Jump to content

"Değer" Nedir?


Recommended Posts

Marx, Ricardo gibi iktisatçıların emek-değer teorisini kabul ederek, artık-değer fikrini ortaya atmıştır.. Ama bugün biliniyor ki değeri belirleyen şey emek değil, o mal veya hizmetin tüketiciye sağladığı 'Marjinal Faydadır'.. Marjinal fayda da Asturun ilk iletisinde açıkladığı, Fayda ve Sınırlılık kavramları ile oluşturuldu.

Örneğin iki farklı piyasa (Bir futbol stadyumu ve bakkal) örneğinde, ilk yerde su bulmak nerdeyse imkansızken, bir diğer piyasada ise mal bol olarak mevcuttur.. Aynı emekle var olan bu iki maldan, kıt olan daha pahalıya gider.. Çünkü aynı suya, kişi dışarıdakinden daha fazla değer atfeder.. Aynı şekilde, ücretleri belirleyen şey de işçinin verdiği emek değil, tüketicinin o emeğe atfettiği değerdir.. Eğer işçi vasıflıysa, dolayısıyla emek verimliyse ücretler de yüksek olacaktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 302
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Şu durumda anlaşılıyor ki emeğinde tanımını yapmamız ve bir tanımda uzlaşmamız gerekiyor. Ben emeği bir mamüle artı değer katma çabası olarak tanımlıyorum. Eğer sen bir şeyi alıp işliyor ve dönüştürüyorsan bu ekonomik anlamda emektir. Yok ordan aldım oaraya koydum mantığıyla düşünecek olursak, bütün bir tüccar sınıfıda emekçi kitle içine girerki, buna büyük burjuvalar dahildir.

Bak gördün mu trustedyou. Daha birinci sayfadan itibaren ortak bir değer kavramında anlaşalım diyordum. İleride şu bahsettiğin türden itirazlar geleceğini tahmin ediyordum. Artı-değer kavramına sonra geliriz. Çünkü artı değere kapitalist ekonomide farklı anlam yükleniyor. Bir hammaddeye (bu hammadde değerli de olabilir değersiz de) emek ile şekil verip satılabilecek bir değer kazandırmaktır Emek. Yani hıyar üretilir satılır bir değeri olur. Hıyarı alan soyarak satarsa soyulmuş hıyarın başka bir değeri olur. Soyma işi ona değer katmaktır. Bu değer de pazarda biçilir. Soyulmuş hıyar kaça satılmışsa soyma işinin değeri ortaya çıkar.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ludwig sonsuz döngüye girdi...İddialarının temelsiz olduğunu anladığı için saldırganlaşıyor ve konuyu farklı noktalara çekiyor.

Efendim Marksist İktisay değersizmiş diyor adama örnek veriyoruz ama çürütemiyor..Muhtemelen Google'da araştırma yaptı ama sonuç alamadı.

Schumpeter olsun J.Robinson olsun Marks'ın hakkını vermiş insanlardır..

Bakın ben MArksist olmayan iktisatçılardan örnek veriyorum..

Schumpeter Marks'ı iktisat tarihinin en iyi 10 iktisatçısı içinde görür mesela..

Konuyu ikide bir daha kitaplarını bile okumadığı, bilmediği etmediği konularda sallayan bu adamı ciddiye almak gerçekten de hataymış..

K.Popper demiş eminim daha kitaplarını da okumamıştır..Popper'İn içindeki Hristiyanlık sevgisini bilmesi lazımdı halbuki..

Kısaca ve özetle, Emek-Değer teorisi ve Marksist iktist dedikleri gibi çürütülmüş, itilmiş -kakılmış durumda değildir, tam tersi daha da gündeme gelmektedir..emek-değer teorisinin amacı ve anlamı farklıdır..MArjinal fayda ile kıyaslamak anlamsızdır..

Lafa bak ya.

Karl Popper'ın Hristiyanlığa sevgisi varmış.

E OLSUN??

YANİ???

Adamı reddetmenin sebebi bu muymuş?

"Adam Hristiyan yaw."

Ee yani??

Newton da boş zamanlarında İncil'deki kehanetler üzerine yazardı. Ee yani??

Ne alakası var ki?

