Jump to content

Recommended Posts

Zamanı daha önce tartışmıştık ama, tekrar topluca bir arada yeniden tartışmanın yararı olacağını düşünüyorum.

ZAMAN

Geçen, kullanılan, asla tüketilip yok edilemeyen, hep var olan, biriken, sayılabilir ve hesaplanabilir bir değerdir. Kendi dışında yer alan obje, süreç ve olgulara anlam veren bir kavramdır. Tek başına mevcut değilidir. Olsa bile ölçülemez. Bir referansa gereksinim gösterir. Bir başlangıcı vardır. Dolayısıyla bir de sonu olmalıdır diyebiliriz. Dayandığı referans somut bir nesne ile ilgili bir hareket de olabilir, bölünme, parçalanma, büyüme, genişleme, ortaya çıkma, yaratılma gibi herhangi fiziksel bir olgu da…. Bir kural olarak kendi dışında fiziksel bir olguya gereksinim gösterir. O olmadan tek başına var olamaz.

Zaman ayrıca çeşitli süreçleri anlamamıza yardım eden, onlarla ilgili niteliklerden bazılarının ölçülmesinde kullanılan bir katalizördür.

Tek başına var olmaması zamanla ilgili niteliklerin en ilgincidir. Tek başına bir değer değildir. Kendisine eşlik eden bir refreransı yoksa ölçülemez ve bir anlam taşımaz. O durumda yoktur diyebiliriz. Bir başlangıcı olduğundan kendinden önceki bir döneme ışık tutmaz. Tek başına bir değer ve anlam taşımamasına rağmen, her seferinde somut bir olgu veya varlıkla birlikte açığa çıktığı için, algılanmasa ve gözlemlenmese bile, her zaman var olduğu ileri sürülebilir. Birlikte ortaya çıktı madde veya enerji ile yakından ilgili olması, onun yapısının bir öğesi olduğu izlenimini uyandırmaktadır. Bu gözlemler zamanın çıktığı kaynağın iyi bilinmediğini göstermektedir. Yine de diyebiliriz ki maddenin ortaya çıktığı an, zamanın başladığı andır. Zaman ve madde aynı anda ve birlikte yaratılmış olmalıdırlar. Zamanın daha önce mevcut olması anlamsızdır. Çünkü varlığını daha önce gözlemlemek mümkün değildir. Zamanın madde ile sıkı bir ilişki içinde olduğu kesindir. Ayrıca zaman, kendisinden sonra yaratılan diğer varlıklarla da yakın bir ilişki içinde olmalıdır. Onlardan biri uzaydır ve Big Bang’den 300 bin yıl sonra evrenin şeffaflaşması süreci sırasında açığa çıkmıştır. Zaman ışıkla, daha doğrusu ışık hızı ile de yakından ilgilidir.

Enerjinin maddeye dönüştüğü Big Bang, zamanın başladığı anı simgeler. Big Bang zamanın doğduğu sıfır noktadır. O andaki uzay yöresi sıfır genişliktedir.

Einstein’a göre zaman görelidir. Büyük cisimlerin yakınlarında yavaşlar. Kara deliklerde çok yavaş geçmeye başlar. Durduğu bile söylenir. Genel görelik kuramına göre var olmaları gerektiği halde, Einstein kara delikleri bilmiyordu. Genel görelik kuramına göre zaman büyük cisimlerin, örneğin dünyanın, yakınlarında yavaşlamalıdır. Bunun nedeni ışığın enerjisi ile frekansı (saniyedeki dalga sayısı) arasındaki ilişkidir. Enerji ne kadar büyükse, dalga sayısı da o kadar yüksektir. Işık dünyanın çekim alanında yukarı doğru hareket ederken enerji kaybetmekte ve frekansı azalmaktadır. Yani ışık dalgaları arasındaki mesafe uzamaktadır. Yukardakilere göre dünya yüzeyinde vuku bulan olaylar biraz daha uzun zaman almaktadır. Einstein’ın bu tahmininin doğruluğu, 1962 yılında bir su kulesinde deneye tabi tutulmuştur. Kulenin tepesine ve dibine son derece hassas atom saatleri konmuş ve aşağıdaki saatte zamanın daha yavaş ilerlediği gözlemlenmiştir. Çeşitli yüksekliklerdeki saatlerin hızları arasındaki fark günümüzde çok önemlidir. Çünkü günümüzde birinin yerini lokalize etmek ve kaybolmadan seyahat etmek uydularla sağlanmaktadır. Genel görelik kuramının ihmal edilmesi ve hesaplara dahil edilmemesi durumunda birkaç km’lik bir hata ortaya çıkmaktadır. Görelilik kuramının hesaplara eklenmesi durumunda, yanılma payı bir kaç santimetreyi geçmemektedir.

