Jump to content

Taraf'ın Türkiye Cumhuriyeti Düşmanlığı.


Recommended Posts

Bitti artık. Geçti o günler. Yansanız da, kahrolsanız da, bitti bu vesayet. Tarihi olarak sonu geldi. Bu ülkeyi bu hale getiren, bir adım ilerlemesine izin vermeyen halk düşmanı anlayış tarihe gömülüyor. Ergenekon yalan dediniz, sahici olduğu, sahinin en sahisi ve bu ülkedeki en büyük gerçek olduğu ortaya çıktı.

12 Eylül'ün Türk-İslam sentezcisi, faşizan düzeni bitti mi artık? Artık hakkını arayan işçinin kafasında cop kırılmayacak mı? Artık polis terörü son mu bulacak? Artık gözaltında ölüm olmayacak mı? Artık devrimci hareket tekrar bir yükselişe geçtiğinde darbe tehlikesi ortadan kalktı mı? Artık emperyalizm ülkemizden elini-eteğini çekti mi?

Bu sorulara ''evet'' yanıtını veriyorsan, kusura bakma ama senin dünyadan haberin yok Deicide. Yok eğer, bu sorulara evet diyemiyorsan, o zaman neden kraldan çok kralcılık yapıyorsun burada diye soracağım. Hangi vesayet bitmiş oluyor?

Bugün Türkiye'de yaşanan ''demokratikleşme'', kurulması planlanan yeni-Osmanlı'nın önünü açmak için değil mi? Bu yeni-Osmanlı projesi emperyalizmin bize biçtiği en yeni gömlek değil mi? AKP'nin ''demokratikleşme''den anladığı şey en başta toplumun cemaatleştirilmesi değil mi? Özellikle din konusunda AKP demokrat veya eleştirel bir tutum takınabilir mi? Kürtlere verilen şey gerçekten ulusal hakları mı, yoksa böyle bir görüntü verilip ümmetçiliğin yolu mu açılıyor? Kürt kimliğini 'müslüman' kimliği altında eritmeye çalışmak ne zamandan beri ''Kürtlerin haklarını iade etmek'' olarak sunuluyor?!

Kendi adıma konuşursam, hiçbir zaman ''ergenekon yalandır'' demedim. Ordunun içinde 12 Martçılar da var, 9 Martçılar da. Fakat geçmişteki darbeleri 12 Martçılar yapmışken, bir avuç 9 Martçının yanında bugünkü dönüşüme direnen üç-beş faşist eskisini koyup yargılamayı kimse ''demokratikleşme'' diye yutturmasın. 12 Eylül'le hesaplaşmaya korkan bir iktidarın neresi 'darbe karşıtı' allasen? AKP'nin kendisi zaten Türk-İslam sentezinin çocuğu değil mi? Bu ülkenin tarikat ağlarıyla sarılmasının ardında 12 Eylül'ün açtığı yol yok mu? Emperyalizm bugün işine böylesi gelmeseydi Türkiye'nin ''demokratikleşmesine'' izin verir miydi?

Peki AKP, üç-beş faşist eskisini yargılarken bunu tüm toplumu sindirmek için de kullanmadı mı? Muhalefeti bastırmaya çalışmadı mı? Darbe yapma olasılığı olanları yargılarken, geçmişte gerçekten darbe yapmış olanlara dokundu mu? Bugün kendi istediği görüşten biriler darbe yapmaya kalksa onlara engel olur mu? Bugünkü ''darbe karşıtı'' imajını kullanırken solun tüm tarihine çamur atmadı mı? Deniz Gezmişleri 'orducu-kemalist', Mahir Çayanları 'darbeci' ilan etmedi mi? Aslında AKP şu an kendi sivil darbesini yapmakta değil midir?

On bin dolarlık sorumu da sorayım: Bugün bir işçi hareketi yükselişe geçse ve sosyalizm isteği toplumda ciddi bir talep haline gelse, emperyalizm ve AKP'ci 'demokratlar' gerekli gördüklerinde gene darbe yapmayacak, gene kontrgerilla faaliyetlerini örgütlemeyecekler mi?

Bu soruya ''hayır'' diyenin dünyadan haberi yoktur, tarihten de hiç ders almamıştır; bu soruya ''evet'' diyenin ise artık AKP'yi ''demokrat-özgürlükçü'' sunmasına olanak kalmaz.

Bu arada tüm bunları, ulusalcı-faşizmi savunduğum için değil, AKP ve emperyalizmin demokrat gösterilmesine tepki vermek için yazdığımı da belirteyim.

Taraf ne dediyse de doğru çıktı. İşte bunu içinize sindiremiyorsunuz. Bu pis, aşağılık, ayrımcı, çağ dışı imtiyaz düzeninin, bu orta çağdan kalma kokuşmuş yarı ama gerektiğinde açık diktatörlüğün devam etmesini mi istiyorsunuz? Ben istemiyorum; bu ülkenin halkının çoğu da istemiyor.

Ben de istemiyorum.

AKP, empoeryalizmin de desteğiyle birşeyleri değiştiriyor. Ama yerine ne koyacak? Bu da önemli. Yerine gelecek olan şey, -en azından sosyalistler açısından- asla gerçek bir demokrasi ve özgürlük ortamı olmayacaktır. Zira emperyalizmin sola özgürlük verdiği görülmüş şey değildir. Bugün Türkiye'deki 'demokratikleşme' yolunu açan asıl etken, solun tamamen bitirilmiş olmasıdır. Emperyalist 'demokrasi'nin önkoşulu, sol hareketin tükenmişliğidir. Bunların demokrasisinin de kırmızı çizgileri var. İşçi hareketinin yükselmemesi! Yükseldiği anda bak bakalım ortada demokrasi kalıyor mu! O halde, sosyalizmin bitirilmişliğine dayanan bu emperyalist demokrasiyi tam da sosyalizm ve işçi sınıfı adına savunmaya kalkmak nasıl bir zihinsel körlüktür açıklayabilir misin?

Gerici CHP'ye oyunu vereceğine, başka seçeneği olmadığı için AKP'ye oy veren, ve bunda da yüz kere haklı olan, göbeğini kaşıyan bidon kafalı halk! Sizin telaffuz etmeye çalıştığınız ama dilinizin bile dönmediği sol'dan yüz bin defa daha solda olan halk!

CHP'nin gerici olduğu doğrudur. Fakat AKP'ye oy verenleri demokrat ilan etmek de büyük bir aymazlıktır. 12 Eylül'ün anayasasına %92 ile onay veren bir halk ne ara demokrat olmuş çok merak ettim doğrusu?

Halkın demokrasiyi falan umursadığı yok. Bu, sizin kendi kuruntunuz. Görmek istediğiniz şeyi görüyorsunuz, ama gerçek çok farklı. Halk sadece kendi muhafazakar değer yargılarını umursuyor. Bu dinsel yönelim uğrunda darbeyi onaylaması gerektiğinde onaylıyor, ''demokrasiyi'' onaylaması gerektiğinde ise onu onaylıyor. Sadece kendine demokrat bunlar. Başbakanın da söylediği gibi, demokrasi onlar için bir araç. Ülkeyi daha din ağırlıklı bir hale getirmek için basit bir araç. Bunu göremiyor musun? AKP'nin dini de eleştirmeye başlasın, bu konuda da birazcık 'özgürlükçü' ve 'demokrat' olsun bak bakalım ardında bu kadar halk desteği kalıyor mu?

Zavkle, beğeniyle ve çoğu zaman onaylayarak Taraf okuyorum. Radikal ile birlikte ana medyada okunabilecek iki gazeteden biri.

Tarafı ben de okuyorum. Çoğu zaman da zevkle okuyorum. Sınırları emperyalizm tarafından çizilmiş bir demokrasiye hapsolmuş olsalar da, o sınırlar içinde bile olsa demokrat denebilecek yayınlar yapmasını takdir ediyorum. Zira ulusalcılık denen şey, kendini soldan ayırıp ülkücülere yaklaştığı ölçüde Nazizm'den farkı kalmadı.

Neyi kastediyorsun? Ekonomik liberalizmi mi, bireysel ve siyasal özgürlükler demek olan liberalizmi mi?

Bu soruyu başkasına sormuşsun ama ben de sana sorayım, sen neyi kastediyorsun liberal derken? Siyasal ve kültürel bir liberalizmi mi? İyi, güzel, ama bu üst yapısal liberalizmi savunmak uğruna alt yapıda liberal olan bir parti ve alt yapıda liberalizmi savunan bir gazeteyi övdükçe övmek ne nerece tutarlı? Alt yapı ve üst yapı arasında bir bağ olması gerekmiyor mu? Metafizikçi mi oldun yoksa? Muhtemelen üst yapıda bir özgürlük yaşanması için alt yapıda sosyalist olmak gerektiğine inanıyorsundur. Ben de buna inanıyorum. Fakat AKP ve Taraf bunun aksine inanıyor. O halde onlar alt yapıda liberalizmi savunarak üst yapıda geniş emekçi yığınlar için köleliği dayatıyorlar sonucuna varabiliriz. Bu sonuca varınca da senin üst yapısal bir liberalizm uğruna bu odakları desteklemen anlamsızlaşır.

