Jump to content

Aşkını Akılla Temellendirmek


Recommended Posts

Yani ki aşkınlığın olduğu her yerde içkinlik de söz konusudur! Kaçınılmaz.

Ki tenzih tek başına şirktir. Teşbih de öyle!

O halde Musa ve İsa'nın birliğidir Muhammed! İmanın kemali!

Haydi'n burdan yak bakalım Trajit!

tarihinde Fuzûlî tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 48
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Yani ki aşkınlığın olduğu her yerde içkinlik de söz konusudur! Kaçınılmaz.

Ki tenzih tek başına şirktir. Teşbih de öyle!

O halde Musa ve İsa'nın birliğidir Muhammed! İmanın kemali!

Haydi'n burdan yak bakalım Trajit!

Selam abi, 'içkinlik ve aşkınlığın birlikteliği', 'tenzih ve teşbihin tek başına şirk oluşu'na ek olarak, 'Musa ve İsa'nın birliğini vücuda getiren ve imanı kemale erdiren Muhammed'den bahsetmişsin.

Bu Musa ve İsa meselesinde Hegelci Aufheben'ın yeri nedir, bir de 'İsa ve Musa'da bir arada bulunan 'küfür ve iman'dan da bahsedebilir miyiz? :)

Son olarak, Muhammed'le beraber bu 'kemale erme' sence nihayete ermiş midir?

EDİT: Türkçemi düzelttim.

tarihinde terence tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Musa ineği kırmış, tenzih etmiş; İsa ölüyü diriltmiş, teşbih etmiş. Hak, Nuh kavmini suda boğmuş, İbrahim'i de ateşte yakmamış. Demek ki ne zaman Musa ve İsa'nın olduğu yere baksak orada Hegelci aufhebung'u buluruz: Muhammed.

Edit: Vay canına, burada benden hızlı silâh çekenler de varmış :-)

tarihinde Trajito tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

terence,

Üstada sormuşsun, hatta muhtemelen o da benden hızlı silâh çekecek ama ben gene de cevaplayayım. Hâlihazırda süregiden felsefî perspektifimizden hareketle tabii. Kemale ermek nihayete eremez, o nihayete ermenin nihayete ermesidir. Ve bu şekilde o nihayete eren bir şey değil, nihayetin kendisi olur.

tarihinde Trajito tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Selam abi, 'içkinlik ve aşkınlığın birlikteliği', 'tenzih ve teşbihin tek başına şirk oluşu'na ek olarak, 'Musa ve İsa'nın birliğini vücuda getiren ve imanı kemale erdiren Muhammed'den bahsetmişsin.

Bu Musa ve İsa meselesinde Hegelci Aufheben'ın yeri nedir, bir de 'İsa ve Musa'da bir arada bulunan 'küfür ve iman'dan da bahsedebilir miyiz? :)

Son olarak, Muhammed'le beraber bu 'kemale erme' sence nihayete ermiş midir?

EDİT: Türkçemi düzelttim.

Daha önce de söyledim koç, abi yok. Biz arkadaşız! Değil miyiz?

Aufheben'in yeri onun doğduğu mekandadır. Ki nerede bir şeyler doğuyorsa orada -olumlayarak söylüyorum- bir dişi ve dişil faaliyet söz konusudur. Burada kalem kırılır, söz biter!

Bak bu trajit ne demiş sunuşta:

Sınırsızlıkla sınırlı bu kategoriye dahil olan herhangi bir şey ne kadar bizim-ile ise, onu imleyen göstergeler zincirine –ki bir ucu her zaman aşkınlığın tarafındadır– de o kadar aittir. Hatta bu zincire o kadar ait olduğu söylenebilir ki zincirin kopuşundan başka bir şey değildir kendisi.

Öyle ise soralım: Tanrı nerede? Akılla asla kavrayamayacağımız yüce bir dilsizlik ve yüce bir sükûnet içinde olduğu kadar aklın tam da göbeğinde, fakat asla iç kıyısında değil.

Yani ki "time is out of joint" beyler. İşte o "out of joint" nereyse oradadır herşey ve hiç bir şey! Koçum Trajit zincirin kopuşuna isim koymuş bile! Ulu hergele!

