Jump to content

Tanrı’nın yokluğuna sizi en çok ikna eden argüman hangisidir?


Recommended Posts

14 dakika önce, FETİH yazdı:

 sen iman et. saati ne yapacaksın.

 

Zaaflarımıza yenik düşüp, korkularımıza teslim olmak ile "iman etmek" arasında bir fark var mıdır ?

Allah'ın, bunlardan istifâde ederek kendisi için "iman" devşirmesi ne derece yerinde bir tavırdır ?

 

"...Biz; ayetleri ancak korkutmak için göndeririz." (İsrâ 59)

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 225
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

22 dakika önce, Vefik Sâmi yazdı:

 

Zaaflarımıza yenik düşüp, korkularımıza teslim olmak ile "iman etmek" arasında bir fark var mıdır ?

Allah'ın, bunlardan istifâde ederek kendisi için "iman" devşirmesi ne derece yerinde bir tavırdır ?

 

"...Biz; ayetleri ancak korkutmak için göndeririz." (İsrâ 59)

 

 

 

devşirme deme . iman etsinler diye korku duygusunun kullanılması olabilir.

 

eğer bir zat korkulacak bir zat değilken, bu duygumuzu kullanarak bize bir şeyler yaptırsa, o zaman senin dediğin gibi devşirme denir.

 

ancak bir zat gerçekten korkulacak bir zat ise o zaman onun bu duyguyu kullanması karşı taraf için rahmet olur. çünkü adam korkmazsa iman etmiyor. Allah ın CC. insanları korkutması , insanların anlayacağı dilin kullanılmasıdır bir anlam da...

 

Doğrusunu Allah CC. bilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
30 dakika önce, FETİH yazdı:

ancak bir zat gerçekten korkulacak bir zat ise o zaman onun bu duyguyu kullanması karşı taraf için rahmet olur. çünkü adam korkmazsa iman etmiyor. Allah ın CC. insanları korkutması , insanların anlayacağı dilin kullanılmasıdır bir anlam da...

 

Tanrı'ya inanan bir kimsenin, O'ndan korkması tuhaf değil.

Tanrı olduğunu iddia eden İlah'ın korkularımızı kullanıyor olması tuhaf.

Herhangi bir despot da aynı yöntemle insanları kendisine bağlayabilir.

 

Tanrı'ya inanışın bir ayrıcalığı olmalı.

Değil mi ?

tarihinde Vefik Sâmi tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
11 saat önce, kavak yazdı:

Ben kasti olarak sıkıntılı örnekler verdim ki, umulur ki bir nebze olsun samimi olarak sorgulamaya bașlarsınız.

 

Size verdiğim 1. örneği boșuna vermedim, çünkü kendi kız kardeșim zihinsel engelli olarak doğdu.

Yani ömür boyu bizlere ve bașkasına muhtaç olarak, ölene kadar yașayacak.

Öyle bahsettiğiniz gibi birkaç aylık bir zulüm degil. Böyle bir yașamı düșmanıma bile layık görmem.

Adalet bunun neresinde, muhterem ?

Hiç bir kimse vaat etmediği bir şeyi yerine getirmediği için kınanmaz ve yalanlanmaz. Tanrının kendisi dünya hayatında malda, sağlıkta, evlatta vb. eşitlik vaat etmiyor. Bilakis şunu diyor:

- O ki sizi yeryüzünün mirasçıları kıldı, ve size verdikleriyle sizi sınamak için kiminizi kiminize derecelerle üstün kıldı. 

- Rabbinin rahmetini onlar mı taksim ediyorlar? Biz onların dünya hayatındaki geçimliklerini taksim ettik ve bir kısmının diğerlerine iş gördürebilmesi için, bir kısmını bir kısmından derecelerle üstün kıldık. 

 

Hep Tanrıdan bahsediyoruz ama mesele Tanrı değil, biziz. Yani bir kulun inanması, inanmaması falan kul için anlamı olan şeyler. Kardeşinizin engelli olmasını ona ya da ailesine zulüm olarak tanımlıyorsunuz. Bu zulüm Tanrıya inanmayınca ortadan kalkmıyor ya. İnanmadığımızda da ölene kadar bu zulme katlanacağız. Yani inanmamak bunu zulüm olmaktan çıkarmıyor. Bilakis inanmak bunu bizim için zulüm olmaktan çıkarıyor. 

 

11 saat önce, kavak yazdı:

Ben kasti olarak sıkıntılı örnekler verdim ki, umulur ki bir nebze olsun samimi olarak sorgulamaya bașlarsınız.

Ben inanç inanan içindir dedikçe siz bana benden ya da Tanrıdan bahsediyorsunuz. Beni de Tanrıyı da boş verin.

