Jump to content

Liberal Aydınlarla Neden Anlaşamıyoruz?


Recommended Posts

Melih Gökçek'e ödediği tazminatın haddi hesabı yok tabii :)

Melih Gökçek'le çok çatıştıklarını biliyorum ama E.Çölaşan'ın bu kişiye tazminat ödediğinden haberim yoktu. Herhalde hakaretten tazminat ödemiştir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 169
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

5000. defa değer konusunu açmayı şimdiden tasarlayanlar war

yalana gerek yok aççak biriniz belli :D

şu konuları açında güzel güzel tartışalım soyutlanmış değer konuları yerine

kimin için söylediğin weya kimseye isnat etmemiş olduğun olayın kendisinin çirkinliğini değiştirmez

bizim aşağı yukarı kimleri konuştuğumuz belli

söyle bakalım kimler satılmış

forumda üyelikleri yok diye iftira atmakta beis görmemen ahlakçılık kitabınla ne kadar bahdaşır ayrıca? :D

Sen bu ülkeye yeni mi geldin? Uzaydan filan mı düştün?

Hırsız başbakan ve cumhurbaşkanını filan da savunurusun sen şimdi. Dünyanın hiçbir ülkesinde eşi benzeri görülmemiş sayıda yolsuzluk dosyaları var bu adamların.

Naylon fatura yüzünden hakkınca dava açılmış bir maliye bakanı gördü bu ülke.

Sen kalkmış insanların üç kuruşa satın alındığı bu ülkede, ben sadece bunu söylüyorum diye iftiracı diyorsun.

İyice kafayı yediniz siz, Allah sonunuzu hayır etsin.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Melih Gökçek'le çok çatıştıklarını biliyorum ama E.Çölaşan'ın bu kişiye tazminat ödediğinden haberim yoktu. Herhalde hakaretten tazminat ödemiştir.

Desenize Çölaşanda M. G'ye çalışıyor :D. Yandık ya ne günlere kaldık :D

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sen daha iyi bilirsin kimleri satın aldıklarını. Beni belirsiz, aptalca tartışmaların içine çekmeye çalışma, beceremezsin.

Bilim adamlarını bile satın almışlardır. İçlerinde üni. profları mı dersin, ünlü gazeteciler mi, aydınlar mı, sözde entelektüeller mi, hukukçular mı.... Hepsi hepsi..

Nasıl birden bu kadr dinci bir ülke olduk sanıyorsun? Tabii siz sözde liberallerin katkılarını da unutmamalıyız.

Bana göre Besim Tibuk, Cem Boyner, adını anımsamadadığım birkaç ünlü bilimci, gazeteci-yazar var. Aklıma geldikçe yazarım.

Ben sadece çok ünlülerini saydım şimdi.

Benim şahsen tanıdığım veya tanıştığım, liberal aydın olduğunu bildiğim çoook sayıda insandan sözedemem tabii.

Onlar çapulcular değil ama. Çok kalitelidirler, dincileri de sevmezler. Onların özgürlük teranelerine kanmamaları gerektiğini öğrenmişler.

İddia sahibi sensin, iddialarını destekleme yükümlülüğü de dolayısıyla senin.

"Bana göre" çok etkili bir kanıttır, mahkemelerde falan da geçer. Cinayeti kim işledi? "Bana göre" x işledi! Yargıç açısından olay biter.

Besim Tibuk ve Cem Boyner'i "satın almış" şeriatçılar! :D Bakalım başka ne bombalar gelecek.

Link to post
Sitelerde Paylaş

dünyanın her yerinde yolsuzluk war o ayrı konu

ama sen hep belli kişiler üzerineden dönen konulara gelip satılmışlar bunlar diye sallıyorsun

we ewet buda senin güvendiğin we sürekli oynadığın bir kart

kim bunlar we sen bunların satılmış olduğunu nerden biliyorsun

mesela ben bu kartı oynasam senin gerçek liberal diye bahsettiğin liberalizmin kıyısından köşesinden geçmeyen adamların nasıl o maaşları aldığını sorgulardım

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ablacığım,

Tam da bu eleştirileri yapacağını bildiğim için ve bildiğim halde yukarıda işaretlediğin şeyleri söyledim :)

Sana göre, tam da şu aşamada, nasıl olursa olsun 'demokratikleşme' yönünde, ordu vesayeti karşıtı yapılan her açıklama AK Parti'nin yararına bir açıklama haline geliyor. Bu durumda, AK Parti'nin işine gelmeyen şey demokrasi-karşıtı, vesayet-yanlısı olan konuşmalar yapmak mı?

