Jump to content

Ateistcafe Şiir Defteri


Recommended Posts

Lavinia :: Özdemir Asaf

Sana gitme demeyeceğim.

Üşüyorsun ceketimi al.

Günün en güzel saatleri bunlar.

Yanımda kal.

Sana gitme demeyeceğim.

Gene de sen bilirsin.

Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,

İncinirsin.

Sana gitme demeyeceğim,

Ama gitme, lavinia.

Adını gizleyecegim

Sen de bilme, lavinia.

tarihinde Seyircin tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 107
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Yalnızlık :: Özdemir Asaf

Yalnız kaldınız sanırsınız,

Biliyorum.

Yalnız bırakılmışsınız,

Biliyorum.

Ötesi yok.

Ötesi var:

Yalnızlık

Müziğin bile seni dinlemesidir.

Yalnızlık

İnsanin kendine mektup yazması

Ve donup-donup onu okuması

Yalnızlığın da ötesidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Aldanı-Alatı :: Özdemir Asaf

i

Benim düşlerimin içinde

O uyuyordu, duyuyordum.

Ben bir uykusunda onun

Bir düşünde bulundum...

Uyuyordu, duyuyordu,

Avundum.

ii

Benim düşlerimin içinde

O uyumuyordu, biliyordum.

Ben ne bir uykusunda onun,

Ne bir düş'ünde bulundum...

Bulunsaydım,

Vururdum.

tarihinde Seyircin tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevinç ile Hüzün :: Özdemir Asaf

Sevinci kapıştılar taşımayı bilmeden,

Şimdi bilen yok, nerede oturuyor.

Köyün delisi hüzün, yalnız kaldı yollarda

Adam-adam sınıyor, arıyor yoldaşını...

Kıskandıran özlemi, yüzünden okunuyor.

Görünüp siliniyor o günden beri

Sevinç bir an gözlerde, dudaklarda,

Yerini sevgilisi hüzün'e bırakıyor..

Sevinç'se uzaklarda, hep uzaklarda,

Şöyle bir görünüyor, hemencecik uçuyor.

İşte o günden beri gözlerde, dudaklarda

Hüzün, aramaktadır, yitik yavuklusunu,

O günden beri sevinç yerinde durmaz

Ve kişiliğini ararken uzaklarda

O günden beri kimliksiz hüzün olmaz.

tarihinde Seyircin tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

İNSANLIĞIN SINIRLARI

Eğer o eski

Mübarek Tanrı,

Devrilip dönen

Bulutlar üstünden

Mutlu şimşekler

Serperse yere;

Kalbimde çocuksu

Bir bağ ve korku,

Öperim sarılıp

Eteklerini.

Çünkü bir insan

Mutlu Tanrılarla

Ölçmesin kendini.

Kalkıp yerinden

Değerse başıyla

Yıldızlı göklere,

Kurtulur ayağı

Bastığı topraktan

Eğlenir yel, bulut

Bu hevesiyle.

Fakat o, kemiği

Etiyle yiğitçe,

Durarak basarsa

Bu sağlam yapılı

Dünyanın böğrüne;

Yetişmez o zaman

Benzetmek kendini

Bir asma dalına

Yahut meşeye

Nedir ayıran

Tanrıyı kişiden?

Sayısız dalgalar,

Durmadan değişen,

Ölümsüz bir akış:

Bir dalga kaldırır,

Bir dalga yok eder

Ve bizi batırır.

Küçücük bir çember

Sınırlar bu ömrü.

Sayısız nesiller

Durmadan dizilir

Daima var olan

Bu sonsuz zincire.

Johann Wolfgang Von GOETHE

Link to post
Sitelerde Paylaş

MARIA

Sustu Another Life gazinosu

Sustu şarkılar,

Paletimde renk sustu, fırçamda şekil

Ve bu gece ilk defa şimal körfezinde

Sustu Peramos'un mazgallarından

Şehre pancur pancur dökülen arya,

Artık ne tayfalar mevcut, ne komondoslar,

Ne o kor tenli, kızıl saçlı kanarya.

