Jump to content

Tanrı’nın yokluğuna sizi en çok ikna eden argüman hangisidir?


Recommended Posts

11 saat önce, Yeni Üye yazdı:

Panteizm özünde tek tanrılı ve tevhidi bir inançtır.

 

O dediğin panteizmin tasavvufa uygulanmışı. (La mevcude illa hu) Panteizme göre tanrı yoktur, tanrı olarak algıladığımız şey doğadır. Panteistler tanrı yarattı demez, doğa yarattı derler. Saidi Nursi küfrün nevilerinden olarak açıkladığı bir (kendi fikrince) inkar grubunu tabiat iktizatçıları diye tanımlamıştır. İşte bunlar panteistlerdir. Panteizmi felsefede sistematikleştiren Spinoza'dır. Kendisi Yahudi kökenlidir.

 

Panteizm Hint sofizmine uygulanarak İslam tasavvufu yaratılmıştır. İslamda özgün olarak sofizm yoktur. Sofu yündür sufiler yün giyer gibi yakıştırmalar ile bu adaptasyon gerçekleştirilmiştir.  

 

Ateizmde şirk olamaz çünkü tanrı yoktur. Tanrı olacak ki ortak koşulsun. Güç ataması yapılan her şeyin tanrı olduğu savı son derece saçma. O zaman dün gece Elon Mask uzaya bir tanrı fırlattı! Şimdiye kadar uzaya fırlatılan en güçlü tanrı! :D Ona eşlik eden iki melek ise yere geri indi. :lol: 

 

Panteizm hakkındaki bu yanlışı düzeltmek gerekiyor. Panteistler tanrı vardır ve doğadır demezler. Tanrı yoktur, tanrı algısına neden olan şey doğadır derler. Ben bu güne kadar çok panteistle konuştum, hiç birinden bir rahatsızlık duymadım. Doğadan bir tanrı çıkarma çabasına girdiklerini hiç görmedim. Ama mutasavvıflar bunu yaparlar. Allah evren şeklinde görünür aleme çıktı, evren allahın zahiridir derler. Batınını ise bilemeyiz derler. Bu tasavvuftur. Panteizmde hiç böyle söylemler yoktur. Spinoza okuyacaksınız panteizm için. Einstein Spinoza'nın izleyicisidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 225
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Benim düşüncem biraz felsefi olacak.

Bir sanatçı düşünün, örneğin bir ressam,

Yaptığı resimlere kendinden bir şeyler katıyor, hatta katıyor bile diyemem, direkt yaratının kaynağı. Eğer resammın yerine Tanrı’yı koyacak olursak her şeyin, ama her şeyin kaynağı diyebiliriz. Ben kavramları ve davranışları (özellikle de insanlardaki) ele alarak devam ediyorum. İyilik, Kötülük, Şüphe, Korku... Mesala kötülüğün kaynağı Tanrıysa, Tanrı’da mutlak bir iyilikten söz edemem, bu da Tanrı’yı (insanların kafasındaki mükemmel varlığı) etkisiz kılar. Aynısı karşıtı için de geçerli. Bu karşıt kavramlar varsa eğer, bu yaratıların kaynağı tek olamaz, tek olursa Tanrı olamaz.

 

(Şimdilik bu örnek yeterli sanırım.)

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, Emrh91 yazdı:

Ben kavramları ve davranışları (özellikle de insanlardaki) ele alarak devam ediyorum. İyilik, Kötülük, Şüphe, Korku... Mesala kötülüğün kaynağı Tanrıysa, Tanrı’da mutlak bir iyilikten söz edemem, bu da Tanrı’yı (insanların kafasındaki mükemmel varlığı) etkisiz kılar. Aynısı karşıtı için de geçerli. Bu karşıt kavramlar varsa eğer, bu yaratıların kaynağı tek olamaz, tek olursa Tanrı olamaz.

 

Bu kötülük mevzuunu başka bir başlıkta @Ornias ta yazmıştı. Yani kötülüğü var edeni ayrıştırmak için teistlerin şeytanı da Tanrı yaptıklarını falan dediydi.

Bu konuda bir kaç şey söylemek istiyorum.

 

