Jump to content

Evrimi reddedenlere bir soru


Recommended Posts

Hacı sen hiç bir şey açıklamıyorsun... Konu ile ilgili ilgisiz şeyler anlatıyorsun...

O kadar insan türü saydım...

Neden sadece Homo sapiens sapiens var diye sordum...

Sen gene kafana göre hiç alakasız şeyler yazmışsın...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 64
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Hacı sen hiç bir şey açıklamıyorsun... Konu ile ilgili ilgisiz şeyler anlatıyorsun...

O kadar insan türü saydım...

Neden sadece Homo sapiens sapiens var diye sordum...

Sen gene kafana göre hiç alakasız şeyler yazmışsın...

Bizim sabrımızı denediğini biliyorum..

Bir insan bu kadar aptal olamaz diyecek ve bağırıp çağırarak sana saldıracağımı sanıyor ve hatta bekliyorsun..

Yanılıyorsun..

Ne sorduğuna bir kere daha bakalım.

Bakalım gerçekten sadece neden sadece Homo sapiens sapiens var diye mi sordun?

Yok Hacı yok... Sadece elektrikler kesildi... Uzunca bir cevabı da bitirmek üzere idim... Şimdi tekrar yazmaya eriniyorum...

Hani sen hep dersin ya evrim vertical değildir diye...

Peki neden şu anda yeryüzünde,

Homo Habilis, Homo erectus, Homo ergaster, Homo florensiensis, Homo georgicus, neanderthal, Homo heidelberghensis, homo rudolfensis, Homo sapiens ve son olarak Homo sapiens sapiens...

Bunlardan sadece Homo Sapiens Sapiens'in (yani günümüz insanı) varlığını sürdürebiliyor olması ne ilginç bir tesadüf değil mi Hacı?

Burada açıkca homo sapiens sapiens'in NEDEN diğer insanların yerini aldığını ve onların yok olduğunu soruyorsun..

Ve ben sana bunu bir idiotun bile anlayabileceği şekilde açıkladım..

İnsan öncülerinin bazıları bir arada yaşamışlardır dedim..

Hatta Naenderthal insan ile Cro magnon insan örneklerini verdim..

Bu örnekte neden Naenderthal insanın tükendiğini açıkladım.

Diğer insan öncülerinin de birlikte yaşadıklarına değindim.

Sonunda yalnız homo sapiens sapinens'in kalması, diğer insanların onunla rekabet edememesidir.

Ayrıca diğer insanlar aralarında çiftleşerek farklı bir insanın ortaya çıkmasından da sorumlu olabilirler ve mutlaka olmuşlardır da..

Homo sapiens sapiens'in varlığını sürdürmesi neden tesadüf olsun?

Bu insan diğer insanlardan daha akıllı ve becerikli ise onları yok etmiş olamaz mı?

Ya onlarla çiftleşerek yok etmiştir, ya da öldürerek..

Ya da diğer insanlar değişen koşullara homo sapiens sapiens kadar uyum yapamadığı için yok olmuştur..

Bunlar aklına yatmıyor mu AteshBey?

Hala anlamadın mı?

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kesinlikle katılmıyorum...

İnsanlar hayvan degildir... Aralarında birbirlerini yoketmek için rekabet etmezler... Eğer etseler bile bu rekabeti Tür bazında değil ırk bazında yaparlar...

Ayrıca insanların birbirlerini yoketmek gibi bir derdi yoktur, birbirlerine hükmetme derdi vardır...

Homo Erectus neden homo sapiens icin bir tehdit olsun? Neden bir birlerini yoketsinler?

Zorlasan kendini ancak bu kadar saçmalayabilirdin Hacı...

Sen insanları iyice hayvan yaptın...

tarihinde AteshBey tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Kesinlikle katılmıyorum...

İnsanlar hayvan degildir... Aralarında birbirlerini yoketmek için rekabet etmezler... Eğer etseler bile bu rekabeti Tür bazında değil ırk bazında yaparlar...

Ayrıca insanların birbirlerini yoketmek gibi bir derdi yoktur, birbirlerine hükmetme derdi vardır...

Homo Erectus neden homo sapiens icin bir tehdit olsun? Neden bir birlerini yoketsinler?

Zorlasan kendini ancak bu kadar saçmalayabilirdin Hacı...

