Jump to content

kuranı rezil eden matematiksel hata nihayet yanıtlandı..


Recommended Posts

1 dakika önce, araştırmacı21 yazdı:

 

 

Matematik yüce yaratıcının insanoğluna bahşettiği en büyük nimetlerden biridir.Çünkü matematik bir ilim dalıdır,kur’an ilme ve ilim adamlarına çok değer vermektedir.Bir ilim  dalı olan matematikte ise bir hata yoktur,eğer burada bir hata varsa o da matematikte değil,belki insanın yanlış hesaplamasında ve kullandığı yanlış yöntemdedir. İşte Karaiskakis arkadaşın matematiğe hurafa demesi vs.kur’an’a ve yüce yaratıcının mesajlarına da tamamen aykırıdır,onun kur’an’a aykırı bu sözleri de asla kabul edilemez.Onun bu sözleri ne kur’an’a,ne de müslümanlara mal edilir. Bu nedenle bir müslümanın onun bu tür düşüncelerini tasvip etmesi de mümkün değildir.

Diğer ateist arkadaşlara gelince,onların bu denli hakaret içerikli sözleri de asla tasvip edilmez!!!     

Herkese hayırlı ve mutlu yıllar.

Kardeşim ben mi diyorum. Kendi diyor şeyhimin boku her derde devadır diye. Al işte İslamiyet sonunda adama böyle bok da yediriyor. Senin hakaret dediğin şey İslam'daki en büyük sevaplardan biri. 

Adamlar sevaptır diye bok banyosu yapınca bişey olmuyor da biz söyleyince mi sorun oluyor?

hayyret edersiinn?????

matematik konusuna hiç değinmiyecem. Zaten sizler hangi konuda anlaştınız ki bu konuda ortak bi fikriniz olsun???

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 755
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

3 saat önce, Sundance yazdı:

 

Buraya kadar tamam. Kuran’da nisa-12 ile tarif edilmiştir.

 

 

Burası Kuran’a uygun değildir. Kuran’da açıklama bulunmadığı için tamamen uydurma bir yöntemdir. Aynı avl gibi. 

 

Sonuçta Kuran’ın paylaştıramadığı miras, insan müdahalesi ile paylaştırılmıştır.

 

 

 

 

Bakınız, kur’an kimin kiminle ve nerede ne kadar miras alıyorsa,onların alacakları oranları veriyor,bütün örnekleri değil.Kur’an’ın muhatabı olan biz insanlar ise bu oranlara bağlı kalarak örnekleri artırabiliriz,bu nedenle kalkıp da bu açıklama kur’an da bulunmadığı için uydurma yöntemdir,demenizin de hiçbir anlamı ve geçerli bir mantığı kalmıyor.Çünkü burada örnekleri veren de,hesaplamasını yapan da biziz.Yani hesaplama yöntemi ve uygulaması bize bırakılmıştır.

 

Peki,

‘’Bir hanım ölüyor. Eşi ve 4 (üvey) kardeşi sağ. Çocuk, ana, baba yok..) şeklinde verdiğiniz örnek kur’an da var mı? Olmadığı için buna uydurma mı diyelim.Ayrıca Kur’an’ı kerim genel kaideleri ortaya koyuyor,uygulama şekli ve yöntemini de insanlara bırakıyor.

 

İşte Kur’an’a göre,eşin hakkı kardeşlerin haklarından daha öncelikli ve daha fazladır. Yani haklar konusunda önce çocuklar,anne,baba ve daha sonra eş gelir.Bu nedenle eğer ölen kişinin çocukları,anne ve babası yoksa,asil tereke sahibi eş oluyor,üvey kardeşler değil. Çünkü büyük olasılıklıkla ölen eş,sağ kalan eşiyle birlikte iken ondan da destek alarak bu terekeyi biriktirmiştir,oysa bunu söz konusu üvey kardeşlerin desteğiyle değil.Çünkü bu ölen kadın her zaman eşinin desteğini ve yardımını alarak bir şeyler elde etmiştir. İşte bu nedenle kur’an eşe öncelik tanıyor ve ona üvey kardeşlerden daha çok veriyor.Yani bu durumda sağ kalan eşin en az alacak payı terekenin yarısıdır.(1/2),üvey kardeşlerinin de en çok alabilecek payları da 1/3 dir. İşte bu yüzden üvey kardeşler hiçbir surette bu paydan fazla alamadıkları için geri kalan 20 tl.yine eşine döner. Çünkü bu durumda ölmüş olan eşe en çok yakın yine onun sağ kalan eşidir,üvey kardeşleri değil.   

 

Ayrıca size bir örnek vereyim.

 

Siz bir kadınla evlendiniz,ölünceye kadar haklarını kuruyarak her türlü maddi ve manevi desteği verdiniz.Sizden aldığı yardım ve desteklerle 120 tl. biriktirdi.Ama öte yandan onun annesi,yani sizin kaynananız daha önce kayınpederinizden başka bir erkekle de evlenmiş ve ondan da birkaç üvey kardeş olmuştur.Şimdi diyelim ki,sizin sayenizde,yadım ve desteklerinizle bu 120 lirayı biriktiren eşiniz öldü.

 

Bu arada,

Eşinize hiçbir yardımı dokunmayan bu üvey kardeşler de gelip sizin desteklerinizle ve hatta bir kısım malınızla eşinizin biriktirdiği terekenin yarısını senden almaya çalışsınlar bakalım, buna ne diyeceksin? Onları haklı mı bulacaksın,yoksa onlara karşı mı çıkacaksın?  Tepkiniz ne olacaktır???

 

İşte bu nedenle kur’an hak ve adalet ilkesine bağlı kalarak üvey kardeş bir ise, en fazla 1/6 verir,birden fazla veya çok olsalar hepsine de en fazla 1/3 verir,diğer kalan terekenin tümü ise senin hakkındır,diyor. Çünkü o ölen kadına (eşinize) en çok yardımı dokunan sensin,üvey kardeşler değil !!! 

Saygılar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, Hiçkimse... yazdı:

Kardeşim ben mi diyorum. Kendi diyor şeyhimin boku her derde devadır diye. Al işte İslamiyet sonunda adama böyle bok da yediriyor. Senin hakaret dediğin şey İslam'daki en büyük sevaplardan biri. 

Adamlar sevaptır diye bok banyosu yapınca bişey olmuyor da biz söyleyince mi sorun oluyor?

hayyret edersiinn?????

matematik konusuna hiç değinmiyecem. Zaten sizler hangi konuda anlaştınız ki bu konuda ortak bi fikriniz olsun???

