Jump to content

Determinizm, kuantum ve özgür irade


Recommended Posts

Bir de şöyle bir şey var: x anındaki bir değişkenin aldığı değer A olsun. Ve bunun gibi o anı niteleyecek belli değişkenler bilinsin. X anından önceki Y anı için de aynı şeyler geçerli, biliniyor olsun, belli verileri elimizde bulunsun. O halde, X anı böyle iken, X'dan bir önceki Y anındaki değişkenlerin aldığı değerler başka türlü olamazdı.

Arda Denkel "Düşünceler ve Gerekçeler" adlı kitabında buradan hareketle tarihsel bir çerçeve çiziyor, "bugünün verileri böyleyken, geçmiş uygarlık birikimi başka türlü olamazdı" diyor. (s-57) Ve ekliyor: "Söylediğimi tarihsel materyalizm ya da geçmişin geleceği belirlediği gibi bir savla karıştırmamalı."

Arda Denkel çok başarılı ve zeki bir felsefeci. Kendisi ile "tanışmama" Sevgili Deicide vesile oldu, üzerinden çok zaman geçti ama bir yazısını okuduğumda kaynak olarak "Arda Denkel - Düşünceler ve Gerekçeler" adlı not ile karşılaştım. Bazı konularda anlaşmasam da, çok güzel bir kitap.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 85
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Olayı insanlık açısından ele almıyorum.. Kainatın geneli açısından ele alıyorum.. Çünki insan irade sahibidir; iradenin sınırları vardır ama matemetiksel bir formülü yoktur.. Faklı başlangıçlar farklı neticeler verebilir..

İslam asla bilimi ve bilimsel gelişmeleri red etmez.. İlmin bir tarafı hep islam ile paraleldir.. İslam ilave olarak bilimsel bu gelişmelerin Bir yaradıcının iradesi ile olduğu ek bilgisini verir.. Bilim ise işin bu kısmına bakmaz..

Özellike İbn-i Arabi ve İmam-ı Rabbani gibi zaatlar bu meseleyi çok açık bir şekilde kaleme almışlar.. Risale-i Nurda da geçiyor.. Olayı irade ve Ruh açısından değerlendirirsek herşey değişir..

Link to post
Sitelerde Paylaş
İslam asla bilimi ve bilimsel gelişmeleri red etmez.. İlmin bir tarafı hep islam ile paraleldir.. İslam ilave olarak bilimsel bu gelişmelerin Bir yaradıcının iradesi ile olduğu ek bilgisini verir.. Bilim ise işin bu kısmına bakmaz..

Özellike İbn-i Arabi ve İmam-ı Rabbani gibi zaatlar bu meseleyi çok açık bir şekilde kaleme almışlar.. Risale-i Nurda da geçiyor.. Olayı irade ve Ruh açısından değerlendirirsek herşey değişir..

Determinizm, indeterminizm ve özgür irade konusunu tartışmak istemiyorum, iletimi yazarken de tartışma amacım yoktu.

İslam dediğin nedir ki, Mask?! Kuran mı, Gazali'nin düşünceleri mi, S.Nursi'nin düşünceleri mi, İbn-i Arabi'nin düşünceleri mi?! Yoksa genel kanı mı? Bazı fırkalar pekala reddeder bilimi, bazı düşünürler bilimin iman için referans alınmasını eleştirir, bazıları da şarlatanlık yolunu seçerek bilimden imana pay çıkarmaya çalışır, bilimsel verilerin Allahı gösterdiğini söyler. Yanına gelen talebelere de "öğretmenlerinizi boşverin, fenler size Allahı en güzel şekilde anlatıyor" diye zırvalar savurur. Ben açıkçası buna karşıyım, şu şunu ispat ediyor, aklen ve mantıken şöyle şöyle, ne bileyim işte, bunlar boş çabalar.

Bir şeyin bir şeyi gösterdiği olabildiğince nesnel temellere dayandırılarak iddia edilir ki, bir değeri olsun. "Ben fizik, kimya, biyoloji okuyorum, Allahın varlığını duyuyorum içimde" demek başka bir şey, "şu şu şu bilimsel verileri temel alarak, Allahın varlığını kanıtlıyorum" demek bir şey. Aradaki farkı görüyorsun, değil mi? Birisi öznel, hezeyanlara dayalı, öbürü ise en azından argüman olarak ileri sürülebilir bir formda...

Arabi ve Rabbani bu meseleyi açık şekilde kaleme filan almamışlar. Kaynak varsa, ver okuyalım. Özellikle Arabinin bu konuda dedikleri ile tanıştır bizi.

