Jump to content

İkinci Cumhuriyetçiler ve Emre Kongar


Recommended Posts

Haydi bre pehlivanlar nerelerdesiniz..Gidin biraz daha inceleyin aparttığınız köşe yazılarını ama bulamazsınız çünki üfürükten teyyaredir yazdıkları.

Evet bekliyorum, Osmanlı^daki egemen büokrat yapı devam etmiş diyorlar kim, hangi yyapı devam etmiş somutlaştırsınlar??

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 48
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

bak mesela dersim'e medeniyet getirirken toprak reformunu neden getirmediler?toprak reformu yapılmalıydı yapılmadı.

Toprak reformunun uygulanamama nedenleri arasında mecliste doğudan gelen milletvekillerinin bunu isteyen önerge vermemeleridir. Çünkü bu gelen milletvekillerinin çoğu zaten orada hatırı sayılır aileden geliyorlardı, bunlar kendi dallarını kesmek isterler mi?

Bunu tabi ki istemeyeceklerdi?

Atatürk sonrası İnönü toprak reformunu tüm Türkiye'de uygulamak için çabalar harcadı Türkiye'nin heryerindeki toprak ağaları ne yaptılar ne ettiler hükümet oralardan ele etek çekince yine köylüye verilen toprakları kokrutarak aldılar.

Menderes döneminde zaten toprak reformuna Menderes karşıydı kendisi az falan değil aşırı ABD'ciydi. İnönüyü takmıyordu toprak reformu konusunda. Ve istediği de oldu toprak reformu yapılmadı O'nun döneminde de.

her türlü örgütlenmeye izin verilmeliydi, o da yapılmadı.

Her türlü örgütlenme derken bu örgütlenmelerin özgürlüğü nereye kadardır?

yani bir yozgatlılar kıraathanesinin kurulması bile yasak, uygulanan baskıyı görebiliyor musun?

Yozgatlılar kıraathanesi kurulursa ne olacak, kurulmasa ne olacak?

Gözünüzde iyice büyütmüşsünüz yasağı. Burada çatır çatır Karadenizliler lokalleri, Diyarbakırlılar dernekleri kuruluyor onlara izin veriliyor da Yozgatlılar kıraathanesinin kurulmasına izin verilmiyorsa ben o derneği kurmak isteyenin sahibine karşı bir yaptırım olduğunu düşünüyorum.

laiklik adına saçma sapan yasaklamalar da yapılmamalıydı vb. diye uzar gider bu.

Her şeyin veya bu yazdığın yasakların laiklik adına yapıldığını nereden biliyorsun, kanıtın nedir?

Link to post
Sitelerde Paylaş

osmanlıdaki bürokratik egemen yapı olduğu gibi duruyor.sürekli darbeler yapıp duranları söylüyorum.değişiklik oldu elbette.fakat bu değişiklik devletlileri angaje ediyor,halkı değil.bak zaten osmanlı 3. selim'den beri kapitalizm karşısında batıcı, taklitçi bir yapı içine girmişti.cumhuriyet dediğimiz şey bunun son ayağıydı da diyebiliriz.

abuzzer anlat bize şu bürokratik egemen yapıyı..

Osmanlıdaki .......... bürokratik unsurları cumhuriyetle de birlikte devam etmişlerdir- hadi yavrum bekliyorum seni.

Link to post
Sitelerde Paylaş

abuzzer anlat bize şu bürokratik egemen yapıyı..

Osmanlıdaki .......... bürokratik unsurları cumhuriyetle de birlikte devam etmişlerdir- hadi yavrum bekliyorum seni.

ordu dedik ya adam.sen nerenle okuyorsun benim yazılarımı.osmanlıdaki bürokratik yapı aynen devralındı ama direksiyondakiler değişti sadece.yani bir padişahsız padişahlık rejimi oluşturuldu.

Link to post
Sitelerde Paylaş

ordu dedik ya adam.sen nerenle okuyorsun benim yazılarımı.osmanlıdaki bürokratik yapı aynen devralındı ama direksiyondakiler değişti sadece.yani bir padişahsız padişahlık rejimi oluşturuldu.

Dııııııııııııııııııııııııııt...yanlış..