Işık hızının belli bir sınırı vardır. Işık yaklaşık saniyede 300 bin km’den daha hızlı hareket edemez. Zaman iki referans noktası arasındaki hareketi gösterdiğinden, zamanın geçme hızı ışık hızını geçemez. Başka bir deyişle zamanın maksimum geçmem hızı ışık hızına eşittir. Her ne kadar zaman ışık hızından daha hızlı geçemezse de, daha yavaş geçebilir.

Peki aynı şeyleri ışık hızı için de ileri sürebilir miyiz? Evet. İleri sürebiliriz. Işığın en fazla gidebileceği hız saniyede 300 bin km’dir ama, daha yavaş hareket edebilir. Işık hızına bu sınırı koyan, daha doğrusu bu sınır üzerinde etkili olan etkenler nelerdir? Işık hızı neden yavaşlar? Bunlar aynı zamanda zamanı yavaşlatan etkener midir? Zamanı yavaşlatan etkenler nelerdir?

Büyük kütlelerin yakınlarında zaman daha yavaş geçmektedir. Bir insan büyük bir cisme ne kadar yakın ise onun için zaman daha uzakta olan birine göre daha yavaş geçmektedir. Kütlecekim gücü zamanı uzatmaktadır. Bu durum deneysel olarak kanıtlanmıştır.

Bütün bunların anlamı nedir? Zamanın göreli olmasının ne gibi bir önemi ve anlamı olabilir?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 178
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Posted Images

Çünkü günümüzde birinin yerini lokalize etmek ve kaybolmadan seyahat etmek uydularla sağlanmaktadır. Genel görelik kuramının ihmal edilmesi ve hesaplara dahil edilmemesi durumunda birkaç km’lik bir hata ortaya çıkmaktadır. Görelilik kuramının hesaplara eklenmesi durumunda, yanılma payı bir kaç santimetreyi geçmemektedir.

Sevgili Hacı, genel görelilik kuramının hesaplara dahil edilmemesi sonucu

oluşan 1 km lik farkı, biraz daha ayrıntılı izah edebilir misiniz?

Hatta bir örnekle nesnelleştirirseniz daha iyi olur..

Link to post
Sitelerde Paylaş

sonuçta zaman mekandan kopuk bir olgu değil ki. zaten zaman ve mekan birbirini tamamlar. şöyle ki zamanın var olup mekanın yok olduğunu sayarsak neye göre ölçülür. veya mekan varsa zakansızlık dediğimimiz bir şey olabilir mi? sonuç ta evreni bir mekanik evren olarak düşünmeliyiz. yani etkileşim farklılıkları.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ayrıca zaman, kendisinden sonra yaratılan diğer varlıklarla da yakın bir ilişki içinde olmalıdır. Onlardan biri uzaydır ve Big Bang’den 300 bin yıl sonra evrenin şeffaflaşması süreci sırasında açığa çıkmıştır
.

Bu 300 bin yıllık süreye mekansızlık diyebilirmiyiz ?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Zaman kavramını defalarca ele almıştık bu forum'da, ancak yeniden ele alınması iyi bir seçim çünkü maalesef henüz Zaman konusundaki düşüncelerimiz kesin bir netliğe ulaşamadı.

Zaman nedir klasik sorusuyla başlıyoruz o zaman yine... Zaman, bir nesne'nin x-y noktaları arasında aldığı mesafenin süresidir. Planck zamanı cinsinden 10^-44 saniye aralıklarla geçer.

Albert EINSTEIN'ın 'Özel Görelelik' kuramında ifade edildiği üzere zaman görelidir. Z ve W nesneleri v1 ve v2 hızlarında Uzay boşluğunda hareket ediyorlar diyelim. Z nesnesi 298.999 km/sn, W nesnesi ise 298.998 km/sn süratle yol alıyorsa; a=0 => v2>v1 olacaktır, yani ivmelenme olmadığında; v1 için 'a = dv/dt = d2/dt2' hızı düşük olan hızı yüksek olan nesne'den daha süratli görünecektir. Bu da Zaman'ın Göreli olduğunun açıklamasıdır.

Öte yandan ışık hızının geçilememesinin sebebi'de 'v(x) = 0m => v(x) = 299.792 km/s.' denkliğidir. Fotonlar hem dalga hemde parçacık özelliği gösterdiğinden dolayı yoğunluklu bölgelerden geçerken hızı düşecektir, ancak Uzay boşluğunda hızı sabittir. (c sabiti)

Saygılarımla.

tarihinde Deus tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili Hacı, genel görelilik kuramının hesaplara dahil edilmemesi sonucu

oluşan 1 km lik farkı, biraz daha ayrıntılı izah edebilir misiniz?

Hatta bir örnekle nesnelleştirirseniz daha iyi olur..

Einstein’ın genel görelik kuramı GPS (Global Positioning System) üzerinde ölçülebilir bir dizi etkiye sahiptir. En önemli etki GPS sistemindeki zamanın ölçümüdür. Her GPS sisteminde en azından bir, bazan birden fazla atom saati vardır. GPS alıcısı çeşitli uydulardan gelen sinyalleri alır ve onları üçgenleyerek yerini saptar. Burada üç relativistik (görecelilik) etki vardır. Zamanın genişlemesi, çekim frekansı ve ekzantrisite etkisi (eksenden kaçıklık)….

