Jump to content

Kuşların Evrimi....


Recommended Posts

kuşlar .. insanların her zaman merak ettiği yegane canlıların başında oldular..

insanların taklit ettiği ve daha fazla taklit etmek için biyomimetik e milyarlarca dolar harcadıkları canlı türü..

bazen bir takımın sembolü bazen bir tanrının.. bazen de gücün..bazende bir partinin (( nazi partisi ))

peki bu canlılar nasıl evrildi bendeniz maldininin bildiği kadarı ile yazmaya çalışayım..

1861 yılında almanyanın bavyera da bulunan bir fosil türü o dönemin bilgisi ve tekniği ile incelenmiş ve kuşların dinazorlardan evrimleştiğini söylemişir..yani kuşlar dinazorların bir koludur aslen..

yazıyı biraz daha açacak olursak 150 200 milyon yıl önce ilk havalanabilen canlılar evrilmiştir..tabi bu canlılar kilometrelerce uçamıyorlardı..bu zaman içinde oldu..

arkiopteriks fosil türleri içinde bulunan en tartışmalı fosildir..öyleki raştırmacıları birbirine sokmuş ama büyük bir çoğunluğu kuş olduğuna kannat getirmiştir..

sceince dergisinin haberine göre abd nin kuzey karolina üniversitesindeki paleantoloklara göre montano da çıkarılan tyrannasaurus rex fosilinin uyluk kemiğindeki yumuşak doku incelendiğinde kuşların evriminin dinazorlardan olduğunu ve evrim ile olduğunu söyleyebiliriz..bu araştırmanın lideri mary scweitzer dir..

tabi kuşların evrimleştiğine ve uzun zaman önce kuşların atalarının farklı olduğunu söyleyen onlarca yazı ve onlarca bilim adamı var..ancak internet ve google de evrim ile araştırma yapmak gerçekten zor..

çünkü hazreti harun yuh ya hoca efendi resmen interneti kaplamış..ben buraya okuduklarımı kendi gücüm ve çapım nisbetinde özetleyerek yazdım..nokta..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Yeryüzünde bizimkine nazaran çok uzun bir geçmişe sahip olan kuşlara,insanlık tarihi boyunca mitolojik figür, sanat esini, barış, güç, bilgelik sembolü olarak rastlamamız, kuşların insanlar için salt besin kaynağı olmamış olduğuna işaret eder. Ikarus?u hatırlarsak, kuşların birçok hikayenin kaynağında yer almalarının nedeni beklide insanlığa hayranlık veren uçma yetenekleridir.

Yine de kuşlarla ilgili en sürükleyici hikayenin, zaman tünelinde milyonlarca yıl geriye giderek kuşların ve uçuşun kökenine dair ipuçları arayan paleontologlarca yaşandığını söylemek herhalde abartılı olmaz.

Canlıların kökenine, birbirleriyle olan evrimsel akrabalıklarına ilişkin bilimsel çalışmalar çok sayıda fosilin incelenmesini gerektirir. Bu nedenle, kuşlara özgü yapılar olan tüylere ve içi boş, süngerimsi dokusu olan hassas kemiklere fosil kayıtlarında nadiren rastlanabilmesi, bu uzun ve karanlık tünelde cılız bir ışıkla çalışmak anlamına gelmiş çoğu kez.

Uçuşun son derece sınırlayıcı fizyolojik ve anatomik talepleri olması sonucunda kuşlar,çok yüksek bir metabolizmaya ve çok sınırlı bir aerodinamik morfolojiye sahip olacak şekilde evrimleşmişlerdir. Tüylerin altında anatomik olarak çok benzerlik gösteren kuşların sınıflandırılmasının ancak bir ya da birkaç belirleyici özelliğe dayanması, benzeştiren evrimin belki de en büyük yanıltmacalarını uçmanın getirdiği bu kısıtlamalar içinde yaratmış olmasıyla birleşince, kırlangıçlar ve sağanlar örneğindeki gibi birçok yanlış sınıflandırmayla karşılaşılmış. Kuşların yaklaşık 150-200 milyon yıl önce, Mesozoic çağda sürüngen atalardan evrimleşmiş olduğu tüm bilim dünyasınca kabul edilse de, tam olarak hangi dönemde ve hangi sürüngen kolundan evrimleştikleri günümüzde internet tartışma gruplarının bile konusu olan bir soru işareti. Münh yakınlarındaki Bavyera Bölgesinde bulunan kireçtaşı, 1793?te litografi tekniğinin bulunmasından sonraki daha ayrıntılı kazılar sırasında içinde tek bir tüy fosiline rastlanmasıyla birlikte bilim dünyasında hareketli günler başlamış oldu. Yaklaşık 6 cm. boyundaki bu tek tüy, sürüngenlerin hakim olduğu dönemde kuşların yaşadığına dair bir kanıttı ve üstelik asimetrik yapısıyla modern zaman kuşlarının uçuş tüyleriyle benzerlik gösteriyordu. Bu fosil tüyün bulunuşunun üzerinden birkaç ay geçmemişti ki Hermann von Meyer bu kez tüyleri olan, sürüngenvari bir hayvanın iskeletinin eksiksiz bir fosilinin bulunduğunu bildirdi şaşkınlığı dinmemiş biyoloji çevrelerine. Bu fosil de yine aynı bölgede bulunmuştu ve yine Jurrasic dönemine aitti. Bir karga büyüklüğündeki Archaeopteryx fosili, uzun, kemikli sürüngenvari kuyruğundan çıkan tüyleri, uzamış ön uzuvları, asimetrik tüylerle kaplı kanatları, 3 hareketli, kıvrık parmağı, köprücük kemiklerinin birleşmesinden oluşmuş lades kemiği ve dişleriyle iki yüksek hayvan grubunun, sürüngenlerin ve kuşların arasındaki bir ara forma, dolayısıyla evrime işaret ediyordu. Zaten Charles Darwin de, sadece 2 yıl önce basılmış olan ve ?doğal seçilim yoluyla evrim?i anlattığı ?Türlerin Kökeni? adlı kitabında tam da böylesi ara formların var olduğunu varsayıyordu.

