Alphabeta 0 Ekim 22, 2009 gönderildi Raporla Share Ekim 22, 2009 gönderildi Yani sen diyorsun ki veliler edinilmesine karşı değil o ayet. Fakat sen ilk cümleyi pas geçiyorsun, 39/3 Ela lillahid dınül halıs* Vellezınettehazu min dunihı evliya'* ma na'büdühüm illa li yükarribuna ilellahi zülfa* innellahe yahkümü beynehüm fı ma hüm fıhi yahtelifun* innellahe la yehdı men hüve kazıbün keffar Ela lillahid dınül halıs*: Bu cümle keskin bir vurgu.DİN YALNIZ ALLAH'A AİTTİR. Bunun dışında VELİLER EDİNEREK ALLAH'A YAKLAŞIYORUZ DİYENLERE GELİNCE ONLAR HAKKINDA GEREKEN HÜKÜM VERİLECEK ÇÜNKÜ BUNLAR DİNİ YALNIZ ALLAH'A ÖZGÜLEMEYEN yalancılar olmuş. Yani veliler edinip Allah'a yaklaşılabilir diyen senin gibi yalancılara sesleniyor. Sen zaten herşeyi görmek istediğin gibi görüyorsun.Sana ne anlatsak boş kısacası. Link to post Sitelerde Paylaş
DogaBilim 0 Ekim 22, 2009 gönderildi Raporla Share Ekim 22, 2009 gönderildi Hindularda rabıtalarını resme bakarak yapıyor. Rahat bir şekilde ama sırtınız dik olarak oturun. Toprak Anne tüm negativiteyi ayaklarınız aracılığı ile kendine çektiği için, meditasyon sırasında ayakkabılarınızı çıkarmanız yararlı olacaktır. Her iki elinizi avuç içleriniz yukarıya bakacak şekilde dizlerinizin üzerine koyun, Shri Mataji'nin resmine bakın ve gevşeyin. Kabinizden, tüm saf arzunuzla, "Anne, lütfen bana Aydınlanmamı ver" deyin. Bunu üç kere tekrarlayın. Bir süre sonra ellerinizden ve başınızın üzerinde yayılan hafif bir serin rüzgar hissetmeye başlayacaksınız. Kendinizi rahatlamış hissedeceksiniz ve düşünceleriniz yavaş yavaş kaybolacak. Bu, meditasyonun saf ve huzur dolu bir bilinç konumunda, hiç düşüncenizin olmadığı ama tamamen uyanık olduğunuz ilk aşamasıdır - düşüncesiz idrak. Avuç içlerinizdeki ve başınızın üzerindeki bu esinti duyumları başlangıçta sıcak olabilir (bu Kundalini enerjisinin çakralarınızı temizlediğinin işaretidir) ama kısa bir zamanda serinleyecektir. Bunu, sol avuç içinizi başınızdan 5-10 cm yukarıya götürerek ve daha sonra aynı şeyi sağ avuç içinizle de yaparak kanıtlayabilirsiniz. Başlangıçta birşey hissedemiyorsanız, başınıza sağ elinizle, parmaklarınız tamamen gergin olarak ve sadece avucunuzun ortasıyla bastırarak, saat yönünde dairesel bir şekilde masaj yapabilirsiniz (bıngıldak kemiği bölgesine). Sonra, sakin bir şekilde, Shri Mataji'nin resmine, düşünce olmaksızın bir süre daha bakın. Bu, sizin kendi ruhani varlığınıza doğru yapacağınız muhteşem yolculuğun başlangıcıdır. Bu, idrakınızın açabileceğiniz ve keşfe çıkabileceğiniz yeni bir boyutuna açılan bir kapıdır. Eğer düzenli meditasyon yaparsanız, hassas enerji merkezlerinizi (çakralar) ve aynı zamanda başkalarının çakralarını da parmak uçlarınızda hissedebileceksiniz ve onları kendi ruhani enerjiniz ile (Kundalini) düzeltebilirsiniz. http://www.sahajayogaturkey.f2s.com/aydinlanma.html Link to post Sitelerde Paylaş
cubbelii 0 Ekim 22, 2009 gönderildi Raporla Share Ekim 22, 2009 gönderildi Yani sen diyorsun ki veliler edinilmesine karşı değil o ayet. Fakat sen ilk cümleyi pas geçiyorsun, 39/3 Ela lillahid dınül halıs* Vellezınettehazu min dunihı evliya'* ma na'büdühüm illa li yükarribuna ilellahi zülfa* innellahe yahkümü beynehüm fı ma hüm fıhi yahtelifun* innellahe la yehdı men hüve kazıbün keffar Ela lillahid dınül halıs*: Bu cümle keskin bir vurgu.DİN YALNIZ ALLAH'A AİTTİR. Bunun dışında VELİLER EDİNEREK ALLAH'A YAKLAŞIYORUZ DİYENLERE GELİNCE ONLAR HAKKINDA GEREKEN HÜKÜM VERİLECEK ÇÜNKÜ BUNLAR DİNİ YALNIZ ALLAH'A ÖZGÜLEMEYEN yalancılar olmuş. Yani veliler edinip Allah'a