Jump to content

Moralin tedavi üzerine etkisi var mıdır?


Recommended Posts

Bu forumda ateist olduğundan şüphe etmeyeceğimiz ve ( yani 7. boyuttan açıklamalarla bizleri manipüle etmeyecek ) üyeler var.

Bunların arasında mesleği biyolog ,doktor ( belki psikolog ,psikiyatr olanlarda vardır ama ben henüz bilmiyorum) olan üyeler var.Soracağım soru aşağı yukarı hepsini ilgilendiriyor.

Benim sorum şu?

Hasta olan insanlara ilk ağızda hemen söylenen bir klişe vardır.

’’Hastalıklarda tedavi için en önemli etken moraldir’’ klişesi…

Hakikaten bu sözün bilimsel bir kıymeti harbiyesi var mıdır?

Hasta moralinin tedavi üzerine etkinliği bir gerçek midir? Yoksa efsane mi?

Birde,

Eğer moralin (pozitif düşünmenin ,iyileşmeyi istemenin) tedavi üzerinde olumlu etkileri varsa bu nasıl mümkün olmaktadır?

Mekanizmaları nelerdir?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bu forumda ateist olduğundan şüphe etmeyeceğimiz ve ( yani 7. boyuttan açıklamalarla bizleri manipüle etmeyecek ) üyeler var.

Bunların arasında mesleği biyolog ,doktor ( belki psikolog ,psikiyatr olanlarda vardır ama ben henüz bilmiyorum) olan üyeler var.Soracağım soru aşağı yukarı hepsini ilgilendiriyor.

Benim sorum şu?

Hasta olan insanlara ilk ağızda hemen söylenen bir klişe vardır.

’’Hastalıklarda tedavi için en önemli etken moraldir’’ klişesi…

Hakikaten bu sözün bilimsel bir kıymeti harbiyesi var mıdır?

Hasta moralinin tedavi üzerine etkinliği bir gerçek midir? Yoksa efsane mi?

Birde,

Eğer moralin (pozitif düşünmenin ,iyileşmeyi istemenin) tedavi üzerinde olumlu etkileri varsa bu nasıl mümkün olmaktadır?

Mekanizmaları nelerdir?

Bu konu bilimsel olarak araştırılımamıştır. Dolayısıyla vardır veya yoktur şeklinde bilimsel kesin bir yorum yapılamaz.

Genel olarak vardır şeklinde ve bilimsel olmayan bazı iddialar, öteden beri söylenti şeklinde ortalıklarda dolaşmaktadırlar.

Bilimsel çalışma yapılmamıştır dedim. Bilimsel çalışma nasıl olmalıdır?

Kanser gibi ağır bir hastalıktan ölmekte olan insanlar iki gruba ayrılmalı ve onların psikolojik profili incelenmelidir.

Sorunlarına iyimser gözle bakanlarla kötümser gözle bakanların ne kadar ve nasıl yaşadıkları karışlaıtırılmalıdırlar.

Benzer çalışmalar yapılmıştır ama onlar tam anlamı ile bilimsel değillerdir.

Çünkü aynı kanser türü bile farklı insanlarda farklı sonuçlara neden olacaktır.

Burada karşılaştırılan elmalarla elmelar olmayıp, elmalarla armutlardır. Ve bu çalışma bilimsel değildir.

Nisbeten daha uzun yaşama söz konusu ile, bu sözün bilimsel hiç bir değeri yoktur.

Yine de yaşamın niteliği açısından durum çok farklıdır. İyimser olanlar daha uzun yaşamasalar bile, daha mutlu yaşarlar.

İyimserlik her zaman yeğlenmesi gereken bir insansal niteliktir.

Tabii iyimser olanlarda bağışıklık sisteminin daha etkili olduğu şeklinde bir takım dedikodular varsa da, hiç biri kesinlik kazanmamıştır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

bazı cild hastalıklarında moral ve motivasyonun olumlu etki yaptığı bilinmektedir. Örneğin siğil tedavisinde şöyle bir yöntem uygulanır ve genellikle sonuç verir. Kişi eğer inançlı biri ise bir din adamının okuyup üflemesine yönlendirilir. Eğer bilime güvenen biri ise, şöyle bir yöntem kullanılır. İdrarı maviye boyayan bir ilaç verilir ve denir ki. Bu ilacı kullan ertesi gün idrarın mavi olursa ilaç etki etmiştir iyileşeceksin.

Her iki tedavinın olumlu sonuç verdiği bilinmektedir.

Mekanizmasını sorduğum bir cild hastalıkları hocasına. Açıklaması şöyle olmuştu.