Sol bunu yıllardır yapıyor ve sonuçta da kitlesel bağı giderek zayıflıyor, askeri vesayet rejimi yalnız İslamcılardan mı korkuyor ki açıklamalarını, savunmalarını ciddiye alalım? Ordu liberallere, komünistlere, savaş karşıtlarına, asker kaçaklarına, sivilleşme yanlılarına, Kürt haklarına, azınlıklardan gaspedilen vakıf mallarının azınlıklara iade edilmesine vs. de karşı.

Tüm bunlar dışında kaç özgürlük kalemi sayabilirsin bana? Ordu, tam olarak özgürlüğe karşı aslında!

Freddie'ye uzun uzun anlattım bir başka başlıkta, sana da özet geçeyim -istersen açarım tabii-: AK Parti, orduyu bir bütün olarak alaşağı edip, tüm sistem ayrıcalıklarını koskoca bir kitle hareketini harekete geçirme riski alarak ortadan kaldırmayı istemez, isteyemez. AK Parti'nin özünde çok bir özgürlükçü, çok bir demokrat olmadığında hemfikir değil miyiz zaten?

Sonunda kontrolünden çıkabilecek kitle hareketini mobilize etmez, edemez AK Parti sermayesi; karlılığını, ithalat-ihracını tehdit edecek tüm bir 'ticari barış' ortamını berhava edebilecek bütünlükçü bir çeteler, ordu tasfiyesini gerçekleştirip, yerine tam demokratik bir rejim yerleştirme arzusuna sahip değildir, olamaz da. Başbuğ'un dişlerini söküp, onunla yola devam etmek onun açısından en iyisidir. Ne ABD, ne TÜSİAD'çılar, ne de AK Parti tabanını temsil eden oldukça heterojen taban -merkez sağcı şirket temsilcilerinden, cemaatçi gecekondu gençlerine kadar- böyle birşeyi kaldırabilir.

Özgürleşme savaşından kazançla çıkmanı yolu, bu tarz söylemleri AK Parti çekincesiyle kuma gömerek değil; AK Parti'yi zorlayacak, onun havlu atmasına sebep olacak derecede radikal bir savununun unsuru kılarak gerçekleştirebiliriz.

Fakiri zengini, İstanbullusu Hakkarilisi, kadını erkeği seçmenin yüzde 47'sini bir arada tutan 'sert çekirdek' şüphesiz şeriatçılık değildir; o halde o sert çekirdeği nasıl yanımıza çekebileceğimizi düşünelim.

AK Parti, uzun vadeli tarihsel dinamiklerin yanında sinek kalır; bugün onlar yarın bir başkası gelir, biz kendi gücümüze odaklanalım...

Ben senin gibi düşünmüyorum Terence. Özgürleşme ve demokratikleşme savaşını verebilecek en son kitle bile değildir dinci kitle. Bu çok işe yarar bir taktiktir, tuzaktır.

Yoksa ben, sen, bizler gibiler getireceğiz o sistemi. Orduyu da, sistemi de ve geri kalan her şeyi de eleştirip dönüştürecek olan bizleriz. Onlarla şu anda, ülkenin şu durumunda işbirliği yapmaya kalkmak açıkça saflıktır.

Bütün kurumlar dincinin elinde ve sessizce, sinsice yuvalandılar. İstedikleri gibi at koşturuyorlar. Kimsenin haberi yok ama ilköğretimde bile din dersi saatleri haftada 1 iken, şimdi 3 saate çıktı. Cemaatler, tarikatlar yönetiyor ülkeyi. İmamlar yönetiyor.

Bu ülkenin yüzlerce yıllık bilincidir İslam. Hilafetten çıkalı henüz bir asır geçmedi ve bugün hala din konuşuyoruz, net biçimde geriye gittik, gidiyoruz.

Türkiye'nin iç dinamikleri hala İslam üzerine kurulu. Siz bu faktörü unutuyorsunuz ve sanırım gerçekten çok yüzeyel bakıyorsunuz.

Ülkeyi eleştirecek olan da, değiştirecek olan da bizleriz ama dinciyle birlikte, bütün güç onların elindeyken değil.

Şeriatı geç.. Ilımlı İslam bile yeter derecede korkunçtur.

Farklı düşünüyoruz Terence'cım.

Link to post
Sitelerde Paylaş

5000. defa değer konusunu açmayı şimdiden tasarlayanlar war

yalana gerek yok aççak biriniz belli :D

şu konuları açında güzel güzel tartışalım soyutlanmış değer konuları yerine

Benim değer kuramı hususundaki fikrim belli, takip edenler bilir: Sermayenin postmodernleşmesi sürecinde değer teorisi işlevsiz hale gelmiştir.