İkincisi, bilimin işin hangi kısmına baktığı, o kısmı görmek istediği zaman, bakışının bir netice vermesine doğrudan bağlı. Bilim bakıp bir şey göremiyorsa, göremiyorum, der. Aynı şeyleri söylemek çok sıkıcı, elli kere yazıldı bunlar. Mich Roph'un Bilimsel Açıklamalar, Evrim ve Tanrı diye bir yazısı vardı, 3-4 gün önce okumuştum. Forumda duruyor, oku onu, çok kaliteli bir yazı.

Neyse, hoşçakal.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Herşeyin Matematiksel olarak modellenebilmesi ise mümkün değildir.. Mesela SUyun hareketi Matemetiksel olarak modellenemez...! Çünki hareketi idare eden kanunlar farklıdır.. Aynı programa tabi değillerdir.. İradeye tabidirler..

Hidrodinamik diye bir bilim dalı var duydun mu?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bilim dediğin neyse; İslam dediğim de odur.. Yani Bilim nasıl inkişaf etmekte ise, İslamda inkişaf etmekte.. Bundan 1400 Sene önce Hz. Alinin görüpte ifade edemediklerini yüzyıllar sonra başkalarıda görmüş ama ifade edememiş.. Çünki ortada ifade edecekleri ve o devrin insanının anlıyacağı örnekler yoktu.. Ama günüzde bakınca açık bir dille zerrelerden, herşeyin hareket halinde olduğundan, kainatın yapısı ve şeklinden, Maddeden Enerjiye; Enerjiden Esmayı İlahiye ordan tekrar geriye doğru süreli bir geçiş olduğundan v.s. v.s. bahsetmişler..

Her devrin alimi bu hakikatleri o devrin insanının algılayabileceği şekilde yazmış.. Günümüzde de bunu Risale-i Nur yapıyor.. Aklın kabul edeceği örnekler ile Aklı ikna ediyor..

Bir kere bu söz konusu insanlar hayatları boyunca yalan nedir, Hile Nedir bilmeyen insanlar.. Neden uydurma yapsınlar.. Söyledikleri sözler o günün insanı için hurafe kabul edilmiş.. Akıl erdirememişler; Örnekleme yapamamışlar.. Çoğunun hikmeti yeni yeni anlaşılıyor..

Ben kısa zaman öncesine kadar hep şu soruyu sorardım ve cevabını bulamazdım.. !

Neden Kıyamet Kafirlerin üzerine kopacak..... Sanki burda İman yenik düşmüş gibi düşünürdüm... Oysa tarihe baktığımızda dönem dönem inancın ön plana çıktığını, dönem dönem de gerilediğini görürür.. Ama hiç bir zaman bütünü ile sönmez... İşte 21. yüzyılda inanç yine insanlık için ön plana çıkmış gözüküyor.. Ama bir müddet sonra tekrar sönecek yada gerileceyecek..

Bu forum sayesinde anladım ve hissettim ki;

İman yenik düşmeyecek..... Aksine ilim öyle bir noktaya gelecek ki; O Noktadan sonra insanların Allah'ı red etme olasılığı kalmıyacak..İşte bu noktaya gelmeden de kıyamet kopacak.. Çünki artık Esma-yı Hüsna vazifesini tamamlamış olacak ve imtihan sırrına gerek kalmıyacak... Bunu belki şuan tam izah edemiyorum, çünki benim için çok yeni bir mesele.. Ama artık böyle olacağını biliyorum.. Git gide bu bilgi derinleşiyor... Sayenizde kafamdaki 1 soru ve sorundan kurtuldum.. Neyse, bu ayrı bi mese...

İslam dediğimiz şey Ehl-i Sünnet anlayışının bir bütünüdür.. Tek bir insanın fikri değil..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Hidrodinamik diye bir bilim dalı var duydun mu?

Senin bahsettiğin ile benimkisi çok farklı.. Suyun bütün nitelik ve niceliklerini bilip; Bununla birşeyler yapmak ile; Bir Denizin dalgalarını matematiksel olarak modelliyebilmek farklı şeyler.. SU hareketi bilgisayar ortamında matematiksel olarak modellenemez.... En azından şimdilik bu böyle...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Suyun bilinmeyen çözülmeyi beklenen özellikleri nedir sıralarmısın?

Ne yapmayı planlıyorsun mesela suyun bütün niceliklerini ve nitelikleri bildiğinde?