Adamın ne tarz dinsel fikirleri olduğu ile bunun bilim felsefesinin ne alakası var?

Yani bu mudur. Adamın Karl Popper'ı aklınca diskredite ettiğini sandığı şeye bakar mısın.

Budur işte kapasiteniz.

Utanç duyun kendinizden. Yuh diyorum sadece.

---

Peki bu marjinal fayda, emek-değer olayına gelelim.

Biz bunu niye tartışıyoruz? Çünkü siz ekonomide kol emeğiyle üretim yapmayan ama yine de para kazanan herkesin (ev kiralayanlar, para faizle borç verenler, sermayedarlar, girişimciler) ekonomide "parazit" olduğunu, ve bunların kazandığı her paranın işçilerin hakkı olup, onlardan sömürüldüğünü iddia ediyorsunuz.

Buna da temel olarak Marx'ın bazı iddialarını getiriyorsunuz: "Sermaye birikmiş emektir", "bütün değeri emek üretir", ve "artı-değer girişimcinin işçiye hakettiğinden az vermesiyle işçiden sömürülmüş olur" şeklinde iddialar.

Biz de kabaca diyoruz ki, bu iddialar bugün ekonomistlerin çoğu tarafından kaale alınmıyor!!!

Ve hatta ben bu foruma bir ekonomistin kitabından bir alıntı da getirdim:

Marx'ın Das Kapital'inin temsil ettiği büyük entelektüel beceriye rağmen, ekonomi bilimine Marxçı katkı nerdeyse sıfır olarak özetlenebilir. Günümüzde varolduğu şekliyle profesyonel ekonomi bilimi Karl Marx diye bir adamın varolduğunun dahi işaretini taşımamaktadır. Bu Das Kapital'i bir entelektüel yapıt olarak, özellikle de klasik ekonominin bir fevki olarak tabiki değersizleştirmez. Ama modern ekonominin gelişmesi Marx'ı direk olarak es geçmiştir. Marxçı olan ekonomistler bile genellikle analitik bazı aygıtlar kullanırlar ki Marx bunların gelişimine sıfır katkı yapmıştır. Bu ekonomistler Marx'a zaten sadece ideolojik, politik ve tarihsel amaçlarla atıfta bulunurlar, yoksa ekonomik değil.

Her ne kadar dünya çapında bir politik hareketin merkezi metini olsa da, Das Kapital profesyonel ekonomi bilimi açısından bir çıkmaz sokağa girişti. O kitap için eylem ve söylemde bulunan insanların çoğu kitabı okumayı bırak, kitabın keyfi varsayımlarından empirik olarak yanlış sonuçlarına giden labirentvari akıl yürütmelerini ince ince takip etmemiştir. Bunu yerine Das Kapital'in devasa ciltleri sanki büyülü bir mihenk taşı oldu; bir yerlerde birşekilde bir dahinin kapitalizmin yanlış ve yıkılmaya mahkum olduğunu "ispat" ettiğine dair (her ne kadar bu ispatın detayları bu ispattan güç alan takipçiler çoğu tarafından bilinmese de) güven ve emniyet veren bir hissin kaynağı oldu.

--Thomas Sowell, Marxism kitabından. Koyulaştırma bana ait.

Bak burda ilk paragrafta adam kendi kişisel düşüncesini söylemiyor sadece. Ekonomi biliminin tarihine ilişkin bir saptama yapıyor. Modern ekonomi Marx'ı es geçti diyor. Marxçı ekonomistler bile Marx'ın geliştirmediği aygıtları kullanıyorlar diyor.

Buna ne diyorsun?

Schumpeter'in Marx hakkında olumu olumsuz ne söylediğinden haberim yok.

Ama bu yaptığım alıntı ekonomi biliminin genel bir çizgisini göstermiyor mu?

Bugün ekonomistlerin çoğunun kapitalizme karşı olumlu bir bakışa sahip olduğunu bilmek için en azından TV'de ekonomi analizi seyretmek bile yeterli değil mi?

Sen kalkıp da "girişimci işçiyi sömürüyor" falan diye MArxçı laflar kullanıp da "kapitalizm sömürü düzenidir" diyen bir ekonomist gördün mü?