Bu medar ikliminin tenha gecesinde

Sardı bambu kamışlarını pişman bir sükut

Sardı bu sızı

Hani birdenbire bazen bütün etrafımızı

Sapsarı bir şüphe sarar ya işte öylesine berbat bir hal var.

Hiç bir şey düşünmek istemiyorum, hiç bir şey

Ama dördüncü tarassut kulesinde

Bir şüpheli sinyal var

Hayır hayır yalan bütün bunlar

Artık ne kadere inanıyorum ne fala

Yalan söylüyor o falcı kadın

O hintli parya.

Ben yalnız sana inanıyorum

Yalnız sana, MARYA...

Beni kahrediyor böyle geçen her gece

Bu hoyrat yıldızlar, bu su, bu okyanus, bu yer

Ve gökyüzünde emanet duran şu asma fener.

İnan ki sevgili MARYA

Ne varsa hepsi yalan, hepsi keder

Ve hepsi omuzumun üstünde çaresiz bir yük

Ve hepsi angarya.

Biliyorum bu sabah güneşle beraber biliyorum

Bir vapur demirleyecek bu nankör limanda

Pol'un ebedi matemine rağmen

Virjini olabilirdi bu vapurda

Ama sen yoksun biliyorum sen yoksun.

Baharda geleceğim diyordun hani

Haydi gel daha ne bekliyorsun işte mevsim bahar ya.

Fırçam neden böyle titrer bilir misin?

Ve neden resimlerimde fon sapsarı

Anlıyorsun değil mi yavrum

Bütün kağıtlara sinmiş anlıyorsun

Bu tropikal zehir, Bu müzmin malarya,

Sensiz nasıl da boş iskele, sensiz nasıl da tenha şehir

Müfreze nöbetçilerinin gözü önünde

Koydan yıldızları çalmışlar bir bir,

Yine de birkaç çımacı, birkaç palikarya.

Ama kim düşünür yıldızları,

Yüzbaşı Arnold'u vurmuş yerliler

Matemler içinde tekmil batarya.

Bu insanlar, bu gök, bu deniz, bu yer

Birer birer kaybolmaya mahkum, birer birer

Biz ki çoktan bu sapsarı hasret içinde susuz

Biz ki çoktan beri kaybolmuşuz.

Nasıl, ağlıyor musun MARİA? ..

Sil gözlerini, sil yavrum

Bizim yokluğumuzdan ne çıkar

Aşkımız var ya.

BEKİR SITKI ERDOĞAN

Link to post
Sitelerde Paylaş

Iste böyleee,

Necibi Fazili YOBAZI

Ataya düsman

Tipik

Bir TAZI.

Hem yazar

Hem korkar

Hemde kacar

Kuyruk

Apis arada.

Böyle

Kabaklar yetisir,

Bizim orda

SERADA.

Elleri kara yazar

Kellesindeki

Et

GIBI

Sevdigi yobazlarin

Taaaa KENDISI

Tipkida

EFENDISI.

Veyil kuyusu

DIBI.

.

Bedirde

Bu yamuk

Kediyi aslan

GÖRMÜS.

Canakkalayi

Tutupda

30 cadirlih

Bedire

YORMUS.

Ulan

sen sayi bilmezmisin?

A

DÜMBELEK.

Canakkalada yeddi düvele karsin savasildi

250.000 sehit

Bedirdeyse

1350 FISTANLI bedevi KÖYLÜ

Kavgasi

A KELEK.

Senin eserin

Hüseyin Üzmez hi.....ri.

Seklide

Fikride

Zikride

Tamda

SENSIN.

Size

Yahsir

Develerin diyari

Onlar gibide

KEMSIN.

Gastamonuya gacmis

Gürgenler arasina,

Ahrabasi

Dört eliyle gorusun

DEYE

Ayi ayiykan sormus

Hic gelmezdin

Buraya.

Ataya

Küfür edenlerle

Tabikine girdin siraya

NEYE?

Sizlere

Yasalar

Ne yaparsalar HAKTIR

Enindede

Somundada sizin,

Isiniz

BOKTUR.

Ayi

Ayiyken

görür iken

DOGRUYU.