 

 

Sevgili kardeşim,kur’an da ve islam da şeyhlik mi var? Tarikat mı var? Mezhepler mi var? Meşrepler vs.mi var? Kur’an’ın ve hz.peygamberin hangi sahih sünnetinde bu tür  oluşumlara yer verilmektedir? İşte bütün bunlar kur’an ve sünnet dışı olup daha sonra ortaya çıkan oluşumlardır?

Bunlara ne kur’an dan,ne de sahih bir sünnetten onay vardır,bu nedenle bunlar ne islama, ne de kur’an’a dayandırılabilir !!!!!!!

Saygılar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
19 dakika önce, araştırmacı21 yazdı:

 

 

Sevgili kardeşim,kur’an da ve islam da şeyhlik mi var? Tarikat mı var? Mezhepler mi var? Meşrepler vs.mi var? Kur’an’ın ve hz.peygamberin hangi sahih sünnetinde bu tür  oluşumlara yer verilmektedir? İşte bütün bunlar kur’an ve sünnet dışı olup daha sonra ortaya çıkan oluşumlardır?

Bunlara ne kur’an dan,ne de sahih bir sünnetten onay vardır,bu nedenle bunlar ne islama, ne de kur’an’a dayandırılabilir !!!!!!!

Saygılar.

 

Bu palavrayı da söyleyip dururlar...

 

Nisa 162

 

Fakat onlardan bilgide ileri olanlar ve inananlar, sana indirilene de inanırlar, senden önce indirilenlere de ve namaz kılanlardır, zekât verenlerdir, Allah'a ve âhiret gününe inananlardır onlar ve biz onlara büyük bir ecir vereceğiz.

 

Arabın zırvalarında, ilimde derinleşmiş olanlara büyük bir ödül verileceği var. doğal olarak, ilimde derinleşmiş olduğuna inandıklarının peşinden gidecektir kerizler. bu da yine doğal olarak mezhepleşme, şeyh e şıh türemesi demektir. inandığınız kitap, içinde ne anlattığı belli olmadığı gibi, ilimde derinleşenlere büyük ödül vadederek mezhepleşmeyi desteklemektedir. boşuna kuranda ve islamda şeyhlik mi var diye gezinmeyin.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Siz mirasın paylaşılmasının bir yöntemi olduğunu, bu yönteme göre paylaştırınca matematiksel hata olmadığını, kalanın “0” olduğunu iddia ediyordunuz. 

 

İlk mesajınızı hatırlayalım:

 

On 12.12.2017 at 12:12, araştırmacı21 yazdı:

 

KUR’AN DA MİRAS DAĞITIMIYLA İLGİLİ HİÇBİR MATEMATİKSEL HATA YOKTUR !!!

 

Diyelim ki bir erkek öldü ve geride eşi, 3 kizi, anne ve babasını mirasçı olarak bıraktı.Geride bıraktığı tereke de 120 lira olsun!

 

Bu 120 liranın;  kur’an’a  göre mirasın 1/8 eşe,1/6 anneye, 1/6 babaya ve 2/3 kızlara verilir.

 

ŞİMDİ BU 120 LİRAYI BUNLARA PAYLAŞTIRALIM;

 

Önce eşe,(1/8’i),terekeden geri kalanın (1/6’i) anneye, (1/6’i) babaya ve ( 2/3’i ) kızlara verilecek, işte elde = 0 kalır..

 

Yani mirası paylaştırma yöntem ve kuralı bu şekildedir

 

Bunun detaylı açıklaması ve paylaştırma kuralı şu şekildedir.

 

120 liradan ilk önce en az pay alan,asil mirasçı ve akraba olmayanın (eşin) payı verilecek,daha sonra geriye KALAN ne ise,asil varisler ve mal sahibi olan çocuklar ile, anne,babaya oranları verilecektir. Çünkü varisler iki gurupta değerlendirilir,birinci gurup akraba,mal sahibi ve asil varis olanlar (çocuklar ile anne,baba gibi), ikinci ise, akraba,mal sahibi ve asil varis olmayan eşlerdir.(çünkü eş boşanmışsa varis olamaz).Ama çocuklar ile anne babalar her zaman ve her halükarde varistirler.Bu nedenle önce asil varis ve akraba olmayan eşin 1/8’i olan payı verilir,bundan sonra geriye kalan tereke ne ise,varis ve asil mal sahipleri olanlar (anne,baba ve çocuklar) arasında kur’an daki oranlar dağıtılır.

 

Şimdi kur'an'a göre bunun paylaşımını yapalım!

 

İlk önce,

 

1- Eş,120. liranın 1/8,i) olan 15. lirayı alıyor. (120.-15 = 105. lira kalır.)

 

2-Kalan terekeden (105) liradan annesi (1/6) olan 17.5 lirayı,babası, (1/6) olan 17.5.lirayı alır.Buna göre: (105 -35 = 70. lira kalır..

 

3-Çocuklar da terekeden kalan (105) liranın 2/3,si olan 70 lirayı alacaklar.

 

Böylece herkes kendi payına düşeni aldıktan sonra elde = 0 kalır.

 

İşte paylaşma kuralı ve yöntemi bu şekildedir.

 

Yani kur’an’ın miras hukukunda hiçbir hata yoktur,hatanın sebebi ise,hesaplamanın yanlış bir yöntemle yapılmasıdır.

 

Saygılarımla.

 

 

Şimdi ise Kuran’ın tüm olasılıkları kapsamadığını, hesabı ve yorumu insana bıraktığını ifade ediyorsunuz.

 

11 saat önce, araştırmacı21 yazdı:

 

 

Bakınız, kur’an kimin kiminle ve nerede ne kadar miras alıyorsa,onların alacakları oranları veriyor,bütün örnekleri değil.Kur’an’ın muhatabı olan biz insanlar ise bu oranlara bağlı kalarak örnekleri artırabiliriz,bu nedenle kalkıp da bu açıklama kur’an da bulunmadığı için uydurma yöntemdir,demenizin de hiçbir anlamı ve geçerli bir mantığı kalmıyor.Çünkü burada örnekleri veren de,hesaplamasını yapan da biziz.Yani hesaplama yöntemi ve uygulaması bize bırakılmıştır.

 

Peki,

‘’Bir hanım ölüyor. Eşi ve 4 (üvey) kardeşi sağ. Çocuk, ana, baba yok..) şeklinde verdiğiniz örnek kur’an da var mı? Olmadığı için buna uydurma mı diyelim.Ayrıca Kur’an’ı kerim genel kaideleri ortaya koyuyor,uygulama şekli ve yöntemini de insanlara bırakıyor.