Halkı küçümsüyor, anlamamakta ısrar ediyorsunuz. Bu anlayış kendini değiştirmediği ve halktan önce kendini eğitmediği sürece, seçimle filan iş başına gelmez. İktidar için tek yol da o zaman komplo olarak kalır. Bu da zaten olan bitenle tutarlıdır

Sen marksizmi bırakıp 'radikal demokrat' mı oldun? Acayip saçmalamışsın da.

Demek, ''seçimle iş başına gelemeyenler açısından iktidarın tek yolu komplolar olur'' ha?

Yani ya seçim ya darbe diyorsun, başka seçenek yok ha?

Sen devrim denen şeyi unuttun mu Deicide?

Lenin, Fidel, Mao v.s. seçimle mi geldiler? Ya da halkın ezici bir çoğunluğuna mı dayandılar?

E o zaman onlar senin gözünde ''komplocu'', ''darbeci'' v.s. mi oluyor?

''Marksist-leninist'' olduğunu iddia eden biri olarak bu konuda da bir açıklama yaparsın umarım.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 516
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Sen marksizmi bırakıp 'radikal demokrat' mı oldun? Acayip saçmalamışsın da.

Demek, ''seçimle iş başına gelemeyenler açısından iktidarın tek yolu komplolar olur'' ha?

Yani ya seçim ya darbe diyorsun, başka seçenek yok ha?

Sen devrim denen şeyi unuttun mu Deicide?

Lenin, Fidel, Mao v.s. seçimle mi geldiler? Ya da halkın ezici bir çoğunluğuna mı dayandılar?

E o zaman onlar senin gözünde ''komplocu'', ''darbeci'' v.s. mi oluyor?

''Marksist-leninist'' olduğunu iddia eden biri olarak bu konuda da bir açıklama yaparsın umarım.

'Allah insanı bir kere şaşırtmasın'...

Ağzına, diline, kalemine sağlık Freddie gardaş.

Link to post
Sitelerde Paylaş
deicide :

ABD'yi tek bir blok, tek bir kişi gibi amaçta ve eylemde kaynaşmış bir varlık olarak alıyorsun. Bu da metafizik bir hata. Oysa ABD bir ülke. İçinde çeşitli siyasi görüşler, anlayışlar, yöntemler, tarzlar ve daha önemlisi siyasi ve ekonomik çıkarlar var. ABD diye tek bir aktör yok. Dünya bu şekilde kaba bir anlayışla açıklanamaz.

İşte anlamakta zorlandığın şey, her ikisinin de bir bütün olduğu.. Ha tabi ordu içinde değişik görüş ve yaklaşımlar var. Darbecilikle alakası olmayan, darbe girişimlerini ihbar eden dürüst ve namuslu olanları da var. İyi ki var. Bu son belge rezaleti de bütün açıklığı ile bu sayede ortaya çıktı.

Beğenin beğenmeyin.. Bu hükümet Türkiye'nin AB'ye entegre olması yönünde en ciddi adımları attı. AB standartında demokrasi ve insan hakları için mevzuatın değiştirilmesinde en önemli ilerlemeler bu son dönemde gerçekleşti. Daha önceden AB üyeliğini canla başla savunurken bu oyunbozanlık, bu istemezükçülük şimdi niye? AB standartları yerleştiğinde ve Türkiye AB içinde yerini aldığında şeriat heveslerinin mezara gömüleceğini anlamıyor musunuz? Yoksa onunla birlikte darbe olasılığının da tarihe karışacak olması bu cenahtaki bazılarını rahatsız ediyor?!

Bu üç cümleye katılıyorum az çaba harcamadım bunları körü körüne muhalif olanlara anlatana kadar, özellikle şu son cümleyi ben ne kadar muhaliflere açıklamaya çalışsam da adamlar hala dinci şeriat gelecek diyerek yaygara kopardılar ben de AB'ye girilirse dinci şeriat kalır mı kafayı mı yediniz dediğimde ise işte girilirse dinci şeriat olmaz ama bunları yapan neden sol parti değil de bir sağ parti diyerek bu partiye tepeden bakarak onu küçük gördüler. Yani muhalifler doğru yapılana bakmıyor doğruyu kimin yaptığına bakıyorlar hala durum budur. Hayatımda hiç Akp'li olmasam da eğri oturup doğru konuşmak gerekirse bu son seçimlerde de -Akp'nin oy kaybetmesini bir tarafa bırakırsak- bu partinin kazanmasının asıl nedeni muhalefetin ona ve seçmenlerine tepeden bakışıdır hani Hacı'nın bir lafı var ya ''Düşmana hakaret etmek yenilgiyi hak etmektir.'' diye işte bu son seçimlerde muhalefetin istediği yere gelememesinin asıl nedeni işte bu sözde yatar. Ne kadar anti Akp'ci olsam da doğru yönleriyle yanlış yönlerini ayırıp hakkını veririm yanlışına da doğrusuna da.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ne değişti? Ne farketti? 12 Eylül'den bu yana bizim farketmediğimiz bir devrim mi oldu?

Ne değiştiğini ve 12 Eylül komuta kademesiyle şimdiki arasında ne fark olduğunu ben söyleyeyim.. 12 Eylül'de cuntanın tepesinde ve hemen altındaki kademede olanlar, ellerini fiilen bir şeye sürmemişlerdi. Emir veriyor, rapor alıyorlardı. Asıl işi yürüten, yani gözaltına alınanlarla, içeri atılanlarla birebir uğraşanlar, alt kademeydi. O zaman teğmen, üsteğmen, yüzbaşı olanlar.. İşte şimdi onlar general oldular, ordu komutanı, kuvvet komutanı oldular. Fark burada..

Ne değiştiğini daha önce yazdım Deicide. Tekrar yazayım.

SSCB yıkıldı. Emperyalizm değişti. ABD'nin yöntemleri değişti. Tüm darbe ve müdahalelerin arkasında olan ABD, o dönemlerde komünizmi engellemek maksadıyla milliyetçileri kullanıyor, sağ Kemalistlerle işbirliği yapıyordu.

Şimdi meydan tek süper devlet olarak ABD'ye kaldı. Ertelemiş olduğu konuları gündemine aldı. Bunlardan en önemlisi de Ortadoğu'nun yeniden düzenlenmesiydi. Fakat bu proje Türkiye'deki müttefiki olan sağ Kemalistlere tersti. Bilhassa PKK'ya yardım paketleri ve çuval harekatından sonra büyük tepki aldı ve Türkiye'de tüm zamanların en sevilmeyen, nefret edilen dönemini yaşamaya başladı. ABD'nin planları karşısında ise daha önce işbirliği halinde olanların büyük bir kısmı tavır almaya başladı. Ordu, yeniden bağımsızlıkçı kimliğe yakınlaştı.

Bu büyük değişim nasıl gözden kaçırılır da: "Ne değişti?" diye sorulabilir. Senin verdiğin yanıtın ise hiç ilgisi yok.

Orduda geçmiş dönem uygulamaları şöyleydi: Kurmaylar çok yakından takip edilir ve her konuşmaları, her yaptıkları izlenirdi. İçlerinden güvenilmeyenler albay rütbesinden emekliye sevkedilir, general ve amiraller arasından da Türkiye-ABD ilişkilerine en sıcak bakanlar genelkurmaya atanırlardı.

Ama dediğim gibi 90'lı yılların sonuna doğru değişim başladı. Artık kemal'in askerleri revaçta.

Hangi Taraf yazarı alkış tutmuş cuntaya? Altan'lar mı, Murat Belge mi? Yoksa Nabi Yağcı mı, Etyen Mahçupyan mı? Kim?

Tabi ki Altan'lardan söz ediyoruz. Diğerlerinin ne yaptığı da geniş bir şekilde araştırılsa o da ortaya çıkar.

Ama başta babaları olmak üzere Altan'lar darbe şakşakçısı olmuşlardır. Çetin Altan'ın cuntacıları öven yazılarını her darbe sonrası görebiliriz. 12 Eylül'de millet cezaevlerinde, mahkemelerde iken o şakşakçılığının ödülünü alıyor, TRT'de program yaptırılıyordu.

Ahmet Altan 12 Eylül'de 30-35 yaşlarındadır. O da babası gibi şakşakçılar arasındadır. Bir yazısında faşist darbeye karşı direnen Şener Yazar ve Özbil Aras gibi 18–20 yaşlarındaki gençleri ‘seksomanyak’ ilan eder.