İktisat ders kitapları alsan eline burda "kapitalizm işçilerin emeğini sömürmnek üzerine kurulmuş bir sistemdir" falan diye yazıyor mu?

Demek ki burda göze çarpan ilk şey şu: İktisat bilimi Marx'ı hakkaten de es geçmiş. Kaale almamış.

Şimdi bırak marjinal faydayı emek-değeri de bize açıkla şimdi.

Madem ki Marx'ın ortaya koyduğu bu fikir yani kapitalizmin bir "sömürü düzeni" olduğu fikri doğru, o zaman ne diye bu işin bilimini yapanların büyük çoğunluğu bu fikri paylaşmıyor?

Bak daha Marx'ın "kapitalizm kendi çelişkileriyle yıkılacak, işçi ücretleri hep düşecek" falan gibi iddialarını konuşmuyorum bile. Bu kehanetlerin yanlışlığını zaten zaman gösterdi.

Ama bu "kapitalizm sömürü düzenidir" iddiasını niey ekonomistler kabul etmiyor?

Buna açıklaman nedir?

Burda ya bu adamların komple yanıldığını söyleyeceksin, ya da daha cüretkar bir iddia ortaya atıp bu adamların bile bile gerçeğin üstünü örttüklerini, ortada bir komplonun olduğunu söyleceksin!!

Ve aslında bu ikinciyi burda ve başka başlıklarda çok kereler dillendirdin. Bu aslında Marxism'in geleneksel, aslında ta Marx'ın zamanına dayanan bir sloganıdır. Nedir? "Bunlar burjuva ekonomistleri!"

Yani sen şimdi, burda, bu forumda, bilime inanan, şüpheci ve akılcı olmaya çalışan bu güruhun önünde, yüzün kızarmadan ekonomi bilimini icra eden iktisatçıların komple bir komplonun parçası olduğunu, aynı Muhammed'in kendine inanmayanlar hakkında iddia edip dediği gibi, gerçeğin üstünü bile bile örten (kafir'in manası budur) yalancılar olduğunu söyleyecek misin?

Eğer bunu söyleyeceksen, bu yaptığın Harun Yahya'nın bütün biyologlar için de benzer bir "komplo var!" iddiası ortaya atıp biyoloji bilimini reddetmesinden ne kadar farklı bir hareket olacak?

Hadi burda açıkça söyle bize.

De ki modern ekonomi bilimi bir yalandır de.

Safsatadır, burjuva iktisadıdır de.

Komplodur, işçiler ayaklanmasın diye yalan söylüyorlar de.

İşverenleri, üniversite sahipleri bunlara gerçekleri söylemesine izin vermiyor de.

Buyur meydan senin.

Anlat bize bilim dünyasındaki bu büyük komployu.

tarihinde ludwig tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Evet tristedyou ya arka çıktığına göre aynı soru senin içinde geçerli astur.

Doğada kendiliğinden değer varsa teorimiz çöpe gitmez. İsmi üstünde kendiliğinden var olan şey.

Önce onu sahiplenmek için çaba sarfedeceksin. sonra onu değişim sürecine sokacaksın, pazara götüreceksin, pazarda alıcı bulacaksın. Yani onu değerlendireceksin. Öyle ya arı kovanları sizleri bekliyordu gelip bala el koyasınız diye. Veya istiridyeler sizler için inci üretiyordu ve denizin dibine dalıp alasınız diye. Arıcılık diye bir sektör var. Yapay inci sektörü de. Öyle mostralık örneklerle emek değer çöpe atılsaydı. Senin kapitalistlerin işçilerin ağız kokusunu çekmezdi.

Sevgiler.

Sevgili Drekinci, sen çık tepeye bir taş al, onu sahiplen, değişim sürecine sok, pazara götür, pazarda alıcı bul; bak bakalım arının balı ile aynı emeği verince aynı değer yaratılıyor mu. Yaratılmıyor dersen düşün bakalım neden öyle.

Emek değer yaratır elbette, ama değer üretirsen yaratır. Mesele ne kadar emek harcadığın değil, ne kadar değer yarattığın.

Emek-değer teorisinin, emeği objektif değer olarak gördüğü için nötr olması söz konusu değildir.

