Jump to content

Vatan Sevgisi Ve Kürt Sorunu....


Recommended Posts

Toplumun tüm kesimindeki Atatürk takıntısı her konuda kendini ortaya çıkarmakta.Atatürk'ü takip ediyoruz düşüncesiyle kendi zihinlerindeki Atatürk prototipi çizerek buna tapıyorlar.

Atatürk ateistti,Atatürk demokrattı özgürlükçüydü,Atatürk Aliydi Muhammeddi,Atatürk dizel arabaya binmezdi beyaz tshirt giymez hip hop müzikte dinlemezdi gibi fikirlerle kendilerini Atatürk üzerinden haklı çıkarma gayretine girmekteler.

Böylelikle ortaya vizyonsuz güruh çıkmakta.

Bu toplumun TABUSUDUR ve evet PUTUDUR İDOLÜDÜR Atatürk.Kafayı Atatürkle bozmuş bireylerin ve toplumun yeni şeyler söylemesi beklenemez.

Düşün Atatürk'ün yakasından kendi fikirlerinizle gelin.Ya da onun gerçek kimliğine olan eleştirilere hazırlıklı olun.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 72
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Popular Days

Top Posters In This Topic

Düşün Atatürk'ün yakasından kendi fikirlerinizle gelin.Ya da onun gerçek kimliğine olan eleştirilere hazırlıklı olun.

sende bu sövücü kısmındansın yani,senin yaptıklarını aynı arapların 1. dünya savaşında yaptıklarına benzetiyorum.

din kardeşiyiz gibi sende atatürk açısından hemfikiriz hepimiz onu seviyoruz diye kendini gerçek atatürkçü koymaya çalışıyorsun

ama atatürk düşmanlarıyla aynı cephede bize savaş açıyorsun.

bence mantıklı değil.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Freddie ben komunizme bu kadar karşıyım ama bir kere olsun ağzımdan TKP ya da EMEP falan kapatılsın gibi laf çıktığını gördün mü? Komünistlerin silahlı mücadeleye girişmesi, şiddet eylemleri yapması, Deniz Gezmiş'in falan yaptığı gibi banka soyma, adam kaçırma işlerine girişmeleri halinde buna tabiki güvenlik güçleri müdahele etsin diyoruz. Ve Soğuk Savaş'ın özel koşullarında, SSCB'nin dibinde ve onun desteğiyle bir ülkede iç karışıklık çıkartanlara karşı son çare olarak darbeyi savunabiliriz belki. Ama şu an için barışçıl bir şekilde fikirlerini yayan, ve açıkça demokrasiyi kaldıracağını, partileri kapatma niyeti olduğunu söylemeyen bir TKP için kapatılsın dediğimi duydun mu?

Ben peki CHP'ye, TKP'ye, fikrimle uyuşmayan partilere tahammül ediyorsam, bunların barışçıl yollarla fikirlerini yaymalarını, seçimlere girmelerini falan hak olarak görüyorsam, siz niye sağcılara bu hakkı çok görüyorsunuz?

Tamam anladık kendi fikrinizin doğru, sağcıların da yanlışta olduğuna inanıyorsunuz. Ama zaten herkes kendi fikrinin doğru olduğuna inanmıyor mu? Eğer herkes kalkıp "benim dışımdaki politik fikirleri yaymak, partisini kurmak yasak olsun" derse nasıl yürüyecek bu işler?

tarihinde ludwig tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

sende bu sövücü kısmındansın yani,senin yaptıklarını aynı arapların 1. dünya savaşında yaptıklarına benzetiyorum.

din kardeşiyiz gibi sende atatürk açısından hemfikiriz hepimiz onu seviyoruz diye kendini gerçek atatürkçü koymaya çalışıyorsun

ama atatürk düşmanlarıyla aynı cephede bize savaş açıyorsun.

bence mantıklı değil.

Sizin Araplardan farkınız yok ki onlar Muhammed'le yatıp kalkıyor siz Atatürkle.Onlar Muhammed'i taklidinin derdinde Siz kendi putunuz olan Atatürk'ün.

Dogmanızın farklı olması sizi farklı kılmıyor.

tarihinde Alphabeta tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ludwig denen tacizci Profesyonel İstanbul Çocuğu,

Sen artık okuduğun paçavraları dayanılabilecek güvenilir kaynaklar mı sanıyorsun ?Yoksa ergenekon davasının gerekçeli kararı hazırlandı da Şamil amcan sana bilgi mi sızdırdı ? Yazdıkların eleştirilmeye bile değmez,ossur ossur ipe diz...Asosyallikten,marjinallikten,abazanlıktan psikolojin bozulmuş buraya gelip kendi bokundan köfte yapıp yiyorsun sonra da o sofraya milleti davet ediyorsun.Seni yukarıda yazdıklarını ispata davet ediyorum ,eğer bu yazdıklarını ispatlayamazsan iftiracının,şerefsizin,rezilin önde gidenisin.Tabi senin için bu saydıklarımın bir değeri varsa.Yoksa gir foruma ulumaya devam et,ulur ulur kendi başını yersin ancak..

balaban, yakın zamanda benzer şey yüzünden seni uyarmıştım.

kullandığın kelimelere dikkat etmeni rica edeceğim.

yoksa bir dahakine uyarmadan uzaklaştırma alabilirsin.

karşı tarafın sizce tümden saçmalıyor olması

bu tarz bir tutum takınmanızı haklı çıkarmaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sizin Araplardan farkınız yok ki onlar Muhammed'le yatıp kalkıyor siz Atatürkle.Onlar Muhammed'i taklidinin derdinde Siz kendi putunuz olan Atatürk'ün.

Dogmanızın farklı olması sizi farklı kılmıyor.

benim söylediklerimle alakası yok bu söylediğinin,benim söylediklerime cevap verirsen sevinirim,laf ebeliği yapma lütfen.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ludwig,

Geçmişteki devrimciler kendi keyiflerinden silahlı mücadeleye girişmediler. İlk kim saldırdı sanıyorsun? Üniversitede demokratik gösterilerini yaparken sağcı iktidar rahat bıraksa ve paramiliter örgütler saldırıp arkadaşlarını öldürmeseydi kaç öğrenci o örgütleri kurardı sanıyorsun? Koşulların zorlaması söz konusuydu. Ayrıca istediğin kadar demokratik ol farketmez, emperyalizme bağımlı bir ülkede demokratik yoldan da olsa anti-emperyalist mücadele yükselirse emperyalizm en demokrasi dışı yollardan müdahele eder. Bunun en güzel örneği Şili'dir. Şili'li sosyalistler demokratik yoldan başa geldi ama ABD darbe yaptı. Bugün yanılmıyorsam Ruanda'da da benzer bir süreç yaşanıyor.