 

Doğrusu Kuran’da eşe öncelik verilip geri kalan miras için paylaştırma da sizin yorumunuz. O örnekte “kafanıza göre yorum katarak” kalanın “0” kalmasını sağladınız, bu örnekte kalanı “0” layamayınca eşe ekleyiverdiniz.

 

Üvey kardeş, hak mı, adalet mi, vah vah, yazık şeklindeki işi tamamen demagojiye vurmaya gerek yok. Üvey kardeşin hakkının konumuzla zerre alakası yok.

 

Bizim konumuz Kuran nasıl oluyor da paylaştırma için sizin kişisel yorumunuza muhtaç kalabiliyor? 

 

Çok zor değil. Medeni hukuk 6 madde ile kişisel hiç bir yorum katma imkanı olmadan paylaştırmış mirası. Yani miras paylaşılacaksa Bartın’daki bir hakim de, Manisa’daki bir hakim de birebir aynı şekilde paylaştırıyor. Herkes de aynı şekilde anlıyor. Üstelik miras paylaşımında olabilecek tüm olasılıklar kapsanmış.

 

İnsanların 6 madde ile becerdikleri şeyi her şeye kadir Allah’tan da beklememiz normal herhalde?

 

O halde soruyoruz: Allah nasıl olmuş da mirası paylaştırmayı becerememiş?

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
15 hours ago, araştırmacı21 said:

Bakınız, kur’an kimin kiminle ve nerede ne kadar miras alıyorsa,onların alacakları oranları veriyor,bütün örnekleri değil.Kur’an’ın muhatabı olan biz insanlar ise bu oranlara bağlı kalarak örnekleri artırabiliriz,bu nedenle kalkıp da bu açıklama kur’an da bulunmadığı için uydurma yöntemdir,demenizin de hiçbir anlamı ve geçerli bir mantığı kalmıyor.Çünkü burada örnekleri veren de,hesaplamasını yapan da biziz.Yani hesaplama yöntemi ve uygulaması bize bırakılmıştır.

 

E ne dedik? Müneccim olduğumuzdan değil. Görünen köy kılavuz istemez.

 

Quote

 

Miras meselesini de boşuna zorluyorsunuz.

Eninde sonunda patlayacak elinizde. (Zaten patlamış bile aslında)

Bir kenara yazın.

 

 

Peki ne oldu? (Arkadaşların eline sağlık) 

4 hours ago, Sundance said:

Siz mirasın paylaşılmasının bir yöntemi olduğunu, bu yönteme göre paylaştırınca matematiksel hata olmadığını, kalanın “0” olduğunu iddia ediyordunuz. 

 

İlk mesajınızı hatırlayalım:

............

Şimdi ise Kuran’ın tüm olasılıkları kapsamadığını, hesabı ve yorumu insana bıraktığını ifade ediyorsunuz.

Bizim konumuz Kuran nasıl oluyor da paylaştırma için sizin kişisel yorumunuza muhtaç kalabiliyor?

.........

O halde soruyoruz: Allah nasıl olmuş da mirası paylaştırmayı becerememiş?

 

Eninde sonunda kuranın dışına çıkacaktınız. Çıktınız da.

Miras meselesi ile ilgili kurana getirilen eleştiri de "özetle bu" zaten.

Kapı gibi de yerinde duruyor göründüğü kadar ile..

Onca sayfayı ne demeye yazdınız, neyi anlattınız o vakit?..diyesi geliyor insanın haliyle..

 

Şimdi bu haliyle inanıyorsanız inanın.

İnanılacak bir tarafı kalıyorsa tabi.

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
20 saat önce, araştırmacı21 yazdı:

 

 

Sevgili kardeşim,kur’an da ve islam da şeyhlik mi var? Tarikat mı var? Mezhepler mi var? Meşrepler vs.mi var? Kur’an’ın ve hz.peygamberin hangi sahih sünnetinde bu tür  oluşumlara yer verilmektedir? İşte bütün bunlar kur’an ve sünnet dışı olup daha sonra ortaya çıkan oluşumlardır?

Bunlara ne kur’an dan,ne de sahih bir sünnetten onay vardır,bu nedenle bunlar ne islama, ne de kur’an’a dayandırılabilir !!!!!!!

Saygılar.

Komiksin işte. Bi kere islamda senin yok dediklerine var diyen koca bi islam tarihi var. Dünya müslğmanlarının neredeyse hepsi bunlar var diyor. Sen hala o yok bu yok diye ağlıyorsun. 

daha en temel meselelerde aranızda anlaşma yok kardeşim. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 01.01.2018 at 18:12, Sundance yazdı:

Dikkat çekici olan eş - ana - baba - 3 kız örneğinde kan bağı olmadığı için öncelikle eşin hissesinin verilip mirasla ilişkisi kesileceği ve geri kalanın kalansız bölüm haline dönüştüğü ve böylece hata bulunmadığı şeklinde yorumlarken, eş - 4 üvey kardeş durumunda eşin kalan mirası alarak aslında ilişiğinin kesilmediği şeklinde yorumlamışsınız.

 

Daha önce de hem nalına hem mıhına konuştuğunuzu belirtmiştim. Siz Kuran’da miras paylaşımında hata olmadığını her duruma göre ayrı yöntem uydurarak savunuyorsunuz.

 

Başka bir örneğe bakalım:

 

Bir hanım ölüyor. Geriye eşi, anası, 3 öz kızkardeşi ve 4 üvey kızkardeşi kalıyor.

 

 - 

Eğer hanımlarınızın çocukları yoksa, bıraktıkları mirasın yarısı sizindir

 

Eğer ölenin kardeşleri varsa terekenin altıda biri ananındır.

 

Eğer (ölenin) iki kız (öz) kardeşi varsa, bıraktığının üçte ikisi onlarındır.

 

Eğer mevcut olan (üvey) kardeşler bundan daha çok iseler, bu takdirde kardeşler mirasın üçte birini zarara uğratılmaksızın aralarında eşit olarak taksim ederler

 

Bu miras paylaşımı her iki yönteme de uymuyor. Burada ister önceliği eşe verin, ister vermeyin, geri kalan miras da paylaştırılamıyor. Yeni bir yöntem uydurmanız gerekecek.