Gördüğümüz evrende insandan başka, insanda da insanın niyetinden başka bir yerde kötülük yoktur. Kötülük insanın sahip olduğu melekelerden birini haksız bir şekilde ve haksız bir niyetle kullanmasıdır. Başka bir şey değildir. Bir örnek vermek istiyorum. Bir erkeğin başka bir erkeği bıçakladığını gördük. Kötülüğün bu işin neresinde olduğunu konuşabilmek için, burada bazı ihtimallerden bahsetmek istiyorum. Birincisi bir insanın kendine yönelmiş bir saldırıyı ölçülü bir şekilde bertaraf etmek için güç kullanmış olması. Bu durum bu eylemi meşru yapar. İkincisi bir madde kullanıcısının başka birisinden para gasbetmek için bu işi yapmış olması. Bu, kişinin yaptığını kötü kılar. Başka bir ihtimalde madde kullanıcısının bıçakladığı kişinin kendi babası ya da kardeşi olması. Bu eylemi daha da kötü yapar. Aynı eylem. Meşru da olabilir, kötü de, çok kötü de. Burada tek değişen işi işleyen kişinin niyeti, nefsine mi tabi olduğu, hakka mı tabi olduğu. Eylemler ya da melekeler bizzat iyi ya da kötü olmaz. Bağlamlar ve niyetler onları iyi ya da kötü yapar. Şiddet, sevgi, şehvet, rahmet... her şey için bu böyledir. Savaşta düşmana acırsan ve geri gider halde gördüğünde, bırakalım gitsin dersen iyi bir şey değil, kötü bir şey yapmış olursun. Bu arada kötülük sadece onu yapan için kötülüktür. Ondan etkilenen için bile kötülük değildir. Kısaca kötülük kötü niyetten ibarettir ve sadece Onu yapan için gerçekten ve mutlak manada kötülüktür. Diğer her şey ve herkes için ise (bıçaklanan kişi de dahil) göreceli olarak ve baktığın yere göre iyi olarak ta yorumlanabilir, kötü olarak ta.

 

Kuranda hayır ve şerrin kime nispet edilmesi gerektiği konusunda farklı mertebelerde farklı cevaplar mevcut. aşağıda bu cevapları özetleyeyim;

- Hayır işleyen de şer işleyen de karşılığını görecek derken bunları işleyene nispet eder.

- Hayır Allahtan Şer kendi nefsinizdendir derken Hayrı Allaha, şerri kendi nefsimize nispet eder.

- Hayır da şer de Allahtandır derken ikisini de Allaha nispet eder.

- Bütün bunlardan ötesinde sizin hayır bildiklerinizde şer vardır, şer bildiklerinizde de hayır vardır derken kafanıza göre de hayır şer nitelemesi yapmayın der.

 

O yüzden bu konuyu bizim zaviyemizden her yönüyle anlamak imkansız gibi bir şeydir. Ama ders almak istersek, ders alırız.

 

Varlık ve Gerçek Allahtır. Nefsimiz "ben" derken kendini biricik varlık ve gerçeğe şirk koşar. Kötülüğün kaynağı olan nefsimiz ve onun arzuları gerçek değildir, illüzyondur, geçididir, köpük gibidir, sönüverir. Ama elbette bu illüzyon da Allah'tan bize verilmiş bir testtir.

 

İşte La ilahe illallah deyip teslim olduktan sonra nefsimize kulluk boyunduruğunu geçirmiş oluruz. Bir de salih amellerle ve yasaklardan uzak durarak terbiye olduk muydu, benlik illüzyonu, iddiaları, itirazları aradan çıkar ve gerçekle başbaşa kalırız. Gerçeğin içinde yok olur, ebediyet buluruz. İşte o zaman "ben" demenin ve "benlik" in müşriklik olduğunu, şirkin ise boş bir gururdan ve aldanmadan ibaret olduğunu anlarız. Bunu yapmazsak ta cesedimizin yaşadığı kadar nefsimize tabi olarak yaşar, sonra yaşamasak daha iyiydi diyeceğimizi şeyler görürüz.

 

Yokluk ya da çokluk yoktur ama biz yokluk diye bir şeyi konuşabiliyoruz. Böyle şeylere sadece zihinde olan, gerçekte olmayan şeyler denir. Kötü niyetler, gurur, kibir, haset gibi şeyler de bizde olur biter ve bizi etkiler. Bunlar sadece bizim zihnimizdedir. Öte tarafta da gelip bizi yakacaklar.

 

  Bu arada canlıların birbirini yemeseymiş, şuymuş, buymuş, bunların kötülük olarak tanımlanması bakan kişinin yanlışlığı. Kötüyse yeme canlıları. Dünyada tecelli böyle olmuşsa, sen niye canlı yiyorum demek yerine yediğin şeyin ne kadar lezzetli olduğuna odaklan ve şükret.

 

 

tarihinde Yeni Üye tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben Gök Tanrıya inanıyorum bize göre ibadet evrendir.Yani çalışmak doğayı gözlemlemek,doğayı korumak gibi ve Tanrı kutsal kitap,peygamber göndermek gibi saça sapan şeyler ile uğraşmaz.Ve Tanrı inanmayanları cehennem ile tehdit etmez.O yüzden Tengri inancı bana mantıklı geliyor,ve inanmayan insanlara saygı duyarım herkes istediğine ister inanır,ister inanmaz.Sonuçta islam,hristiyanlık ve musevilik gibi inanmayanları öldürmek,din adına savaş gibi saçmalıklar yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 07.02.2018 at 18:38, NotImportant yazdı:

X ışınını bilmemek ile x ışınının ne olduğunu bilmemek farklı şeylerdir. 

 

Maddeye nasıl tanrı özelliği yüklüyorlarmış anlamadım ? O konuyu biraz daha ayrıntılı yazman gerek. 

 

Teist olmak mı içi dolu ? Yoksa deist olmak mı ?

 

Teizmde tanrı ezeli ve ebedidir.

 

Ateizmde madde,enerji,doğa,evren,uzay vb şeyler ezeli ve ebedidir.