Emperyalizmin demokrasiye olan saygısı ancak kendi çıkarlarıyla uyuştuğu sürece söz konusudur. Çıkar çatışması doğduğu an demokrasi falan dinlemez. Zaten demokrasinin onun çıkarlarının güdümünden çıkmaması için son derece şekli(dört yılda bir oy atmaktan ibaret) bir demokrasi anlayışları vardır. Daha derinlikli, halkı daha çok yönetime katan bir demokrasi onları ürkütür. Demokrasi mücadelesi sosyalistlerin işidir, liberallerin veya muhafazakarların değil. ''Üretenler yönetsin'' talebinden daha ileri bir demokrasi olabilir mi? Tamam kabul ediyorum, her sosyalizm türü demokrat olmayabiliyor ve bürokratlaşabiliyor, üretenler değil bürokratlar yönetebiliyor, bunu ben de eleştiriyorum; yine kabul ediyorum ki kemalizm günümüzde demokrasiden çok uzakta. Fakat bu durum, dincileri ve emperyalizmden kopmaları mümkün olmayan liberalleri otomatik olarak demokrat yapmaz; sen de bunu kabul etmelisin. Demokrasinin en tutarlı ve sonuna kadar savunucuları ancak 'özgürlükçü sosyalistler' olabilir. Ben bunu savunuyorum. TKP'li veya EMEP'li de değilim.

Ben peki CHP'ye, TKP'ye, fikrimle uyuşmayan partilere tahammül ediyorsam, bunların barışçıl yollarla fikirlerini yaymalarını, seçimlere girmelerini falan hak olarak görüyorsam, siz niye sağcılara bu hakkı çok görüyorsunuz?

Benim sağcı partilere hükümet olma hakkını çok gördüğüm falan yok. Fakat emperyalizmin ülkemizde bu kadar etkin olmasına karşı koymanın tutarlı bir demokrasi savunusunun olmazsa olmazı olduğunu düşünüyorum. Beni AKP'nin hükümet olması değil, kendini demokrat ve özgürlükçü göstermesi rahatsız ediyor. Zira din ile demokrasi birbiriyle çelişir. Emperyalizmin olduğu yerde de demokrasi falan olmaz. AKP'nin hükümet olması rahatsız etmiyor derken, elbette rahatsız ediyor ama bunu engellemek için devrime gerek yok. Çıkar demokratik yoldan fikirlerini anlatıp taraftar bulmaya çalışırsın. Fakat emperyalizmden bağımsızlaşmak veya dinci diktayı kırmak için devrim gerekir. Zira cemaatleşmiş bir toplumda farklı fikirlere tahammül edilmez; emperyalizme bağımlı bir toplumda da solcu fikirler biraz güçlendiğinde kontrgerilla faaliyetleriyle bastırılır. Günümüzde emperyalizmden bağımsız ve dincilik tehlikesini aşmış bir tutarlı burjuva demokrasisi olsa zaten sosyalizm için sadece demokratik ve barışçıl bir mücadele verilirdi. Ama koşullar böyle değil maalesef.

Tamam anladık kendi fikrinizin doğru, sağcıların da yanlışta olduğuna inanıyorsunuz. Ama zaten herkes kendi fikrinin doğru olduğuna inanmıyor mu? Eğer herkes kalkıp "benim dışımdaki politik fikirleri yaymak, partisini kurmak yasak olsun" derse nasıl yürüyecek bu işler?

Ben AKP'nin kapatılmasının çözüm olacağı kanaatinde değilim. Yani kemalistlere katılmıyorum bu açıdan. Çünkü sorun AKP'de değil, düzende. Bu düzen aynen durduğu müddetçe AKP'yi kapatsan ne olacak? Yerine yenisi gelecek! Ayrıca tüm kötülükler AKP'yle başlamadı ki, öncekiler çok mu iyiydi sanki?

Önemli olan düzenin değişmesi. En azından emperyalizmin etkisinden kurtularak(yani bağımsızlaşarak) gerçek bir demokratik ortamın yaratılması ve dinin demokrasiyi yutmamasının güvenceye alınmasıdır. Bugün görüyoruz ki bu ''güvence'' sadece siyasal kurumlar(ordu veya yargı gibi) olduğunda işe yaramıyor; toplumsal olan siyasal olanla çeliştiğinde toplumsal olan kazanıyor. O halde dinsel gericiliğe karşı toplumsal bir mücadele başlatılmalıdır. Zaten kemalist devrimlerde eksik olan yön de burası. Çok elitist bir akım olduğu için kendi devrimlerini toplumsallaştıramamış, sadece siyasallaştırabilmiştir. Yani halk arasında değil, bürokrasi arasında etkili olabilmiştir. Halkla barışmadan da kendini tekrar iktidar yapması mümkün değil. Halkla da AKP gibi sadaka dağıtarak veya dinsel söylemlerle barışacak hali yok. O halde ne yapacak? Ya sonsuza dek muhalefette kalmayı kabul edecek, ya darbe hayalleri kuracak ya da halkın sınıfsal talepleri üzerinden halka yaklaşarak sosyalizan bir içerik kazanacak. Zamanında Ecevit CHP'si biraz bu sonuncusuna meyletmişti ve bir hayli etkili olmuştu. Benim onlara önerim de sonuncusudur tabi. Çünkü laiklik ve bağımsızlık konusunda samimi olduklarını farzediyorum.

tarihinde Freddie_ tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ludwig,

Geçmişteki devrimciler kendi keyiflerinden silahlı mücadeleye girişmediler. İlk kim saldırdı sanıyorsun? Üniversitede demokratik gösterilerini yaparken sağcı iktidar rahat bıraksa ve paramiliter örgütler saldırıp arkadaşlarını öldürmeseydi kaç öğrenci o örgütleri kurardı sanıyorsun? Koşulların zorlaması söz konusuydu. Ayrıca istediğin kadar demokratik ol farketmez, emperyalizme bağımlı bir ülkede demokratik yoldan da olsa anti-emperyalist mücadele yükselirse emperyalizm en demokrasi dışı yollardan müdahele eder. Bunun en güzel örneği Şili'dir. Şili'li sosyalistler demokratik yoldan başa geldi ama ABD darbe yaptı. Bugün yanılmıyorsam Ruanda'da da benzer bir süreç yaşanıyor.