Bunlar hala

Inatla

savunurlar

EYRIYI.

Kin

Kusuyorlar

Heryana

KIN.

Alyan

Varsa cihsin ileri,

Bu nasil

DIN?

Tolonbeg

Link to post
Sitelerde Paylaş

Madımak'ta, barbarlar tarafından katledilen Behçet Aysan'dan...

Aşk için prelüd 2

İstasyon önünde bir top ağaç

ağacın

gölgesinde

ben

ve uzanıp giden

sapsarı bir tül

bozkır

ve bir türkü

"daha senden gayrı aşık mı yoktur

nedir bu telaşın vay deli gönül"

ve bir tren

ne bir düdük çalar

ne el eder

kar yüklü yağmur yüklü

kalbim gibi

keder yüklü

bir tren

durmaksızın geçer

o böyle bir akşam böyle bir trene

bineceğini düşler

ben

böyle bir akşam böyle bir trenden

ineceğimi…

Avunuruz.

Behçet Aysan

Link to post
Sitelerde Paylaş

Matilde'ye Sone :: Pablo Neruda

Seni sevdiğimi göreceksin sevmediğim zaman,

Çünkü iki yüzüyle çıkar karşına hayat.

Bir sözcük sessizliğin kanadı olur bakarsın,

Ateş de pay alır kendine soğuktan

Seni sevmeye başlamak için seviyorum seni,

Sana olan sevgimi sonsuzlaştıracak

Bir yolculuğa yeniden başlamak için:

Bu yüzden şimdilik sevmiyorum seni.

Sanki ellerindeymiş gibi mutluluğun

Ve hüzün dolu belirsiz bir yarının anahtarı

Hem seviyorum,hem de sevmiyorum seni.

Sevgimin iki canı var seni sevmeye.

Bu yüzden sevmezken seviyorum seni

Ve bu yüzden severken sevmiyorum seni.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Unutmak Yok :: Pablo Neruda

Nerelerdeydin diye sorarsan

"Hep eskisi gibi", diyeceğim.

Toprağı örten taşlardan söz edeceğim,

sürdükçe kendini harcayan ırmaktan;

ben yalnız kuşların yitirdiklerini bilirim,

gerilerde kalan denizi bilirim, bir de ağlayan

ablamı.

Neden ayrı adlarla anılıyor ülkeler, neden

günler

yeni günleri izliyor? Neden koyu bir gece

birikiyor ağızda? Neden ölüler?

Nereden geliyorsun diye sorarsan bölük pörçük

kelimelerle konuşmak zorundayım,

ağzı zehir gibi yakan araçlarla,

çoğu çürümeye yüz tutmuş hayvanlarla

ve avutamadığım yüreğimle.

Andaç değil yanımızda götürdüklerimiz

unutuşta uyuklayan sarımsı kumru değil,

yaşlarla kaplı yüzler,

boğazımıza yapışan eller

ve yapraklardan sıyrılan şey:

aşınmış bir günün karanlığı

acıyı kanımızda tatmış bir günün.

İşte menekşeler, işte kırlangıçlar

bize sevinç veren ne varsa,

geçici ve küçük duyarlıkların

yan yana göründüğü süslü kartpostallarda.

Ama bu sınırın ötesine geçmeliyim,

dişlemeliyim sessizliğin çevresindeki kabuğu,

ne karşılık vereceğimi bilemem:

öyle çok ki ölüler,

ve öyle çok ki al güneşle yarılmış hendekler,

ve öyle çok ki gemilere vuran miğferler,

ve öyle çok ki öpüşlerle kilitli eller,

ve öyle çok ki unutmak istediklerim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yasaklanmış Şiirler :: Nizar Kabbani

Nasıl söyler türküsü o ağız,

Dudakları dikilmişken, beyim?

Bir Arap ozanı ölünce bugün

Kim yakarır onun için?

Benim şiirim el öpmez

Şiirimin ellerini öpmek

Sultanlara düşer!

1

Dostlarım

Başkaldırmıyorsa, neye yarar şiir?

Azgınları ve azgınlıkları yıkmıyorsa, neye yarar şiir?