Marx'ın yazdığı tarihsel periyodu aklınıza getirin: İngiltere hariç Avrupa'nın büyük çoğunluğunda, kapitalizm büyük şehirler dışında öyle pek bir egemenlik sahibi filan değildi, emeğin hakim formu fiziksel, maddi emekti: Bütün bir toplumsal dönüşümü gerçekleştirecek sermaye-formu, karlılığın acımasızca yukarı çekilmesi savaşında; işçilerin oldukça uzun saatler boyunca, yine oldukça yoğun bir tarzda çalıştırıldığı, sermayenin kendi değerlenim sürecini bu tarz bir emek-biçimi vesilesiyle gerçekleştirebildiği bir dönemdi. (Bu arada, 'sanat eseri' eleştirisi yapan arkadaşlara hatırlatma: Marx 'meta eleştirisi'yle, o dönem yalnızca kapitalizme özgü bir unsur olan metayı açıklamayı amaçlamıştı)

Bugün tüm bunlar değişti. Microsoft'un karı, elbette metaların yeniden ve kitlesel üretimi üzerinden filan gerçekleşmiyor. Bunu drekinci de anlamak üzere sanırım, diğer başlıkta belli oldu :)

İktisadi antropoloji ve sosyolojinin inceleme alanı, emek-değer kuramıyla çok alakalı değil: Zaten Marx'ı da temelde bir iktisatçı olarak kabul etmem, onu da söyleyeyim. Fakat onun izinden giden iktisatçılar hala çok saygın araştırmalara imza atmaktadır, söylemeye çalıştığım şey bu...

Link to post
Sitelerde Paylaş

dünyanın her yerinde yolsuzluk war o ayrı konu

ama sen hep belli kişiler üzerineden dönen konulara gelip satılmışlar bunlar diye sallıyorsun

we ewet buda senin güvendiğin we sürekli oynadığın bir kart

kim bunlar we sen bunların satılmış olduğunu nerden biliyorsun

mesela ben bu kartı oynasam senin gerçek liberal diye bahsettiğin liberalizmin kıyısından köşesinden geçmeyen adamların nasıl o maaşları aldığını sorgulardım

Bin tane adamın satın alındığını ben de biliyorum, herkes de biliyor. Bu adamların yarısından falzası direkt parayla satın alındı. Üstelik az buz miktarlar değil bunlar.

Bana AKP aklayıcılığı yapacaksan adam gibi savunmalarla gel. Bu adamlar satılık. Kendileri gibi olanları da bulur ve satın alırlar.

Kimin maaşını sorgularsan sorgula, bana ne.. Sana dur mu diyeceğim? Ben sen miyim?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Benim değer kuramı hususundaki fikrim belli, takip edenler bilir: Sermayenin postmodernleşmesi sürecinde değer teorisi işlevsiz hale gelmiştir.

Marx'ın yazdığı tarihsel periyodu aklınıza getirin: İngiltere hariç Avrupa'nın büyük çoğunluğunda, kapitalizm büyük şehirler dışında öyle pek bir egemenlik sahibi filan değildi, emeğin hakim formu fiziksel, maddi emekti: Bütün bir toplumsal dönüşümü gerçekleştirecek sermaye-formu, karlılığın acımasızca yukarı çekilmesi savaşında; işçilerin oldukça uzun saatler boyunca, yine oldukça yoğun bir tarzda çalıştırıldığı, sermayenin kendi değerlenim sürecini bu tarz bir emek-biçimi vesilesiyle gerçekleştirebildiği bir dönemdi. (Bu arada, 'sanat eseri' eleştirisi yapan arkadaşlara hatırlatma: Marx 'meta eleştirisi'yle, o dönem yalnızca kapitalizme özgü bir unsur olan metayı açıklamayı amaçlamıştı)

Bugün tüm bunlar değişti. Microsoft'un karı, elbette metaların yeniden ve kitlesel üretimi üzerinden filan gerçekleşmiyor. Bunu drekinci de anlamak üzere sanırım, diğer başlıkta belli oldu :)

İktisadi antropoloji ve sosyolojinin inceleme alanı, emek-değer kuramıyla çok alakalı değil: Zaten Marx'ı da temelde bir iktisatçı olarak kabul etmem, onu da söyleyeyim. Fakat onun izinden giden iktisatçılar hala çok saygın araştırmalara imza atmaktadır, söylemeye çalıştığım şey bu...