Bundan sonraki dönemde de 7 ayrı Archaeopteryx fosili bulundu. Son Archaeopteryx fosili dışındaki fosiller de kimi araştırmacılar tarafından, özellikle boyutlarındaki farklılıktan dolayı, ayrı tür olarak gösterilmişlerse de, milyonlarca yıl önce yaşamış kuşların tür ve cins sınırlarını belirlemenin güç olması nedeniyle bu görüşler genel olarak kabul edilmemiş ve günümüzde tüm Archaeopteryx fosilleri bir cins altında ele alınarak tür bazındaki savlar soru işareti olarak kalmıştır.

KUŞLARIN EVRİMİ 2

1861 yılında Almanya?nın Bavyera bölgesindeki Jura dönemine ait kireçtaşında bir asimetrik tüy fosilinin bulunması, kuşların sürüngenler Çağı?ndan beri var olduklarının kanıtı olarak büyük bir heyecanla karşılanmıştı. Günümüzde paleontologların çoğu, kuşların atasının dinozorların bir kolu olduğunda hemfikir. Yazılan bir çok kitap ve makalede kuşların atasının dinozorlar olduğundan söz edildiğini ve dünyanın önde gelen bir çok müzesinin dinozor bölümlerinin bu görüş düzenlendiğini görmek mümkün

Kuşların kökeni ile ilgili kuramlardan bir tanesi, Archaeopteryx fosilleriyle Teropod dinozorlar arasında homolog olduğu düşünülen benzerlikler nedeniyle, kuşların atasının dinozorların bu kolu olduğu yönündeydi. Teropod dinozorlarla kuşlar arasındaki tüm sonradan edinilen benzerliklerin benzeştiren evrimden kaynaklandığını ve Teropod dinozorların kuşların atası olmayacak kadar özelleşmiş olduklarını söyleyen tekodont ata teorisi ise, kuşların atasının teropod dinozorlardan önce yaşamış ilkel bir sürüngen olduğunu savunuyordu.