Sen insanları iyice hayvan yaptın...

Gülünç oluyorsun ama, onun bile farkında değilsin.

En gülünç cümlen de şu:

İnsanlar hayvan degildir... Aralarında birbirlerini yoketmek için rekabet etmezler... Eğer etseler bile bu rekabeti Tür bazında değil ırk bazında yaparlar...

Seni Deha'ya terkediyorum..

Git işine..

Ben seni eğitemem..

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş
....

İnsanlar hayvan degildir... Aralarında birbirlerini yoketmek için rekabet etmezler... Eğer etseler bile bu rekabeti Tür bazında değil ırk bazında yaparlar...

....

Athesbey, Hacı'nın sabrını aşırı zorladınız.

Gerçekten ne dediğinizi bilmiyorsunuz.

İnsan, hayvanların en vahşisidir.

Siz hâlâ bağzı şeyleri kabullenemiyorsunuz.

Ve bu kabulsüzlük, aşırı karşıt bir tavıra bürünmüş.

Bu sorunlar sebebi ile size değil birşeyleri anlatmak, konuşmak bile anlamsızdır.

Önyargıları yıkmanız gerek. Einstein'ın söylediği söz geldi aklıma. =)

"İnsanlardaki önyargıyı yıkmak, atomu parçalarına ayırmaktan daha zordur."

Madem anlamlı sözlerden açıldı konu, şunu eklemeliyim. =)

"Seninle burada geçirdiğim süre içinde öğrendiğim bir şeyi paylaşmak istiyorum; türlerinizi sınıflandırma fikrine kapıldığım bir günümde, aslında sizin memeli olmadığınızı anlayıverdim. Bu gezegendeki her memeli içgüdüsel olarak kendilerini çevreleyen ortamla doğal bir denge oluştururlar. Ama siz insanlar bunu yapmıyorsunuz. Siz belirli bir alana yerleşip çoğalıyorsunuz, sonunda bütün doğal kaynaklar yok olana kadar buna devam ediyorsunuz. Hayatta kalmak için yapabileceğiniz tek şey olaraksa başka bir alana yayılmak kalıyor. Bu gezegende aynı yöntemi kullanan bir başka organizma daha var. Ne olduğunu biliyor musun? Virüs... İnsan türü bir hastalık, bu gezegende bir kansersiniz, bir tür salgın ve bizde tedaviyiz."

Link to post
Sitelerde Paylaş

@Zecalufinon

Siz hep bardağa boş tarafından bakıyorsunuz...

En vahşi dediğiniz yaratıktan başka nesilleri tükenmekte olan canlıları koruma altına alan başka bir yaratık var mı?

Bir aslanın "Ceylanlar giderek azalıyor, onları bırakalım çoğalsından biraz zebralar ile beslenelim... Eti kart mart idare edicez işte" dediğini duydun mu?

İnsanoğlu yeri geldiğin en vahşı yaratığa bile merhamet edebilecek bir vicdana sahip bir yaratıktır... *************** . Yoksa bu kafa ile siz ne taş üstünde taş ne de baş üstünde baş bırakırsınız... Nasıl olsa kulpuna da uydurmuşsunuz.. "Güçlü olan hayatta kalır" Darwin öyle dedi...

Link to post
Sitelerde Paylaş

ATEŞ BEY TAŞI GEDİĞİNE KOYUYORSUN AMA

JÜPİTER GEZEGENİNDEN BİRİ GELİR AİLE EFRADININ VUCUD SIVILARINA HAKARET EDEBİLİRLER...

BENİM ETTİLER...

AYNI FORUMU PAYLAŞAN BİRİ OLARAK SENİ UYARMAYI BORÇ BİLİRİM...

BU FORUMDAN ÖYLE ADAM ÇIKMAZ DA DÜNYA DIŞINDAN GELİRLER..

BEN ÇOK CİDDİYİM..NOKTA..

Link to post
Sitelerde Paylaş
@haci

Mitokondrial DNA’lar hakkında hiç yazmamışsın beklemezdim iyi bir evrimci değilsin.