 

Teizmde kendisi dışında herşeyin sebebi tanrıdır.

 

Ateizmde kendisi dışında herşeyin sebebi madde,enerji,doğa,evren,uzay vb şeylerdir.

 

Allah ın Yehova nın isimleri var mesela.Ateizm o isimleri madde doğaya evrene vb şeylere  veriyor.

 

 

 

 

 

 

 

 


 

Link to post
Sitelerde Paylaş
15 saat önce, Yeni Üye yazdı:

 

Bu kötülük mevzuunu başka bir başlıkta @Ornias ta yazmıştı. Yani kötülüğü var edeni ayrıştırmak için teistlerin şeytanı da Tanrı yaptıklarını falan dediydi.

Bu konuda bir kaç şey söylemek istiyorum.

 

Gördüğümüz evrende insandan başka, insanda da insanın niyetinden başka bir yerde kötülük yoktur. Kötülük insanın sahip olduğu melekelerden birini haksız bir şekilde ve haksız bir niyetle kullanmasıdır. Başka bir şey değildir. Bir örnek vermek istiyorum. Bir erkeğin başka bir erkeği bıçakladığını gördük. Kötülüğün bu işin neresinde olduğunu konuşabilmek için, burada bazı ihtimallerden bahsetmek istiyorum. Birincisi bir insanın kendine yönelmiş bir saldırıyı ölçülü bir şekilde bertaraf etmek için güç kullanmış olması. Bu durum bu eylemi meşru yapar. İkincisi bir madde kullanıcısının başka birisinden para gasbetmek için bu işi yapmış olması. Bu, kişinin yaptığını kötü kılar. Başka bir ihtimalde madde kullanıcısının bıçakladığı kişinin kendi babası ya da kardeşi olması. Bu eylemi daha da kötü yapar. Aynı eylem. Meşru da olabilir, kötü de, çok kötü de. Burada tek değişen işi işleyen kişinin niyeti, nefsine mi tabi olduğu, hakka mı tabi olduğu. Eylemler ya da melekeler bizzat iyi ya da kötü olmaz. Bağlamlar ve niyetler onları iyi ya da kötü yapar. Şiddet, sevgi, şehvet, rahmet... her şey için bu böyledir. Savaşta düşmana acırsan ve geri gider halde gördüğünde, bırakalım gitsin dersen iyi bir şey değil, kötü bir şey yapmış olursun. Bu arada kötülük sadece onu yapan için kötülüktür. Ondan etkilenen için bile kötülük değildir. Kısaca kötülük kötü niyetten ibarettir ve sadece Onu yapan için gerçekten ve mutlak manada kötülüktür. Diğer her şey ve herkes için ise (bıçaklanan kişi de dahil) göreceli olarak ve baktığın yere göre iyi olarak ta yorumlanabilir, kötü olarak ta.

 

Kuranda hayır ve şerrin kime nispet edilmesi gerektiği konusunda farklı mertebelerde farklı cevaplar mevcut. aşağıda bu cevapları özetleyeyim;

- Hayır işleyen de şer işleyen de karşılığını görecek derken bunları işleyene nispet eder.

- Hayır Allahtan Şer kendi nefsinizdendir derken Hayrı Allaha, şerri kendi nefsimize nispet eder.

- Hayır da şer de Allahtandır derken ikisini de Allaha nispet eder.

- Bütün bunlardan ötesinde sizin hayır bildiklerinizde şer vardır, şer bildiklerinizde de hayır vardır derken kafanıza göre de hayır şer nitelemesi yapmayın der.

 

O yüzden bu konuyu bizim zaviyemizden her yönüyle anlamak imkansız gibi bir şeydir. Ama ders almak istersek, ders alırız.

 

Varlık ve Gerçek Allahtır. Nefsimiz "ben" derken kendini biricik varlık ve gerçeğe şirk koşar. Kötülüğün kaynağı olan nefsimiz ve onun arzuları gerçek değildir, illüzyondur, geçididir, köpük gibidir, sönüverir. Ama elbette bu illüzyon da Allah'tan bize verilmiş bir testtir.

 

İşte La ilahe illallah deyip teslim olduktan sonra nefsimize kulluk boyunduruğunu geçirmiş oluruz. Bir de salih amellerle ve yasaklardan uzak durarak terbiye olduk muydu, benlik illüzyonu, iddiaları, itirazları aradan çıkar ve gerçekle başbaşa kalırız. Gerçeğin içinde yok olur, ebediyet buluruz. İşte o zaman "ben" demenin ve "benlik" in müşriklik olduğunu, şirkin ise boş bir gururdan ve aldanmadan ibaret olduğunu anlarız. Bunu yapmazsak ta cesedimizin yaşadığı kadar nefsimize tabi olarak yaşar, sonra yaşamasak daha iyiydi diyeceğimizi şeyler görürüz.

 

Yokluk ya da çokluk yoktur ama biz yokluk diye bir şeyi konuşabiliyoruz. Böyle şeylere sadece zihinde olan, gerçekte olmayan şeyler denir. Kötü niyetler, gurur, kibir, haset gibi şeyler de bizde olur biter ve bizi etkiler. Bunlar sadece bizim zihnimizdedir. Öte tarafta da gelip bizi yakacaklar.