Her insanda biraz küfür, biraz iman vardır "Terence"ciğim, takma kafana. Bana tam kafir getir önünde secde edeyim! Bulamazsın ki!

Muhammedle beraber başladı her şey ve o hep gelip gitmektedir! Yani ki bir mevki olarak "muhammed" Muhammed'den evvel de vardı, sonra da vardır!

tarihinde Fuzûlî tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Daha önce de söyledim koç, abi yok. Biz arkadaşız! Değil miyiz?

Aufheben'in yeri onun doğduğu mekandadır. Ki nerede bir şeyler doğuyorsa orada -olumlayarak söylüyorum- bir dişi ve dişil faaliyet söz konusudur. Burada kalem kırılır, söz biter!

Elbette arkadaşız, tamam 'abi' demiyorum artık :)

İkinci paragraftaki tespitin ise hoşuma gitti.

Bak bu trajit ne demiş sunuşta:

Sınırsızlıkla sınırlı bu kategoriye dahil olan herhangi bir şey ne kadar bizim-ile ise, onu imleyen göstergeler zincirine –ki bir ucu her zaman aşkınlığın tarafındadır– de o kadar aittir. Hatta bu zincire o kadar ait olduğu söylenebilir ki zincirin kopuşundan başka bir şey değildir kendisi.

Öyle ise soralım: Tanrı nerede? Akılla asla kavrayamayacağımız yüce bir dilsizlik ve yüce bir sükûnet içinde olduğu kadar aklın tam da göbeğinde, fakat asla iç kıyısında değil.

Yani ki "time is out of joint" beyler. İşte o "out of joint" nereyse oradadır herşey ve hiç bir şey! Koçum Trajit zincirin kopuşuna isim koymuş bile! Ulu hergele!

Bu 'Time is out of joint' Shakespeare'dendi sanıyorum, 'Specters'da Derrida tekrarlayıp duruyordu :)

İlgimi çekti bu düşünce tarzı, uzun süredir forumda birşeyler öğrenemiyordum, bugün Trajito sayesinde birkaç yeni fikir/bilgi edindim.

Her insanda biraz küfür, biraz iman vardır "Terence"ciğim, takma kafana. Bana tam kafir getir önünde secde edeyim! Bulamazsın ki!

Muhammedle beraber başladı her şey ve o hep gelip gitmektedir! Yani ki bir mevki olarak "muhammed" Muhammed'den evvel de vardı, sonra da vardır!

Bu da İbn Arabi'nin dillendirdiği bir tez sanıyorum, tabii isteyen 'bilindiği kadarıyla ilk o temellendirdi', veya 'hadislerde de geçer bu' diyebilir, itiraz etmem :)

Bu İslam yorumunun Nietzscheci 'kimseyi yargılama' formülüyle ilişkisi var mıdır, yok mudur düşünmek için vakit istiyorum açıkçası. Yani değerlerin radikal bir yeniden değerlendirilmesi sürecine yol açar mı ki? Herkes bir anlamda kafir ve mü'min ise, 'etik açıdan başkalarını ve kişinin kendisini yargılaması' sorunsallaşmıyor mu?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Elbette arkadaşız, tamam 'abi' demiyorum artık :)

İkinci paragraftaki tespitin ise hoşuma gitti.

Bu 'Time is out of joint' Shakespeare'dendi sanıyorum, 'Specters'da Derrida tekrarlayıp duruyordu :)

İlgimi çekti bu düşünce tarzı, uzun süredir forumda birşeyler öğrenemiyordum, bugün Trajito sayesinde birkaç yeni fikir/bilgi edindim.

Bu da İbn Arabi'nin dillendirdiği bir tez sanıyorum, tabii isteyen 'bilindiği kadarıyla ilk o temellendirdi', veya 'hadislerde de geçer bu' diyebilir, itiraz etmem :)

Bu İslam yorumunun Nietzscheci 'kimseyi yargılama' formülüyle ilişkisi var mıdır, yok mudur düşünmek için vakit istiyorum açıkçası. Yani değerlerin radikal bir yeniden değerlendirilmesi sürecine yol açar mı ki? Herkes bir anlamda kafir ve mü'min ise, 'etik açıdan başkalarını ve kişinin kendisini yargılaması' sorunsallaşmıyor mu?