Şunu bana hemen vermeliydin:

Alfaproteobakteriler ışıkla beslenen (fototrof) çoğu cinsi içerir, ama bunlara ek olarak C1-bileşikleri metabolize edebilen cinsler, hayvan ve bitki simbiontları (örn. Rhizobia) ve tehlikeli bir patojen grubu olan Rickettsiaceae 'yı da kapsar. Ökaryotik hücrelerdeki mitokondrinin atasının da bu bakteri grubundan kaynaklandığı düşünülmektedir (bkz. endosimbiont teorisi)

Rickettsia=tifüs etkeni m.o.

Mitokondrial DNA kökeni hakkında hiç birşey söylemedin. Oysa bilimsel bir makaleden alıntıydı.

Başka bir yazında doğa yaratmıştır diye bir ifadenize rastladım.

Hani yaratılmak yoktu;

Hani herşey Hidrojen, oksijen ve karbonun aşkından başlamıştı;

Demek ki sen de kabul ediyorsun ki iki taş bile tesadüfen üst üste gelemiyor.

Biz buna fiil varsa faili gösterir diyoruz.

Yazı varsa yazanı gösterir; gibi. Tamamen mantık çıkarımı.

Mitokondrial DNA hakkında ne yazmamı bekliyorsun Gottik kardeşim?

Mitokondrial DNA'nın kökeni bakteridir.

Tek hücreli bir canlının içine giren bir bakteri orada parazit olarak yaşamaya başlamış ve zamanla mitokondriye dönüşmüştür.

Bu paraziter ilişki zamanla simbiyotik ilişkiye evrilmiş ve ilk gerçek ökaryot ortaya çıkmıştır.

Parazitler de içinde yaşadıkları canlıya bağlı olarak evrime uğrarlar.

Çoğu kere parazitlerin ilk yaptığı gereksiz enzim ve proteinlerinden ve onları şifreleyen genlerden kurtulmaktır.

Mitokondrilerin atası olan bakteri de bunu yapmış ve yalnız gerekli genleri tutmuş, diğerlerinden kendini arındırmıştır.

Bu arada mitokondri içine girdiği hücrenin metabolik etkinliklerini üstlenmiş ve onunla gerçek bir simbiyotik ilişkı kurmuştur.

Doğanın yaratması demek, sizin anladığınız gibi, ilahi bir yaratılış demek değildir.

Bu kelimeyi out of context almamalısınız..

İnsan da çocuklarını yaratır..

Yaratma yoktan var ediş değildir.

Mevcut ne varsa onlardan daha farklı bir yapıt oluşturmaktır.

Ressamlar da yaratır.. Müzisyenler de..

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yapmıştır, etmiştir, olmuştur... Şu ifadelerin kesinliğine bakılırsa Hacı olayı koparmış...

Mitokondrial DNA'nın kökeni bakteridir.

Nereden biliyorsun ? Yoksa öyle olmuş olmasını mı istiyorsun ?

Tek hücreli bir canlının içine giren bir bakteri orada parazit olarak yaşamaya başlamış ve zamanla mitokondriye dönüşmüştür.

Nedense geçmişte yaşanan böyle acaip olaylar günümüzde hiç yaşanmaz... Bunlar hep geçmişe özel olaylardır... Bir bakterinin başka bir (muhtemelen) bakteriye parazit olması da ayrı bir ilginçlik...

Bu paraziter ilişki zamanla simbiyotik ilişkiye evrilmiş ve ilk gerçek ökaryot ortaya çıkmıştır.

Böyle bir ilişki hiç bir zaman yaşanmamıştır... Bu ilişkiyi sen uyduruyorsun... Aksini mi iddia ediyorsun ?

Mitokondrilerin atası olan bakteri de bunu yapmış ve yalnız gerekli genleri tutmuş, diğerlerinden kendini arındırmıştır.

Şunu nasıl yaptığınıda anlatıverseydin keşke...

Bu arada mitokondri içine girdiği hücrenin metabolik etkinliklerini üstlenmiş ve onunla gerçek bir simbiyotik ilişkı kurmuştur.

Yani asalak olarak girdigi yerde amele olarak çalışmaya başlamış öyle mi?

İlahi Hacı...

Aştın bugün kendini....

Link to post
Sitelerde Paylaş
Apendisin önemi bilinmiyor. İçindeki lenfoid doku biz insanlara atalarından miras kalan bir artık..