Zaman genişlemesi aslında özel görelik kuramı ile belirlenmiştir. Teoride iki saat arasındaki göreli hareketin, hareket halinde olan saatte duran saate göre daha yavaş olması gerektiği ileri sürülür. Buna göre hızla dönmekte olan uydudaki saat, yerdeki saaten geridedir. Bunun kompanze edilmesi gerekir. Görelik kuramı saatin atom saatinin saniyedeki döngüsünün (cycle per second) şu faktör kadar yavaşlayacğını kurgular. v^2/2c^2=10^-10 Aslında bu yaklaşık bir faktördür. Pratik karşılığı günde 7 mikro saniye gecikmedir.

Buradaki v, uydunun yörüngedeki hızı olan saniyede 4 km’dir. C de bildiğiniz gibi ışık hızıdır. Einstein’ın zaman genişlemesi etkisi GPS sistemi tarafından demonstre edilmiştir. Yani doğrudur.

Çekim frekansındaki sapmaya gelince.. Bu genel görelik kuramı ile açıklanabilir. Bu kurama göre büyük cisimlerin yakınlarında atom saati, uzaktaki cisimlerden daha yavaş hareket etmektedir. Alıcı dünyaya uydudan çok daha yakın olduğundan uydudaki saatten günde 45 mikro saniye kadar yavaştır. Buradaki faktör 5x10^(-10) olarak ifade edilebilir. Yani çekim frekansındaki sapma da farkedilir bir etkiye sahiptir ve kompanze edilmelidir.

Bu ikisini birleştirince GPS uydusunda zaman günde yerdeki zamandan 38 mikro saniye daha hızlı geçmektedir. Bu etki düzeltilmezse günde 10km lik bir fark birikmektedir. Bu da sistemin işe yaramaması demektir.

Ayrıca GPS uyduları mükemmel bir daire çizmediklerinden, eliptik yörüngeleri de dikkate alınmalı ve hesaplara eklenmelidir. Bu da yukarda değindiğimiz eksenden kaçıklık (egzantriste etki) olarak bilinir.

Umarım bu ilginç durum anlamışmıştır.

Einstein olmasaydı ne yapardık bilmiyorum. Ben GPS'siz yaşayamazdım herhalde.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Zamanın Big Bang’le başladığına değinmiştik. Big Bang sırasında bir nesne patlayıp, genişlemiş, zaman, madde ve uzay ortaya çıkmıştır. Daha da ilginç olarak Big Bang’in ilk saniyesi içinde şimdiki evrenin önemli bir kısmı da yaratılmıştır. Bu oran kimine göre binde bir, kimine göre ise yüzde 70’dir.. Hangi oranı kabul ederseniz ediniz şurası bir gerçektir ki bu muhteşem bir genişlemedir.

Bu genişleme sırasında ışık hızlı en azından 100 kere geçilmiştir. Bu nasıl mümkün olabilir? Işık hızı nasıl ve neden geçilmiştir? Bu soruların yanıtına ilerde değineceğim. Ama şurasına hemen değinmede yarar vardır ki Big Bang kuramını açıklarken karşılaşılan bazı sorunları açıklamak için evrenin bir genişleme döneminden geçmesi ve bu dönemin ışık hızından hızlı olması gerekmektedir. Bu genişleme döneminde hıza henüz bir limit konmamış olabilir. Ya da genişleyen madde değildir, uzaydır. Nedenini bilmek mümkün olmayabilir. Genişlemenin hızının bir sınırının olmamasını, maddenin daha henüz oluşmamasında da aramak mümkündür. Madde olmadığı için ışık hızı sınırı aşılmıştır. Madde hıza limit koyuyor olabilir….

Einstein’ın görelik kuramına göre madde ile enerji arasında bir ilişki vardır. Işık hızının karesinin bu ikisi arasında birleştirici bir fonksiyonu olduğunu söyleyebiliriz.

Einstein’a göre uzayın bir dokusu vardır. Bu doku eğilebilir, bükülebilir, katlanabilir… Uzaydaki cisimler belki de hem bu dokunun bir tür deforme olmasına neden olmakta, hem de zamanı yavaşlatmaktadırlar. Madde ile birlikte zaman katılığını kaybetmekte ve daha plastik bir nitelik kazanmaktadır. Cisimlerin uzay dokusunda yaptığı katlanmalar için geodesik terimi kullanılır. Einstein’ın görelilik kuramına göre ışık bu yoları izleyerek yayıldığı için kırılmaktadır.

Büyük cisimlerin üstünde ve yakınlarında zamanın yavaşlamasının nedeni bu olabilir mi?

