Jump to content

"Değer" Nedir?


Recommended Posts

Faithnomore, senin üstteki yazını yanıtlamıştım ama görmedin galiba, bir önceki sayfada kaldı.

okudum freddie ama sanırım senin ilk iletini okuyunca mutlu olan arkadaşlar var bence yanlış anlayan sadece ben değilim bir düzeltme yazısı daha yazmalısın gibi geliyor:)

son iletimde sadece sana değil de genele dair şeyler de yazdım o yüzden hatırlatmak istedim..cevabı olan varsa gözden geçirsin bakalım bekliyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 302
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Albatross, bugün yediğimiz meyveler, hayvanlar, tahıllar vs. biz onları yapay seçilimle daha iyi hale getirmeden de doğada bulunuyorlardı. İnsanlar ve ataları da bunları on binlerce yıldır tüketiyorlar.

Değer de emek de ''üretim süreçleri'' ile alakalı kavramlarsa meyveler, tahıllar ve hayvanların doğada bulunmasıyla ''üretilmesi'' farklı durumlardır. Doğada bulunan her şey öncelikle bir ''potansiyel''dir. İnsan bilgisi ve bilme olanakları sürekli gelişiyor; bugün bizim için herhangi bir şey ifade etmeyen potansiyel bilgilerimizin gelişimine bağlı olarak yarın çok şey ifade edebilir. Mevzu bahis olan üretim süreçleri ve bu süreçlerde yaratılan ekonomik ''değer''in paylaşımı/bölüşümü sorunu ise doğada mevcut potansiyellerle üretim süreçlerinde farkedilmiş/yaratılmış dolayısıyla bir değer dönüştürülmüş potansiyellerin birbirinden ayrı değerlendirilmesi gerekmez mi? Bu sayede tartışmamız giderek daha da somutlaşacaktır.

Takasın, ticaretin falan da oldukça eski olduğunu sanıyorum. Emek olmadan da değer olur. Bir insanın doğası gereği yiyecek, içecek, barınak vs.ye ihtiyaç duyması ve bu bağlamda doğadaki bazı şeylere değer atfetmesi gibi şeylere de emek demek kanımca oldukça zorlama olur. O mantıkla tüm canlılık emek veriyor; bitkiler, hayvanlar, hatta bakteriler vs. bile emek veriyorlar. İfade edemeseler de birçok canlı bir şeylere ihtiyaç duyuyor, hatta biraz gelişkin canlılar aralarında iş bölümüne, çeşitli kurallar ile düzenlenmiş paylaşımlara falan da gidiyorlar. Emeği bilinçli insan eylemleri için kullansak daha mantıklı olur, hatta değer yaratımına yönlendirilmiş bilinçli insan eylemine emek dersek çok iyi olur.

Esasen ben de aynı şeyi yapıyorum Astur. Daha önceki emek tanımlarıma dikkat ettiysen ''yaratıcı/tasarımcı'' insan zihninin muayyen bir amaca/hedefe yönelik sarf ettiği bilişsel/bedensel çabalar şeklinde tanımlamıştım. Bu bağlamda, doğada kendi başına öneme haiz olan her şey ''değer''den ziyade bir ''potansiyele'' sahiptir. Bizim için asıl mevzu üretim ve paylaşım mekanizmalarıysa emeğin iradi insan eylemlerinin bir hedefe matuf bilişsel/bedensel üretim çabalarıysa üretim süreçlerindeki emeği ve değeri düşünmek durumundayız. Aslında bu noktada işimiz daha da kolaylaşır.

Geçmişte hiçbir değer üretme ya da ticari kaygı ile üretilmemiş mağara resimleri bile bugün oldukça büyük ekonomik değer sahibi olabilir bu arada, yani emek-dışı insan eylemleri de sadece zamanın geçişi ile değer kazanabilirler.

Bu örnekte mağara resimleri iki biçimde değere sahip olabilir:1. Arkeoloji ve tarih gibi iki zihinsel/bilişsel emek sonucu gelişmiş disiplinin araştırmaları için 2. O mağara resimlerini akıllı bir pazarlama ve stratejiyle turizme açıp paraya dönüştürecek biri için :) Verdiğin örneklerin nasıl değere kavuştuğuna dikkat etmelisin Astur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Madem o zaman ne diye iktidarın gizli sahipleri asker-sivil bürokrasiye ve bunun egemenliğini komplolar kurarak ayakta tutmaya çalışan Ergenekon'a karşı halkın meşru iktidarını savunmuyorsunuz?