 

  Bu arada canlıların birbirini yemeseymiş, şuymuş, buymuş, bunların kötülük olarak tanımlanması bakan kişinin yanlışlığı. Kötüyse yeme canlıları. Dünyada tecelli böyle olmuşsa, sen niye canlı yiyorum demek yerine yediğin şeyin ne kadar lezzetli olduğuna odaklan ve şükret.

 

 

 

“... ve sadece onu yapan için gerçekten ve mutlak mana da kötülüktür.” Ben de zaten mutlak mana da kötülükten bahsettim. Gerçi sadece kötülükte değil, kötülük bir örnekti. Şunu demek istiyorum, tüm bunların insanın zihninde olduğunu belirttiniz. Tanrı’yı da bir kavram olarak ele aldığımız vakit, ki zaman da bir kavramdır, neyse, Tanrı’da yalnızca insanın zihninde vardır, yoksa bir mutlakiyetten söz edeceksek eğer var sandığımız bütün kavramlarında bir mutlaklığı olacaktır. Ve biz her şeyin bir yaratıcısı vardır ve o Tanrı-Allah’tır dersek diğer tüm mutlaklıklarda birer yaratı, Tanrı’nın yaratısı olur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 2/8/2018 at 09:09, Yeni Üye said:

 

Bu kötülük mevzuunu başka bir başlıkta @Ornias ta yazmıştı. Yani kötülüğü var edeni ayrıştırmak için teistlerin şeytanı da Tanrı yaptıklarını falan dediydi.

Bu konuda bir kaç şey söylemek istiyorum.

 

Gördüğümüz evrende insandan başka, insanda da insanın niyetinden başka bir yerde kötülük yoktur. Kötülük insanın sahip olduğu melekelerden birini haksız bir şekilde ve haksız bir niyetle kullanmasıdır. Başka bir şey değildir. Bir örnek vermek istiyorum. Bir erkeğin başka bir erkeği bıçakladığını gördük. Kötülüğün bu işin neresinde olduğunu konuşabilmek için, burada bazı ihtimallerden bahsetmek istiyorum. Birincisi bir insanın kendine yönelmiş bir saldırıyı ölçülü bir şekilde bertaraf etmek için güç kullanmış olması. Bu durum bu eylemi meşru yapar. İkincisi bir madde kullanıcısının başka birisinden para gasbetmek için bu işi yapmış olması. Bu, kişinin yaptığını kötü kılar. Başka bir ihtimalde madde kullanıcısının bıçakladığı kişinin kendi babası ya da kardeşi olması. Bu eylemi daha da kötü yapar. Aynı eylem. Meşru da olabilir, kötü de, çok kötü de. Burada tek değişen işi işleyen kişinin niyeti, nefsine mi tabi olduğu, hakka mı tabi olduğu. Eylemler ya da melekeler bizzat iyi ya da kötü olmaz. Bağlamlar ve niyetler onları iyi ya da kötü yapar. Şiddet, sevgi, şehvet, rahmet... her şey için bu böyledir. Savaşta düşmana acırsan ve geri gider halde gördüğünde, bırakalım gitsin dersen iyi bir şey değil, kötü bir şey yapmış olursun. Bu arada kötülük sadece onu yapan için kötülüktür. Ondan etkilenen için bile kötülük değildir. Kısaca kötülük kötü niyetten ibarettir ve sadece Onu yapan için gerçekten ve mutlak manada kötülüktür. Diğer her şey ve herkes için ise (bıçaklanan kişi de dahil) göreceli olarak ve baktığın yere göre iyi olarak ta yorumlanabilir, kötü olarak ta.

 

Kuranda hayır ve şerrin kime nispet edilmesi gerektiği konusunda farklı mertebelerde farklı cevaplar mevcut. aşağıda bu cevapları özetleyeyim;

- Hayır işleyen de şer işleyen de karşılığını görecek derken bunları işleyene nispet eder.

- Hayır Allahtan Şer kendi nefsinizdendir derken Hayrı Allaha, şerri kendi nefsimize nispet eder.

- Hayır da şer de Allahtandır derken ikisini de Allaha nispet eder.

- Bütün bunlardan ötesinde sizin hayır bildiklerinizde şer vardır, şer bildiklerinizde de hayır vardır derken kafanıza göre de hayır şer nitelemesi yapmayın der.

 

O yüzden bu konuyu bizim zaviyemizden her yönüyle anlamak imkansız gibi bir şeydir. Ama ders almak istersek, ders alırız.

 

Varlık ve Gerçek Allahtır. Nefsimiz "ben" derken kendini biricik varlık ve gerçeğe şirk koşar. Kötülüğün kaynağı olan nefsimiz ve onun arzuları gerçek değildir, illüzyondur, geçididir, köpük gibidir, sönüverir. Ama elbette bu illüzyon da Allah'tan bize verilmiş bir testtir.