Bunun doğru yanıtını bilmeye elbette olanak yoktur. Big Bang’den önce madde olmadığı ve dolayısıyla zamanın sonsuz hızla geçtiği söylenebilir. O zamanda ışık hızı gibi bir sınır da olmayabilir. Kütle bu sonsuz hızı yavaşlatmış ve zaman yavaşlayarak kendini manifest etmiş olabilir. Kütle nasıl uzay dokusunda katlanmalara neden oluyorsa, zamanı da yavaşlatmaktadır…. Bu nedenden dolayı yaratılışının ilk anlarında evren hızla genişleyebilmiştir.

Bu kurama göre zaman, kütle ve enerji arasında E=MC^2 ile belirtilen bir ilişki vardır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Big Bang ile ilgili fikirleri kendi topic'inde tartışırsak daha verimli olur. Ancak Planck zamanında c'nin 100 kez aşıldığı düşüncesi pratikte mümkün değildir. C.E.R.N. de yapılan Atlas deneyi bunuda araştıracaktır ilerleyen zamanlarda.

Neden böyle bir düşüncenin ortaya çıktığına değinecek olursak; t(p) = 10^-44 de 4 temel kuvvetin birbirinden ayrıldığını hesaba katarak g'nin tüm enerjiyi hapsedecek kadar yüksek bir yoğunlukta olduğu varsayımına ulaşmak mümkündür. Bu durumda Big Bang başlamadan bitecek, ve Evren kendi üzerine çökecekti.

Evren'i genişleten şey dark energy'dir. Sönük bir balon'un üzerine marker ile noktalar koyduktan sonra balonu üfleme suratiyle şişirmek tam olarak olmasa da Evren'in genişlemesine verilebilecek bir örnektir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

.

Bu 300 bin yıllık süreye mekansızlık diyebilirmiyiz ?

Hayır diyemeyiz. Zira bu 300.000 yıllık süreç içerisinde dark energy ve energy yayılarak (mekan genişleyerek) Planck zamanındaki mevcut total ısı'yı düşürmüş, sonucunda da madde'nin oluşumunu tetikleyecek quark oluşum süreci başlamıştır.

300.000 yıllık süreç mekan ve enerji'nin yer aldığı fotonların bulunduğu ve materyal'in tam bir erimiş plazma halinde olduğu bir süredir. Isı'nın quantum parçacıkların oluşumuna izin verecek kadar düşmesi için gereken zamandır.

Saygılarımla.

Link to post
Sitelerde Paylaş

ZAMANIN QUANTUM MEKANİK TANIMI.

Böyle bir tanımı hiç duymadığınıza eminim.

İlginç bulabilirsiniz...

Atomaltı evrende zaman var mıdır? Elektronların aynı anda birçok yerde bulunması ve tek elektronun iki yarıktan aynı anda geçmesi bu ortamdaki düzenin zamana bağlı olmadığının kanıtı olabilir mi?

Zamanın durumunu incelemek için kuramsal olarak atomaltı evrene girelim ve oradaki quantum mekanik süreçlerden bazılarına kısa bir göz atalım. Bu arada önce bu fizik türüne neden quantum dendiğini de hatırlayalım.

Atomaltı evrende enerji etrafa quantum (kuantum) denen ve daha küçüğü olmayan birimler, zerreler, (üniteler) şeklinde yayılır. Quantum’un çoğulu quanta dır.. Bu birimler farklı enerji düzeylerine sahip olabilirler ama, bunların daha küçüğü, yani küsürü olamaz.

Atom çekirdeğinin titremesi son derece güçlü gama ışınlarının oluşmasına neden olacaktır. Atom çekirdeğine en yakın elektronun bir üst yörüngeye tırmanması ve sonra eski yörüngesine geri dönmesi, etrafa X ışınlarını yayacaktır. Diğer elektronların yörünge değiştirmesi de mor ötesi, kızıl ötesi ve görülebilen ışınların etrafa yayılmasına neden olacaktır. Bu ışınlar etrafa foton denen quanta şeklinde yayılacaklardır.

Atom çekirdeğinde proton ve nötronları bir arada tutan Güçlü Nükleer Kuvvet de quanta olarak mevcuttur. Etki alanı son derece dar olup, çekirdeğin dışına yayılamaz.

Atomun düzenli bir şekilde çözünmesine yardım eden Zayıf Nükleer Kuvvet de görevini quanta olarak yerine getirir.

Atomüstü evrende ısı da etrafa ısı quantumları şeklinde yayılır.

Bütün bunları kendine konu edinen fizik için quantum mekaniği denir.

Atomaltı dünyada zaman akmaz. Yani orada zaman yoktur. Bir elektronun aynı anda birden fazla yerde bulunması demek, onun atomüste evrende doğasını bildiğimiz zaman kavramına uymaması demektir. Atomaltı evrende zaman olmayınca, atomüstü evrende gözlemlenen birçok garip süreçler vuku bulabilir. Zamanın ışık ve ışık hızı ile de bir ilişkisi olduğuna değinmiştik. Her ne kadar bu ilişkinin doğası açık değilse de, olmadığını iddia etmek mümkün değildir. Atomaltı evrende ışık yoktur. Bu nedenlerden orada zamanın akışı olmamalıdır diyebiliriz.. Zamandan yoksun ve karanlık bir dünyadır orası. Zaman olmadığı gibi, ne alt vardır, ne de üst. Ne sağ vardır ne de sol… Sihirli bir alemdir orası.