Kendiniz mutluysanız, hayatınızın öncesine, şimdisine, sonrasına bakışınızı yerine oturttuysanız ve bununla barışıksanız, hayatı gördüğünüz pencere size huzur ve rızalık telkin ediyorsa mesele yok.

tarihinde Yeni Üye tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
1 saat önce, Yeni Üye yazdı:

Tanrının kendisi dünya hayatında malda, sağlıkta, evlatta vb. eşitlik vaat etmiyor.

 

:D Yani öyle konuşuyorsun ki, zannedersin tanrı dünyaya gelmeden "bak bu seni göndereceğim dünyada sana şunu şunu vaat ediyorum şunu şunu ise etmiyorum. Ona göre, kabul ediyor musun bu hazırlamış olduğum dünyaya gelmeyi?" diye sormuş!

 

Bu tanrı dediğin zırvanın, zaten oluşmuş dünyaya bakıp "bu dünyayı nasıl bir tanrı yarattı diyelim... Hmmm... Tamam..." deyip düşünülüp uydurulduğunu şimdi düşünecek beyin yok mu sende? Bir bunu kavrayıp anlayamıyorsan ne anlayacaksın ki? Tanrın seni dünyaya göre yaratmadı, sen tanrını dünyaya göre yarattın! :lol:  

Link to post
Sitelerde Paylaş

Faraza tanrıya kahhar cebbar müntakim filan gibi sıfatları yapıştırmak zorunlu, çünkü dünya böyle bir yer. Dünya böyle bir yer olduğu için tanrıya bu sıfatlar yakıştırılıyor. Tanrı olduğundan ve bu sıfatları taşıdığından dolayı filan değil. İnsanlar dünyaya bakıyor, bu dünyayı nasıl bir tanrı yaratmış desek uyar, şöyle şöyle dememiz lazım ki görünen ile uyumlu bir tanrı uydurmuş olalım.

 

Yoksa, şimdi yani tanrı oturdu düşündü, düşündü sonsuzdan beri düşündü durdu, sonra yarata yarata böyle canlıların birbirini yemeden hayatta kalamayacakları, birbirlerini yemeye mecbur kaldıkları bir dünya yarattı! Çüşşşş yani! Aklına sonsuzdan beri düşüne düşüne gelebilen buysa!!! :lol:

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hayır yani, şöyle düşünün: Bu din denen merette bot mu var! Bu zıkkım olmayınca ne oluyor yani, yer yerinden mi oynuyor, gök mü sallanıyor? Hiç bir bot da olmuyor bu zıkkım olmadığında! Gayet de her iş tıkır tıkır yürüyor. Nedir yani, ne eksiklik oluyor?

 

Bir takım sahtekarların salakları kekleyip sömürmelerinden, allah satmalarından başka ne işe yarıyor bu din? Habire salak kekliyorlar, başka bir işe yaradığı görülmedi bunun! Salakları haydeee yurraaa diye sürmekten gütmekten başka bir işe yaradığı görülse de haaa bak şu işe yarıyor desek!

 

Yok yani, dürüst bari olsanız! Bu kadar salak yığınları gütmek için başka araç mı var, ne güze işte iki allah dedik mi bir sürü salağı güdüyoruz, bakara çok makara diye dürüstçe itiraf etseniz! Etmiyorsunuz. Ya gütmeye çok meraklısınız, ya güdülmeye!

Link to post
Sitelerde Paylaş
14 saat önce, Burakey yazdı:

Dostum bu buyuk bir yaftalama. bir inanan olarak inanmayanları yaftalamak zorundasın. bizler bir yerde hata yapmış,günah işlemiş veya art niyetli davranmış olmalıyız ki yüce tanrı bize imanı nasip etmiyor. bende öyle yaftalardım,birazda kendimi rahatlatmak ve inancımı korumak için tabiki.. ama şunu bilinki tüm iyi niyetim ve samimiyetimle anlamaya ve inanmaya çalıştım..sonuç malum:) sözün özü hatayı bizde aradığınız kadar inancınızın temeli kutsal metinlerde de arayınız lütfen..

 

Estağfurullah. Sizin söylediklerinizi asla kast etmedim. Ama yine de genellemeden dolayı özür diliyor, sözümü geri alıyorum. Aslında her şey bir mesaj iken hala ne mesajı bekliyoruz deyiverdim. Dememeliydim, Çünkü gören O gösterdiği için görür. O göstermediğinde de kimse bir şey göremez.

 

Biraz şahsi olacak ama bu forumda rastladığım ateistlere ya da dinden çıkmışlara ilişkin kafamda oluşan bir sınıflandırmayı dile getirmek istiyorum. Belki isabet ederim, belki hata. Kendinizden bir şey bulursanız Haktandır, bulmazsanız alınmaca yok.

İnancını yitiren şüphesiz Allah'ın kurduğu tuzağa düşmüştür. Peki Allah neden insanlara tuzak kuruyor. Bir çok sebebi olabilir ama benim gördüğüm birkaç genel durum var.