Ehehe, akıllı adamın hali başka oluyor :)

Bu arada ablacığım: Besim Tibuk bugün senden fazla Kemalisttir, sadece iktisaden liberaldir, haberin ola :)

Olsun, yine de satılmış! Nereden mi biliyoruz? Çünkü "IFeelGood'a göre" öyle.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu arada ablacığım: Besim Tibuk bugün senden fazla Kemalisttir, sadece iktisaden liberaldir, haberin ola :)

Ben Kemalits değilim canım. Bakma burada öyle konuşuluyor filan ama ben ne Kemalistim, ne de devletçi vs..

Onların kastettiği türden Kemalist olmadım, hatta aslına bakarsan onların da düşmanıyım. Nefret ederim iki laftan birini Atatürk'e getiren, onu refere eden ve ağlak zırlak alkol muhabbetine meze eden sözde Atatürkçülerden.

Atatürk işini bitirmiş, teslim etmiş ve ölmüş. İşin acısı, biz dönüp o devrimlere sarılmaya mecbur bırakıldık.

Şeriat ya da ılımlı İslam tehdidine karşı.

Besim Tibuk Kemalist değildir. Gayet mantıklı, gerçekçi bir demokratik liberaldir. Kimse ciddiye almaz adamı nedense.

Cem Boyner'i de çok beğenirim. Desteklemiştim de.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Kimin maaşını sorgularsan sorgula, bana ne.. Sana dur mu diyeceğim? Ben sen miyim

yaw onu demek istiyorum zaten bunu tartışmanın anlamı yok

kişiler üzerinde bu tür suçlamalar ancak bu iddiaları sawunanların cemaat bağlarını güçlendirir

bu konuya illede girmek istiyorsak

önce neyin liberalleşme neyin otoriter anlayış olduğu hususunda anlaşmak

dinamikleri az çok okuyabilmek bunun üzerinden

kemalist kesim dindar kesim üzerindeki operasyonları

tabii alakasız yardımları ayırarak tesbite girişmek gerekir

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ehehe, akıllı adamın hali başka oluyor :)

Olsun, yine de satılmış! Nereden mi biliyoruz? Çünkü "IFeelGood'a göre" öyle.

Senin kafan mı iyi?

Besim Tibuk'u sevdiğini söyleyen ve savunan benim. Millete salak, aptal filan diyorsun bir de bu aklınla.

Hani liberallere örnek istemiştin ya, onun da adını vermiştim.

Okumadan atlama, komik duruma düşme.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Senin kafan mı iyi?

Besim Tibuk'u sevdiğini söyleyen ve savunan benim. Millete salak, aptal filan diyorsun bir de bu aklınla.

Hani liberallere örnek istemiştin ya, onun da adını vermiştim.

Okumadan atlama, komik duruma düşme.

Her zaman iyi benim kafam.

Yazdığını yanlış anlamışım evet, satılıklara örnek diye o ikisini verdin sandım bir an. Ben mesajımda iki soru sormuştum, ikisinde de isim istemiştim, hangi soruya cevap verdiğini belirtmeden iki isim yazınca yanlış anlamışım. Hata bende, özür dilerim.

O ikisi liberal değiller yalnız. Onu da bil.

Link to post
Sitelerde Paylaş

alakalı demedim zaten

milyonuncu defa o başlıklar açılacağına

farklı şeyler tartışalım istiyorum :D

Benim o başlıkta bir tartışma talebim vardı zaten, bir de bu aralar 'İmparatorluk mu, Emperyalizm Mi?' diye bir başlık açmayı düşünüyorum. Avrupa Marksizmi açısından tartışılan, oldukça güncel bir konu. 'İmparatorluk' kitabının yazarları Negri/Hardt; emperyalizmin bir iktidar modeli olarak, daha uluslararasılaşmış ve bütün bir uluslararası toplumu metalaştırarak, içermiş, yani dışarısı olmayan bir iktidar modeliyle yer değiştirdiğini, onun tarafından aşıldığını iddia ediyor.

Kitap sermayenin postmodernleşmesi, uluslararası kurumların temelindeki dinamikler, yeni proletarya ve çokluk nosyonları üzerinde dönüyor; çok yararlıdır, 'özellikle' solcu arkadaşlara tavsiye ederim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Her zaman iyi benim kafam.

Yazdığını yanlış anlamışım evet, satılıklara örnek diye o ikisini verdin sandım bir an. Ben mesajımda iki soru sormuştum, ikisinde de isim istemiştim, hangi soruya cevap verdiğini belirtmeden iki isim yazınca yanlış anlamışım. Hata bende, özür dilerim.