Teori nötrdür, emek objektif der geçer, bundan sonuçlara varmak ayrı bir şey. Bu ikisini karıştırmamak lazım işte.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Marx, Ricardo gibi iktisatçıların emek-değer teorisini kabul ederek, artık-değer fikrini ortaya atmıştır.. Ama bugün biliniyor ki değeri belirleyen şey emek değil, o mal veya hizmetin tüketiciye sağladığı 'Marjinal Faydadır'.. Marjinal fayda da Asturun ilk iletisinde açıkladığı, Fayda ve Sınırlılık kavramları ile oluşturuldu.

Örneğin iki farklı piyasa (Bir futbol stadyumu ve bakkal) örneğinde, ilk yerde su bulmak nerdeyse imkansızken, bir diğer piyasada ise mal bol olarak mevcuttur.. Aynı emekle var olan bu iki maldan, kıt olan daha pahalıya gider.. Çünkü aynı suya, kişi dışarıdakinden daha fazla değer atfeder.. Aynı şekilde, ücretleri belirleyen şey de işçinin verdiği emek değil, tüketicinin o emeğe atfettiği değerdir.. Eğer işçi vasıflıysa, dolayısıyla emek verimliyse ücretler de yüksek olacaktır.

Evet, bu kadar basit.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili sangre

Kapitalizm artık pazarların sınırlarını ortadan kaldırıyor. Fiyatı yalnız satıcı belirlemiyor ki. Alıcı da belirliyor. Suyun stadyumdaki farklı fiyatı, onu stadyuma götürmek işinden kaynaklanır Suyu stadyuma gidenler, bakkaldan alıp yanlarında götürme ile standyumda almayı karşılaştırırlar. Makul bir fark ise, götürme işine uygun ise yanında götürmez stadyumda alır. Değilse suyu yanında götürür ve stadyumdakiler havasını alır.

emeksiz fiyat kazandırmak, değer eklemek mümkün değil.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili sangre

Kapitalizm artık pazarların sınırlarını ortadan kaldırıyor. Fiyatı yalnız satıcı belirlemiyor ki. Alıcı da belirliyor. Suyun stadyumdaki farklı fiyatı, onu stadyuma götürmek işinden kaynaklanır Suyu stadyuma gidenler, bakkaldan alıp yanlarında götürme ile standyumda almayı karşılaştırırlar. Makul bir fark ise, götürme işine uygun ise yanında götürmez stadyumda alır. Değilse suyu yanında götürür ve stadyumdakiler havasını alır.

emeksiz fiyat kazandırmak, değer eklemek mümkün değil.

Sevgiler.

Drekinci, bu domuz gribi muhabbeti çıktı çıkalı pürel denen dezenfektanlar kapış kapış gidiyor, değerleri arttı, bunlara harcanan emek arttı da mı öyle oldu sizce?!

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ekleme olarak doğada bulunabilen ve emekle var edilmiş bir çok değerden birim olarak daha değerli olan bir nesneden bahsetmek istiyorum; bu nesne incidir. Sonra balı arılar yapar toplar satarsın. Bal satanlar, arının emeğini mi sömürmüş oluyor bu durumda?

İnci adlı nesne insanların bin yıllar öncesinde geliştirdiği ''süs ve takı'' zanaatı konusunda ''değer'' atfedilmiş nadir bulunan bir maddedir. İncinin ''değer'' olarak önem kazanmasının nedeni ''nadir bulunması''ndan önce, ''süs ve takı'' işçiliğidir. İnsanların süsleme ve takı hususunda özel bir çabası/gayreti, hülasası ''emeği'' olmasaydı bugün inci muhtemeldir ki beş para etmez bir nesneden öteye geçmeyecektir. Tıpkı petrolün kullanım potansiyellerinin bilişsel çabalar/emekler sonucu keşfedilmesi gibi.

Arıların ürünlerinden yararlanılması da benzer şekildedir. Fakat, biz burda kollektif üretim süreçlerinden bahsediyoruz arkadaşlar. Bana hangi örneği getirirseniz getirin size o örneğin gerisinde yatan ''bilişsel'' çaba/emek ve faaliyetleri gösterebilirim. Esasen değer kavramı her türden soyutlama gibi ''insan''dan bağımsız bir kavramsallaştırma değilse insanın bilişsel/bilimsel/entelektüel çaba ve faaliyetlerini nasıl görmezden gelebilirsiniz ki?