Sanırsam 70li yıllar Türkiye'sinin silahlı komunist örgütlerinden bahsediyorsun? Bunları silahlı mücadeleye iten onlara şiddet uygulanması olmuş diyorsun. Olursa olsun. Bu adamlar davalarını barışçıl yollardan savunmaya devam etselerdi. Ama bu hareket özünde ne kadar barışçıl ki zaten? Sizin terminolojinizde "devrim" denen bir olay yok mu? Tarihte Lenin gibi, Bolşevik devrimi gibi örnek aldığınız, doktrinleştirdiğiniz olgular yok mu? Silahlı mücadeleye gerçekten şartlar zorladığı için mi girişildi? Yoksa zaten komunist hareketin özünde mi şiddet var?

Emperyalizmin demokrasiye olan saygısı ancak kendi çıkarlarıyla uyuştuğu sürece söz konusudur. Çıkar çatışması doğduğu an demokrasi falan dinlemez. Zaten demokrasinin onun çıkarlarının güdümünden çıkmaması için son derece şekli(dört yılda bir oy atmaktan ibaret) bir demokrasi anlayışları vardır. Daha derinlikli, halkı daha çok yönetime katan bir demokrasi onları ürkütür. Demokrasi mücadelesi sosyalistlerin işidir, liberallerin veya muhafazakarların değil. ''Üretenler yönetsin'' talebinden daha ileri bir demokrasi olabilir mi? Tamam kabul ediyorum, her sosyalizm türü demokrat olmayabiliyor ve bürokratlaşabiliyor, üretenler değil bürokratlar yönetebiliyor, bunu ben de eleştiriyorum; yine kabul ediyorum ki kemalizm günümüzde demokrasiden çok uzakta. Fakat bu durum, dincileri ve emperyalizmden kopmaları mümkün olmayan liberalleri otomatik olarak demokrat yapmaz; sen de bunu kabul etmelisin. Demokrasinin en tutarlı ve sonuna kadar savunucuları ancak 'özgürlükçü sosyalistler' olabilir. Ben bunu savunuyorum. TKP'li veya EMEP'li de değilim.

Dört yılda bir oy atmak dışında gerçekçi olarak uygulanabilir nasıl bir metot olabilir? Milyonlarca insanla direk demokrasi mi yapacaksın? Sovyet sistemi de hesapta öyle niyetlerle ortaya çıkmamış mıydı? Sonuçta ise olay oligarşiye ve diktatörlüğe dönüverdi.

Demokrasi mücadelesi sosyalistlerin işidir derken de biraz yüzün kızarıyor mu bilmiyorum. Çünkü ne tarihteki örneklerinde, ne de bugün yaşayan komunist rejimlerde demokrasi olmadığı gibi, sen de defalarca burda totaliterizmi açıktan savunmuş birisin. Benim bildiğim totaliterizm demokrasinin zıttı. Yanlış mı biliyorum? Yoksa sen "demokrasi" lafını bizim anladığımızın zıttı bir anlamda mı kullanıyorsun? Heralde komunistlerin kendine has bir demokrasi anlayışı var. Pos bıyıklı bir despot mutlak hakimiyeti alıp kafasına göre asıp kesince buna "demokrasi" deniyor. "Demokrasi" mücadelesi hakkaten de sosyalistlerin işiymiş!

"Üretenler yönetsin" lafının altında da Marxist bazı önyargılar var. Tabiki, sadece kol işçisinin üretim yaptığı, ekonomideki diğer aktörlerin ise (sermaye sahibi ve girşimcinin ise) birşey üretmeyip, kol işçisinin emeğini sömürdüğü şeklindeki ekonomik görüş bu. Bunun ne kadar doğru olduğu çok tartışılır. Gayet iyi biliyorsun ki modern ekonomi bilimi bu konuda olaya Marxist ekonomiden çok farklı bakıyor. Demekki "üreten yönetsin" lafı zaten bizim görüşümüze göre uygulamada olan bir ilke.

Benim sağcı partilere hükümet olma hakkını çok gördüğüm falan yok. Fakat emperyalizmin ülkemizde bu kadar etkin olmasına karşı koymanın tutarlı bir demokrasi savunusunun olmazsa olmazı olduğunu düşünüyorum. Beni AKP'nin hükümet olması değil, kendini demokrat ve özgürlükçü göstermesi rahatsız ediyor. Zira din ile demokrasi birbiriyle çelişir. Emperyalizmin olduğu yerde de demokrasi falan olmaz. AKP'nin hükümet olması rahatsız etmiyor derken, elbette rahatsız ediyor ama bunu engellemek için devrime gerek yok. Çıkar demokratik yoldan fikirlerini anlatıp taraftar bulmaya çalışırsın. Fakat emperyalizmden bağımsızlaşmak veya dinci diktayı kırmak için devrim gerekir. Zira cemaatleşmiş bir toplumda farklı fikirlere tahammül edilmez; emperyalizme bağımlı bir toplumda da solcu fikirler biraz güçlendiğinde kontrgerilla faaliyetleriyle bastırılır. Günümüzde emperyalizmden bağımsız ve dincilik tehlikesini aşmış bir tutarlı burjuva demokrasisi olsa zaten sosyalizm için sadece demokratik ve barışçıl bir mücadele verilirdi. Ama koşullar böyle değil maalesef.

Emperyalizm deyip duruyorsun, ben gerçekten bunun ne olduğunu tam anlayabilmiş değilim. Bunu bir ara açıkla lütfen.

Ve işte geldik şiddet yanlısı fikirlerine. Bak işte "devrim" lafı ortaya çıktı. Sizin hareketinizin özünde şiddet olduğu burdan belli işte. Hangi durumlarda "devrim" gerekirmiş. Emperyalizmden bağımsızlaşmak veya dinci diktayı kırmak için "devrim" gerekiyormuş. Emperyalizmden bağımsızlaşmak lafını anlamıyorum. Dünyada bir "emperyalizm" olduğunu ben bilmiyorum. En son bildiğim kadarıyla İngiltere ve Fransa 50lerde falan imparatorluk olmaktan vazgeçtiler ve sömürgelerinden çıktılar. Şu anda dünyada bir imparatorluk mu var? Ama tabi siz Lenin'in 1910'lu yıllardaki yazılarına göre konuştuğunuz için anakronik kavramlar kullanmanız normal. Size tavsiyem teorilerinizi biraz revize edin.