Koçum benim, bu nasıl bir mantıktır..Bürokratik yapı kalmış kumandanları değişmiş..Peki Çarlık Rusyasını yıkan bolşevikler de mi aynı durumda? Onlarda da ordu devam etti ama kumandanlar değişmedi mi?

ya da sizle TÜrkiye'de turuncu devrim yapsaınz orduyu ve devlet kuırumlarını fesh edip antik yunan site devleti modeli mi uygulayacaksınız..

Darbe yaptılar dediğin İttihatçılar mı? İttihatçılar zaten tasfiye edildiler abuzerim kadayıfım..İttihatçı mı kaldı ulan devlette..Suikast bahanesiyle sildi süpürdü adamları, Enver'i de ülkeye sokmadı.

Abdulhamit istibdadı ve 31 mart ayaklanması neyin nesiydi peki? demokratik hareketler miydi? Bunları yıkıp da ülkeye pek çok demokratik denilebilecek hukuk ve hakkı kimler getirdi..Darbeci dediğin İttihatçılar..

Peki sizin şu çok sevdiğiniz Abdulhamit devrini bitirmek için ülke çapında kimler greve gitti? İşçiler..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dııııııııııııııııııııııııııt...yanlış..

Koçum benim, bu nasıl bir mantıktır..Bürokratik yapı kalmış kumandanları değişmiş..Peki Çarlık Rusyasını yıkan bolşevikler de mi aynı durumda? Onlarda da ordu devam etti ama kumandanlar değişmedi mi?

ya da sizle TÜrkiye'de turuncu devrim yapsaınz orduyu ve devlet kuırumlarını fesh edip antik yunan site devleti modeli mi uygulayacaksınız..

Darbe yaptılar dediğin İttihatçılar mı? İttihatçılar zaten tasfiye edildiler abuzerim kadayıfım..İttihatçı mı kaldı ulan devlette..Suikast bahanesiyle sildi süpürdü adamları, Enver'i de ülkeye sokmadı.

Abdulhamit istibdadı ve 31 mart ayaklanması neyin nesiydi peki? demokratik hareketler miydi? Bunları yıkıp da ülkeye pek çok demokratik denilebilecek hukuk ve hakkı kimler getirdi..Darbeci dediğin İttihatçılar..

Peki sizin şu çok sevdiğiniz Abdulhamit devrini bitirmek için ülke çapında kimler greve gitti? İşçiler..

abdulhamit'i niye seveyim ki ben?ne diyorsun sen ya?evet sovyetlerde de durum benzer.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 1 month later...

biz de neler olmuş sıralamaya gerek yok geldiğimiz noktada aynen yine adnan menderes ismet inönü rekabeti, arada yaşananlar faso fisoymuş meğer bir adım ileri gidememişiz ki

Şunu da ekleyelim, daha 1980lerin ortasına kadar saçları bitlenmesin diye 3 numara ile traş edilen askerler ve öğrenciler. Afrika düzeyinde yaşanan bebek ölümleri, Hemoroit ameliyatı dahi yapamıyacak düzeyde olan hastaneler. İstanbul'daki yakınlarını aramak için saatlerce santrallin bağlanmasını bekleyen yığınlar, balık sırtı daracık şehirler arası yollar, gaz kuyrukları, yamalı elbiseler o ilkel su kesintileri, gaz bidonlarıyla su çeken şehir kadınları, ısınmak için tezek toplayan gettolar. Bitli memurlar, elektiriğin olmadığı şehirler. Yaw! Şehrin kıyısındaki köylere bile elektrik 1988 yılında ulaştı. Tuvaletsiz kasabalar, tuvaleti var ama suyu yok şehirler. "ekmek yoksa b.k yiyin" terraneleri.

Ve Cem Karaca'nın o dönemleri anlatan güzelim ihtarnamesi:

"Çeken türk halkı

Çekilen siz, siz, siz

Konu, bal gibi bilirsiniz

Çöl, çöl, çöl, çöl, çöl, çöl babo

Su yok, yol yok, derman yok

Kum, kum, kum, kum, kum, kum babo

Kum gibi dert var derman yok

Vazgeçtik cennet yolundan

Ölsek yunmaya suyumuz yok . de lan

Kağnılar kaza yapmazlar

Trafikten ölemem ki

Gel efendim gel gel gel

.."