Bu arada her boka "devrimci mücadele" yöntemiyle çare aramaktan ne zaman vazgeçeceksiniz? Bir Japon atasözü eder ki "elinde çekiç olan için herşey çivi gözükür."

Bu "devrim" kavramı sizi niye bu kadar heyecanlandırıyor anlam veremiyorum. Hadi 16 yaşındayken bu tarz kavramların, herkesten farklı ve radikal olmanın verdiği heyecanla bu tarz embesilliklere kaptırırsın kendini, anlıyoruz. Ama bir zaman sonra büyümen gerekmez mi?

Sermayenin iktidarının temel olduğunu vurgulamıştım ama bu, asker-sivil bürokrasinin iktidarına da karşı çıkmayacağımız anlamına gelmez elbette. Ben bürokrasinin egemenliğine de karşı çıkıyorum. Karşı çıkmadığımı nereden çıkardın ki? Bunlara karşı çıkıyorum ama AKP'ye de karşı çıkıyorum. Ama işte bu ikincisi yüzünden sanki ilkine karşı çıkmıyormuşum gibi çarpıtıyorsunuz.

Devrim sadece kan dökmek v.b. değildir. İsteklerinin önündeki duvarları yıktığın her eylem bir devrimdir. Örneğin, toplumca hoş karşılanmamasına rağmen yasak aşk istiyordun ve bunu yaptın diyelim. Bu yaptığın, devrimci bir harekettir. Devrim deyince aklına direkt olarak Stalin gelmesin. :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Devrim sadece kan dökmek v.b. değildir. İsteklerinin önündeki duvarları yıktığın her eylem bir devrimdir. Örneğin, toplumca hoş karşılanmamasına rağmen yasak aşk istiyordun ve bunu yaptın diyelim. Bu yaptığın, devrimci bir harekettir. Devrim deyince aklına direkt olarak Stalin gelmesin. :)

Bu nasıl bir devrim tanımlamasıdır? O zaman burjuvazide isteklerinin önündeki duvarları yıkıyor ve zengin oluyor, o zaman neden karşı çıkıyorsun? Freddie senin ne savunduğun şey belli, ne de görüşün. Bir yerde bakıyorum alkışlanacak yazılar, yazıyorsun bir yerde bakıyorum okunmaya bile gerek duyulmayacak. Bu kullanıcıyla farklı kişiler mi giriyor diye kuşkuya düşüyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Faithnomore tek başına ekonomi bilimini yıkacak. Ha gayret.

Meğerse ekonomi bilimini icra eden akademisyenler "burjuva ekonomisti" imiş. Yani onların ne dediği çok da önemli değil çünkü bunlar ait oldukları sınıfın çıkarlarını yansıtan analizler yapıyorlar. Yaptıkları analizler yanlı imiş ve objektif değilmiş!!

Peki kimin analizi objektif?? Marx'ın mı?

Sana bunu daha önce de yazdım ama cevap vermiyorsun.

Söyle bakalım, eğer bütün bilim ve düşünce sınıfsal subjektifliğe tabiyse, modern ekonomistler burjuva sınıfı bakış açısıyla baktığı için gerçek objektif bilim yapamıyorsa, Marx nasıl oluyor da bu sınıfsal subjektifliğin üzerine yükselip "objektif" bilim yapabiliyor?

Biz de kalkıp Marx için proleterlerin bakış açısıyla baktığı için "proleter ekonomisti" diyelim mi o zaman? Onu objektif olmamakla suçlayalım mı?

Marx, tahlillerini ekonomik-iktisadi tahliller, fiyat teorisi filan ya da işletmelerin kar maksimizasyonu için değil Kapitalizmin temel yapısı-değişimi ve nasıl çözüleceği üzerine geliştirdi, Marks sade bir iktisat değil Sosyolojik yani toplumsal nitelikte bir iktisadi analiz yapmıştır.

Bırak bunları be. Bunlar sadece derinden iman etmiş bir marxistin gevelemeleri. Bilimin bugün bulunduğu noktaya gözünü kapamış, kafasını kuma gömmüş bir zavallıdır bunları söyleyen.