Amerikalı biyologlar (büyük ihtimalle evangelisttirler :))Jerry Bergman ve George Howe, Vestigial Organs are Fully Functional (Körelmiş Organlar Tümüyle Fonksiyoneldir) adlı kitaplarında tüm "körelmiş organlar"ın işlevselliğinin nasıl ortaya çıktığını detaylarıyla anlatmışlar.Yalansa ben onların yalancısıyım.

İlgili kitapta 6.50$ a satılıyormuş..İşte link

http://creationresearch.org/Merchant2/merc...;Category_Code=

tarihinde Matrix tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Hacı: Mitokondrilerin kökeni bakteridir.

AteshBey: Nereden biliyorsun ? Yoksa öyle olmuş olmasını mı istiyorsun ?

Hacı: Mitokondrilerin moleküler yapısı bakterilere çok benzemektedir.

Bu yüzden mitokondrilerin bakterilerden evrildiği kesindir diyebiliriz.

Bu çok az tartışmalı bir konudur.. Bütün bilim adamlarının konsensusa vardığı bir gözlemdir.

Hacı:Bu paraziter ilişki zamanla simbiyotik ilişkiye evrilmiş ve ilk gerçek ökaryot ortaya çıkmıştır.

AteshBey: Böyle bir ilişki hiç bir zaman yaşanmamıştır... Bu ilişkiyi sen uyduruyorsun... Aksini mi iddia ediyorsun ?

Hacı: Böyle bir ilişki hiç bir zaman yaşanmamıştır demek, büyük laf etmektir. Desteksizdir.

Bir hücre içinde yaşayan diğer bir hücrenin o hücrenin çoğalma döngüsü ile senkromize olduğu bilinmektedir.

Bu ilişki paraziterdir. Küçük bir örnek verebilirim. Bazı retroviruslar insan ve hayvan hücrelerinin genomuna katılarak, onunla birlikte çoğalırlar.

Çoğalmalarını hücre ile senkronize ederler. Buna benzer binlerce örnek verilebilir. Zamanla retroviruslar hücrenin evrimine bile neden olabilirler. Bu ilişki için sembiyotik diyebiliriz. Bugün bile bunun binlerce örneği vardır..

Hacı: Mitokondrilerin atası olan bakteri de bunu yapmış ve yalnız gerekli genleri tutmuş, diğerlerinden kendini arındırmıştır.

AteshBey: Şunu nasıl yaptığınıda anlatıverseydin keşke...

Hacı: Mitokondrilerin atası olan bakteriler hücre içinde çoğalırlarken enzimlerden birçoğuna gereksinim duymazlar. Çünkü onlar içinde yaşadıkları hücrede zaten vardırlar. Kendi enzimleri onlar için bir yüktür. Bu yükten kurtulmaları onlara avantaj sağlayacaktır. Doğal seçilim gereksiz genleri ve ürünlerini eleyerek hücreye koşullara daha iyi uyma olanağı sağlar..

Hacı: Tek hücreli bir canlının içine giren bir bakteri orada parazit olarak yaşamaya başlamış ve zamanla mitokondriye dönüşmüştür.

AteshBey:Nedense geçmişte yaşanan böyle acaip olaylar günümüzde hiç yaşanmaz... Bunlar hep geçmişe özel olaylardır... Bir bakterinin başka bir (muhtemelen) bakteriye parazit olması da ayrı bir ilginçlik...

AteshBey: Böyle bir ilişki hiç bir zaman yaşanmamıştır... Bu ilişkiyi sen uyduruyorsun... Aksini mi iddia ediyorsun ?

Hacı: Bilmeden konuşuyorsunuz.Bazı bakteriler bazı hücrelerin içinde yaşarlar. Bugün bile yaşamaktadırlar. Onların ilerde bir hücre organeline evrilmeyeceğini bilmemize olanak yoktur.. Mümkündür.

Hacı: Mitokondrilerin atası olan bakteri de bunu yapmış ve yalnız gerekli genleri tutmuş, diğerlerinden kendini arındırmıştır

AteshBey:Şunu nasıl yaptığınıda anlatıverseydin keşke...

Hacı: Bütün parazitley bunu yaparlar. Parazit olan viruslar da bunu yapmışlar ve gereksiz bütün genlerinden kendilerini arındırmışlardır.