Atomüstü alemde ışık hızı referansına bakarak zamanı değerlendirebiliriz. Atomaltı evrende öyle bir referans noktası yoktur. Hareketi referans olarak almamız gerekir ama, Heisenberg’in belirsizlik ilkesi zamanı kesin olarak saptamamızı önler. Hareketin belirsizliği vardır. Hiç bir şey kesin değildir. Herşey mümkündür.

Yine de zamandan yoksun bu karmaşık fiziksel süreçlerin toplamı atomüstü aleme bir düzen şeklinde yansır. Kaosdan düzen doğar.

Işığın kaynağı olan atomlar kendi dünyalarını onunla aydınlatamazlar belki ama, bazı ilginç quantum mekanik davranışlarıyla atomüst dünyadaki her türlü düzenin ve dengenin, tek kelime ile simetrinin, tesisini sağlarlar.

Aynı şekilde zaman da, quantum aleminde olmayan ama, oradaki quantum mekanik etkinliklerden kaynak alan ışık aracılığı ile atomüstü evrene yansıyan bir değerdir diyebilir miyiz?

Bu durumda zaman, atomaltı dünyadaki quantum mekanik süreçlerden kaynak alan bir tür artekfat olarak tanımlanabilir mi?

Zamanın kuantum mekanik tanımı üzerinde biraz durmamış gerekiyor.

Konu sanıldığından daha da ilginç olabilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Zaman kelime olarak felsefe kitaplarinda söyle tanimlanir; Tüm varolanlarin birbirlerinin yerini alarak zincirlendikleri sonsuz süre. Uzay kelimesi ilede tüm varolanlari icinde bulunduran yer tarif edilir. Özdegin varolma bicimleri uzay, zaman, ve devimdir. Fizikci Albert Einstein in genel ve özel bagintililik kuramlarinda tanitilmasina göre bunlardan birisi olmazsa digerinin olmasi mümkün olmuyor. Özdege cisim diyen Aristotales bile " özdegin bulunmadigi yerde zaman ve uzayinda bulunmadigini.." söylemekle, bu bilimsel gercegi cok önceleri sezmis oldugunu anliyoruz. Kant, ve Leibniz zamani insanin bilincinin tasarimi diye aciklarlar yani gercekte varolmadigini söylerler. Bergson (ki cagdas idealist kabul edilir ) " insan zamanda degil, zaman insanin icinde yasar" diyerek bu bilimdisi varsayimi yineledi. Gercekte ise insandan bagimsiz olan isigin uzayda yol alabilmesi icin zaman gecmesi gerektigi daha 1657 lerde astronom Olaf Römer tarafindan belirtildigi biliniyor. Daha sonralari Isaac Newton bunu " dogada insan bilincinden bagimsiz bir zaman ve uzay bulunuyor" diyerek aciklama yapti. Özdeksel eytisimciligin gelistirici izleyicisi Lenin " Zaman ve uzayin insan bilincinin ürünü oldugu yolundaki idealist sav dogru olsaydi, bilimin kesinlikle tanitladigi su olay nasil aciklanabilirdi; Dünya , insandan önce, zaman ve uzay icinde varolmustur ve milyarlarca yildan beride vardir. Insansa sadece onbinlerce yildan beri vardir. Öyleyse zaman ve uzayin, insan bilincinin ürünü oldugu nasil söylenebilir" ( Lenin, Yapitlar, c. XIV, s. 11)

SAYGILAR

Link to post
Sitelerde Paylaş

Zamanın ne olduğu iyi bilinmediği için, zamanla ilgili süreçleri incelenirken bazı anlaşmazlıklar ortaya çıkmaktadır.

Zaman yoktur gibisine negatif yorumların yapılmasının nedeni budur.

Zaman aslında çekim gücü gibi, evrendeki düzenden sorumludur.

Zaman olmasaydı herşey bir anda olup biterdi.

Zamanı kimyasal tepkileşmelerle de açıklamak mümkün....

İki kimyasal maddeyi bir araya getirin..

Onlar hiç tepkileşmezlerse zaman sonsuzdur.

Eğer anında tepkileşirlerse, yani tepkileşmeleri için aradan zaman geçmezse, zaman yoktur.

Zamanı bir katalizör olarak da nitelendirmek mümkündür.

Ona birazdan değineceğim.

Şimdilik şunlara da işaret etmek istiyorum.

Kuantum alemde zaman yok dedim. Ama kuantum süreçleri açıklayan formüllerde zaman geçiyor.

Her ne kadar fotonlar için zamanın bir anlamı yoksa da, kuantum fiziğinde zaman kavramı var.