Bilim yapacaksan, kapitalizmin ne olduğunu, nasıl işlediğini göstereceksen tabiki modern ekonominin yaptığı fiyat teorileri, mikro ve makro iktisadın bütün müfredatını ortaya koyacaksın.

Ama senin derin eğer "devrimci" çapulculara umut vermek ve onlara cesaret vermek için "bakın kapitalizm zaten doğa kanunları gereği yıkılacak, hadi biz de doğaya yardım edip el atalım" demekse buna bilim denemez. Bu başka birşey.

Marx aptal saptal kehanetlerle "kapitalizm kesin yıkılacak, wallahi de billahi de, ben tarihin yasasını keşfettim diyorum" deyip milleti aklınca galeyana getirmeye çalıştı, ama baktılar ki Avrupa'da bir bok olacağı yok, Lenin teoriyi değiştirmedi mi? "İşçilerin bir bok yapacağı yok, biz profesyone devrimci enteller bu işi organize edecez" deyip gidip Marx'ın teorisine aykırı bir şekilde köylü bir toplumda bu olayı gerçekleştirmedi mi? Marx hani herşeyi çözmüştü? Ne diye işler onun dediği gibi gitmedi?

Aradan 130 yıl geçmiş, hala her kriz olduğunda "aha şimdi yıkılacak kapitalizm heralde" diye zavallı bir bekleyiş içersinde geleceği okumuş büyük kahin Marx'ın kehanetinin gerçekleşmesini bekliyorsunuz. Al işte son kriz de bitiyor. Ekonomik büyüme başladı bile. Gene hevesiniz kursağınızda kaldı.

130 sene geçmiş. SSCB fiyasko olmuş. Artık çok insan imanını kaybetmiş. Ama burda işte bu forumda hala imanı güçlü kardeşler de var. Bunları oy attığı parti de %0.2 oy alıyor.

Ha gayret.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu nasıl bir devrim tanımlamasıdır? O zaman burjuvazide isteklerinin önündeki duvarları yıkıyor ve zengin oluyor, o zaman neden karşı çıkıyorsun? Freddie senin ne savunduğun şey belli, ne de görüşün. Bir yerde bakıyorum alkışlanacak yazılar, yazıyorsun bir yerde bakıyorum okunmaya bile gerek duyulmayacak. Bu kullanıcıyla farklı kişiler mi giriyor diye kuşkuya düşüyorum.

Biz(Freddie) birkaç kişiyiz diye daha önce belirtmiştim forumda fakat millet şaka yapıyorum sanmıştı. :)

Ama anlattıklarımda bir çelişki yok.

Burjuvazi de kendi çıkarlarının gereğini yapıyor. Elbette yapacak. Bu uzlaşmazlık yüzünden sınıf savaşı oluyor zaten. Aksi halde ikna yoluyla da devrim olabileceği fikri doğardı.

tarihinde Freddie_ tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Valla bu gençlerin hızına benim gücüm yetmeyecek.

Ne çabuk kafa ve kol emeğinin çelişkisine geldiniz.

Ne çabuk siyaset'e geçtiniz.

Canım benim başım kel mi elbette size yetişeceğim. 21. yüzyılın gereklerinden geri kalmam merak etmeyin.

Doğrusu nasıl olmuş ta freddie, albatross ve astur emekdışı değerin kaynağı konusunda nasıl hemfikir olmuşlar anlamış değilim.

Doktor'um civanım :) Yazdıklarımı okuduysan hülasa olarak her türden değer yaratım sürecinde merkezi bir emek faktörünün yer aldığını izah etmeye çalışıyordum zaten. Sen de takdir edersin ki doğada havada asılı kalmış ''değer'' diye bir şey yoktur, bu konuda hepimiz hem fikiriz. Ohalde değer insanın ürettiği bir soyutlamadır, bunda da sorun yok.

Sorun şurda: Her türden değer, insandan bağımsız var olamıyorsa o halde değer ''nasıl yaratılmıştır''? Bu yaratım sürecinin tartışmak aynı zamanda onu tanımak/tanımlamaktır aslında. Bu yüzden doğrudan tanım'a değil de nasıl var olduğuna geçmeliyiz demiştim. Astur'la anlaştığımız şey her türden değerin insanla birlikte ortaya çıktığıydı şimdilik. Hala bu sürecin merkezinde emeğin/çabanın yattığı noktasında anlaşmış değiliz :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

..