Neyse. Gelelim ikinci kısma. "Dinci dikta" varmış. Çok komiksin. Dinci dikta İran'da var evet, veya Afganistan'da Taliban altında vardı. Ama Türkiye'de dinci değil laik dikta var. Buna karşı da dinciler hiç de silahlı devrim yoluna falan girmiyorlar. Gayet de demokratik yöntemlerle mücadele ediyorlar.

Ve diyorsun ki "din ve demokrasi çelişir". Aslında bakarsan bütün görüşler demokrasiyle çelişir. Çünkü her görüş kendinin doğru diğerlerinin yanlış olduğuna inanır. Ama bu demek değil ki kendi fikrimizi şiddet yoluyla diğerlerine dayatıp, onların fikirlerini de yasak edelim. Demokrasi denilen olayın özünde de farklı fikirlerin barışçıl yöntemlerle mücadele etmesi, uzlaşma aranması, bir ortayolu bulup ülkenin temel sorunlarına ortak akılla çözüm aranmasıdır. Dinci bir insan da buna razı olur, sosyalist bir insan da. Tek gereken barışçıl olmayı kabul etmek, şiddeti ve baskıyı politik araçlar olarak görmekten vazgeçmektir. Bugün AKP gayet de demokratik. Şiddet mi savunuyorlar? "Devrim" yapmaktan mı bahsediyorlar? Sol partileri kapatmaktan mı bahsediyorlar? Hayır. Dinci ve demokratik olunabiliyor demekki.

Ben AKP'nin kapatılmasının çözüm olacağı kanaatinde değilim. Yani kemalistlere katılmıyorum bu açıdan. Çünkü sorun AKP'de değil, düzende. Bu düzen aynen durduğu müddetçe AKP'yi kapatsan ne olacak? Yerine yenisi gelecek! Ayrıca tüm kötülükler AKP'yle başlamadı ki, öncekiler çok mu iyiydi sanki?

Önemli olan düzenin değişmesi. En azından emperyalizmin etkisinden kurtularak(yani bağımsızlaşarak) gerçek bir demokratik ortamın yaratılması ve dinin demokrasiyi yutmamasının güvenceye alınmasıdır. Bugün görüyoruz ki bu ''güvence'' sadece siyasal kurumlar(ordu veya yargı gibi) olduğunda işe yaramıyor; toplumsal olan siyasal olanla çeliştiğinde toplumsal olan kazanıyor. O halde dinsel gericiliğe karşı toplumsal bir mücadele başlatılmalıdır. Zaten kemalist devrimlerde eksik olan yön de burası. Çok elitist bir akım olduğu için kendi devrimlerini toplumsallaştıramamış, sadece siyasallaştırabilmiştir. Yani halk arasında değil, bürokrasi arasında etkili olabilmiştir. Halkla barışmadan da kendini tekrar iktidar yapması mümkün değil. Halkla da AKP gibi sadaka dağıtarak veya dinsel söylemlerle barışacak hali yok. O halde ne yapacak? Ya sonsuza dek muhalefette kalmayı kabul edecek, ya darbe hayalleri kuracak ya da halkın sınıfsal talepleri üzerinden halka yaklaşarak sosyalizan bir içerik kazanacak. Zamanında Ecevit CHP'si biraz bu sonuncusuna meyletmişti ve bir hayli etkili olmuştu. Benim onlara önerim de sonuncusudur tabi. Çünkü laiklik ve bağımsızlık konusunda samimi olduklarını farzediyorum.

"Gericiliğe" karşı toplumsal mücadele ne demek? Dinin yalan olduğunu falan kitapla, sözle falan anlat, kimse seni tutmuyor. Ama "gericilikle toplumsal mücadele" ne demektir? Gene şiddet uygulamaktan mı bahsediyorsun?

Hem ayrıca "gericilik" diyerek bir kere olayı aşağılayıcı terimlerle ifade etmesen olmaz mı?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sanırsam 70li yıllar Türkiye'sinin silahlı komunist örgütlerinden bahsediyorsun? Bunları silahlı mücadeleye iten onlara şiddet uygulanması olmuş diyorsun. Olursa olsun. Bu adamlar davalarını barışçıl yollardan savunmaya devam etselerdi.

Freddie'ye verdiğin cevapta ne demiştin: Gerekirse darbeleri de savunabiliriz? Bu bağlamda Mücadelenin yöntemini dönemin tarihsel/siyasal/ekonomik koşulları belirler. Denizler, örneğin bir Hollanda'da, bir Yunanistan'da yaşasaydı(bugünkü elbette) silahlı mücadeleye girerlermiydi sence? Bir gerçeğin hakkını teslim edelim: Herhangi bir ülkede insanlar sosyal, ekonomik ve kültürel yönden geliştiği, daha az baskı gördüğü ve eşit muameleyle karşılaştığı oranda şiddet azalıyor. Bakın, ABD'nin geçmişteki aperteid benzeri faşist rejimiyle bugün ABD'deki adli suç oranlarının ciddi derecede yüksek olması tesadüf değildir mesela. Sadece bu da değil. ABD'nin küresel boyutta girdiği savaşlar, ciddi bir militarist propaganda ve kültür falan gibi etmenler vs suç oranlarını arttırıyor.

Sizin fikirlerinize en yakın ülkelerden biri Japonlardır. Fakat, orda da Yakuzalar gibi ciddi bir mafyalaşma vardı yakın tarihlere kadar. Öyle ki mafya siyasi parti liderlerini öldürüyordu. Japonya cidden yaşanılası bir ülkedir; ancak, orda bile suç oranları sisteme içkin yanlışlardan ciddi derecede beslenmektedir. (zira mafya devlete sızmadan iş yürütemez kolay kolay).

Ama bu hareket özünde ne kadar barışçıl ki zaten? Sizin terminolojinizde "devrim" denen bir olay yok mu? Tarihte Lenin gibi, Bolşevik devrimi gibi örnek aldığınız, doktrinleştirdiğiniz olgular yok mu? Silahlı mücadeleye gerçekten şartlar zorladığı için mi girişildi? Yoksa zaten komunist hareketin özünde mi şiddet var?

Bir bakıma doğru... Türkiye gibi kontr-gerilla ve provokasyonların devletçe örgütlendiği, üstüne de ciddi bir faşizan paradigmanın ve asimilasyon süreçlerinin işletildiği koşullarda nerdeyse EL-HAKTIR. Bütün bunlar ekonomik gelir dağılımı, hak ve özgürlükler gibi konularla alakalı esasında. Gelir dağılımında belli bir seviye ve denge yakalanıp hak ve özgürlükleri arttırdığında şiddet geri plana itiliyor. Tersi olunca da şiddet öne çıkıyor.