 

- Birinci grup, içerisinde doğup büyüdüğü ya da tercih ettiği sekuler hayat koşullarının sonucu olarak bir süre sonra dini sadece kültürel ve psikolojik bir şey olarak görür hale geliyor. Hayatında inancın yansımaları ya da etkileri olmadığı için sadece dua etmek ve sığınmak için Tanrıya ihtiyaç hissederken, bir süre sonra da bu bağ da ağır geliyor ve araştırdım, ettim, dinler insan icadı, o zaman Tanrı da yalan noktasına ulaşıyor. Bu grup bu forumda da bir çok kez yazıldığı gibi zaten araştırırken bile olmamasını arzuluyor. Ne olur olmasın, zayıflamış şu son bağı da sorunsuz koparayım da özgürlüğüme kavuşayım niyetindeler. Bunun için de bilime sarılıyorlar. Onlar unutmak istediği için Allah ta onlara kendini unutturuyor. Bu forumdaki çoğu ateist böyle.

 

Diğer grupları yazmayacağım ama size bir şey söylemek istiyorum. Tanrıyı biz bulmayız. O bizi bulur. Ya da bizde kendini bulur demek daha doğru. Bizim görevimiz parazit olmak değil, aradan çekilmek. Ne kadar Ben bileceğim,  Ben bulacağım, Ben ulaşacağım dersek, durum o kadar karmaşıklaşır ve içinden çıkılmaz hale gelir. Çünkü Tanrıya sorularla varılmaz. Sorular bizi Tanrıya değil başka sorulara ulaştırır. Onlar da başka sorulara.

 

Kutsal kitaplar konusunda da bir şey söylemek istiyorum. Kitap dediğimiz Allah kelamıdır. Allah kelamı doğrudur. Doğru da kıyamete kadar baki kalır. Bu, onun mushaf haline getirilip getirilmemesinden bağımsız olarak böyledir. Allah yeryüzünün her yerinde birliğini ilan etmiş ama topu topu üç, dört kitap var. O yüzden biz incile inanırız, tevrata inanırız, kurana inanırız derken aslında elimizde olan mushaflar olmasa da İsaya, Musaya, Muhammede indirilenin Allah sözü olduğuna inanırız deriz. İnancı mushaftaki bir harfe ya da kelimeye bağlı olan, o harfin ya da kelimenin öyle değil de başka türlü olduğunu, olabildiğini gördüğünde inancını yitirir. 

 

Bu böyleyken O bize kitaplarıyla doğruyu bildirmeseydi, bize kim "kendiniz, ana-babanız ve yakınlarınız aleyhinde de olsa Allah için şahid olarak adaleti gözetin." diyecekti? Ya da Kurandaki ve diğer kitaplardaki doğruluğa kaynaklık eden Tanrı buyuruk ve emirlerini nereden bilecektik. Kitaptaki bir şey bize kabul edilemez geliyorsa üstüne gitmeyelim. Eksiklik belki bizdedir, belki çeviridedir, belki yorumdadır. Belki de gerçekten bir harf veya kelimenin farklı,eksik yazımları söz konusu olabilir. Ben bu ihtimali de devre dışı bırakmıyorum. Ama hiç bir şart altında Allah inancımı bir surede savaşla ya da peygamberin günlük hayatıyla ilgili bir ayette geçen bir kelimeye ya da yoruma bağlamam. Allah muradını gayet güzel ifade etmiştir. Onun esasa dair söylediği şeyi anlamak isteyen herkes anlamıştır. Esasa dair olmayan, detay konularda farklı anlayışlar ve yorumlar mevcuttur. Samimi bir niyet olduktan sonra yorum farklılıkları zenginliktir.

 

Allah kimseye kaldıramayacağı yük yüklemez. Hayatımız belli, sabah uyanıyoruz, işimize, okulumuza gidiyoruz, evime geliyoruz, ailemizle zaman geçiriyoruz, uyuyoruz. Dinin hayatıma dair söylediği şeyleri bilmek ve yapmak beni ilgilendirir. Ömrüm boyunca karşıma çıkmayacak bir sürü konuyu, bir sürü tarihsel durumu her şeyiyle anlayacağım, sonra inanacağım diye düşünmem. Hele de bu konularla ulan bu Tanrı kabul edilemeyecek neler söylemiş, bir bakim diyerek meşgul olunmaz. Kurana şüphe ile yaklaşanın şüphesi artar, inkar ile yaklaşanın inkarı, iman ile yaklaşanın imanı. Kulluk işte budur. Her şeyi ben bileceğim. Her şeyi ben çözeceğim. Her şeyi ben cevaplayacağım iddiasını bir kenara koymaktır. Anlayacağımız kulluk fakirlerin(muhtaçların) işidir. Hem zengin olayım, hem de kul olayım olmuyor işte. Daha ne kadar zorlayacağız bilmem. 

tarihinde Yeni Üye tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
29 dakika önce, democrossian yazdı:

Hayır yani, şöyle düşünün: Bu din denen merette bot mu var! Bu zıkkım olmayınca ne oluyor yani, yer yerinden mi oynuyor, gök mü sallanıyor? Hiç bir bot da olmuyor bu zıkkım olmadığında! Gayet de her iş tıkır tıkır yürüyor. Nedir yani, ne eksiklik oluyor?