Devrim sadece kan dökmek v.b. değildir. İsteklerinin önündeki duvarları yıktığın her eylem bir devrimdir. Örneğin, toplumca hoş karşılanmamasına rağmen yasak aşk istiyordun ve bunu yaptın diyelim. Bu yaptığın, devrimci bir harekettir. Devrim deyince aklına direkt olarak Stalin gelmesin. :)

Aynı cihadın her zaman savaş anlamına gelmemesi gibi. Bazen nefsinle mücadele de cihaddır. O zaman "cihad" kavramını kullanmaktan vazgeçmelerine gerek yok. Şiddet çağrıştırsa bile, farklı yorumları mevcut değil mi? Seninki de aynı hesap.

Ben diyorum ki bu şiddet çağrıştıran kavramı kullanmayı bırakın.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Aynı cihadın her zaman savaş anlamına gelmemesi gibi. Bazen nefsinle mücadele de cihaddır. O zaman "cihad" kavramını kullanmaktan vazgeçmelerine gerek yok. Şiddet çağrıştırsa bile, farklı yorumları mevcut değil mi? Seninki de aynı hesap.

Ben diyorum ki bu şiddet çağrıştıran kavramı kullanmayı bırakın.

Fena halde saçmaladığının farkında mısın?

Bıçak, ekmeğin üzerine tere yağı sürmek için kullanılabileceği gibi birinin kafasını kesmek için de kullanılabilir.

Şimdi bu ikinci olaya bakarak, ''bundan sonra bıçak kullanmayalım, kimse adını bile anmasın'' mı diyeceğiz Ludwig?

Ekmeğe tere yağını neyle süreceğiz peki? Senin yaprak sarması kılıklı parmaklarınla mı?

Söylediğin şeylerin saçmalığını kendin nasıl oluyor da farketmiyorsun hayret ediyorum.

Senin avatarındaki Slayer'in gitaristinin icra ettiği müzik türü de şiddet içerebiliyor, metali yasaklayacak mıyız peki?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Fena halde saçmaladığının farkında mısın?

Bıçak, ekmeğin üzerine tere yağı sürmek için kullanılabileceği gibi birinin kafasını kesmek için de kullanılabilir.

Şimdi bu ikinci olaya bakarak, ''bundan sonra bıçak kullanmayalım, kimse adını bile anmasın'' mı diyeceğiz Ludwig?

Ekmeğe tere yağını neyle süreceğiz peki? Senin yaprak sarması kılıklı parmaklarınla mı?

Söylediğin şeylerin saçmalığını kendin nasıl oluyor da farketmiyorsun hayret ediyorum.

Senin avatarındaki Slayer'in gitaristinin icra ettiği müzik türü de şiddet içerebiliyor, metali yasaklayacak mıyız peki?

Kel alaka.

"Devrim" politik bir kavram. Şiddet kullanarak düzeni yıkmak manasına geliyor. Sen kalkıp sırf bu senin içinde bulunduğun politik geleneğin eski temel kavramlarından biri olduğu için, ve büyük ihtimal de seni asıl heyecanlandıran "radikal" ve "karizmatik" bir çağrışımı olduğu için bundan vazgeçmiyorsun.

Solcular "devrim" der durursa o zaman sağcılar da "cihad" deyip ortalığa düşsün o zaman. Yeri gelince de pişkinlikle ve ikiyüzlülükle "cihad her zaman şiddet manasına gelmez, aklınıza Bin Ladin gelmesin" desinler.

Bırak bu işleri.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Biz(Freddie) birkaç kişiyiz diye daha önce belirtmiştim forumda fakat millet şaka yapıyorum sanmıştı. :)

Böyle olmaz ki ama, biz hangisini muhattap bilip cevap yazacağız. Kullanıcı almak zormu? hepinizi birer kullanıcı alın.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kel alaka.

"Devrim" politik bir kavram. Şiddet kullanarak düzeni yıkmak manasına geliyor. Sen kalkıp sırf bu senin içinde bulunduğun politik geleneğin eski temel kavramlarından biri olduğu için, ve büyük ihtimal de seni asıl heyecanlandıran "radikal" ve "karizmatik" bir çağrışımı olduğu için bundan vazgeçmiyorsun.