Uçuşun Kökenine Dair

Kuşların atasının hangi hayvan kolu olduğuna ve kuşların bu atadan kaç milyon yıl önce ayrıldığına ilişkin araştırmalar ve tartışmalar, doğal olarak tüylerin ve uçuşun kökeniyle yakından ilgilidir. Kuşların en karakteristik özelliği olduğu düşünülen tüyler, omurgalı derisinin en karmaşık türevidir. Morfolojik bir harika olarak tanımlayabileceğimiz tüyler, çok karmaşık yapıları ve sayısız işlevleri olması bakımından çok zengin bir evrimsel geçmişe işaret ederler. Tüylerin bir şekilde sürüngen pullarından evrimleştiği genel olarak kabul edilirken, sürüngen pulundan karmaşık yapıdaki tüye kadar olan evrimsel basamaklarda hangi yapıların ortaya çıktığı ve bu yapıların canlıların çevreye uyumunda nasıl bir değere sahip olduğu konusunda yıllar içinde birçok farklı görüş ortaya atılmıştır. Tüylerin, uçuş dışında, yalıtımdan kamuflaja ve kur davranışına kadar kuşların yaşamında büyük önem taşıyan pek çok işlevi vardır. Ancak kuşkusuz uçuşla ilgili/aerodinamik özellikler tüylerin birincil işlevidir. İlkel sürüngen atanın pullarının hangi işlev doğrultusunda evrim geçirerek ilkel tüylere dönüştüklerini ve buna bağlı olarak uçuşun kökenini açıklamaya çalışan iki temel kuram vardır. Bunlardan ilki uçuş evriminin yerde başladığını savunur. Bu kuramı destekleyenlerin çoğu, kuşların iki ayaklı teropod dinozorlardan geldiğini savunan araştırmacılardır. Kuşların atasının teropod dinozorlardan daha ilkel olan tekodontlar olduğunu savunanlar ise, uçuş evriminin ağaçta başladığını savunurlar. İlkel sürüngenvari kuş atasının ağaçta yaşamış olduğunu varsayan teoriye göre, sürüngen pullarında oluşacak her bir küçük değişiklik (uzama ve çatlama) bu hipopetik canlının aerodinamiklerinin gelişmesi olacaktı. Bu ilkel atanın sürüngen pulları karmaşok yapıdaki uçuş tüylerine dönüşürken, önceleri yerçekiminin sağladığı enerjiyi kullanarak ağaçtan ağaca süzülen canlının süzülme yeteneği zamanla gelişecek, manevra gereği ortaya çıktıkça da kanat ve kuyruk tüyleri karmaşık bir yapıya doğru evrim geçirecekti. Uçuş evriminin yerde başladığını savunan teori ise, tüylerin öncelikle ısı düzenleyici olarak evrildiğini varsayıyordu. Dr değişle, kuşlarda görülen sıcakkanlılığın uçuştan önce evrimleşmiş olması gerektiğini savunuyordu. 1969 yılında bazı dinozor türlerinin sıcakkanlı olmuş olabilecekleri yönünde görüşü ilk kez ortaya atan ve günümüzün ünlü teropod-ata savunucusu olan John Ostrom?un önderliğindeki bu teoriye göre, kuşların teropod atasındaki ilkel tüyler önce ısı yalıtımını sağlamıştı. Aktif, sıcakkanlı, koşarak avlanan bu etçil yırtıcı dinozorların tüylerle kaplanacak ön uzuvları, onların böcek ve benzeri avlarını ağızlarına doğru süpürmelerini sağlayacaktı. Bu ilkel atanın avı peşinde koşarken ani manevralar yapabilmesi ya da avcılardan kaçarken tepelerden aşağı süzülebilmesi de modern, gelişmiş kanat ve kuyruk tüylerinin evrilmesiyle gerçekleşecek ve böylelikle ilk olarak ısı yalıtımı sağlama yönündeki evrilmiş olan tüyler sonradan aerodinamik işlevler doğrultusunda evrimlerini tamamlayacaklardı.

ÖZGÜR KEŞAPLI DIDRICKSON

İBİBİK DERGİSİ

EYLÜL 2003

Link to post
Sitelerde Paylaş

tabi 1861 yılından öncede fosiller bulunmuştur..

ama bir çok fosil o mevkide çiftçilik çobanlık yapan eğitimsiz ve konu hakkında bilgisi olmayan insanlar tarafında hırpalanmıştır..

mesela önemli bir fosili oranın çobanı basit bir ineğin kemiklerini ne yapacaksınız bile demiştir..

hatta bulunan ve nizami şekilde istiflenen kemikleri bir çiftçi traktör ile çiğnemiştir.. tabi bunu dalgınlıkla mı yaptı yoksa kısa şortlu bayan uzmanlara artistik yapacağım diye mi bilinmez..

ama yukarıda zikrettklerim tamamen doğrudur.. fosillerin bazı durumlarda başına gelenler tabiri caizse pişmiş tavuğun başına gelmemiştir..nokta.. :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu konuyu tartışmak istememin nedeni, tartışmalı ve çok yönlü olmasıdır.

Bu tür konuları tartışmayı yeğlediğimi biliyorsunuzdur..

Kuşlar dinozorlardan mı çıkmışlardır,?.

Yoksa kuşlar ve dinozorlar daha ilkel ve eski bir atadan mı çıkmışlardır?

Uçan dinozorlarla kuşların ne gibi bir ilişkisi vardır?

Kuşlar dinozorlardan çıkmışlarsa hangi dinozorlardan ve ne zaman çıkmışlardır.

Tüylü dinozorlarla kuşların arasındaki ilişkinin doğası nedir?

Dinozorlarla kuşlar arasındaki benzerliği gören ilk araştırıcılar bunlar arasında bir bağlantı olması gerektiğini kurgulamışlardır. Örneğin kuşların ayaklarının pullu ve yumurtalarının kabuklu olması gibi.. Kuşların dinozorlardan çıktığı teorosi 1870'li yıllara kadar gider. İlk aday hindi büyüklüğünde Compsognathus'dur. Bu dinozor kuşlarda olduğu gibi hafif ve narin bir bedene sahiptir. Thomas Huxley bu durumu gözlemledikten sonra ya kuşların dinozorlardan çıktığı ya da yaşam tarzlarının aynı olmasından dolayı arada benzerlikler olduğu sonucuna varmıştır. Aynı yaşam stilinden dolayı ortaya çıkan benzerlikler için konverjan, yani yakınsak (bir noktada birleşen) evrim denmektedir.

1926'da Gerhard Heilmann kuşların kökeni hakkında bir kitap yayınlayarak, konverjan evrimin ortak ata ile ilgili olmadığını ileri sürmüştür. Heilmann çok etkili bir bilim adamı olduğu için kuşların atası olarak dinozorlardan uzaklaşılmış ve daha ilke bir reptilin (örneğin archosaurs'ların) varlığı üzerinde durulmaya başlanmıştır.