 

Din ve Tanrı olmasaydı sen de olmazdın. Ekmeğini dinden ve Tanrıdan yiyorsun. Sıfatını bile onlar koymuş. Bütün işin onlarla. O yüzden fazla şeetme istersen.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, Yeni Üye yazdı:

Ekmeğini dinden ve Tanrıdan yiyorsun.

 

Ben tanrıdan dinden ekmek dilenmedim. Sıkıyorsa kessin ekmeğimi! Hadi büzük yiyorsa kessin de görelim! Kesti diye zırlayacak da değilim. Sonsuza kadar ekmek yiyecek halim yok! Ekmek bulamazsam pasta yerim. Onu da bulamazsam yatar ölürüm, sorun yok. Kazık mı çakacaktım! Sen kazık mı çakacaksın tanrının ekmeğini yeyip! Seni kekliyorlar öldükten sonra rızıklanacaksın diye o kadar! Nah rızıklanacaksın! :lol:

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şu var ya "bakara çok makara" lafı, bir döneme damgasını vuracak ve tarihe geçecek diye düşünüyorum. Gelecekte bu karanlık dönem bu söz ile anılacak ve dinin alabildiğine sömürülerek yığınların aldatıldığı, kandırıldığı, sömürüldüğü korkunç karanlık bir çağın simgesi olacak.

 

Müslümlerin "allah söyletti" dediği bu duruma biz bilinçaltının dayanamayıp itiraf ettirmesi diyoruz. Arapçada buna "hakkı natakte" denir. Bu sözü söyleyen elbet unutulup gidecek. Kimin söylediği hatırlanmayacak. Ben bile hatırlamak için bir süre düşünmek zorunda kaldım şu an bile.

 

Ama bu karanlık cahillik gerilik ilkellik dönemi bu söz ile damgalanacak. İnsanların böyle apaçık bir itirafla bile uyanamayışları, inatla dogmaya sıkı sıkı yapışma aptallığına saplanmaları hayretle hatırlanıp bu kadar aptal olmaya inanılamayacak. Tıpkı bizim ortaçağ karanlığına hayret ettiğimiz, insanlar nasıl bu kadar geri ilkel cahil yobaz vahşi olabildi diye şaşırdığımız gibi.

 

Çünkü ortaçağda dogma karanlığı insanlığın üzerine ziftten bir tabaka gibi çökmeseydi, ilkçağda oldukça aydınlanma sağlanmıştı. Dinler yüzünden ortaçağ karanlığı tüm ilkçağ aydınlanmasını zift sıvanmış gibi örttü. İnsanlığın aydınlanmasını yüzyıllarca baskıladı bu karanlık din dogması iblisi...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu korkunç karanlık dönem dünya tarihine nasıl geçecek o önemli. Sanırsam ABD nin bu karanlık dogmanın merkezine BOP adlı dizaynını uygulaması ile anılacak. Bu projenin sonuçları ne olacak tam kestiremiyoruz. Kimisi Büyük İsrail İmparatorluğu ile sonuçlanacak diyor ama ben buna olasılık tanımıyorum. Olamaz mümkün değil de demiyorum gerçi. Bilemiyorum, kesin bir öngörü çok zor.

 

Biraz din dogmasına uyuyor bu İsrail İmparatorluğu öngörüsü. Müslüm kalmayacak, kafirler tüm dünyayı paylaşacak, kıyamet yaklaşacak ve Mehdi, İsa filan zuhur edecek masallarına uyduğu için dile getiriliyor bu.

 

Hatta İsral'in habire ülkeyi ağaçlandırması, bilmem bir şey ağacı Yahudileri Mehdi'ye ihbar etmeyecekmiş, Yahudiler o ağacın arkasına saklanacaklarmış filan masallarına bağlanıyor. :D Espri bir yana, Lübnan, bayrağının simgesi sedir ağacı ormanlarını nerdeyse tamamen kaybetti, İsrail ise uydu fotoğraflarında yemyeşil! Yeşil, ülkenin sınırlarını çiziyor. Yeşil bitiyor, İsrail sınırı bitiyor! Bu derece bariz! Üstelik bunu deniz suyunu arıtarak başarıyorlar! Toprağı da gemilerle ithal ediyorlar! İnanılmaz bir azim ve çalışkanlık! İsrailin tırnağı olsak çok şey olurduk, o derece!