Su modellenemiyorda diğerleri modellenebiliyor mu peki?

Suyu başka bir sıvıdan özel yapan nedir?

tarihinde DeHRi tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Dehri Dediklerinden birşey anlamadım..

Konuyu dağıtmaya gerek yok; Güzel bir konu... Su örneğini Matematiğin herşeyi modelleyemiyeceği için verdim ve verdiğim örnek doğrudur.. Bunu ben söylemiyorum; animatörler söylüyor.. Artık konuya dönelim..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ve beklendiği üzere, bir fatalist başlığı sabote etmekte gecikmedi; Kaderimiz bu galiba?

İslamiyete göre Kainatta tezahür eden değişmez kanunlar vardır ve Zerrelerden, Galaksilere kadar herşey bu kanunlara boyun eğerler.. Dolayısı ile Kainat ve içindekiler önceden belirlenmiş olan kanunlar çerçevesinde sebeb-sonuç ilişkisi içinde belli bir programa göre hareket ederler.. Bu program içerisindeki çeşitli prosedürlerin oluşturacağı tesadüfi sonuçlar dahi önceden hesaplanmıştır.. Ve bilmin dışında olarak bu Kanunlar Kainatın yaradıcısı olan Allah tarafında İrade edilerek, Bilerek yaradılmıştır.. (Bilim bu noktaya bakmıyor..)

Yani Kainat X zaman dilimi geri sarılsa ve tekrar aynı oluşum başlatılsa; X zaman dilimi sonunda gelinen netice aynı olacaktır.. Burdaki netice Külli İradenin tecelli ettiği neticedir.. Yani kainatın 3 boyutlu bir modelinde Güneş Sisteminin yeri farklı da olsa tabi olunan kanunlar aynı olacaktır yada herşey aynı zamanda aynı yerinde olacaktır. Farklı kanunlara tabi, farklı bir kainat modeli oluşmaz..

Tanrı varsayımının dayanağının ne olduğunu sormayacağım bile...

Yanlış anladıysam lütfen beni uyarınız: Evrenin en ucra köşesinde ki yıldızı oluşturan atom ve moleküllerden herbiriyle birlikte, insanı oluşturan moleküllerin herbirinin takip ettiği bir senaryo vardır, değil mi?

Bu tamamen rastgele neticeler üreten bir programın, farklı procedürler ile hep aynı zaman sonunda hep aynı neticeyi vermesi gibi düşünülebilir.

Sen burada hiç bir şey açıklamadın, anlaşılır kılmadın, hatta çelişik bir cümle cümle kurdun, hem rastgele sonuç veren, hem de hep aynı sonuç veren bir program iddia ettin ki, bu açık bir çelişkidir. Ne demek istediğini, -sanırım- anlamış olsamda, daha açık bir şekilde anlatta, kuşkuya yer bırakmayalım.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Dehri Dediklerinden birşey anlamadım..

Çünkü bilmediğin konulara burnunu sokuyorsun.

Su örneğini Matematiğin herşeyi modelleyemiyeceği için verdim ve verdiğim örnek doğrudur.. Bunu ben söylemiyorum; animatörler söylüyor.. Artık konuya dönelim..

Kaynak? Hani kaynak?

Kaldı ki, konunun animatörlerle çokta alakası yoktur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Cümlede aslında çelişki yok ama ifademde eksiklik ve yanlış anlaşılabilirlik olduğunu kabul ediyorum... Tam ifade edemiyorum bu meseleyi.. Belki şöyle bir örnek daha açıklayıcı olur..

Mesela KOD üreten bir bilgisayar programı düşünelim.. Her seferinde farklı bir kod üretiyor.. Ama üretilen kod derlendiğinde hep aynı neticeyi veriyor... Kısmen demek istediğiim böyle birşey..

"Yanlış anladıysam lütfen beni uyarınız: Evrenin en ucra köşesinde ki yıldızı oluşturan atom ve moleküllerden herbiriyle birlikte, insanı oluşturan moleküllerin herbirinin takip ettiği bir senaryo vardır, değil mi?"

Zerrelerin tabi oldukları bir seneryo var ama bu senaryo sabit bir metin değil; İradeye göre değişken...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben alim değilim, kaldı ki alim de olsam her meseleyi bilirim gibi bir iddiam yok... İlgi alanıma giren meselelerden birisi dir bu.. En az sizin kadar fikir sahibi olduğumu düşünüyorum.. Yazdıklarımsa internet köşelerinden kopi paste yapılan şeyler değil; tamamen kendi fikirlerimdir.. Yanlışlar olabilir, düzeltirsiniz, izah edersiniz.. Kafama yatarsa kabul ederim ve düzeltirim...