Ancak 1970'li yıllarında konverjan evrim rağbetten düşmüş ve ortak ata evrimi üzerinde daha çok durulmaya başlanmıştır.

Bu son yorumlara göre Triassic periyodda theropod dinozorlarla (örneğin Denonychus ile) kuşlar aynı atayı paylaşmaktadırlar.

Bu teoriye göre günümüzde yaşayan kuşlar ileri derecede evrilmiş theropod dinozorlarından başka bir şey değildir.

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Kuşlar dinozorlardan mı çıkmışlardır,?.

Hayır...

>>> Yoksa kuşlar ve dinozorlar daha ilkel ve eski bir atadan mı çıkmışlardır?

Evet..

>>> Uçan dinozorlarla kuşların ne gibi bir ilişkisi vardır?

Hiç bir ilgisi yoktur, tipik bir dinozor ile kuşlar arasındaki ilgiden daha fazla olarak.. Bir leylek ila yarasa arasındaki alaka neyse, uçan dinozorlarla, kuşlar arasındaki alakada benzerdir.

İlk dönem theropodlara dinozor demek biraz zor. Daha doğru, kuşların ve dinozorların, daha daha doğrusu kuşların ve Saurischia'ların ortak atalarından bahsedilebilir. Evrimsel yaklaşımın eski lineer, çizgisel olduğu mantallteyle düşünüyorsunuz, o da insanı yanıltıyor. Kuşlar ve theropodların evrimi aynı düzlemde yer alır. Bir birini takip etmez. Birbirleriyle ilişki içinde sürer gider.. Bu, insanın tıpkı 30 Milyon yıl önce primatlar içinde ayrılmasına rağmen, 6 milyon yıl önce ortaya çıkmasına, hatta son 1.2 Milyon yıla kadar diğer kuyruksuz maymun ve hominidlerle birikte evrilmesine benzer..

Tek, açı kbir cümle dersek, kuşların ataları dinozorlar değil, reptillerdir..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Anibal..

Sen konuyu biraz basite indirgemişsin..

Ben ayrıntılara önem veriyorum.

Reptiller 250 milyon yıl önce Carbanıferous periyod'da, amfibilerden evrilmişlerdir.

Mesozoic devirde ise dominan canlı türünü oluşturmuşlardır.

Bu çağa reptillerin çağı denir.

Dinozorlar reptil midirler?

Evet.. Dinozorlar reptildirler.

Reptil olmak ne demektir?

Dinozorların kürkü, kılı, tüyü yoktur. Pulları vardır ve yumurtadan çıkarlar.

Günümüzde yaşayan reptiller soğuk kanlı hayvanlardır.

Dinozorlar da hiç kuşkusuz soğuk kanlı hayvanlardı..

Günümüz reptilleri dinozorların yakın akrabalarıdır.

Memeliler memeliye-benzer reptillerden evrimleşmişlerdir.

Peki kuşlar da mı reptillerden evrimleşmişlerdir?

Genel inanış o yöndedir..

Ama bunun hangi evrimsel basamakta başarıldığı bilinmemektedir.

Yani reptiller dinozorlar ve kuşlara farklılaşmışlard mıdır?

Bunun delili yoktur.

Memeliler de reptillerden çıkmışlardır.

Dinozorlar reptillerin ilkel özelliklerini idame ettiren canlılardır..

Bütün bunlar jeolojik çağların karanlık sayfalarında kalmış evrimsel süreçlerdir.

Kuşların therapod dinozorlardan çıkması, reptillerden çıkması demek değildir!

Therapod dinozorlar dinozor olduktan sonra bile farklılaşmış olan yaratıklardır.

Aynı şekilde memelilerin de reptillerden çıkmaktan başka çaresi yoktur.

Çünkü Mesozoic devre hükmeden canlılardır reptiller..

Görüldüğü üzere sorun sanıldığından çok daha karmaşık.

Tek ve doğru bir yanıt yok..

Bu durumda sorduğum soruların yanıtını şöyle verebiliriz.

Kuşlar dinozorlardan mı çıkmışlardır,?

Bunun cevabı evet tir.. Çünkü aşağıda değineceğim gibi kuşların ve dinozorların ortak bir reptil atadan çıktığının en ufak bir delili bile yoktur.

Kuşlar ve dinozorlar daha ilkel ve eski bir atadan mı çıkmışlardır?

Bunun delili yoktur.. Rahatlıkla hayır diyebiliriz. En ufak bir delil olsaydı belki diyebilirdik. Ama en küçük bir delil bile yoktur.

Uçan dinozorlarla kuşların ne gibi bir ilişkisi vardır?

Evet.. burada hemfikiriz.. Hiç bir ilişki yoktur.

Kuşlar Therapod dinozorlardan çıkmış olsalar bile böyle bir ilişki yoktur.