Iııhhh hala burada değilsin. Sana neyin nerde geçtiğini soran oldu mu, ne diye oraları bildiğini göstermeye çalışıyorsun. Senin neyi bilip neyi bilmediğini, neyi sezip neyi sezmediğini senden daha iyi biliyorum desem!

Demimizi bozuyorsun! Bırak aksın hemşerim düşünceler, düşüncelerine kitap haline gitirilmiş düşüncelerden referanslar aramayı ne zaman bırakacaksın yüce gafil! Beni de engelliyorsun.

Sen okumuyorsun. Üretilmiş düşüncelere tepki veriyorsun ve onları hıfz ediyorsun sadece! Bu başlangıçta böyledir ama bunu aşman lazım.

Ve böylelikle "yargılama" soruna da bir cevap vermiş oldum. Ama sen bu cevabı alabildin mi acep!

Link to post
Sitelerde Paylaş

terence,

Üstada sormuşsun, hatta muhtemelen o da benden hızlı silâh çekecek ama ben gene de cevaplayayım. Hâlihazırda süregiden felsefî perspektifimizden hareketle tabii. Kemale ermek nihayete eremez, o nihayete ermenin nihayete ermesidir. Ve bu şekilde o nihayete eren bir şey değil, nihayetin kendisi olur.

Ve tabii ki o "Ev edna" aleyhisselam'dır.!

tarihinde Fuzûlî tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Iııhhh hala burada değilsin. Sana neyin nerde geçtiğini soran oldu mu, ne diye oraları bildiğini göstermeye çalışıyorsun. Senin neyi bilip neyi bilmediğini, neyi sezip neyi sezmediğini senden daha iyi biliyorum desem!

Demimizi bozuyorsun! Bırak aksın hemşerim düşünceler, düşüncelerine kitap haline gitirilmiş düşüncelerden referanslar aramayı ne zaman bırakacaksın yüce gafil! Beni de engelliyorsun.

Sen okumuyorsun. Üretilmiş düşüncelere tepki veriyorsun ve onları hıfz ediyorsun sadece! Bu başlangıçta böyledir ama bunu aşman lazım.

Ve böylelikle "yargılama" soruna da bir cevap vermiş oldum. Ama sen bu cevabı alabildin mi acep!

Sevgili dostum,

Yok valla, ya bu başlıkta ya diğerinde 'Specters' geçtiği için söyledim; ha, zaman zaman bu dediğini yaparım, yalanım yok :)

Biliyor olabilirsin, birşey diyemem. Eleştirinin de tamamen haksız olmadığını düşünüyorum kendi açımdan.

Bu arada, 'düşünceler aksın' ifadesi aracılığıyla dile getirdiğin 'sınırlanmamışlık' vurgusuyla, 'cahillerin entelektüel putperestliğine' karşı forum tarihi boyunca yürüttüğün anti-otoriter kavganın tezahürü olan şu cümlelerin ile, yanıtımı sanıyorum aldım :)

tarihinde terence tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

....

Bu arada, 'düşünceler aksın' ifadesi aracılığıyla dile getirdiğin 'sınırlanmamışlık' vurgusuyla, 'cahillerin entelektüel putperestliğine' karşı forum tarihi boyunca yürüttüğün anti-otoriter kavganın tezahürü olan şu cümlelerin ile, yanıtımı sanıyorum aldım :)

:) Helalettin! Nihayet Fuzuli'ye hoş geldin.

"Metin" kafesinin dışına dil-metin ile nasıl çıkarsın?

Buradaki olanaksızlığı görmüyor musun?

O halde bu oyunun dışına çıkmak için ekstraordinary bir şeyler yapmalısın!

Sıradan bir insan ölüm tehlikesi ile karşı karşıya kaldığında, sıradışı bir güç israfında bulunur. Her insan dünyanın en güçlü insanı kadar ve hatta ondan da fazla güç üretebilir o anlarda! Ve siz ölüm tehlikesini göz ardı ettiğiniz için aynı oyunu sürdürüyorsunuz. Karşısında oludğunu şey ölümdür hemşerim! Uyandırayım.