 

İşte La ilahe illallah deyip teslim olduktan sonra nefsimize kulluk boyunduruğunu geçirmiş oluruz. Bir de salih amellerle ve yasaklardan uzak durarak terbiye olduk muydu, benlik illüzyonu, iddiaları, itirazları aradan çıkar ve gerçekle başbaşa kalırız. Gerçeğin içinde yok olur, ebediyet buluruz. İşte o zaman "ben" demenin ve "benlik" in müşriklik olduğunu, şirkin ise boş bir gururdan ve aldanmadan ibaret olduğunu anlarız. Bunu yapmazsak ta cesedimizin yaşadığı kadar nefsimize tabi olarak yaşar, sonra yaşamasak daha iyiydi diyeceğimizi şeyler görürüz.

 

Yokluk ya da çokluk yoktur ama biz yokluk diye bir şeyi konuşabiliyoruz. Böyle şeylere sadece zihinde olan, gerçekte olmayan şeyler denir. Kötü niyetler, gurur, kibir, haset gibi şeyler de bizde olur biter ve bizi etkiler. Bunlar sadece bizim zihnimizdedir. Öte tarafta da gelip bizi yakacaklar.

 

  Bu arada canlıların birbirini yemeseymiş, şuymuş, buymuş, bunların kötülük olarak tanımlanması bakan kişinin yanlışlığı. Kötüyse yeme canlıları. Dünyada tecelli böyle olmuşsa, sen niye canlı yiyorum demek yerine yediğin şeyin ne kadar lezzetli olduğuna odaklan ve şükret.

 

 

 

Bunlar ne hikmetsiz, ne boş, ne lagaluga laflar böyle...

 

Okumadım boydan boya, vakit israfı sadece.

 

Herşeyin tek cümlelik bir kolayı vardı, zaviyeymiş cartmış curtmuş karıştırmak gerekmeden. 

 

Kendinize yapılmasını istemediğiniz hiç bir şeyi, başkasına yapmayın.

 

Ama din iştte, her türlü pisliği işle, nasılsa affolunulacak falan ayağının kapsamında, böyle bir sürü lagaluga, kuru gürültü üretip, arada kendi rezilliğini, pisliğini, kötülüğünü ve şerefsizliğini kaynatacak. Dindarların da çok iyi öğrendiği etkili bir taktik aslında. Ama hakikatin ne olduğunu bilen ateistlere elbette sökmez bu kuru gürültüler.

tarihinde anibal tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
17 saat önce, SHORTWAVE yazdı:

Teizmde tanrı ezeli ve ebedidir.

 

Ateizmde madde,enerji,doğa,evren,uzay vb şeyler ezeli ve ebedidir.

 

Teizmde kendisi dışında herşeyin sebebi tanrıdır.

 

Ateizmde kendisi dışında herşeyin sebebi madde,enerji,doğa,evren,uzay vb şeylerdir.

 

Allah ın Yehova nın isimleri var mesela.Ateizm o isimleri madde doğaya evrene vb şeylere  veriyor.

 

 

Bu tam olarak doğru değil. Bilinçli bir varlık ile madde aynı şey değildir. Ayrıca ateizmin iddiaları zamanla yanlışlanabilir çünkü aslında bir tanrısallaştırması yoktur. 

 

Uzay ebedi değildir. 

 

Doğa ebedi değildir. 

 

Madde ebedi değildir. 

 

Enerji için ise kesin bir şey bilinmiyor. 

 

Resmen uyduruyorsun. Gerçek dayanakların yoksa ateizmin boş olduğunu inancın kişisel bir sorundur. Ki buda kimsenin zerre umurunda olmaz. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 08.02.2018 at 09:09, Yeni Üye yazdı:

Bu arada canlıların birbirini yemeseymiş, şuymuş, buymuş, bunların kötülük olarak tanımlanması bakan kişinin yanlışlığı. Kötüyse yeme canlıları. Dünyada tecelli böyle olmuşsa, sen niye canlı yiyorum demek yerine yediğin şeyin ne kadar lezzetli olduğuna odaklan ve şükret.

Sn. Yeni Üye, ben de doğanın vahşi düzenini tanrının olmamasının kanıtlarından biri olarak görüyorum. Kötü olmamasını böyle mi kanıtlıyorsunuz gerçekten? Bundan ziyade vegan/vejeteryan kişiler bu konuda tutarlı. Kötüyse yemiyorlar. Yani kötü evet. Bir canlıya acı çektirip sonra da ondan yararlanmak, zorunluluktan da olsa vicdanla çelişir. Vegan değilim ama veganlığı ahlaki olarak doğru buluyorum. Yediğimiz canlılar bizim gibi sevgi ve acı hissedebilen canlılar. Tanrı iyi olsaydı, farklı bir düzen sunardı. "Tadı da ne güzelmiş yav yarabbi şükür" demek, sizinle bağ kurabilecek ve sevgi hissedebilecek bir canlıyı öldürdüğünüz gerçeğini değiştirmiyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bence Tanrı var ama dinlerdeki gibi inanmayanları yakan,kötülüğe sebeb olan tanrılar değil.Ve gök Tanrıya inanıyorum,inancımda doğayı korumak,sevgi vardır.Arabın dini gibi inanmayanları yakmak gibi saçmalıklar asla yoktur.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 hours ago, Tengrizm said:

Bence Tanrı var ama dinlerdeki gibi inanmayanları yakan,kötülüğe sebeb olan tanrılar değil.Ve gök Tanrıya inanıyorum,inancımda doğayı korumak,sevgi vardır.Arabın dini gibi inanmayanları yakmak gibi saçmalıklar asla yoktur.