Tayfun Er, “Yalıdakiler”, Destek Yayınları, Ankara, Eylül 2009, sf. 81

O dönemin Dev-Yol'cuları Tuncelili Hıdır Aslan'ı iyi bilirler. Hiçbir suçu yokken idam edilmiştir ve idam kararı ANAP milletvekillerinin oylarıyla alınmıştır. Ertesi günü ve sonrasında Altan'ların ANAP'ı ve Özal'ı öven yazıları vardır. Bugün bir kaza olayını bile istismar eden Altan'lar o dönem gıklarını çıkarmak bir yana, idamları alkışlamışlardır.

Liberal derken, bu sözcüğün iki anlamını bilerek karıştırıyor ve bulanıklık yaratıyorsun? Neyi kastediyorsun? Ekonomik liberalizmi mi, bireysel ve siyasal özgürlükler demek olan liberalizmi mi? Yukarıda dediğimi yapıyorsun. Ekonomik liberalizme karşı argümanlarla siyasal liberalizme vuruyorsun. Hadi diyelim sen kendin sosyalistsin, sınıfları kalkmasından yanasın ve dolayısıyla ekonomik liberalizme karşısın. Peki aynı cenahta oldukların, ADD'ci generaller, Hürriyet yazarları, Türk Metal'in sahibi, Tuncay Özkan.. da mı sosyalist? Onlar da mı sınıfların ortadan kalkması taraftarı? Yoksa özel milkiyet ile zerre kadar derdi olmayan, bütün sorunu özgürlük düşmanlığı olan, bu yüzden liberalizme karşı olanlar mı bunlar?

Ekonomik liberalizmi yeri geldiğinde ekonomik sistemlerle ilgili tartışmalarda eleştiririz.

Ben liberallerin özgürlükçü takımını değil, öyle geçinenlerini eleştiriyorum. Bunların çoğu çakma liberaldir. O yüzden dönek liboşlar denmiştir. Normal liberale liboş demezler ama yanlış kullananlar da çok.

Mahir Çayan'ın "milli ittifaklar" yazısı vardır, bilmem okudun mu?

Bugün ADD'cilerle, Kemalistlerle, ulusalcılarla olan ittifakın nedeni; Türkiye üzerinde kurulan komploya karşı zorunlu ve geçici bir savunmadır. Evinize saldırı varken, gelecekteki ev hayalinizin projeleriyle uğraşamazsınız, önce eldekini korumanız gerekir.

ABD'yi tek bir blok, tek bir kişi gibi amaçta ve eylemde kaynaşmış bir varlık olarak alıyorsun. Bu da metafizik bir hata. Oysa ABD bir ülke. İçinde çeşitli siyasi görüşler, anlayışlar, yöntemler, tarzlar ve daha önemlisi siyasi ve ekonomik çıkarlar var. ABD diye tek bir aktör yok. Dünya bu şekilde kaba bir anlayışla açıklanamaz. Hala kemalizmle içli dışlı neo-con'lar var. Bunlar şimdi iktidardan düştü ama. ABD içinde olan biteni görmezden gelip düz mantıkla, ABD emperyalisttir, ABD kemalizmi istemiyor, emperyalizm kötüdür, o halde kemalizm iyidir türünden basit çıkarsamalarla bu işler yürümez.

Benim kastettiğim elbette ABD emperyalizmidir, CİA'dir.

Emperyalizmi inkar etmek, sonuçta emperyalizme teslim olmayı getirir. Eski komünistlerden şimdi liberal geçinenlerin tümünde emperyalizm reddedilir ve teslimiyet, işbirliği vardır artık.

Kemalizm ise bağımsızlıkçıdır, antiemperyalisttir ve emperyalizme karşı mücadelede milli ittifak içinde en başta yer alır.

İşte anlamakta zorlandığın şey, her ikisinin de bir bütün olduğu.. Ha tabi ordu içinde değişik görüş ve yaklaşımlar var. Darbecilikle alakası olmayan, darbe girişimlerini ihbar eden dürüst ve namuslu olanları da var. İyi ki var. Bu son belge rezaleti de bütün açıklığı ile bu sayede ortaya çıktı.

Ordu içinde her dönemde devrimci unsurlar mevcuttur. Ama geçmişte hep sağ Kemalistler ağırlıktaydılar.

Ordu'da yeniliği en başta onlar düşünüyor.

Belgeye gelince, bu komplolara nasıl inanabiliyorsunuz, şaşırmamak elde değil.

Önce fotokopisi çıkıyor ortaya. Üstelik üzerinde tarih yok. Nerede görülmüş Ordu da bir yazının tarihsiz olması.

Fotokopi tutmayınca, 4 ay sonra ıslak imzalı orijinali ortaya çıkıyor. Ama tesliminde en güvensiz yol tercih ediliyor ve posta ile gönderiliyor. Ya kaybolsaydı?

Siz hiç çok değerli bir evrağı, bir daha elde edemeyeceğiniz tek olan belgeyi posta ile gönderir misiniz?

Bu rahatlığın sebebi ne?

Sebebi ıslak imza makinası.

Kaybolursa önemli mi, makina bir imza daha atar, bir başka orijinal yaratılır.

Hiç okudunuz mu yazıyı?

"İstismar etmeliyiz" ifadesi hiç kullanılabilir mi bu tür yazılarda.

İstismar haksız bir uygulamadır ve hiç kimse haksızlığı kabullenecejk ifadeler kullanmaz. hele ordu asla.

Sanki "iftira etmeliyiz" gibi bir ifadedir bu ki bu ifadeleri karşı taraf kullanır. "İstismar ediyorlar", "iftira ediyorlar" diye. Ayrıca ordunun üst subayları son derece bilgili ve kültürlüdür. DTP'yi "Türkiye Demokratik Partisi" sanacak ve öyle yazacak üstsubay bulamazsınız orduda. Hadi eskaza bir hata yapıldı diyelim, bir başkası farkeder ve düzelttirir. Mümkün mü böyle bir hatanın atlanması? Yazının orduya ait olmadığı, orduya uzak biri tarafından kaleme alındığı açıktır. Hep beraber göreceğiz sonucu.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hiç okudunuz mu yazıyı?

"İstismar etmeliyiz" ifadesi hiç kullanılabilir mi bu tür yazılarda.

İstismar haksız bir uygulamadır ve hiç kimse haksızlığı kabullenecejk ifadeler kullanmaz. hele ordu asla.

Sanki "iftira etmeliyiz" gibi bir ifadedir bu ki bu ifadeleri karşı taraf kullanır. "İstismar ediyorlar", "iftira ediyorlar" diye. Ayrıca ordunun üst subayları son derece bilgili ve kültürlüdür. DTP'yi "Türkiye Demokratik Partisi" sanacak ve öyle yazacak üstsubay bulamazsınız orduda. Hadi eskaza bir hata yapıldı diyelim, bir başkası farkeder ve düzelttirir. Mümkün mü böyle bir hatanın atlanması? Yazının orduya ait olmadığı, orduya uzak biri tarafından kaleme alındığı açıktır. Hep beraber göreceğiz sonucu.

Kaç tane albay ve üst rütbeden insan tanıdınız ve ne kadar süreyle ne kadar yakından ilişkiniz oldu acaba da, son derece bilgili ve kültürlü olduklarına kanaat getirdiniz sorabilir miyim?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Kaç tane albay ve üst rütbeden insan tanıdınız ve ne kadar süreyle ne kadar yakından ilişkiniz oldu acaba da, son derece bilgili ve kültürlü olduklarına kanaat getirdiniz sorabilir miyim?

Tabi sorabilirsin.

Yüzlerce üst rütbeden subay tanıdım.

Hem yedek subaylığım döneminde, hem de akrabalar arasında.

Yedek subaylığım sırasında görevim gereği hep üst rütbedekilere yakın çalıştım.

Çoğunlukla binbaşı ve albay rütbesinde olanlarla.

Görev dışında da her gün üst subaylarla ordu evinde idim, orada kaldığım için.

Çoğuyla onlarca kez içki muhabbetimiz oldu.

Sivilde de çalıştığım iş gereği tersane komutanlarını yakından tanıdım.

Üstelik bu 20 sene öncesiydi ki, daha da gelişmiştir.

İçlerinde çok ilerici düşüncede olanları vardı.

Tabi aşırı milliyetçi olanları da çoktu ama genelde hepsi kültürlüydüler.

Bilhassa Deniz ve Hava subayları, bunun özel eğitimini de alıyorlar.

Belki Karada da vardır ama Kara'nın çalışma koşullarından olsa gerek daha kabadırlar, daha radikal düşünür ve hareket ederler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

12 Eylül'ün Türk-İslam sentezcisi, faşizan düzeni bitti mi artık? Artık hakkını arayan işçinin kafasında cop kırılmayacak mı? Artık polis terörü son mu bulacak? Artık gözaltında ölüm olmayacak mı? Artık devrimci hareket tekrar bir yükselişe geçtiğinde darbe tehlikesi ortadan kalktı mı? Artık emperyalizm ülkemizden elini-eteğini çekti mi?