SU Meselesine gelince.... İnatla sorduğun için söyliyeyim ki dediğim doğrudur %100 hemde.. Ama şuan kaynak gösteremiyorum, denk gelirse gösteririm.... Animatörden kastım 3D Modelleme yapan bilgisayar mühendisleridir..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Cümlede aslında çelişki yok ama ifademde eksiklik ve yanlış anlaşılabilirlik olduğunu kabul ediyorum... Tam ifade edemiyorum bu meseleyi.. Belki şöyle bir örnek daha açıklayıcı olur..

Mesela KOD üreten bir bilgisayar programı düşünelim.. Her seferinde farklı bir kod üretiyor.. Ama üretilen kod derlendiğinde hep aynı neticeyi veriyor... Kısmen demek istediğiim böyle birşey..

O halde ne demek istediğinizi tam anlayıncaya kadar biraz daha irdeliyelim...

Neticeden kasıt ne? Derlenen kodun "assembly"si mi, yoksa "assembly"nin yaptığı iş mi?

Zerrelerin tabi oldukları bir seneryo var ama bu senaryo sabit bir metin değil; İradeye göre değişken...

Acemiliğiniz o kadar bariz ki... konunun gidişitanı sezdiğinizden(bende pek gizlemedim zaten), panikleyerek cevap veriyorsunuz...

"Zerreler"(nedir bu terimi size çekici kılan) üzerinde hangi irade tecelli ediyor?

Şimdi ben, vücudumdaki proteinleri iradem ile kontrol edebilir miyim?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ana programın ürettiği kod her seferinde farklı oluyor.. Komutların yerleri, sıralaması, satır yada harf sayısı hatta kullanılan programlama dili v.s. gibi üretilen her program birbirinden farklı..... Ama üretilen bu KOD derlendiğinde; O yeni kodun verdiği netice hep aynı....

Link to post
Sitelerde Paylaş

Nedenselliği özgür iradenin önünde engel olarak gören arkadaşlara şu soruyu sormak gerekiyor: "indeterminist (belirlenimsiz) bi evrende özgür irade olanaklı mı olurdu?"

Bu soruyu yanıtlamak ve özgür iradenin hangi durumlarda olanaklı olabileceğini irdelemek üzere, özgür iradenin ne olup olmadığını çözümlememiz gerekiyor. Maddeler halinde bakalım:

1- Öncelikle özgür iradeden söz edebilmemiz için, bilinçli özne(ler)den söz edebilmemiz gerekiyor. Yani bilinçli, kendinin ve olan bitenin en azından bir dereceye kadar farkında olan bireylerden. Buna kimsenin karşı çıkacağını sanmıyorum. Kendisinin farkında olmayan, bilinci olmayan, duyumlarını bilince çıkarmayan bir şey, özgür olamaz. Bilinçsiz bir varlığın ögür iradesinden söz edilemez. Bilinç, özgürlük için, zorunlu bir koşuldur.

Öte yandan, bizlerin bilinçli varlıklar olduğumuzu yadsıyacak birinin aramızda çıkacağını sanmıyorum. en azından herkes, kendi bilincinin doğrudan farkındadır ve aslında bilincimiz, varlığından en kesin emin olduğumuz şeydir. Başka bireylerin bilincini ise doğrudan gözlemleyemeyiz. Ama normal işleleri yerinde olan her insanın bilinçli olduğu bir uylaşımdır. Uç solipsistler dışında buna da kimsenin itiraz edeceğini sanmıyorum.

2- Özgür irade, en azından bilinçli olarak varolan seçenekler arasından seçim yapabilmeyi gerektirir. Burada önemli olan, seçimin özneye ait olmasıdır. Şu ya da bu şekilde seçenekler kısıtlanmış olabilir ama seçimin özgür olabilmesi için en azından ortada iki seçenek olmalı ve birey, bunlar arasından seçimi kendi kararıyla yapabilmelidir.