Cild ve sinir sistemi, embriolojik olarak (anne karnında) aynı hücre katmanlarından kaynaklanır. Dolayısıyla hastalıkları da birbiri ile ilgilidir. Ancak sebep sonuç ilişkilerine yönelik araştırma yapılmamıştır. Yapilamamaktadır. Çünkü ruh hastalıklarının çoğunlukla nedeni bilinememektedir.

Her hastalık insan morali üzerinde olumsuz etki eder. Ancak moral motivasyonu her hastalığı iyileştirmez.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

hacı ile drekinci cevabı vermişler de; ben daha önceki bir forum yazımda da bahsettiğim cümleyi tekrarlamak istiyorum.

"Gribi ilaçla 1 haftada; ilaçsız 7 günde tedavi edersin."

Çünkü grip (domuz, kuş vs bahsetmiyorum) zaten kısa süre içerisinde iyileşecek. Sen ilacı verdiğin zaman ilacın etki edip düzeltme süresi de aynı zamana denk geliyor. Böyle bir hastalık için evet dersin (tabii bilimsel kıymeti için hayır demelisin).

Ancak mesela ağır bir psikiyatri vakasını ilaçsız düzeltmen bence mümkün değildir. İstediği kadar psikolog konuşsun, psikiyatristin verdiği ilaç olmadan laflar havada kalır.

Sevgiler...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bilhassa ağır hastalıklarda, moralin tedaviye "katkısı" bilinen bir şey.

Ama bu biraz ters anlaşılıyor. Moral kişiyi hayata bağlar ve mücadele gücünü azmini artırır. Tersi ise, kişiyi mücadeleden uzaklaştırır. Özellikle stres, bağışıklık sistemini vs. kötü etkiler, tedaviyi güçleştirir.

Aman ölücem, uff, pufff diyerek ilacını içmekten sakınan, ilacını beğnemyen, yemeyi içmeyi kesen, tedavi olmak için gayret göstermektense ölümünü bekleyen birisinin elbette tedavisi daha başarısız olacaktır.

Konunun fizyolojik yönleri bilimsel olarak araştırılmış değildir, evet. Morali çok yüksek olan hasta iyileşir vs. gibi bir şey söz konusu değil. Söz konusu olan yüksek moralin tedaviye daha iyi sarılma, iyileşme için daha çok gayret ve sabır göstermeye yol açıyor olmasıdır.

Kanser içinde, başka şeyler içinde bu geçerlidir. Bunu örneklemenin en kolay yolu, Ankilozan Spondilit hastası olanlar için yapılabilir. Morali sıfır, hayattan soğumuş birinin her gün bilmem kaç kilometre koşmasını beklemek ne kadar gerçekcidir? Tanımasamda her gün gördüğüm bir hasta var, kar demez, yağmur demez, çamur demez, kampüsün bahçesini her gün öğle arası dere tepe demeden yaklaşık 12-13 km koşar. Yaşı da 50 civarında. Ona bu gücü veren moral ve yaşama isteğinden başka bir şey olabilir mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Hacı tedaviyi iki türlü düşünmek lazım.

Birisi uygulanan tedavinin fizyolojik tarafı.

Diğer ise, fizyolojik tarafından ziyade hastanın tedavi olmak için ne kadar fazlasını göze alabileceği.

Yani tedavi enstrümanları ile tedavi sürecini birbirinden ayırabilmek önemli öncelikle.

Moralin tedavi enstrümanlarına katkısı, plasebo fenomenine paralel olarak ortaya konabilir. Fakat, bu etki mekanizmaları bir şekilde denenmiş, kontrollu olarak gözlenmiş değil bildiğim kadarıyla. Dahası bu büyük ihtimalle belli bazı hastalık ve hasta profilleri için geçerli olacak bir tablo anlamına gelecektir. Yani, şu şu şu hastalaıklar, şu şu şu kişilerde moralden pozitif/negatif/nötr etkilenir. Şu şu hastalarda, bu hastalığın o tedavisi moral ile daha olumludur/olumsuzdur gibi.

Fakat, kesin olan bir şey, tedavi enstirmanlarının etkinliği üzerine moral etkisi bilinmiyor olsada, tedavi süreçlerinde moralin genel olarak katkısının kesin olduğu. Olayı bir kansere endeksli düşünmemek lazım. Felçli birinin yeniden yürümesinde, uygulanacak fizik tedavinin moral takviye olmadan yapılabilmesi bana pek mümkün gelmiyor örneğin. Hasta, iyileşeceğine inanmalı ki, o sıkıntılara katlanabilsin.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Mutluluk hormonu acıyı azaltır ve Hasta daha rahat ölür. :)

Öyle bir hormon mu varmış?..

Aslında morali yüksek ölmek güzel bir şey ama, yüksek moralin tedaviye etkisi olup olmadığı bilinmiyor.