Bu sorulara ''evet'' yanıtını veriyorsan, kusura bakma ama senin dünyadan haberin yok Deicide. Yok eğer, bu sorulara evet diyemiyorsan, o zaman neden kraldan çok kralcılık yapıyorsun burada diye soracağım. Hangi vesayet bitmiş oluyor?

Freddie, düz mantığı bıraksan da tarihi biraz anlamaya çalışsan ha?! Faşizm sadece devrimle mi çözülür? İtalya'da faşizm ortadan kalkınca sosyalizm mi geldi? İspanya'da Protekiz'de, Şili'de Arjantin'de faşizmi devrimci hareket mi yıktı?

Bugün Türkiye'de yaşanan ''demokratikleşme'', kurulması planlanan yeni-Osmanlı'nın önünü açmak için değil mi? Bu yeni-Osmanlı projesi emperyalizmin bize biçtiği en yeni gömlek değil mi? AKP'nin ''demokratikleşme''den anladığı şey en başta toplumun cemaatleştirilmesi değil mi? Özellikle din konusunda AKP demokrat veya eleştirel bir tutum takınabilir mi? Kürtlere verilen şey gerçekten ulusal hakları mı, yoksa böyle bir görüntü verilip ümmetçiliğin yolu mu açılıyor? Kürt kimliğini 'müslüman' kimliği altında eritmeye çalışmak ne zamandan beri ''Kürtlerin haklarını iade etmek'' olarak sunuluyor?!

Niyet mi okuyorsun Freddie? Müneccim misin? Yeni-osmanlı'ya, her türlü ümmetçiliğe karşı çıkmak ayrı, ardındaki niyet ve hesap her ne olursa olsun demokratik gelişmeleri desteklemek, egemen sınıfların kendi aralarındaki çelişkiden yararlanmak apayrı. Kürt açılımı ile dile getirilenlerin neresinde ümmetçi bir öge var? Öyle bir şey olsa bile, toptan karşı çıkmaz, somut olarak, işte şuna, yapılmak istenen şu değişikliğe karşı çıkıyorum dersin.

Kendi adıma konuşursam, hiçbir zaman ''ergenekon yalandır'' demedim. Ordunun içinde 12 Martçılar da var, 9 Martçılar da. Fakat geçmişteki darbeleri 12 Martçılar yapmışken, bir avuç 9 Martçının yanında bugünkü dönüşüme direnen

üç-beş faşist eskisini koyup yargılamayı kimse ''demokratikleşme'' diye yutturmasın. 12 Eylül'le hesaplaşmaya korkan bir iktidarın neresi 'darbe karşıtı' allasen? AKP'nin kendisi zaten Türk-İslam sentezinin çocuğu değil mi? Bu ülkenin tarikat ağlarıyla sarılmasının ardında 12 Eylül'ün açtığı yol yok mu? Emperyalizm bugün işine böylesi gelmeseydi Türkiye'nin ''demokratikleşmesine'' izin verir miydi?

Peki AKP, üç-beş faşist eskisini yargılarken bunu tüm toplumu sindirmek için de kullanmadı mı? Muhalefeti bastırmaya çalışmadı mı? Darbe yapma olasılığı olanları yargılarken, geçmişte gerçekten darbe yapmış olanlara dokundu mu? Bugün kendi istediği görüşten biriler darbe yapmaya kalksa onlara engel olur mu? Bugünkü ''darbe karşıtı'' imajını kullanırken solun tüm tarihine çamur atmadı mı? Deniz Gezmişleri 'orducu-kemalist', Mahir Çayanları 'darbeci' ilan etmedi mi? Aslında AKP şu an kendi sivil darbesini yapmakta değil midir?

On bin dolarlık sorumu da sorayım: Bugün bir işçi hareketi yükselişe geçse ve sosyalizm isteği toplumda ciddi bir talep haline gelse, emperyalizm ve AKP'ci 'demokratlar' gerekli gördüklerinde gene darbe yapmayacak, gene kontrgerilla faaliyetlerini örgütlemeyecekler mi?

Evet, elbette devrimci harekete karşı her türlü önlemi alacaklar. Ama yarın bunu yapacaklar diye, neden bugünkü demokratik dönüşümlere karşı çıkayım? Neden Türkiye'de önemli bir reformu gerçekleştirecek olan AB mevzuatına karşı çıkayım? İşçi haklarında ILO standartlarına neden muhalefet edeyim?

Bu soruya ''hayır'' diyenin dünyadan haberi yoktur, tarihten de hiç ders almamıştır; bu soruya ''evet'' diyenin ise artık AKP'yi ''demokrat-özgürlükçü'' sunmasına olanak kalmaz.

Bu arada tüm bunları, ulusalcı-faşizmi savunduğum için değil, AKP ve emperyalizmin demokrat gösterilmesine tepki vermek için yazdığımı da belirteyim.

AKP demokrat ve özgürlükçü filan demedim. Bunlar soyut ve kullanılmaları gerektiğinde bağlamı belirtilmesi gereken kavramlar. Ben AKP'nin aslında ne olduğuna değil, o anda ne yaptığına somut olarak tek tek bakarım ve olumlu bulduklarımı destekler, olumlu bulmadıklarını da teşhir ederim. Ne hepsini savunurum ne de hepsini karalarım. Bunun her ikisi de metafizik bir tutum olur.

CHP'nin gerici olduğu doğrudur. Fakat AKP'ye oy verenleri demokrat ilan etmek de büyük bir aymazlıktır. 12 Eylül'ün anayasasına %92 ile onay veren bir halk ne ara demokrat olmuş çok merak ettim doğrusu?

1- 12 Eylül anayasasına oy veren halk ile şimdiki halk aynı değil. Aradan 27 yıl geçti (hani aynı nehirde iki defa yıkanılmaz diye bir şey var ya..) 2- Sen o seçimdeki oy zarfını gördün mü, içine konan pusulanın rengini apaçık gösterecek şekilde şeffaftı; üniformalı subayların gözleri önünde kaç kişinin mavi oy atmaya cesaret edeceğini beklerdin, işkence seslerinin karakolların önünden geçerken duyulduğu zamanlarda? 3- Oyları her sandıkta cuntanın memurları saydı, gözlemci, denetçi diye bir şey yoktu.

Aynı halkın ilk seçimde diktatörün televizyon konuşmasında oy verin dediğine oy vermeyip, zinhar vermeyin dediğine oy vermesni nasıl açıklıyorsun?

Halkın demokrasiyi falan umursadığı yok. Bu, sizin kendi kuruntunuz. Görmek istediğiniz şeyi görüyorsunuz, ama gerçek çok farklı. Halk sadece kendi muhafazakar değer yargılarını umursuyor. Bu dinsel yönelim uğrunda darbeyi onaylaması gerektiğinde onaylıyor, ''demokrasiyi'' onaylaması gerektiğinde ise onu onaylıyor. Sadece kendine demokrat bunlar. Başbakanın da söylediği gibi, demokrasi onlar için bir araç. Ülkeyi daha din ağırlıklı bir hale getirmek için basit bir araç. Bunu göremiyor musun? AKP'nin dini de eleştirmeye başlasın, bu konuda da birazcık 'özgürlükçü' ve 'demokrat' olsun bak bakalım ardında bu kadar halk desteği kalıyor mu?

Hayır işte, o kadar basit değil. Halk, belki senin anladığın anlamda "tüm kurum ve kurallarıyla gerçek bir demokrasi"nin ne olduğunu bilmiyor. Ama kesinlikle kendini adam yerine koyanlara, kendi içinden çıkanlara ve kendisiyle yabancılaşmamış olduklarını hissettiklerine oy veriyor. Kendine tepeden bakanlara, öğretmen edasıyla köçr kör parmağım gözüne kendisini eğitmeye çalışanlara, emir vermeye, komuta etmeye kalkışanlara ise asla prim vermiyor. Bu kadar seçimden sonra hala bu anlaşılmıyorsa yazık!

Tarafı ben de okuyorum. Çoğu zaman da zevkle okuyorum. Sınırları emperyalizm tarafından çizilmiş bir demokrasiye hapsolmuş olsalar da, o sınırlar içinde bile olsa demokrat denebilecek yayınlar yapmasını takdir ediyorum. Zira ulusalcılık denen şey, kendini soldan ayırıp ülkücülere yaklaştığı ölçüde Nazizm'den farkı kalmadı.