 

Tanrı falan yok, vardı da biz mi inanmadık?

 

Ha, emin ol, tüm dinler, özellikle tanrılı dinler, tüm kötülüklerin gerçek sebebidir. 

 

Basitçe şöyle örnek vereyim, alkollü adamın gelip durakta bekleyen ananı, bacını, karını ve iki çocuğunu ezmesini, adamın becerriksizliğine mi, alkollü oluşuna mı bağlarsın? 

 

Kötülüklere baktığında, fertlerin öyle olmasına sebep olan alkol, tartışmasız dinlerdir. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
17 dakika önce, anibal yazdı:

 

Tanrı falan yok, vardı da biz mi inanmadık?

 

Ha, emin ol, tüm dinler, özellikle tanrılı dinler, tüm kötülüklerin gerçek sebebidir. 

 

Basitçe şöyle örnek vereyim, alkollü adamın gelip durakta bekleyen ananı, bacını, karını ve iki çocuğunu ezmesini, adamın becerriksizliğine mi, alkollü oluşuna mı bağlarsın? 

 

Kötülüklere baktığında, fertlerin öyle olmasına sebep olan alkol, tartışmasız dinlerdir. 

Bence var ama  dinlerdeki gibi değil.Gök Tanrı bir din değil,inançtır.bana çok mantıklı bu inanç geldi.Ama tanrı yoktur fikrinize saygı duyarım sonuçta cehennem,cennet gibi kavramları insanlar uydurdu.Kötülüğe sahip olan dinlerdir,çünkü doğmatik ve itaat edilmesini ister.Ama gök tanrı inancı bana tapın yapmazsanız cehennemde yanarsınız gibi bir şey yok.Çünkü doğmatik değildir,hatta deizme biraz benzetebiliriz.

tarihinde Tengrizm tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
30 minutes ago, Tengrizm said:

Bence var ama  dinlerdeki gibi değil.Gök Tanrı bir din değil,inançtır.bana çok mantıklı bu inanç geldi.Ama tanrı yoktur fikrinize saygı duyarım sonuçta cehennem,cennet gibi kavramları insanlar uydurdu.Kötülüğe sahip olan dinlerdir,çünkü doğmatik ve itaat edilmesini ister.Ama gök tanrı inancı bana tapın yapmazsanız cehennemde yanarsınız gibi bir şey yok.Çünkü doğmatik değildir,hatta deizme biraz benzetebiliriz.

 

Gök tanrıda bir dindir. Biraz farklıdır, ama dindir. Genelde birde yer tanrı falan da vardır hatta. 

 

Bütün tanrılar, bir din ile gelmiştir. Tipik toplumlarda, bilindiği kadarıyla, bu hep böyle olmuştur, tanrının olmadığı gibi bir fikir, bir noktadan sonra hiç akla gelmemiştir bile. 

 

Bunu anlamak zor değil. Nasıl olurda, gökten su yağar tepemize? Buhar denen şeyin bile bilinmediği bir devirden bahsediyoruz. İnsan nasıl olurda olur, hatta ölür? İnsanların ölülerin öldüğünü kabul edemeyip, anlamayıp,evinde, yattığı yerin altında sakladığı topraklarda yaşıyoruz. 

 

Ama artık biliyoruz ki, kainattaki hiç bir şeyin tanrıya ihtiyacı yok. Dahası, tanrı işi olacak bir şey de yok, akılsız maddenin becerebileceği absürt bir kainattan ibaretiz. Bizler, maddenin ancak o absürtlüğe dayanmayı becerebilmiş halleriyiz, hepsi o kadar. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
13 saat önce, skeptikal yazdı:

Sn. Yeni Üye, ben de doğanın vahşi düzenini tanrının olmamasının kanıtlarından biri olarak görüyorum. Kötü olmamasını böyle mi kanıtlıyorsunuz gerçekten? Bundan ziyade vegan/vejeteryan kişiler bu konuda tutarlı. Kötüyse yemiyorlar. Yani kötü evet. Bir canlıya acı çektirip sonra da ondan yararlanmak, zorunluluktan da olsa vicdanla çelişir. Vegan değilim ama veganlığı ahlaki olarak doğru buluyorum. Yediğimiz canlılar bizim gibi sevgi ve acı hissedebilen canlılar. Tanrı iyi olsaydı, farklı bir düzen sunardı. "Tadı da ne güzelmiş yav yarabbi şükür" demek, sizinle bağ kurabilecek ve sevgi hissedebilecek bir canlıyı öldürdüğünüz gerçeğini değiştirmiyor.