yaklaşılabilir diyen senin gibi yalancılara sesleniyor. Sen zaten herşeyi görmek istediğin gibi görüyorsun.Sana ne anlatsak boş kısacası. "(Ulü): Halis kılarak" buyruğu hal olarak nasbedilmiştir. O'na hiçbir şeyi ortak koşmaksızın tevhid edici olarak, demektir. "Dini yanlız O'na" itaati yanlız O'na halis kıl, demektir. Buradaki dinin ibadet anlamında olduğu da söylenmiştir, mefulün bihdir. "Uyanık olun, halis olan" hiçbir şaibenin karışmadığı "din yalnız Allah'ındır." Hadis-i şerifte el-Hasen'in, Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre bir adam şöyle demiş: Ey Allah'ın Rasûlü! Ben bir şeyler tasadduk ediyorum ve bir şeyler yapıyorum. Bununla hem Allah'ın rızasını arıyorum, hem de insanların beni övmesini arzu ediyorum. Rasûlullah (sav) da ona şu cevabı vermiş: "Muhammed'in nefsi elinde olana yemin ederim ki, Allah kendisine ortak koşulmuş hiçbir şeyi kabul etmez. "Daha sonra Rasûlullah (sav) yüce Allah'ın: "Uyanık olun! Halis olan din yanlız Allah'ındır" âyetini okudu. Link to post Sitelerde Paylaş
Direnc 0 Ekim 22, 2009 gönderildi Raporla Share Ekim 22, 2009 gönderildi hmmm buna bakmak mecburi mi birader? Link to post Sitelerde Paylaş
terk 0 Ekim 22, 2009 gönderildi Yazar Raporla Share Ekim 22, 2009 gönderildi . Sonunda öyle bir nura daldırılır ki .. ha bi de bu 'nur'a gark olma meselesi var. zaten işin en ilginç yanı bu. hatta rabıtaya devam etmemi sağlayan yanılsama da bu olsa gerekti. o derece ki şeyh rüyalarıma giriyor, rüyamda bana cennetin anahtarlarını veriyor, vs.. vs bazen dünyalık bir işimin halli için bile bana yol gösteriyor. çoğu arkadaşım şeyhinin rüyadaki işaretiyle evlenmişti. burada müthiş bir hipnotize var tabi. şimdi kalkıp biri hüseyin üzmezi düşünse, ona rabıta yapsa eminim aynı şeyleri onda bile hisseder. tüm mesele kendinizi inandırmak. inandıktan sonra şeytana bile bağlansanız etrafınızda kerametlerin cerayan ettiği yanılsamasına kapılmanız kaçınılmazdır. hmmm buna bakmak mecburi mi birader? Link to post Sitelerde Paylaş
Yer Su 0 Ekim 22, 2009 gönderildi Raporla Share Ekim 22, 2009 gönderildi Rabita hanimin tarikatlara uye olabilecegi aklima gelmezdi. Link to post Sitelerde Paylaş
terk 0 Ekim 22, 2009 gönderildi Yazar Raporla Share Ekim 22, 2009 gönderildi oysa tarikatlar, şeriata zahiren zıt birşey bile istese şeyhe kayıtsız şartsız bağlılık ister. sen bilmezsin, şeyh bilir işin aslını çünkü. bu şekilde her türlü rezillik meşrulaşır. mürid, şeyhin karşısında teneşirde ölü gibi olmalıdır der bunlar. senin, şeyhe itimazsızlığını da iman zafiyeti olarak sundular mı, bunların elinde robot oldun demektir. kesinlikle doğru. bazen aklımdan geçen sorgulamaların şeyhe manen bildirileceğinden ve başıma büyük belalar geleceğinden bile korkardım. bilenler bilir. her tarikat erbabında vardır bu korku. Link to post Sitelerde Paylaş
cubbelii 0 Ekim 23, 2009 gönderildi Raporla Share Ekim 23, 2009 gönderildi Tarikat konusunda çağın değişmesine vesile olan İstanbul Fatihi Sultan Mehmet Hanın sözlerine kulak verelim: http://www.dailymotion.com/video/xaqode_fatih-sultan-mehmet-ve-tarikat_people Link to post Sitelerde Paylaş
Alphabeta 0 Ekim 23, 2009 gönderildi Raporla Share Ekim 23, 2009 gönderildi Tarikat konusunda çağın değişmesine vesile olan İstanbul Fatihi Sultan Mehmet Hanın sözlerine kulak verelim: http://www.dailymotion.com/video/xaqode_fatih-sultan-mehmet-ve-tarikat_people Senin konuya Kuran'dan getireceğin birşey yok saçma sapan şeylerle savunma yapıyorsun. Link to post Sitelerde Paylaş