İşte bu, Daha düne kadar bu ülke böyleydi. Devrim, çağdaşlık falan hikaye..

tarihinde Ruslan_Chagaev tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Şunu da ekleyelim, daha 1980lerin ortasına kadar saçları bitlenmesin diye 3 numara ile traş edilen askerler ve öğrenciler. Afrika düzeyinde yaşanan bebek ölümleri, Hemoroit ameliyatı dahi yapamıyacak düzeyde olan hastaneler. İstanbul'daki yakınlarını aramak için saatlerce santrallin bağlanmasını bekleyen yığınlar, balık sırtı daracık şehirler arası yollar, gaz kuyrukları, yamalı elbiseler o ilkel su kesintileri, gaz bidonlarıyla su çeken şehir kadınları, ısınmak için tezek toplayan gettolar. Bitli memurlar, elektiriğin olmadığı şehirler. Yaw! Şehrin kıyısındaki köylere bile elektrik 1988 yılında ulaştı. Tuvaletsiz kasabalar, tuvaleti var ama suyu yok şehirler. "ekmek yoksa b.k yiyin" terraneleri.

Yalan ve yanlış dolu bu iletiyi yanıtlamadan bırakmayacağız elbette. Arkadaş öyle bir üfürmüş ki, bunları okuyan biri 1988 yılına kadar Osmanlı'dan bu yana hiçbir şeyin değişmemiş olduğu sanısına kapılır. Zaten onun amacı da bu. Devrimlere b.k atmak. Aşağıdakileri okuyunca cumhuriyet devrimine atılmaya çalışılan bu pisliği, utanmadan yalan söyleyenlerin ağzına tıkma ihtiyacı duyacaksınız.

"Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu 1923 yılında, kurulu güç 33 MW ve yıllık üretim 45 milyon kWh iken; 1935 yılına gelindiğinde, kurulu güç 126.2 MW, üretim ise 213 milyon kWh, elektriklenmiş il sayısı ise 43'tür.

Bu veriler 1935 yılına ait. Peki ya 1923'ten önce elektrik üretimi ne durumdaydı?

Hemen yanıtlayalım: Tarsus'ta 1902'de kurulan hidroelektrik santralinin 2 kW'lik dinamosu dışında elektrik üretimi yok idi. Şehirler tümüyle elektriksizdi. İstanbul'a (Kadıköy) bile ilk elektrik 1928 yılında geldi.

Elektrik üretiminin yıllara göre gelişimini, istatistik bilgiler ışığında aşağıda verdiğim linkte inceleyebilirsiniz. Ben sadece yukarıdaki yalanlara yanıt niteliğinde birkaç istatistik veri aktaracağım.

"... Bu tarihte (yani 1970 yılında) de kurulu güç 2234.9 MW, üretim ise 8 milyar 623 milyon kWh seviyelerine yükselmiş, ilk 380 kV "Enerji Nakil Hattı" sisteme dahil edilmiştir. 1970 yılında elektriklenmiş köy sayısı % 7'ye ulaşmıştı. 1972 yılında, Türkiye’nin o güne kadar ki en büyük baraj ve HES'i olan Eskişehir yakınlarındaki 300 MW gücündeki Gökçekaya Barajı ve HES ile yine en büyük termik santral projesi olan Seyitömer Termik Santralı devreye alınmıştır. 1975 yılında Fırat Nehri üzerindeki inşaa edilen Keban Barajı, 1330 MW'lık kapasitesi ile o yıla kadar kurulan tüm barajlı santralerin toplamından daha büyük kurulu güce sahipti."

Devam edelim ve 80'lere uzanalım:

"Türkiye kurulu gücü 1980 yılında 5118.7MW'a üretimi ise 23 milyar 275 milyon kWh kapasitesine ulaşmıştır. 1982 yılında Belediyeler ve Birliklerin ellerindeki elektrik tesisleri TEK'e devredilmiştir. Bu tarihten itibaren de enerjinin üretimi, dağıtımı ve satışları bu kurum (TEK) tarafından yapılması sağlanmıştır. Bu dönemde de Türkiye'nin kurulu gücü 6638.6 MW, üretimi ise 26 milyar 552 milyon kWh olarak gerçekleşmiş, bu yıl elektriklenmiş köy sayısı % 61'e ulaşmıştır"

Yani 1988'yılına kadar büyükşehirlerin yakınındaki köylerde bile elektrik olmadığı külliyen YALANDIR!

Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye'de_elektri%C4%9Fin_tarihi

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yalan ve yanlış dolu bu iletiyi yanıtlamadan bırakmayacağız elbette. Arkadaş öyle bir üfürmüş ki, bunları okuyan biri 1988 yılına kadar Osmanlı'dan bu yana hiçbir şeyin değişmemiş olduğu sanısına kapılır. Zaten onun amacı da bu. Devrimlere b.k atmak. Aşağıdakileri okuyunca cumhuriyet devrimine atılmaya çalışılan bu pisliği, utanmadan yalan söyleyenlerin ağzına tıkma ihtiyacı duyacaksınız.

"Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu 1923 yılında, kurulu güç 33 MW ve yıllık üretim 45 milyon kWh iken; 1935 yılına gelindiğinde, kurulu güç 126.2 MW, üretim ise 213 milyon kWh, elektriklenmiş il sayısı ise 43'tür.

Bu veriler 1935 yılına ait. Peki ya 1923'ten önce elektrik üretimi ne durumdaydı?

Hemen yanıtlayalım: Tarsus'ta 1902'de kurulan hidroelektrik santralinin 2 kW'lik dinamosu dışında elektrik üretimi yok idi. Şehirler tümüyle elektriksizdi.

Devam edelim ve 80'lere uzanalım:

"Türkiye kurulu gücü 1980 yılında 5118.7MW'a üretimi ise 23 milyar 275 milyon kWh kapasitesine ulaşmıştır. 1982 yılında Belediyeler ve Birliklerin ellerindeki elektrik tesisleri TEK'e devredilmiştir. Bu tarihten itibaren de enerjinin üretimi, dağıtımı ve satışları bu kurum (TEK) tarafından yapılması sağlanmıştır. Bu dönemde de Türkiye'nin kurulu gücü 6638.6 MW, üretimi ise 26 milyar 552 milyon kWh olarak gerçekleşmiş, bu yıl elektriklenmiş köy sayısı % 61'e ulaşmıştır"

Yani 1988'yılına kadar büyükşehirlerin yakınındaki köylerde bile elektrik olmadığı külliyen YALANDIR!

Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye'de_elektri%C4%9Fin_tarihi

Halen grogi durumdasın değil mi?

Diğer başlıktaki ezikliğinin acısını unuturmak için son bir gayretle gard almışsın ama nafile nefesin yetmemiş, sadece nefes olsa üzülmem feleği şaşmış bir vaziyette benin senin gibiler için kullandığım o " Arkadaş öyle bir üfürmüş ki" lafımı utanılacak bir taklitle bana karşı kullanmışsın.(önce patent hakkına saygı:)) neyse,

Laflarına gelirsek: Ben 12 Eylül öncesini hayal meyal hatırlarım yani o yoksunluğun ve yoksulluğun canlı tanığıyım senin gibi resmi tarih yalanlarıyla beynim yıkanmamış. Ekmek almak için fırın kuyrukları, öğrencilerin elbiselerindeki yamalar, kahreden sussuzluğumuz, açlığımız, fakirliğimiz ve bitlerimizle memur, köylü,öğrenci, asker hepsi bitleriyle nasıl karasabana koşulduğunu bilirim ve o kağnılı karabasanlı günler bu ülkenin en sert gerçeğidir. Vikipediadaki beyin yıkama seansları bu gerçeği örtemeyecektir.

Daha önce de sana tavsiyede bulundum Avrupanın insanlığa verdiği en büyük miras olan "kuşkulu düşünce"den azıcık da olsa nasibini al. Bu nasip seni grogiden de cehaletten de kurtaracak en büyük ışığın olacaktır.

Bu ülke bir gün "kimi kime gammazlamalı, amirin gözüne nasıl girmeli" kurnazlığından elbet sıyıracaktır ama bu sıyırma çağdışı görüşlerle değil doğurgan düşüncenin meyveleriyle olacaktır.

İşim acele akşam görüşürüz..

tarihinde Ruslan_Chagaev tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Atatürk diye biri çıktı bizi Batı'lı devletlerden uzaklaştırdı.Biz Osmanlı İmparatorluğu olarak Avrupa'nın Asilzade devletleri ile yakın olmak istiyorduk.Osmanlı Batı'lıdır.Ama Atatürk bu ülkeye saçma sapan şeyler getirdi.Bize yardıma gelen İngiliz ile Fransız ordularını durup dururken kovdu,Misafirperverliği bile yok adamın.Padişahımızı ülkeden kovdu ama İngiltere bütün bu olanlara rağmen hala dostumuzdu,Padişahımız Vahdettin'i ülkesine aldı.

tarihinde BATICILIK tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Halen grogi durumdasın değil mi?