Solcular "devrim" der durursa o zaman sağcılar da "cihad" deyip ortalığa düşsün o zaman. Yeri gelince de pişkinlikle ve ikiyüzlülükle "cihad her zaman şiddet manasına gelmez, aklınıza Bin Ladin gelmesin" desinler.

Bırak bu işleri.

Ludwig,

ABD'nin ''özgürlük, demokrasi ve terörizm'' kavramsallaştırmasından bizler de ''hegemonya, şiddet ve militarizm''i görüyoruz öncelikle. Tutarlı olmak kaydıyla bunları da reddebilecek miyiz o halde?

Kaldıki bunlar bu başlıkta açılmış tartışmalarla ilgili konular mı? Bunları tartışmak istiyorsan müstakil bir başlık açıp orda devam edemez misin? Hatta bir ara, sırf senin için ''hegemonya, şiddet ve militarizm üçlüsü ile söylemler/gerçekler'' adlı bir başlık açmayı düşünüyorum müsait olduğumda :) Aslında bu konuda elimde siyasal bilimler hocalarından falan güzel makaleler de var; belki bir tanesini asabilirim de...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ludwig,

ABD'nin ''özgürlük, demokrasi ve terörizm'' kavramsallaştırmasından bizler de ''hegemonya, şiddet ve militarizm''i görüyoruz öncelikle. Tutarlı olmak kaydıyla bunları da reddebilecek miyiz o halde?

Kaldıki bunlar bu başlıkta açılmış tartışmalarla ilgili konular mı? Bunları tartışmak istiyorsan müstakil bir başlık açıp orda devam edemez misin? Hatta bir ara, sırf senin için ''hegemonya, şiddet ve militarizm üçlüsü ile söylemler/gerçekler'' adlı bir başlık açmayı düşünüyorum müsait olduğumda :) Aslında bu konuda elimde siyasal bilimler hocalarından falan güzel makaleler de var; belki bir tanesini asabilirim de...

Hala özgürlük ve demokrasi deyip duruyor bu adam...

On kere dedim ki Irak ve Afgan savaşları onlara özgürlük ve demokrasi götürmek için yapılmadı.

Belki böyle bir söylemi kendi kamuoyunu etkilemek için kullanmış olabilirler.

Ama her iki savaş da ABD'nin kendi insanını El Kaide'den korumak üzere açtığı "teröre karşı savaş" bağlamında yapılmış işgallerdir.

Ama sende algılama özrü olduğu için bunları demişim dememişim farketmez. Sen yarın gene bana "ya ABD Afgan'a Irak'a özgürlük götürdü" falan deyip başlarsın. Sıkıldım artık walla.

Sen heralde El Kaide'yi terörist değil özgürlük savaşçısı görüyorsun. Ya da bu adamların ABD ajanı, ya da daha kötüsü hiç varolmayan ama medya ve ABD devleti propagandası ile icat edilmiş varmış gibi yapılan hayali varlıklar olduğunu düşünüyorsun. Belki de 11 Eylül'ü ABD hükümeti kendi planladı ve icra etti diye düşünüyorsun.

Zaten sen içinde ABD'ye karşı eski Soğuk Savaş dönemine bağlı bir kinin olduğunu bildiğimiz için, bu mevzularda da gidip ne tarz düşünceleri savunacağın baştan belli.

Neyse bu mevzulara girmeyelim. Çünkü sen aklı başında bir adam değilsin.

El Kaide ve 11 eylül mevzularında bu forumda Deicide'ın yazmış olduğu yazılara bak derim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hala özgürlük ve demokrasi deyip duruyor bu adam...

On kere dedim ki Irak ve Afgan savaşları onlara özgürlük ve demokrasi götürmek için yapılmadı.

Belki böyle bir söylemi kendi kamuoyunu etkilemek için kullanmış olabilirler.

Ama her iki savaş da ABD'nin kendi insanını El Kaide'den korumak üzere açtığı "teröre karşı savaş" bağlamında yapılmış işgallerdir.

Ama sende algılama özrü olduğu için bunları demişim dememişim farketmez. Sen yarın gene bana "ya ABD Afgan'a Irak'a özgürlük götürdü" falan deyip başlarsın. Sıkıldım artık walla.