Zamanı ve mekânı

Sarsmıyorsa, neye yarar şiir?

Satrapların başındaki tacı

Yere çalmıyorsa, neye yarar şiir?

2

İşte bunun için çekiyorum başkaldırı bayrağını

Şu âna dek gün yüzü görmeyen milyonlar adına.

Dal ile serçeyi ayıran,

Gül ile sarı çiğdemi ayıran nedir?

Göğüs ile nar'ı ayıran,

Deniz ile zındanı ayıran nedir?

Nedir mavi ayla karanfili ayıran ?

Yiğitlik sözcüğünün gizinden,

Giyotinin gizini ayıran nedir?

3

İşte bunun için çekiyorum isyan bayrağını!

Enikler gibi boğazlanmaya götürülen milyonlar adına

Gözleri oyulanlar adına

Dişleri sökülenler adına

Asitte eritilenler adına, solucanlar gibi

Yoksun olanlar adına

Sesten, düşünceden, dilden

Çekeceğim başkaldırı bayrağını.

4

İşte bunun için çekiyorum başkaldırı bayrağını

O örtünün altında

Öküz gibi oturan halklar adına

Dostluğu büyük, aynı tastan içen halklar adına

Develer gibi yük çeken halklar adına

Gün doğusundan gün batısına

Yük çeken deve gibi

Sudan ve arpadan başka hakkı yok

Özlemi yok beyin karısının

Beyin dişi köpeğinin

Berberinin olmaktan başka.

Yaşasın bir demet yonca

Yaşasın tek tanrı diye Allah'a yalvaran

Halklar adına!

5

Ey şiirin dostları!

Ben ateş ağacıyım, özlemlerin bilicisiyim ben

Elli milyon âşığın gerçek sözcüsüyüm

Sevgi ve inleyiş bilenin ellerinde uyur

Ya da yasemin ağaçlarında.

Ey dostlarım!

Kılıcın saltanatını hep reddeden

Bir yarayım ben..

6

Ey değerli dostlarım!

Dilsizlerin diliyim ben

Görmezlerin gözüyüm ben

Okumazlara denizin kitabıyım ben

Hapishane kaşalotlarına

Gözyaşlarıyla kazınan

Yazılarım ben

Bu çağ gibiyim ben de, sevgilim!

Çılgınlıklarla karşılarım çılgınlıkları

Kırarım nesneleri çocukluktaki gibi

Kanımda devrim ve esenlik kokusu

Hep bildiğiniz gibiyim ben

Hoşuma gider yasa çiğnemek

Hep bildiğiniz gibiyim ben

Şiirleyim...

O yoksa var olmak istemem...

7

Dostlarım!

Sizsiniz gerçek şiir.

Ne gülmenin de önemi var

Ne de surat asmanın

Sultana öfkelenmenin de.

Sizler benim sultanlarımsınız

Sizlerden onur, güç, yetke

İstiyorum

Tuz ve taş üstünde uyuyan

Kentlerde

Şiirlerim yasak.

Şiirlerim yasak,

Çünkü insana

Sevginin ve uygarlığın

Kokusunu taşıyor onlar

Şiirlerim yasaklandı,

Çünkü her dizesi muştu taşıyor sizlere.

Dostlarım!

Sizleri bekletmekteyim hâlâ

O kıvılcımı tutuşturmak için...

tarihinde Seyircin tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Fincanı Okuyan Kadın :: Nizar Kabbani

Oturdu.. Umutlanarak ters çevrilmiş fincanımdan

gözlerinde korku belirdi ansızın

Dedi:

Ey oğulhüzünlenme

Bu aşk sana yazılmış

Ey oğul

Ölene kadar tanıklar

Aşka tapmaktan kim ölmüş

Fincanındadünyanın korkusu dolu

Hayatın yolculuk ve savaşlarla...

Çok seveceksin ey oğul...

Çok öleceksin ey oğul...

Unutulan bütün topraklara aşık olacaksın..

Yenilen krallar gibi geri döneceksin..

Hayatınla, ey oğul, kadının..