Diğer başlıktaki ezikliğinin acısını unuturmak için son bir gayretle gard almışsın ama nafile nefesin yetmemiş, sadece nefes olsa üzülmem feleği şaşmış bir vaziyette benin senin gibiler için kullandığım o " Arkadaş öyle bir üfürmüş ki" lafımı utanılacak bir taklitle bana karşı kullanmışsın.(önce patent hakkına saygı) neyse,

Laflarına gelirsek: Ben 12 Eylül öncesini hayal meyal hatırlarım yani o yoksunluğun ve yoksulluğun canlı tanığıyım senin gibi resmi tarih yalanlarıyla beynim yıkanmamış. Ekmek almak için fırın kuyrukları, öğrencilerin elbiselerindeki yamalar, kahreden sussuzluğumuz, açlığımız, fakirliğimiz ve bitlerimizle memur, köylü,öğrenci, asker hepsi bitleriyle nasıl karasabana koşulduğunu bilirim ve o kağnılı karabasanlı günler bu ülkenin en sert gerçeğidir. Vikipediadaki beyin yıkama seansları bu gerçeği örtemeyecektir.

Daha önce de sana tavsiyede bulundum Avrupanın insanlığa verdiği en büyük miras olan "kuşkulu düşünce"den azıcık da olsa nasibini al. Bu nasip seni grogiden de cehaletten de kurtaracak en büyük ışığın olacaktır.

Bu ülke bir gün "kimi kime gammazlamalı, amirin gözüne nasıl girmeli" kurnazlığından elbet sıyıracaktır ama bu sıyırma çağdışı görüşlerle değil doğurgan düşüncenin meyveleriyle olacaktır.

İşim acele akşam görüşürüz..

Benim yalancılarla görüşecek birşeyim olamaz. Yalanını yüzüne vurunca nasıl da hezeyanların dökülmeye başladı birden bire.

Bunları yazarken yüzün hiç kızarmadı mı ha?

Biz burada yalancıları herkes teşhir ve utanmazlıklarıyla da mahkum ederiz.

Herkes gördü senin nasıl bir rezil olduğunu.

İşin bitti Ruslan!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Benim yalancılarla görüşecek birşeyim olamaz. Yalanını yüzüne vurunca nasıl da hezeyanların dökülmeye başladı birden bire.

Bunları yazarken yüzün hiç kızarmadı mı ha?

Biz burada yalancıları herkes teşhir ve utanmazlıklarıyla da mahkum ederiz.

Herkes gördü senin nasıl bir rezil olduğunu.

İşin bitti Ruslan!

Hem yalancı dediğin insanın iletisine(ki seninle bir alakası yokken) saldırıp cevap veriyorsun hem de işim olmaz diyorsun, işte bu tavır yurdum insanının sahip olduğu şark kurnazlığının alışıla gelmiş huyudur.Bu huy künyene kazındığı için değişmesi çok zor.

Ama ben yine de deneyeceğim çünkü projelerimi öyle yarım bırakmam...