Ortaya konan her türden ürünün arkasında merkezi bir emek süreci yer almaktadır. Fayda, sınırlılık gibi ürünün ekonomik değerini arttıran yahut azaltan etmenlerse emek sürecinden bağımsız ''ikincil'' unsurlardır. Buna da en güzel örnek, ''sanat''tır. Pekçok sanatçının eseri kendi döneminde tam manasıyla anlaşılmamış, haksız itham ve yargılmalara maruz kalmışlardır. Ancak, uzunca yıllar sonra, insanlığın entelektüel seviyesi ve farkındalık düzeyi, yani çabaları o sanatçının eserlerinin daha iyi anlaşılmasına vesile olmuş ve sanatçı kendi döneminde hayal bile edemiyeceği kadar itibar/rağbet görmüş, yani değer kazanmıştır. Soyutlama sürecinde değerin yaratıldığı maddi/nesnel/çevresel koşularıl ve bilişsel/zihni emek faaliyet alanını görmezden gelen her türden tahlil ve analiz şeylerin/olguların nasıl yaratıldığı konusundaki analizlerinde eksik kalmaya mahkumdur.

Arı örneğine dönecek olursak: Bizler sizin indirgemenize göre sadece arıları değil petrolün kendisini de sömürüyoruz demektir bu :D Bal satıcılarının ilişkisi arılarla değil, arı üretim süreçlerinde yanlarında çalıştırdıkları işçilerledir. Bal üretim bilgi ve yöntemlerine vakıf olan bu işçilerin emeği balın ekonomik değeri konusunda en az hammadenin/balın/arının potansiyeli kadar önemlidir. Dünyanın en güzel bal verme potansiyeline sahip arılara sürekli şeker yedirerek rezalet bir bal da üretebilirsin yahut o arıları en güzel çiçek polen ve özleriyle besleyerek en harikulade bal da üretebilirsin. Yetmedi, arı kolonisini besleyici/destekleyici tıbbı maddelerle daha da sağlıklı, yani verimli hale getirir, böylece hem ürünün verimliliğini hem de kalitesini doğrudan artırmış olursun. Bunların her biri birer bilgi/emek işidir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Emek değer yaratır elbette, ama değer üretirsen yaratır. Mesele ne kadar emek harcadığın değil, ne kadar değer yarattığın.

Doğrusu bu noktaya gelebilmen için epeyce ter döktük. Biz ne diyoruz sanki önce emek ile mal ve hizmet, yani değer üreteceksin. Sonra bu emeğin ne kadar değer yarattığına bakacaksin. Buna nasıl bakacaksın? Pazarda kaça sattığına bakarak. Farklı birimlerde satmış olman onun değerinin farklı olduğunu göstermez. Çünkü aslolan metanın kendisi, metanın kendisi üzerindeki emektir. Yani bir somun ekmeği bir liraya da satabilirsin 10 liraya da. Burada birimlendirmede bir terslik vardır demek ki. Ekmek asıl olduğu için, bir lira ile on liranın alım gücü aynıdır denir. Böyle bir işleyişte aynı pazarda aynı mal nasıl olurda hem 1 liraya hem 10 liraya alıcı bulur? Veya aynı emek hem 1 liraya hem 10 liraya alıcı bulur. Böyle işleyen bir serbest pazar olur mu?

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Drekinci,

Burda önemli olan tüketicilerin malı yanlarında götürüp, götürmemeleri değil.. İki farklı piyasada (Stadyum ve Çarşı) satılan malların farklı değerlerde olması -sınırlılığından dolayı- ve bunun fiyatlara yansımasıdır..