Gözleri, suphanallah tapılacak cinsten

Ağzı..bir salkım üzüm gibi resmedilmiş

Gülücüğü, gül musikisi

Ancak senin gökyüzün bulutlu..

Ve yolların... bir kapalı... bir kapalı ki sorma

Ey oğul... kalbinin aşkıdır bu

Kasrın kulesinde uyuyan

Büyük bir kasır bu ey oğul

Köpekleri ve askerleri dilsiz

Kalbin sultanıysa içinde uyuyor..

Kim girecek kaybolan taşlarından..

Kim tutacak ellerini kucağından...

Surlara gömülen gözbebeklerini

Tırnaklarını kim çözecek belinden

Ey oğul...

Kaybolan... kaybolan... kaybolan

Birçok yıldız... görüyorum

Ancak bir okumaya başlasam

Fincanı tıpkı senin fincanına benziyor

Aynısı bilsen ey oğul

Hüznü senin hüznün aynısı

Kaderleriniz bir... yürüdüğü yol aynı

Aşk dolu hançerin keskin ağzında

Gölgesi bir sedef gibi

Gölgesi dizili hüzün gibi

Kaderiniz aynı uykuya dalmış

Denizde aşkınız kopan dalgalarda

Parçalanarak... milyonlarca defa...

Yenilen krallar gibi geri dönerek...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ellerime Sığmayan :: Metin Fındıkçı

Kırık bir testidir eşikte duran.

Ovaya yayılan acı bir sudur.

Oysa sığmaz gecenin gözleri yanan

mumlara, ellerime sığmaz

bir yara içinde büyüyorum

akan suyun tadı kaplanın gözlerinde durur

gitgide organlarıma karışıyor talan edildikçe kadim yerler.

Mumlarda tükenen gecenin gözlerine bakıyorum

sen büyüyen bir fısıltıyla çıkıyorsun

geceden gündüze

dağılan nar tanelerini örtüyorsun

karanlıktan aydınlığa açılıyorsun.

Çocuk giysiler içinde mavi bir gecede

ağaç dibinde telaşlı bir karınca yuvasında

koyu ve diri kokunu duyuyorum.

Ellerimde suyun

asi yüzü

kınında terli

bir bıçak.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Düş ve Kudret :: Metin Fındıkçı

Yansıyan kandil yangını

Uzak karanlığın kayganlığında, provasız

Cambuğusuna çizilir iki kalbin arasına düşen bıçak.

Kalbim parçalanmış mimoza

Taşların takasında unutulan

Yıllar sonra ilk neyi sormalıyım sana!

Kendi ışığına doğru uçar aşk.

"İki nehir ki bacakların"

Kendi kuytusuna çekilmiş renksiz,

Birçok beklentiye yenik bakıyorum suyuna

Bir kasrın taşlarındaki hüzün eskisiyle

Bozulsaydı.

Aynasına bakıp kirlettiğimiz suyun büyüsü

Bozulurdu,

İki çıplak ten arasında

Hazır kopmak üzreyken fırtına.

İşte çıplaksın ve gizler yaşıyor bedeninde.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kimim Ben? :: Carl Sandburg

Başım yıldızlarla çarpışır

Ayaklarım dağların doruklarındadır

Evrensel yaşamın kıyılarında,

Derin vadilerinde gezinir parmak uçlarım

Derinlere, yaşamın asli özüne iskandil eder ellerim

Mukadderatın çakıl taşlarıyla oynarım.

Binlerce kez cehennemlere gidip döndüm

Cennetin her köşesini tanırım,

Tanrıyla düşüp kalktığımdan.

Kanla su gibi oynar, dehşete şapka çıkarttırırım.

Aşinayım çoktan güzelliği yakalamanın tutkusuna

Dahası "uzak dur" diye yasaklanan her şeyin tümüne

İnsanoğlunun müthiş isyanına.

Benim adım gerçektir;

Ben evrenin ele geçirilmez tek esiriyim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

HAYKIRAN BEN DEĞİLİM

Haykıran ben değilim, yer gümbürdüyor,

Dikkat et, dikkat, çünkü çıldırdı şeytan,

Uzan kaynakların duru dibine,

Yapış pencere camına,

Gizlen elmasların ışıltısı ardına,

Taşlar altında böcekler arasına,

Gizle kendini sıcak ekmek içinde,

Sen yoksul, sen.