Trajit'in başlıklarını da katlediyoruz, affetsin. Gerçi başlığın hakkını en iyi bu biçimde veriyoruz aslında. Onun bunu gördüğünden şüphem yok.

Nerdesin Trajit. Senin için girdik foruma. YAzsana ciğerim. Hastalığın son günü. Yarın sokaklardayız yeniden. Son anlarımda benimle birlikte ol.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Başlığın hakkını en iyi bu biçimde veriyoruz bence de.

Önce sözmerkezcil dil kavramının dışına metafiziğin kendi kavramlarıyla çıkmak gerek. Şu günlerde kıta felsefesi bunu başarmış durumda. Sonra bunu genişletilmiş dil kavramı için de uygulamalı ve onun da dışına çıkmalıyız, yani dışın dışına, yani olmayana çıkmalıyız, olanlardan bıkmadık mı yeterince? Ama bir yerden sonra metafiziksel kavramları kendi retoriğine sadık kalarak tutmak da anlamsızlaşıyor. Bu yüzden yaşasın özetsöküm!

Link to post
Sitelerde Paylaş

"Tanımlanamayan birşeyden varmış gibi bahsetmek ise sanırım sırf insana özgü bir ahmaklıktır."

Esasen, tam tersi, bir şey her zaman için kendisi olmayanların toplamının değili olacağından, tanımlanabilen şeylerin varlığını iddia etmek saçmalık olacaktır. Dikkat ederseniz var olan bir şeyi asla tanımlayamayacağınızı görürsünüz. Ancak olmayan şeyler tanımlanabilir – ki bunların arasından sadece aşkınlar var olabilir.

Var olan şeyi göreli olarak ayırdedici biçimde yeterince tanımlayabilirsiniz. Pratik açıdan tek istenen de bu zaten. Örneğin "dünya geoid şeklindedir" lafı kesinlikle yanlış, fakat yeterli.

Aşkının özellikleri değil-özellikleri. Bu da ayırdedici şekilde tanımlanmasına engel. Üzgünüm, sofist değilim. :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Betimlemekle, tanımlamak arasında şöyle bir fark var: 'Futbol nedir?' sorusuna, futbol diğer tüm sporlardan ve şeylerden ayıran 'temel niteliği' ortaya koyarak bir tanım getirebilirsin; ama 'basketboldan farklı olarak, ayakla oynanır', 'hentboldan farklı olarak, kafayla da topa dokunabilirsin', veya Temel gibi 'ortada bir top var, 20 tane kısa pantolonlu genç o topun etrafında koşuyor' dersen de betimlemiş olursun.

Bu yüzden, 'insanın iki eli, iki gözü, iki ayağı var' bir tanımlama değil, betimlemedir misal.

EDİT: Şu da önemli misal: http://en.wikipedia.org/wiki/Family_resemblance

Herhangi birşeyi tanımlar mısınız?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Renkler için zihnimizde ayırıcı olan şey, mesela mavinin kırmızıdan, beyazdan, yeşilden vs. farkı üzerinden kurulmaz mı? Nitelikler, şeyleri kendileri-olmadıkları diğer şeylerden ayırmak için kullanıldıkları ölçüde, birer değilleme işlevi görürler.

Benim bildiğim pek de öyle değil.

By defining a color space, colors can be identified numerically by their coordinates.

http://en.wikipedia.org/wiki/Color

Link to post
Sitelerde Paylaş

Herhangi birşeyi tanımlar mısınız?

Tanımın birden fazla anlamı var, özellikle sınırlı bir anlamı tercih ediyorum. Neden mi? Açıklayayım.

Biliyorsun, zamanında mantik'in forumda ortaya koyduğu 'Argument from Non-Cognitivism' vardı; burada çok spesifik ve dar bir 'tanım' tanımı vardı.

Örneğin Tanrı'nın 'herşeye kadir, herşeye egemen, sonsuz zeki, sonsuz iyi' olması gibi karakteristik betimlemeleri, tanımın kendisi kabul edilmiyordu. Bu anlayışa göre, bir tanımın tanım olabilmesi için, o şeyi kendisi yapan tözü çıkarıp, bulmak ve işaretlemek gerekiyordu.