AteshBey:Yani asalak olarak girdigi yerde amele olarak çalışmaya başlamış öyle mi?

İlahi Hacı...

Aştın bugün kendini....

Hacı: Bu saçma bir nitelendirme. Çünkü çalışma ve amelelik insansal kavramlar ve terimlerdir.

Canlılar için böyle kavramlardan bahsedilemez. Canlı bir hücrenin varlığı kimyasal süreçlerin yerine getirilmesi ile sağlanır.

Doğa için ne asalaklık vardır ne de amelelik söz konusudur.

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş
Amerikalı biyologlar (büyük ihtimalle evangelisttirler :))Jerry Bergman ve George Howe, Vestigial Organs are Fully Functional (Körelmiş Organlar Tümüyle Fonksiyoneldir) adlı kitaplarında tüm "körelmiş organlar"ın işlevselliğinin nasıl ortaya çıktığını detaylarıyla anlatmışlar.Yalansa ben onların yalancısıyım.

İlgili kitapta 6.50$ dolara satılıyormuş..İşte link

http://creationresearch.org/Merchant2/merc...;Category_Code=

Evangelist olmaya gerek yok..

Vestigial organların işlevleri olabilir ve vardır da..

Apendisin de immün sistemle ilgili işlevleri olabilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

atık=körelmişmi?

atık=işlevsel olmayanmı?

atık=işlevsel olabilir mi?

atık=önceden işlevsel şimdi değilmi?

atık=bazen işlevsel bazen değilmi?

atık=işlevsel olup olmadığı bilinmeyenmi?

Açıkçası apendisti/lenfoid dokuyu ne olarak yorumladığınızı anlayamadım?

Link to post
Sitelerde Paylaş
atık=körelmişmi?

atık=işlevsel olmayanmı?

atık=işlevsel olabilir mi?

atık=önceden işlevsel şimdi değilmi?

atık=bazen işlevsel bazen değilmi?

atık=işlevsel olup olmadığı bilinmeyenmi?

Açıkçası apendisti/lenfoid dokuyu ne olarak yorumladığınızı anlayamadım?

Bunlardan başka seçenek yok mu?

Ben atık demedim..

Artık dedim.

Aradaki fark hala işlevsel olması ama, ilk işlevinden zamanla uzaklaşmış olması ve çıktığı bir organın var olması..

Atık deyince geride kalan ve hiç bir işe yaramayan bir doku anlaşılıyor.

Apendisin lenfoid dokusunun, kemik iliği kökenli, henüz farklılaşmamış lenfositlerin ziyaret edip, B lenfositleri olarak koşullandırıldığı bir yer olduğu sanılıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İmla hatası yapmışım..Ama buna takılmayın..Fakat soruyu sordum ve cevabımı aldım..Teşekkürler

Benim için anahtar kelimeler şunlar oldu;

Hala işlevsel olması ama, ilk işlevinden zamanla uzaklaşmış olması,

Henüz farklılaşmamış.

Link to post
Sitelerde Paylaş

AteshBey.

Yukardaki yazın çöplüğe gitti..

Seni biraz daha ciddi ve bilimsel olmaya davet ediyorum.

Bilimsel olmayan laubali bütün yazıları çöplüğe gönderiyoruz...

Bu iletiyi de yanıtlama..

Çünkü o da çöplüğe gidecek.

Polemik yapmak istemiyoruz..

Onun yerine kurallarımızı oku..

Burada yazmaya devam etmek istiyorsan, eski huylarından vazgeçmeli ve bilimsel olmalısın.

Sana ayıracak zamanımız yok...

HACI

NOT: ATESHBEY... Bu minvar üzere devam ederseniz, sizin burada yazmanızı önleyeceğim..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sonunda buldum...

Meğer Endosimbiyozdan bahsediyormuşsun sen... Ama yinede sallamışsın... Çünki yukarıda Endosimbiyozun hemen hemen doğruluğu kesindir demiştin... Halbuki mitokondri ve kloroplast gibi organellerin kökeni hakkında ortaya atılan 3 görüşten (dikkatini çekerim görüşten diyor, gözlem demiyor) birisiymiş... Hatta vikipediaya göre bilim adamları Endosimbiyoza son zamanlarda oldukça şüphe ile yaklaşmaya başlamışlar...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...