Burada başta döndüğümüz soruya dönelim.. Seçimi içimizde bir yerde atılan bir yazı tura belirliyorsa, bu seçimin bize ait olduğunu söyleyebilir miyiz? Bence yanıt net bir hayır olmalı. Seçim bize değil, rastlantıya aittir. İndeterminist, yani hangi olayların hangi olayları belirleyeceği hiçbir şekilde söylenemeyecek bir düyada özgürlükten söz edilemez. Kararı veren ben değilsem, kararı rastlantılar veriyorsa, özgür olamam; ancak özgür olduğum yanılsamasında olabilirim. Dahası, özgürlük, yapılan seçimin sonuçlarının şu veya bu şekilde öngörülebilmesini gerektirir. Her defasında sürpriz bir tadla karşılaşacaksam, elma ile armut arasında bir seçim yapmanın da bir anlamı olmaz.

3- Özgürlük ve iradeye, ya var ya yok şeklinde bakmak, kanımca içinde hata barındırır. Daha doğrusu, özgürlüğün derecesi olduğunu, az ya da çok özgürlük olabileceğini ortaya koymaktır. Seçeneklerimizin sayısı ne kadar artarsa özgürlüğümüz de artar. Aynı şekilde, seçenekler üzerindeki kontrolümüz arttıkça özgürlüğümüz de artacaktır. Yaptığımız seçimlerin sonucunu ne kadar iyi ve doğru kestirebiliyorsak, yine o kadar özgür olacağızdır.

İkinci maddede indeterminizm ve özgürlük ile yaptığım yoruma, üçüncü madde ışığında şunları ekleyebileceğimi düşünüyorum: mutlak anlamda rastlantıların karar alma süreçlerimizi etkilediğini, etkilemenin de ötesinde karar alma süreçlerimizin rastlantılar tarafından belirlendiğini durumda ortaya çıkan her neyse ona özgür irade diyemeyiz.. Rastlantı sayesinde değil, ancak rastlantıya rağmen özgür olunabilir. Rastlantılar bizi özgür kılmak bir yana, bilgimizi zaafa uğratarak özgürlüğümüzü sakatlar. Çünkü özgürlüğün ancak bilmekle mümkündür ve ancak ve ancak daha çok şey bildikçe daha çok özgür olabiliriz.

Peki gerçek hayatta yaptığımız seçimleri ne belirler? Seçim yaparken zihnimizde neler olur?

Konumuza bir örnekle devam edecek olursak, üniversite sınavına girmeden önce tercih listesinin birinci sırasına Cerrahpaşa Tıp Fakültesi yazan bir öğrencinin bu tercihinin hiçbir nedene bağlı olmaksızın oluştuğunu kimsenin öne sürebileceğini sanmıyorum. Öğrenci, tercihini yaparken, tıp mesleği hakkında bildiklerini, bildiği sandığı şeyleri, yakın arkadaşlarının, ailesinin görüşlerini, kendi yetenek ve eğilimlerini, yani o güne kadarki formasyonunu, üniversite hayatını İstanbul'da geçirmenin artı ve eksilerini, Cerrahpaşa'nın konumunu, ulaşım ve diğer olanaklarını ve bunun gibi hemen akla gelebilecek onlarca -belki de bir alt kademeye inildiğinde yüzlerce, binlerce- şeyi zihninde tartacak ve ona göre karar verecektir.

Dolayısıyla, seçimlerimiz gökten zembille inmez. Öyle olması da gerekmez. Seçimin bana ait olması, seçimde benim anılarımın, benim bilgilerimin, benim deneyimlerimin ve benim hislerimin rol oynaması demektir. Yaptığımız seçimde, bildiklerimizden yola çıkarak sonuçları kestirmeye çalışırız. Bu, anılarımıza, bilgimize, deneyimlerimize dayanmalıdır. Bir tür simulasyon yapar ve simule ettiğimiz ortamde kendimizi hayal eder, seçimin sonucunda hissedeceklerimizi kestiririz. Sonra bu kestirimleri birbiriyle karşılaştırır, arasından en uygun bulduğumuzu seçeriz. Kendimizi ne kadar iyi tanıyorsak, bilgi ve deneyimimiz ne kadar birikimli ise de o ölçüde doğru karar veririz. Verdiğimiz her doğru karar, ileriye yönelik olarak, çevremiz -ve hatta kendimiz- üzerindeki kontrolümüzü arttırarak özgürlüğümüzü pekiştirir. Doğru dürüst eğitim alıp yeteneklerimizi en iyi biçimde değerlendireceğimiz şekilde kendimizi yetiştirdiğimizde, maddi ve manevi sıkıntılarımızdan o oranda kurtulacak ve dolayısıyla ilerideki olası seçeneklerimizi arttıracağızdır. Aksi durumda kısıtlı kaynaklardan hoşa gitmeyeceklerin arasında seçim yapmak zorunda kalacakken, potansiyelimiz iyi bir şekilde ortaya çıkardığımızda hepsi iyi olan seçeneklerin en iyisini seçme fırsatımız olacaktır.