Bu soruyu başkasına sormuşsun ama ben de sana sorayım, sen neyi kastediyorsun liberal derken? Siyasal ve kültürel bir liberalizmi mi? İyi, güzel, ama bu üst yapısal liberalizmi savunmak uğruna alt yapıda liberal olan bir parti ve alt yapıda liberalizmi savunan bir gazeteyi övdükçe övmek ne nerece tutarlı? Alt yapı ve üst yapı arasında bir bağ olması gerekmiyor mu? Metafizikçi mi oldun yoksa? Muhtemelen üst yapıda bir özgürlük yaşanması için alt yapıda sosyalist olmak gerektiğine inanıyorsundur. Ben de buna inanıyorum. Fakat AKP ve Taraf bunun aksine inanıyor. O halde onlar alt yapıda liberalizmi savunarak üst yapıda geniş emekçi yığınlar için köleliği dayatıyorlar sonucuna varabiliriz. Bu sonuca varınca da senin üst yapısal bir liberalizm uğruna bu odakları desteklemen anlamsızlaşır.

Freddie, acayip saçmalıyorsun, biliyor musun? Alt yapıda sosyalist ne demek? İdeoloji ne zaman alt yapı oldu? Üretim ilişkilerini kastediyorsun belki ama ifade edemiyorsun. Demokrasi ve özgürlük esasen burjuva kavramlar değil mi? Her ne kadar burjuvazi iki yüzlü davransa da özü itibarıyla, bir yere kadar da olsa demokrat ve özgürlükçü değil mi?

Böyle toptancı saçmalıklarla bir yere varılmaz. O yıllarda yaşasaydın, 1789'a da, 1830 ve 48'e de binbir laf eder, mızmızlanırdın.

Sen marksizmi bırakıp 'radikal demokrat' mı oldun? Acayip saçmalamışsın da.

Demek, ''seçimle iş başına gelemeyenler açısından iktidarın tek yolu komplolar olur'' ha?

Yani ya seçim ya darbe diyorsun, başka seçenek yok ha?

Sen devrim denen şeyi unuttun mu Deicide?

Lenin, Fidel, Mao v.s. seçimle mi geldiler? Ya da halkın ezici bir çoğunluğuna mı dayandılar?

E o zaman onlar senin gözünde ''komplocu'', ''darbeci'' v.s. mi oluyor?

''Marksist-leninist'' olduğunu iddia eden biri olarak bu konuda da bir açıklama yaparsın umarım.

Mantık da öğrenmen gerekiyor acilen. "Bu anlayış kendini değiştirmediği ve halktan önce kendini eğitmediği sürece, seçimle filan iş başına gelmez. İktidar için tek yol da o zaman komplo olarak kalır." sözünden devrimi unuttuğumu mu çıkardın? O sözlerin bağlamı ne oldu? Bu anlayış derken kimi kastettiğimi neden gözardı ediyorsun? CHP ve benzerleri için devrim diye bir alternatif mi var? Seçim veya komplo dışında üçüncü bir alternatif olarak devrim mi söz konusu CHP ve benzerleri için?!

Ya da komplo diye bir şey devrimciler için söz konusu mu?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Pante, tamamen ayrı noktalardayız. Yaklaşımına ve özellikle içindeki kemalizme anti emperyalist rol biçen üstelik de bunu orduya maleden hayali tezlere asla katılmıyorum. Kemalizmin anti emperyalizmi ülkeyi fiili işgalden kurtarmakla sınırlıdır. Ancak o kadardır.

Buyrun Kemalizmin anti emperyalizmine örnekler:

Ankara Hükümetinin Moskova Büyükelçisi Ali Fuat Cebesoy'un Moskova'ya gelen İngiliz Ticaret Kurulu başkanı Hudson'la görüşmesinde verdiği müthiş
antiemperyalist ültimatom
! A.F. Cebesoy'un
Moskova Hatıraları
adlı
antiemperyalizmin temel belgesi
olan eserinin 341. sayfasından okuyoruz:

"A. F. Cebesoy: Söyleyeceklerim hem pek çok ve hem de sizce malum olmayan şeyler değildir. Müsaade ederseniz kısaca hülasa edeyim. Lloyd George ve Lord Curzon gözlükleriyle bakarak biz Türkleri çok zayıf görmek, İngiliz milletinden hakikati gizlemek demektir. Türklerin Orta Şark'ta asırlarca üzerlerine almış oldukları vazifelerin Yunanlılar ve Ermeniler tarafından başarılacağını sanmak, İngiliz siyasetinin kaydetmediği büyük bir gaflet olacaktır. Türkler, Osmanlı camiası içinde asırlarca hakim olmuş bir unsurdur. Türkiye, bütün İslam aleminin ümit kalesidir. Asırlarca bu kuvvet ve kudret olmasaydı, sıcak denizler ve okyanuslar şimal müstevlilerin (Doğu'daki düşmanların) eline geçmeyecek miydi?

O zaman İngiliz müstemlekelerinin hali ne olacaktı? Şimdi bu tehlike eskisinden daha çok büyüyebilir. Bu tehlike karşısında Yunanlılar ve Ermeniler hangi kuvvetle karşı durabileceklerdir? Zannederim, karşı durmak şöyle olsun, evvela onlar şimal müstevlilerin ilerlemesini kolaylaştıracaklardır. Bilmem arz edebiliyor muyum?

Hudson: "Sizi dinliyorum generalim."

A. F. Cebesoy: "İngiliz milletinin aklıseliminin bir gün bunları muhakkak surette idrak edeciğinden emin bulunuyorum. İşte bunun için İngilizlerle düşman olmayı aklımızdan geçirmiyoruz."

Mustafa Kemal kadrolarının anti emperyalizmiyle yatıp kalkanlara her gün yemeklerden önce, aç karnına okutulması gereken bu veciz konuşmayı, Cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki katıksız anti emperyalizmin günümüze kadar kesintisiz devam ettiğini gösteren anti emperyalist devlet büyüklerimizin şu sözleriyle tamamlamak gerekiyor:

"Örneğin, Türkiye Cumhuriyeti 76. yılını kutluyor. Bu laik, demokratik karakterdeki cumhuriyetimiz NATO'nun içerisindeki ikinci öncelikli güç olarak, yıllarca batının değerlerini doğunun değerlerinden üstün kılmıştır. Dolayısıyla, batı değerlerinin doğuya karşı tek bir kurşun atılmadan kazanılmasında Türkiye'deki cumhuriyetin ve laik yapının da katkısı olmuştur." (Emekli Orgeneral Çevik Bir'in, ABD'deki "Yahudi Ulusal Güvenlik enstitüsü JINSA tarafından 'uluslararası Liderlik' ödülü alıp döndükten sonra Ferai Tınç'a verdiği röportaj. Hürriyet, 3 Kasım 1999")

"Türkiye'siz bir Avrupa düşünülemez. Çünkü dün Türkiye, Avrupa değerlerini savunmanın bir kalesiydi. Bugün Türkiye bir köprüdür. Atlas Okyanusu'ndan başlayıp Çin Seddi'ne kadar bir dünyayı kucaklamışsınız. Bu Türkiyesiz olur mu? Olmaz! Avrupa değerlerini oralara kadar götürecek olan, Türkiye'dir." (9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, 24 Kasım 1999)

Emperyalizmden görev isteyen ve emperyalistleri, rakiplerinin bu görevi yerine getirmekte kendileri kadar yetekli olmadığına ikna etmeyi dış politikasının merkezi yapmış bir anti emperyalist zihniyet. Dün neyse, bugün de aynısı..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Pante, tamamen ayrı noktalardayız. Yaklaşımına ve özellikle içindeki kemalizme anti emperyalist rol biçen üstelik de bunu orduya maleden hayali tezlere asla katılmıyorum. Kemalizmin anti emperyalizmi ülkeyi fiili işgalden kurtarmakla sınırlıdır. Ancak o kadardır.

Buyrun Kemalizmin anti emperyalizmine örnekler:

Doğru, tamamen ayrı noktalardayız Deicide.

zaten başka türlü de böylesi bir taraf konumunda olamazdınız.

Kurtuluş Savaşı veren Kemalistlerin antiemperyalist olmadığı noktasına gelenlerden farklı bir bakış beklemek mümkün değil zaten.

Verdiğin Cebesoy örneğine gelince, bu bir diplomasi siyasetidir.

Önemli olan tarihe geçmiş olan ulusal kurtuluş mücadelesidir.

Ben de Cebesoy'un ve diğer devrim öncülerinin onlarca antiemperyalist söylemini getirip örnekleyebilirim.

Sözler,konuşmalar pratikle doğrulanmadıktan sonra bir anlam ifade etmezler.

Ama Kemalistlerin antiemperyalist söylemlerini doğrulayan bir tarihi gerçekleri var.

Tabi o gerçeğe de "çete savaşı", "sadece Türk-Yunan savaşı" gözüyle bakanlara diyecek birşeyimiz kalmıyor artık.

Lenin, Stalin, Mao, Castro, Che, Mahir, Deniz yanılmışlar sanki de, günümüzün liberal sol geçinen teslimiyetçileri işi çözmüşler meğer. :lol:

Link to post
Sitelerde Paylaş

Konunun özü şu:

1) Türkiye Cumhuriyeti'nin 86. yıldönümünü kutlamak, bu Cumhuriyetin sağladığı ortamda yayınlanan bir gazete için bu kadar zor ve imkansız mıdır?