Aslında senin işinin olmadığı şey yeni öğrendiğin bilgilerin sende yapdığı dumur devriminin dayanılmaz halidir. Devrimler sadece ülkelerde olmaz kişilerde de olur ve maalesef yeni olana alışmak eski alışkanlıkları sürdürmekten daha zordur. Bu yüzden eski tercih edilir ve yine bu yüzden gericilik pirim yapar(bazıları dindarlara gerici der, hayır gericiliğin dini imanı yok o çağdaş sandığımız bir çok alınlarda aslında betondan tanrılara kulluğun zırhı vardır).. Su içre yaşamasına rağmen o suyun farkında bile olmayan balıklar misali bu ülkede yaşamana rağmen, ülke hakkında en ufak bilgi birikimin yok. Köylere ne zaman elektrik çekildiğini ülkenin o bitli halini belki de sen daha doğmadan evvel(ki biyolojik yaşını bilmiyorum iletilerinde esen havadan edindiğim tahmin) bizzat gördüm. Askerlerin ayaklarındaki yırtık potinler, bitlenmeye karşı kökünden kazınan saç traşı, zavallı öğrencilerin kar altında yırtık, bitli ve öksüz duruşları, devlet dairelerinin kömür yokluğundan kış tatillerini, kömür yokluğundan okul tatillerinin hepsini gördüm. Hem de çok uzak tarih değil daha 27 sene önce. 1970lerde meclisin bile elektriği kesildiği bir gerçek hem de görüşmeler esnasında. Bulgaristana 2 kilovat enerji için yalvar yakar olunurdu. Ya daracık asfalt yollara, olmayan kaldırımlara, orta refüj yoksunu caddelere. Bu nehirler zengini ülkenin koca koca şehirlerinde su kesintisine ne denilir? Cami avlularında bidonlarla evlerine su çeken yurdum insanı, geri kalmışlığın belirleyici unsurlarından olan ve tüm dünyada yok olmasına rağmen Türkiyede yıllarca devam eden veremden, sıtmadan, koleradan kanalizasyon suyundan tuvaletsiz kentlerden b.klu sulardan, elektriksiz kentlerden ve ona bunu layık görüp ülkeye patinaj çektirten zümreden çok çekti.

İmdi senin iletine bakalım: "

Biz burada yalancıları herkes teşhir ve utanmazlıklarıyla da mahkum ederiz.

Herkes gördü senin nasıl bir rezil olduğunu.

İşin bitti Ruslan!"

Bu ağız çoğu kişiye tanıdık gelecektir zira bu ağız tükenmişliğin resmidir. Bu ağız mahhale kavgalarında saç baş yolanların ağzıdır.. Şimdi de tükenmişliğin resmi olur mu diyecekler, evet olur..

tarihinde Ruslan_Chagaev tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Iste böyleee,

Sen 1980 lerden döktürüyorsun.

Ben sana 2009 dan anlatayim birazda,artik kücük dilinimi yutarsin yoksa buyuk dilinimi orasini bilemem.

Ilimizin sosyal sigortalarina bir iadeli Tahutlu mektup yazdim.

Dedimki bir yanlislik olmus hanimin parasi geri gitmis, onu lütfen su bankaya gönderiniz.

Bulundugum yerle ilin arasi 93 km.

Aradan bir ay gecti habar yok.

Gittim postahaneye,dedimki siz bizimle dalgami geciyorsunuz?

Hayirdir ne oldu?

Bir ay önce benburdan iadeli tahutlu mektup attim hala yanit yok.

Bir bakiyim dedi memur,efendim mektup sosyal sigortalarada falancaya teslim edilmis.

Bana niye teslim ettigineze göre yanit vermediniz?.

Ben bu mektubu teslim edildimi bana habar veresiniz deye para ödemedimmi?

Efendim,yan yatti camura batti.

Arkadas ,ben yanyatti camura batti dinlemem deyip müdüre ciktim.

Efendim dilekce ver demesinmi haspa.

Müdürle bir gürültü sorma gitsin.

Il postanesinin müdürüne telefon edip nedenini sordum.

Efendim mektuplarin yanitini biriktiriyorlarmisda Toptan bildireceklermis.

Arkadas dedim,bir aydir bekliyorum yanitini 93 km ötedesiniz,uyuyormusunuz siz?

Efendim gönderelim yanitini,iki haftada öyle bekledik yaniti geldi,Tam bir bucuk ay sonra.

Iki ay sonrada sosyal sigortalardan geldi hanimin mektubuna yanit,

Efendim mektubu onlara deyilde Ankara sosyal sigortalara göndereceksin demezlermi?

Haydi bir dilekcede Ankaraya.

Bir aydaha sonra ilimizin sosyal sigortalarindan bir mektup daha,mektubunuzu Ankara sosyal sigortalarina ilettik.

Gelde agzindaki baklayi cikaripda kalayi basma.

Bu ücüncü aydi.

Haydi il sosyal sigortalarini arar birde onlarla kapisirsin.

Yahu dedim,siz memurlukmu yapiyorsunuz,yoksa insanlarla alaymi ediyorsunuz.

Siz demedinizmi bize deyil Ankaraya yazacaksin dilekceyi.

Bende yazip gönderdim.

Siz sonradan size gönderdigimiz mektubu madamaki mecburiyetiniz yoktu niye gönderdiniz.Madaki gönderecektiniz,neden zaman kaybima neden oldunuz?

