğunu gözleriyle görecek. Yani bu ayet, evren yaratıldığından beri dünyanın dağlarla birlikte bir düzen ve denge halinde hareket halinde olduğundan söz ediyor.Kıyamet kopmaya başladığı zaman ise dünyada ve evrende bir yıkım ve bozulma,büyük bir felaket ve kaos söz konusu olup,her şey alt üst olur.Oysa Neml-88.ayette bunun tam bir tersi anlatılıyor.Yani dağların ve dolayısıyla dünyanın bir düzen ve denge halinde döndüğüne vurgu yapıldıktan sonra bu her şeyi mükemmel bir nizama bağlayan Allah'ın sanatıdır ifadesinin kullanılması ve ayetin ilk cümlesinde bulunan‘’Sen dağları görüyorsun da onları donmuş ve hareketsiz sanırsın’’ şeklindeki ifade bu hareketin kıyametin kopması anındaki olayla hiçbir alakası olmadığını açıkça gösteriyor.Eğer o gün insanlar yaşıyorsa,bunu gözleriyle göreceğinden dağları hareketsiz sanmaları söz konusu olamayacak!. İşte bir çok yerde olduğu gibi bu ayet de cümlei mu’taride olup,87 ile 89.ayetler arasına girip,kıyamet kopmadan önceki dünyanın ve dağların hareketlerinden,üzerindeki denge ve düzeninden ve bir zaman gelecektir ki,bu denge ve düzenin bozulacağından,yani kıyametin kopacağından insanı haberdar etmektedir.

 

Yasin-40: Ne güneşin (aynı yörüngeye girip) aya yetişmesi (onu yutması) mümkün olur,ne de  (dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesiyle) gece, gündüzün önüne geçip oluşmasını engelleyebilir.Ve bütün bunlar (kendi sistemiyle birlikte güneş,dünya,ay ve yıldızlar) kendi yörüngelerinde seyrederler/devirlerini tamamlarlar.

(Yani kıyamete kadar gece ve gümdüzlerin oluşmasına sebep olan dünyanın kendi ekseni etrafındaki dönüşü,güneş, ay ve gök cisimlerinin her birinin kendi yörüngesinde bulunup hareket etmeleri vs. evrendeki bu sistem ve düzen devam edecektir....)

 

Dünyanın hareketiyle ilgili bazı ayetlerin Tefsirlerdeki açıklamaları da aşağıdadır.

 

((وَكُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ) أي وكل من: الأرض والشمس والقمر يسبح في فلكه كما يسبح السمك في الماء، فالشمس تجرى في مدارها، والأرض تجرى حول الشمس في سنة وحول نفسها في يوم وليلة، والقمر يجرى حول الأرض كل شهر.

Bkz: (تفسير المراغي )  ’Tefsirül Meraği’’

((وَكُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ) أي وكل من: الأرض والشمس والقمر يسبح في فلكه كما يسبح السمك في الماء، فالشمس تجرى في مدارها، والأرض تجرى حول الشمس في سنة وحول نفسها في يوم وليلة، والقمر يجرى حول الأرض كل شهر.

وعلماء الفلك قديما جعلوا الكواكب مركوزة في الأفلاك على ما نراه في كتبهم فليس للكوكب أن يسبح من تلقاء نفسه، بل لا بد له من حامل يحمله وهو الذي يدور به، وكيف يسبح ما لا حرية له ولا قدرة له على السير بل هو محمول على غيره؟

هكذا كان الرأي عندهم، ولكن رأى علماء الفلك المحدثين: أن جميع الكواكب تسير في مدارات في عالم الأثير، فهي إذا كأنها سمك في بحر لجي.

فاعجب أيها القارئ الكريم للقرآن كيف أثبت مادل على صحته الكشف الحديث، ودحض تلك الآراء التي كانت شائعة عصر التنزيل لدى علماء الفلك من اليونان والهند والصين.