Sen heralde El Kaide'yi terörist değil özgürlük savaşçısı görüyorsun. Ya da bu adamların ABD ajanı, ya da daha kötüsü hiç varolmayan ama medya ve ABD devleti propagandası ile icat edilmiş varmış gibi yapılan hayali varlıklar olduğunu düşünüyorsun. Belki de 11 Eylül'ü ABD hükümeti kendi planladı ve icra etti diye düşünüyorsun.

Zaten sen içinde ABD'ye karşı eski Soğuk Savaş dönemine bağlı bir kinin olduğunu bildiğimiz için, bu mevzularda da gidip ne tarz düşünceleri savunacağın baştan belli.

Neyse bu mevzulara girmeyelim. Çünkü sen aklı başında bir adam değilsin.

El Kaide ve 11 eylül mevzularında bu forumda Deicide'ın yazmış olduğu yazılara bak derim.

Ludwig,

Ulen *** konuşma, o savaşların demokrasi ve özgürlük için yapılmadığını zaten ben söylüyorum! Kamuoyunu etkilemek adına kurgulanmış söylemler olduğunu da ifade ediyorum. ***, şimdi bunlara bakıp da ''özgürlük ve demokrasi''ye karşı mı çıkacağız?

Parazitlik yapmayı bırak da doğrudan konuyla alakalı şeyler yazakcaksan yaz yahut hiç bulaşma...

tarihinde kodoman tarafından düzenlendi
hakaretler silinmiştir...
Link to post
Sitelerde Paylaş

Konudan yeterince saptık, lütfen konudan sapmayalım. Ekonomiyi tartışmak için siyasi ajitasyonlara ihtiyacımız yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Söyle bakalım, eğer bütün bilim ve düşünce sınıfsal subjektifliğe tabiyse, modern ekonomistler burjuva sınıfı bakış açısıyla baktığı için gerçek objektif bilim yapamıyorsa, Marx nasıl oluyor da bu sınıfsal subjektifliğin üzerine yükselip "objektif" bilim yapabiliyor?

Emek Değer ve Marjinal Fayda farklı kulvarların araçlarıdır. Kıyaslamak yanlıştır demiştim bunu sadece ben değil Schumpeter'de yazıyor.

Bilim yapacaksan, kapitalizmin ne olduğunu, nasıl işlediğini göstereceksen tabiki modern ekonominin yaptığı fiyat teorileri, mikro ve makro iktisadın bütün müfredatını ortaya koyacaksın.

baaaak sen..Ortaya koy da görelim..

ama senin derin eğer "devrimci" çapulculara...

hııım..

Marx aptal saptal kehanetlerle " "İşçilerin bir bok yapacağı yok, biz profesyone devrimci enteller bu işi organize edecez" deyip gidip Marx'ın teorisine aykırı bir şekilde köylü bir toplumda bu olayı gerçekleştirmedi mi? Marx hani herşeyi çözmüştü? Ne diye işler onun dediği gibi gitmedi?

amma bilimselsin yahu...maşallah..

130 sene geçmiş. SSCB fiyasko olmuş. Artık çok insan imanını kaybetmiş. Ama burda işte bu forumda hala imanı güçlü kardeşler de var. Bunları oy attığı parti de %0.2 oy alıyor.

Ha gayret.

buna şakpa çıkartılır..

Ludwig!in bu bilimsel tespitlerinden sonra diyecek bir şey yok..

Dobb, Sraffa, Schumpeter, Robinson, Ben Fine, Sweezy...bunlar da kimlermiş canım..Ludwig bir yerlerden duymuş makro-mikro ekonomi, kainatı keşfettiğini sanıyor, yanına da 2 tane isim say.

tarihinde Rochader tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Doktor'um civanım :) Yazdıklarımı okuduysan hülasa olarak her türden değer yaratım sürecinde merkezi bir emek faktörünün yer aldığını izah etmeye çalışıyordum zaten. Sen de takdir edersin ki doğada havada asılı kalmış ''değer'' diye bir şey yoktur, bu konuda hepimiz hem fikiriz. Ohalde değer insanın ürettiği bir soyutlamadır, bunda da sorun yok.