Et yememeyi, kişisel bir tercih olarak saygıyla karşılarım. İrfan ehli de, fazla et yemenin iyi olmadığından bahseder. Ancak ahlaki olarak iyi, kötü kategorisine girecek şeyler, genelleştirilebilir ve herkesten beklenir olmalıdır. Kimse, hiç bir insan ya da hiç bir canlı başka bir canlıyı yemese ne olurdu bilemiyorum. O zaman dünya başka bir dünya olurdu. Sizin sorduğunuz, dünya niye başka bir dünya değil sorusu. Başka bir dünya olsaydı, yine beğenmeyecek bir şey bulurduk, emin olun. Nefsin bahanesi bitmez. Cennette de olsa sınır tanımak istemez.

 

Yaratıcı gücün yapmak kadar yıkmaya da kudreti var. Cemali kadar celali de var. Celali olmasaydı, yarattığını yok edemezdi. Yaşatıp, öldüremeseydi gücü eksik olurdu. Yaptıkları üzerinde tasarruf sahibi olamazdı. Bildiğimiz bir şey varsa bu dünya beka(sonsuzluk) ve mükemmellik yurdu değil. Bilakis fena(yok olma) ve noksanlık yurdu. Önce bu dünyayı yaşayacağız. Biz ardından ebediyet ve mükemmelliğin geleceğine iman ediyoruz. Siz iman etmiyorsunuz. Gerekçesi de bu dünyanın mükemmel ve ebedi olmaması. İyi de madem, mükemmellik ve ebedilikten haberdarsınız. Bunu düşünebilecek kadar aklınız var. Bu aklın ve idealin nereden gelmiş olabileceğini neden sormuyorsunuz? Zekası ve işlem yapma yeteneği sizden çok daha fazla gelişmiş bir makine yapsanız, ebediyyet ve mükemmelliği düşünebilir mi sizce? 

 

Neyse ben ateistleri gerçekten anlayamıyorum. Ama yargılamıyorum da. Kendi adıma şöyle düşünüyorum. İnsanın varlığından emin olduğu tek şey bilincidir derler. Bazen düşünüyorum da deseler ki, aslında sadece sen gerçeksin. Geri kalan her şey ve herkes seni sınamak ve test etmek için tasarlanmış bir deneyin parçası.Bu evrenden sadece sen varsın ve evrendeki diğer herşey bir senaryo ve deneyin gereği. Böyle böyle sınırsız evren var ve her evrende sadece bir kişi test ediliyor. İnanın bu bile mümkün ama Tanrının yokluğu mümkün değil. Çünkü ben varsam O da olmak zorunda. Sadece bir şey varsa bile O da vardır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
20 minutes ago, Yeni Üye said:

Et yememeyi, kişisel bir tercih olarak saygıyla karşılarım. İrfan ehli de, fazla et yemenin iyi olmadığından bahseder. Ancak ahlaki olarak iyi, kötü kategorisine girecek şeyler, genelleştirilebilir ve herkesten beklenir olmalıdır. Kimse, hiç bir insan ya da hiç bir canlı başka bir canlıyı yemese ne olurdu bilemiyorum. O zaman dünya başka bir dünya olurdu. Sizin sorduğunuz, dünya niye başka bir dünya değil sorusu. Başka bir dünya olsaydı, yine beğenmeyecek bir şey bulurduk, emin olun. Nefsin bahanesi bitmez. Cennette de olsa sınır tanımak istemez.

 

Yaratıcı gücün yapmak kadar yıkmaya da kudreti var. Cemali kadar celali de var. Celali olmasaydı, yarattığını yok edemezdi. Yaşatıp, öldüremeseydi gücü eksik olurdu. Yaptıkları üzerinde tasarruf sahibi olamazdı. Bildiğimiz bir şey varsa bu dünya beka(sonsuzluk) ve mükemmellik yurdu değil. Bilakis fena(yok olma) ve noksanlık yurdu. Önce bu dünyayı yaşayacağız. Biz ardından ebediyet ve mükemmelliğin geleceğine iman ediyoruz. Siz iman etmiyorsunuz. Gerekçesi de bu dünyanın mükemmel ve ebedi olmaması. İyi de madem, mükemmellik ve ebedilikten haberdarsınız. Bunu düşünebilecek kadar aklınız var. Bu aklın ve idealin nereden gelmiş olabileceğini neden sormuyorsunuz? Zekası ve işlem yapma yeteneği sizden çok daha fazla gelişmiş bir makine yapsanız, ebediyyet ve mükemmelliği düşünebilir mi sizce? 

 

Neyse ben ateistleri gerçekten anlayamıyorum. Ama yargılamıyorum da. Kendi adıma şöyle düşünüyorum. İnsanın varlığından emin olduğu tek şey bilincidir derler. Bazen düşünüyorum da deseler ki, aslında sadece sen gerçeksin. Geri kalan her şey ve herkes seni sınamak ve test etmek için tasarlanmış bir deneyin parçası.Bu evrenden sadece sen varsın ve evrendeki diğer herşey bir senaryo ve deneyin gereği. Böyle böyle sınırsız evren var ve her evrende sadece bir kişi test ediliyor. İnanın bu bile mümkün ama Tanrının yokluğu mümkün değil. Çünkü ben varsam O da olmak zorunda. Sadece bir şey varsa bile O da vardır.