Yeni sağanaklarla süzül toprağa -

Boşuna yıkanıyorsun kendi içinde,

Yalnız başka suda yıkayabilirsin yüzünü,

Bir çim yapracığında minik bir uç ol

Daha büyük olacaksın bu dünya ekseninden.

Hey, makineler, kuşlar, yapraklar, yıldızlar!

Kısır anamız çocuk için yakarıyor.

Dostum, değerli, sevgili dostum,

İster korkunç, ister olağanüstü,

Haykıran ben değilim, yer gümbürdüyor.

Attila Jozsef

Link to post
Sitelerde Paylaş

TERTEMİZ YÜREK

Ne anam var, ne babam.

Ne yurdum var, ne tanrım.

Ne beşiğim var, ne kefenim.

Ne sevgilim, ne aşkım, ne evim barkım.

Tam üç gün var açım,

komadım ağzıma bir lokma.

Veririm ömrümün yirmi yılını,

gücümü kuvvetimi, varımı yoğumu.

Kim alacak onları? Hiç kimse.

Şeytan isteyecek onları benden.

Bu tertemiz yüreği, bu iyi kalbi

Ne diye çalıp öldürmemeli?

Alacaklar gelip bir gün beni,

koyacaklar kutsal, karanlık toprağa.

Gelecek bir ot uzanacak alacak

şu güzelim yüreğimden gücümü.

Attila Jozsef

Link to post
Sitelerde Paylaş

MERHABA CANIM

ben az konuşan çok yorulan biriyim

şarabı helvayla içmeyi severim

hiç namaz kılmadım şimdiye kadar

annemi ve allahı da çok severim

annem de allahı çok sever

biz bütün aile zaten biraz

allahı da kedileri de çok severiz

hayat trajik bir homoseksüeldir

bence bütün homoseksüeller adonistir biraz

çünki bütün sarhoşluklar biraz

freüdün alkolsüz sayıklamalarıdır

siz inanmayın bir gün değişir elbet

güneşe ve penise tapan rüzgârın yönü

çünki ben okumuştum muydu neydi

biryerlerde tanrılara kadın satıldığını

ah canım aristophones

barışı ve eşek arılarını hiç unutmuyorum

ölümü de bir giz gibi tutuyorum içimde

ölümü tanrıya saklıyorum

ve bir gün hiç anlamıyacaksınız

güneşe ve erkekliğe büyüyen vücudum

düşüvericek ellerinizden ellerinizden ve

bir gün elbette

zeki müreni seviceksiniz

(zeki müreni seviniz)

Arkadaş Zekai Özger

Link to post
Sitelerde Paylaş

YORGUN DEĞİLİM

Yorgun değilim,

seni beklemekten,seni düşlemekten,geçen günlerden,

yeniden başlasam da bir başka yenilgiye.

Yorgun değilim,

ne aşktan,ne dostluktan,ne de ölümden,

geceye gözlerimi açarak bakıyorum.

Yorgun değilim,

ne acıdan,ne umuttan,ne de korkudan,

sonbaharla birlikte kazıya başlıyorum.

Yorgun değilim,

ne geçmişten,ne şimdiden,ne de gelecekten;

bir yanlızlığım vardı,gittikçe aşıyorum.

Özdemir İnce

Link to post
Sitelerde Paylaş

ANAYASASI İNSANIN

Paul Eluard için yazılmıştır

Kan yasası bu insanın:

Üzümden şarap yapacaksın

Çakmak taşından ateş

Ve öpücüklerden insan!

Can yasası bu insanın:

Savaşlara yoksulluklara

Ve binbir belaya karşın

İlle de yaşayacaksın!

Us yasası bu insanın:

Suyu şavka döndürüp

Düşü gerçeğe çevirip

Düşmanı dost kılacaksın!

Anayasası bu insanın

Emekleyen çocuktan

Uzayda koşana dek

Yürürlükte her zaman

Can Yücel

tarihinde insanemektir tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...