Dört yılda bir oy atmak dışında gerçekçi olarak uygulanabilir nasıl bir metot olabilir? Milyonlarca insanla direk demokrasi mi yapacaksın? Sovyet sistemi de hesapta öyle niyetlerle ortaya çıkmamış mıydı? Sonuçta ise olay oligarşiye ve diktatörlüğe dönüverdi.

Bir tür federal/konfederal yönetim modeli rahatlıkla uygulanabilinir. Bunun nüfusla falan alakası yok, hele günümüzün teknoloji şartlarında bahanesi de olamaz. Türkiye'yi düşündüğümüzde hele, demokrasi halkın katılımı değil, halkın katılmamasını esas alan bir tür ilüzyondur. Liberal demokrasi çoğulculuğu vs esas alır;ancak, basit bir yerel belediye başkanı olabilmek dahi belli miktarda para ve gücü gerektirir. Mesela ABD seçimlerinde belediyeler için bile ciddi meblağların döndüğünü okuduğumu hatırlıyorum.

Demokrasi mücadelesi sosyalistlerin işidir derken de biraz yüzün kızarıyor mu bilmiyorum. Çünkü ne tarihteki örneklerinde, ne de bugün yaşayan komunist rejimlerde demokrasi olmadığı gibi, sen de defalarca burda totaliterizmi açıktan savunmuş birisin. Benim bildiğim totaliterizm demokrasinin zıttı. Yanlış mı biliyorum? Yoksa sen "demokrasi" lafını bizim anladığımızın zıttı bir anlamda mı kullanıyorsun? Heralde komunistlerin kendine has bir demokrasi anlayışı var. Pos bıyıklı bir despot mutlak hakimiyeti alıp kafasına göre asıp kesince buna "demokrasi" deniyor. "Demokrasi" mücadelesi hakkaten de sosyalistlerin işiymiş!

Ludwig... Stalin'in ortalığı kırdığı dönemlerde ABD dikensiz gül bahçesi miydi? Aynı ABD değil mi açık bir faşist aperteid rejimi görünümünde olup da siyahlaraüçüncü sınıf vatandaş muamelesi yapan? Olguları sürekli bağlamlarından kopartıyorsun, dolayısıyla freddie'nin dediklerini de. Demokrasi denen şey, özünde bireyin katılımını sağlama amaçlıdır. Bu durumda, bireyin kendi yaşadığı bölgeye ilişkin geleceğini tayin etme hakkını neden sürekli belli figür ve sembollerle öteliyoruz ki? İnsanlık ilelebet serbest piyasa eksenli liberal sisteme mahkum mudur? Sence bunu da aşabilecek bir şey kurguluyamaz mı? Bence demokrasi, gerçek anlamına elitist bir bürokrasi ve teknokrat sınıfından kurtulup belediyelerde hatta mahallelerde tezahür edebildiği zaman ulaşacaktır. İnsanlık sınırları kalkmış federe bölgelere ulaşana kadar savaşlar ve cinnetler sürecektir. Ordular ve polisler lağv edilene, devlet dediğimiz bürokratik yapı yetkilerini yerel temsilcilere devredene kadar sürecektir kaos ve çatışma.

"Üretenler yönetsin" lafının altında da Marxist bazı önyargılar var. Tabiki, sadece kol işçisinin üretim yaptığı, ekonomideki diğer aktörlerin ise (sermaye sahibi ve girşimcinin ise) birşey üretmeyip, kol işçisinin emeğini sömürdüğü şeklindeki ekonomik görüş bu. Bunun ne kadar doğru olduğu çok tartışılır. Gayet iyi biliyorsun ki modern ekonomi bilimi bu konuda olaya Marxist ekonomiden çok farklı bakıyor. Demekki "üreten yönetsin" lafı zaten bizim görüşümüze göre uygulamada olan bir ilke.

Bunu sadece marksist paradigmayla düşünürsen hata yaparsın. Bu tavır,özünde demokrasinin yerele, bireye gitmesi, kendi üstündeki tahakkümü kırması meselesidir. Devlet dediğimiz aygıt oldukça da bu pek mümkün olmayacaktır, sürekli ''savaşlar, dinler, vatanlar'' için insan öğütme makineleri çalışacaktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kürt olsam gelirdim..

Gelirsem bütün ülkeyi kurtarmayı yeğlerim..

Vatan sevgisinden yoksun ve bihaber birkaç liboşu yanına almış bize vatan sevgisinden bahsediyorsun galiba.

Onlar vatan sevgisinin ne olduğunu bilmezler.

Sizler ve bizler biliyoruz onun ne olduğunu..

Biz varken hadi gel de al vatanını bizim elimizden..

Dene istersen.. Bak ne oluyor.

Ve daha neler olacak...

bız ve sız :D kurt ve turkler olmalı :D

bana kıskırtıcı yazı yazıyorsun dıye elestırenler

bu yazıyı gormuyorlar mı gel de al vatanını bızım elımızden

dene ıstersen bak ne oluyor

daha neler olacak

hacı sen sanırım lıberallerın babasının arasındasın yanılmadıysam abddesın

bu kıskırtıcı yazıya aynı sekılde karsılık verecegım

sende gel durdur bızı oyleyse her seferınde daha guclu gelıyoruz sen daha dur nufusumuzla gelecegız sız ne edeceksınız o zaman

tarihinde seyitriza tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Hacı

Sana göre Atatürk ne yapmıştır?

Demokrasiyi, insan haklarını, özgürlüğü yok etmiştir değil mi?

Ben de öyleyim işte.. Senin bütün değerlerine saldıracak, onları aşağılayacağım.

Bakalım bunda başarılı olabilecek miyim?

Hacı başlıktaki amacını yazmış.

Karşı tarafın : ''Atatürk demokrasiyi yok etti, karşıt görüşleri öldürdü'' argümanlarını onların silahıyla yerle bir etmek.

Bakalım başarılı olabilecek miyim diyerek de zaten bunun ışığını veriyor.

Yani ben bile karşı tarafı yıldırarak düşüncelerini öldüremezsem ülkenin tüm gücünü elinde bulunduran bir adam da bunu yapamaz diyor.

Karşıt görüştekiler bu nüansı atlamışlar hacıyı tebrik ediyor onların argümanını onlara yedirdiği için.

Hiç bir düşünce baskıyla ölmez, ölemez saçmalık böyle bir olay dünya tarihinde görünmedi.