 

 

 

İşte Nisa-11 de ana vardır,Nisa -176 de ise ana yoktur,ama siz bu ayetlerde farklı gösterilen mirasçıları aynı mirasçılar gibi değerlendirmeye çalışmışsınız.Bu yüzden buradaki sorun sizin bu hatanızdan kaynaklanıyor. (yani bir yerde ananın olduğu,diğer yerde ise ananın olmadığı durumları birbirine karıştırmışsınız, çünkü Ana varsa ayrı,yoksa ayrıdır. Yani Ana olduğu zaman,üvey kardeşler varis olamıyor.Ama buna rağmen,varis olamayan üvey kardeşleri de buradaki örnekte göstermişsiniz,işte bu yanlışlığınız yüzünden sorun oluşuyor !!!

 

Ayrıca miras hukukunda hangi varis hangi akrabayı engellediğini de bilmeniz gerekir !!!

 

Yani bu örnekte bulunan ANA,mirasçı olduğu için ölenin üvey kardeşleri olan,yani başka bir erkekten olan kendi çocuklarını mirastan engelliyor. 

 

İşte buna göre burada ANA olduğu için miras paylaşımı aşağıdaki gibi olacaktır.

 

Tereke 120 lira !

Eş,120 liranın yarısı olan 60 lirayı alır,

Ana,eşten kalan 60 liranın 1/6 olan 10 lirayı alır.

Özkardeşleri de eşten geriye kalan 60 liranın 2/3 olan 40 lirayı alırlar.

Geri kalan 10 lira ise tekrar ana ve kardeşlere oranları nispetinde geri döner.

 

Not: Burada ana bulnuduğu için üvey kardeşler bir şey alamazlar,çünkü anneleri mirasçı olduğundan onlara engel oluyor.

 

İşte hiçbir sorun yok !!!

 

Çünkü miras kuralı gereği ANA bulunduğu için üvey kardeşler mirasçı olamazlar,burada ölenin anası,terekeyi bırakan kendi kızının üvey kardeşlerine, (kendi çocuklarına engel olup onlara) pay bırakmıyor. Anne de,ölenin üvey kardeşlerinden,yani kendi çocuklarından önceliklidir.Bu yüzden anne ile birlikte üvey kardeşler mirasçı olamazlar. 

 

Ayrıca miras hukuku ile ilgili bu kuralın hem Arapça metni,hem de bizim örnek aşağıda yazılıdır.

 

توفيت ( عن زوج  وأم  واختين شقيقتين  واختين لام  وتركت  120 دينارا )

فللزوج نصف التركة، أي 60 ديناراً، والأم سدس ما بقي بعد إعطاء الزوج نصیبه، أي 10 دنانیر

، والأختان الشقیقتان لھما ثلثا ما تبقى بعد إعطاء الزوج نصیبه، أي 40 ديناراً، والباقي 10 دنانیر ردا

، والأختان لأم بموجب القاعدة ( لا يجتمع میراثان على سلسلة واحدة ) محجوبتان بالأم، لأنھما مع الأم على سلسلة واحدة وصولاً للمیت

 

Özetle,burada verdiğiniz örnek yanlış olduğu için sorun oluşuyor,yoksa buradaki miras paylaşımı her iki yönteme de uyuyor !!!

 

Not: Başka bir meşguliyetim olduğundan her zaman burada yorum yapamayacağımı da şimdiden bilmenizi isterim..

Sağlıcakla kalın.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 02.01.2018 at 17:33, Hiçkimse... yazdı:

Komiksin işte. Bi kere islamda senin yok dediklerine var diyen koca bi islam tarihi var. Dünya müslğmanlarının neredeyse hepsi bunlar var diyor. Sen hala o yok bu yok diye ağlıyorsun. 

daha en temel meselelerde aranızda anlaşma yok kardeşim. 

 

 

Aslında komik olan,islam dinin tek kaynağı olan kur’an’ı kerimde bunlara yer verilmediği halde,kur’anın nuzulünden asırlar sonra ortaya çıkan bu tür kur’an dışı oluşumları islama ve onun tek kaynağı olan kur’anı kerime dayandırmanızdır.

 

Bırakın müslümanları, bütün dünya kur’an dışı bu tür oluşumları doğru bulup kabul  etse bile islam ve kur’an açısından bunun hiçbir önemi yoktur,hepsi bidattir/sonradan ortaya çıkan kur’an dışı oluşumlardır. Oysa islam dini kur’anla tamamlanmıştır,kur’an dan başka dini bir kaynak yoktur.Asırlar sonra ortaya çıkan söz konusu tarih ise islam tarihi değildir,buna bazı müslümanların tarihi diyebilirsin,ama İSLAM TARİHİ diyemezsin,çünkü bir şeyin islam tarihi olabilmesi için kur’an’a dayanmalıdır,oysa kur’an bunlara asla yer vermemiştir.Bunlar hz.peygamberin vefatından asırlar sonra ortaya çıkmışlardır.

 

Bizim dayanağımız ve delilimiz kur’an ve ondan sonra mütevatir sahih sünnettir.Bakınız, kur’an’a göre islam dini kur’an’la tamamlanmıştır,ilgili bir ayet şöyledir.

 

Maide -3  (kur’an )

 "اليوم أكملت لكم دينكم وأتممت عليكم نعمتي ورضيت لكم الإسلام ديناً

 

‘’….. Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi (islam dinini) tamamladım ve islamı sizin için din (hayat tarzı) olarak benimsedim…’’ deniliyor.

 

Burada İslam dinin kur’an la tamamlandığına ve kur’an dan başka dini bir kaynağın olmadığına vurgu yapılmıştır, sahih sünnet ise kaynak değil,belki kur’an’ın açıklaması ve uygulamasıdır. Yani peygamber bile olsa dini bir kural ortaya koyamaz,ancak kendisine vahyedileni insanlara tebliğ etmek, bizzat uygulamak ve onu açıklamakla görevlidir.

 

Yine bakınız,Veda Hutbesinde hz.peygamberin son mesajı nedir?

 

  [صحيح مسلم ) . وقد تركتُ فيكم ما لن تضلوا بعده إن اعتصمتُم به . كتابَ اللهِ

 

‘’…..Size öyle bir şey bırakıyorum ki,ona sarılıp uydukça yolunuzu hiç  şaşırmazsınız.O, Allah'ın kitabıdır (kur’an’dır) diyor.

 

Başka bir rivayette ise,

 Size iki şey bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız.Onlar, Allah'ın kitabı Kur-ân-ı Kerim ve benim sünnetimdir (kur’an’a uygun yaşama tarzımdır.)

 

Hani hz.peygamber de bu son mesajında ''size sünniliği, şiiliği, mezhepleri,meşrepleri,tarikatleri,şeyhleri vs.gibileri bırakıyorm,onlara uyun diyor mu?  Kur’an ve sahih sünneten başka bir bir şey öneriyor mu?