2) Kendisine 'aydınım' diyen bir grup için, -hiç kuşkusuz yerine kurulduğu Osmanlı Devleti'nden daha ileri ve daha çağdaş bir yapı olan- Cumhuriyet'in kuruluş yıldönümünü kutlamayı zul saymak (utanmak) nasıl bir psikolojidir?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Konunun özü şu:

1) Türkiye Cumhuriyeti'nin 86. yıldönümünü kutlamak, bu Cumhuriyetin sağladığı ortamda yayınlanan bir gazete için bu kadar zor ve imkansız mıdır?

2) Kendisine 'aydınım' diyen bir grup için, -hiç kuşkusuz yerine kurulduğu Osmanlı Devleti'nden daha ileri ve daha çağdaş bir yapı olan- Cumhuriyet'in kuruluş yıldönümünü kutlamayı zul saymak (utanmak) nasıl bir psikolojidir?

biz buna nankörlük diyoruz

Link to post
Sitelerde Paylaş

Freddie, düz mantığı bıraksan da tarihi biraz anlamaya çalışsan ha?! Faşizm sadece devrimle mi çözülür? İtalya'da faşizm ortadan kalkınca sosyalizm mi geldi? İspanya'da Protekiz'de, Şili'de Arjantin'de faşizmi devrimci hareket mi yıktı?

Faşizm sorunu sadece devrimle çözülmez, doğru. Örneğin, sol hareketin yüzde biri bile bulmadığı bir ülkede faşizme gerek kalmaz. Faşizm böyle de ''çözülür'', ama bu bir çözüm değildir. Siz bir serap görüyorsunuz. Bugün faşzmin geri çekilir gibi yapışının sosyalizm 'tehdidinin' tükenmişliğinden kaynaklandığını göremiyorsunuz. Yarın sosyalist bir hareket yükselirse, bugünkü demokrasi düşlerinizin ne kadar sahte olduğunu en acı biçimde tecrübe edeceksiniz, edeceğiz. Sosyalist hareket tekrar yükselse, faşizmin de hortlamayacağını söyleyebilir misin Deicide? E o zaman ne demokratikleşmesinden bahsediyorsun? Bu ülkeye darbeleri de, faşizmi de emperyalizm musallat etti. Bu yüzden, emperyalizmden bağımsızlaşmadan gerçek bir demokrasi ortamı yaratılamaz. En demokratik mücadele anti-emperyalist mücadeledir. Taraf'ın veya AKP'nin hangi anti-emperyalistliğini gördün allasen? O halde ne demokrasisi? Hangi vesayet rejiminin yıkımı? Vesayeti veren zaten emperyalizm. Emperyalizm çıktı mı ülkemizden peki? Hayır! O halde mevcut ''demokrasi'' bir ilizyondur.

Emperyalizmden bağımsızlaşmak ise bizim gibi ülkelerde devrimsiz olmaz. Türkiye gibi emperyalizmin yarı-sömürgesi durumunda olan bir oligarşik diktatörlük için faşizm, suni dengeyi korumanın en keskin yolu olarak görülür. Türkiye devrimi anti-faşist karakteri baskın bir devrim olacaktır. Gerçek bir demokratikleşme de ancak bu şekilde sağlanabilir.

Niyet mi okuyorsun Freddie? Müneccim misin? Yeni-osmanlı'ya, her türlü ümmetçiliğe karşı çıkmak ayrı, ardındaki niyet ve hesap her ne olursa olsun demokratik gelişmeleri desteklemek, egemen sınıfların kendi aralarındaki çelişkiden yararlanmak apayrı. Kürt açılımı ile dile getirilenlerin neresinde ümmetçi bir öge var? Öyle bir şey olsa bile, toptan karşı çıkmaz, somut olarak, işte şuna, yapılmak istenen şu değişikliğe karşı çıkıyorum dersin.

Niyet okumaya gerek mi var? Emperyalizmin bize biçtiği rol dağdaki çobanın bile dilinde. Ama size göre falcılık yapıyoruz öyle mi? Demokrasi düşlerine aldanmaya devam etmek için emperyalizm gerçeğine gözlerinizi mi yumdunuz?

AKP söz konusu adımları niçin atıyor? Niçin sadece kendi için yapıp başka unsurlar için yapmıyor(örneğin Aleviler için v.s.)? Türkiye'de faşizmin eski düzeninde dinin yeri belliydi, diğer odaklara(komünistler, Kürtler, Aleviler v.s.) konan sınırlamalar da belliydi. Şimdi ise faşizmin yeniden şekillenme sürecinde ''demokratikleşme'' adı altında dinin etkisinin ve cemaatleşmenin yolu açılırken diğer odaklara olan baskılar aynen sürüyor. Siz de bunu destekliyorsunuz! Her ''hıyarım var'' diyene elinizde tuzlukla koşmak zorunda mısınız? Veya şöyle sorayım, neden onlar 1 Mayıslar'da, 12 Eylül'ün hesabının sorulmasında, tersane ölümlerinde veya ateistlerin, eşcinsellerin haklarını savunmakta v.b. sizi desteklemiyorlar da siz onları gözü kapalı destekliyorsunuz? Kusura bakma da alemin saftoriği siz misiniz?

Türkiye'yi demokratikleştirdiğinizi sanıyorsunuz ama aslında sadece AKP-Fettullah-ABD üçlüsünün dönüşüm planlarına maşa oluyorsunuz. Açın gözünüzü. Eski faşizm içerisinde nispeten bastırılmış bir unsur olan dinin önünün açılması ve dinci bir faşizm kurulmasını sizlere ''demokratikleşme'' diye sunuyorlar, dinin bir ölçüde baskılanmışlığının bugün kaldırılmasını sanki demokratikleşmeymiş gibi gösteriyorlar. Fakat sadece faşizm biçim değiştiriyor. Milliyetçi faşizm yerine dinci faşizm geliyor.

Demokrasiyi hep birlikte savunalım, tamam. Darbelerden hep birlikte hesap soralım, ona da tamam. Ama bunu emperyalizm gerçeğini göz ardı ederek ve sınıfsal vurguyu ikinci plana iterek bir AKP güzellemesine çevirmeyelim.

Evet, elbette devrimci harekete karşı her türlü önlemi alacaklar. Ama yarın bunu yapacaklar diye, neden bugünkü demokratik dönüşümlere karşı çıkayım? Neden Türkiye'de önemli bir reformu gerçekleştirecek olan AB mevzuatına karşı çıkayım? İşçi haklarında ILO standartlarına neden muhalefet edeyim?

Yarın bize ne yapacaklarının farkındasın ve bugün onların önünü açmak, ellerini güçlendirmek için uğraşıp duruyorsun öyle mi? O zaman yarın canımıza okuduklarında mızmızlanmaya hakkın olmayacağını da kabul edersin herhalde?

Emperyalizmi ve büyük sermayeyi aradan çıkarmadan sosyalistler açısından gerçekten de demokratik bir ortamın oluşabileceğine nasıl inanabiliyorsun hayret ediyorum. Toplumun cemaatleşerek dinsel tahakküme iyice girmesinin onları demokrat yurttaşlar haline getireceğini düşünmene de inanamıyorum.

Tüm bunları ulusalcı-faşizme tepki olarak yapıyor olabilirsin. Bunu anlayışla karşılarım, ama neden iki taraftan birini seçmek zorunda kalalım ki? Ne bugün demokrat geçinen AKP'ciler gerçekten demokrat ne de bugün anti-emperyalist geçinen ulusalcılar gerçekten anti-emperyalist. İkisine de lanet olsun deyip kendi işimize baksak daha iyi değil mi? Perinçek'in yaptığı hatanın bir benzerini sen yapıyorsun. Bunlar düzen içi konumlaşmalar. Niyetlerin ötesinde sizleri düzene bağlıyor. Kiminizi CHP'ye kiminizi AKP'ye ama tümünüzü sermayeye ve emperyalizme.

Hayır işte, o kadar basit değil. Halk, belki senin anladığın anlamda "tüm kurum ve kurallarıyla gerçek bir demokrasi"nin ne olduğunu bilmiyor. Ama kesinlikle kendini adam yerine koyanlara, kendi içinden çıkanlara ve kendisiyle yabancılaşmamış olduklarını hissettiklerine oy veriyor. Kendine tepeden bakanlara, öğretmen edasıyla köçr kör parmağım gözüne kendisini eğitmeye çalışanlara, emir vermeye, komuta etmeye kalkışanlara ise asla prim vermiyor. Bu kadar seçimden sonra hala bu anlaşılmıyorsa yazık!