Çünkü tüylenen therapod dinozorlarda metabolizma da değişmiş ve endotermik olmuştur.

Yani bu dinozor türü önce sıcak kanlı olup, tüylenmiş ve sonra uçmaya başlamıştır.

Diğer dinozorlar ektotermik olmaya devam etmişlerdir.

İlginç olarak memeliye benzer reptiller, triasic periyod'da, Jurasic periyodda yaygın olan kuşlardan da önce evrilmişlerdir.

Kuşların memelilerden sonra evrilmiş olması evrimin ilginç cilvelerinden biridir..

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bunun cevabı evet tir.. Çünkü aşağıda değineceğim gibi kuşların ve dinozorların ortak bir reptil atadan çıktığının en ufak bir delili bile yoktur.

Bunun delili yoktur.. Rahatlıkla hayır diyebiliriz. En ufak bir delil olsaydı belki diyebilirdik. Ama en küçük bir delil bile yoktur.

Sevgili Hacı, öncelikle iki bağıntılı olsa biel ayrı olan şeyi netleştirmek lazım. Kuşların evrimi ile kuşların uçmasının evrimi.

Herneyse, asıl soru şudur. Archaeopteryx, bilinen diğer kuş-gibi theropodların hepsinden daha yaşlıdır.

Hele bir protoavis vardır ki, sürüngen-kuş-theropod geçişini gayet net gösterir.

Elimizdeki bu ve benzeri fosiller, kuşların ilkel dinozorlarla birlikte, arkozorlardan evrimleşitikleri düşünülür. Hatta pek çokları açısından, kuşların thecodonlardan geldiği de makul bir görüştür.

Enter tuşu iflas etti zaten, takılı kalıyor. Uzun uzun yazdırma, şuna bir gözatıver, sevgili hacı:

http://www.humboldt.edu/~mdj6/365/lect/306_2.pdf

Ondan sonra devam edelim..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Anibal..

Bu konuda kesin düşünenler, önyargılı olanlar, uzlaşmak istemeyenler vardır elbette.

Ben önyargısız yaklaşmaya çalışıyorum.

Kuşlar ne zaman reptillerden ayrılmışlardır?

Dinozorlarla birlikte mi ayrılmışlardır?

Yoksa daha sonra therapd dinozorlardan mı ayrılmışlardır..

Bu konuda çok şey söylenebilir.

Ama elde yalniz birkaç fosil vardır.

Onların yorumu bu sorunun gizemini çözemiyor malesef.

Daha insanın evriminin ayrıntılarını bilmiyoruz.

Bu konuda çelişkili kuramlar var..

Benim ilgi alanım olmadığı için konuya amatörce yaklaşıyorum.

Bu konuda açık fikirliyim.

Fosil kayıtları ile evrimin gizemini çözmeye çalışmak, mikroskopları mum ışığı ile aydınlatmaktan farksız.

Çünkü evrim ne makroskopik, ne de mikroskopik düzeyde gerçekleşmektedir.

Evrim moleküler düzeyde vuku bulan bir süreçtir.

Çok sonraları mikroskopik düzeye yansıyacaktır.

Ama her kademede makroskopik düzeye yansımak zorunda bile değildir.

Evrimde linearite yoktur.

Doğada linearite yoktur.

Yakın bir zamanda kuşların evriminin gizeminin çözüleceğini sanmıyorum.

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Yakın bir zamanda kuşların evriminin gizeminin çözüleceğini sanmıyorum.

Belki uzak zamanda da çözülemeyebilir.

Fosil kayıtları maalesef düzgün bir kronoloji göstermez. Arada büyük boşluklar bulunur. Mesela, kretasözün ortalarından kalam bulgular pek nadirdir, ancak çinde, son yıllarda bulunmuşlardır.

Aynı şekilde ilk dinozorlar dönemine ait bulgularda çok azdır.

Bu nedenle dinozorlar ve kuşlar, hatta memeliler nasıl bir evrim süreci geçirdi, bunu bilmek hiç mümkün olmayabilir.

Ama bu, kuşların ve insanların evrimle ortaya çıktıkları gerçeğini örtbas edebilecek kadar büyük bir bilinmezlik değildir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ama bu, kuşların ve insanların evrimle ortaya çıktıkları gerçeğini örtbas edebilecek kadar büyük bir bilinmezlik değildir.

Keeeeeeeeh keh kehhhhhhhhhhhh

Çok güzel..

Ama gel sen bunu AteshBey ve avenesine anlat..

Harun Yahya motorları da aynı minval üzere düşünüyorlar..

Bilinmeyenlere kapitalize olarak ortaya yeni ve sahte bir bilim çıkarıyorlar..

Ve onlar yalnız bizim sorunumuz değil..

Amerika'da bile veya özellikle Amerika'da, yaygın bir şekilde örgütlenmiş durumdalar..

Amerika'da her şey var.. Ve Amerika onları kaldırabilir..

Ama zavallı ülkemizin bu sapkınlıkları kaldırmasına olanak yok..