 

Peki buna rağmen hangi senede dayanarak,hangi mantıkla,bunlara koca İslam tarihi diyebiliyorsunuz???

 

Ayrıca kur’an’ı doğru anlayan hiçbir Müslüman bunlara itibar edemez ve Müslümanlarla birlikte bütün dünya bunlar vardır ve doğrudur dese bile yine İslam dinin tek kaynağı olan kur’an’ı kerim de bunlara yer verilmiyorsa, kur’an’a dayanmayan  bu tür oluşumlara asla islam tarihi denilemez!!! Çünkü,bir şeye İslam tarihi diyebilmek için İslam dininin tek kaynağı olan kur’an’ı kerime dayanmalıdır.Ama böyle bir durum yoktur.İşte aslında komik olan araştırmadan ve bunları anlamadan İslam adına ahkam kesmektir.

Saygılar.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, araştırmacı21 yazdı:

 

 

Aslında komik olan,islam dinin tek kaynağı olan kur’an’ı kerimde bunlara yer verilmediği halde,kur’anın nuzulünden asırlar sonra ortaya çıkan bu tür kur’an dışı oluşumları islama ve onun tek kaynağı olan kur’anı kerime dayandırmanızdır.

 

Bırakın müslümanları, bütün dünya kur’an dışı bu tür oluşumları doğru bulup kabul  etse bile islam ve kur’an açısından bunun hiçbir önemi yoktur,hepsi bidattir/sonradan ortaya çıkan kur’an dışı oluşumlardır. Oysa islam dini kur’anla tamamlanmıştır,kur’an dan başka dini bir kaynak yoktur.Asırlar sonra ortaya çıkan söz konusu tarih ise islam tarihi değildir,buna bazı müslümanların tarihi diyebilirsin,ama İSLAM TARİHİ diyemezsin,çünkü bir şeyin islam tarihi olabilmesi için kur’an’a dayanmalıdır,oysa kur’an bunlara asla yer vermemiştir.Bunlar hz.peygamberin vefatından asırlar sonra ortaya çıkmışlardır.

 

Bizim dayanağımız ve delilimiz kur’an ve ondan sonra mütevatir sahih sünnettir.Bakınız, kur’an’a göre islam dini kur’an’la tamamlanmıştır,ilgili bir ayet şöyledir.

 

Maide -3  (kur’an )

 "اليوم أكملت لكم دينكم وأتممت عليكم نعمتي ورضيت لكم الإسلام ديناً

 

‘’….. Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi (islam dinini) tamamladım ve islamı sizin için din (hayat tarzı) olarak benimsedim…’’ deniliyor.

 

Burada İslam dinin kur’an la tamamlandığına ve kur’an dan başka dini bir kaynağın olmadığına vurgu yapılmıştır, sahih sünnet ise kaynak değil,belki kur’an’ın açıklaması ve uygulamasıdır. Yani peygamber bile olsa dini bir kural ortaya koyamaz,ancak kendisine vahyedileni insanlara tebliğ etmek, bizzat uygulamak ve onu açıklamakla görevlidir.

 

Yine bakınız,Veda Hutbesinde hz.peygamberin son mesajı nedir?

 

  [صحيح مسلم ) . وقد تركتُ فيكم ما لن تضلوا بعده إن اعتصمتُم به . كتابَ اللهِ

 

‘’…..Size öyle bir şey bırakıyorum ki,ona sarılıp uydukça yolunuzu hiç  şaşırmazsınız.O, Allah'ın kitabıdır (kur’an’dır) diyor.

 

Başka bir rivayette ise,

 Size iki şey bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız.Onlar, Allah'ın kitabı Kur-ân-ı Kerim ve benim sünnetimdir (kur’an’a uygun yaşama tarzımdır.)

 

Hani hz.peygamber de bu son mesajında ''size sünniliği, şiiliği, mezhepleri,meşrepleri,tarikatleri,şeyhleri vs.gibileri bırakıyorm,onlara uyun diyor mu?  Kur’an ve sahih sünneten başka bir bir şey öneriyor mu?

 

Peki buna rağmen hangi senede dayanarak,hangi mantıkla,bunlara koca İslam tarihi diyebiliyorsunuz???

 

Ayrıca kur’an’ı doğru anlayan hiçbir Müslüman bunlara itibar edemez ve Müslümanlarla birlikte bütün dünya bunlar vardır ve doğrudur dese bile yine İslam dinin tek kaynağı olan kur’an’ı kerim de bunlara yer verilmiyorsa, kur’an’a dayanmayan  bu tür oluşumlara asla islam tarihi denilemez!!! Çünkü,bir şeye İslam tarihi diyebilmek için İslam dininin tek kaynağı olan kur’an’ı kerime dayanmalıdır.Ama böyle bir durum yoktur.İşte aslında komik olan araştırmadan ve bunları anlamadan İslam adına ahkam kesmektir.

Saygılar.

 

 

 

müslümanların gülünç savunmalarından biri daha...

 

diyorsunuz ki, islamın tek kaynağı kurandır...

 

miras sorunlarını sözde çözerken tefsirleri getirip dayayan sizsiniz. yukarda da veda hutbesini vermişsiniz. bunlar kuranda mı yazıyor? 

 

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 02.01.2018 at 23:53, araştırmacı21 yazdı:

 

İşte Nisa-11 de ana vardır,Nisa -176 de ise ana yoktur,ama siz bu ayetlerde farklı gösterilen mirasçıları aynı mirasçılar gibi değerlendirmeye çalışmışsınız.Bu yüzden buradaki sorun sizin bu hatanızdan kaynaklanıyor. (yani bir yerde ananın olduğu,diğer yerde ise ananın olmadığı durumları birbirine karıştırmışsınız, çünkü Ana varsa ayrı,yoksa ayrıdır. Yani Ana olduğu zaman,üvey kardeşler varis olamıyor.Ama buna rağmen,varis olamayan üvey kardeşleri de buradaki örnekte göstermişsiniz,işte bu yanlışlığınız yüzünden sorun oluşuyor !!!

 

Ayrıca miras hukukunda hangi varis hangi akrabayı engellediğini de bilmeniz gerekir !!!

 

Yani bu örnekte bulunan ANA,mirasçı olduğu için ölenin üvey kardeşleri olan,yani başka bir erkekten olan kendi çocuklarını mirastan engelliyor. 

 

İşte buna göre burada ANA olduğu için miras paylaşımı aşağıdaki gibi olacaktır.