Bu dediğin gayet iyi anlaşılıyor da herkes için geçerli değil. AKP'nin kitlesi içerisinde kaç kişi gerçekten demokrat? Kaç kişi sadece dinsel sınırlamalar konusunda değil her konuda demokrat davranabiliyor? Din ile demokrasi arasında zıtlık vardır. Bunu göz ardı ettiğiniz sürece sizin demokrasi konusunda samimi olduğunuza inanmayacağım. İslam demokrasiyle uyuşmaz, hele ki AKP'nin sıkmabaş kitlesinin islam anlayışı hiç uyuşmaz. Takiye bunlarda genetik bir özellik haline gelmiştir neredeyse. ''Bugün ben onların demokratik hakları için yardım edeyim, belki onlar da bizim demokratik haklarımız için çalışırlar'' diye düşünüyorsunuz ama avucunuzu yalatacaklar size. Bugünkü demokratikleşme onun cemaatlerine serbestlik vermek için var, türbanıyla her yere sızsın diye var, onların görüşüne yakın sermaye grupları büyüsün diye var. Yoksa işçi-emekçi için değil. Demokrasi de sınıfsaldır, unutmadın değil mi? Unutmadıysan, AKP ve Taraf'ın emekçi sınıflarla bir ilişkisi var mı da demokrasi adına bunları övüp duruyorsun diye soracağım. Hangi sınıfın demokrasisini savunduğunu tekrar gözden geçir lütfen.

Demokrasi ve özgürlük esasen burjuva kavramlar değil mi? Her ne kadar burjuvazi iki yüzlü davransa da özü itibarıyla, bir yere kadar da olsa demokrat ve özgürlükçü değil mi?

Demokrasi ve özgürlük esasen burjuva-demokratik kavramlardır, doğru. Ama günümüzde bırak bizim gibi yarı-sömürgeleri, merkezlerde bile burjuvazi ilericiliğini yitireli ve bu kavramları terkedeli neredeyse 100 sene oluyor. Lenin'in emperyalizm tahlillerini yaparkenki tespitlerini unuttun mu? Emperyalist aşamaya girileli beri burjuvazinin ilericiliği kalmamıştır ve artık demokratik devrim de proleteryanın omuzlarındadır. Bu yüzden gerçek bir demokrasi de proleter bir devrimin konusu olabilir ancak. Yoksa AKP'lerin, Tarafçıların v.s. değil. Ama sen, Lenin'in bu tespitlerini göz ardı ederek Türkiye'de AKP'ci burjuvazinin ülkeyi demokratikleştireceğini umuyorsun. Ne diyeyim ki? Umarım tekrar düşünürsün bunları.

tarihinde Freddie_ tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Tabi sorabilirsin.

Yüzlerce üst rütbeden subay tanıdım.

Hem yedek subaylığım döneminde, hem de akrabalar arasında.

Yedek subaylığım sırasında görevim gereği hep üst rütbedekilere yakın çalıştım.

Çoğunlukla binbaşı ve albay rütbesinde olanlarla.

Görev dışında da her gün üst subaylarla ordu evinde idim, orada kaldığım için.

Çoğuyla onlarca kez içki muhabbetimiz oldu.

Sivilde de çalıştığım iş gereği tersane komutanlarını yakından tanıdım.

Üstelik bu 20 sene öncesiydi ki, daha da gelişmiştir.

İçlerinde çok ilerici düşüncede olanları vardı.

Tabi aşırı milliyetçi olanları da çoktu ama genelde hepsi kültürlüydüler.

Bilhassa Deniz ve Hava subayları, bunun özel eğitimini de alıyorlar.

Belki Karada da vardır ama Kara'nın çalışma koşullarından olsa gerek daha kabadırlar, daha radikal düşünür ve hareket ederler.

Ben neden kendimi bildim bileli içinde olduğum zümrede böyle insanlar göremedim çok merak ediyorum. Benim tanıdıklarımın çoğunun elinde bir defa kitap görmedim, felsefeyle ilgilenmeyi "boş" bulanları da sayıca az değildi. Hatta çok iyi hatırlıyorum, bir paşanın felsefe öğretmenleriyle oturup ast-üst ilişkisini atıp felsefe tartıştığını duyduğumda inanamayacak kadar çok şaşırmıştım. Bir kısmı doğru düzgün Türkçe konuşamıyordu, konuşuyorsa da yazamıyordu. İlginç iki uca denk gelmişiz sanırım...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Aynen, var mı bunlara cevabınız?

Anca ağzınızdan köpükler saça saça Emin Çölaşan ağzıyla hakaret edersiniz, kapasite belli.

Hep aynı şeyi söyler durursunuz sizin gibiler.. Başka memlekette var mı diye ha birde üzerine o başka memleketleride kapitalistler, emperyalistler  diye topa tutarsınız.. 

Peki siz hiç 4 temmuz da ABD de bulundunuz mu? Peki bizde 29 ekim için buna benzer http://www.pbs.org/capitolfourth/  web sayfası var mı?

Sizler 29 Ekime sadece bayram olarak bakıyorsunuz değil mi? Ah tabi ya unutmuşum o tarihte Türkiye Cumhuriyeti ilan edilmişti. Demek ki pek sevinmemişsiniz.. 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hep aynı şeyi söyler durursunuz sizin gibiler.. Başka memlekette var mı diye ha birde üzerine o başka memleketleride kapitalistler, emperyalistler diye topa tutarsınız..

Peki siz hiç 4 temmuz da ABD de bulundunuz mu? Peki bizde 29 ekim için buna benzer http://www.pbs.org/capitolfourth/ web sayfası var mı?

Sizler 29 Ekime sadece bayram olarak bakıyorsunuz değil mi? Ah tabi ya unutmuşum o tarihte Türkiye Cumhuriyeti ilan edilmişti. Demek ki pek sevinmemişsiniz..

11 eylülde ABD'nin acısını paylaştığımı belirten başlık açtım,imzama avatarıma ABD bayrağı koydum.

ABD'nin gelecek bayramlarındada,seneye 4 temmuzdada ayrı başlık açıp ABD'yi kutlayacağım.

hiç bir siyasi tartışmaya girmeden,ABD'nin politikasına değinmeden.

ama astur gibileri samimice kutlamak için açtığım Cumhuriyet Bayramı mesajına ya +1 yazıp kaçar,ya olay çıkarır yok kutlamak zorunda mıyız bilmemne.

ben saygı duymayı seven bir insan değilim,karşımdaki illa saygı duyma lan bana diyorsa ben sövmeyide çok severim.

inadına astur gibi pislik olmadığım için ABD'yi,diğer devletleride kutlayacağım.

zaten özellikle başlıkta Tanzanya'nın ve Çek Cumhuriyeti'nin cumhuriyet bayramlarını kutladım (çek cumhuriyeti 28 ekime geliyordu)

tarihinde Vahşi Diktatör tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Buyrun Kemalizmin anti emperyalizmine örnekler:

Ankara Hükümetinin Moskova Büyükelçisi Ali Fuat Cebesoy'un Moskova'ya gelen İngiliz Ticaret Kurulu başkanı Hudson'la görüşmesinde verdiği müthiş
antiemperyalist ültimatom
! A.F. Cebesoy'un
Moskova Hatıraları
adlı
antiemperyalizmin temel belgesi
olan eserinin 341. sayfasından okuyoruz:

"A. F. Cebesoy: Söyleyeceklerim hem pek çok ve hem de sizce malum olmayan şeyler değildir. Müsaade ederseniz kısaca hülasa edeyim. Lloyd George ve Lord Curzon gözlükleriyle bakarak biz Türkleri çok zayıf görmek, İngiliz milletinden hakikati gizlemek demektir. Türklerin Orta Şark'ta asırlarca üzerlerine almış oldukları vazifelerin Yunanlılar ve Ermeniler tarafından başarılacağını sanmak, İngiliz siyasetinin kaydetmediği büyük bir gaflet olacaktır. Türkler, Osmanlı camiası içinde asırlarca hakim olmuş bir unsurdur. Türkiye, bütün İslam aleminin ümit kalesidir. Asırlarca bu kuvvet ve kudret olmasaydı, sıcak denizler ve okyanuslar şimal müstevlilerin (Doğu'daki düşmanların) eline geçmeyecek miydi?

O zaman İngiliz müstemlekelerinin hali ne olacaktı? Şimdi bu tehlike eskisinden daha çok büyüyebilir. Bu tehlike karşısında Yunanlılar ve Ermeniler hangi kuvvetle karşı durabileceklerdir? Zannederim, karşı durmak şöyle olsun, evvela onlar şimal müstevlilerin ilerlemesini kolaylaştıracaklardır. Bilmem arz edebiliyor muyum?

Hudson: "Sizi dinliyorum generalim."

A. F. Cebesoy: "İngiliz milletinin aklıseliminin bir gün bunları muhakkak surette idrak edeciğinden emin bulunuyorum. İşte bunun için İngilizlerle düşman olmayı aklımızdan geçirmiyoruz."