Ama bu zaman ileriye de gidebiliyor, geriye de....

Hatta bazıları antimaddenin zamanda geriye gittiği iddiasını ileri sürüyorlar.

Bunun doğru olmadığını başka bir başlık altında yazdım. Ama biraz daha açıklanın gerekli olduğunu da gördüm.

Madde zamanda ileri giderse, antimadde zamanda geri gitmelidir.. Değil mi?

Bunda bir garabet yok.

Yoksa var mı?

İlginç olarak zamanda geriye giden yalnız antimadde değil.

QED başlığı altında ona ayrıca değineceğim.

Önce zamanın neden bir katalizör olduğuna değinmek istiyorum.

ZAMANI BİR KATALİZÖR OLARAK DÜŞÜNEBİLİR MİYİZ?

Katalizörlerin görevi malum. Kimyasal tepkileşmelerin hızını ve etkinliğini artırmak..

Kimyasal tepkileşmeler zamana bağlı olduklarından, zamanı tek başına ayrı ve ek bir katalizör olarak düşünebilir miyiz?

Zamanın katalizör olmasının ne gibi bir önemi ve anlamı olabilir?

Zaman kullanılan bir değerdir. Her tepkileşmeye, her süreçe zaman da katılır. Onsuz hiç bir şey gerçekleşmez. Zamanın olmaması demek, kimyasal bir tepkileşme sırasında aradan hiç zaman geçmemesi demektir. Bu durumda tepkileşme anında vuku bulmaktadır. Evrende böyle bir durum söz konusu değildir. Aynı analojiyi kullanırsak, zamanın sonsuz olması demek, tepkileşmenin hiç vuku bulmaması anlamına gelmelidir. İki kimyasal madde tepkileşmeyecekse bunların tepkileşmesi için aradan geçecek süre sonsuz zaman olarak kabul edilebilir.

Evrende zaman bu iki değer arasında yer alır. Her kimyasal süreç için farklı bir zaman değeri kullanılmaktadır. Onlar tepkileşmeyeceklerse tepkileşmenin mümkün olmadığı değil de, gerçekleşmesi için sonsuz zamana gerek olduğu söylenebilir.

Zaman ayrıca uzay dokusunun öğelerinden biri olarak da düşünülebilir.

Bu dokunun diğer öğeleri arasında çekim dalgaları ile elektromanyetik radyasyon vardır.

Zamanı ışık hızına indekslediğimiz zaman ortaya ilginç gözlemler çıkmaktadır. Zaman görelilik kazanmakta, uzay genişlemektedir. Kimyasal tepkileşmelerin olduğu gibi, hareketin de zamanla bir ilişkisi vardır. Hareket ne kadar ışık hızına yakınsa, uzay o kadar genişlemektedir. Einstein’ın görelilik kuramının bütün esprisi budur.

Bu gözlemler karşısında zamanın katalizör olması ne demektir?

Zamanın bir katalizör değil de, kimyasal tepkileşmeler veya maddenin ve ışığın hareketi sırasında kullanılan bir değer olduğu ileri sürülebilir. Ya da zaman bir kofaktör’dür. Ama yine de vazgeçilmez bir faktördür. Olmasa olmaz.......

Neden hiç bir şey zamansız olmamaktadır?

Zaman var olduğu için mi evrenin böyle bir düzeni vardır?

Evrende vuku bulan her türlü hareket ve fiziko-kimyasal tepkileşmeleri zaman düzenlemektedir. Bu düzenleme zamanın dışında bir olgu da olsa, zamanla ilgili ve ona bağımlıdır. Hiç bir hareket ve tepkileşme kendini zamandan soyutlayamaz.

Zaman ölçülmekte, biçilmekte, sayılmakta ve kullanılmaktadır. Ayrıca tekarlanmakta, algılanmakta ve kaydedilmektedir. Stephen Hawking’e göre zamanın şekli bile vardır. Bu şekil armuta benzer.. (Stephen Hawking, the Universe in a Nutshel.. Page 29)

Her ne kadar zaman göreli ise de, aynı zamanda bazı absolü değer ve niteliklere de sahiptir. Yani vardır. Varlığı absolüdür. Kesindir. Mutlaktır. Kendisi ise soyuttur. Yine de somut süreçleri anlamlandırılmakta kullanılmakta, onları etkilemektedir. Başka bir deyişle zaman onlara anlam vermekte, onlar tarafından kullanılmakta ve onların yapısına katılmaktadır. Soyut zamanın tek başına bir anlamı yoktur. Zaman ancak madde ile, yani somut değerlerle birlikte bir anlam kazanmaktadır. Kendisi bir anlam kazanırken, onlara da bir anlam kazandırmaktadır. Aradan geçen zamanı değerlendirerek hareketlerin ve tepkileşmelerin doğası hakkında bir fikir sahibi olunabilir. Öyle ise zamanın madde ile olan ilişkisi sanıldığından çok daha derindir. Madde varsa zaman da vardır.