Sorun şurda: Her türden değer, insandan bağımsız var olamıyorsa o halde değer ''nasıl yaratılmıştır''? Bu yaratım sürecinin tartışmak aynı zamanda onu tanımak/tanımlamaktır aslında. Bu yüzden doğrudan tanım'a değil de nasıl var olduğuna geçmeliyiz demiştim. Astur'la anlaştığımız şey her türden değerin insanla birlikte ortaya çıktığıydı şimdilik. Hala bu sürecin merkezinde emeğin/çabanın yattığı noktasında anlaşmış değiliz :)

Sevgili Albatross sen de benim yazdıklarımı okuyorsan. Aynı şeyleri söylediğimizi göreceksin. Değer insanın ürettiği soyutlamadır ama tıpkı matematik gibi karşılığı ile ele aldığımızda artık soyut bir kavram olmaktan çıkar. Mal ve hizmet olur. Dolayısıyla bu soyutlamaya takılıp kalmamak gerekir. Ekonomiyi bilimsel bir tabana oturtacaksak her türlü emek sonunda ortaya çıkan mal ve hizmeti göz önüne almak durumundayız. Tabi önce bu mal ve hizmet üretilecek, sonra bu üretimde kimin ne kadar payı var hesaplanacak ve bu hesap üzerinden paylaşma yapılacak.

Asturla anlaştığınız konuda astur senin söylediğin gibi düşünmüyok ki. Astur her türlü değerin insanla beraber ortaya çıktığını savunmuyor ki. İnsandan bağımsız değerlerin olduğunu savunuyor. Biz de bu türden değerlerin konu dışı olduğunu, bu türden değerler yalnız potansiyel değerlerdir. Potansiyel değerler kinetik ve dinamik değerlere dönüştürülmedikçe değer taşımasının önemi yoktur. Diyoruz.

Veee bir türlü fabrikalardaki üretime, üretimin pazarlanmasına ve pazarlama sonucunda elde edilen gelirin paylaşılmasına konuyu getiremedik. Getiremedik çünkü getirilmesini istemiyorlar.

Hani bir laz fıkrası var temel haticenin ırzına geçmiş. Şikayet üzerine tutuklanıp mahkemeye çıkarmışlar. Hakim olayı anlat diye sormuş. Temel de kırk dereden su getirmeye başlamış. Bir türlü ırza geçmeye gelmiyormuş. :lol: Bunlarınki de o hesap.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Konudan yeterince saptık, lütfen konudan sapmayalım. Ekonomiyi tartışmak için siyasi ajitasyonlara ihtiyacımız yok.

+1

Arkadaşlar, başlık kontrolden çıkıyor. Lütfen sakin olalım.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Asturla anlaştığınız konuda astur senin söylediğin gibi düşünmüyok ki. Astur her türlü değerin insanla beraber ortaya çıktığını savunmuyor ki. İnsandan bağımsız değerlerin olduğunu savunuyor. Biz de bu türden değerlerin konu dışı olduğunu, bu türden değerler yalnız potansiyel değerlerdir. Potansiyel değerler kinetik ve dinamik değerlere dönüştürülmedikçe değer taşımasının önemi yoktur. Diyoruz.

Veee bir türlü fabrikalardaki üretime, üretimin pazarlanmasına ve pazarlama sonucunda elde edilen gelirin paylaşılmasına konuyu getiremedik. Getiremedik çünkü getirilmesini istemiyorlar.

Öyle bir şey demedim, yazdıklarımı tekrar okuyun. Ben başından beri, her konuda insandan bağımsız değer olamaz diyorum. Sadece emek tüm değerin kaynağı değildir diyorum, emek dediğiniz şeyin dünyadaki değerin büyük çoğunluğu yaratmasını görüp yanılıyorsunuz, değerin kaynağı insanların çeşitli mal ve hizmetleri değerli bulmalarıdır. O nedenle dünyanın emeğinin harcandığı şeyler değersiz olabilir, ancak hiç emek harcanmayan bazı şeyler çok değerli olabilirler. İnsanların bir şeyleri istemeleri, onlara ihtiyaç duymaları falan da emek sayılmaz. Ben elmasları çok güzel buluyorum, benim dışında milyonlar da böyle düşünüyor, ve elmaslar değerli oldu. Doğada bir elmas bulsam o değeri ben emeğimle yaratmış olmam.

Anlatılan bu çok basit şeyi anlamamakta diretiyorsunuz ya, helal olsun.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...