 

Bilemiyorum... Bunları göremeyeceğiz de işin kötüsü... Gözüm açık gidecem lan! Ha şu işin sonu ne olacak göreydim! :lol: Bazen öldüğümü düşünürüm de, hep gözüm açık, merak içinde öldüğüm aklıma gelir. Hani kimyanın babası sayılan Lavoisier giyotine mahkum olunca bir dostuna rica etmiş. Sepete düşen başımı alıp beni çağır demiş. Dostu bunu niye istiyorsun demiş. Merak ediyorum seni duyabilecek miyim diye demiş!!! Söylendiğine göre dostu kesik başına seslendiğinde Lavoisier gözlerini açmış!

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 saat önce, democrossian yazdı:

Bu korkunç karanlık dönem dünya tarihine nasıl geçecek o önemli. Sanırsam ABD nin bu karanlık dogmanın merkezine BOP adlı dizaynını uygulaması ile anılacak. Bu projenin sonuçları ne olacak tam kestiremiyoruz. Kimisi Büyük İsrail İmparatorluğu ile sonuçlanacak diyor ama ben buna olasılık tanımıyorum. Olamaz mümkün değil de demiyorum gerçi. Bilemiyorum, kesin bir öngörü çok zor.

 

Biraz din dogmasına uyuyor bu İsrail İmparatorluğu öngörüsü. Müslüm kalmayacak, kafirler tüm dünyayı paylaşacak, kıyamet yaklaşacak ve Mehdi, İsa filan zuhur edecek masallarına uyduğu için dile getiriliyor bu.

 

Hatta İsral'in habire ülkeyi ağaçlandırması, bilmem bir şey ağacı Yahudileri Mehdi'ye ihbar etmeyecekmiş, Yahudiler o ağacın arkasına saklanacaklarmış filan masallarına bağlanıyor. :D Espri bir yana, Lübnan, bayrağının simgesi sedir ağacı ormanlarını nerdeyse tamamen kaybetti, İsrail ise uydu fotoğraflarında yemyeşil! Yeşil, ülkenin sınırlarını çiziyor. Yeşil bitiyor, İsrail sınırı bitiyor! Bu derece bariz! Üstelik bunu deniz suyunu arıtarak başarıyorlar! Toprağı da gemilerle ithal ediyorlar! İnanılmaz bir azim ve çalışkanlık! İsrailin tırnağı olsak çok şey olurduk, o derece!

 

Bilemiyorum... Bunları göremeyeceğiz de işin kötüsü... Gözüm açık gidecem lan! Ha şu işin sonu ne olacak göreydim! :lol: Bazen öldüğümü düşünürüm de, hep gözüm açık, merak içinde öldüğüm aklıma gelir. Hani kimyanın babası sayılan Lavoisier giyotine mahkum olunca bir dostuna rica etmiş. Sepete düşen başımı alıp beni çağır demiş. Dostu bunu niye istiyorsun demiş. Merak ediyorum seni duyabilecek miyim diye demiş!!! Söylendiğine göre dostu kesik başına seslendiğinde Lavoisier gözlerini açmış!


Sayın democrossian,

Farkındaysanız bu senrayonun tamamı dinî zırvalar ve bu zırvalara körü körüne inanan aptallar tarafından yazılıyor ve icra ediliyor.
ABD'yi neocon ve evangelistler yönetiyor ki hristiyanlığın yobaz tayfası kendileri,
İsrail'i kurulduğundan beri yahudi kökten dinciler yönetiyor,
2003 "turuncu devrimi"nden sonra malûm ülkeyi de islamik yobazlar yönetmeye başladı.. 
Kala kala koca coğrafyada laik Suriye kaldı geriye, onu da yok etmeye çalışıyorlar !
 

tarihinde adeist tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
16 saat önce, Vefik Sâmi yazdı:

 

Tanrı'ya inanan bir kimsenin, O'ndan korkması tuhaf değil.

Tanrı olduğunu iddia eden İlah'ın korkularımızı kullanıyor olması tuhaf.

Herhangi bir despot da aynı yöntemle insanları kendisine bağlayabilir.

 

Tanrı'ya inanışın bir ayrıcalığı olmalı.

Değil mi ?

 

hep eksik bakiyorsun. bir yeri düzeltmeye çalışıoruzi diğer tarafı bozuyorsun.

 

bak despot insanı korkutarak kendine bağlamasının insanlara zararı despota karı vardır.

 

Allah ın CC. insanları kendine bağlanmaları için korku duygusunu kullanmasının ise sadece insana karı vardır. farkı görsene. bu farkı görmezsen inançtaki ayrıcalıkın insanın karı için Allah CC.  tarafından nasıl tercih edildiğini anlarsın.

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, FETİH yazdı:

 

hep eksik bakiyorsun. bir yeri düzeltmeye çalışıoruzi diğer tarafı bozuyorsun.