Milletvekilleri bile evrime inanmıyor ve evrimin çürütüldüğünü sanıyor..

İşimiz zor vesselam.

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Milletvekilleri bile evrime inanmıyor ve evrimin çürütüldüğünü sanıyor..

Kimse evrime inanmak zorunda değil ki? Mesele de burada..

Ruslar, sovyet zamanında Evrime inanmadılar, lysenko skandalını yaşadılar. Ve işte, biyolojide bir önceki asırda kaldılar. Önümüzdeki asrın nanoteknoloji asrı olacağını düşünürsek, işleri baya zor.

Ya bizimkiler? Bizimkiler ruslarda değil. Onlar için bu teoriyi reddetmek, çok çok daha vahim sonuçlara varmak demek.

Bizim beyin fukarası milletimiz, tek sorunun inancını yaşamak olduğunu sanıyor. Zira öyle görmeleri için her şey yapılıyor. Sanılıyor ki, muhammed ve bedevi türesi sosyal hayata hakim olunca, dünya cennet olacak. Ama farkında değillerki, papazı bulmuş olacaklar asıl. Kafalarını din kumundna çıkarıp bakınca, kıçlarının başında, kanırtmaya hazırılanan koca bir kuyruk olduğunu, sırası gelenin mallarına vurup geçtiğini görecekler. Eee, ne yapacaklar, ellerini ayaklarını din denen şeyle bağlamış olacaklar.. Sonuçta, kanırtıla kanırtıla ölene kadar bu böyle devam edecek ve ölüp gidecekler.

Farkında değiller ki, evrimi reddetmek için şartlandırdıklaır beyin yapısı, 20 YY dinamiklerini karşılamaz..

Şöyle bir bakın, acaba her şeyi var olan bu ülke, neden bu kadar perişanları oynuyor?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sanırım Rus'ların soğuk savaş zamanlarında evrimi reddetmelerinin nedeni Batı'ya alternatif getirmekti..

Evrimi tümüyle reddettiklerini sanmıyorum.

Ama Rus biyologların sapkın düşünceleri olduğunu hatırlıyorum.

Aynı şekilde Rus doktorlar da Batı'nın bilimsel açıklama ve yaklaşımlarını yalnız modifiye ederek kabul ediyorlardı.

Fizik, materyel bilim ve bazı teknik konular dışında Rus bilimi soğuk harpten olumsuz etkilenmiştir.

Evrimi reddetmenin bize ne gibi bir zararları olabilir?

Tek başına ne evrimi kucaklamanın, ne de evrimi reddetmenin bir ülke için yararlı olduğunu söyleyemeyiz.

Ama evrim buz dağının görünmeyen kısmını simgeliyor.

Toplumun genel eğilimini yani..

Türk ve Müslüman toplumları Batı'nın geliştirdiği hemen hiç bir şeyi yeterince anlamıyor ve benimsemiyor.

Batı teknolojisinin ürünlerini kullanmak zorundalar..

O yüzden Batı teknolojisini reddedemiyorlar.

Ama Batı ülkelerinin geliştirdiği kavramların ve sosyo-ekonomik ilkelerin çoğunu adapte etmekte direniyorlar.

Evrimi reddetmek yalnız basit bir hastalık, kusur veya eksiklik değildir.

Onlardan da kötü bir gaflet ve dalaletin habercisidir.

Evrim düşmanlığı bağnazlığın, ilkelliğin, geriliğin ve çağ dışı olmanın en tipik belirtisidir.

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

Rus biyologlar soğuk savş sırasında amerikan biyologlarına beş basar bir vaziyetteydi. Sovyetlerin gizli laboratuvarları yeni açığa çıkmıştır dönemlerine göre epey önde oldukları söylenebilir. Yalnız manyaklık ötesinde sınır tanımayan bir çalışma prensipleri vardır. Delilikle dahilik arasında karar verilemeyecek işler yapıyorlar. Biyolojide gerilemelerin sebebi tamamen ekonomik sistemin çöküşür. evrim ile yakında bir ilişkisi yoktur.

http://en.wikipedia.org/wiki/Vladimir_Demikhov Amerikanın çizgi hayali Frankeştaynları vardı ama rusların gerçek Frankeştanları vardır... Aynı vladimir demikhov' nun 1954 yarttığı canavar gibi...

@Matematikçi

tarihinde matematikci1 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> Rus biyologlar soğuk savş sırasında amerikan biyologlarına beş basar bir vaziyetteydi. Sovyetlerin gizli laboratuvarları yeni açığa çıkmıştır dönemlerine göre epey önde oldukları söylenebilir.

Hiç böyle bir şey göremiyoruz, göremedikte.. Rusya bilmediğimiz, gitmediğimiz bir yer değil..

Stalin öncesi dönemde, Oparin gibi dehaları olan Rusya, bugün biyolojide sınıfta kalmış haldedir. Şahsen, bu durumun uzun süreceğini sanmam, kısa sürede yetişirler gibime geliyor.