O ikisi liberal değiller yalnız. Onu da bil.

İkisi de liberaller. Besim Tibuk demokratik liberaldir. Cem Boyner de liberaldir, onu tanırım da.

Ama tamam, yine de kabul etmiş varsay beni.

En büyük liberaller Astur ve Ludwig'dir.:) İkisi de AKP'lidirler, yemez içmez bu partiyi savunurlar.

Şimdilerde Zaman gazetesini de savunmaya başladılar. Bu gazete Fethullah şizofreninin değildir, kimselere de bedava dağıtılmaz derler. Özellikle Ludwig, çarşaf çarşaf bu adamların yazılarını asmaya filan da başladı.

Büyük liberallersiniz vesselam.. İnanılır gibi değilsiniz..

Allah yolunuzu açık etsin.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben senin gibi düşünmüyorum Terence. Özgürleşme ve demokratikleşme savaşını verebilecek en son kitle bile değildir dinci kitle. Bu çok işe yarar bir taktiktir, tuzaktır.

Yoksa ben, sen, bizler gibiler getireceğiz o sistemi. Orduyu da, sistemi de ve geri kalan her şeyi de eleştirip dönüştürecek olan bizleriz. Onlarla şu anda, ülkenin şu durumunda işbirliği yapmaya kalkmak açıkça saflıktır.

Bütün kurumlar dincinin elinde ve sessizce, sinsice yuvalandılar. İstedikleri gibi at koşturuyorlar. Kimsenin haberi yok ama ilköğretimde bile din dersi saatleri haftada 1 iken, şimdi 3 saate çıktı. Cemaatler, tarikatlar yönetiyor ülkeyi. İmamlar yönetiyor.

Bu ülkenin yüzlerce yıllık bilincidir İslam. Hilafetten çıkalı henüz bir asır geçmedi ve bugün hala din konuşuyoruz, net biçimde geriye gittik, gidiyoruz.

Türkiye'nin iç dinamikleri hala İslam üzerine kurulu. Siz bu faktörü unutuyorsunuz ve sanırım gerçekten çok yüzeyel bakıyorsunuz.

Ülkeyi eleştirecek olan da, değiştirecek olan da bizleriz ama dinciyle birlikte, bütün güç onların elindeyken değil.

Şeriatı geç.. Ilımlı İslam bile yeter derecede korkunçtur.

Farklı düşünüyoruz Terence'cım.

Ablacığım,

Ben 'dincilerle el ele özgürlüğe' demedim zaten; fakat dinci diye bütün bir dindar, merkez sağ eğilimli kitleyi kastediyorsan bu bana biraz toptancı bir yaklaşım gibi geliyor. Ne cemaatler, ne herhangi bir partinin seçmen tabanı homojen, yekpare değildir: İçerisinde mikro-iktidara özgü çatışmaları taşımayan hiçbir kurumsal yapı mümkün de değildir zaten.

AK Parti, İslami hareketin ta 19.uncu yüzyıldan beri bu Anadolu'da izlediği bir devinim rotasının en son halkasında duruyor; yani uzun tarihsel dinamikler itibarıyle AK Parti, çok farklı hislere, arzulara, imkanlara haiz, çok farklı açılardan ezilmiş ya da dışarıda bırakılmış milyonlarca farklı insanın oldukça belirsiz, oldukça kaygan ortak taleplerine denk düşüyor: Dolayısıyla AK Parti meselesi ikincil bir mesele; milyonlarca farklı toplumsal değişkeni kontrol edip, tek başına denetlemeyi başarabilen bir devlet, bürokrasi, parti vs. olamaz, Allahtan da yok!

AK Parti, seçilebilecek partiler arasındaki yegane parti değil: Bu bağlamda, AK Parti yalnızca kendisi olarak değil, CHP ve MHP'nin değillemesi olarak da bir seçmen tabanı kazanıyor; o halde bu partilerin, Kemalist modernleşme projesinin, İstanbul burjuvazisinin ve silahlı bürokrasinin 'değillemesi' işlevinin, bu kadar heterojen bir kitle için neden 'hayati' bir önem taşıdığını tespit edip, siyasi çizgimizi bunun üzerine kurmamız gerekir.

Bu da daha radikal demokratik taleplerle ortaya çıkmakla ilgili. Ermeni Cemaati'nin oylarını AK Parti'ye yönlendirmesi, fakat CHP'ye yönlendirmemesi sence de birşeyler ifade etmiyor mu?

tarihinde terence tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...