 

bak despot insanı korkutarak kendine bağlamasının insanlara zararı despota karı vardır.

 

Allah ın CC. insanları kendine bağlanmaları için korku duygusunu kullanmasının ise sadece insana karı vardır. farkı görsene. bu farkı görmezsen inançtaki ayrıcalıkın insanın karı için Allah CC.  tarafından nasıl tercih edildiğini anlarsın.

 

 

Peki muhterem.

Ben, anlayacağımı anladım.

Umuyorum, bir gün siz de benim ne demeye çabaladığımı anlarsınız.

Link to post
Sitelerde Paylaş
12 saat önce, Yeni Üye yazdı:

Hiç bir kimse vaat etmediği bir şeyi yerine getirmediği için kınanmaz ve yalanlanmaz. Tanrının kendisi dünya hayatında malda, sağlıkta, evlatta vb. eşitlik vaat etmiyor. Bilakis şunu diyor:

- O ki sizi yeryüzünün mirasçıları kıldı, ve size verdikleriyle sizi sınamak için kiminizi kiminize derecelerle üstün kıldı. 

- Rabbinin rahmetini onlar mı taksim ediyorlar? Biz onların dünya hayatındaki geçimliklerini taksim ettik ve bir kısmının diğerlerine iş gördürebilmesi için, bir kısmını bir kısmından derecelerle üstün kıldık. 

 

Hep Tanrıdan bahsediyoruz ama mesele Tanrı değil, biziz. Yani bir kulun inanması, inanmaması falan kul için anlamı olan şeyler. Kardeşinizin engelli olmasını ona ya da ailesine zulüm olarak tanımlıyorsunuz. Bu zulüm Tanrıya inanmayınca ortadan kalkmıyor ya. İnanmadığımızda da ölene kadar bu zulme katlanacağız. Yani inanmamak bunu zulüm olmaktan çıkarmıyor. Bilakis inanmak bunu bizim için zulüm olmaktan çıkarıyor. 

 

Ben inanç inanan içindir dedikçe siz bana benden ya da Tanrıdan bahsediyorsunuz. Beni de Tanrıyı da boş verin.

Kendiniz mutluysanız, hayatınızın öncesine, şimdisine, sonrasına bakışınızı yerine oturttuysanız ve bununla barışıksanız, hayatı gördüğünüz pencere size huzur ve rızalık telkin ediyorsa mesele yok.

 

Muhterem buraya Tanrı´nızın reklamını yapmaya geliyorsanız, ki öyle zaten, elbette Tanrı´nızın bütün kirli çamașırlarını ortaya dökeceğiz.

Siz ta buralara kadar gelip onu savunma derdine düșmüșseniz, sıkıntılı ve mutsuz olan Sizlersiniz bence.    
 
Bir insanı ömür boyu bașkasına muhtaç bırakmak, onun bokunu, kıçını temizlemek zulümdür.

Birini mutlu mesut yașatırken, diğerini her türlü pisliğe mecbur bırakmak zulümdür.

Birinin çocuk yașta tecavüze uğramasına, üldürülmesine güz yummak zulümün feriștahıdır.

Sınavmıș, yan cebime koyun. Şiz șuna adaletsizlik desenize, cesaretiniz varsa.

      
Bence bunları her fısatta dile getirmeli ve gözünüze sokmalı.

Sokmalı ki mıșıl mıșıl uyuyacağınıza, "Yahu ben nasıl bir Tanrı´ya inanıyorum." sorusunu kendinize sormaya yeltenirsiniz belki.

 

 

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
48 dakika önce, kavak yazdı:

Bir insanı ömür boyu bașkasına muhtaç bırakmak, onun bokunu, kıçını temizlemek zulümdür.

Birini mutlu mesut yașatırken, diğerini her türlü pisliğe mecbur bırakmak zulümdür.

Birinin çocuk yașta tecavüze uğramasına, üldürülmesine güz yummak zulümün feriștahıdır.

Sınavmıș, yan cebime koyun. Şiz șuna adaletsizlik desenize, cesaretiniz varsa.

 

Size bir şey diyeceğim; belki tuhaf karşılayacaksınız.

 

İnsanların içinde bulunduğu sosyo-kültürel, ekonomik ve psikolojik durmu hesâba katmadan Tanrıdan ve inançdan söz etmeyeceğim. Gerçi pek sık söz etmezdim ama; artık daha dikkatli olacağım. Anlattığınız durmla ben karşı karşıya kalsaydım, ne yapardım, inanın bilmiyorum.

 

Zannediyorum bizim en büyük eksiğimiz; kendi konumumuzu ve başkalarının içinde bulunduğu durumları hesâba katmadan ahkâm kesmek.