Daha iyi bir örnek vermem gerekirse, hava koşullarının çok iyi geçtiği bir senede üreticiler daha fazla emek harcayarak, çok daha fazla ürün elde ederler.. Ama bolluk paradoksuna (King Kanuna) göre, ürettikleri ürün piyasada bol olarak mevcut olacağından dolayı, daha az ürün elde ettikleri ve dolayısıyla çok daha az emek harcadıkları yıla göre karları düşecektir.. Çünkü malın piyasada bol olması, marjinal faydasını düşürür.. Önemli olan ve ürünün değerini belirleyen şey, o ürünleri elde ederken verdikleri emek değil, o malları üreticilerden alan kişilerin mallara atfettiği değerdir.. Ve bu da alıcıların biçtiği fiyatlara yansır.

Umarım şimdi anlaşılmıştır.

tarihinde sangre tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Drekinci, bu domuz gribi muhabbeti çıktı çıkalı pürel denen dezenfektanlar kapış kapış gidiyor, değerleri arttı, bunlara harcanan emek arttı da mı öyle oldu sizce?!

Sevgili Astur pürel denilen dezenfektanları fabrikasında işçiler emek sarfederek üretiyorlar. İşçinin emeği bu dezenfektanları yaratmış. Bu dezenfektanın piyasadaki fiyatı ne ise işçinin emeğinin karşılığı odur.

Talep artışı ve dezenfektanın kısıtlılığından dolayı ortaya çıkan artış yine işçi emeğinin değerinin artışıdır. Bu artış yine işçinin emeğine atfedilmelidir. Sen, emeğin satış sürecini tamamlamadan emeğe değer biçtiğin için sanki ortaya çıkan fiyat farkı gökten zenbille iniyor sanıyorsun. Salgın ortaya çıkmadan ki emeğin fiyatı farklı, salgın ortaya çıktıktan sonra aynı emeğin fiyatı farklı olabilir. Kaldi ki bu işleyişte bir yanlışlık da var. Kısa sürede ihtiyacı karşılayacak kadar ilgili firmalar tarafından üretim yapılabilirse fiyatlar da artmaz. piyasadaki fiyat artışlarında, başka sömürü mekanizmaları da işin içine girer. Sıra ona geldiğinde onları da tartışırız.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili sangre aynı konuyu astur ile tartışıyoruz. O da aynı argümanları öne sürüyor. Ona verdiğim yanıtlar senin için de geçerli.

Özetle piyasada değerlendirilen mal ve hizmetlerin değerlenme işlemi, bu mal ve hizmetlerdeki emeğin değerlendirilme işlemidir. Çünkü piyasada satılan malları emek ortaya çıkarmıştır. Kısıtlılığı, faydalılığı emek lehinedir, artış emeğe atfedilmelidir. Ve bu artış da gökten zenbil ile inmemektedir. Birilerinin (alıcıların) cebinden çıkmaktadır. Yani bir tür olumsuz zorunluluk Hastalık, kıtlık vs alıcı aleyhine satıcı lehine çalışabilir. Ve düşünün ki tersi de olabilir. Salgın çıkacak, sel basacak tahmini üzerinden üretim yaparsınız beklediğiniz olmaz emeğin değerini düşürmüş olursunuz.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Özetle piyasada değerlendirilen mal ve hizmetlerin değerlenme işlemi, bu mal ve hizmetlerdeki emeğin değerlendirilme işlemidir.

Ama 'King Kanunu'nda böyle olmuyor.. Daha fazla emek harcanan ve ürün elde edilen yıllarda, az emek harcanan ve dolayısıyla az ürün elde edilen yıllara göre, çok daha az bir kar elde ediliyor.. Ürettikleri ürünler piyasada çok daha ucuza satılıyor.

Bence siz bu emek konusunu bir de fındık üreticileri ile konuşun.. Yıllardır hasatın iyi olduğu dönemlerde az kar elde ettikleri için seslerini duyurmak isteyen onlar değil miydi? Eminim onlar bolluk paradoksunu sizden çok daha iyi hissediyorlardır.

Demek ki herşey zannedildiği gibi değilmiş.. Malın değerinin, emekle pekte bir alakası yokmuş..

Vardır diyorsan King Kanunu'nu öncelikle açıklaman gerekecek.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Evet arkadaşlar yazılanları okudum. Değer ile emek arasında hiçbir ilişki olmadığını anladım. Hiçbir ilişki yok. Yani hiç çalışmadan değer üretilebilir. Üstelik değer üretmek ile emeğin, çalışmanın alakası yoktur.