Öldü görünen düşünceler sadece oan için rafa kalkmıştır günümüzde demokrasi kılıfıyla önümüze gelmiştir olay budur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sen kısa bir süre önce Kürtlerle bu forumda kavga edip Türk ırkçılığı suçlamalarına maruz kalmamış mıydın?

Hatta bu nedenle atılmamış mıydın? Atılman bence abartıydı, gereksizdi ve ani bir çıkışın sonucuydu ama görünen de Kürtlere karşı savunduğun Atatürkçülük vs. idi.

Atatürk'ün Kürt Politikası diye başlık açıp Kürtlere ayrılıkçı pislikler demişsin.

http://forum.ateizm2.org/index.php?showtopic=27088&st=0

Yukarıdaki dayanıştığın Kürtçü üyeyle yaptığın şahane yazışmalar da var. Başlığı o açmış (bir put olarak mustafa kemal), sen de Allah ne verdiyse yazmışsın. Bugün Hacı'ya yaptığın gibi.

Onların ne pisliğini bırakmışsın, ne hainliğini ne de başka şeylerini.

http://forum.ateizm2.org/index.php?showtopic=26943&view=&hl=&fromsearch=1

N'oldu, kafana bir şey mi düştü de birden Kürt savunucusu oldun? Siz üç günde fikir değiştiriyorsunuz, ondan sonra da gelip burada millete akıl fikir, doğru öğretmeye kalkıyorsunuz.

O nedenle sizin gibileri ciddiye almıyor, saygı duymuyoruz işte. Doğrunuz yok, çabuk dönüyorsunuz. Güvenilmezsiniz.

Benim seyit rıza ile olan o günkü tavrım genel düşüncemi yansıtmaz.

Ben ayrılıkçı propagandalarla terör eylemi üretenlerin genel olarak fahişelik yaptığından dem vururken haddi aştım.Zaten atılma gerekçem seyit rıza'nın etkisinde kalınan moderasyon tarafından KÜRTlere karşı IRKÇILIK ve hakaret olarak nitelendi.Demek ki o günkü tavrım DOĞRU değildi.

Doğru ise NEDEN ATTINIZ?

Benim protestom daha çok terörizme ve bunu tetikleyen ayrılıkçı politikalara idi.Ama kürtleri tümden yaftalayan ifadelerim yanlış anlaşıldı.

Terör eylemi üretenler ve bunu besleyenler hala HAİNDİR HALA PİSLİKTİR.İnsan haklarına masum insanların yaşam haklarına ihanet etmişlerdir.VATAN denen kutsallaştırılmış toprak parçasına ihanetten bahsetmiyorum.

Konumuz Atatürk'ün siyasete yoğun bir şekilde alet edilmesidir.Ben buna şiddetle karşıyım.Günümüz sorunlarına Atatürk'le çözüm bulmakta ne oluyor?

Siz olayların kaynağını aynı görerek yanlış tahlillerde bulunuyorsunuz.

Evet değişirim ben, değil bir gün bir saatte değişirim.Kıyamete kadar sürecek savunulacak fikirlerim olsun da istemiyorum.

GÜVENMEYİNİZ.HAİN DEYİNİZ.NE DERSENİZ DEYİNİZ dilediğiniz alaycı yaftayı vurunuz ama bu sizi HAKLI olmaya taşımayacaktır.

Hacı'ya tavrım Hacı'nın hakettiği tavırdır.Varmı benim Hacı dışında çok sert konuştuğum birisi?Hacı admin kisvesi altında kendi düşüncelerin tehdit ve hakaretlerle dayatmaya kalkan bir şahıstır.Ve ettiği hakaretleri bunlar hakaret değil gerçekler diye savunacak kadar düzeysiz bir kişidir.

Benim de Hacı'ya yazdıklarım hakaret değil GERÇEKTİR.Böyle saçma zihniyete böyle karşılık verilir.

Saygılarımla,

tarihinde Alphabeta tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Freddie'ye verdiğin cevapta ne demiştin: Gerekirse darbeleri de savunabiliriz? Bu bağlamda Mücadelenin yöntemini dönemin tarihsel/siyasal/ekonomik koşulları belirler. Denizler, örneğin bir Hollanda'da, bir Yunanistan'da yaşasaydı(bugünkü elbette) silahlı mücadeleye girerlermiydi sence? Bir gerçeğin hakkını teslim edelim: Herhangi bir ülkede insanlar sosyal, ekonomik ve kültürel yönden geliştiği, daha az baskı gördüğü ve eşit muameleyle karşılaştığı oranda şiddet azalıyor. Bakın, ABD'nin geçmişteki aperteid benzeri faşist rejimiyle bugün ABD'deki adli suç oranlarının ciddi derecede yüksek olması tesadüf değildir mesela. Sadece bu da değil. ABD'nin küresel boyutta girdiği savaşlar, ciddi bir militarist propaganda ve kültür falan gibi etmenler vs suç oranlarını arttırıyor.

Bak olay bir iç savaşa döndüğü zaman belki bizim de şiddet kullanarak kendimizi koruma hakkımız olabilir. Darbe olsa olsa bu sınıfa girer. Ama unutma. Ben komunistler daha birşey yapmadan onları asalım keselim partilerini fikirlerini yasak edelim demiyorum. Ama komunistler organize bir şekilde şiddet yapıyorsa, ve ülkeyi planlı bir şekilde iç savaşa sürüklüyorsa, burda ne yapılmalı? Ülkenin polisinin alanına girer tabiki, ama çok kötüleşirse sıkıyönetim ilan edilemez mi? Tam bilmiyorum açıkçası zor bir soru. Ve dediğim gibi 12 eylül öncesi hakkında oturup adamakıllı araştırma yapmadım. Darbenin gerçekten gerekli olup olmadığını tam bilemem. Ama bir noktadan sonra belki de olabilir.

Peki sen ne diye Türkiye'deki komunist şiddet hareketlerinin "insanların sosyal, ekonomik, kültürel gelişmesi, daha az baskı görmesi, ve eşit muamaleyele karşılaşması" diye sıraladığın şartlar olmadığı için başladığını iddia ediyorsun? Türkiye sanki nasıl bir ülkeydi ki '80 öncesinde sanıyorsun? Ülke zaten kendini ta İnönü döneminde "ortanın solu" yoluna girmiş, '60 darbesini yapanlar arasında "milli demokratik devrime" inanmış şahıslar var, ve bunlar yaptıkları anayasayla vesaire ülkeyi iyice devletçi, ve işçi haklarını tanıyan vesair bir yola sokmuyorlar mı? Zaten ülkenin ekonomik yapısı ağırlıklı olarak devlet girişimleri ve müdaheleleri ile belirlenmiyor mu? O zaman ne diye bu üniversite gençleri ayaklanıyordu? Gerçekten de "baskı ve eşitsizlik" mi dertleri? Yoksa hemen dibimizdeki SSCB'nin yaydığı Bolşevik idealleri, ve devrimci şiddet doktrinlerine mi kapılmışlardı? Bu komunist grupların her biri kendini ya Stalinci, ya Maocu ilan etmemiş miydi? İstisnasız hemen hepsi Leninci ve "devrimci" değil miydi?