cubbelii 0 Ekim 23, 2009 gönderildi Raporla Share Ekim 23, 2009 gönderildi Senin konuya Kuran'dan getireceğin birşey yok saçma sapan şeylerle savunma yapıyorsun. Sen Amerika'yı fethet, ondan sonra konuşalım. Hani bir laf vardır ....körfeze ulaşmadı diye. Link to post Sitelerde Paylaş
murteddd 0 Ekim 23, 2009 gönderildi Raporla Share Ekim 23, 2009 gönderildi kesinlikle doğru. bazen aklımdan geçen sorgulamaların şeyhe manen bildirileceğinden ve başıma büyük belalar geleceğinden bile korkardım. bilenler bilir. her tarikat erbabında vardır bu korku. insanları bu şekilde kendilerine kul ederler. adam kızını bile peşkeş çeker bunlara. çünkü kafasında şeyh dine, şeriata zıt birşey bile yapsa mutlaka eyhin bir bildiği vardır, şeyh en doğrusunu bilir palavrası vardır. itimatszılık halinde imanından olacağından korkar, bu şekilde sorgulaması da iman zafiyeti olarak sunulur zira. bu soysuzların insanları neasıl kendilerine kul ettiklerini gösteren bir masalı buraya taşıyalım. kaynak: http://www.tasavvufason.com/?mod=content&act=topicshow&id=68 46. Şeyh müridinin anası ile bir Yahudi’nin ilişki kurduğunu biliyordu yalanı . (S.391-93) Diğer bir vak'a olarak A. Debbağ Hz.leri buyurdu ki: -Bir şeyhin sadık bir müridi vardır. Bir gün o müridi imtihan etmek istedi ve ona sordu: -Beni sever misin? -Evet severim, dedi müridi. -Beni mi çok severdin, yoksa babanı mı çok seversin? -Efendim, seni çok severim, dedi. -Peki sana desem ki, git babanın kellesini kes getir, itaat eder misin? -Efendim, nasıl itaat etmem, derhal yaparım, emredersen bu saatte keser getiririm. görüldüğü gibi şeyh, şeriata, akla, herşeye zıt birşey istiyor müridinden. babasını öldüren bir insanın müslüman olabileceği düşünülebilir mi? kuran bir müslümanı öldürenin ebedi cehennemde kalacağını söyler. oysa burada şeyh adamı babasını öldürmeye azmettiriyor. O zaman şeyhi tekrar: -Peki hemen git babanın başını kes getir, dedi. Herkes uykuya varmıştı. Evin duvarından çıktı.Anası ile babasının yattığı odaya girdi ve gördü ki, babası anasının üstündedir. Babası işini bitirsin diye beklemedi. Hemen o halde iken babasının başını kesti, başı alıp şeyhinin huzuruna getirdi önüne attı. Şeyhi dedi ki: -Allah, Allah, hakikatse başını mı getirdin? Ben inanamıyorum! -Evet, efendim, işte bu babamın başı değil mi, babam anamın üstünde iken kestim getirdim. -Beni aldatıyor, lâtife ediyorsun. Herhalde başka bir başı aldın getirdin, dedi. Mürid o zaman: -Efendim, dedi. Ben sizin bütün emirlerinizi ciddiye alırım. Lâtife etmem. görüldüğü gibi şeyhine kayıtsız şartsız bağlı olan mürid normalde dinden çıkmasına neden olunacak bir fiili işliyor. babasının kafasını kesiyor, gelip de marifetmiş gibi bunu anlatıyor. Bunun üzerine şeyh: -Bak bakalım babanın başı mıdır? dedi. Mürid başı alıp baktı, bir de ne görsün, babasının başı değildir! Dikkatle baktı ve: -Efendim, bu bizim mahallemizdeki bir gavur var dır, onun başıdır,dedi. Hakikaten o gün müridin babası başka bir yere yolculuğa gitmiş, annesi kocasına ihanet etmiş, bu gâvuru yatağına almış, zina ediyordu. Şeyh efendi bunu keşfen anlıyor ve ona meydan vermeden, hadi babanın başını kes getir, diyor. O zaman mürid anladı ki, şeyhi dağlardan büyük bir dağdır. O zaman şeyhinin sırrına, bu sadakatından dolayı vâris oldu. (v.