Link to post
Sitelerde Paylaş
12 saat önce, Yeni Üye yazdı:

Estağfurullah. Sizin söylediklerinizi asla kast etmedim. Ama yine de genellemeden dolayı özür diliyor, sözümü geri alıyorum. Aslında her şey bir mesaj iken hala ne mesajı bekliyoruz deyiverdim. Dememeliydim, Çünkü gören O gösterdiği için görür. O göstermediğinde de kimse bir şey göremez.

 

Biraz şahsi olacak ama bu forumda rastladığım ateistlere ya da dinden çıkmışlara ilişkin kafamda oluşan bir sınıflandırmayı dile getirmek istiyorum. Belki isabet ederim, belki hata. Kendinizden bir şey bulursanız Haktandır, bulmazsanız alınmaca yok.

İnancını yitiren şüphesiz Allah'ın kurduğu tuzağa düşmüştür. Peki Allah neden insanlara tuzak kuruyor. Bir çok sebebi olabilir ama benim gördüğüm birkaç genel durum var.

 

- Birinci grup, içerisinde doğup büyüdüğü ya da tercih ettiği sekuler hayat koşullarının sonucu olarak bir süre sonra dini sadece kültürel ve psikolojik bir şey olarak görür hale geliyor. Hayatında inancın yansımaları ya da etkileri olmadığı için sadece dua etmek ve sığınmak için Tanrıya ihtiyaç hissederken, bir süre sonra da bu bağ da ağır geliyor ve araştırdım, ettim, dinler insan icadı, o zaman Tanrı da yalan noktasına ulaşıyor. Bu grup bu forumda da bir çok kez yazıldığı gibi zaten araştırırken bile olmamasını arzuluyor. Ne olur olmasın, zayıflamış şu son bağı da sorunsuz koparayım da özgürlüğüme kavuşayım niyetindeler. Bunun için de bilime sarılıyorlar. Onlar unutmak istediği için Allah ta onlara kendini unutturuyor. Bu forumdaki çoğu ateist böyle.

 

Diğer grupları yazmayacağım ama size bir şey söylemek istiyorum. Tanrıyı biz bulmayız. O bizi bulur. Ya da bizde kendini bulur demek daha doğru. Bizim görevimiz parazit olmak değil, aradan çekilmek. Ne kadar Ben bileceğim,  Ben bulacağım, Ben ulaşacağım dersek, durum o kadar karmaşıklaşır ve içinden çıkılmaz hale gelir. Çünkü Tanrıya sorularla varılmaz. Sorular bizi Tanrıya değil başka sorulara ulaştırır. Onlar da başka sorulara.

 

Kutsal kitaplar konusunda da bir şey söylemek istiyorum. Kitap dediğimiz Allah kelamıdır. Allah kelamı doğrudur. Doğru da kıyamete kadar baki kalır. Bu, onun mushaf haline getirilip getirilmemesinden bağımsız olarak böyledir. Allah yeryüzünün her yerinde birliğini ilan etmiş ama topu topu üç, dört kitap var. O yüzden biz incile inanırız, tevrata inanırız, kurana inanırız derken aslında elimizde olan mushaflar olmasa da İsaya, Musaya, Muhammede indirilenin Allah sözü olduğuna inanırız deriz. İnancı mushaftaki bir harfe ya da kelimeye bağlı olan, o harfin ya da kelimenin öyle değil de başka türlü olduğunu, olabildiğini gördüğünde inancını yitirir. 

 

 

 

Estağfurullah özür dilenecek veya alınacak bi durum söz konusu değil. bu yaftalamalar kuran inancı kaynaklıdır. yapacak bişi yok :)

 

..sadece dua etmek ve sığınmak için Tanrıya ihtiyaç hissederken, bir süre sonra da bu bağ da ağır geliyor.. 

 

Dindar olarak büyümüş ve dini içselleştirmiş biri için böyle bir şey söz konusu olamaz. ancak hiç dindar olmamış dini içselleştirmemiş biri için doğru olma ihtimali vardır.

Şahsen 5 vakit namaz seviyesine ulaşmış dindarlığım bir çok sebepten gerilemeye başlamıştır. böyle olmasına neden olan sebepler çok çeşitli elbet. uzun uzadıya yazamam elbet. ama dünyayı ve insanları anlama isteğim ve çabam böyle olmasında en güçlü faktördür diyebilirim. ayrıca sadece kuran musafı  üzerinden hareket etmedim dostum.  tarih,felsefe,psikoloji öğrenmeye çalışarak düşüncelerimi düzenlemeye ve bir temele oturtmaya çalıştım. 

 

..Çünkü Tanrıya sorularla varılmaz. Sorular bizi Tanrıya değil başka sorulara ulaştırır. Onlar da başka sorulara..