Zaman hiç kuşkusuz vazgeçilmez, olmazsa olmaz bir katalizördür.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Zaman maddenin hareketidir. Maddenin olmadığı yerde zaman da yoktur. Zaman maddeyi değil, madde ve çekim gücü zamanı yaratır.

Doğru.. Bunlara hiç bir itirazımız olamaz.

BÜYÜK CİSİMLERİN YAKINLARINDA ZAMAN NEDEN YAVAŞLAR?

Bu tartışmanın ilk yazısında bu konuya değinmiş ve şunları yazmıştım....

Büyük cisimlerin yakınlarında yavaşlar. Kara deliklerde çok yavaş geçmeye başlar. Durduğu bile söylenir. Einstein kara delikleri bilmiyordu. Genel görelik kuramına göre zaman büyük cisimlerin, örneğin dünyanın, yakınlarında yavaşlamalıdır. Bunun nedeni ışığın enerjisi ile frekansı (saniyedeki dalga sayısı) arasındaki ilişkidir. Enerji ne kadar büyükse, dalga sayısı da o kadar yüksektir. Işık dünyanın çekim alanında yukarı doğru hareket ederken enerji kaybetmekte ve frekansı azalmaktadır. Yani ışık dalgaları arasındaki mesafe uzamaktadır. Yukardakilere göre dünya yüzeyinde vuku bulan olaylar biraz daha uzun zaman almaktadır. Einstein’ın bu tahmininin doğruluğu, 1962 yılında bir su kulesinde deneye tabi tutulmuştur. Kulenin tepesine ve dibine son derece hassas atom saatleri konmuş ve aşağıdaki saatte zamanın daha yavaş ilerlediği gözlemlenmiştir. Çeşitli yüksekliklerdeki saatlerin hızları arasındaki fark günümüzde çok önemlidir. Çünkü günümüzde birinin yerini lokalize etmek ve kaybolmadan seyahat etmek uydularla sağlanmaktadır. Genel görelik kuramının ihmal edilmesi ve hesaplara dahil edilmemesi durumunda birkaç km’lik bir hata ortaya çıkmaktadır. Görelilik kuramının hesaplara eklenmesi durumunda, yanılma payı bir kaç santimetreyi geçmemektedir.

Şimdi aynı konuyu bir başka boyuttan tartışacağım.....

Bakalım hangisi daha hoşunuza gidecek......

Şu kadarını hemen söylemek zorundayım. Yukardaki açıklamayı, yani ışığın enerjisini, Einstein değil, bir başkası açıklamıştır. O Stephen Hawking de olabilir. Kim olduğunu hatırlamıyorum.

Büyük cisimlerin yakınlarında zaman neden yavaşlar?

Zamanı, atomaltı quantum evrenden, Einstein evrenine kaçan, yansıyan veya sızan bir artefakt olarak tanımlamıştım. Buna göre zaman yapay bir değerdir. Başka bir deyişle zaman quantum mekanik süreçler sırasında ortaya çıkıyor ve atomaltı dünyadan, atomüstü evrene yansıyor. Bu durum büyük cisimlerin yakınlarında zamanın neden yavaşladığını açıklayabilir mi?

Çekim gücü çok yüksek olan büyük cisimlerde zamanın atom dışına sızması da yavaşlıyor diyebilir miyiz?

Başka bir deyişle zaman artefaktı atomlardan kaçmada zorlanıyor olabilir mi?

Kütle çekim ve kütle ile zaman arasında ters bir orantı mevcut olabilir mi?

Kütleçekim ne kadar güçlü ise zaman o kadar yavaş geçiyor olabilir mi?

Karadeliklerde kütle çekim çok yüksektir. Bu yüzden zamanın karadeliklerin yakınlarında yavaşladığına, kimilerine göre ise durduğuna, inanılıyor. Belki de son derece büyük çekim gücünden dolayı karadeliklerdeki atomlardan etrafa zaman artefaktı yayılamıyor. Atomlar son derece kompakt bir şekilde sıkıştırılmış durumda tutuluyorlar...

Kara delillerde elektronlar protonlarla birleşmişler ve nötronlara dönüşmüşlerdir.