Örnek olarak da Amerika'da siyahların ayrımclığıa uğradığı '60 öncesi dönemle sonrası dönem arasında suç istatistiklerinde iyileşme olduğunu iddia ediyorsun. Buna göre baskı kalktığı için suç da azalmış. Ama bak ben Wiki'den Crime in the United States başlığında olaya baktım. Hiç de dediğin gibi değil. '60lardan itibaren suç oranlarında tam tersi yükselme var.

US_Violent_Crime_Rate.jpg

Bu yukardaki "şiddet suçları".

US_Property_Crime_Rate.jpg

Bu da "mal suçları" yani heralde gasp ve soygun.

Hem madem baskı ve eşitsizlik toplumda şiddet doğruyordu, Martin Luther King fenomenini nasıl açıklayacaksın? Kendi ağzınla Amerikan örneğini veriyorsun. O zaman Martin Luther King'in niye bir silahlı mücadele örgütü lideri değil de barışçıl, pasifist sivil itaatsizlik lideri olması olgusunu nasıl açıklayacaksın? Hem de gördüğün gibi gayet başarılı sonuç da alınıyor. Gandhi ise gene pasifist barışçıl mücadele ile başarılı elde eden ikinci büyük örnektir.

Yani sonuç olarak uyduruyorsun. Zaten sol ağırlıklı bir ülkede "devrimci şiddet" olaylarına girişmiş insanlar aslında buna şartların zorlaması ile falan değil, sadece inandıkları ideolojinin kendi öngördüğü mücadele yöntemi olarak bu yolu seçiyorlar.

Bir bakıma doğru... Türkiye gibi kontr-gerilla ve provokasyonların devletçe örgütlendiği, üstüne de ciddi bir faşizan paradigmanın ve asimilasyon süreçlerinin işletildiği koşullarda nerdeyse EL-HAKTIR. Bütün bunlar ekonomik gelir dağılımı, hak ve özgürlükler gibi konularla alakalı esasında. Gelir dağılımında belli bir seviye ve denge yakalanıp hak ve özgürlükleri arttırdığında şiddet geri plana itiliyor. Tersi olunca da şiddet öne çıkıyor.

Kontrgerilla'yı açıkça savunmuyorum burda ama adı üstünde zaten bu oluşum bir reaksiyon olarak ortaya çıkmıyor mu? Zaten komunist "devrimciler" şiddet eylemlerine girişip, örgütlü silahlı mücadeleye falan yapıyorsa, buna cevap olarak ve bunla mücadele etme yöntemi olarak kontrgerilla oluşumları kurulduysa, burda karşı tarafa ilk saldıran kontrgerilla ve devlet değil ki? Komunistler saldırıyı başlatıyor. Devlet de kendince önlem alıyor. Bu önlem belki yasaya aykırı vesair, burası ayrı. Ama saldırıyı ilk kim başlatıyor? Çünkü sen öyle anlatıyorsun ki sanki kontrgerilla olduğu için devrimci şiddet haklı hale geliyormuş gibi.

Hem ekonomik gelir dağılımının farklı olması niye örgütlü şiddet eylemlerini mazur çıkarsın? Gelir dağılımının farklı olması gayet doğal. Sovyetler'de bile araştırırsan 600.000 farklı maaş çeşidi varmış devletin belirlediği. Herkesin eşit ve aynı iş yapmıyor ki aynı da kazansın.

Hem "hak ve özgürlükler" derken komunistlerin kendileri buna ne kadar inanıyor? Mesela liberallerin gazete çıkarmasına, parti kurmasına ne kadar özgürlük tanınıyor komunist yönetimler altında? İnsanların iş kurmasına, ekonomik olarak girişimlerde bulunmasına, "üretim aracı" sahibi olmasına he kadar özgürlük tanınıyor? Bunlar Küba gibi yerlerde tanınmayan haklar. Ya peki Sovyetler'de ihlal edilen insan hakları? İnsanları ülke içinde sürgün etmeler, zorla esir kamplarında çalıştırmalar, ülke içi ve dışı seyahati yasak etmeler, ve daha karanlık dönemlerde uygulanan katliamlar ki en temel yaşam hakkının ihlalidir. O zaman sen "hak ve özgürlükler" derken neden bahsediyorsun?

Bir tür federal/konfederal yönetim modeli rahatlıkla uygulanabilinir. Bunun nüfusla falan alakası yok, hele günümüzün teknoloji şartlarında bahanesi de olamaz. Türkiye'yi düşündüğümüzde hele, demokrasi halkın katılımı değil, halkın katılmamasını esas alan bir tür ilüzyondur. Liberal demokrasi çoğulculuğu vs esas alır;ancak, basit bir yerel belediye başkanı olabilmek dahi belli miktarda para ve gücü gerektirir. Mesela ABD seçimlerinde belediyeler için bile ciddi meblağların döndüğünü okuduğumu hatırlıyorum.

Bence ütopik konuşuyorsun. Direk demokrasi mümkün değil. Ve bunun yerine parlementer demokrasi uygulanmasını da bir zorunluğun gereği olarak değil bir komplo olarak sunuyorsun. Bu senin ne kadar aklı başında düşündüğünü ortaya koyuyor. Sanki bazı gizli güçler insanların elinde iktidar olmasın diye kasten bu parlementer sistemi icat etmiş ve uygulatıyorlar! İlluminatti'ye falan da inanıyor musun? Ya da 2012'de dünyada meteor çarpacağına falan?