Anılarımın, bilgilerimin, deneyimlemin altyapısının maddi süreçler olması, durumu değiştirmez. Önemli olan belleğe, bilgiye ulaşılması, deneyimin birikmesidir. Bunun altyapısının belirlenimci fiziksel-kimyasal süreçler olması özgürlüğü olanaksız kılmaz. Dahası, ben zihnimi, anılarımı, beliğimi, bilgimi kodlayan ve oluşturan maddeden, maddi süreçlerden ve olgulardan başka bir şey değilim. Ben zaten onlarım. Zihin ve beden şeklinde yapılan ayrım, aynı özdeş olgunun iki farklı bakış açısıyla görünüşünden başka bir şey değil. Eğer ben, bedenimi oluşturan madde ve onun maddi süreçlerin ta kendisiysem ve benim hareket ve kararlarımı da bu maddi süreçler belirliyorsa, zaten hareket ve kararlarımı kendim belirliyorum demektir. Çünkü ben bu madde ve maddi süreçlerden farklı bir şey değilim. Özgürlük de, kararlarımı kendimin belirlemesi demektir. Başkasının değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ben alim değilim, kaldı ki alim de olsam her meseleyi bilirim gibi bir iddiam yok... İlgi alanıma giren meselelerden birisi dir bu.. En az sizin kadar fikir sahibi olduğumu düşünüyorum.. Yazdıklarımsa internet köşelerinden kopi paste yapılan şeyler değil; tamamen kendi fikirlerimdir.. Yanlışlar olabilir, düzeltirsiniz, izah edersiniz.. Kafama yatarsa kabul ederim ve düzeltirim...

Cahil ile bilgisiz ayrımı nedir biliyor musun? Cahil bilmediği halde, bilmediği şeyler hakkında kesin hükümler vermekten çekinmez, konuya sabit bakar. "El sallayan meryem ana heykeli"nin ne olduğunu bilmese bile, sırf el salladığı için, yok öyle bir şey diye kesin konuşur. Senin her konuda fikrin var, ama bilgin yok. Bilgiye dayalı olan "fikir"leri değiştirmek mümkündür, şartlanma için gereken çözüm daha farklı ve ben de bunun reçetesi yok maalesef. Ancak yine de, problem senin bilgi eksikliğin değil, senin cehaletin.

SU Meselesine gelince.... İnatla sorduğun için söyliyeyim ki dediğim doğrudur %100 hemde.. Ama şuan kaynak gösteremiyorum, denk gelirse gösteririm.... Animatörden kastım 3D Modelleme yapan bilgisayar mühendisleridir..

İnatla sorduğum soruya, inatla, "dediğim %100 doğrudur" şeklinde karşılık verecek kadar şartlanmışsınız. Bilgisayar modeliyle, kuramsal fizik modeli ayrı şeylerdir, konumuzun mühendislikle alakası yoktur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

kodoman..

Sen Mümkinat ile Mevcudatı birbirine karıştırıyorsun... Birşeyin zatında mümkün olması, Aklen olacağını göstermez.. Her insan katil olabilir, bu mümkündür ama bu mümkinata binaen insanlar tutuklanmaz... Yada güneşin yarın başını alıp gitmeside kendi zatında mümkündür ama bu mümkinat bizim bilgimize zarar vermez..

Bimin temelinde aynı sebeb-sonuç ilişkisinin aynı neticeyi verdiği gözlemlendiğinde bu doğru kabul edilir.. Mümkinattaki imkanata bakılmaz...

Link to post
Sitelerde Paylaş
kodoman..

Sen Mümkinat ile Mevcudatı birbirine karıştırıyorsun... Birşeyin zatında mümkün olması, Aklen olacağını göstermez.. Her insan katil olabilir, bu mümkündür ama bu mümkinata binaen insanlar tutuklanmaz... Yada güneşin yarın başını alıp gitmeside kendi zatında mümkündür ama bu mümkinat bizim bilgimize zarar vermez..

Bimin temelinde aynı sebeb-sonuç ilişkisinin aynı neticeyi verdiği gözlemlendiğinde bu doğru kabul edilir.. Mümkinattaki imkanata bakılmaz...

Bir de bunları neden söylediğini bilsek iyi olacaktı ama... "Mümkinat ile Mevcudatı birbirine" nerede karıştırmışım?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...