â.) evet, burada insanlara aşılanan şey nedir? şeyh sana afedersin domal bile dese domalmalısın, çünkü şeyh en doğrusunu bilir. dine, şeriata zıt bile olsa şeyhin istediği insanları müslümanlık kisvesi altında islam dışı şeyler yapmaya zorlarlar. tabi bunların beslendikleri yer kurandaki hızır masalıdır. sözüm ona bunlar o kadar ermiş kimselerdir ki allah bunlara hızırın ilmini vermiştir. hani şu musanın her seferinde hızırın vicdana ve akla ters fillerine itiraz ettiği fakat sonrasında uzun vadede hızırın her yaptığının doğru olduğunun anlaşıldığı kıssa. kıssa okunursa insanları nasıl kendilerine kul edebildikleri sanırım daha iyi anlaşılabilir. Senin konuya Kuran'dan getireceğin birşey yok saçma sapan şeylerle savunma yapıyorsun. yazının başında kuran ve sünnetten getirecekleri deliller adamı karnı ağrıyana kadar güldürür demiştim. bunlar hiç birşey aslında. al bak, senin arapçan var. rabıtaya delil sayılan ayet, oku; yorumunu alalım. Ey inananlar! Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar Allah’ın düşmanı ve sizin düşmanlarınızı ve bunların dışında Allah’ın bilip sizin bilmediklerinizi yıldırmak üzere kuvvet ve savaş atları hazırlayın. Allah yolunda sarfettiğiniz her şey size haksızlık yapılmadan, tamamen ödenecektir. diyanet meali, enfal 60 Bazen de, "ribât" kelimesi, bağlanıp beslenen atlar (savaş araçları) manasını ifâde etmektedir:"Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihat için bağlanıp beslenen atlar (savaş araçları) hazırlayın. Bununla Allahın düşmanını, sizin düşmanlarınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah'ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız, tam olarak size ödenir ve hiç haksızlığa uğratılmazsınız" (el-Enfâl, 8/60). "Râbitü" şeklindeki emrin bulunduğu ayetin meâli de şöyledir:"Ey iman edenler, sabredin; direnip (düşman karşısında) sebât gösterin; üstün gelin; cihat için hazır ve rabıtalı olun" (Âl-i İmran, 3/200). al sana rabıtaya kurandan delil, sövme ama tamam mı? http://www.varliktanveriler.com/turkish/mod.php?mod=userpage&menu=695&page_id=146 Link to post Sitelerde Paylaş
Dadaş 0 Ekim 23, 2009 gönderildi Raporla Share Ekim 23, 2009 gönderildi Rabıta Nedir ? Rabıtanın diğer anlamı kereste parke gibi bişey, devam beyninizi zımparalamaya. Kereste hızar ile uzununa yarılmış agaca verilen isimdir fazla işlenmemiş odun yani cübbeli gibi birşey Rabıtanın anlamı baglanmakdır evleredeki parkelerde birbirine gecmeli (baglı) oldugundan rabıtalı döşeme denir. Neyse asıl konumuza dönersek eskiden nakşilere biara takılmışlıgım vardır orada rabıta yapmıştım Rabıta yaparken illada şeyhini düşüneceksin diye birşey yoktur bazıları rabıta yaparken manevi alemi (ahireti)düşünür bazılarıda allahı bazılarıda işledikleri günahı düşünerek birnevi tövbe istiğfar eder Ben rabıta yaparken ne hikmetse aklıma hep seyretigim porno filimler gelirdi sonrada piskolojim bozulurdu Baktımki rabıta yaparken şeytan beni rahat bırakmayacak bende nakşilerden rufailere trasfer oldum. Tabi bir müddet sonra rüfailerin nakşilerden daha manyak oldugunuda kavradım Bir akşam sobadan yeni cıkartılmış nar gibi şişleri yalayan adamları görünce nutkum tutuldu hatta banada kızgın şiş verdiler ama yalamadım yalamayı pek sevmemde Baktımkı buda beni sarmadı kızgın dondurmacı rüfailerden kadirilere gectim. Kadirilerde megerse manyagın önde gideniymiş bunlarda zikirlerinde birbirlerini şişliyorlar bazılarının kanını durdurmak icin zikiri yöneten kişi parmagına okuyup üfleyip yaranın üzerine bastırıyor kandurmayıncada okunmuş üflenmiş pamuk ve yara bantı devreye giriyor Bu tarikatlardaki manyaklık saymakla bitmez şeyhinin ayagını yalayan fetişistlerimi sorasın Kafasını duvarlara vuran manyak müritlerimi sorarsın sözüm muslumanlara sizsiz olun uzak durun bu manyaklardan valla kafayı sıyırtırlar adama . Demedi deme ibrahim Link to post Sitelerde Paylaş
Recommended Posts