Seçimlerde para gerekmesi sadece reklam yapabilmek için gereklidir. Reklamını çok yaparsan, insanlara kendini daha iyi tanıtırsan seçilme şansın artabilir. Ama bu zaten belli ve mümkün siyasi görüşlerin hepsinin partileştiği bir durmda ne farkediyor ki? Mesela Amerika'da Demokrat partinin adayı Obama değil de Clinton olsa büyük bir fark olur muydu? Ya da Cumhuriyetçi partinin adayı McCain değil de Huckabee olsa çok büyük bir fark olur muydu? Sonuçta ülkenin sorunlarına temel olarak iki paradigma altında balış söz konusu. Bu paradigmalar da partileşmiş. Bu partilerin adayları zaten aşağı yukarı aynı fikirlere sahipler ve benzer uygulamalar yapacaklar. Uygulama aslında partinin uygulaması. Oy veren vatandaş da kendi bakış açısına uygun partiye oy veriyor. Zaten ortadaki sorunlara sonsuz sayıda farklı yaklaşım ve çözüm mümkün değil ki. 4-5 farklı paradigma olabilir belki. Bunların da hepsi partileşiyor, ve halktan farklı oranlarda destek alıyor.

Senin ütopik direk demokrasinde işler nasıl yürüyecek? Siz bol bol ortaya farklı marjinal fikirler atıyorsunuz ama bunun nasıl yürüyeceği hakkında fazla detay yok. Aynı Marx kendisi bol bol kapitalist düzen hakkında atıp tutmasına rağmen istediği komunist düzen hakkında "herkesin gücü kadar katıp herkesin ihtiyacı olduğu kadar alacağı düzen" falan gibi beylik laflar dışında detaylı bir program yazmış mı? Siz de şimdi "şöyle olabilir böyle olabilir, bak bilgisayarlar var" falan gibi genel laflar edip olayın ayrıntılarına dair birşey üretmedikten sonra, bu dedikleriniz mümkün olmasından şüphe eden bizler bu şüphemizde haklı olmaz mıyız?

Ludwig... Stalin'in ortalığı kırdığı dönemlerde ABD dikensiz gül bahçesi miydi? Aynı ABD değil mi açık bir faşist aperteid rejimi görünümünde olup da siyahlaraüçüncü sınıf vatandaş muamelesi yapan? Olguları sürekli bağlamlarından kopartıyorsun, dolayısıyla freddie'nin dediklerini de. Demokrasi denen şey, özünde bireyin katılımını sağlama amaçlıdır. Bu durumda, bireyin kendi yaşadığı bölgeye ilişkin geleceğini tayin etme hakkını neden sürekli belli figür ve sembollerle öteliyoruz ki? İnsanlık ilelebet serbest piyasa eksenli liberal sisteme mahkum mudur? Sence bunu da aşabilecek bir şey kurguluyamaz mı? Bence demokrasi, gerçek anlamına elitist bir bürokrasi ve teknokrat sınıfından kurtulup belediyelerde hatta mahallelerde tezahür edebildiği zaman ulaşacaktır. İnsanlık sınırları kalkmış federe bölgelere ulaşana kadar savaşlar ve cinnetler sürecektir. Ordular ve polisler lağv edilene, devlet dediğimiz bürokratik yapı yetkilerini yerel temsilcilere devredene kadar sürecektir kaos ve çatışma.

Gene ütopik çocukça laflar. Polis, devlet, bürokrasi falan lağvedilecekmiş. Peki işler nasıl yürüyecek? Büyülü bir şekilde heralde.

Hem "insanlık ilelebet serbest piyasa eksenli liberal sisteme mahkum mudur, bunu aşabilecek birşey kurgulanamaz mı" ne demektir? Bu sistem niye "aşılmalı" ki? Nereye aşıyorsun? Sen hala olaya Marxçı önyargılarla bakıyorsun. Buna göre tarihin bir gelişme çizgisi varmış. Kölelik > Feodallik > Kapitalizm > Sosyalizm > Komunizm. Dünya ve evren öyle bir şekildeymiş ki insan toplumu zorunlu olarak bu evrelerden geçermiş, ve bu evrilme her bir sonraki sistemin bir öncekiden hem daha gelişmiş hem daha iyi olmasıymış. Buna göre de bir liberal sistemde şu an aşılması gereken bir evredeyiz.

Peki ben Marx'ın bu iddasını reddedersem ne olacak? Sonuçta bu dediği şeyi matematik gibi ispat falan mı etmiş? Yoksa kuvvetli altıncı hissi falan var da ona mı dayanıyor? Belki de "diyalektik" denilen gizemli büyülü güce ermiştir!

Hem siz nasıl materyalistsiniz ki dünyanın öyle bir şekilde olduğuna, ve doğanın üreteceği insan toplumunun evrelerden geçip hep daha üstün ve daha iyi bir sisteme evrileceğine, ve sonunda mükemelle ulaşacağına inanıyorsunuz? Yani bu aslında gayet idealist bir görüş. Biliyorsun evrim teorisinde de biyologlar insan türünün diğer türler arasında daha üstün ve daha mükemmel, ve evrimin amacı olduğu falan gibi fikirleri reddederler. Onlar türleri bir hayat ağacı şeklinde tasavvur ederler. yoksa bir merdiven şeklinde değil: en altta böcekler, ortada memeliler, en üstte de insanlar! Meğerse evrimin amacı insan denilen varlığı ortaya koymakmış. En mükemmel tür de insanmış. Bunlar bilimsel değil. Ama 19. yüzyılda bu tarz görüşler yaygındı. Belki Marx da biraz bu tarz görüşlerin etkisinde kalmıştır. Sonuçta "diyalektik" fikrini de idealist Hegel'den almıyor mu? İdealizmden belli bir derecede etkilenmişliği yok mu?

Sonuç olarak ben liberal sistemin hiç de aşılması gerektiğini düşünmüyorum. Liberal sistem demek temel kabul ettiğimiz hak ve özgürlüklerin yaşam bulduğu sistemdir. Sen "hak ve özgürlükler" derken toplum adına çalıştırılmaya mecbur edilmeme, mal sahibi olma, iş kurma ve insanlarla ticari ilişkilere girme (işçi çalıştırma dahil) olmak üzere zaten bu temel hakları kabul etmiyorsun. Ama bunlar bugün "hak ve özgürlükler" derken dünyanın çoğunluğu tarafından kabul edilen haklardır, ve pek çok ülkenin yasalarında yerini bulmuştur. Yeni değil, insanlık kadar eskidirler.

Hem sen bu "sınırlar kalkıp insanlık federe bölgeler olana kadar savaşlar devam edecek" falan derken bu işaret ettiğin "soruna" yardımcı olmak için bir cephe de komunistler mi açıp savaş ilan etsin diyorsun? Sonra da eğer muvaffak olup iktidarı ele geçirirlerse insanların kafasına vura vura bunları bireyci değil toplumcu yaşamaya alıştıracaklar, ve insanların milli farklılıklarını yokedecekler falan. Ütopik olması bir yana bu nasıl bir despot zihniyettir?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...