Şöyle bir kitap vardır, okunmalı, okutulmalıdır:

http://www.marx2mao.com/Other/Proletarian%20Science.pdf

Link to post
Sitelerde Paylaş

Rusya ilginç bir toplum ve Rus'lar hiç kuşkusuz çok ilginç insanlar..

Bazı konularda Batı'dan çok ilerdeler.

Ama herşeyleri dengesiz.

Çelişki ülkesi Rusya..

Teorik fizikde oldukça ilerdeler.

Ama tıp ve biyolojide açıkca gerideler.

Bu bilim dalları uzun yıllardır Amerika'nın tekelinde hızla ilerliyor.

Rusların katkısı çok sınırlı.

Tıp ki hem biyolojinin bir dalıdır hem de bütün bilimlerden yararlanan çok boyutlu bir bilim dalıdır, ileri teknolojiye çok muhtaçtır.

Biyoloji de öyledir.

İleri teknoloji para demektir.

Bu alanlara kim daha çok yatırım yaparsa, o daha çok bilgi sahibi olacaktır.

Rusya'nın tıp ve biyolojide atılım yapacağını sanmıyorum..

Harcayacak paraları olsa bile, öncelikleri çok farklı olduğu için biylojide ilerleyeceklerini sanmıyorum.

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

Rusların Tıp ve biyolojide açıkca geri olmalarının sebebi, işte bu meşhur lysenko vakasıdır. Bunu kendileri de kabul ederler.

Ama bu, rusların organ naklini icat eden biyologlar yetiştirdiği gerçeğini de göz ardı etmemize yetmez.

İşin doğrusu, top senin dalın, bir şey diyemem ama, biyoloji konusunda ABD avrupanın gerisindedir. Ve bu noktada, evanjelist mantalitenin belli bir payı olduğu her zaman gündeme getirilir. ABD, avrupaya göre çok daha dindar bir toplumdur. Ama ilginç olan, günümüz itibarıyla, biyoloji ve çevresindeki teknolojiler açısından uzak doğunun en önde yer almasıdır.

Rusya tıp ve biyolojide atılım yapar, yapmaz bu ayrı bir mevzu. Ama geçmişlerine dönüp baktığımızda, rusalrın biyolojiye sanıldığından çok daha fazla yatırım yaptıkları görülüyor. Kısaca öncelikleri arasında biyoloji çok önemli bir yer almış. Ama ne olmuş? Sen git ülkedeki altın gibi biyologları öldür, ülkeden kaçır. Yeni biyologları yetiştirecek adam kalmasın. Bir de huraeyi bilim sanan bir kaç ahmağı, ideolojine uygun olduğu için, bilimin başına koy. İki nesli kaybet.. Bu bataktan nasıl çıkarsın? Ancak, yurtdışına öğrenci yollarsın vs. Eee, demirperdenin ardındasın, bunu da yapmıyorsun.. Kalırsın işte böyle yaya..

Ama rusya şimdi açıldı. Bilhassa uzak doğu ülkelerini hem eğitim, hemde araştırma amaçlı kullanmaya başladı. Bu knowhow elbet rusyaya dönecek, mesele, ne zaman?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Söz konusu haber Orta Asya’da yeni bulunan bir canlı fosili hakkındaydı. Science ve Nature ünlü bilim dergileri ve dünyaca tanınmış BBC televizyonu tarafından duyurulan bu gelişme şöyle:

"Orta Asya’da bulunan ve günümüzden 220 milyon yıl önce yaşadığı anlaşılan söz konusu fosilin tüm vücudunun tüylerle kaplı olduğu, kuşların atası olduğu iddia edilen Archaeptoryx’de ve günümüz kuşlarında olduğu gibi bir lades kemiğine sahip olduğu ve tüylerinde ise içi boş sapların bulunduğu tespit edildi. Bu ise, Archaeopterx’in Kuşların Atası Olduğu İddialarını Geçersizleştiriyor. Çünkü bulunan fosil Archaeopteryx'ten 75 milyon yıl daha yaşlı; yani kuşların atası olduğu iddia edilen canlıdan 75 milyon yıl önce de tüm özellikleriyle tam bir kuş yaşıyordu."

Bu buluşun öneminin daha iyi anlaşılması için evrimcilerin kuşların evrimi hakkındaki iddialarını özetlemekte fayda var.

Evrimcilerin 100 Yıldır En Büyük Delil Diye Gösterdikleri İddia Çürüdü

Evrimciler, yaklaşık 100 yıldır kuşların dinozorlardan evrimleştiklerini öne sürerler ve buna da delil olarak Archaeopteryx isimli kuşun fosilini gösterirler. Evrimcilerin iddialarına göre günümüzden 150 milyon yıl önce yaşayarak soyu tükenen Archaeopteryx, iyi uçamayan yarı- dinozor bir canlıdır. Oysa evrimcilerin birçok kereler yanlış olduğu gösterilen bu iddiaları 1997 yılında bulunan yeni bir Archaeopteryx fosili ile beraber kesin olarak yıkılmıştı. Bu fosilde, tamamen kuşlara has ve uçuş sağlayan kemik olan "sternum" kemiğinin bulunması, Archaeopteryx’in evrimcilerin iddia ettikleri gibi yarı kuş yarı dinozor bir canlı değil, tam bir uçucu kuş olduğunu gösteriyordu.