Mustafa Kemal kadrolarının anti emperyalizmiyle yatıp kalkanlara her gün yemeklerden önce, aç karnına okutulması gereken bu veciz konuşmayı, Cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki katıksız anti emperyalizmin günümüze kadar kesintisiz devam ettiğini gösteren anti emperyalist devlet büyüklerimizin şu sözleriyle tamamlamak gerekiyor:

"Örneğin, Türkiye Cumhuriyeti 76. yılını kutluyor. Bu laik, demokratik karakterdeki cumhuriyetimiz NATO'nun içerisindeki ikinci öncelikli güç olarak, yıllarca batının değerlerini doğunun değerlerinden üstün kılmıştır. Dolayısıyla, batı değerlerinin doğuya karşı tek bir kurşun atılmadan kazanılmasında Türkiye'deki cumhuriyetin ve laik yapının da katkısı olmuştur." (Emekli Orgeneral Çevik Bir'in, ABD'deki "Yahudi Ulusal Güvenlik enstitüsü JINSA tarafından 'uluslararası Liderlik' ödülü alıp döndükten sonra Ferai Tınç'a verdiği röportaj. Hürriyet, 3 Kasım 1999")

"Türkiye'siz bir Avrupa düşünülemez. Çünkü dün Türkiye, Avrupa değerlerini savunmanın bir kalesiydi. Bugün Türkiye bir köprüdür. Atlas Okyanusu'ndan başlayıp Çin Seddi'ne kadar bir dünyayı kucaklamışsınız. Bu Türkiyesiz olur mu? Olmaz! Avrupa değerlerini oralara kadar götürecek olan, Türkiye'dir." (9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, 24 Kasım 1999)

Emperyalizmden görev isteyen ve emperyalistleri, rakiplerinin bu görevi yerine getirmekte kendileri kadar yetekli olmadığına ikna etmeyi dış politikasının merkezi yapmış bir anti emperyalist zihniyet. Dün neyse, bugün de aynısı..

Yeni kurulan Ankara hükümeti İngiltere ile savaşacak güçte bir ordu ve ekonomiye sahip devletin üzerinde bulunmuyordu bunu görmen lazım acilen. Ankara hükümetinin bu söylemine taktik derler. Ne İngiltere ne Rusya'yı karşısına alamazdı ve hatta Rusya ile ittifak yapmıştır 1.taksit silah yardımı adı altında oradan silah isteyerek. Tarihi o dönem içerisinde incelemezsen çuvallarsın kardeşim.

Ha şunu diyebilirsin, katılırım : Mustafa Kemal kapitalistti bu sebeple devleti kurduktan sonra tam olarak Avrupa ile ilişkilerini durdurmadı ve Rusya ile bağını kopardı burada hata yaptı veya Rusya yardımlarını unutup onlara nankörlük yaptı. Buna bir yere kadar katılırım ama sen burada yok Mustafa Kemal döneminde Fuat bey şöyle yazdı bunlar anti emperyalist değillerdir dersen o zaman onların üzerine saldığı Yunanistan'la neden savaştı bu adamlar derler adama.

Mustafa Kemal ve arkadaşları oyalama taktiğine girip süre kazanmak istemiştir eğer bir süre kazanırlarsa da bu süre zarfında kendilerine güçlü işgalci devletlere karşı bir müttefik arayışına girmişlerdi bu müttefik de Mustafa Kemal ve arkadaşlarının gözüne kestirdiği yeni kurulan Rusya idi. Ve bu oyalama taktiğiyle süre istedikleri süre kazanılınca Rusya ile gizli antlaşma yapıldı ve savaşın silah desteği sağlanmış oldu işte o Fuat beyin notunun hikayesi budur.

Ayrıca Mustafa Kemal ve arkadaşlarının sadece ortada bu notu yoktur sanıyorum bir kaç devlete daha sizin dostunuzuz tarzında mektuplar atarak müttefik veya ekonomik destek arayışına girmişlerdir. Bunların hiç birini kabul etmiyorsan Mustafa Kemal'in içerideki halka dinimizi koruyacağız padişah ve halifelimizin varlığını savunuyoruz tarzında çıkardıkları fetvalara baksan O'nun ne kadar taktiksel bir siyaset adamı olduğunu görürsün.

Ama yine diyorum bu siyasetçinin bir dediği diğer dediğini tutmamış halkı yeri geldikçe dış devletleri kullanmış deniyorsa bu da bir şekilde doğrudur lakin çaresi yoktu kardeşim. Bu noktada sadece üzüldüğüm nokta Mustafa Kemal 1.TBMM'de iki büyük halk vardır Kürler ve Türkler demiş ve doğuda Kürtleri işgalcilere karşı ayaklandırmış lakin 2.TBMM'de iki büyük halk kelimesi gitmiş yerinde yeller esmiş sadece Türk halkı kalmıştır bu noktada Mustafa Kemal sözünde durmamıştır. Hani Maraş'ta Nene hatun muydu neydi o, o hanımın başının üzerindeki örtüyü Fransız askeri başından çekip aldı diye Maraş ayağa kalktı ve Maraş savunması doğdu ve bunu Mustafa Kemal destekledi ancak devleti kurunca Kurtuluş savaşı'nda alın teri döken başörtülüleri aileleri de, bu ülkenin Kurtuluş Savaşı'nda alın teri bulunan Kürtleri de yok saydı. Bugüne kadar Kürtler 29. isyanını yapıyorsa bunun sebebi dışarıda değil içerisi tam burasıdır hata taa oradadır.

Deniz Gezmiş'de savunmasında 1.TBMM ve 2.TBMM'yi örnek gösterek iki büyük halk vardır diye kendini savunmuş ama faşist yönetim bu halk adamını bu adil adamı öldürmüştür.

Son söz : Şimdi bu ülke ABD uşağı yok Rusya uşağı yok İsrail uşağı durumuna gelmişse eğer, korkak siyasetçileri baştacı edip zamanında Deniz Gezmiş gibi cesur adamları astığı içindir.

tarihinde barisarock tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Taraf gazetesi demokrasi düşmanlarına karşı değişik bir medya anlayışı getirmiş ve ezber bozucu bir gazete olmuştur.En azından halkın bayramını kutlayabileceklerini düşünüyordum ama kutlamamalarında bir sakınca görmüyorum.Demokrasi bayramını kutlayacaktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Freddie :

Bugün Türkiye'de yaşanan ''demokratikleşme'', kurulması planlanan yeni-Osmanlı'nın önünü açmak için değil mi? Bu yeni-Osmanlı projesi emperyalizmin bize biçtiği en yeni gömlek değil mi? AKP'nin ''demokratikleşme''den anladığı şey en başta toplumun cemaatleştirilmesi değil mi? Özellikle din konusunda AKP demokrat veya eleştirel bir tutum takınabilir mi? Kürtlere verilen şey gerçekten ulusal hakları mı, yoksa böyle bir görüntü verilip ümmetçiliğin yolu mu açılıyor? Kürt kimliğini 'müslüman' kimliği altında eritmeye çalışmak ne zamandan beri ''Kürtlerin haklarını iade etmek'' olarak sunuluyor?!

Evet son dönem Avrupa basınında Türk hükümeti acaba demokrasi anlayışından sadece cemaat örgütlenmelere özgürlük anlamında mı yaklaşıyor şeklinde kinayeli bir soru sorulmuş. Türk basınında bu soruyu soracak cesarette az kişi var ama o kişilerin yazılarına da ben denk gelmedim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

arkadaslar bır cogunuzu eskıden berı bılırım :D ne kadar solcuymusunuz ya boyle sız :D (bır kac kısı harıc)

taraf gaztesıne bu ulkenın ıhtıyacı var tsk yıllarca kafasına gore takıldı o dıger gazeteler hıc degınmedı bıle

tsknın yaptıklarına degınen gundem gaztesınıde 20den fazla kapattırıldı

kurtce yayın yaptıgı ıcın bır yıl boyunca yerel bır kanal kapatıldı :D onun emrınınde nereden geldıgı yazılmıstı gundem de ama sonradan o da kapatılmıstı

tarafa karsı olanlar kımler

ordu mensupları

kemalıstler

ordu saksakcıları

kendıne solcu dıyen fasıstler

chp dsp gıbı ulus solcuları

mhp bbp gıbı ırkcı partıler

su yukardakılerın turkıyeye bugunee kadar yararlı bırsey yaptıgı goruldu mu

eeee sımdı sızın becerıksız oldugunuz ortaya cıktı dıyemı bu karın agrısı

Link to post
Sitelerde Paylaş

ne kadar solcuymusunuz ya boyle sız :D

Çarpık kapitalzmin solcuları da bazen çarpık olabilir idare edin :)

Ama taraf'ı da o kadar büyütmemek lazım... Zamanında Cumhuriyet Gazetesi'de sol kesimin sesi kulağıydı geldiği noktatı gözardı etmeyin...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...