و قوله: "و كل في فلك يسبحون" أي كل من الشمس و القمر و غيرهما من النجوم و الكواكب والارض يجرون في مجرى خاص به كما تسبح السمكة في الماء فالفلك هو المدار الفضائي الذي يتحرك فيه الجرم العلوي، و لا يبعد حينئذ أن يكون المراد بالكل كل من الشمس و القمر   والارض و الليل و النهار و إن كان لا يوجد في كلامه تعالى ما يشهد على ذلك

(تفسير الميزان )   ‘’Tefsirül Mizan’’

(  تفسير الماوردي) [ ص: 19 ] الثاني: يدورون كما يدور المغزل في الفلكة ، قاله عكرمة ومجاهد) .

فليس بممكن حمل الآية على تسيير الجبال الواقع عند قيام الساعة ووفاء النشأة الآخرة. إذ ليس هو من (الصنع) في شيء. بل هو إفساد أحوال الكائنات، وإخلال نظام العالم، وإهلاك بني آدم. اهـ .كلام المرجاني

 [ ص: 48 ] وقال الماوردي : قيل هذا مثل ضربه الله ، أي وليس بخبر . وفيما ضرب فيه المثل ثلاثة أقوال : أحدها : أنه مثل للدنيا يظن الناظر إليها أنها ثابتة كالجبال وهي آخذة بحظها من الزوال كالسحاب ، قاله سهل بن عبد الله التستري .

وهذا التأويل للآية هو الذي يساعده قوله وترى الجبال المقتضي أن الرائي يراها في هيئة الساكنة ، وقوله تحسبها جامدة إذ هذا التأويل بمعنى الجامدة هو الذي يناسب حالة الجبال إذ لا تكون الجبال ذائبة .

وقوله وهي تمر الذي هو بمعنى السير مر السحاب أي مرا واضحا لكنه لا يبين من أول وهلة . وقوله بعد ذلك كله صنع الله الذي أتقن كل شيء المقتضي أنه اعتبار بحالة نظامها المألوف لا بحالة انخرام النظام ؛ لأن خرم النظام لا يناسب وصفه بالصنع المتقن ولكنه يوصف بالأمر العظيم أو نحو ذلك من أحوال الآخرة التي لا تدخل تحت التصور .

و مر السحاب مصدر مبين لنوع مرور الجبال ، أي مرورا تنتقل به من جهة إلى جهة مع أن الرائي يخالها ثابتة في مكانها كما يخال ناظر السحاب الذي يعم الأفق أنه مستقر وهو ينتقل من صوب ويمطر من مكان إلى آخر فلا يشعر به الناظر إلا وقد غاب عنه . وبهذا تعلم أن المر غير السير الذي في قوله تعالى ويوم نسير الجبال وترى الأرض بارزة فإن ذلك في وقت اختلال نظام العالم الأرضي .

وانتصب قوله صنع الله على المصدرية مؤكدا لمضمون جملة تمر مر السحاب بتقدير : صنع الله ذلك صنعا . وهذا تمجيد لهذا النظام العجيب إذ تتحرك الأجسام العظيمة مسافات شاسعة والناس يحسبونها قارة ثابتة وهي تتحرك بهم ولا يشعرون

والصنع ، قال الراغب : إجادة الفعل فكل صنع فعل وليس كل فعل صنعا قال تعالى ويصنع الفلك وعلمناه صنعة لبوس لكم يقال للحاذق المجيد : صنع ، وللحاذقة المجيدة : صناع اهـ . وقصر في تفسير الصنع الجوهري وصاحب اللسان [ ص: 51 ] وصاحب القاموس واستدراكه في تاج العروس . قلت : وأما قوله : بئس ما صنعت ، فهو على معنى التخطئة لمن ظن أنه فعل فعلا حسنا ولم يتفطن لقبحه . فالصنع إذا أطلق انصرف للعمل الجيد النافع وإذا أريد غير ذلك وجب تقييده على أنه قليل أو تهكم أو مشاكلة .

واعلم أن الصنع يطلق على العمل المتقن في الخير أو الشر قال تعالى تلقف ما صنعوا إنما صنعوا كيد ساحر ، ووصف الله بـ الذي أتقن كل شيء تعميم قصد به التذليل ، أي ما هذا الصنع العجيب إلا مماثلا لأمثاله من الصنائع الإلهية الدقيقة الصنع . وهذا يقتضي أن تسيير الجبال نظام متقن ، وأنه من نوع التكوين والخلق واستدامة النظام وليس من الخرم والتفكيك .