Örneğin ÖSS'ye girecek bir öğrenci hiç çalışmadan bu sınavı kazanabilir. Çalışma ile başarının bir alakası yoktur. Hatta hiçbir alakası yoktur. Piyasa var piyasa.

Bir bilim adamı hiç çalışmadan değer üretebilir.

Edison oturduğu yerden sadece King kanunu sayesinde bu patentleri aldı, emeğinin rolü hiç yoktu. Bu yüzden Edison şöyle dedi:

"Dehanın yüzde biri ilham, yüzde doksan dokuzu terdir." Edison bunları oturduğu yerden yaptı. Çünkü emek değer üretmez. Bu hep böyledir.

Bir mühendis de öyle. Emek harcamadan değer üretir mühendis.

Köylü hiç çalışmadan ürününü tarladan kaldırabilir. Hayvanlarına oturduğu yerden bakabilir, bunun için emeğe, çalışmaya filan gerek yok.

Piyasa var piyasa.

Köylü de bunu bilir. Bu yüzden çalışmayan köylüler çok kazanıyor. Sadece yağmur duası yapıyorlar. Olay bu kadar basit.

Hala neyi tartışıyorsunuz.

tarihinde Goldwin tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Kimse emeğin rolü yoktur diye birşey söylemedi.. Emeğin bir malın değerini belirlemesinde 'artı' bir rolü yoktur denildi.

Emek, sermaye gibi veya doğal kaynaklar gibi bir üretim faktörüdür.. Üretim faktörleri olmadığı zaman, ne üretim olur, ne de değer olur.. Bunlar değerin var olmasında olmazsa olmaz faktörlerdir, ama değeri belirleyen değişken bir faktör değillerdir.. Bu faktörler ceteris paribus olarak alınır ve değer marjinal faydaya göre belirlenir.

Ekonomi ile ilgili her hangi bir şey okumazsanız, 'Edison emek vermeden nasıl değer yarattı' gibi cümlelerle ancak saçmalarsınız.. Gerçi size de o yakışıyor ya, neyse.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Emek verimli olduğu sürece artı değer yaratır, çok olduğu zaman değil.

Aynı şekilde doğal kaynaklar çok olduğu zaman değil, bahsi geçen doğal kaynaktan daha verimli olduğu zaman artı değer yaratır.

Aynı şey sermaye (teçhizat vs) üretim faktöründe de geçerlidir.

Artık bu kadar örnekten sonra da anlaşılmayacaksa, aklınızda sorun var demektir.

tarihinde Rochader tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Emek verimli olduğu sürece artı değer yaratır, çok olduğu zaman değil.

Aynı şekilde doğal kaynaklar çok olduğu zaman değil, bahsi geçen doğal kaynaktan daha verimli olduğu zaman artı değer yaratır.

Aynı şekilde üretimde kullanılan teçhizat vs. (Yani sermayenin) artı değer yaratması, bir öncekine göre daha faydalı ürünler üretmesinde saklıdır.. Daha fazla üretmesinde değil.

Artık bu kadar örnekten sonra da anlaşılmayacaksa, aklınızda sorun var demektir.

Senin aklında sorun var galiba. Ne yazdığımı anlamadan laf ola beri gel cinsinden yazıyorsun. Ben emek her zaman değer mi yaratır dedim.

Sen ne yazdın:

Demek ki herşey zannedildiği gibi değilmiş.. Malın değerinin, emekle pekte bir alakası yokmuş.
.

Şimdi ne yazıyorsun:

Emek verimli olduğu sürece artı değer yaratır, çok olduğu zaman değil

Gerçi burada ne demek istediğin belli değil. Neyse.

tarihinde Goldwin tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Senin aklında sorun var galiba. Ne yazdığımı anlamadan laf ola beri gel cinsinden yazıyorsun. Neyse boş geç...

Marjinalistler, değeri belirleyen şeylerden emek faktörünü dışarda tutmuşlar.. Ve değeri belirlemede emeğin hiçbir rolü olmadığını öne sürmüşler diyorsun kısaca.. Biz de böyle olmadığını söylüyoruz.. Peki sorun nerde?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...