Bir sürü tantanana il sosyal sigortalarla.

Bir sürü tantanada Ankarayla 7ay üzerine mektubunuz isleme kondu diye mektup geldi.

Hala,hala daha para hesaba yatirilmadi.

Tam dokuz aydir.

Hani basbakan pom pom attiydi.Görevlerini dogru dürüst yapmayanlar cezalandirilacakti.

Eskiden bir haftada aldigimiz yanit alti haftaya cikmistir.

Kendisi ,otel icin ankara müracaat ettim 3 yil sonra yanit aldim ,otelinde projedeki pilani deyistirmislerdi sikayet etmisti,Istanbul belediye baskaniykan.

Bu ARAP KAFASIYLA Türkiyede isler yürümez.

Bu Arap hurmasi,bizi SARSAK etmistir.

Allahim koca memeli bir kari ver

Allahim pala biyihli bir koca

Allahim Ineyime süt

Tarlama mahsül

Gelinime bir erkek cocuk.

Ulan dümbelek,Tanri sana USU ot otlayasin deye deyil,ihtiyaclarini kelleni calistirip sahip olasindeye vermedimi?

Batililar Gotlarindan birsey istemiyorlar ama Herseyleri var.

Siz camilerde ortaligi yikiyorsunuzda sizi duyan falanyok.

Islam Alami ACLIKTAN ,birbirini yemekten bitmistir.

Bunu görüp, ne zaman anlayacaksiniz, BOSUNA KÜREK CEKTIGINIZI?

Peski ne pessssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssssss.

Tolonbeg

Link to post
Sitelerde Paylaş

Iste böyleee,

Sen 1980 lerden döktürüyorsun.

Ben sana 2009 dan anlatayim birazda,artik kücük dilinimi yutarsin yoksa buyuk dilinimi orasini bilemem.

Ilimizin sosyal sigortalarina bir iadeli Tahutlu mektup yazdim.

Haklısın! Halk, bitli memurlardan çokçekti, çözüm olarak özelleştirme görülüyor. Ama o da çalışanı iliklerine kadar çalıştırıyor yani anlıyacağın iki ucu b.klu değnek.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tolonbey,

Sen tartışmayı başından takip etmedin sanırım. Bu adam yalan yanlış verilerle cumhuriyet devrimleri falan hikaye, memlekette değişiklik, kalkınma, hizmet devrimlerle olmadı demeye getiriyor. Onun derdi bu sonucu kanıtlamak, ama bir bakıyorsun ki adamın iddia ettikleri külliyen yalan. Yüzü kızarmadan yalan söylediğini çıkarıp en güvenilir istatistiklerle yüzünü vurunca da iyice çirkefleşiyor; binbir türlü laf oyunuyla, afedersin karhane karılarının diliyle pislik kusup duruyor.

Lütfen iletileri baştan itibaren oku ve olup biteni kendi gözünle gör. Sene 1988'e kadar büyük illerin yakınındaki köylerde bile elektrik yoktu diyor. Çıkarıp koyuyoruz: diyoruz ki bak arkadaş, sene 1982'de köylerin %61'ine elektrik ulaştırılmış. Sene1988 yılına kadar bu oranın en az %70-80 olacağını da öngörmek gayet mantıklı olduğuna göre iddiası asılsız (yalan) çıkıyor. Eeee bunda da ben yanılmışım, haklıymışsın diyecek adamlık olmadığı için, başlıyor edebiyata. Hal böyleyken bana kalkıp tükenmişliğimden dem vuruyor. Üstüne üstlük bir de orta yaşlı, olgun ve aklı başında bir adam olduğu imaları var bu ucubenin. Şimdi sen söyle, bu fiilin adı nedir sözlükte?

Savunmasına bakacak olursan - böyle bir rezaletin üzeri örtülemeyeceği zaten açıktır - ben diyor, kendi gözümle gördüm, elektrik ,yok idi, istatistiklere değil bana inanın diyor yani. Sanki bu vatandaş binlerce köyün hepsini tek tek gezmiş ve elinde ajanda istatistik tutmuş... Bu andavallıya göre biz bu ülkede hiç yaşamadık, uzaydan ışınlanıp da geldik anasını satayım. Şu kadar yazdığıma bile değer mi bu hezeyanlar, komedi mi desem, ruh hastalığı mı desem, inan ben de şaşırdım...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...