Karadeliklerin ortasında nötronlar kendilerini oluşturan quarklara ayrılmış bile olabilir. Buna quark çorbası dendiğini duymuşsunuzdur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Zaman kelime olarak felsefe kitaplarinda söyle tanimlanir; Tüm varolanlarin birbirlerinin yerini alarak zincirlendikleri sonsuz süre. Uzay kelimesi ilede tüm varolanlari icinde bulunduran yer tarif edilir. Özdegin varolma bicimleri uzay, zaman, ve devimdir. Fizikci Albert Einstein in genel ve özel bagintililik kuramlarinda tanitilmasina göre bunlardan birisi olmazsa digerinin olmasi mümkün olmuyor. Özdege cisim diyen Aristotales bile " özdegin bulunmadigi yerde zaman ve uzayinda bulunmadigini.." söylemekle, bu bilimsel gercegi cok önceleri sezmis oldugunu anliyoruz. Kant, ve Leibniz zamani insanin bilincinin tasarimi diye aciklarlar yani gercekte varolmadigini söylerler. Bergson (ki cagdas idealist kabul edilir ) " insan zamanda degil, zaman insanin icinde yasar" diyerek bu bilimdisi varsayimi yineledi. Gercekte ise insandan bagimsiz olan isigin uzayda yol alabilmesi icin zaman gecmesi gerektigi daha 1657 lerde astronom Olaf Römer tarafindan belirtildigi biliniyor. Daha sonralari Isaac Newton bunu " dogada insan bilincinden bagimsiz bir zaman ve uzay bulunuyor" diyerek aciklama yapti. Özdeksel eytisimciligin gelistirici izleyicisi Lenin " Zaman ve uzayin insan bilincinin ürünü oldugu yolundaki idealist sav dogru olsaydi, bilimin kesinlikle tanitladigi su olay nasil aciklanabilirdi; Dünya , insandan önce, zaman ve uzay icinde varolmustur ve milyarlarca yildan beride vardir. Insansa sadece onbinlerce yildan beri vardir. Öyleyse zaman ve uzayin, insan bilincinin ürünü oldugu nasil söylenebilir" ( Lenin, Yapitlar, c. XIV, s. 11)

SAYGILAR

Zaman kavramını tetikleyen şey zaten hareket'tir. Isaac Newton tipi zaman tanımı çok önce tarih oldu. Evren'de 'tik-tak yapan atomlar' düşüncesi net katii bir biçimde birbiriyle uyuşmaz dokuları barındıran Quantum Mekaniği ile Relativity'nin farklı yollardan sunduğu çözümlemeler ile çöp kutusunun diplerine gitmiştir.

Zaman görelidir, öncelikle bunu bilmek gerekiyor. Sabit bir zaman form'u yoktur, deforme edilebilir. Bu deformasyonu sağlayacak tek etkinlik'te hız'dır.

Saygılarımla.

tarihinde Deus tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Zaman kavramını tetikleyen şey zaten hareket'tir. Isaac Newton tipi zaman tanımı çok önce tarih oldu. Evren'de 'tik-tak yapan atomlar' düşüncesi net katii bir biçimde birbiriyle uyuşmaz dokuları barındıran Quantum Mekaniği ile Relativity'nin farklı yollardan sunduğu çözümlemeler ile çöp kutusunun diplerine gitmiştir.

Zaman görelidir, öncelikle bunu bilmek gerekiyor. Sabit bir zaman form'u yoktur, deforme edilebilir. Bu deformasyonu sağlayacak tek etkinlik'te hız'dır.

Saygılarımla.

O zaman size şöyle bir soru sorayım.....

Zamanın geçme hızı nedir?

Link to post
Sitelerde Paylaş

O zaman size şöyle bir soru sorayım.....

Zamanın geçme hızı nedir?

Güzel bir soru. Ancak kritik bir nokta var soruya eklenmesi gereken; 'X referansına göre ..Zamanın geçme hızı nedir?' Evren'in heryerinde eşit şekilde akan bir zaman dokusu olmadığını biliyoruz.

Örnek vermek gerekiyor, şöyle düşünelim; (saat'te 10 km hızla örneğin) Veli ekmek almaya gidip geleli 4 dakika geçti. Alında ifade edilen şudur: 'Veli'nin kapıdan çıkış süresi ile bakkal'dan ekmeği alıp tekrar evin kapısına varış noktası arasında geçen zaman CET cinsinden 4 dakikadır.'

Bu durumda 'CET' bizim referans aralığımız olmaktadır. Peki ya Veli Mars'ta yapsaydı bu hareketi ? aynı hızda aynı mesafeyi kat etmiş dahi olsaydı geçecek süre; Mars CET'i referans alınacağından dolayı; {v1 = 868.22 km/h => 24.39} Veli'nin Dünya'daki hızı ile ekmek almak için gidip döndüğü zaman Dünya'daki geçen zaman'dan farklı sonuç verecekti.

Daha net bir şekilde ifadesi şudur; Zaman ölçmek için referans noktası gerekir, bununla birlikte kütle ile hız'da zaman'a etki edecektir.

Bu göreli zaman'dır. Planck Zamanı aralıkları ise bir sabit olduğu için değişkenlik gösteren kontinyumlarda kesin sonuç vermeyecektir.

Dolayısıyla 'Zaman'ın Göreleliği' dışında bir Zamanın hızı için sabit aramaya çalışmak sürekli referansı genişletmek zorunda bıraktıracaktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Burada katıldığım husus, zamanı ölçmek için bir referans noktasının olmasıdır..

Size ben zamanın geçme hızını söylediğim zaman, onu hatırlamadığınız için kendinizi çimdikleyeceksiniz.

Ama bu gece yazamam artık.

Yarın yazarım.

Millet iyice meraklansın.

İlginç bir açıklaması var.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...