 

Tereke 120 lira !

Eş,120 liranın yarısı olan 60 lirayı alır,

Ana,eşten kalan 60 liranın 1/6 olan 10 lirayı alır.

Özkardeşleri de eşten geriye kalan 60 liranın 2/3 olan 40 lirayı alırlar.

Geri kalan 10 lira ise tekrar ana ve kardeşlere oranları nispetinde geri döner.

 

Not: Burada ana bulnuduğu için üvey kardeşler bir şey alamazlar,çünkü anneleri mirasçı olduğundan onlara engel oluyor.

 

İşte hiçbir sorun yok !!!

 

 

 

Nisa-11'de ananın olup da Nisa-176'da ananın olmaması ayetlerin birbiri ile ilişkini yok etmiyor.

 

Aynı şekilde çocuk olduğu durumdaki miras paylaşımında da Nisa-11'de ana var iken Nisa-12'de ana yok. Ama çocuk - eş - ana durumunda hüküm verebilmek için her iki ayetin de geçerli olması gerekiyor. Dolayısıyla Nisa-11'de ananın olması, Nisa-176'da ananın olmaması ayetlerin birbiri ile ilişiğini kesmek için yeterli değil.

 

Burada söz konusu kardeşler. Üstelik de üvey kardeş derken evlatlık üvey değil bir ayette ana bir, diğer ayette baba bir veya ana baba bir kardeşlerden bahsediyor. 

 

Kaldı ki üvey kardeşleri paylaşımdan çıkarmak yine de yeterli olmuyor.

 

Sonuçta miras tam olarak paylaştırılamıyor. Kalan çıkıyor. Bu kalanı dağıtabilmek için düzeltme yapmak ve kuranda geçen oranları değiştirmek gerekiyor.

 

Bu da sizin konu başlangıcında  miras paylaşımında matematik hatası bulunmadığını, mirasın tam olarak paylaşıldığını iddianızı çürütüyor.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 12/31/2017 at 00:39, Sundance yazdı:

 

Haklısınız, tefsirlerde de öz - üvey ayrımı olduğu anlaşılıyor.

 

Ancak yine de verdiğimiz örneğe cevap vermemişsiniz.

 

İşin ilginç noktası öz kardeşe - üvey kardeşe kadar ayrı ayrı ayet indiren Allah, paydaların toplamı paya eşit olmadığı zaman ne yapılacağına dair ayet göndermeye gerek duymamış.

 

Nisa-12’den sonra insanların sorması üzerine Nisa 176 ile öz kardeşlerin durumu hakkında ayet gelmesi ise Allah’ın insanların sorularına muhattap olduğu gibi bir izlenim veriyor.

 

burada üveylik nasıl söz konusu?

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

kelale konusunda bir çalışma

 

http://dergipark.ulakbim.gov.tr/da/article/view/5000151812/5000137762

 

miras ayetlerinde hangi kelaleden söz ettiğini anlamak için hadisler gerekiyor. diğer türlü, hadisler olmaksızın bu ayetlerin içinden çıkılamaz, bariz bir çelişki söz konusudur.

 

fakat diğer yandan da şu var :D

 

 

@araştırmacı21 kendi savını kendi yıkmış oluyor. islamın, savunucularını ters köşeye yatırması pek de eğlenceli.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 dakika önce, bir_akil_insan yazdı:

 

burada üveylik nasıl söz konusu?

 

 

 

Kuran'a göre bakarsan üveylik vurgusu yok ancak tefsirlerde Nisa-12'in ana bir, Nisa-176'nın baba bir veya ana baba bir olduğu konusunda görüşler var.

 

Bu tefsirlerin nedeni elbette Nisa-12 ile Nisa-176'nın bariz çakışması olabilir.

 

Zira hem Nisa-12'de hem de Nisa-176'da mirasın kardeşlere yönlendirilmesi "kelale" (babasız çocuksuz kimse) olarak belirtiliyor.

 

Ancak Nisa-12 ana bir, Nisa-176 baba bir veya ana baba bir olarak yorumlanmış.

 

https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Nisâ-suresi/669/176-ayet-tefsiri

Link to post
Sitelerde Paylaş

Rezillik yani... Burada üvey yazmıyor ama öyle demek istemiş olmalı demiş oluyorlar yani... Hayır böyle bir kepazeliğe nasıl katlanıyor bunlar? Kitabımız dedikleri şeyde hiç bir doğru düzgün bir şey yazmıyor! Ama bunlar yazıyor gibi görmekte ısrarcılar! Ülen yazmıyor işte, yazan saçma sapan zırvalar! Düzgün bir şey yazdığı yok!

 

"Yazar o yazar! Okumasını bilmek lazım!"

 

He he gözünle değil başka tarafınla okuyunca oluyordur he... :D Daha da ne diyeyim yahu! :lol:

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 04.01.2018 at 16:03, bir_akil_insan yazdı:

 

müslümanların gülünç savunmalarından biri daha...

 

diyorsunuz ki, islamın tek kaynağı kurandır...

 

miras sorunlarını sözde çözerken tefsirleri getirip dayayan sizsiniz. yukarda da veda hutbesini vermişsiniz. bunlar kuranda mı yazıyor? 

 

 

 

 

 

 

 

Tek kaynak ne demek olduğunu biliyor musunuz ?  Tek kaynak demek Allah tan,yani onun gönderdiği kur’an dan başka peygamber dahil hiçbir kimse dini bir kural,yani farz,helal,haram ve hüküm ortaya koyamaz demektir.

 

Kur’an’ı açıklamak,tefsir ve yorum yapmak dini bir kural koymak değildir ki,dinin kaynağı olsun.Yani hadisler sahih olsa dahi dini bir hüküm ve kural ortaya koyamaz,çünkü hz.peygamber de bizim gibi bir kul ve beşerdir,dini bir hüküm veya kural koyma yetkisine sahip değildir.

 

Bu nedenle dini bir kuralın ve dini bir hükmün tek kaynağı kur’an’ı kerimdir.Veda hutbesi veya tefsirler kur’an dan başka dini bir kural ortaya koymuyor,bunlar sadece kur’an’ın hükümlerini açıklıyor.

 

Mesela: Bir hukukçunun getirdiği yorum bir hukuk maddesi değildir,o bir yorumdur,onun bu yorumu hukuka uygun da olabilir,olmaya da bilir.İşte tefsirler de aynen bunun gibi dinin kaynağı,veya kural koyucusu değildir.