Örneğin Tanrı'nın sonsuz güç sahibi olması onun tanımı değildir; bilakis, Tanrı tam da kendisi olabildiği için güç sahibidir.

Bunu Trajito örneğine uygulayalım: Trajito iki bacaklı, felsefe meraklısı, belki seksi, belki mısırsever bir arkadaştır, değil mi?

Fakat bunların her biri, tam da yukarıdaki tanıma göre, Trajito'yu Trajito yapan, onu diğer tüm nesne ve şeylerden ayıran 'töz'e denk düşmez. O halde Trajito nasıl tanımlanır?

Bu mantığa göre, yalnız kavramlar ve postulat'lar tanımlanabilir, nitekim hatırladığım kadarıyla deicide de bu yönde bir fikir serdetmişti.

Uzun lafın kısası, töz/biçim ikiliğine dayanıyor senin bu tanım takıntın kenzo; bu ise hem 'ordinary language philosophy' gibi anaakım analitik felsefe okullarının, hem de Kıta Avrupası felsefe okullarının bugün ciddiye aldığı birşey değildir. Bkz:

http://en.wikipedia.org/wiki/Ordinary_language_philosophy

http://en.wikipedia.org/wiki/Substance_theory

Töz dediğin; hem hiçbir tikel niteliğe, somut duruma, maddi ilişkiye indirgenemeyecek; hem de tüm bu somut durum, maddi ilişkilerin değişmez, ezeli ve ebedi kaynağı olarak zihinsel şemamıza eklemlenecek. Bu, pür metafiziktir.

Söylemeye çalıştığım şey, tam olarak bu...

tarihinde terence tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Benim bildiğim pek de öyle değil.

http://en.wikipedia.org/wiki/Color

Bu söylediğin, tam da benim söylemeye çalıştığım şeye denk düşüyor, teşekkürler :)

Numerik koordinatlar, nicel derecelendirmenin doğasına uygun olarak, ancak diğer numerik koordinatlara atıfla anlam kazanırlar.

Şöyle bir örnek verelim: Atıyorum mavi bilyeyi 1'e, kırmızıyı 2'ye, yeşili 3'e yerleştirdin.

Kırmızı olanın 2'de olması ifadesinin anlamlı olabilmesi, kendinden önce ve sonra gelen nicel koordinatlarla farkı temelinde ortaya konmasıyla ilişkilidir: 2 numaralı koordinat, aynı zamanda 1+1 ve 3-1 olarak da anlamlıdır ve tam olarak öyle olduğu için bir nicel ayrımdan bahsetmemiz mümkün olur.

tarihinde terence tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Ucuz edebiyat.

Emin ol bunların laf salatasını biraz zorlasın herkes yapar.

oxymoronları peşi sıra dizeceksin, aşkın, taşkın, uçar, kaçar felsefe yapacaksın :)

Herhangi bir üniversiteye git, arşivlenen felsefe dergilerini tarat, tararken de şunu yaz: Deleuze+transcendence.

Ne kadar çok makaleyle karşılaştığını sonra bize anlatırsın, felsefecilerin uluslararası komplosunu ve beceriksizliğini ortaya çıkarma görevi senindir dostum :)

tarihinde terence tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu söylediğin, tam da benim söylemeye çalıştığım şeye denk düşüyor, teşekkürler :)

Numerik koordinatlar, nicel derecelendirmenin doğasına uygun olarak, ancak diğer numerik koordinatlara atıfla anlam kazanırlar.

Şöyle bir örnek verelim: Atıyorum mavi bilyeyi 1'e, kırmızıyı 2'ye, yeşili 3'e yerleştirdin.

Kırmızı olanın 2'de olması ifadesinin anlamlı olabilmesi, kendinden önce ve sonra gelen nicel koordinatlarla farkı temelinde ortaya konmasıyla ilişkilidir: 2 numaralı koordinat, aynı zamanda 1+1 ve 3-1 olarak da anlamlıdır ve tam olarak öyle olduğu için bir nicel ayrımdan bahsetmemiz mümkün olur.

Kırmızıya 2 diyelim. Bir rengin kırmızı olduğunu 2 olduğundan mı biliriz? Yoksa 1, 3, 5, 6 vs. olmadığından mı?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...