Orta Asya’da bulunan fosilin ise 220 milyon yıllık olması, yani tam bir uçucu kuş özellikleri göstermesine rağmen kuşların sözde atasından 75 yıl daha yaşlı olması ise, evrimcilerin iddialarına Milliyet gazetesinin de ifadesiyle ”büyük darbe indirdi”. Daha doğrusu bu iddiayı tamamen yıktı.

Basında kuşların atasının dinozorlar olduğu ile ilgili yanıltıcı haberlere, bu sitede defalarca yanıt verilmiş ve bilimsel gerçekler açıklanmıştı. Ne varki evrimciler, ellerindeki tek sözde delili de harcamak istemedikleri için bu açık bulguları görmezden geliyorlardı. Ancak son bulunan fosil ile artık bu konuda daha fazla ısrarcı olamayacaklarını anlamış olacaklar ki, Milliyet gazetesi gibi, ülkemizde evrimci propoganda da ön saflarda yer alan bir gazete dahi haberi büyük puntolarla verebildi.

Biz bunun önemli ve olumlu bir gelişme olduğunu düşünüyoruz. Çünkü evrim teorisini çürüten deliller sürekli bulunmaktadır. Yani bu son fosil, evrimcilerin iddialarını çürüten ilk delil değildir. Ancak evrimciler, evrim teorisini ideolojik sebeplerle savundukları için mümkün olduğunca bu delilleri örtbas eder, halktan gizleyerek evrim teorisini gerçekmiş gibi göstermeye çalışırlardı. Ancak bazı basın organları bu konuda daha fazla direnmeme ve gerçekleri olduğu gibi aktarma kararı almış gibi görünmektedir. Nitekim Milliyet gazetesinin bu haberini bu açıdan olumlu ve ümit verici bir gelişmedir.

Paleontoloji Tarihinde Bir Dönüm Noktası

Öte yandan, Archaeopteryx'in evrime delil oluşturacak bir "ara geçiş formu" olmadığının bizzat evrimciler tarafından da kabul edilmesi, paleontoloji tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. Çünkü Archaeopteryx, 150 yıldır evrimcilerin ileri sürebildikleri bir kaç "ara geçiş formu" iddiası arasında her zaman en iddialısı olmuştur. Evrimcilere "Darwin sayısız ara geçiş formu bulunması gerektiğini yazmıştı, oysa 150 yıldır aradınız, bir tane bile yok" denildiğinde, verdikleri cevap hep "Archaeopteryx gibi bir kaç örnek var, aramaya devam ediyoruz" şeklinde olmuştur. Ancak bu kaçış yolu da artık kapanmış ve paleontoji dünyası gerçeklerle yüzyüze gelmiştir: Tek bir ara form bile yoktur.

Bunun gösterdiği sonuç ise açıktır. Milliyet de bunu kabul etmiş ve "kuşların atası kuş çıktı" diye başlık atmıştır. Evet, kuşların en eski atası da bir kuştur. Balıkların en eski atası balık, atların en eski atası at, kangruların en eski atası kangru ve insanların en eski atası da insandır. Yani, tüm farklı canlı sınıflamaları, yeryüzündeki bugünkü farklı, özgün ve kusursuz yapılarıyla ortaya çıkmışlardır. Bir başka deyişle, yaratılmışlardır.

Evrimcilerin bu apaçık gerçeğe karşı gösterdikleri tutucu direniş, artık son dayanaklarını da kaybetmiştir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Söz konusu haber Orta Asya’da yeni bulunan bir canlı fosili hakkındaydı. Science ve Nature ünlü bilim dergileri ve dünyaca tanınmış BBC televizyonu tarafından duyurulan bu gelişme şöyle:

"Orta Asya’da bulunan ve günümüzden 220 milyon yıl önce yaşadığı anlaşılan söz konusu fosilin tüm vücudunun tüylerle kaplı olduğu, kuşların atası olduğu iddia edilen Archaeptoryx’de ve günümüz kuşlarında olduğu gibi bir lades kemiğine sahip olduğu ve tüylerinde ise içi boş sapların bulunduğu tespit edildi. Bu ise, Archaeopterx’in Kuşların Atası Olduğu İddialarını Geçersizleştiriyor. Çünkü bulunan fosil Archaeopteryx'ten 75 milyon yıl daha yaşlı; yani kuşların atası olduğu iddia edilen canlıdan 75 milyon yıl önce de tüm özellikleriyle tam bir kuş yaşıyordu." ....

Kaynak ??? İsim ???

Archaeopteryx'ten önce "kuş"'ların var olmuş olması evrimi çürütmez. Sadece kuşların geçmişini daha geriye götürür.

.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...