 

Sizi anlamak aslında kolay...

 

İnsanın varlığından emin olduğu tek şey bilinci imiş, kim der bunu? Kedninizce böyle bir kural uydurup, sonra arkasından tonla lagaluga...

 

Soru basit, nerde bu allah? Kedi falan mı yedi yoksa? Yada dağa mı kaçtı? 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

"Tanrı var." diyorlar
Hani nerede ?

 

"Aha, orada." diyorlar.
"Orada yok." diyoruz.

 

"Orada değil, burada." diyorlar.
"Burada da yok." diyoruz.
.
.
"Hâlâ mı göremedin ?" diyorlar.
"Yok ki, görelim." diyoruz.

 

"Amma da, kibirlisiniz." diyorlar.

"Valla, değiliz." diyoruz.

 

"Görmek istiyorsan, evvela inanacaksın." diyorlar.

"Kalsın, muhterem. Biz bilmek istiyoruz." diyoruz.

 

Hani nerede, bu Tanrı ?

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, kavak yazdı:

"Tanrı var." diyorlar
Hani nerede ?

 

"Aha, orada." diyorlar.
"Orada yok." diyoruz.

 

"Orada değil, burada." diyorlar.
"Burada da yok." diyoruz.
.
.
"Hâlâ mı göremedin ?" diyorlar.
"Yok ki, görelim." diyoruz.

 

"Amma da, kibirlisiniz." diyorlar.

"Valla, değiliz." diyoruz.

 

"Görmek istiyorsan, evvela inanacaksın." diyorlar.

"Kalsın, muhterem. Biz bilmek istiyoruz." diyoruz.

 

Hani nerede, bu Tanrı ?

 

 

Tanrıyı bilmek için sorulması ve cevaplanması gereken soru, "Tanrı nerede" sorusu değil, "Ben kimim" sorusu. Tanrıyı bilmek için bilmemiz gereken şey kendimiz. Bu da öyle ateistlikle olacak bir şey değil.  Tanrıyı boş verelim, yapabiliyorsak kendimizi arayalım. Ama bunun için bile et, kemik, yağ, sinir, kan vb. şeylerden fazlası olduğumuza inanmamız gerekiyor. Yoksa ne arayıp, soracağız, hayvan gibi yaşar, hayvan gibi ölürüz.  Ama içimizde bir ateş varsa, aşkın, gözyaşının, aramanın, özlemenin ne olduğunu hayatımızda bir kez olsun tecrübe ettiysek hayvandan fazlası olduğumuzu kabul edelim ve kendimizi aramaya niyet edelim. Bir şeyler bulduğumuzda zaten yolumuz Ona çıkacaktır. Tümden gelemiyorsak, Tüme varalım.

 

Tanrı sana rahmet ve şefkatiyle annende görünür. Yardımıyla ve desteğiyle dostlarında görünür. Azabı ve şiddetiyle düşmanlarında görünür. Her şeyde ve her yerde olan ve görünen Odur ama O, o şeylerin herhangi biri değildir. Peygamber de olsa Tanrı, insana hep bir şeyde tecelli eder ve perde gerisinden konuşur. Mesela Musa seni görmek istiyorum dediğinde Tanrı dağa tecelli etti. Hakiki suretini bilmediğin ve senden daha üst gerçekliklere ve boyutlara ait şeyler sana aşina olduğun şeyler suretinde görünürler. Kendi suretlerinde değil.

 

Mesela beğenmediğiniz, haşa ilkel gördüğünüz ve binlerce yıl önce yaşamış hiç bir peygamberden Tanrının şöyle boyu var, şöyle eli var, şöyle gözü var şeklinde bir haber ve rivayet olmaması sizce de ilginç değil mi? Cebrail ile ilgili rivayetler bile, peygamberin Onu ancak birkaç kez asli suretinde gördüğü yönünde. Resulullah (asm) Cebrail’i (as) altı yüz kanadıyla fıtrî suretinde ancak iki defa görmüştür: Bir defasında Sidretü'l-Müntehâ'da, bir defesında da (Mekke'nin aşağısında) Ciyâd denilen yerde, ufku (her cihetiyle semayı) kaplamış vaziyette." (Tirmizî, Buharî, Müslim)

 

İnsan zikir, fikir ve ibadetle nefsini arındırıp tezkiye ettiğinde ve kendini bildiğinde Tanrı'yı kendinde görür. İşte Tanrıyı bilmek böyle olur. Çünkü sen kendinde olmayan hiçbir şeyi gerçekten bilemezsin. Ama haşa Tanrı olmazsın. Sadece ayna olursun. Neyse bu, size ve bize çok uzak bir menzildir. Biz daha elif be deyiz. Varlık varsa ve var olan şeylerin herhangi birinin varlığı sebebe bağlı olmaksızın, müstakil değilse, o zaman Var eden de vardırı anlama seviyesindeyiz.

tarihinde Yeni Üye tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...