 

Bizzat kur’an diyor ki:  ان الحكم الا لله ‘’ İnil hükmü illa lillahi’’ hüküm ve kural koyma yetkisi yalnız Allah’a mahsustur…’’

 

Yani kur’an’ı kerim, dini hüküm ve kuralları ortaya koyan tek kaynaktır.Tefsirler,içtihatlar vs.ise sadece yorumlardır.

 

Veda Hutbesinde bulunan mesajlar ise hem kur’an’ın genel prensiplerinden istinbat edilir, hem de hz.peygamberin kur’an’a uygun tavsiyeleridir.Bu nedenle Veda Hutbesi de hz.peygamberin kur’an’ın hüküm ve mesajları ile ilgili bir açıklaması ve bunlara uymamız hususunda yapmış olduğu bir tavsiyedir.Yani din konusunda kur'an dan istinbat edilmeyen hiçbir kural veya hüküm ortaya koymuyor !!!

 Saygılar.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 dakika önce, araştırmacı21 yazdı:

 

 

Tek kaynak ne demek olduğunu biliyor musunuz ?  Tek kaynak demek Allah tan,yani onun gönderdiği kur’an dan başka peygamber dahil hiçbir kimse dini bir kural,yani farz,helal,haram ve hüküm ortaya koyamaz demektir.

 

Kur’an’ı açıklamak,tefsir ve yorum yapmak dini bir kural koymak değildir ki,dinin kaynağı olsun.Yani hadisler sahih olsa dahi dini bir hüküm ve kural ortaya koyamaz,çünkü hz.peygamber de bizim gibi bir kul ve beşerdir,dini bir hüküm veya kural koyma yetkisine sahip değildir.

 

Bu nedenle dini bir kuralın ve dini bir hükmün tek kaynağı kur’an’ı kerimdir.Veda hutbesi veya tefsirler kur’an dan başka dini bir kural ortaya koymuyor,bunlar sadece kur’an’ın hükümlerini açıklıyor.

 

Mesela: Bir hukukçunun getirdiği yorum bir hukuk maddesi değildir,o bir yorumdur,onun bu yorumu hukuka uygun da olabilir,olmaya da bilir.İşte tefsirler de aynen bunun gibi dinin kaynağı,veya kural koyucusu değildir.

 

Bizzat kur’an diyor ki:  ان الحكم الا لله ‘’ İnil hükmü illa lillahi’’ hüküm ve kural koyma yetkisi yalnız Allah’a mahsustur…’’

 

Yani kur’an’ı kerim, dini hüküm ve kuralları ortaya koyan tek kaynaktır.Tefsirler,içtihatlar vs.ise sadece yorumlardır.

 

Veda Hutbesinde bulunan mesajlar ise hem kur’an’ın genel prensiplerinden istinbat edilir, hem de hz.peygamberin kur’an’a uygun tavsiyeleridir.Bu nedenle Veda Hutbesi de hz.peygamberin kur’an’ın hüküm ve mesajları ile ilgili bir açıklaması ve bunlara uymamız hususunda yapmış olduğu bir tavsiyedir.Yani din konusunda kur'an dan istinbat edilmeyen hiçbir kural veya hüküm ortaya koymuyor !!!

 Saygılar.

 

 

bu durumda hadislerin tamamı da -sahih olsun ya da olmasın-, tefsirlerin tamamı da, mezheplerin tamamı da, hacı hoca takımının tamamı da tam olarak kuranda yazanı onaylar ve doğru olarak açıklar diyorsunuz, doğru mudur?

 

örneğin aynı konuda farklı açıklamaları olan hadisleri ve mezhepleri nasıl açıklıyorsunuz? sizin söylemenize göre bunların hiçbir fikir ayrılıkları olmasa gerek, hepsi de aynı şeyi anlatıyor olmalılar. bu durumda, nasıl oluyor da ayrılıklar yaşanıyor?

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
17 saat önce, Sundance yazdı:

 

Nisa-11'de ananın olup da Nisa-176'da ananın olmaması ayetlerin birbiri ile ilişkini yok etmiyor.

 

Aynı şekilde çocuk olduğu durumdaki miras paylaşımında da Nisa-11'de ana var iken Nisa-12'de ana yok. Ama çocuk - eş - ana durumunda hüküm verebilmek için her iki ayetin de geçerli olması gerekiyor. Dolayısıyla Nisa-11'de ananın olması, Nisa-176'da ananın olmaması ayetlerin birbiri ile ilişiğini kesmek için yeterli değil.

 

Burada söz konusu kardeşler. Üstelik de üvey kardeş derken evlatlık üvey değil bir ayette ana bir, diğer ayette baba bir veya ana baba bir kardeşlerden bahsediyor. 

 

Kaldı ki üvey kardeşleri paylaşımdan çıkarmak yine de yeterli olmuyor.

 

Sonuçta miras tam olarak paylaştırılamıyor. Kalan çıkıyor. Bu kalanı dağıtabilmek için düzeltme yapmak ve kuranda geçen oranları değiştirmek gerekiyor.

 

Bu da sizin konu başlangıcında  miras paylaşımında matematik hatası bulunmadığını, mirasın tam olarak paylaşıldığını iddianızı çürütüyor.

 

 

 

 

Peki ne zaman miras tam olarak paylaştırılamıyor? 

 

Eğer belirtilen oranlar mirasçılara dağıtılınca onlardan biri paysız kalır veya belirtilen oranı alamıyorsa işte,o zaman tam olarak paylaştırılmıyor, halbuki böyle bir durum söz konusu değil, çünkü ilk paylaştırmada herkes payına düşen oranı alıyor ve terekeden artan da oluyor. Bundan sonra terekeden arta kalan bitene kadar tekrar mirasçıların alacakları oranlar nispetinde kendilerine paylaştırılmaya devam edilecektir. Yani tam paylaştırılma olmuyor diye bir durum söz konusu değildir. Çünkü alacakları oranlarda herkes payını alabiliyor,yani ne kimse paysız kalıyor,ne de kimse payını eksik alıyor. İşte miras paylaştırlımasında matematik hatası diye bir olay yoktur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
53 dakika önce, araştırmacı21 yazdı:

 

 

Peki ne zaman miras tam olarak paylaştırılamıyor? 