Yani mutlu ölenin aynı zamanda uzun yaşayıp yaşamadığını bilmiyoruz.

Hatta belki daha kısa bile yaşıyor olabilir.

Yine de mutlu ölmek iyi bir şey.. Kim ne derse desin...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ağır, tedavisi zor ve sancılı olan, veya tedavisi mümkün olmayıp bir ömür birlikte yaşanılacağı kesin olan hastalıkların çoğunda moral motivasyon önemli ve gereklidir.

Bu tür hastalıklar travmalara, strese ve devamında depresyona neden olabilir. Özellikle stres kaçınılmazdır..

Stresin fiziksel etkileri bir yana, duygusal ve zihinsel etkileri, hastalığı tedavi etmede zorluk yaşanmasına neden olacaktır.

Huzursuzluk, sıkıntı, durgunlaşma, çökkünlük hali, neşesizlik ve kaygılı olmak gibi duygusal belirtilerin yanında, unutkanlık, konsantrayon bozukluğu, organize olamama, zihinsel durgunluk, sosyal hayattan kopma, kararsızlık ve en önemlisi olumsuzluklar üzerine odaklanma gibi zihinsel belirtileri vardır.

Bütün bu olumsuzluklar hastayla işbirliğinde olumsuzluk yaratacak, tedaviyi güçleştirecektir. Hastaya verilecek moral ve motivasyon, tedaviyi kolaylaştıracak, hastaya direnç kazandıracaktır..

Moral elbette çok önemlidir.. Basit gündelik sıkıntılarla başetmede bile iyi bir moralin kazandırdığı direnç gözönünde bulundurulduğunda, stres ve depresyona neden olabilecek ağır kimi hastalıkların tedavisine katkısının olduğunu kabul etmek çok da zor olmayacaktır.

Onkoloji hastanelerine "Psiko Sosyal Destek Ünitesi" kurma girişimleri vardır. Moral desteğin profesyonelce verilmesi hedeflenmiş çünkü stresin bağışıklık sistemini negatif etkilediği, morali yüksek olan hastanın bağışıklık sisteminin daha iyi çalıştığı gözlenmiş.

American Psychological Association, uzun süre stres hormonuna (cortisol) maruz kalan insanların, depresyona neden olan (moral bozukluğu hastalığı veya kaygı bozukluğu da dediğimiz) anksiyeteye yakalandıklarını belirtiyor.

Harvard Üniversitesi araştırmacılarına göre kısa süreli kortizole maruz kalmak adaptif iken, uzun süreli maruz kalmak sinir sistemine kalıcı zararlara yol açıyor.

http://www.apa.org/releases/stressmood0406.html

http://www.apa.org/journals/releases/bne1202249.pdf

Kısacası moral motivasyon desteği, hastanın strese uzun süre maruz kalmasına engel olacak, tedaviye önemli katkı sağlayacaktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Öyle bir hormon mu varmış?..

Aslında morali yüksek ölmek güzel bir şey ama, yüksek moralin tedaviye etkisi olup olmadığı bilinmiyor.

Yani mutlu ölenin aynı zamanda uzun yaşayıp yaşamadığını bilmiyoruz.

Hatta belki daha kısa bile yaşıyor olabilir.

Yine de mutlu ölmek iyi bir şey.. Kim ne derse desin...

Sayın Hacı bir kaç kişiden bunla bağlantı kurduklarını duymuştum ,

http://tr.wikipedia.org/wiki/Endorfin

Link to post
Sitelerde Paylaş

Endorfin mutluluk hormonu sayılabilir gerçekten. Belki yüksek moralden de sorumlu olabilir.

Ama bütün bu iddialar, temenniden öteye gitmiyorlar.

Tabii yüksek moralin ömrü uzatmasına bile gerek yok. Hasta mutlu ölsün de.. Ne kadar yaşadığı gerçekten o kadar önemli değil

Ama bunu siz gelin hastalar kabul ettirin.

Ağrı ve nefes darlığı çeken ölüm döşeğinde yatan bir hastaya ki öldüğünü biliyor, ağrılarını keseceğimizi ama, 2 hafta yerine birkaç gün içinde öleceğini söyedik..

Teklifimizi reddetti.

Bu durumdaki hastaların çoğu, eğer ağrılar çok tahammül edilmez değilse, ölümü uzatmaya çalışıyorlar.

Yaşama içgüdüsü çok güçlüdür.

Morfin ömrü kısaltır. Cortisol (Kortizon) kanser hastalarında ölümü çabuklaştırabilir ama bazılarında öforiye neden olabilir.

Her olguda morali yükseltmenin bilinen bir yöntemi yoktur. Her hasta için farklı bir yöntem kullanmak zorundasınız.

Bizim Cübbeli ölürken köçek oynatırsak morali çok yükselir..

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...