 

Hristiyanlık siyasi gücünü kaybetmeye başlayınca  çetin sorularla karşılaşmıştır. hristiyan teologların son çare fideizm denilen düşünce akımına başvurduklarını sanıyorum. aklı dini alandan uzak tutmaya çalışmak. tam bilmiyorum ama ^teslimiyet' savı böyle ortaya atılmış olabilir.ve şimdilerde bilimin gerek tıp gerekse teknoloji alanında yaptığı işlerle halkın güvenini kazanması. artık siyasi gücünü kaybeden dinlerin tartışmaya açılması. ve haliyle din ve bilim bilgilerinin karşı karşıya gelmesi. teologları teslimiyet savına dahada mecbur etmiş olabilir. bu durum islama uyar mı bilmiyorum. kuran sürekli bakın dağlara, bakın  canlılara diyerek akli çıkarmalarla kendine inanılmasını istemektedir. tamam teslimiyet teoriside çıkar kurandan ancak aklıda yetkin görmektedir. hatta aklı olmayan dinden mesul bile değildir. öyleyse teslimiyet savı,soru sormayın savı kurana uygun mu? ayrıca tanrı inancını rasyonelleştirmeye çalışmakta teslimiyet savı ile çelişir. işte diyorlarki akılla bir yere kadar ondan sonra imana sıçramak gerekir (iman atlaması yani akılla iman arasında bir uçurum var oradan teslimiyetle uçmak gerekiyormuş). bi dönem bende bunu savunmuştum ama artık savunamıyorum . çünkü akıl sıçrama yapacak noktaya gelmemizi engelliyor. kutsal metinler aşılamaz çelişkiler ve yanlış bilgiler içeriyor.. 

 

sıçramak değil uçmak gerekiyor :) 

 

uçmakta istedim ama başaramadım dostum. gerçekten güçlü birşey yoktur..yapacak bişi yok..

 

 

ha birde tanrı tuzak kurar diyorsunuz; tanrı tuzak kurarsa normalde herkes bu tuzaga düşer. çünkü o bir tanrı. ama bazılarımız düşüyor bazılarımız düşmüyorsa bu durumdan özelliklerimizi ve şartları belirleyen tanrı sorumludur. özelliklerimizi ve şartlarımızı belirlerken de tanrısallık vasıflarına(genel kabul görmüş) uygun hareket etmeldir.. etmiyorsa da tanrısallığı tartışılır sanırım..

tarihinde Burakey tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
32 dakika önce, Vefik Sâmi yazdı:

 

Size bir şey diyeceğim; belki tuhaf karşılayacaksınız.

 

İnsanların içinde bulunduğu sosyo-kültürel, ekonomik ve psikolojik durmu hesâba katmadan Tanrıdan ve inançdan söz etmeyeceğim. Gerçi pek sık söz etmezdim ama; artık daha dikkatli olacağım. Anlattığınız durmla ben karşı karşıya kalsaydım, ne yapardım, inanın bilmiyorum.

 

Zannediyorum bizim en büyük eksiğimiz; kendi konumumuzu ve başkalarının içinde bulunduğu durumları hesâba katmadan ahkâm kesmek.

 

Belki Siz de tuhaf karșılayacaksınız; çevremde sevdiğim, saydığım, çok samimi olduğum dindar dostlarım epeyi mevcut.

Ancak sanal ortamda ilk defa Sizin gibi dürüst, doğru sözlü bir dindarla karșılaștım desem, yalan olmaz.

Dinsizlik kulvarında ilerlememde, kızkardeșimin durumunun payı büyük.

Onun sayesinde, onun durumunda olan birçok kișiyle tanıșma olanağım oldu.

 

tarihinde kavak tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
25 dakika önce, kavak yazdı:

Belki Siz de tuhaf karșılayacaksınız; çevremde sevdiğim, saydığım, çok samimi olduğum dindar dostlarım epeyi mevcut.

Ancak sanal ortamda ilk defa Sizin gibi dürüst, doğru sözlü bir dindarla karșılaștım desem, yalan olmaz.

Dinsizlik kulvarında ilerlememde, kızkardeșimin durumunun payı büyük.

Onun sayesinde, onun durumunda olan birçok kișiyle tanıșma olanağım oldu.

 

 

Efendim, teveccühünüz için teşekkür ederim.

Zaman zaman "doğru"ları konuşmak yazmak pek kolay da...

Dürüst olmak zor zena'at.

Özellikle baskılarla karşı karşıya kalındığında.

 

Ben İslamdan irtidat ettiğimde bunu eşim, çocuklarım, bâzı akrabalarım ve birkaç yakın arkadaşım öğrendi.

Çevremdekiler beni hâlen müslüman biliyor.

Karşı karşıya kalacağım baskılardan çekinerek, inancımı değiştirdiğimi söyleyemiyorum kimselere.

Gerçi, namaz-oruç gibi İslâm'a has ibâdetler ile işim olmuyor artık.

Ama, kendimi olduğum gibi ifâde edemiyor oluşum sıkıyor beni.

tarihinde Vefik Sâmi tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...