 

Eğer belirtilen oranlar mirasçılara dağıtılınca onlardan biri paysız kalır veya belirtilen oranı alamıyorsa işte,o zaman tam olarak paylaştırılmıyor, halbuki böyle bir durum söz konusu değil, çünkü ilk paylaştırmada herkes payına düşen oranı alıyor ve terekeden artan da oluyor. Bundan sonra terekeden arta kalan bitene kadar tekrar mirasçıların alacakları oranlar nispetinde kendilerine paylaştırılmaya devam edilecektir. Yani tam paylaştırılma olmuyor diye bir durum söz konusu değildir. Çünkü alacakları oranlarda herkes payını alabiliyor,yani ne kimse paysız kalıyor,ne de kimse payını eksik alıyor. İşte miras paylaştırlımasında matematik hatası diye bir olay yoktur.

 

tefsirler, hadisler falanlar filanlar yetmiyor, bir de kendi yönteminizi uyduruyorsunuz.

ama avliye ve reddiyeyi görmezden geliyorsunuz. avliye ve reddiye de aynen yukarda söylediğiniz gibi kurana uygundur ama niyeyse avliye ve reddiye yerine kendi sisteminizi uyguluyorsunuz. avliye ve reddiye kurana uygun değil midir? onlar uygunsa, yukarda iddia ettiğiniz üzere, siz niye kendi yönteminizi uyguluyorsunuz?

 

ikinci olarak: payları dağıt, sonra kalan payları yine aynı oranda dağıt dediğiniz zaman, zaten paylar tam olarak dağıtılamadığı için dönüp dönüp paylaştırıyorum diyorsunuz. dahası, bu şekilde her zaman için eksik ya da fazla kalacaktır. bölünemeyen bir orandaki mirası dönüp dönüp istediğiniz kadar aynı oranlarda dağıtmaya çalışın, her zaman için bir yerden sonra mirasçılardan biri, diğerinden fazla alacaktır. uyduruk tanrınızın adaleti kuruş düzeyinde işlemiyor mu yoksa? ya o kadar adaletsizlik kadı kızında da olur, kaldı ki cahil arap tanrısının bu kadar dağıtabilmesi yine iyi mi diyorsunuz?

 

gülünç savunmalar... avliye ve reddiye konusuna geri dönersek; bu, aşağıdaki paylaşımda söylediğiniz üzere kurana uygunken, siz niye başka bir yöntem izliyorsunuz?

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 08.01.2018 at 13:02, bir_akil_insan yazdı:

 

bu durumda hadislerin tamamı da -sahih olsun ya da olmasın-, tefsirlerin tamamı da, mezheplerin tamamı da, hacı hoca takımının tamamı da tam olarak kuranda yazanı onaylar ve doğru olarak açıklar diyorsunuz, doğru mudur?

 

örneğin aynı konuda farklı açıklamaları olan hadisleri ve mezhepleri nasıl açıklıyorsunuz? sizin söylemenize göre bunların hiçbir fikir ayrılıkları olmasa gerek, hepsi de aynı şeyi anlatıyor olmalılar. bu durumda, nasıl oluyor da ayrılıklar yaşanıyor?

 

 

 

 

 

Cevap:

 

1-Öncelikle aynı konuda farklı açıklamalar yapan rivayetler hadis değildir.Çünkü  bir şahsın,yani hz peygamberin aynı konuda ayrı açıklamaları düşünülemez,bu da gösteriyor ki,bunlar uydurmadır.

 

2-Hadisler hz.peygamberin vefatından yaklaşık 200-250 sene sonra tedvin edilip yazıldığı için mütevatir ve sahih sünnet hariç hiçbiri muteber ve güvenilir değildir.

 

3- Çünkü hz.peygamber kendi sözlerinin yazılmasına müsaade etmiyordu, ne onun döneminde, ne de ondan sonra sahabe ve tabiinler döneminde hadis tedvini yapılmadı. İşte bunca zaman kayıt altına alınmayan,tedvin edilmeyen ve tevatür yoluyla bize ulaşmayan hadisler  korunmadı. Ayrıca kur’an, dinin hükümlerini ortaya koyan tek kaynak olmasaydı, elbette hz.peygamber kendi hadislerini de kur’an gibi kayıt altına alacaktı. Ama böyle yapmadı,demek ki,dinin hükümlerini ortaya koyan tek kaynak kur’an’dır, hadisler değil,hadisler mütevatir ve sahih ise,sadece kur’an’ın bir açıklaması olur.

 

4-Tevatüren bize kadar ulaşan sahih hadislerin sayısı da çok azdır,Ebu Hanife’ye göre 18 taneyi geçmiyor,bunlar da ibadetlerle ilgilidir.Yani bugün Kütüb-i  Sitte dediğimiz hadis kitaplarının içinde bulunan rivayetlerin kahir çokluğu muteber ve güvenilir değildir.

 

5-Mezheplere gelince, bunlar da dinin hükümlerini ortaya koyamazlar, çünkü bu husus sadece kur’an’a aittir. Mezhepler ise içtihatlardır, içtihatlar,doğru da çıkabilir,yanlış çıkabilir.

 

Peki mezheplerde neden farklı  açıklamalar var?

 

Çünkü her insanın akli,düşüncesi, kültürü, bilgi düzeyi, araştırma imkanı,öğrenme ve kavrama kabiliyeti aynı değildir. Bu nedenle farklı yorum ve açıklamaları da söz konusu olabiliyor.

 

Örneğin: Mevcut hukuk sistemimizde bile bir mahkemenin verdiği karar, bazen bir üst mahkeme tarafından bozulabiliyor. Peki her iki mahkemenin hukuk kaynağı aynı değil midir? Neden böyle oluyor?  İşte kur’an’ın bazı mesajlarına yapılan yorumlar ve açıklamalar da bunun gibidir.Çünkü kur’an,dini hükümlerini içeren ilahi bir hukuk manzumesidir, her insanın bilgi düzeyi,araştırma imkanı, öğrenme ve kavrama kabiliyeti aynı düzeyde olmadığından, burada da bazen insanların içtihat ve açıklamaları farklı olabilmektedir. Bu nedenle  yapılan her içtihat, her tefsir (yorum) ve her açıklama doğru olmayabilir. Peki bize düşen nedir?  Bize düşen onları ne taklit etmek,ne de her söylediklerini kabul etmektir. Çünkü yüce Allah bize de akıl, mantık, kavrama ve doğruyu görebilme yeteneklerini vermiştir. Bu yüzden bize düşen ise hiçbir kimsenin, hiçbir geleneksel yorum ve içtihadın ve hiçbir mezhebin etkisi altında kalmadan,onlara bağlanmadan,mukallitleri olmadan kur’an’ı doğru anlamaya ve uygulamaya çalışmaktır.Ama bununla beraber onların doğrularını da kabul eder, yanlışlarını da reddederiz.

Saygılar.

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...