﴿لَا الشَّمْسُ يَنْبَغِي لَهَا أَنْ تُدْرِكَ الْقَمَرَ وَلَا اللَّيْلُ سَابِقُ النَّهَارِ وَكُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ﴾

[سورة يس الآية: 40]

هل يجري على كواكب الكون متغيرات عشوائية بأن يسبق كل واحد الآخر, وما الدليل ؟

كلُّ كوكبٌ له مدار، لا يزيد، لا ينقص، لا يسرع، لا يبطئ، لا الشمس ينبغي لها أن تدرك القمر, ولا الليل سابق النهار، يعني الشمس، لن ترتطم بالقمر، ودورة الأرض حول نفسها ثابتة، طول الليل لا يتغيَّر؛

( موسوعة النبلوسي)

{وَلاَ الْلَّيْلُ سَابِقُ النَّهَارِ وَكُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ}، من صنع هذا الثبات لكل شيء في فلكه، للأرض وللشمس ولكل كوكب ونجم، إنـنـا أمام حقائق جاءت بدقة متناهية بحيث تعبر عن آية لا تقبل الشك عن عزة الخالق وقدرته وعظمته، فكيف يتأتى الحفاظ على هذا الفرق الثابت بين الانسلاخين، وعلى هذا الفلك الثابت للأرض -رغم حركتهـا المركبة حول محورهـا المائل وحول الشمس، ومع الشمس ومع سقوطهـا ضمن المجموعة الشمسية بسرعة هـائلة في الفضـاء الهائل من حولنا-.    (الاعجاز العلمي في القرآن 1 {وَالشَّمْسُ تَجْرِي لِمُسْتَقَرٍّ لَّهَـا

 

Bkz: ‘’Tefsirul Kasımı,Tefsirurt-Tahrir vet-Tenvir,Tefsirül Mizan,Tefsirül Maverdi,Tefsirül Meraği,Mevsuatun Nablusi…’’

 

İşte görüldüğü üzere kur’an’a göre dünyanın düz olmadığı,küre şeklinde olup,uzay boşluğunda sürekli hareket halinde olduğu açıkça anlaşılıyor.

 

Şimdi o gösterdiğiniz videolara gelince,

 

Birinci videoda konuşan adam hiddetinden adeta aklını kaçırmış ve kur’an’da olmayan,kur’an’a aykırı nice şeyleri anlatmaya çalışıyor.                            (Not: Nisa-34.ayetle ilgili doğru meal ve açıklamayı daha önce yaptığım için,burada aynı konuyu tekrar etmeyeceğim.)

 

İkinci videoda konuşan ise,zaten kur’an’dan söz etmiyor,sadece kendine göre bir mantık yürütüyor.

 

Üçüncü videoda konuşan ise,yine mantıksızca bir yorum yapıyor,ama onu izleyenler sanki kur'an da delili varmış gibi bir algıya kapılıyorlar,halbuki öyle bir şey asla yok !

Çünkü,

Kur’an,cennetin genişliği dünya dahil bütün gök cisimlerinin uzayda kapladıkları yer kadar olduğunu söylerken,yani şayet bütün gök cisimleri yan yana getirilip birleştirilirse,uzay boşluğundan ne kadar yer kaplayacaklarını,hepsinin birden genişliği ne kadar olacağını bir düşünün,işte cennetin genişliği de o kadar olacaktır,diyor.Yani cennetin genişliği dünyanın,gezegenlerin,güneşin ve bütün yıldızların çapları kadar olacaktır.İşte ayet bunu anlatıyor.Ama bu adam bunu anlamadan mantıksızca bir yorum yaparak,buradan dünyanın düz olduğunun sonucunu çıkarmaya çalışıyor. Peki hangi akle ve mantığa göre kur’an’ın bu tasviri ifadesinden dünyanın düz olduğu anlaşılıyor ???

Saygılarımla.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...